• Sonuç bulunamadı

1.4. BABİL TOPLUMUNDA ÇOCUK

1.4.2. Eski Babil’de Aile

Mezopotamya evlilik geleneklerini sürdüren Eski Babil toplumunda izdivaç kızın anne ve babasının rızasının alınması, erkek tarafından kız tarafına belli bir miktar başlık parası verilmesi şeklinde gerçekleştirilmiştir. Ayrıca iki taraf arasında yazılı bir sözleşmenin yapıldığı da bilinmektedir. Zira Hammurabi Kanunu’nun 128. maddesi evlilikte, yazılı sözleşmenin yapılmasını zorunlu kılmıştır. Buna göre kanunda şu ifade kullanılmıştır: “Eğer bir adam, bir kadını alır, fakat (evlilik) sözleşmesini yapmazsa, o

kadın bir eş değildir”220. Şüphesiz bir sözleşme ile yapılan evlilikler kadının boşanma, nafaka, miras vb. konularda hukuki haklarını netleştirmesi açısından önem arz etmektedir. Evlilik aşamasında önemli konulardan biri de kız tarafına verilen başlık parası karşılığında damat tarafına gönderilen çeyizdir. Konuyla ilgili bir metinde Avilsin isimli babanın rahibe kızı Livirsagil’e pek çok gümüş ve altın mücevheri, köleleri, hayvanları, yiyecekleri, kozmetik yağı, yünü, çeşitli mutfak ve mobilya eşyaları çeyiz olarak verdiği görülmektedir221. Dolaysıyla evlilik kurumunun diğer Mezopotamya toplumlarında olduğu gibi Eski Babil toplumu tarafından da önemsendiği hatta kanun çerçevesinde korunduğu açıktır.

Yine Eski Mezopotamya’da kalıplaşmış bir düzen olarak çekirdek aileden geniş aile tipine kadar tüm aile biçimlerini Babil toplumunda görmek mümkündür. Bu

219 K. Köroğlu, a.g.e., 2008, s. 111, 118.

220 Y. Kılıç, a.g.e., 2014, s. 59-60.; Samuel Greengus, “The Old Babylonian Marriage Contract”, Journal

of the American Oriental Society, Vol. 89, No. 3, 1969, s. 505.; Laura D. Steele, “Women and gender in Babylonia”, The Babylonian World, (ed.) Gwendolyn Leick, Routledge- New York and London 2007, s. 301.

221 M. İlmiye Çığ, Ortadoğu Uygarlık Mirası 2, Kaynak Yayınları, İstanbul 2007, s. 58.; Gelinin

babasının bir nevi düğün harcamalarını gösteren liste için bkz. Samuel Greengus, “Old Babylonian Marriage Ceremonies and Rites”, Journal of Cuneiform Studies , Vol. 20, No. 2, 1966, s. 55-72.

bağlamda Eski Babil Dönemi’ne ait bir belge yaklaşık 22 kişinin hanesinden bahsetmektedir. Bu belgede söz konusu karı-koca, çocukların isimleri ve bu kişilerle kan bağı olan anne, erkek ve kız kardeşler, onların eşleri hatta köleler ve çocukları listelenmiştir. Anlaşıldığı üzere 22 hane içerisinden 10 ailenin toplamda 22 çocuğu bulunmakta ve aile başına 2.2 oranında çocuk düşmektedir222. Bununla birlikte Sippar, Babil, Dilbat, Kiš gibi Eski Babil’in önemli yerleşim yerleri gerek özel gerekse hukuki belgelerin bulunduğu birçok aile arşivine sahiptir. Aile arşivlerindeki belgelerde aile soy ağaçları, evlilik ve evlatlık alma sözleşmeleri, aile üyelerinin birbirleriyle olan ilişkileri, her türlü alım- satım işleri ve miras paylaşımları gibi konular yer almıştır223.

Eski Babil’de ailenin en önemli geçim kaynağı olan toprağın işletilmesi ise belirli bir sistem içinde gerçekleştirilmiştir. Söz konusu sistem için yapılan açıklama da şu şekildedir: “Bu dönemde saray, sahip olduğu arazisini mülkiyet hakkını elinde

tutmak şartı ile bazı isimler altında birtakım sivil veya resmi kimselere ya bir hizmet ya da kira karşılığında devretmekte idi. Bu durum Eski Babil toprak rejiminin (ilkum: bir çeşit tımar veya zeamet) esasını teşkil etmektedir. Sözlüklerde ilkum için yüksek bir makam tarafından kendisine arazi verilen bir kimsenin makama sunacağı hizmet, vereceği mahsul veya para yükümlülüğü (kasap ilkim), yani hizmet yerine alınan vergi olarak tanımlanmıştır”. Hammurabi Kanunu’nun tımarla ilgili maddelerine göre ilkum

tahsis edilen tarla, bahçe, ev gibi taşınmaz malları hem de bu emlaklara karşılık yapılan hizmeti ifade etmektedir.224 Kralın emriyle toprakları işletme hakkına sahip olan kişiler çeşitli meslek gruplarından oluşmaktadır. Bunların hepsi kralın hizmetinde olup buna karşılık topraktan pay almaktadır. Ancak krallık kaleminden Şamaş- Hasir adlı görevliye gönderilen mektupta söz konusu şahıs kralın hizmetini gören bir adamdan tarlaları alıp hükümdarla hiçbir hizmet ilişkisi bulunmayan kişilere verdiği için azarlanmaktadır225. Aslında Hammurabi Kanunu’nda tımar sahipleri ve tımar sisteminin işleyişiyle ilgili hükümlerde (madde 26- 41226) yer alan kişiler asker, balıkçı, vergi yükümlüsü, naditum rahibesi, tüccar şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte tımarla alakalı birçok mektupta saray arazisinin ilkum dışında eqil kurummatim

222 I. J. Gelb, a.g.e., 1979, s. 64-65.

223 Daha detaylı bilgiler için bkz. Anne Goddeeris, Economy and Society in Northern Babylonia in The

Early Old Babylonian Period (ca. 2000-1800 BC), Peeters Publishers, Leuven 2002.

224 Cahit Günbattı, “Eski Babil Devrinde Tımar ve Devlet Arazisinin Tahsisi Hakkında Bazı Görüşler”,

Belleten, C. LV, S. 212, Ankara 1991, s. 1-3.

225 Horst Klengel, Kral Hammurabi ve Babil Günlüğü, (çev: Nesrin Oral), Telos Yayıncılık, İstanbul

2001, s. 143.

226 Mebrure Tosun, “Hammurabi’nin Toprak Kanunları”, AÜ D.T.C. F. Dergisi, C. 21, S. 3-4, 1963, s.

“yiyecek tarlası” ve eqil biltim “kiraya verilmiş tarla” gibi ifadeler altında hatta çoğu kere veriliş biçimi belirtilmeden hemen hemen bütün meslek sahiplerine tahsis edildiği anlaşılmaktadır227. Yine belirtmek gerekir ki, kanununa göre tımar topraklarının babanın ölümü üzerine işletilmeye davam edilebilmesi için ailenin erkek çocuğunun olması şartı bulunmaktadır. Evin oğlu küçük yaşta ise toprağın işlenmesi çocuk büyüyene kadar naibe sıfatıyla annenin sorumluluğuna verilmiştir. Dolayısıyla tımar toprağının miras olarak bir oğula sahip olmayan anneye ve kız evladına intikal etmesi mümkün değildir228.

Diğer taraftan ataerkil toplum düzeni içinde babanın otoritesi Babil ailesinde de kesindir ve çocukların babalarına itaat etmesi esastır. Zira Hammurabi Kanunu’nun 195. maddesinde “Eğer oğul babasını döverse bileği kesilir” hükmü bulunmaktadır. Yine ekonomik açıdan sıkıntıya düşen Babilli bir aile reisi borcu karşılığında alacaklı kişiye eşini ve çocukları rehin vermekte hatta onları satmak durumunda bile kalabilmektedir. Bu konuyla alakalı olarak Hammurabi Kanunu hukuki bir düzenleme de sağlamıştır. Nitekim Madde 117’de “Eğer birisi borçları nedeniyle eşini, oğlunu ya da kızını (borç

karşılığı olarak) satarsa ya da borçlu olduğu kişiye verirse, bunlar kendilerini satın alınan ya da hizmetli olarak verildikleri kişinin evinde en fazla üç yıl çalışacaklardır. Üç yılın sonunda özgürlüklerine kavuşacaklardır.” açıklaması kayıtlıdır229. Şüphesiz borç yüzünden birilerine satılmak yaş ya da cinsiyet fark etmeksizin insan üzerinde oldukça olumsuz etkiler bırakmıştır. Özgürlüğe kavuşmanın ne büyük acılardan kurtulmak anlamına geldiği konusunda Babilli bir kızın mektubu örnek verebilir. Mektup borcu karşılığında bu kızı alacaklısına rehin vermek zorunda kalan Ubar-Emah adlı birine yazılmıştır: “Beni terk edip gittiğin günden beri, 10 šeqel gümüşün karşılığı

olarak alacaklının (?) ailesine hizmet ediyorum. Soğuk ve bitler beni yiyip bitiriyor. Bu bir borç için hapistir; çünkü alacaklım beni yanında hapsediyor. Senin yüzünden satıldım. Ancak senin evini çekip çeviren kişi, annen, o şimdi öldü. Gerçekten benim kardeşim ve efendimsen, alacaklıma verebilmem ve evinin dağılmaması, kardeşlerinin ayrılıp gitmemesi için bana iki šeqel gümüş gönder. Ben kardeşlerine bakacağım”230.

Başka bir mektupta Ahu-kīnum’un borcu yüzünden ailesinin rehin alındığı kayıtlıdır. Mektupta şöyle denilmektedir: “Ahu-kīnum’a söyle, Awīl- Amurrim şu mesajı

227 C. Günbattı, a.g.m., 1991, s. 7-8.

228 Hammurabi Kanunu ilgili maddeler: 28, 29, 38. Bkz M. Tosun, K. Yalvaç, a.g.e., 2002, s. 188- 189. 229 Nazmiye Mutluay, Eski Yakın Doğu Toplumlarında Çocuk, Alter Yayıncılık, Ankara 2010, s. 56-57. 230 B. Dinçol, a.g.e., 2003b, s. 20.

gönderdi: (sen) yolculuk için gittikten hemen sonra Imgur-Sin geldi ve iddia etti ki “ O, bir mina gümüşün üçte birini bana borçludur”. (Bu yüzden) karını ve kızını rehin aldı. Karın ve kızın (bu alıkoymada) sürekli arpa öğütmede çalışmaktan ölmeden geri dön. Lütfen, karını ve kızını bu işten al.”231. Yine aile ilişkilerini görebileceğimiz bazı mektuplarda çocukların ekonomik durumlarla alakalı olarak babalarına haber yolladıkları, zor durumda olanların da babalarından yardım istedikleri görülmektedir. Örneğin Ahu-waqar babasına yazdığı mektupta ilkbaharda dört kuzunun doğduğu haberini vermektedir. Šallurum adlı bir oğulun babasına gönderdiği mektuptan ise ekonomik olarak zor durumda olduğu anlaşılmaktadır. Zira söz konusu şahıs mektubunda 140 tane sığırından 49’nun öldüğünü, arpa ve samanı tükendiği için hayvanların açlık çektiğini yazmaktadır. Hatta sebebi tam anlaşılmasa da kölelerin ölmemesi için babasından birisini göndermesini istemektedir232. Ahuni isimli diğer bir

çocuğun mektubunda babasının kendisine göndermesini istediği 180 adet şimşir ağacının elinde olmadığı ama 60 tane şimşir ağacını yığdığında kendisine hemen haber göndereceğini yazmaktadır. Ayrıca babasından şimşir ağaçlarını onun için topladığına dair bir yazı istemektedir233. İltani adlı şahıs ise annesine yazdığı mektupta annesinin sürekli sorup durduğu taşlarla ilgili olarak bir gelişme olmadığını, bu konuda bir şey gizlemediğini, istenilen taşları alamazsa bu taşlardan daha iyilerini bulup onun için alacağını belirtmektedir234. Belessunu adlı kız çocuğu da babasına gönderdiği mektupta ceza verilerek hapiste tutulan bir kölenin durumundan bahsetmekte aynı zamanda babasından kendisine bir köle hediye etmesini istemektedir235.

Eski Mezopotamya ailelerinde özellikle bir erkek çocuğun doğumu önemli bir olay olarak görülmüştür. Babil aileleri çocuk için sıklıkla dua ve armağanlarla tanrılara yakarmışlardır. Doğumdan sonra çocuğa babası tarafından bir isim verilmiştir. Çocuğa verilen isimler şüphesiz duyguları, dilekleri hatta belli bir tanrıyla veya soy ile olan ilişkiyi yansıtmıştır236. Aslında Mezopotamya’da çocuğa verilen isimler genellikle festivalle alakalı ay ve gün adlarını göstermektedir. Örneğin “gün 20’in oğlu” anlamına

231 A. Leo Oppenheim, Letters from Mesopotamia: Official Business, and Private Letters on Clay Tablets

from Two Millennia, The University of Chicago Press, U.S. 1967, s. 91.

232 M. Stol, Letters From Collections In Philadelphia, Chicago and Berkeley, Altbabylonische Briefe in

Umschrift Und Ubersetzung: Heft 11, Brill Academic Publishers, Leiden 1986, s. 9, 17.

233 W. H. Van Soldt, Letters in the British Museum: Part 2, Altbabylonische Briefe in Umschrift Und

Ubersetzung: Heft 13, E. J. Brill, Leiden- The Netherlands 1994, s. 81.

234 M. Stol, Letters from Yale, Altbabylonische Briefe in Umschrift Und Ubersetzung: Heft 9, E. J. Brill,

Leiden- The Netherlands 1981, s. 43, 45.

235 A. Oppenheim, a.g.e., 1967, s. 93. 236 H. Klengel, a.g.e., 2001, s. 118.

gelen Mar- ešre tanrı Šamaš ile ilgili olmalıdır. Nisan ayında doğan bir çocuk için

Nisanûm, hasat zamanında doğan bir çocuğa ise Eburītum adının verildiği

anlaşılmaktadır237.

Aile ilişkilerinin tam merkezinde yer alan çocuk sadece sosyal yaşamın değil dini yaşamın da merkezi olmuştur. Çünkü dindar oğulun önemli görevlerinden biri ölümlerinden sonra atalarına özellikle de kendi babasına düzenli biçimde dini sunuları yerine getirmek ve dua etmektir. Bu dini görev için ailenin tüm çocukları sorumlu tutulmakla birlikte ataerkil yaşam düzeninde babanın ölümüyle aile reisliği sıfatını üstelenen en büyük oğul öne çıkmaktadır. Bu yeni sıfat aynı zamanda en büyük oğulun omuzlarına aileyi ve atalarının ruhlarını korumayı yüklemiştir. Kız çocukları ise bu görevi nadiren ailenin erkek çocuğu olmadığı durumlarda ya da rahibe statüsünü elde ettiği zamanlarda yerine getirebilmiştir238.

Söz konusu durumla bağlantısı açısından “kispum ritüeli”nden bahsetmemiz gerekmektedir. Ritüel özellikle MÖ 1. binyılda Eski Yakındoğu’da uygulanmakla birlikte kökeni MÖ 3. binyıla kadar uzanmaktadır. “Kispum” Eski Babil dönemi metinlerinde “cenaze sunusu- adağı” anlamında kullanılırken kelime aynı anlama gelmekle beraber Hurriler’e ait olup ancak Akadca yazılmış Nuzi metinlerinde “kispātu” ve “kipsātu”, Sumerce metinlerde “KI.SÌ.GA” olarak kayıtlıdır. Kispum ritüeli sosyal birliği pekiştirmek amacıyla düzenlenmiş bir anma seremonisidir ancak halkın genelinin katıldığı bir ritüel olmaktan ziyade, yalnızca bir ailenin üyelerinin kendi atalarına olan saygılarını göstermek için yaptığı özel bir sunumdur. Dolayısıyla kispum

ritüeli, atalar kültünün inşa edildiği bir ayin olarak karşımıza çıkmaktadır239. Kispum

ritüeli aylık bazen ayda iki kere yeni ve dolunayda yapılan hatırlama törenidir. Ritüel

ölenlerin arkasından onların “ölüler diyarında” rahat yaşamasını sağlamak için ailenin geride kalan üyeleri tarafından yapılmıştır. Yine “kispum ritüeli” šumu240 zakāru241

(ismini zikretme/ anma) ve mê nagû242 (su dökme) şeklinde iki aşamada yerine getirilmiştir. Šuma Zakāru kavramının temelinde hatırlanacak kişi ve nesnesi arasında

237 M. Stol, a.g.e., 2000, s. 178, dipnot: 40.

238 Karel Van Der Toorn, Family Religion in Babylonia, Syria and Israel: Continuity and Change in the

Forms of Religious Life, E. J. Brill, Leiden- The Netherlands 1996, s. 48- 49.

239 Şeyma Ay, Kadriye Şahin, “Eski Yakındoğu’da Yemek Simgeselliği Üzerine Bir Değerlendirme”,

Tarihin Peşinde – Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, S. 12, 2014, s. 347- 348.

240 İsim demektir. Bkz. (CAD, Š/III), s. 284.

241 Miranda Bayliss, “The Cult of Dead Kin in Assyria and Babylonia”, Iraq, Vol. 35, No. 2, 1973, s.

116-117.

bir bağ kurulmuştur. Böylece kişinin adının telaffuz edilmesi onun var olmasının garantisi demektir. Mê nagû yani su dökme işlemi ise suyun canlandırıcı, hayat verici etkisiyle ilişkili olmalıdır243. Bu açıdan bireyin dünyadaki varlığı ve devamlılığı zikirle su olgusunda sembolize edilmiştir.

Eski Babil Dönemi’nde bir naditum rahibesinin erkek kardeşine yazdığı mektup

kispum ritüeli’nin ailedeki devamlılığını göstermesi açısından bize fikir vermektedir.

“Kardeşim, bildiğin gibi bu yıl ne sarımsak ne soğanları ne de sirbittum balığını bana

gönderdin. Sana yazmadığımdan beni unuttun! Ben şimdi Muballit-Marduk’u sana gönderiyorum. Bana 1 šeqel gümüş değerinde sarımsak, 1 šeqel gümüş değerinde soğanları, 1 šeqel gümüş değerinde sirbittum balığını göndermek için hazırlıklarını yap. Aksi takdirde ayın kaybolması sırasında (yapılan) ailenin kispum sunusuna yıl boyunca ne katkıda bulunacağım.” Söz konusu mektuptan aylık yapılan kispum ritüeli’ne

katılamayan aile üyelerinin maddi katkı yaparak bu ritüele katılabildiği düşünülmektedir. Yıl boyunca ifadesi ise ritüelin yılın her ayında yapıldığını göstermektedir244.

Konuyla bağlantılı olarak Eski Babil Dönemi’ne ait bir belgede Sin-nasir’in ailesi kispum ritüeli’ni Ay tanrısı Sin’e yapılan dua eşliğinde yerine getirmektedir. Bu dua bize Sin-nasir’in babasına, dedesine ve büyük dedesine sunduklarını göstermektedir. Ritüelde yer alan yiyecekler ekmek ve sudur. Sin-nasir ataerkil geniş bir aileye sahiptir. Bu aile içinde amcalar ve büyük amcalar, evlenmemiş ve tanrı Şamaş’a rahibe olarak adanan halalar ya da teyzeler bulunmaktadır. Evlenerek aileden ayrılmış olan kızlardan ise bahsedilmemiştir. Dolayısıyla aile kültünde erkek üstünlüğü göze çarpmaktadır. Zira kadınlardan atalardan birinin eşi ya da naditum rahibesi olan kızı şeklinde bahsedilmektedir245. Görüldüğü üzere atalar kültünün izlerini taşıyan bu ritüel halk inançlarındaki ölülerin ruhlarını anma törenlerine benzemektedir. Ritüelin önemini arttıran en merkezi nokta gerektiği biçimde hatırlanmayan ölenlerin ruhlarının dünyadaki yakınlarından öç alacağı korkusudur. Kispum atalar kültüne ait klasik bir uygulama olarak Mezopotamya inançlarında çok önemli bir yer tutmuştur246.

243 Kürşat Demirci, Eski Mezopotamya Dinlerine Giriş: Tanrılar, Ritüel, Tapınak, Ayışığı Kitapları,

İstanbul 2013, s. 72.

244 K. Van Der Toorn, a.g.e., 1996, s. 50.

245 K. Van Der Toorn, a.g.e., 1996, s. 52.; Karel Van Der Toorn, “Family Religion in SecondMillennium

West Asia (Mesopotamia, Emar, Nuzi)”, Household and Family Religion in Antiquity, (ed.) John Bodel, Saul M. Olyan, Blackwell Publishing, UK 2008, s. 28.