• Sonuç bulunamadı

Ekonomik Bağımsızlık ve Karşılıklı Bağımlılık ile Rol Uyumu ve Ekonomik

1.2. Ailenin Günümüzde Karşılaştığı Yeni Riskler

2.1.1. Boşanmayı Kadın İstihdamı ve Gelir Durumları Üzerinden Analiz Eden

2.1.1.2. Ekonomik Bağımsızlık ve Karşılıklı Bağımlılık ile Rol Uyumu ve Ekonomik

Brines ve Joyner (1999), Blumstein ve Schwartz (1983), Coltrane (1996), Risman (1998), Cherlin (1992), Greenstein (1995), Kitson (1992) gibi teorisyenlerin ön plana çıktığı ekonomik bağımsızlık modelinde, kadınların mevcut gelirlerinin boşanma olasılığıyla pozitif olarak ilişkili olduğu ileri sürülmüştür. Bir evliliğin stabilitesi, kadının eşine ekonomik olarak bağımlı olmasıyla ve eşit olmayan evlilik rolleriyle desteklenmektedir. Kadınların gelirleri arttıkça kendilerini eşlerine daha az bağımlı hissetmektedirler. Kadınların gelirlerindeki artış, evliliklerinde eşleriyle rol paylaşımlarında sorunlar yaratmıştır ve eşler arasında güç çatışmalarına yol açmıştır. Evlilik ile ilgili eşler arasında pek çok sorun olsa da evliliğin sona ermesinde en önemli etken kadının gelirindeki artıştır. Kadınların ekonomik kaynaklarının artışı evliliklerine son vermeleri için gerekli olanakları sağlamakla beraber evliliğe yönelik geleneksel düzenlemelerden duydukları mutsuzlukları da arttırmaktadır. Bu da boşanma olasılığını arttırmaktadır. Fakat kadınların ekonomik kaynakları ile boşanma arasındaki ilişki evlilik ilişkisinin niteliği ile yumuşatılabilir. Örneğin geliri yüksek olan kadınlar evliliklerinde düşük düzeyde mutlu iseler boşanma olasılıkları yüksektir (Amato, 1997: 612-624; Rogers, 2004: 59-60).

Eşit Bağımlılık modeline göre, kadınların ekonomik katkıları eşlerin katkılarıyla benzer ise boşanma olasılığı yüksektir. Nock’un “evlilikte bağımlılık (dependence) ve bağlanma (commitment)” üzerine yaptığı araştırmaya dayanan bu perspektif, ekonomik özgürlük ve boşanma olasılığı arasındaki ilişkinin sadece kadının geliriyle ilişkili olmadığını erkeğin geliriyle ve eşlerin ekonomik olarak karşılıklı bağımlılıklarıyla da ilişkili olduğunu iddia etmiştir. Ekonomik bağımlılık ve zorunluluk, evliliğe bağlılığa ve evliliğin dengeli olmasına katkı sağlamaktadır. Boşanma olasılığı kadınların ve erkeklerin ekonomik katkıları yaklaşık olarak eşit ise yüksektir çünkü bu tarz durumlarda karşılıklı bağımlılık zayıftır. Eşler arasında ekonomik zorunluluklar daha büyük olduğunda boşanma olasılığı düşüktür (1995: 503-514).

Bu varsayımlar ekseninde, her iki eşin toplam aile gelirine %40 ve %59 arasında değişen oranlarda katkı sağladığı, eşlerin eşit olarak karşılıklı bağımlılık sergiledikleri evliliklerde boşanma olasılığı araştırmıştır. Nock, evliliklerin eşit olarak bağımlılık sergilediği durumlarda kadınların evliliğe bağlılıklılarının düştüğünü fakat erkeklerin

bağlılıklarının değişmediği tespit edilmiştir. Üstelik bu eşit bağımlılığın olduğu evliliklerde boşanma olasılığının yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonucun ekonomik bağımlılığın evliliğin stabilitesini sağlayan bir değişken olduğu nosyonunu desteklemektedir (2001: 48-50). Hecker, Nowak ve Snyder ise kadınların ailenin toplam gelirine %75 ve daha fazla katkı sağladığı evliliklerde bu durumun eşini yüksek düzeyde bağımlı kılacağından çiftler arasında boşanma olasılığının daha düşük olduğunu bulmuşlardır (1998: 690-703).

Bu bulguların, kadınların daha yüksek gelire sahip olduklarında boşanma olasılığının daha yüksek olduğunu ileri süren ekonomik özgürlük perspektifini desteklediği ileri sürülmektedir. Bu ilişkide evlilik ilişkisinin niteliğini aracı bir belirleyici güç olarak görülmektedir. Eğer evlilikten mutlu olma düzeyi düşükse eşit kaynaklara sahip olmanın boşanma olasılığı üzerinde çok güçlü bir etkisi olduğu varsayılmaktadır. Başka bir ifadeyle düşük ekonomik zorunluluk ve evlilikten düşük düzeyde mutlu olma arasındaki birleşim boşanması muhtemel bir sonuç olarak kabul etmektedir. Buna karşıt olarak evlilikten mutlu olma düzeyi yüksek olduğunda eşlerin zorunluluk ve bağımlılık algıları evliliğin stabilitesi açısından çok düşük düzeyde olması olası bir sonuçtur (Rogers, 2004: 59-64; Nock, 2001: 48-50).

Genel olarak bakıldığında eşit bağımlılık perspektifi ya kadınların ya da erkeklerin (sadece kadınların değil) boşanmaya, eşlerin ekonomik katkıları birbirine yakın ya da benzer olduğunda daha yakın olabileceklerini ileri sürmüştür. Çünkü onların birbirlerine olan ekonomik zorunlulukları bu noktada oldukça zayıftır. Kadınların aile gelirine katkı oranları bu perspektif için önemli bir değişken olarak görülmüştür. Kadınların gelir yüzdelikleri ile boşanma arasındaki ilişki evliliğinden mutlu olma düzeyi düşük olduğunda –evliliğinden mutlu olma düzeyinin yüksek olduğu durumlardan - daha güçlüdür (Bittman, 2000: 165-189; Seltzer vd., 2005: 908-925; Booth vd., 1984: 567-583; Rogers, 2004: 59-64).

Rol Uyumu perspektifinde, kadınların ekonomik katkılarının kocalarınınkiyle benzer olduğunda boşanma olasılığının daha düşük olduğunu ileri sürülmüştür. Dolayısıyla kadınların gelirleri ve boşanma olasılığı arasında eğrisel bir ilişki olduğunu varsaymışlardır (eşit bağımlılık perspektifinde boşanma olasılığının bu durumda daha yüksek olduğu varsayılmıştır). Bu perspektif her iki eşin ekonomik bağımlılığının – kadınların gelir oranlarının çok düşük ya da çok yüksek olduğu durumlarda- boşanma olasılığını düşürmekten ziyade arttırması gerektiğini ileri sürmüştür. Bu ilişki evliliğin geleneksel cinsiyet ayrımına dayanmadığı daha ziyade eşitliğe dayalı evlilik

ilişkilerinde daha güçlü olmaktadır. Çünkü geleneksel davranış kalıplarının hakim olmadığı evliliklerde eşlerin evliliğe verdikleri değer eşitlik algısı üzerinden hareket etmektedir (Risman vd., 1998: 23-40). Bu perspektife göre, kadınlar daha fazla kaynağa sahip olduklarında ve eşlerin katkıları daha dengeli olduğunda evlilik stabilitesi yükselmektedir. Çünkü kaynaklardaki benzerlikler, eşler arasındaki yakınlığı arttıracağından eşlerin yaşamlarındaki paylaşımlar ve eşitlik de artacaktır. Bu nedenle kadının gelirinin etkisi, ev işlerinin paylaşımındaki eşitlik algısı, evlilikteki güç ilişkisi ve genel evlilik çatışmalarının düşük düzeyde olması ile ilişkilendirilmiştir.

Ono, kadınların gelirleri ve boşanma arasındaki ilişkiye yönelik araştırmasında kadınların gelirlerinin ya çok düşük ya da çok yüksek olduğu durumlarda boşanma olasılığının daha yüksek olabileceğini göstermiştir. Kadınların kaynakları evlilikteki güç açısından temel bir dinamik olduğunu gösterdiği çalışmasında, bu durumun kadınların daha eşit bir evlilik ilişkisi beklentilerini arttırdığını ve evliliğin stabilitesini etkilediğini ortaya koymuştur. Dolayısıyla kadının geliri ve boşanma olasılığı arasındaki ilişki kadınların evlilikteki eşitlik algılarıyla ilişkili olarak gelişme göstermektedir (1998: 674-689). Risman vd., kadınların ekonomik kaynaklarının onları daha bilinçli bir şekilde eşit, tatmin edici ve sağlam evlilik düzenlemeleri yapmaları konusunda yönlendirdiğini göstermişlerdir. Çift gelirli evliliklerde eşlerin ev işlerini ve harcamalarını paylaşmalarının evliliğin niteliğini, eşler arasındaki iletişimi ve evlilikten sağlanan tatminin arttıracağını ileri sürmüşlerdir (1998: 23-40).

Sonuç olarak, kadınların toplam aile gelirine katkı yüzdelikleri eşit bağımlılık perspektifinde olduğu gibi boşanma olasılığı değerlendirilmesinde uygun bir değişkendir. Çünkü bu perspektif kadınların ailenin ekonomik kaynaklarına göreli katkıları üzerine odaklanmıştır. Bu perspektif, kadınların gelirlerinin oranı ile boşanma arasındaki ilişkiyi, geleneksel olmayan cinsiyet kalıplarına sahip bireylerin evliliklerindeki dinamikler bağlamında ele almıştır. Eşitliğe dayalı bir evlilik beklentisi, evliliğin stabilitesini belirlemektedir. Geleneksel cinsiyet rollerinin baskın olduğu evliliklerde kadınların ekonomik katkılarının oranının boşanma olasılığı ile ilişkisinin daha güçlü olduğunu ve boşanma olasılığını arttırdığını varsaymıştır (Rogers, 2004: 59- 64).

Ekonomik Ortaklık Perspektifine göre, kadınların ekonomik kaynakları ile boşanma arasında negatif bir ilişki vardır. Bu perspektife göre, evlilikte eşlerin paylaşımları, evlilik çözülme aşamasına gelmiş bile olsa boşanmaya yönelik engelleri arttırmaktadır. Bu ilişki ekonomik zorlukların yaşanmasındaki düşüş ile kurulmaktadır.

Kadınların ekonomik katkıları erkeklerin gelirleri özellikle düşük olduğunda önemli olabilmektedir. Kadınların ekonomik kaynakları ailenin ortalama gelirine yüksek bir katkı sağlamaktadır (White ve Rogers, 2000: 1035-1051). Greenstein, kadınlarının gelirlerinin boşanma olasılığını düşürdüğünü ileri sürmüştür. Çünkü kadının ekonomik kaynakları eşlerin toplam sermayelerinin daha yüksek olmasını sağlamaktadır (1990: 657-676). Benzer bir şekilde Heidemann ve Booth’da ev, arsa, araba gibi mallara sahip olmak eşlerin varlıklarını arttırdığından boşanma olasılığını azaltacağını, evliliğin daha uzun süre devam etmesine katkı sağlayacağını varsaymışlardır (1998: 219-231).

Kadınların mevcut gelirlerinin tutarı ekonomik zorluklara yönelik deneyimleri ve finansal kaynakların birikimini sağlamaktadır. Bu perspektife göre, kadınların mevcut gelirleri, boşanmanın artışıyla negatif yönde ilişkilidir. Kadınların gelirleri ve boşanma arasındaki ilişki ekonomik zorlukların azalmasına olanak sağlaması yönünden değerlendirilmiştir. Ekonomik zorlukları azalttığı için boşanma olasılığı düşük olarak görülmektedir. Bu negatif ilişki erkeklerin (kocaların) gelirinin düşük olduğu durumlarda kocaların gelirinin yüksek olduğu durumlardan daha güçlüdür. Bu perspektifte boşanma ve kadının geliri arasındaki ilişkinin evlilik süresi, evlilikteki kurallar, eğitim, cinsiyet (gender) ırk ve yaş gibi faktörlerin etkileri de dikkate alınmıştır (Rogers, 2004: 66-74).

Bu dört perspektif, yapılan araştırmalar bağlamında özetleyecek olursak, ilk olarak Nock, kadınların ailenin toplam gelirine %50 ve %60 arasında katkı sağladığı durumlarda boşanma olasılığnını yüksek olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla bu durum eşit bağımlılık perspektifini güçlü bir şekilde desteklemiştir. İkinci olarak evlilikteki mutluluğun, eşlerin göreli kaynaklarının evliliğin istikrarı için anlamlarının olduğu önemli bir bağlam yarattığı görülmüştür. Buna göre boşanma oranları, eşlerin ekonomik kaynakları (güçleri) benzer olduğunda ve evlilikteki mutluluk düşük ya da orta düzeyde olduğunda artmıştır. Dolayısıyla eşlerin kaynaklarının eşit birleşimi, eşlerin birbirlerine olan bağımlılıklarını azaltacağı için boşanma oranlarını artması beklenmektedir. Buna karşıt olarak da evliliklerinde mutlu olan çiftlerin, her iki eşin de ekonomik güçlerine bakılmaksızın boşanmaya daha az istekli oldukları görülmüştür (2001: 50-70).

Bununla birlikte ikinci olarak bazı araştırmacılar da eşler evliliklerinde benzer ekonomik düzeydeler iseler ve orta düzeyde mutlu ya da mutsuz iseler boşanmanın mümkün olacağını çünkü eşlerin evliliklerinde daha az karşılıklı bağımlılığın ya da dayanışmanın olduğunu göstermişlerdir. Brines ve Joyner, evlilikte istikrar ve birlikte yaşama çalışmalarında bu noktaya işaret etmişlerdir. Onlar, evlilikte ekonomik

kaynakların eşitsizliğinin ve özelleşmenin (specialization), eşlerin yatırımlarının ve karşılıklı bağımlılıklarının bir sonucu olarak boşanma olasılığının düşük olduğunu ileri sürmüşlerdir. Buna karşıt olarak onlar birlikte yaşayan çiftlerin ilişkileri, çiftler eşit ekonomik kaynaklara sahip olduklarında ve eşit bir güç ilişkisi içerisinde olduklarında daha istikrarlı ya da dengeli olduklarını bulmuşlardır (1999: 335-355).

Üçüncü olarak, bu perspektifler kadınların toplam aile gelirine olan katkılarının yüzdeliği (oranı) üzerinden boşanma olasılığını araştırmışlardır. Elde edilen sonuçlar kadınların gelir yüzdeliğinin kadınları olduğu kadar kocalarını da boşanmaya yakın kılmakta ve böylece boşanma ile pozitif yönde ilişkili olduğunu göstermiştir. Benzer ekonomik kaynaklar her iki eşe de boşanma özgürlüğü sağlamaktadır çünkü eşlerin birbirilerine olan ekonomik zorunlulukları düşüktür ve de kendilerini ekonomik olarak idame ettirebilecek güce sahiplerdir. Erkeğin şiddet vb nitelikte kusurlu davranışlarının olduğu evliliklerde kadınların ekonomik kaynaklarının artması kadınları ekonomik olarak rahatlatabildiği için boşanma olasılığını arttırmaktadır (ekonomik bağımlılık perspektifine göre). Eşler duygusal olarak uzaklaştığında eşlerden birinin ekonomik bağımlılığı, diğer eşe karşı hissedilen sorumluluktan dolayı boşanma olasılığı düşüktür (eşit bağımlılık perspektifine göre). Her iki eş evliliklerinde mutlu iseler ve eşit düzeyde gelire sahiplerse (aile gelirine eşit katılımın sağlandığı evliliklerde) evliliğin istikrarı eşitlik ilişkileri tarafından geliştirildiği için boşanma olasılığı oldukça düşüktür (rol ortaklığı perspektifine göre). Bununla birlikte erkeklerin düşük gelire sahip olduğu evliliklerde kadınların ekonomik kaynakları (gelirleri) aileyi yüksek yaşam standartına yükseltebilir, ekonomik engellerin yıkıcı etkilerini azaltabilir ve evliliğin istikrarını arttırabilir (ekonomik ortaklık perspektifine göre). Fakat burada kadınların ve erkeklerin ekonomik kaynaklarının etkisinin farklı evlilik bağlamlarında değerlendirilmesi önemli bir konudur (Rogers, 2004: 66-74).

Ekonomik kaynakların boşanma ile ilişkisi, bu perspektiflerin bulguları merkezinde değerlendirildiği evliliklerin içsel dinamikleriyle de büyük ölçüde belirlenmektedir ve değişebilmektedir. Her iki eşin ekonomik güçlerinin eşit olduğu

evliliklerde boşanma sadece kadının ekonomik kaynaklarına bağlı olarak

değerlendirilmemekte ve boşanma olasılığı yüksek olmaktadır. Dolayısıyla eşler ekonomik olarak benzerlerse ekonomik olarak karşılıklı bağımlılık, eşitlik ve uzlaşma sorunları ile ilişkilidir ve bunlar da evliliğin niteliğini ve istikrarını etkilemektedir. Kadınların ekonomik kaynaklarının evlilikteki mutluluk ile ilişkili olan diğer değişkenlerle birlikte ele alınması gerekmektedir (Amato vd, 1997:612-624; Bittman

vd, 2000:165-189; Rogers, 2004: 70). Kadınlarının gelirlerinin boşanma üzerindeki etkisinin kadınların ya da erkeklerin evlilik ilişkisinin farklı boyutlarıyla tatmin olmaya dayanarak farklılaşıp farklılaşmadığına bakılmalıdır. Ki evlilikteki bu farklı boyutlar eşler arasındaki güç dengesi, ev işlerinin paylaşımı ya da cinsel ilişki boyutlarından tatmin olma düzeylerine bağlı olarak değişmektedir. Kadının gelirinin boşanma ile ilişkisi eşlerin sosyo-kültürel özelliklerine göre de farklılaşmaktadır (Seltzer vd., 2005: 908-925; Booth vd., 1984: 567-583; Rogers, 2004: 70). Çalışan ve belli bir gelire sahip olan kadının çalışma anlayışı ya da iş konusundaki tutumları birbirinden farklıdır. Ve çalışan kadınların çalışma hayatlarının başlangıç süresi farklı olmakla birlikte bu çalışma sürecinin içeriği ve boyutları da farklı olmaktadır. Bu bağlamda değerlendirildiğinde kadınların gelirinin boşanma ile olan ilişkisi farklı dinamiklerle ilişkili olarak değişebilen bir nitelik arz etmektedir. Dolayısıyla sadece ekonomik bağımsızlık değil buna etki eden başka faktörlerle birlikte boşanma olasılığından söz edilebilir (Conger, 1990: 643-656; Vaydanoff, 1990: 1099-1115; Rogers, 2004: 65-70).

2.1.2. Boşanmayı Sosyal ve Psikolojik Değişkenler Üzerinden Analiz Eden Teoriler

Bu teoriler boşanmayı ekonomik yönelimli açıklamalardan farklı olarak psiko-sosyal değişkenlere bağlı olarak açıklamaktadır.