• Sonuç bulunamadı

1.4. Okulöncesi Dönemde Kişiler Arası İlişkiler

1.4.1. Ebeveyn-Çocuk İlişkileri

1.4.1.2. Ebeveyn Tutumları

Ebeveynlerin, olumlu etkilerinin, işbirlikçi tutumlarının ve gerektiğinde çocuklarını yönlendirmelerinin, çocukların sosyal davranışlarını düzenlemelerinde önemli unsurlar oldukları düşünülmektedir. Bazı araştırmalar, ebeveynlik tutumlarının çocukların saldırganlık ve pro-sosyal davranışlarını etkilediğini göstermektedir. (Loeber ve Disheion, 1984; Baumrind, 1971; Putallaz, 1987) yaptıkları araştırmalarda ebeveynlik davranışının, çocukların akranları tarafından kabul edilmeleri üzerinde önemli bir işlevi olduğunu ve ileriki dönemlerde yaşanacak psikolojik sonuçların da bir göstergesi olduğunu belirtmektedir (Akt. FitzGerald ve başk., 2003;510). Aşırı disiplinden öte, olumlu ebeveynlik uygulamalarının,

çocuklarda uygunsuz davranışların gelişmesini ve kendini göstermesini engelleyebileceği düşünülmektedir (Russell ve Russell, 1996;292).

Çocuğun sosyalleşmesini belirlemede, en önemli faktör olarak ebeveynlerin davranışları düşünüldüğünde, ebeveynlerin çocuk büyütmeye yönelik sahip oldukları tutumlar da çocuğun öz güveni üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olacaktır. Çocuğun öz güven gelişimini etkileyen sadece ebeveynlik tarzı değil, bunun yanı sıra ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişkinin kalitesidir (Akt. Warash ve Markstrom, 2001;486).

Çocuklara uygulanacak olan disiplin anlayışı otoriter olmadan ziyade tutarlı davranışlar şeklinde gerçekleşmelidir. Ebeveyn ve öğretmenler çocuklara karşı demokratik tutum içerisinde olurlarsa, onların fiziksel, duygusal ve zihinsel gelişimleri için çocuklara yardım edip, hem okul hem de ev çevresinde pozitif bir atmosfer yaratılmasına olanak sağlamış olurlar (Dejames, 2001).

Baumrind (1967), çocuk yetiştirme tutumlarını 3’e ayırmıştır: (1) Otoriter, (2) Demokratik, (3) Hoşgörülü. Bu çocuk yetiştirme tutumları, ebeveynlerin kontrolü, ebeveynlerin ilgisi ve bakımı, ebeveynlerle olan iletişimin açıklığı gibi açılardan farklılık göstermektedir (Schickedanz, 1995;24).

1. Otoriter Tutum (Authoritarian Parenting)

Otoriter ebeveynler gerekçeler sunmazlar ve çocuklarının görüşlerini ifade edebilmelerine izin vermezler. Onlar, genelde, sadece güç kullanmak yoluyla, kendi konumlarını korurlar (Schickedanz, 1995;24). Ayrıca çocuklarının davranış ve tutumlarını bir davranış standardına uygun olarak şekillendirmeye, kontrol etmeye ve değerlendirmeye çalışırlar (Warash ve Markstrom, 2001;486). Otoriter ebeveynler, kontrolcüdürler ve çocuğun fikirlerini yok saymaktadırlar. Yasaklayıcı ve cezalandırıcı stratejilerden faydalanmakta ve çocuğun mutlak itaatine önem vermektedirler. Yasaklama ve güç kullanımı, endişe, korku ve hayal kırklığına neden olabileceğinden, otoriter ebeveynlere sahip çocukların, “ben merkezli” olmaya ve düşük öz güven ve dünyaya karşı olumsuz tutumlara sahip olmaya yönelimli olmalarını anlamak hiç de zor değildir. Bu yönelimler, anormal davranışların ve

uyum problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir (Chen ve Zhou, 1997; 856).

Otoriter ebeveynlik tutumu, olumsuz çocuk ve yetişkin ilişkilerini yansıttığı için, batı literatüründe olumsuz bir anlam çağrıştırmaktadır. Asya’lı ebeveynler arasında (özellikle Çinli ebeveynler) görülen ebeveynlik tutumları genellikle “otoriter”, “kontrolcü” ve “sınırlayıcı”, olarak tanımlanmaktadır. Otoriterlik, farklı kültürel sistemler olduklarından dolayı, Asyalılar ve Kafkaslar için farklı anlamlara gelebilir. Kafkaslar için, “sertlik”, ebeveynlerin sergilediği düşmanca tavırlar, sinirlilik ve baskınlık gibi olumsuz özelliklerle bir tutulabilir. Ancak Asyalılar için “sertlik” ve “kontrol”, ebeveynlerin çocuklarına yönelik endişeleri, ilgileri ya da katılımları gibi olumlu özelliklerle eşit görülebilmektedir (Akt. Ang ve Goh, 2006;132).

2. Demokratik Tutum (Authoritative Parenting)

Demokratik ebeveynlerin, çocuklarına gösterdikleri ilgi ve bakımın seviyesi yüksektir. Hem demokratik hem de otoriter ebeveynlerin çocukları üzerindeki kontrolleri yüksek olmasına rağmen, bu kontrolün uygulanış şekli farklılık göstermektedir. Demokratik ebeveynler, uyguladıkları yasaklamalar ve çocuklarından beklentileri için gerekçeler sunarlar ve diğer kişiler üzerinde çocuklarının davranışlarının ne gibi etkileri olabileceğinin altını çizerler. Ayrıca, çocuklarının görüşlerini ifade etmelerine izin verirler (Schickedanz, 1995;24).

Demokratik ebeveynler, bir mantıksal çerçeve dâhilinde, çocuklarının eylemlerini yönlendirmeye çaba gösterirler. Sözel olarak bir fikir alış verişi ve ebeveynin tutumu arkasındaki mantığın çocukla paylaşımı esastır. Demokratik ebeveynlik yaklaşımı sergileyen ebeveynler, gösterdikleri sıcaklık, uyum ve anlayış yoluyla, çocuklarının sosyal uyumlarının gelişimine yardımcı olurlar (Akt. Warash ve Markstrom, 2001;486).

Baumrind (1971)’in önceki çalışmaları, demokratik ebeveynliğin, Amerikan aileleri için, yetişkinlerin psikolojik sağlık ve akademik başarılarını geliştirmede faydalı etkilere sahip olduğunu ileri sürmektedir. Baumrind’in araştırmalarının ardından, batıda yapılan diğer birçok araştırma, demokratik ebeveynlik tutumunun,

otoriter ve hoşgörülü ebeveynlik tutumlarına oranla, bir çocuk ve yetişkin üzerinde, psikolojik uyum, kendine güven ve akademik başarı gibi bazı sonuçlara ulaşmada daha faydalı olduğunu ortaya çıkarmıştır (Akt. Ang ve Goh, 2006;132).

Baumrind’e göre demokratik ebeveynlik, çocuğun uyumlu davranışlarının gelişimini kolaylaştırır. Bu ebeveynlik tutumu, kendisini, ebeveynlerin çocuk yetiştirmede destekleyici ve tümevarımsal teknikleri sıkça kullanmalarıyla gösterir. Batı toplumlarında, tümevarımsal mantığın ve mantıklı rehberliğin, çocukların ileride sergileyecekleri pro-sosyal ve uyumsal davranışlarını önceden belirleyeceği düşünülmektedir (Akt. Chen ve Zhou, 1997;856). Ebeveynler, çocukların ihtiyaçlarına duyarlı oldukları zaman ve ebeveynsel beklentilerin ve isteklerin çocuğa uygun olduğu durumlarda, çocuğun, ebeveynlerin öneri ve öğütlerini tutması ve kabul etmesinin daha kolay olacağı düşünülmektedir. Buna ek olarak, demokratik ebeveynlerin, mantıklı ve eğitime yönelik davranışları çocuk için bir model teşkil edebilmektedir (Akt. Chen ve Zhou, 1997;856).

3. Hoşgörülü Tutum (Permissive Parenting)

Hoşgörülü ebeveynlerin, çocuklarına olan ilgi ve bakım seviyeleri yüksektir. Ancak, çocukları üzerindeki kontrollerinin seviyesi çok düşüktür (Schickedanz, 1995;24). Hoşgörülü ebeveynler, çocuklarına karşı cezalandırıcı olmayan, kabulcü ve çocuğun istek ve eylemlerine olumlu şekilde yanıt verir nitelikte davranırlar (Warash ve Markstrom, 2001;486).

Serbest (hoşgörülü) ebeveynlik tutumunda çocuğa sayısız haklar tanınmıştır. Çocuğun davranışlarına sınır konulmaz, çocuk da kurallara uymaz ve kurallara yalan, yanlış gözü ile bakar. Çocuk, anne-babadan çekineceği yerde anne-baba çocuktan çekinir. Bu tutumun çocuk merkezli olduğu görülür. Bu tutumla yetişen çocuklar itaatkâr değildir, sorumsuz, bencil ve şımarıktırlar. Okula karşı ilgisiz, inatçı ve saldırgan oldukları görülür (Arı ve başk., 1994; 24).

Bu tutum, çocukluk yılları çok sıkı bir disiplin içinde geçmiş, kendi anne babalarından gereken sevgi ve ilgiyi görmemiş, anne-babalarda da görülebilir. Bu anne-babalar çocuklarının davranışlarına hiçbir sınır koymazlar. Bazı anne ve babalar ise çok meşgul oldukları için çocuklarına gereken zamanı ayırmadıklarından

dolayı suçluluk duyarlar. Bu yüzden de çocuklarına aşırı hoşgörülü bir tutum geliştirmiş olabilirler (Çağdaş, 2006;130).

Bu tür bir ebeveynlikte, ebeveynlerin çocuklarına olan ilgilerinin yüksek olmasına karşın, kontrollerinin düşük olduğu düşünülmektedir.

Bazı araştırmacılar, ebeveynlik tutumları ile ilgili olarak aktif ebeveynlik kavramını da kullanmışlardır. Aktif ebeveynler, çocuklarını her zaman aktif halde tutarlar, problemleri önceden görürler ve çocuklarına ne yapmamaları gerektiğini öğretmekten ziyade, aktif olarak ne yapmaları gerektiğini öğretirler. Onların kontrol yöntemi içerisinde, yasaklamalardan ziyade istekler vardır. (Schickedanz, 1995;24).

Öğretmen çocuk arasında oluşacak ilişkinin önemli etkenleri arasında yer alan ebeveynlik tutumları kültürden kültüre farklılık gösterebilmektedir. Bu farklılık kültürlerin daha çok bireyselci ya da toplumsal anlayışlarıyla da doğrudan ilişkili olmaktadır.