• Sonuç bulunamadı

2.1 Kuramsal Çerçeve

2.1.5 Ergenlerde İnternet Kullanımı ve Bağımlılığı

İnternet bağımlılığı konusunda önemli bir yaş grubu olarak algılanan ergenlerin, bu bağımlılığa olan yatkınlıklarında, içinde bulundukları gelişimsel dönemin özellikleri etkili bir rol oynamaktadır. Ergen bireyler henüz psikolojik ve fiziksel olgunluğa erişememiş olmaları nedeniyle, internet bağımlılığı geliştirmede potansiyel bir risk grubu olarak değerlendirilebilir (Caplan, 2005). Bu nedenle internet bağımlılığının gelişmesinde önemli bir payı olduğu düşünülen ergenlik döneminin özelliklerini ve bu dönemde ne gibi değişimlerin/ süreçlerin gerçekleştiğini anlamaya çalışmak, internet bağımlılığının önlenmesinde ve açıklanmasında gerekli olarak görülebilir. Bu bağlamda çalışmanın bu kısmında ergenlik döneminde gerçekleşen durumlara değinilmekte fayda görülmektedir.

Ergenlik dönemi, fiziksel ve duygusal süreçlerin yol açtığı cinsel ve psikososyal olgunlaşma ile başlayan ve bireyin bağımsızlığını, kimlik duygusunu ve sosyal üretkenliğini kazandığı zaman sona eren bir dönemdir. (Derman, 2008’de belirtildiği üzere).

72

Hayatı boyunca gelişim ve değişim içerisinde olan ve sürekli yaşam koşullarına uyum sağlamak durumunda kalan insanoğlu, bu gelişim ve değişim süreçlerini en etkili olarak ergenlik dönemi (buluğ çağı) içerisinde yaşamaktadır. Çocukluktan erişkinliğe doğru atılan büyük bir adım şeklinde nitelendirilen ergenlik çağının, birey üzerinde birçok değişime yol açtığını, onu psikolojik, biyolojik (fiziksel/bedensel) ve sosyal olarak önemli bir biçimde etkilediğini söylemek yanlış olmayacaktır (Dinçer, 2008). Bu dönemde yer alan bireyler, hayatlarında köklü değişimler gerçekleştirmek üzere, fizyolojik, psikolojik, sosyal ve kişisel alanlarında yenileşme süreçleri içerisine girmektedirler. Ergenlik dönemi kişi için; kendisini, dünyayı, yaşam standartlarını ve tarzlarını sorgulamak, çevresindekilere meydan okumak, yeni davranış örüntüleri geliştirerek yeni bir kimlik kazanmak için fırsatların sunulduğu belki de en elverişli gelişim dönemi olarak görülebilmektedir (Yalom, 2008).

Ergenlik dönemi; fizyolojik/biyolojik, psikolojik, bilişsel ve sosyal yönden gelişimin yaşandığı, bireylerin çocukluktan yetişkinliğe adım attığı bir geçiş dönemidir. Bu gelişim süreci kişi için çok sancılı ve çalkantılı geçebilmektedir. Çünkü bireyin bu dönemde biyolojik, psikolojik ve sosyal açıdan gelişimi ve bu değişimleri dengeleme çabası söz konusudur (Nar, 2006). Ergenlik döneminde yaşanan bir diğer önemli olay da kimlik arayışıdır. Kimlik arayışı, ergen bireyin her durumla ilgili yaşadıklarını geçmiş yaşantıları ile karşılaştırma sürecidir. gelişim psikoloğu Ericson’a göre kimlik arayışı bir bakıma kişinin tiyatro kulisinde farklı farklı kostümleri giyip çıkararak kim ve ne olacağı, hangi role gireceği zerine denemeler yaparak kendine en uygun rolü seçmesi gibidir (Nar, 2006’da belirtildiği üzere). Kimlik arayışı esnasında ergen birey iki problemle yüzleşmektedir. Bunlardan birincisi ‘kimlik bunalımı’, ikincisi de ‘kimlik karmaşası’ dır. Kimlik

73

bunalımı; ergen bireyin bireysel kimlik duygusunu kazanabilmesi için bilinçli-bilinçsiz olarak verdiği mücadeleyi temsil etmektedir. Bu evrede birey, kendi ailesinden bağımsız olarak hareket etmek ister, ahlaki değerlerini, meslek seçimlerini ve gelecekle ilgili tim planlarını sorgulamaya çalışır. Kimlik karmaşası ise; kimlik bunalımında yaşanan sorunların birkaç kat daha ağırlaşmış şekli olarak nitelendirilebilir. Ergen birey kimlik karmaşasıyla birlikte aşırı uç noktalarda kararlar verebilir, bu durumda da kendisini yetersiz, soyutlanmış hissedebilir, içine kapanıp insanlardan uzaklaşabilir (Nar, 2006).

Ergenlik dönemi, kimlik değişiminin ve gelişiminin önem ve hız kazandığı, arkadaşlık ilişkilerinin önde tutulduğu ve bir sosyal topluluğa ait olmanın değerli görüldüğü, sürekli tekrarlayan doyum ve mutluluk ihtiyacının önemsendiği, sosyal becerilerin geliştiği, akademik yönlerin ve geleceğin planlandığı, değerlerin, yaşam stillerinin, tutum ve davranışların biçimlendirildiği dönem olarak da tanımlanabilmektedir (Balkaya-Çetin, 2014’te belirtildiği üzere). Gelişim evrelerinin sonlarına denk gelen bu kritik dönem, insanın önemli kararlar aldığı, fiziksel ve ruhsal yönden olgunlaşmaya başladığı ve geleceğe dair hazırlıkların yaptığı önemli bir dönüm noktasıdır (Yörükoğlu, 1996).

Ergenlik döneminde gerçekleşen fiziksel olgunlaşma ve değişimlerin yanında ergen bireyde bilişsel ve zihinsel olarak da birtakım değişimlerin varlığından söz etmek mümkündür (Flavell,1985). Ergenlik dönemiyle birlikte çocuk konumundan erişkinliğe adım atacak olan kişi, bilişsel olarak somut işlemler dönemindeki deneyimlerinin üzerine yeni kazanımlar eklemekte ve soyut işlemlerdeki yeteneklerinde de daha üst kazanımlar elde etmeye başlamaktadır. Bu dönemde bulunan ergen bireyin çocukluk dönemindeki düşünce sistemleri somut gerçeklerden soyut işlemlere doğru bir geçiş yaşamaktadır (Ahioğlu-Lindberg, 2011’de belirtildiği

74

üzere). Gelişim döneminin getirileriyle birlikte ergen, bir yandan bedensel ve fizyolojik değişimlere uyum sağlamaya çalışırken, diğer yandan da gelişen ve artışa geçen zihinsel/bilişsel yeterlilikleriyle kendi benliğini, ebeveynlerini ve toplumdaki yerini değerlendirmeye çalışmaktadır. Ergen birey yaptığı bu istimaralar esnasında kendisiyle, ebeveynleriyle ve sosyal çevresinde bulunan üyelerle kimi zaman çatışmalar içerisine girerek uzlaşmada sıkıntılar yaşayabilmektedir. Birçok alanda çatışmaların ve anlaşmazlıkların yaşanması da, ergenlik dönemini anlaşılması zor, bir o kadar da önemli bir konuma getirmektedir (Balkaya-Çetin, 2014).

Ergenlik dönemi, diğer tüm gelişimsel dönemler gibi insanoğlunun hayatın ve geleceğinde oldukça fazla söz sahibi olabilmektedir. Fakat ergenlik döneminin; kimlik kazanımı konusunda, önemli kararların alınması konusunda, yaşanılan psikolojik ve fiziksel değişimlerle birlikte bireyin yaşamında dönüm noktası olduğu ve diğer gelişim dönemlerinden daha fazla dikkat çektiği bir gerçektir. Bu denli önem arz eden ergenlik döneminin birçok araştırmaya ve çalışmaya konu olması kaçınılmazdır.

Ergen kişi, içinde bulunduğu gelişimsel periyot gereği zor bir süreçten geçmektedir. Bu nedenle ergen bireyle iletişim kurmak, bu dönemde, diğer gelişim dönemlerine göre çok daha zor olabilmektedir (Aksüt ve Batur, 2007). Ergenlerin dönemsel özelliklerinin etkisiyle iletişim kurmada yaşanılan bir takım sorun ve problemler, ergenlerin kimi zaman aile ferdilerinden, sosyal çevresinden ya da okul arkadaşlıklarından uzaklaşarak internete daha fazla yaklaşmasına neden olabilir; çevresiyle veya ailesiyle yaşadığı çatışmalardan ya da boğuştuğu kimlik karmaşasından kaçarak internete sığınmasıyla sonuçlanabilir (Aksüt ve Batur, 2007).

Ergen bireyler yetişkinlere göre internet bağımlılığına karşı daha savunmasız bir konumda bulunmaktadırlar. Bu nedenle yetişkin bireylere nazaran internet

75

bağımlılığından, sosyal performans, yaşam stili, psiko-sosyal durumlar, okul yaşantısı ve ilişkiler bağlamında iki kat daha fazla olumsuz etkiler hissetmektedirler (Ha vd., 2007).

Bu gelişim dönemine has karmaşıklıklar yaşayan birey genellikle daha fazla içine kapanık, sessiz, sosyal çevresinden uzaklaşmış ya da sosyal çevresiyle çok zaman geçiren, aile içi çatışmalara yatkın ve beğenilmeme kaygısı taşır nitelikte olduğundan dolayı, çeşitli bağımlılıklara yatkın da gösterebilmektedir. Ergen bireyler, madde, tütün ve alkol bağımlılığında olduğu gibi internet bağımlılığına da genellikle sosyal çevresinin teşvikiyle ya da merak duygusu barındırarak yönelebilmektedirler (Can, 2007). Ayrıca gençler, gelişim periyodunda karşılaşabilecekleri sorunlardan uzaklaşabilmek ya da bu sorunlarla başa çıkabilmek için internet kullanmaya daha fazla eğilim gösterebilmektedirler. İnternet teknolojisinin gençler arasında son derece popüler olması da, bireylerin aşırı internet kullanmalarına neden olabilmektedir (Tanrıverdi & Sağır, 2014).

İnsanlar hayatları boyunca tüm gelişim periyotlarında, o gelişim dönemine has çatışma ve problemleler yaşayabilmekte olsalar da ergenlik dönemi bu yaşanan problemlere karşı bireyin daha fazla hassasiyet göstermesinden dolayı diğer gelişim dönemlerinden daha sancılı geçebilmektedir. Ergenlik döneminin etkisiyle bireyin değişen fiziksel ve duygusal yapısı, karşılaşılan sorunlarla baş edebilme durumunu kimi zaman güçleştirebilmektedir. Sorunlarla boğuşan ergen bireyler de interneti problemlerden kaçmak ya da sorunlarla baş edebilmek için iyi bir yöntem veya strateji olarak algılanabilmektedir (Gökçearslan ve Günbatar, 2012).

İnternete gün geçtikçe daha fazla sığınmayı tercih eden ergen birey için internet, bir risk faktörü oluşturabilmektedir. Yapılan birçok bilimsel araştırma da, internetin ergen bireyin yaşamındaki olumsuz etkisini kanıtlar niteliktedir. Bu

76

olumsuz faktörleri; düzensiz ve sağlıksız beslenme alışkanlıkları geliştirme, uzun süre internet başında zaman harcamaya dayalı olarak fiziksel aktivitelerden mahrum kalma, uyku problemleri yaşama (kısa süreli uyku ya da yetersiz uyku), alkol ve tütün kullanımında artış şeklinde sıralamak mümkündür (Choi, Son ve ark., 2009; Lam, Peng, Mai ve Jing, 2009). Tüm bu olumsuz etkilere neden olarak gösterilen internet bağımlılığı, ergenin gelişimsel düzenini gelişimini negatif yönde etkileyerek onun sağlıklı büyümesini engelleyebilmektedir (Kim ve Chun, 2005).

İnternet teknolojisi bütün dünyada, neredeyse her yaş kesimi tarafından oldukça ilgi gören ve kullanım kolaylığı açısından yaygın şekilde tercih edilen bir iletişim aracı olarak nitelendirilebilmektedir. Çağımız gereği her alanda rahatça ve kolayca erişim imkânları sunan internet teknolojisinin, gün geçtikçe hayatımızın içine daha fazla dahil olduğu gözlenmektedir. İnternetin bireylere altın tepside sunduğu uygulama ve işlem çeşitliliği, kimlik saklayabilme ve bireylerin istediği, arzu ettiği kişisel profili-sanal kimliği yaratabilme olanakları (Ng ve Wıemer-Hastings, 2005), birçok sosyal kesime ya da topluluğa sanal olarak dâhil olabilme fırsatları, insanların interneti daha sevimli algılamalarına neden olabilmektedir. Gelişen teknolojinin sağladığı avantajlar insanları, özellikle de genç kesimi kendisine doğru çekmektedir. Günümüzde kullanım ve tercih yönünden revaçta olan internetin, algılanan bu olumlu yanları insanları internete yaklaştırmakta ve bu teknolojinin gün geçtikçe daha çok etkisi altına girmeye başlayan gençler de internetin en geniş ve en sadık kitlesini oluşturmaktadırlar (Yiğit, 2015).

Son yirmi yıldır internet teknolojisinin varlığına uyum sağlamaya çalışan yetişkinler bir yana; bu teknolojiyle birlikte büyüdüğü varsayılan hatta neredeyse bu teknolojinin avuçlarına doğduğu düşünülen ergenlik çağındaki bireylerin, diğer yaş kesimlerinden daha fazla internetle iç içe oldukları, interneti diğerlerinden daha iyi,

77

etkin kullandıkları ve çabuk öğrendikleri, bu teknolojiyle daha fazla zaman geçirdikleri ve internete en fazla zaman ayıran yaş kesimi oldukları söylenebilmektedir (Bayraktar, 2013; İnan, 2010). Bu nedenle internet bağımlılığı ve internetin zararlı etkilerine yönelik çalışmaların genellikle yetişkinler ve üniversite öğrencileriyle birlikte gerçekleştirilmesine karşın, internet bağımlılığına en fazla maruz kalan ve internet bağımlılığının gelişebileceği en riskli yaş grubu olarak ele alınan ergen bireylerle birlikte sürdürülmesine gereksinim duyulmaya başlanmıştır (Ceyhan, 2008).

İnternet kullanımın faydalı yönleri dikkate alındığında, ergen bireylerin araştırma, inceleme yapmasına, bilgiye rahatça erişmelerine, problem çözmelerine, yaratıcılıklarını ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olan bir kaynak gibi nitelendirebilmek mümkündür. Fakat internet kullanımı olumsuz yönde ele alındığında; sağlıksız, amacı dışında ve aşırı kullanımına dayalı olarak ergenlerin psikososyal ve kişisel gelişimlerini negatif olarak etkilediği bilinmektedir (Berson ve Berson, 2005; Colwell ve Kato, 2003; Kerber, 2005).