• Sonuç bulunamadı

Emekli Yarbay Ümit Yalım'a göre Türk Kıta Sahanlığı Sınırları

Kaynak: Ümit Yalım, 23 Kasım 2018, https://21yyte.org/tr/merkezler/bolgesel-arastirma- merkezleri/balkanlar-ve-kibris-arastirmalari-merkezi/dogu-akdeniz-de-turk-kita-sahanligi-ve-munhasir- ekonomik-bolgesi-derhal-ilan-edilmelidir, Erişim Tarihi: 02.08.2019.

Prof. Dr. Sertaç Hami Başeren, 2004 yılında ortaya koyduğu haritada Girit Adası’nın etrafındaki adaları Türk adası olarak göstermiştir fakat daha sonraki yayınladığı haritada Türk kıta sahanlığının batı sınırını Girit Adası’nın doğusundan geçirmiştir. Ümit Yalım hocaya göre bu haritanın tekrardan çizilmesi gerekmektedir. Deniz yetki alanlarının sınırlarının belirlenmesi açısından Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de üç sınırlandırma alanı bulunmaktadır:

1. Türkiye, KKTC, GKRY, Yunanistan ve Mısır kıyılarının olduğu bölge. 2. Türkiye, Suriye ve KKTC kıyılarının olduğu bölge

3. Türkiye ve KKTC kıyılarının olduğu bölge

Çalışmanın bu konusunda Suriye ile olan sınırlandırma sürecine değinilmeyecektir. Çünkü Suriye yaşadığı iç savaş sebebiyle herhangi bir sınırlandırma esamesi göstermemektedir. Bunun yanında deniz alanı uyuşmazlığı kendi başına niteliği olan ve taraflar açısından bakılması gereken bir durum oluşturmaktadır. Sınırlandırma açısından yukarıda sayılan maddelerden ilki kendi içinde değerlendirilecektir. İlk olarak Türkiye- KKTC, ikinci olarak Türkiye-GKRY, üçüncü olarak Türkiye-Mısır ve son olarak Türkiye- Yunanistan arasındaki muhtemel sınırlandırma alanları incelenecektir. Ancak konunun ele

118

alınışı açısından KKTC ve GKRY olarak değil, Kıbrıs Adası’nın bir ada olması bakımından yani coğrafi anlamda ele alınacaktır.

Anadolu ve Kıbrıs orta hattı, Kıbrıs Adası’nın batısında Türkiye ile Kıbrıs arasında hakkaniyete uygun bir kıta sahanlığı oluşturmamaktadır. Türkiye’nin ilgili sınırlandırma alanına bakan söz konusu kıyıları, 32o16’18”D meridyeninden Deveboynu Burnundan geçen 27o22’00”D boylamına kadar uzanmaktadır.309

İki nokta arasındaki kıyılar karşılaştırıldığında Kıbrıs’ın kıyı uzunluğu daha kısa olduğu görülmektedir. Dolayısıyla Kıbrıs Adası’nın kısa olan 42 km’lik kıyısı ile ters orantılı Doğu Akdeniz’de stratejik açıdan önem arz eden geniş deniz yetki alanı verip, Kıbrıs ile bağlantılı deniz alanı sınırlandırmasında Türkiye’nin 354 km’lik kıyısına dar bir alan vermek, coğrafyanın üstünlüğü ve hakkaniyet ilkesine aykırı olmaktadır.310

Günümüzde uygulanan uluslararası hukukta adaların deniz alanlarına sahip olmalarının ve sınırlandırma sürecindeki etkilerinin her bir adanın özelliklerine bağlı olarak tespit edileceği kabul edilmektedir. Bu bağlamda özellikle adaların boyutları ve adanın coğrafi konumunun sahip olacakları alanlarını etkilediği de görülmektedir. Bir adanın boyutlarının adanın sahip olacağı deniz alanına etkisi kayalıklara ve adacıklara ilişkin olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bir adanın coğrafi konumunun bu adanın sahip olacağı deniz alanlarına etkisi de kıta sahanlığı sınırlandırılması sürecinde adaların anakaraya ya da komşu ülke karasına yakın olup olmadıkları, uluslararası mahkeme kararlarında değerlendirilmektedir.

1984 Maine Körfezi Deniz Alanlarının Sınırlandırılması Davası’nda Divan, “ABD’nin nispeten uzun olan ilgili kıyılarının özel bir koşul oluşturduğunu ve çizilen sınır hattının bu durumun dikkate alınarak tekrar düzeltilmesi gerektiğini”311

ifade etmiştir. Ayrıca 1985 Libya-Malta Kıta Sahanlığının Sınırlandırılması Davası kararında benimsenen orantılılık ilkesi doğrultusunda sınırlandırma yapılması uygun bulunmaktadır. Libya ile Malta arasındaki bu sınırlandırma davasında Divan, “Malta’nın yarı kapalı denizde küçük bir yapı olması ile tarafların kıyı uzunlukları arasındaki somut büyük farkı dikkate alarak ortay hattın Libya lehine ve kuzeye doğru kaydırılması gerektiğine312

karar vermiştir. Divan bu davada coğrafi unsurların önemine atıfta bulunarak kararında “hakça ilkeleri yorumlarken şu husus dikkate alınmalıdır: Kıta sahanlığı kurumuyla en alakalı olan unsur

309

Yücel Acer, “Deniz Alanlarının Sınırlandırılmasında Adaların Rolü Ve Devletlerarası Uyulama”, Uluslararası Hukuk ve Politika, 2008, s.11.

310

Yusuf Aksar, “Uluslararası Hukukta Deniz Alanlarının Sınırlandırılması: Doğu Akdeniz Uyuşmazlığı”, 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Dergisi, 2013, s.236.

311 1984 Maine Körfezi Deniz Alanlarının Sınırlandırılma Davası, Paragraf 110. 312 1985 Libya-Malta Kıta Sahanlığının Sınırlandırılması Davası, Paragraf 78.

119 coğrafyadır”313

ifadesini kullanmıştır. Divan, bu kararında ortay sınırının Malta aleyhine 18 mil kuzeye çekilmesine karar vermiştir. Bu ölçü Anadolu kıyıları ile Kıbrıs Adası’nın batı kıyılarının oranları ve bunlara tanınacak kıta sahanlıklarının da bu orana uygun olması gerekliliği göz önüne alındığında, hakkaniyeti sağlama konusunda yetersiz kaldığı görülmektedir. Bu durum dikkate alındığında Türkiye ile Kıbrıs Adası’nın kıyıları arasındaki sınırın çizilmesinde başlangıç noktasını oluşturacak ortay hattın kıta sahanlığı sınırını oluşturabilmesi için 32o16’18”D boylamına kadar doğuya doğru kaydırılması hukuki bir zorunluluk yaratmaktadır.314

Dolayısıyla 1985 Libya-Malta kararı yalnızca Türkiye’nin Kıbrıs Adası karşısında savunduğu tezleri haklı çıkarmakla kalmamakta, aynı zamanda Mısır, İsrail ve Lübnan’ın GKRY ile yaptığı sınırlandırma anlaşmaları sonucunda uğradıkları kayıpları da ortaya çıkarmaktadır. Bu sınırlandırma antlaşmaları yapılırken kıtasal ülkeler olan Mısır, İsrail ve Lübnan aleyhine Kıbrıs’ın bir ada olduğu ve kıyılarının da bu kıta devletlerinin kıyılarından daha kısa olduğu göz ardı edilmiştir. Dolayısıyla ortaya çıkan sonucunda hakkaniyete uygunluğundan bahsedilememektedir.315

Bu bağlamda deniz yetki alanlarının sınırlandırılması sürecinde kıyı biçimleri ile ilgili kıyı uzunluklarının önemi büyüktür. Bunun en önemli sebebi coğrafyanın üstünlüğü ilkesi olmaktadır. Türkiye açısından bu karar açısından önemli olan ise Doğu Akdeniz’in yarı- kapalı bir deniz olma özelliği, Mersin ve Antalya limanlarının burada yer alması, Süveyş Kanalı’nın burada bulunması, ulusal ve uluslararası ulaşımın sağlandığı bölge olması dikkate alınmasını gerektiren unsurlar olarak ortaya çıkmaktadır.

Mahkemenin 1992 Kanada-Fransa arasındaki St. Pierre-Miquelon Deniz Alanlarının Sınırlandırılması Davası’nda ortaya koyduğu “açık denize azami erişimin kesilmemesi şartı” Türkiye açısından da önem arz etmektedir. Türkiye’nin sahip olduğu uzun kıyılarının önünün kesilmemesi için Türkiye ile Kıbrıs’ın batı kıyıları arasındaki sınırın Türkiye kıyısının önünü kesmeyecek şekilde tespit edilmesi gerekmektedir. Bunun yanında Fransız adalarına batı kıyılarında verilen karasuları dışındaki 12 millik ve güneye doğru uzanan 200 millik alan Kıbrıs Adası için mümkün olmamaktadır. Çünkü Kıbrıs Adası’nın, bölgedeki deniz alanlarına bağımlılığı bulunmamaktadır. Ayrıca Kıbrıs Adası batı kıyılarında karasuları dışında kıta sahanlığı ya da MEB alanına sahip olmasa bile diğer kıyıları sebebiyle geniş kıta sahanlığı ya da MEB alnına sahip olabilmektedir. Fransız

313 1985 Libya-Malta Kıta Sahanlığının Sınırlandırılması Davası, Paragraf 47. 314

Başeren, Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanları Uyuşmazlığı, s.43.

120

adalarına güneyde verilen uzun koridor ise Kıbrıs Adası için uygun olmamakla beraber coğrafya buna elvermemektedir.316

Uluslararası hukukun adalara kıta sahanlığına sahip olma hakkını tanımış olsa da, adaların sınırlandırmaya dahil olduğu durumlarda coğrafi nitelikleri gereği özel koşul varlığını oluşturmaktadır. Adalar bazı durumlarda, coğrafi konumları, ekonomik ve sosyal özellikleri çerçevesinde sınırlandırma çizgisini ya hiç etkilememekte ya da sınırlı olarak etkilemektedir. 1993 Grönland- Jan Mayen Deniz Alanlarının Sınırlandırılması Davası kararına göre kıyıları karşılıklı olduğu durumlarda deniz alanlarının sınırlandırılması, ister örf ve adet hukukunca ister sözleşmelerden kaynaklanan kurallar uyarınca yapılsın, sınırlandırmada başlangıç olarak eşit uzaklığın kullanılması ve bunun özel durumlara ayarlanarak hakkaniyete uygun sonuca ulaşılması gerekmektedir.317

1993 Grönland-Jan Mayen Deniz Alanlarının Sınırlandırılması Davası, anakaralarından bağımsız iki ayrı ülkenin adaları arasındaki bir sınırlandırmanın söz konusu olduğu bir durum sergilemektedir. Anakaraların herhangi bir referans noktası oluşturmadığı bu durumda Danimarka, Jan Mayen Adası’nın kıyı uzunluklarını, ekonomik ve coğrafi özelliklerini değerlendirerek özel şart durumu oluşturduğunu ifade etmiştir. Bu nedenle başlangıç çizgisi olarak orta hattın, kıyı uzunlukları arasındaki farkı doğru bir şekilde göstermeyeceğini savunmuştur.318

Ancak Divan, kıyı uzunluklarını ve diğer faktörleri farklı değerlendirmiştir. Jan Mayen’in Grönland’ın yaklaşık yarısı kadar kıyı uzunluğuna sahip olmasına rağmen, örf ve adet hukuku çerçevesinde Jan Mayen’e kendi esas hatların itibaren 200 millik bir bölgede yetki vermiştir. Divan’a göre, diğer ekonomik ve kültürel niteliklere bakıldığında Jan Mayen’e yarım etki verilmesi gerekmemekteydi. Sonuçta Divan, iki adaya da eşit şekilde yaklaştı fakat daha kısa olan kıyı uzunluğuna dayanarak Jan Mayen’e daha küçük bir kıta sahanlığı vermiştir.319

Dolayısıyla iki ada arasındaki sınırlandırmanın olduğu durumlarda, adaların kıyı hatlarının uzunlukları gibi kendilerine özgü özellikleri de önem taşımaktadır. Bu durum, küçük bir ada ülkesinin çok daha büyük bir kıta ülkesi karşısında olduğu durumda da benzerlik göstermektedir ki kıyı uzunlukları, kapatmama ve coğrafyanın üstünlüğü ilkelerini destekleyen önemli bir unsur olmaktadır. Son bir örnek olarak yine 1977 Manş Denizi Kıta Sahanlığının Sınırlandırılması Davası kararında Mahkeme, Kanal Adalarının Fransız kıyılarının tam önünde yer almasından

316 Başeren, Doğu Akdeniz Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Sorunu, s.288. 317

Özbek, agm, s.49.

318 1993 Grönland-Jan Mayen Deniz Alanlarının Sınırlandırılması Davası, paragraf 60. 319 1993 Grönland-Jan Mayen Deniz Alanlarının Sınırlandırılması Davası, paragraf 79-80.

121

ötürü bu adalara Fransa anakarasıyla benzer bir kıta sahanlığı verilemeyeceğini ifade ederek, bu durumun özel şart ya da örf ve adet hukukunun hakkaniyete uygun sınırlandırmasına dayanan ilgili şart oluşturduğunu göstermiştir. Hakem Mahkemesi orta hattın güneyinde Kanal Adalarının kıta sahanlığını belirleyen ikinci bir sınır hattı çizmiştir. Buna göre Fransa’nın kıta sahanlığının bu adaların 12 millik balıkçılık bölgesine tecavüz etmemesinden dolayı, Kanal Adalarına 12 millik kıta sahanlığı verilmiştir. Bunun gerekçesi olarak ise Kanal Adalarının kayda değer bir nüfusa sahip olması, tarımsal ve ticari bir ekonomiye sahip olmalarının yanında, büyük oranda politik, hukuksal, idari ve ekonomik siyasi durumu olması sebebiyle adaların İngiltere’den bağımsız kendi haklarının olduğu kabul edilmiştir.320

Harita 10 : Türkiye- KKTC Kıta Sahanlığı Sınırı, KKTC'nin TPOA'ya verdiği Ruhsat