• Sonuç bulunamadı

1.5. Konu İle İlgili Yapılan Çalışmalar

1.5.4. Ebeveyn-Çocuk İlişkileri İle İlgili Araştırmalar

Gerrits-Goudena ve Van Aken (2005), yaptıkları çalışmada, 7 yaşındaki 55 çocuğun anneleri, babaları ve bir sınıf arkadaşıyla, çocuk-ebeveyn ve çocuk-çocuk oyun etkileşimlerini, yatay ve dikey karakteristik özellikleri açısından, sırasıyla karşılaştırmışlardır. Araştırmada, paylaşılan olumlu duygular, toplam kontrol davranışı, kontrol dengesi, eş zamanlı oyun ve uyuşmazlık gibi karakteristik özellikler karşılaştırılmıştır. Araştırmanın bulgularında, gözlenen çocuk-ebeveyn ve çocuk-akran etkileşimleri arasında önemli farklılıklar bulunmuştur. Her iki etkileşim türünde de dikey olduğu kadar, yatay özellikler de vardır. Özellikle çocuk-ebeveyn etkileşimi, karşılıklı tepki verme ve toplam kontrolden oluşmaktadır. Çocuk-akran etkileşiminde ise, kontrol dengesi, paylaşılan olumlu duygular, eş zamanlı oyun ve uyuşmazlıklar daha sık ortaya çıkmıştır. Akran tercihi ya da cinsiyetin ana bir etkisi saptanmamıştır. Fakat cinsiyet ve akran tercihi bağlamının bazı etkileri saptanmıştır.

Ross ve başk. (2005), 76 aileden ebeveynler ve her aileden iki çocuğun (ortalama yaşlar 8,5 ve 5,5), birbirleriyle olan ilişkilerinin kalitesini değerlendirmişlerdir. Aile üyeleri genellikle, hem kendi açılarından hem de ilişki içerisinde oldukları partnerleri açısından, olumlu ilişkilerden bahsetmişlerdir. (Örneğin, “anneme iyi davranırım” ve “annem bana iyi davranır”). Kardeşler arasında olan ilişkiler ise, diğer aile ilişkilerinden daha az olumlu ilişkiler olarak ortaya çıkmıştır. Aile ilişkilerinin sınıflandırılmasında, “Sosyal İlişkiler Modeli” kullanılmıştır. Özellikle kişinin kendini değerlendirdiği durumlarda, her bir aile üyesi için tutarlı ilişki kalitesinin göstergesi olan, belirleyici etkiler saptanmıştır. Kişilerin kendileri ve başkaları hakkındaki değerlendirmeleri arasında güçlü ilişkilerin olması, karşılıklılığın bütün aile ilişkilerini yansıttığını göstermiştir.

Russell-Russell (1996), yaptıkları çalışmada, ev ortamındaki ailenin doğal şekilde gözlendiği bir süreç içerisinde, anne-çocuk, baba-çocuk etkileşiminin ve çocuğun olumsuz davranışları arasındaki ilişkilerini araştırmışlardır. Ailede, hedef çocuk olarak yaşça en büyük olan kız ya da erkek çocuk seçilmiştir (6–7 yaş). Araştırmanın odak noktası, içtenlik ve çocukla olumlu ilişkiler kurma şeklinde kendini gösteren olumlu ebeveynlik üzerinedir. Araştırmada, olumlu ebeveynliğin,

çocuğun uygunsuz davranışlarıyla negatif şekilde ilişkili olduğu saptanmıştır. Ebeveyn davranışları ve çocukların uygunsuz davranışları arasındaki ilişkiler, anneler ve babalar için benzer şekilde ortaya çıkmıştır. Araştırmada ayrıca işbirlikçi çocuk davranışlarının, olumlu ebeveynlik davranışlarından kaynaklanan, olumlu duygusal durumlarla ilişkili olabileceği saptanmıştır.

Russell-Russell (1987), başka bir çalışmada, ebeveyn-çocuk ilişkilerini yaşça en büyük çocuğun altı ile yedi yaşlarında olduğu ailelerde, gözlemler yoluyla araştırmışlardır. Yapılan görüşmelerden elde edilen veriler, çocukla geçirilen zaman, çocuk ihtiyaçlarını gidermeye yönelik işlerdeki performans ve ebeveyn-çocuk etkileşiminin sıklıkları konularına yoğunlaşmaktadır. 1,5 saatlik ev gözlemleri boyunca elde edilen ebeveyn ve çocuk davranışları hakkındaki veriler, 20 kategoride kodlanmıştır. Sonuçlar, annelerin çocuklarıyla daha fazla etkileşim kurduklarını, daha yönlendirici olduklarını ve bakım faaliyetlerinde daha fazla ilgili olduklarını ortaya çıkarmıştır. Babaların etkileşimleri ise genelde oyun bağlamında gerçekleşiyorken, annelerin çocuklarına karşı, babalardan daha fazla duyarlı oldukları sonucuna ise ulaşılmamıştır. Ayrıca babaların, daha olumsuz ya da daha sınırlayıcı oldukları görülmezken, çocuğun cinsiyeti ve ebeveynin cinsiyeti arasında önemli etkileşimler de ortaya çıkmamıştır.

Eyberg-Robinson (1982), okulöncesi çocuklar ve bu çocukların ailelerine yardımcı olmak için bir ebeveyn-çocuk etkileşim eğitimi tasarlamışlardır. Araştırma, bu eğitim uygulamalarını açıklamakta ve bu uygulamaların 7 çocuk üzerindeki etkilerini tartışmaktadır. Ebeveyn-çocuk etkileşimini arttırmaya yönelik, bu eğitim uygulamasının sonunda, çocuklar ve kardeşlerin davranışlarında, önemli değişimler gözlenmiştir. Çocukların okula devam, ev uygulamaları, işbirliği ve bu eğitimlerden aldıkları dönüt oranları yüksek çıkmıştır. Ayrıca ebeveyn uyumunda da ilerlemeler gözlenmiştir. Sonuçlar, ebeveyn-çocuk etkileşimi şekillerinin, kısa bir müdahale süresiyle değiştirilebileceğini ve aile üyelerinin problemlerle daha etkili bir şekilde başa çıkabilmelerinin kolaylaştırılabileceğini göstermiştir.

Laible ve başk. (2004), ebeveynlik, çocukların aile ilişkilerini algılayışları ve çocukların sosyal davranışları arasındaki ilişkileri incelemek için bir çalışma tasarlamışlardır. Çalışmaya, 74 çocuk (ortalama yaş=6,01 yaş; 39 erkek; 35 kız) ve

onların ebeveynleri katılmıştır. Çocuklar, uyumluluk, pro-sosyal temalar ve saldırganlık konularını ölçmek için kullanılan, ilişkiye yönelik çocuk öykülerini tamamlamışlardır. Ebeveynler ise, çocuklarının sosyal davranışları hakkında bir rapor, bir ebeveynlik ölçeği ve bir dizi demografik bilgiyi doldurmuşlardır. Öğretmenler de, çocukların sosyal uyumları ve davranışlarını dışsallaştırmaları hakkında olan ölçekleri kullanmışlardır. Sıcak ebeveynliğin, sosyal uyumun ve tamamlanan çocuk öykülerindeki pro-sosyal konuların bir göstergesi olduğu anlaşılmıştır. Fakat, sert ebeveynlik, tamamlanan öykülerde saldırgan temaların kullanımıyla ve çocukların davranışlarını dışsallaştırmasıyla kendisini göstermiştir. Bu bulgular, çocukların, bakıcılarıyla olan ilk etkileşimlerinden model alarak, ilişkiler kurdukları ve oluşturdukları bu model davranışları, kendi sosyal davranışlarına kılavuzluk etmek için kullandıkları fikrini desteklemiştir.

Piotrowski (1997), (1) 14 aylık bir dönemde, anne-çocuk ve kardeş ilişkilerinde kullanılan sosyal kuralların sıklık ve türündeki değişiklikleri karakterize etmek; (2) Sosyal kurallar için bir forum olarak, çatışmanın ne derece işlev gördüğünü değerlendirmek; (3) Sosyal kurallar ve aile ilişkisinin kalitesi arasındaki bağların doğasını açıklamak amacıyla bir araştırma yapmıştır. Araştırma, 47 aileye yönelik doğal ev gözlemleri, yaşça daha küçük kardeşlerin 33 ve 47 aylık olduğu dönemlerde yürütülmüştür. Aile ile yapılan görüşmeler, bir dizi kurala göre kodlanmıştır. Zamanla, anneler bu kurallara bir saat içerisinde daha az sıklıkla başvurmuşlardır. Ancak, yaşça daha büyük olan kardeşler, bu kurala bir saat içerisinde daha sık olarak başvurmuşlardır. Oransal olarak düşünüldüğünde, anneler çocuklarına nispeten kuralları daha fazla kullanıyorken, daha önceden varsayıldığı gibi kardeş ilişkilerinde, ahlaki kurallar daha fazla simetrik olarak saptanmıştır. Ayrıca bir çatışma sırasında sosyal kurallara, kardeşler değinmiyorken, annelerin daha fazla değindiği görülmüştür.

Van Tuijl-Leseman (2004), son zamanlarda geliştirilmiş olan ev merkezli eğitim müdahale programının “Opstap Opnieuw”, dört-altı yaş arasındaki dezavantajlı çocukların, anne-çocuk etkileşimi, bilişsel ve dil gelişimleri üzerindeki etkilerini incelemiştir. Araştırmaya daha önceden kendilerine “Opstap Opnieuw Programı” uygulanmış olan ve çocukların dil gelişimi ve bilişsel (matematik öncesi)

gelişimleri üzerinde bu programın önemli etkilerinin saptandığı Türk ve Hollandalı ailelerden bir bölümü dâhil edilmiştir. Çalışma, etkileşim kalitesinin iki yönü üzerine odaklanmıştır: sağlanan bilişsel ve sözel uyarılmanın bir göstergesi olarak, annelerin iletişim ve eğitim davranışlarının bilişsel aralık seviyesi ortalaması; annelerin çocuklarına yönelik sosyal-duygusal desteklerinin bir göstergesi olarak, işbirliğinin derecesi. Programda yer almanın annelerin sosyal-duygusal destek davranışlarını önemli ölçüde geliştirdiği ortaya çıkmıştır, ancak annelerin bilişsel davranışlarında herhangi bir gelişime neden olmamıştır.