• Sonuç bulunamadı

KO, Tataristan Fenler Akademisi, G. İbrahimov Dil, Edebiyat ve Sanat Enstitüsünün El Yazmaları ve Tekstoloji Mirashanesi olarak adlandırılan arşivinde bulunmaktadır. 39.

koleksiyon, 152. numarada kayıtlıdır. Dışı karton ve deriden yapılmış olup 109 varak, 218 sayfadır. Her varağın bir yüzü 27/b ile 109/b hariç olmak üzere 12 satırdır; 27/b numaralı yüz 13; yazmanın sonunu oluşturan 109/b yüzü ise 3 satırdan oluşmaktadır. Satırlar bütün bir çerçevenin içine yerleştirilmiş; bölüm başlıkları kırmızı ile gösterilmiştir. Okunaklı bir taèlik yazıyla kaleme alınan metin, harekeli olmamakla beraber çok az sözcükte hareke kullanıldığı da görülmektedir.

Yazma, tanınmış bir Tatar arkeografı olan Seyit Vahidî’ nin kitapları arasında iken 1962 yılında Vahidî’nin eşi tarafından enstitü kütüphanesine teslim edilmiştir.2 Nitekim üç yerde dikkati çeken (1a, 2a, 109b yüzlerinde) oval bir mühür içinde Arap harfleriyle “VÀóidì KütübòÀnesi”; Kiril harfleriyle “Biblioteka S. G. Vahidova” yazmaktadır. İki yerde (65b, 109b yüzlerinde) ise muhtemelen eserin ondan önceki sahibine ait olan bir mühür bulunmaktadır. Bu mühür üzerinde de yine Arap ve Kiril harfleriyle “Gataullah Salimcanov”

yazmaktadır.

1998 yılında Ahmet Veli Menger Vakfı tarafından İstanbul’da eserin tıpkıbasımı yapılmıştır. Oğuznâme Destanı adıyla yapılan bu yayın, yalnızca 150 adetten oluşmaktadır. Ancak bu baskıda belirtildiği gibi eserin adı Oğuznâme Destanı değil, yalnızca Oğuznâme’ dir. Bu bilgi, metinde iki kez bildirilmektedir:

“meclis ü maḥāfil-i irem müşākillerinde nal-ı tārīḫ öten peyġāmberlerdin ve pādişāhlar-ı keyāndın ve

2 Bu bilgi, eserin tıpkıbasımında bulunan Marsel Ahmetcanov imzalı kısa “Önsöz”de bulunmaktadır.

3 Bakara/30: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.”

5 peygamberlerden, padişahlar padişahlarından, üstün hükümdarların emirlerinden ve onların çocukları ve torunlarından söz ediyordu. Geçmişin tarihinin nakli o yüce soylu, gök makamlı hana hoş görünüb onun doğru yargılar veren ve cihanı kuşatan aklına (şu) geldi: Dünyanın yaradılışının başlangıcından ta Âdem-i safiyy Aleyhisselamın hâllerinin beyanına -ki Yüce Allah onu yarattı (ve) hilafet bayraklarının tepesi (ne koymak) üzere “Ben bir halife yaratacağım” kaftanını Âdem’e giydirip (onu) süsledi- Âdem zamanından bizim refah bulduğumuz ana kadar (gerçekleşen olaylar) güvenilir kaynaklara dayanılarak toplanıp yazılsın. (Bu kitap) bizim asrımızda geçen olayları ve bizim çocuklarımızı (da) kuşak kuşak, ta ki insanoğlu yeryüzünde var olduğu sürece yazıp anlatsın ki insanlardan her biri öz kimliğini açıklasın ve bu kitap, tâ dünyanın sonuna kadar (her) devirde bir nizamname olup bizden (sonra) kuşaktan kuşağa yadigâr kalsın. Ve bu gözle olup biten olaylardan birçok konu anlatılıp yazıldı ve bu kitab(a) o dünyayı ele geçiren sultan, Oğuznâme adını verdi. Ün sahibi muhterem çocukları ve çok değerli bahtiyar kardeşlerine: “-Bizden sonra her biriniz bu (izlenmesi) beklenen yoldan yürüyüp bu biçimde hareket etsin ki bizim evladımız ve sizin çocuklarınız (içinden) dünyanın sonuna kadar çok halk, topluluk, il ve ulus ortaya çıksın.

Böylece gök heybetli saygın ataları ile il ve ulusunu bu kitabın anlattıklarından aydınlatarak bu biçimde ortaya çıkarsın. Kendi yerinde ve makamında kalarak ülüş ve orunlarına itiraz

6 etmesinler ve başkasının hakkına dokunmasınlar ve her bir alçak, soyu belirsiz kimse, kendisini sahte biçimde bu gök heybetli saygın ataların silsilesine dayandırmasın. Ve bizim devrimizden sonra her bir evladımız kuşaktan kuşağa bu itibarlı Oğuznâmenin anlattıklarına uysun. Kendi çağlarında bu yüce silsile ile kendilerini geçmişlerine bağlasın ve çocuklarını böyle yetiştirsin (terbiye etsin) ki böylece kıyamete kadar bu silsilenin sıralanış biçimi baki kalsın ve yazmanın ipliği hiçbir zaman kesilmesin” diye nasihat etti.”

Kitabın yazılma amacı, içeriği ve adının ne olduğu ile ilgili olarak 39. varakta da benzer bilgiler verilmektedir. Ancak burada kitabın adını koyan kişinin Oğuz Han değil, Mısırlı âlimler olduğu söylenmektedir. Hikâyeye göre Oğuz Han, babasının tahtına oturunca bilgin ve kâhin kimseleri etrafına toplayarak onlardan uzun yıllar hanlık makamında kalacağını, dünya son buluncaya kadar da bu makama veraset yoluyla kendi soyundan gelenlerin oturacağını öğrenir. Bunun üzerine büyük bir şölen verip burada Mısırlı tarihçilerden itibarlı kitapları esas alarak dünyanın yaradılışından kendi asrına kadar gerçekleşmiş olan bütün olayları yazmalarını ister. Mısırlı bilginler de bir araya gelerek büyük zahmetlerle bir kitap yazar ve bu kitabın adını Oğuznâme koyarlar:

“ve Oġuz, ḫān olmaġıġa āgāh olub ulu kiçik barça alı yıġıb toy virdi ve ol maʿreke-yi ʿālī-mihrde r mārilerine ükm ıldı kim ol kün ki òudā teʿālā yed-i udret birle bul cihānı peydā ıldı ve al Ādemdin öng kim malūḳ boldı ve andın song Ādem malūḳ olub anıng aysı oġlanlarını nebī bolub ve aysı oġlanlarını mesned-i ilāfetde tā Nūḥ vatınaça müstaḳīm oldı ve muaddime-yi ṭūfān-ı ażret ayy ılub tā bizing ʿarımızġaça ve bizing evlādımız ʿarınaça ulu kitāblar yüzidin tarīr idingler ve ol vat tamām-ı Mır ükemāsı ve mārileri cemʿ olub ço minet ve meşaḳḳat birle ittiṣālü’l-emrillāhi teʿālā bir ulu kitāb tanīf ılub ol kitāb adını Oġuznāme müsemmāıldılar” (39a/12-39b/9).

3.1. Eserin Kaynakları

a. İslamî rivayetlerin anlatıldığı bölümde bulunan referanslar:

Bunlardan ilki, tefsir ve fıkıh ilimlerinde otorite kabul edilen ve peygamberin amcasının oğlu olan Abdullah bin Abbas’a (bilgi için bk. Çakan; Eroğlu 1998: 76-79) yapılan göndermelerdir. Metinde adı dört kez geçmektedir:

İbn èAbbÀs raøiyallÀhü èanh rivÀyet úıldı kim (…) 4a/12, İbn èAbbÀsdın naúl turur kim (…) 13a/1-2,

7 èAbdullÀh İbn èAbbÀs rivÀyet úılur kim (…) 14b/3,

İbn èAbbÀsdın naúl turur kim (…) 26b/12

Adı bulunan bir başka İslâm bilgini ise Muóammed bin Kaèb’ tır. Medine tefsir ekolünün önde gelen isimlerinden birisi olup Kütüb-i Sitte başta olmak üzere hadis kaynaklarında rivayetlerine yer verilen Muóammed bin Kaèb (hak. bk. Maşalı 2005: 545-546)’a metinde şu cümleyle gönderme yapılmaktadır:

Muóammed bin Kaèb aydıbdır kim (…) 33a/10

36. varağa kadar devam eden bu bölümdeki son referans ise tÀrìò-i Ùaberìde meôkÿr turur kim (…) 24b/11 sözleriyle ifade edilen İslâm tarihçisi ve din âlimi Taberî’ nin eseridir. Burada kullanılan kaynağın tam adı verilmemiş olsa da kastedilen eser, Kitâbü Ahbâr el-rusul ve’l-mülûk olmalıdır. Çünkü Taberî’ nin çok bilinen tarihinin tam adı böyledir ve eser “Taberî tarihi” diye de meşhurdur (Taberî hak. bk. Şeşen 1998: 52-57).

b. İslami kaynaklar dışında dikkati çeken referanslar:

Yazıcı, söylediklerine dayanak bulmak için sık sık başka Oğuznâmeler’ e de gönderme yapmakta, ancak bunların hangileri olduğunu açık açık söylememektedir:

bir úavl-i OàuznÀme bu turur kim (…) 19b/10 OàuznÀmede ãaóìó ve ãarìó bu turur kim (…) 31a/11 OàuznÀmede ãaóìó turur kim (…) 33b/10

OàuznÀmelerde bu söz ãarìódür kim (…) 40a/7-8 OàuznÀmelerde şöyle yazılmışdır (…) 56b/12

Bu grupta adı geçen bir başka eser ise ZafernÀmede mezkÿr turur kim (…) 30a/1-2 sözleriyle gönderme yapılan ZafernÀme’ dir. Bu adı taşıyan birçok eser bulunmakla birlikte, adı geçen kitabın Timur döneminin en önemli kaynaklardan birisi olan Şerafeddin Ali Yezdî’ ye ait Zafernâme olması ihtimali yüksektir. Çünkü Farsça yazılan bu eserin çok itibar gördüğü ve Doğu Türkçesine de birkaç kez tercüme edildiği bilinmektedir (bk. Oral 1991). İkinci bir ihtimal ise bu eserin yine Timur tarihini konu alan Nizamüddin Şamî’ nin

8 Zafernâme’ si (eser hak. bk. Lugal 1987) olmasıdır. Çünkü Yezdî’ nin eseri de temelde Şamî’nin aynı adlı eserine dayanmaktadır.

c. Başvurulduğu anlaşılan ancak eserde adları hiç geçmeyen kaynaklar:

Bununla ilgili dikkati çeken birincil kaynak, Ebulgazi Bahadır Han’ın Şecere-i TerÀkime4 adlı eseridir. KO, Oğuz Han anlatısından başlayarak Tiveciler halkının anlatıldığı son bahse kadar büyük çoğunlukla ŞT’nin bire bir kopyası niteliğindedir. İki metin arasında koşutluğun bozulduğu kimi yerler ise ya yazıcının kendi ağzına kaçışları ya da dikkatsizlik, yanlış alıntılama, sözcük-cümle-satır atlama gibi nedenlerden kaynaklanmaktadır.

Aslında ŞT’nin bu oranda kopyalanmış olması, eserin gerçek dil özelliklerini belirlemede araştırıcı için zorluk ve yanılgı anlamına gelmektedir. Çünkü yazıcının da içinde bulunduğu dilsel coğrafyaya ait olan alt metin, ŞT alıntıları ile örtülmüş durumdadır.

d. Moğol tarihi ile İran ve Türkistan hanlıklarının anlatıldığı bölümlerde de yine birtakım yazılı ve sözlü rivayetlerden yararlanıldığı anlaşılmaktadır. Çünkü bu bölümlerde kimin ne kadar yaşadığı, ne kadar hanlık makamında kaldığı, kaç oğlu olduğu gibi sayısal veriler ve soy ağacını oluşturan kimselerin adları sıralanmaktadır.

3.2. Yazılış Tarihi ve Coğrafyası

KO’nin ne zaman yazıldığı veya kopyalandığı hakkında metinde hiçbir kayıt yoktur;

ancak tarihî olayların izi sürülerek bu konuda bir hükme varılabilmektedir. Bu dikkatle bakıldığında tarihî sıralamada en son sözü edilen dönemin, Güney Türkistan coğrafyasında varlık gösteren Dürranî (Abdalî) hanedanlığı dönemi olduğu görülmektedir.

Metindeki tarihsel örgüye ve kronojiye göre Türkistan’a giden Nezr (Nâdir) Kulı Şah, Ali Bey’in Merv-i Şah-Cihan’da bıraktığı büyük oğlu Niyaz Muhammed Han’ı Belh’e yönetici tayin etmiştir. Niyaz Muhammed Han vefat edince onun yerini büyük kardeşinin oğlu Geday Muhammed Han almış; ancak Geday Muhammed Han’dan sonra Belh el değiştirerek, başka ulusların eline geçmiştir. Bu gelişmeden sonra Niyaz Muhammed Han’ın

4 Bundan sonra ŞT.

9 büyük oğlu Rahmetullah Han, Belh’ten kalkıp İran’a, Nadir Şah’ın yanına gitmiş ve kısa sürede onun önemli bir askeri olmuştur.

Rahmetullah Han, Nadir Şah öldükten sonra bir süre de Ahmet Şah’ın yanında kalmış ve onun da önemli bir emiri olarak kendisine hizmet etmiştir. Tarihî bilgilerle karşılaştırıldığında Nadir Şah’ın ölüm tarihi 1747’dir (ayrıntı için bk. Fraser). Adı geçen Ahmet Şah ise bu ölümden sonra Kandahar’da bağımsız Afgan Şahlığı’nı kurmuş olan Abdalî aşiretinin lideridir. Abdalîler, uzun süre Nadir Şah’ın maiyetinde kalmış ve Ahmet Şah, Nadir Şah’ın en yakınındaki adamlarından birisi olmuştur. Ulusu bağımsız bir devlet olarak ortaya çıktıktan sonra kendisine dürr-i dürrān (inciler incisi) unvanı verilmiş; böylece ona Ahmed Şah Dürrânî; ulusuna ise Dürrânîler denilmiştir (bk. Dames 1978: 205).

Ahmet Şah’ın yanında yer alan Rahmetullah Han, bir süre sonra Dürrânî yönetimi altında Kuzey Afganistan’daki Andhō (Andhoy) vilayetini yönetmekle görevlendirilir ve burada kırk yıl hüküm sürer. Kırk yıllık yönetim sona erdiğinde yıl, 1204’tür (bk. 107a/10-108b/8). Bu tarih miladi takvime çevrildiğinde ise yıl, 1789’dur.

Metinden anlaşıldığına göre Rahmetullah Han, Ahmed Şah Dürrânî’den sonra yerine geçen oğlu Timur Şah Dürrânî zamanında da Andhoy vilayetini yönetmeye devam etmiştir.

Zira Ahmet Şah Dürrânî’nin ölüm tarihi, 1773’tür (Dames 1978: 207).

KO burada bitmemektedir, dolayısıyla eserin yazıldığı tarih de 1789’dan sonrasına taşınmaktadır. Rahmetullah Han’ın ölümünden sonra Andhoy vilayetinin idaresi, oğlu Nimetullah Hanéa geçmiştir.

Nimetullah Han, başkenti Kâbil5 olan Dürrânî hanedanlığının ikinci hükümdarı Timur Şah Dürrânî’ye bağlı bir yönetim sürdürmektedir ve kullanan övgü sözleri ile hem bu dünyada, hem ahirette kendisine huzur dilenmesinden anlaşıldığına göre eser tamamlandığında Nimetullah Han hayattadır. Timur Şah’ın ölüm tarihi 1793’tür (Tate 2011:

92); ancak Nimetullah Han’ın ne kadar zamandır Andhoy’da hüküm sürdüğü ve bu tarihten sonra da Andhoy vilayetini yönetip yönetmediği hakkında eserde bir iz yoktur.

5Bu yeni devletin ilk başkenti Kandahar’dır. Merkezî yönetim Kandahar’da tutulurken kuzeyde ele geçirilen diğer Türkistan toprakları da yerel yöneticiler tayin edilerek idare edilmiştir (bk. Singh 1959).

10 Howorth (1880: 868) ve Boukhari (1876: 249), Timur Şah Dürrânî adına hutbe okunurken Andhoy’daki Afşar yönetiminin Rahmetullah Han Afşar’da bulunduğunu, Rahmetullah Han’ın Timur Şah’la buluşmak için Belh’e hareket ederken Buharalı Şah Murat Bey’in birlikleri tarafından öldürüldüğünü kaydetmektedir. Ancak her iki kaynak da Rahmetullah Han’dan sonra yerine geçen kişinin Nimetullah Han olmadığını, Yıldız Han olduğunu belirtmektedir. Buna bakılırsa Rahmetullah Han ile Nimetullah Han arasında kısa sureli başka yönetim ya da yönetimler de olmuş olmalıdır.

Ayrıca Howorth, İzzettullah’ın bilgi toplamak amacıyla bu coğrafyada dolaştığı sıralarda Andhoy yönetiminin başında Yıldız Han’ın; Vambery ziyaret ettiğinde ise Afganların koruduğu Gazanfer Han’ın bulunduğunu bildirmektedir (1880: 868).

3.3. Hakkınd a Yapılan Çalışmalar

Eser, Türkiye’de ilk olarak 26 Eylül-1 Ekim 1992 tarihleri arasında düzenlenen Uluslararası Türk Dili Kongresi’ nde Fikret Türkmen tarafından sunulan bir bildiri ile bilim dünyasına tanıtılmıştır. “Kazan’da Bulunan Yeni Bir Oğuznâme Nüshası Üzerine” başlıklı bu bildiride6 belirtme durumu ile ilgi durumu eklerinin karışık olarak kullanılmasından hareketle eserin ya Eski Türkçe dönemindeki bir başka Oğuznâme’den kopyalandığı ya da Kafkas bölgesinde yazılmış olabileceği öne sürülmüştür (Türkmen 1996: 427).

Bir diğer tanıtım yazısı “Kazan Oğuznâmesi ve Avşarlar” adıyla Gökdağ tarafından yayımlanmıştır. Bu yazı, daha çok eserin temel vurgusunu oluşturan ve onu diğer Oğuznâmelerden ayrıran Afşarlarla ilgili bölümlere dikkati çekmektedir (Gökdağ 2008: 643-656).

KO ilgili diğer çalışmalarsa üç yüksek lisans tezinden ibarettir:

Bunlardan ilki, 2002 tarihlidir. Nazan Usta tarafından Karadeniz Teknik Üniversitesinde hazırlanmış olan bu tez, “Oğuznâme Destanı (Metin, Dar Mukayeseli Fonetik, Özel İsimlerin İndeksi, Sözlük)” adını taşımaktadır.

6 Aynı yazı şu dergilerde de yayımlanmıştır: ( 1993). Türkmen Dili ve Edebiyatı Dergisi, S.5, Aşgabat- Türkmenistan;

( 1993). Ege Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, S. VII, s. 7-18; (1995). Milli Folklor, S.26, s. 4-7.

11 İkincisi, Fahriye Okyay tarafından 2004 yılında Gazi Üniversitesinde hazırlanan “Oğuznâme. Metin (1a-50b varakları arası)-Dizin” başlıklı tezdir.

Sonuncu ise 2010 tarihlidir. “Kazan Oğuznâme’sinin Tarihsel ve Kültürel Açıdan Değerlendirilmesi” adlı bu çalışma, Selim Serkan Ükten tarafından Ankara Üniversitesi, Genel Türk Tarihi ana bilim dalında hazırlanmıştır.

Her üç çalışma da birçok okuma, anlama ve bilgi yanlışı içermekte; bu yanlışlar, inceleme ve indeks bölümlerinde de yoğun olarak dikkati çekmektedir.

3.4. Konusu ve Bölüm Başlıkları

Eser, yaradılış hikâyesinden başlayıp Oğuz Han’a kadar gerçekleşen olaylar; Oğuz Han’ın doğumu, ad alması, hanlığı, seferleri, ad verdiği uluslar, çocukları ile torunları ve onların ülüşleri, damgaları, kuşları, soyundan gelen diğerleri; Cengiz Han, Şeybanîler, Canoğulları, Akkoyunlular, İran ve Afganistan Afşarları olmak üzere birden fazla konu üzerine kurulmuş bir metindir.

Metinde kırmızı ile yazılan ve bÀb, faãl, õikir, beyÀn sözcükleri ile bildirilen bölüm başlıkları şöyledir:

 bÀb-ı evvel: beyÀn-ı evvel-i maòlÿúÀt bul turur kim 3a/1

 ikinci bÀb: Ádem èAleyhi’s-selÀm beyÀnı bu turur 7a/12

 faãl-ı Şeyå èAleyhi’s-selÀmnı beyÀnı bu turur 18b/6-7

 õịkr-i MihlÀbìl 19b/12

 faãl-ı Aònoè èAleyhi’s-selÀmnı beyÀnı bu turur 20a/9-10

 faãl-ı Aònoè oàlı èaleyhi’s-selÀm Aònoè turur 23b/11-1

 üçünci bÀb: Nÿó èAleyhi’s-selÀm 24a/8

 törtünci bÀb: YÀfeå èAleyhi’s-selÀm 28a/9

 ÓÀmnı faãlı bu turur 33a/8-9

 SÀm faãlı bu turur 33b/9-10

12

 Türk ÒÀn faãlı bu turur 34b/2

 faãl-ı Oàuz ÒÀnnıng dünyÀàa kilgenining õikri 36a/1-2

 Oàuz ÒÀn leşker yıàıb BuòÀrÀ ve Semerúand kilgeni beyÀnı bu turur 44a/5-6

 faãl-ı Oàuz ÒÀn ÌrÀn üstine yorıàanı beyÀnı bu turur 45a/5-6

 Oàuz ÒÀnnıng yurtına kilib toy úılàanınıng õikri 48ab/3

 faãl-ı õikr-i Oàuz ÒÀn oàlı Kün ÒÀn Ay ÒÀn Yılduz ÒÀn 50a/12-50b/1

 faãl-ı Oàuz evlÀdını orun ve ülüş alàanı tafãìl oldı 52b/12

 faãl-ı Oàuz ÒÀnıng yigirme tört aãlì aòtuàınıng adı ve kuşlarını sıfat ve daàlarınıng ãÿreti bu turur 54a/9-10-11

 Oàuz ÒÀn ilining èahd úılàanlarınıng õikri 55a/9-10

 faãl-ı beyÀn-ı Yılduz ÒÀn-ı gìtì-sitÀn 56a/12-56b/1

 Kün ÒÀnnıŋ uluà oàlı Úayı ÒÀnnıŋ òÀn bolàanınıng õikri 57a/1-2

 Dib Baúuy òÀn bolàanınıng õikri 57a/5

 faãl-ı beyÀn-ı Afşar ÒÀn-ı ãÀòib-úırÀn 57b/11

 faãl-ı beyÀn-ı evlÀd-ı Úayı ÒÀn ki Úün ÒÀn oàlı turur ve beyÀn-ı óükÿmet-i Úozı Yavı ÒÀn 63a/7-8

 Oàuz ÒÀn iliniŋ yurtları ve anda niçe yıl ve ni reviş birlen olturàanları ve Türkmen tib niçük at úoyulàanın õikri 65a/6-7-8

 İnal Yavınıŋ òÀn bolàanınıŋ õikri 67a/12-67b/1

 Doylı Úayınıŋ bir inisi İrkiniŋ şÀh bolàannı ve oàlı Tumannıŋ dünyÀàa kilgeniniŋ õikri 67b/12-68a/1

 Tumannıŋ oàlı bolàanı ve ange Yavlı at úoyàanları ve yigit yetişken song Úanlı Yavlı at úoyàanlarnıŋ õikri

13

 Tumannıng òÀn bolàanınıng õikri 71b/1

 Úanlı Yavlınıng òÀn bolàanınıŋ õikri 72a/6

 Mur Yavınıŋ òÀn bolàanınıŋ õikri 72a/12

 Buàra ÒÀnnıng oàlı Úozı Teginning òÀn bolàanınıng õikri 75b/10-11

 Úozı Tegin oàlı Arslan òÀn bolàanınıng õikri 76a/2-3

 Buàra ÒÀnnıŋ uluà [oàlı] İl Tegin ve anıŋ oàlı èOåmÀn ÒÀnıŋ òÀn bolàannıŋ õikri 77b/6-7

 İl Tegin oàlı [İ]liniŋ òÀn bolàanınıŋ õikri 77b/9

 İli atlı oàlı ŞibÀnnıŋ òÀn bolàanınıng õikri 77b/11

 ŞibÀn oàlı Buran atlınıŋ òÀn bolàanınıŋ õikri 78a/2-3

 èAlìniŋ òÀn bolàanınıŋ õikri 78a/6

 İl başıàa úara òÀn bolàanı tört ùaraf kitkenining õikri 78b/6-7

 Ùoàurmış oàlı Ùuàrulnıng òÀn bolàanınıng õikri 81a/1-2

 Arslan oàlı Serenk òÀn bolàanı õikri 81b/11-12

 Salur Ögürcıú Alpnıng atalarınıng ve inilerining ve oàlanlarınıng õikri 82b/11-12

 Canı Big ÒÀn õikri ve Eski òalúınıng çi-gÿnelıàı 88b/6

 bir ser-levó-i kitÀb-ı èalÀ-hide bul atdı kim Rÿma pÀdişÀh bolan sulùÀnlarnıng ãÿretleri beyÀn olsun 97b/12

3.5. OğuznÀmeler ve KO’nin Bunlar İçindeki Yeri

OğuznÀme sözcüğü genel olarak Oğuz Han ve onun bütün hikâyesini (doğumunu, ad almasını, evlenmesini, çocuklarını, torunlarını ve onların ongunlarını, kuşlarını, çadırın neresinde oturacaklarını, hayvanın neresinden hangi payı alacaklarını, onların soyundan gelen diğer Türkleri) konu alan anlatıları ifade etmektedir. Ancak daha farklı anlamlarda

14 bir terim olarak da kullanıldığı görülmektedir (bk. Tezcan 2006 I: 607-609). Bu sözcük, ilk defa Memlük tarihçisi İbn al-DawÀdÀrì’ nin Dürerü’t-TicÀn ve Gureru TevÀrìòì’l- EzmÀn adlı Arapça eserinde geçmektedir (Binbaş 2010).

Oğuznâme rivayetlerinden bazıları şunlardır:

Uygur harfli Oğuz Kağan destanı: Bilinen en eski nüshadır. 21 varaktan oluşan ve bazı kısımları eksik olan bu el yazması metin, Charles Schefer’in kitaplığında bulunmuştur.

Bugün Paris’te Bibliothèque Nationale’dedir (Pelliot 1995: 7). Uygur yazısıyla yazılmıştır, ancak metnin dili Uygurca değildir. Doğu Türkçesinin kesin olarak belirlenemeyen bir değişkesine dayanmaktadır.

Reşìdü’d-dìn Oğuznâmesi: Reşìdü’d-dìn FazlullÀh’ın CÀmièü’t- TevÀrìò adlı iki ciltlik eserinin içinde bulunan bu anlatının ilk ve kısa bir versiyonu eserin başında bulunmaktadır. Ancak asıl önemli olan metin ikinci cilttedir. Arap harfleriyle Farsça olarak nakledilen bu rivayet, İslâmiyet’in kabulünden sonra kaleme alınmış olması ve sonraki nüshalara büyük ölçüde kaynaklık etmesi bakımından oldukça önemlidir (bk.

Togan 1972; İnan 1968).

CÀmièü’t-TevÀrìò’ in ilk nüshalarında Oğuz anlatısının herhangi bir başlığı bulunmamaktadır. Ancak Timur dönemi kopyalarında “TÀrìh-i Oàuz u TürkÀn ve ÓiúÀyet-i CihÀngìrì u” ya da “TÀriò-i Oàuz ve óÀl-i u” gibi başlıklara rastlanmaktadır.

Uzunköprü Nüshası veya Manzum Oğuznâme: Baştan, sondan ve ortadan eksik olan bu anlatı, manzum ve İslâmî bir varyanttır. Uzunköprü’de Seyyid Ali adlı bir kişinin kitapları arasında bulunmuştur; ancak nüshanın aslı bugün kayıptır. Yeri, tarihi ve kim tarafından yazıldığı bilinmemekle birlikte dil özelliklerinden hareketle 13. veya 14.

yüzyıla ait bir Doğu Türkçesi metni olduğu kabul edilmektedir (bk. Eraslan 1976: 169-172).

Topkapı Sarayı Oğuznâmesi veya Yazıcıoğlu Oğuznâmesi: Bu anlatı, Yazıcıoğlu èAlì’ nin 1436 yılında İbn Bìbì’ nin el-EvÀmirü’l-èAlÀ’iyye fi’l- umÿri’l-èAlÀ’iyye adlı Farsça eserinin tercümesine dayanarak yazdığı TevÀrìò-i Ál-i Selçuk adlı eserinin içinde bulunmaktadır. Ancak anlatının TevÀrìò-i Ál-i Selçuk’ la doğrudan bir bağlantısı yoktur.

15 Eserin bir kopyası üzerine yazılmış olduğu için onunla birlikte anılmaktadır. Söz konusu yazma, bugün Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesinde bulunmaktadır (Eserin bilinen dokuz nüshası için bk. Bakır 2009: XXI-LXXIII).

Eser üzerine karalanan metin ise 65 satırlık bir bölümden oluşmaktadır. Yazarın kimliği hakkında bir bilgi verilmemektedir. Ancak metinde dikkati çeken birtakım aksaklıklar, tekrar edilmesi gereken bazı kalıp ifadelerin yazılmaması veya kısaltılmış olması, bu satırların bir ozanın ağzından aceleyle yazıldığını düşündürmektedir (Tezcan 2006: 611).

DüstÿrnÀme-i Enverì: 1464-1465 yıllarında Fatih’in veziri Mahmut Paşa adına Enverî mahlaslı bir yazar tarafından yazılmış bir tarihtir. Mesnevi tarzında yazılan bu eser, 3730 beyitten oluşmaktadır. Eserde dönemin bilinen şecere geleneğinden uzaklaşılarak farklı bir şecere uydurulmuş ve Oğuzların ecdadı olan Oğuz Tümen, peygamber zamanında yaşatılmıştır (bilgi için bk. Mükrimin Halil 1929).

DüstÿrnÀme-i Enverì: 1464-1465 yıllarında Fatih’in veziri Mahmut Paşa adına Enverî mahlaslı bir yazar tarafından yazılmış bir tarihtir. Mesnevi tarzında yazılan bu eser, 3730 beyitten oluşmaktadır. Eserde dönemin bilinen şecere geleneğinden uzaklaşılarak farklı bir şecere uydurulmuş ve Oğuzların ecdadı olan Oğuz Tümen, peygamber zamanında yaşatılmıştır (bilgi için bk. Mükrimin Halil 1929).