• Sonuç bulunamadı

Edat Görevinde Kullanılan Sözcükler

II. BÖLÜM: BİÇİM BİLGİSİ

6. EDAT

6.2. Edat Görevinde Kullanılan Sözcükler

Bazı sözcükler çịşitli durum ekleri alarak edat göreviyle kullanılmaktadır. Ancak dilbilgiselleşme gerçekleşmediği ya da tamamlanmadığı için bunlar henüz edat kategorisinin esas ögeleri hâline gelmiş değildir:

adına “yerine, uğruna; için” : bu kişi mundın IãfahÀnga yalàuz barsa sizing atıngızàa yaman bolur “Bu adam buradan Isfahan’a yalnız giderse sizin adınıza kötü olur.”

47a/3-4

al “ön, karşı, huzur” (<hÀl TEKİN 172): munıng atası bizing aldımızda öldi “Bunun babası bizim önümüzde öldü.” 42a/6, ol kişiler leşker songında úalàan bir ivlik kişini òÀn aldıàa alıb kildiler “O adamlar, ordunun ardında kalan evli bir kişiyi hanın huzuruna alıp geldiler.” 45a/10-11, köp avnı òÀn aldıàa kitürdiler “çok avı hanın huzuruna getirdiler.”

48a/8, Baúuynıng at aldına alıp úaçdılar “(Kökem) Bakuy’u atın önüne alıp kaçtılar.” 81b/5-6

ara “içinde, arasında, +dA”: Yalın durumdaki isimlerle birleşen bu edatın KO’ deki örnekleri şunlardır:

Mekke ve ÙÀif ara “Mekke ve Taif arasında” 8b/11, Ádem behişt ara úarÀr tapıtdı

“Âdem cennette durdu.” 10a/10, andın rÿzgÀr ve òalú ara òÿn-ı nÀ-óÀúú úılmak yÀdigÀr úaldı “Dünyada ve insanlar arasında haksız yere kan dökmek ondan yadigâr kaldı.” 16a/2, òalú ara peydÀ boldı “Halk içinde ortaya çıktı.” 20a/9

baş: “Bedenin üst bölümü, kafa” anlamından metaforik olarak “bir şeyin başı, önü, ilki” anlamlarını kazanan bu sözcük, aşağıdaki cümlelerde ayaú sözcüğü ve +àAçA sınırlandırma eki ile birleşerek edat görevinde kullanılmıştır:

13 Bu listenin belirlenmesinde Eckmann 1966, Hacımeminoğlu 1971 ve Li 2004 esas alınmıştır. Ancak

“adına” sözcüğü bu üçünde de yoktur.

92 başı Sayram ayaàı Mıãıràaca alàan vilÀyetlerini barçasına óÀkimler úoyub öz yurtına tüşdiler “Başı Sayram, sonu Mısır’a kadar almış oldukları şehirlerin tamamına idareciler koyup kendi yurtlarına geldiler.” 48b/2-3, munça munça aytmasaú hem başdın ayaúàaça ãÿretini ayta turur miz “Ayrıntılı olarak anlatmasak da baştan sona yüzeysel (olarak) anlatmaktayız.” 65b/8-9

burun ~ burunraú “-den önce”:

bu sözni min sindin mundın burunraú aytur tib ümìd úılur irdim “Bu sözü ben senden bundan önce söyler(sin) diye ümit etmiştim.” 71a/10-11, bu vÀúıèÀtdın köp yıllar burun Ùoàurmış bir kiçe yatıb i rdi “Bu olaylardan uzun yıllar önce, Toğurmuş, bir gece yatmaktaydı.” 79a/5-6

cihet “taraf, yön, sebep”: Arapça kökenli bu sözcük, şu cümlelerde çekim edatı gibi kullanılmaktadır: lÀ-şekk bu cihetdin mini düşmen bilürler “Şüphesiz bu yüzden beni düşman bilirler.” 8b/8, Óaøret-i Nÿó bu cihetdin óaøret-i èizzete münÀcÀt úıldı “Hazreti Nûh, bunun için Allah’a yalvardı.” 28b/8

çet “kenar, yan, taraf”: Clauson’un, ilk biçimini art ünlülü olarak (<çıt) kabul ettiği ve “çit, sınır, örgü” anlamıyla birleştirdiği (EDPT 401) bu sözcük, bazı Türk dillerinde olduğu gibi (örnekler için bk. Li 2004: 632) KO’ nde de edat göreviyle bulunmaktadır:

ilning bir çetide min olturub ve bir çetide oàlum birle sin olturub “Memleketin bir tarafında ben oturayım, bir tarafında oğlumla sen otur.” 78b/5-6

òidmet / òiõmet “huzur, ön”: Arapça kökenli bu sözcük, aşağıdaki cümlelerde edat gibi kullanılmıştır:

ÚÀbìl Ádeming òiõmetine kildi “Kâbil, Âdem’in huzuruna geldi.” 16a/12, bir niçe kündin song ol kişiler òÀn òidmetiàa bardılar “Birkaç günden sonra o kişiler hanın huzuruna çıktılar.” 44b/5-6, il bigiler barçası hediye ve tuófe ilen Yılduz ÒÀn òiõmetiàa kilüb iùÀèat úıldılar “İl beylerinin hepsi hediye(ler)le Yıldız Han’ın huzuruna gelip bağlılıklarını bildirdiler.” 56b/3-4, Yaèúÿb MirzÀnıng òiõmetine ilçi yolladı “Yakup Mirza’nın huzuruna

93 elçi gönderdi.” 99b/2-3

iç “iç, orta, ara, +dA”: bu kün òalú içinde Buàra tib pişire tururlar “Bu gün halk arasında Buğra diye pişiriyorlar.” 23a/5, toy küni oàlanı maèreke içiàa kiltürüb Úara ÒÀn biglerige aytdı “Karahan, şölen günü çocuğu meydana getirip beylerine (şöyle) dedi.”

36b/3, atasınıng inisi úızı Oz ÒÀnnıng úızı hem munlarnıng içinde olturub turur

“Babasının kardeşinin kızı, Oz Han’ın kızı da bunların içinde oturmuş (oturmakta).” 37b/6-7, taà içinde bir kiçe uluà úar yaàdı “Dağda bir gece şiddetli kar yağdı.” 44b/7-8, eşik içinde oturdı “Eşikte oturdu.” 53a/2-3

iz “art, arka”: atalarınıŋ köçiniŋ izine tüşüb köçüb kit[d]i “Atalarının göçünün ardına takılıp göçüp gitti/öldü.” 78a/2, úoparıb İt Becene izimdin yetdi “İt Becene kalkıp arkamdan yetişti.” 85b/8

úarşı “-e karşı, -e doğru”: Köl İrki hem uluà çerik birle úarşı barıb uruşub Áyineni bastı “Köl İrki de büyük orduyla (ona) doğru gidip savaşarak Âyine’ yi yendi.” 70a/9 úaş “kıyı, kenar, yan”: Bedendeki “kaş”anlamından mecaz yoluyla “sınır” anlamı kazanan bu sözcük (EDPT 669), aşağıdaki cümlelerde çịşitli durum ekleri alarak edat gibi kullanılmıştır:

İblìs Ádem ve ÓavvÀ úaşıàa barıb “İblis, Âdem ve Havva’nın yanına gidip” 11b/2-3, bir kün şeyùÀn Nÿó èAleyhi’s-selÀm úaşıàa kildi “Bir gün şeytan, Nuh Aleyhiselamın yanına geldi” 24a/12, ol güm-rÀhlar oàlanlarını elidin dutub Nÿó úaşıàa kiltürib “O yolunu şaşırmışlar, çocuklarının elinden tutup Nuh’un yanına getirerek” 25a/6-7

úat “yan, ön, taraf, huzur”: burunàı alàan iki òÀtÿnınıng úatıàa hìç barmas turur “İlk evlendiği iki hanımının yanına hiç gitmez.” 38a/5-6, azraúı Oàuz ÒÀn úatıàa bardılar

“Daha azı Oğuz han’ın yanına gitti.” 38b/6, Úalaç ilindin on ming kişi anıng úatıàa yıàıldılar “Halaç halkından on bin kişi onun yanına toplandı.” 46a/9, oàlınıng úatıàa barsunlar “Oğlunun yanına gitsinler.” 101a/3

úıraú “taraf”(MK úıràaà “elbisenin yanı, kenarı”): Türk ilini bir úıraàında kilüb şehr binÀ úıldı “Gelip Türk ülkesinin bir tarafında şehir inşa etti.” 29b/12

94 úuyı “aşağıya”: kud- “dökmek” fiilinden -I zarf fiil ekiyle yapılmış olan bu sözcük (OTWF I 341), metinde bir defa geçmektedir:

Köl İrki ÒÀn başını úuyı salıb köp olturdı “Köl İrki Han başını aşağıya eğip epey oturdu.” 71a/9

miål “gibi, kadar”: anıng elinde biraz úan miål-i ciger pÀre tek var irdi “Onun elinde ciğer parçası kadar biraz kan vardı.” 92b/8-9

orta “orta”: Úorúut bu sözni işitkendin song kişi yiberib Tumannı kiltürüb öy ortasında olturub aytdı atang öldi “Korkut bu sözü duyduktan sonra adam gönderip Tuman’ı getirdi. Çadırın ortasında oturup dedi (ki) ‘Baban öldü’” 69b/7-8

orun “yer”: Asıl anlamı “yer, makam, mevki” olan bu sözcük, aşağıdaki cümlede edat olarak dikkati çekmektedir:

andaú òÀtÿn ni yirdin tapılur ki kilib anangnıŋ ornın tutàay tidi “‘Gelip ananın yerini tutacak öyle (bir) hanım nereden bulunur.’ dedi.” 73b/4-5, Úozı Tegin könglidin bu anam ornınàa bolub minge mihr-bÀnlıú úıla başladı tidi “Kozı Tegin, içinden ‘Bu, anam yerine geçerek bana sevgi göstermeye başladı.’ dedi.” 74a/3-4

öng “-den önce”: Ayrılma durumlu sözcükleri takip etmiştir: Bigler cevÀb bermesdin öng oàlan aytdı “Beyler cevap vermeden önce oğlan konuştu.” 36b/5, atası Çingiz ÒÀn vefÀtındın öng yegirme yaşında vefÀt úıldı “Babası Çingiz Han’ın vefatından önce, yirmi yaşında vefat etti.” 94a/12-95b/1

önge “başka”: Bu sözcük, aşağıdaki cümlelerde ayrılma durumundaki sözcüklerle birleşerek edat gibi kullanılmıştır:

anlarıng èadedini allÀmü’l-àuyÿbdın önge kişi bilmez irdi “Onların sayısını Allah’tan başka kimse bilmezdi.” 5b/4, umÿr-ı òilÀfetde özidin önge bir kimseni şÀyeste bilmez i rdi “Hilafet işlerinde kendisinden başka kimseyi uygun bulmazdı.” 6a/6-7, evvel vaútda Ádem ve ÓavvÀdın önge diyÀr-ı dÀr-ı dünyÀda yoú irdi “İlk anda, Âdem ve Hâvva’dan başka dünyada kimse yoktu.” 14a/7-8

sebep “-den dolayı, -den yüzünden”: ni sebebdin yıàlayur sin “Niçin ağlıyorsun?”

95 11b/3-4, açlıú sebebdin anasınıng süti oàlanàa yetişmedi “Açlık yüzünden anasının sütü oğlana gelmedi.”

song ~ sonú “-den sonra”: Şu cümlelerde a yrılma durumundaki sözcüklerle birleşerek edat görevinde kullanılmıştır:

andın sonú vefÀt tapıtdı “Ondan sonra vefat etti.” 19b/11-12, ùÿfÀndın sonú üç yüz elik yıl èömr kördi “Tufandan sonra üç yüz elli yıl yaşadı.” 28a/8, úatıú bolàandın song biri birige yapışa turur “Yoğurt olduktan sonra birbirine yapışır.” 38b/11, òÀn úarı bolàandın song pÀdişÀhlıúı Úozı Teginàa birdi “Han, yaşlandıktan sonra padişahlığı Kozı Tegin’e verdi.” 73a/8-9, tün yarımındın song azàına úar yaàıb irdi “Gece yarısından sonra azıcık kar yağmıştı.” 74b/3

ùaraf “taraf, yön”: Aşağıdaki cümlelerde ön çekim edatı olarak kullanıldığı görülmektedir: ùaraf-ı şimÀl ve maşrıúı ange nÀmzed úılub “Kuzey ve doğu tarafını ona verip” 28a/12, ùaraf-ı maàribe rıólet úıldı “Batı tarafına göç etti.” 34b/1

üst “üst, yukarı kısım”: áurı vilÀyetining üstige yöridi “Gurı şehrine yürüdü.” 44b/2, Sayram üstide uruşdılar “Sayram’da savaştılar.” 72b/7, ölük üstine kilmediler “Ölüye gelmediler.” 77a/6

üzre “üzerine; için; +DA”:èÀlem üzre meşhÿr oldı “Dünyada meşhur oldu.”

6b/10, anıng helÀk itmek üzre “onu helâk etmek için” 9a/8, Kün ÒÀnı özlerine salùanat üzre emr úıldı “Kün Hanı kendilerine saltanat (sürmesi) için buyurdu” 49b/11-12

yaúa “sınır, kenar, kıyı”: Clauson’un, “(özellikle) bir giysinin yakası” anlamından

“sınır, kenar” anlamına yayıldığını düşündüğü (EDPT 898) bu sözcük, çịşitli durum ekleri alarak bir son çekim edatı olarak kullanılmaktadır:

bu üç sunıng yaúasında Úıbçaúdın özge il çoú irdi “Bu üç suyun kıyısında Kıpçak’tan başka halk çoktu.” 42b/4-5, sunıng yaúasında kördüm ki bir şaàÀl bir úıràavulnı aldı “Suyun kenarında gördüm ki bir çakal, bir sülünü aldı.” 45b/2-3, 82a/3, Úara Köl yaúasında olturub tururlar “Kara Göl kenarında oturmuşlardır.” 86a/4

yan “yan, taraf”: Clauson, bu sözcüğün köken olarak “kalça, basen” anlamındaki

96 anatomik terimden geldiğini ve genellikle “vücudun yanı” nı belirtmek için ya da başka bağlamlarda kullanıldığını belirtmektedir (EDPT 940). Sözcük, çịşitli durum ekleri alarak aşağıdaki cümlelerde edat görevinde kullanılmıştır:

çep yanındın ÓavvÀnı peydÀ eyledi “Sol tarafından Havva’yı yarattı.”10b/1, ÓavvÀ Ádem yanıàa kilüb aydı ki “Havva, Âdem’in yanına gelip dedi ki” 12a/4, melekü’l-mevt anıng yanıàa kildi “Ölüm meleği onun yanına gelip” 23b/5