• Sonuç bulunamadı

1.4. Okulöncesi Dönemde Kişiler Arası İlişkiler

1.4.1. Ebeveyn-Çocuk İlişkileri

1.4.1.3. Farklı Kültürlerde Ebeveynlik

Dünya’nın her yerinde ebeveynler, çocukların bakımı ve eğitimi hakkında özel inançlara sahiptirler (Keller ve başk., 2005;159).

Geleneksel Afrika kültürleri, ilişkiler ve sosyal uyuma çok önem verirler. Afrika kültüründe bebek, annenin, kardeşlerin, büyükannenin, ailenin diğer üyelerinin ve toplumun aşırı koruması ve güçlü gözetimi altındadır. Bebek, zaman içerisinde, geleneksel bazı adetleri yaşamaya başlar (örneğin, plasentanın ve göbek kordonunun gömülmesi, masaj, banyo ve yağlanma ayini). Bu adetlerin, çocuğun ve annenin hayatını etkilediğine inanılır. Bebek, hemen hemen tüm gün boyunca bakıcılarının kucağında ve sırtında taşınır, anne ve kardeşleriyle birlikte uyur. Bebekten gelen negatif sinyallere, özellikle emzirme yoluyla anında cevap verilir (Akt. Keller ve başk., 2005;160).

Preteur ve Louvet-Schmauss (1991), Fransız ebeveynlerin “bireysel kişilik gelişimini harekete geçirmeye” daha fazla önem verdiklerini ortaya çıkarmıştır. Başka bir araştırmada, Fransız annelerin, Amerikalı annelere oranla, bebeklerini,

çevrelerini keşfetmeye daha fazla teşvik ettikleri görülmüştür. Bireyselci kültürlerdeki ebeveynler (birçok batı ülkesi), çocuklarıyla fiziksel yakınlığa daha az değer verirken, çocuklarının kendi başlarına bir şeyler öğrenmelerine daha fazla önem vermektedirler. Daha az bireyselci ve daha çok toplumsalcı kültürlerdeki ebeveynler (doğu ülkeleri ve daha az sanayileşmiş ülkeler), çocuklarıyla fiziksel yakınlık kurmaya önem verirken, sosyal etkileşimleri yöneten normlara uymayı, çocuklarına öğretebilmeye daha fazla önem vermektedirler (Akt. Suizzo, 2002; 298). Almanya’da ise kişiler arası özerkliğe, bilişsel uyum ve yeteneğe çok önem verilmektedir. Çocuk bakımı, keşfetme ve yaratıcılığı geliştirmeyi desteklemeye yöneliktir. Bebeklerin kendi başlarına uyuması ve kısa bir zamanda kendini yönetim biçimlerini geliştirmeleri hedeflenir. Genellikle bebekler, bir yıl süreyle doğum iznine ayrılan anneleri tarafından bakılır. Çocuk bakımı ve çocuk psikolojisi ile ilgili ana kaynaklar, çocuk doktorları, kitaplar ve dergilerdir. Çocuklar uyanık oldukları saatlerin hemen hemen tamamını annelerinin yanında geçirirler. Anneleri çocuklarını daha erken bir dönemde nesnelere ve dış dünyaya alıştırmaya çalışır (Keller ve başk., 1990;160).

Amerikalı, Japon, Tayvanlı ve Çinli ebeveynler arasında yapılan bir araştırmada, Amerikalı ebeveynlerin, çocuklarının akademik başarılarından ve çocuklarının okullarından, en fazla memnun olan grup oldukları saptanmıştır. Ayrıca, Amerikalı anneler ve öğretmenler, Asyalı ebeveynlere oranla, başarı üzerinde doğuştan gelen kabiliyetin (kalıtımın) daha önemli olduğunu savunmaktadırlar (bu araştırmada Japon öğretmenlerin % 93’ü, çok çalışmanın başarı üzerinde ana etkiye sahip olduğunu belirtirken, çok çalışmanın önemine vurgu yapan Amerikalı öğretmenlerin oranı sadece % 26’dır) (Schickedanz, 1995;18). Japon anneler, Amerikalı annelerden daha fazla çocuklarının duygularını ve isteklerini denetim altında tutmak için doğrudan olmayan ve psikolojik yöntemleri kullanırlar. Çocuk sosyal kuralları anlamaya ve kabul etmeye hazır değilse, kuralların zorla kabul ettirilemeyeceğine inanmaktadırlar. Amerikalı anneler çocuklarına bir şey yaptırmak için emir kullanırken, Japon anneler çoğunlukla çocuklarına anlaşma için teklif sunmaktadırlar (Aksoy, 2005;336).

Geleneksel Çin ideolojilerine uygun olarak, Çinli anneler, Avrupalı ve Amerikalı annelere oranla, grup etkileşiminin ve uyumunun önemini vurgulayan toplumsal sosyalleşme hedeflerine daha fazla önem vermektedirler (Cheah ve başk., 2004;85).

Çocuk yetiştirmede aynı hedefi paylaşan iki kültürde bile, bu hedeflere ulaşmak için izlenen uygulamalar, birbiriyle farklılık gösterebilmektedir (Suizzo, 2002; 298).

Amerikan kültüründe, bireysellik ön plandadır. Bağımsız, girişken, yaratıcı ve meraklı olmak gibi, kişiyi başarıya ve kendini geliştirmeye götüren değerlere önem verilmektedir (Akt. Tamis-LeMonda ve başk., 2002;187). Asya kültürleri ise, karşılıklı ilişki, karşılıklı bağlılık, grup uyumu ve başkalarına saygı gibi özelliklere verdikleri önemle tanınırlar (Akt. Tamis-LeMonda ve başk., 2002;187). Tayvanlı aileler de Asya kültürünü yansıtan toplumsal değerler olan, itaat, yaşça büyüklere saygı, vatanseverlik ve olumlu davranışlar sergilenmesine önem verirler. Ancak, daha bireyselci toplumlarda gözlenen, özerklik ve okul başarısı gibi özelliklere Tayvanlı aileler de önem vermektedirler. Bu bulgular, Tayvan kültürünün bireyselci ve toplumsal değerlerin bir birleşimi olan “karma” bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir (Akt. Tamis-LeMonda ve başk., 2002;187).

Asya toplumlarına benzer şekilde, Yunanistan da toplumsalcı bir kültür olarak tanımlanmaktadır (Akt. Tamis-LeMonda ve başk., 2002;188). Yunanlılar, büyük aile üyeleri ile gerçekleştirilen aktivitelere daha fazla zaman harcarlar. Aile üyelerine kendilerini yakın hissederler ve ailelerine yakın yerlerde yaşarlar. Yunanlılar için grup başarısının bireysel başarıdan daha önemli olduğu söylenir ve grup içerisindeki otorite figürlerine mutlak şekilde itaat edilir (Akt. Tamis-LeMonda ve başk., 2002;187).

Arjantin kültüründe, otoriter bir ebeveynlik gözlenir ve çocuk olumlu şekilde davranmaya yöneltilir. Arjantin çocuk yetiştirme anlayışı, ebeveynlere bağlılığı ve itaati gerektirir. Fransız kültüründe ise çocuk yetiştirmenin, duygusal desteğe, psiko- duygusal güvenliğe ve bilişsel uyarılma için gerekli ihtiyaçlara daha fazla önem verildiğine inanılır (Bornstein ve başk., 1996;349).

Son yıllarda, Kore’de sosyal değişimde önemli bir ilerleme olmasına rağmen, Koreli aileler, çocuk yetiştirme uygulama ve inançları ile ilgili, Konfüçyüs geçmişinden miras kalan geleneksel değerleri kullanmayı sürdürmektedir. Bu yüzden, çağdaş toplumdaki Koreli aileler, toplumsal değerleri korumak ve bireysel değerleri izlemeye yönelik sosyalleşme uygulamalarında çatışmalar yaşamaktadır. Ayrıca, Koreliler, eğitimi, sosyal hareketlilik ve başarı için bir araç olarak görürken, annelerin ebeveynlik hedefleri, akademik başarıya odaklanmaktadır. Akademik başarı ise işbirlikçi sosyal davranışlardan ziyade akranlarla rekabeti öne çıkarmaktadır (Akt. Park ve Cheah, 2005;25).

Ebeveynler, çocuklarının sosyalleşmesine yönelik kendilerine has bir düşünce sistemi geliştirirler ve bu düşüncelerini çeşitli ebeveynlik tutum ve davranışları yoluyla kurallar bütünü haline getirirler. Böyle bir süreç içerisinde genel kültürel tutumların, inançların ve uygulamaların, çocukların sosyalleşme değer ve uygulamalarını şekillendirdiğini söylemek mümkündür. Sosyalleşmenin ana görevlerinden birisi, çocukları bir kültüre uygun hale getirmektir. Bu görevin kapsamında, çocukları içerisinde yaşadıkları kültürün sosyal yönden kabul edilen durumlarına hazır hale getirmek yer almaktadır. Bu yüzden, ebeveynlerin çocuklarını sosyalleştirmeye yönelik amaçlar ve stratejileri belirli kültürlerin gereksinimlerine göre değişiklik göstermektedir. Ebeveynlerin, çocuklarının gelişimleri hakkında düşünce yapılarının oluşmasında, kültürün rolünü araştıran çalışmalar, ebeveyn etnoteorilerinin, daha geniş kültürel inanç sistemleri dâhilinde oluşan, kültürel açıdan paylaşılan inançlar, değerler ve uygulamalardan oluştuğunu öne sürmektedir (Akt. Park ve Cheah, 2005;24).

Ebeveynlerin tutumları çocukların gelişiminde çok önemli bir yer tutarken öğretmenleriyle olan ilişkileri de okul hayatının başlamasıyla dikkat çeken bir diğer ilişki düzeyi olarak ele alınmalıdır. Çocukların ev dışında karşılaştıkları sosyal grup içerisinde yer alan öğretmenlerle olan ilişkileri okulöncesi dönemle birlikte başlamaktadır.