• Sonuç bulunamadı

Boşanmanın ve Yeniden Evlenmenin Altı İstasyonu

1.2. Ailenin Günümüzde Karşılaştığı Yeni Riskler

2.1.1. Boşanmayı Kadın İstihdamı ve Gelir Durumları Üzerinden Analiz Eden

2.1.2.3. Boşanmanın ve Yeniden Evlenmenin Altı İstasyonu

Bu başlık altında sadece boşanmanın değil yeniden evlenme sürecininde altı istasyonu tartışılacaktır. Bohannon tarafından geliştirilmiş olan “boşanmanın altı istasyonu” perspektifi daha sonra pek çok teorisyen tarafından “yeniden evlenmenin altı istasyonu” olarak genişletilmiştir. Son yıllarda boşanma oranlarının artmasının yanı sıra yeniden evlenmelerin de dikkate değer bir oranda artış göstermesi teorisyenler açısından çıkış noktası olmuştur. İlk evliliğini gerçekleştirmiş ve boşanmış olan bir kişi yeniden evlendiğinde hem ilk evliliğinden elde ettiği kazanımları ya da kayıpları ile yeni evliliğine başlamakta hem de yeni evliliğinin kendisine daha iyi kazanımlar sağlayacağı beklentisi içinde olmaktadır. Mutsuz bir evliliği sonlandırmış olan biri için yeniden evliliği gerçekleştirmenin nedenleri çok boyutlu olarak araştırılmıştır. Yeniden evlenen bir kişinin evlilik ilişkisinin niteliği, süresi, boşanma ile sonuçlanıp sonuçlanmayacağı gibi konular üzerinde durulmuştur.

Bohannon’un boşanmanın altı istasyonu perspektifine göre, bu çok yönlü süreç birbiriyle ilişkili olan her bir aşamaya özgü niteliğin var olduğu bir süreçtir. Buna göre,

boşanma duygusal (emotional), hukuki (legal), ekonomik (economic), ebeveyn olarak (coparental), toplumsal (community) ve ruhsal (psychic) olmak üzere çok boyutlu bir süreçtir. Her aşama bireylere göre farklılaşan derece ve zorluklar ile karşılanmakta başka bir deyişle bireylerin bu aşamalara ilişkin deneyimleri farklılık göstermektedir. Buna göre boşanmanın altı istasyonu ve aşamalara özgü nitelikler şu şekildedir:

1. Duygusal boşanma: Evliliğin çözülmeye başladığı aşamadır. Eşler arasında iletişim, duygusal paylaşım azalmaktadır. İlişkinin sadece rutin görevlerin yerine getirilmesi şekilde devam ettiği, tarafların istek ve arzularının büyük ölçüde azaldığı süreçtir.

2. Hukuki boşanma: Evliliğin yasal yoldan sonlandırılmasıdır.

3. Ekonomik boşanma: Evlilik sürecinde ortak olan mülkiyetin malların

paylaşılması aşamasıdır. Bu aşama çoğu zaman büyük tartışmalarla

sonuçlanabilmektedir.

4. Ebeveyn olarak boşanma: Çocukların velayetiyle ilgili konunun gündeme geldiği aşamadır. Boşanma sonrası süreçte çocuklarla nasıl bir ilişki geliştirileceği konusu önem taşımaktadır.

5. Toplumsal boşanma: Boşanma sonrasındaki toplumsal yaşamda önemli değişiklilere karşılık gelmektedir. Bireylerin sosyal yaşamdan uzaklaştıkları, yalnızlık hissine kapıldıkları, sosyal destek almamalarına bağlı olarak terk edilmiş hissine kapıldıkları gözlemlenmektedir.

6. Ruhsal boşanma: Eşin yokluğu ile birlikte yeni duruma alışma aşamasıdır. Bu süreç, bireyin tekrar bağımsız olmasına kadar devam etmektedir. Boşanmalarda, zaaflarıyla evlenmiş olan bireylerde psişik boşanma zor olmasına rağmen, kişinin kendini geliştirmesi için iyi bir olanak olarak görülmektedir. Daha sonraki aşamalarda taraflar, yeterlilik duygusuyla birlikte özgürlüklerini geliştirmeye başlamaktadırlar (1970: 33-62).

Pek çok araştırmaya göre, Amerika’da boşanma oranları büyük ölçüde zamanla artış göstermiş ve ilk evlilikler boşanma ile sonlanmıştır. Boşanma geçmişte nadiren bireysel eksiklere atfen gerçekleşmiştir. Günümüzde ise artan boşanma oranları, nüfusun daha geniş bir spekturumu ile evlilik sorunlarına bir çözüm olarak tercih edilmiştir. Fakat boşanmanın analizinde vurgu, sapma temelindeki açıklamalardan toplumsal düzeydeki açıklamalar üzerinden gerçekleştirilmiştir. Buna göre, boşanma sosyal yapının beş temel bileşenindeki değişimler ekseninde analiz edilmiştir. 1. Bireysellik doktrini; 2. Cinsiyet eşitliğine doğru eğilimlerin artması; 3. Boşanmanın

genel bir kabulüne yönelik eğilimlerin artması; 4. Artan sistemlilik anlayış; 5. Zenginlik (Goetting, 1979: 71-87). Glick de bu değişkenlere evliliğin çözülmesine neden olan faktörleri açıklamıştır: 1. Savaşlar gibi büyük sosyal yıkımlar; 2. Sosyal yaşamda boşanmayı engelleyen dine dayalı anlayışın sekülerleşmesi; 3. Evlilik ve boşanmayı daha objektif olarak teşvik eden okullarda ve kolejlerde verilen eğitim artması; 4. Çözülme aşamasında olan evliliklerde eşlere danışmanlık ya da rehberlik hizmetlerinin gelişmesi ve yaygınlaşması (1975: 15-26). Buna göre boşanma, erkekleri ve kadınları farklı ve hatta birbirlerine karşıt çıkarları ve sosyal eğilimleri olan kişiler olarak yetişmesini sağlayan bir sosyalleşme süreci olarak tanımlanmıştır (Goetting, 1982: 213-222).

Boşanma ile birlikte yeniden evlenmelerin de artması yeniden evlenmelerin gelişimsel aşamaları ile ilişkili olarak sorunları incelenmesini gereki kılmıştır. Furstenberg yeniden evliliğin stabilitesinin ilk evliliğin stabilitesinden daha yüksek olduğunu söylemiştir. Yeniden evliliğin yapısındaki zorluklar ilk evlilikte karşılaşılan zorluklardan farklıdır. Yeniden evlilik daha zor bir yaşam biçimi ve uyum süreci gerektirmemektedir. Bu perspektife göre yeniden evlilik, kişilere farklı görevler yükleyen gelişimsel bir süreçtir. Evlenmek ve boşanmak gibi yeniden evlenmek de rutinleşmektedir ve yaşam seyrinin normatif bir planı haline gelmektedir (1976: 67-86). Bireyleri yeniden evlenmeye yönlendiren nedenler 4 maddede ele alınmıştır: 1. Romantik aşkın önemi; 2. Sosyal alışveriş, istasyonlar ve alternatifler; 3. Sosyal normlar; 4. Norm belirsizliği ve rol dengesizliği.

İlkinde Goode, yetişkinlerin son yıllarda güçlü duygusal bağlarla birbirlerine bağlanmaya yöneldiklerini ileri sürmüştür. Bu bağlar duyarlılık ve cinsellik, tutku gibi bileşenlerle bütündür. Amerikan toplumunda romantik bir aşk ilişkisi içinde olmak yaşamın önemli bir amacı olarak görülmektedir. Romantik aşk ihtiyacını gidermek için bireyler evlenmektedir. Bregel ve Goode romantik aşkın toplumsal istikrar açısından önemli bir işleve sahip olduğunu fakat romantik aşk tutkusunun evlilik ilişkisi içinde öldüğünü ileri sürmüşlerdir. Birey romantik aşk için mücadele etmekte ve evlilik ilişkisinde bu duygusunu tatmin etmek istemektedir. Fakat evlendiklerinde eşler her ne kadar romantik ideallerle hareket etmiş olsalar da birbirlerine farklı boyutlarda sorumluluklar yüklemektedirler. Dolayısıyla romantik aşk tutkusu başka bir duygu ile yer değişmiş olmaktadır. Çiftler birbirilerine karşı romantik hisler içinde olmamaya başlarlar ve bu duygularını evli kaldıkları süre içinde tatmin edebileceklerini

düşünmemektedirler. Romantik aşk arayışı bu şekilde yeniden evlilik ile sonuçlanmaktadır (Härkönen ve Dronkers, 2006: 501-517).

Benson ise boşanmış olan kişilerin çoğunluğunu yeniden evliliğin bu sarmalından sakındıklarını ileri sürmüştür. Çünkü romantik aşka yönelik bu arayışın bir sonu yoktur ve devam eden aşamada bir tutku yoksunluğu sözkonusu olacaktır. Bu kişiler daha ziyade farklı sosyal kontrollerden etkilenmektedirler ve romantik olarak gereksinimleri karşılanmamış olmaktadır (Goetting, 1982: 215).

İkinci bileşen sosyal alışveriş, istasyonlar ve alternatiflerdir. İnsanlar hayatları boyunca ödüller aramakta ve cezalardan kaçmaktadırlar. Homans (1961), Thibaut ve Kelley (1959) boşanma ve yeniden evlenmenin evlenen kişiler arasında bir alış veriş ilişkisi olduğunu ileri sürmüşlerdir. Boşanma ve yeniden evlenmeyi A ve B gibi birbiriyle ilişkili iki şeyden birini seçme davranışı ile açıklamışlardır. İnsanlar evlenmektedirler çünkü evlendiklerinde elde edecekleri kazançlar/karlar daha fazla olacak düşüncesiyle hareket etmektedirler. Bunlar, karşılıklı anlayış, sevgi, savgı, romantik aşk ya da değerli olabilecek diğer farklı şeyler olabilir. Fakat evlenen kişilerin bu değer atfettikleri şeylere ilişkin tatmin olma güdüleri zamanla azalmaktadır. Böylece evliliğe alternatif olabilecek ilişkilere yönelim gerçekleşmektedir. Eşler birbirleriyle etkileşimlerini sınırlamazlarsa, birbirileriyle zaman geçirirlerse alternatifler daha az çekici hale gelmektedir. Evliliğin karı az boşanmanın karı fazla ise boşanmayı tercih etmektedirler (Goetting, 1982: 215).

Üçüncü bileşen sosyal normlardır. Boşandıktan sonra yeniden evlenmek sosyal normlara bir uyum süreci olarak görülmektedir. Faber (1964) bu durumu daimi uygunluk (permanent availability) olarak tanımlamaktadır. Romantik aşk gibi daimi uygunluk da boşanma ve yeniden evlenmeyi açıklamak için uygun bir kavramdır. Farber’a göre, daimi evlilik normu daimi uygunluk normu ile yer değiştirmektedir. Bu nosyon boşanmanın yeni eşe karşı daha büyük bir çekiciliğin ve beklentinin olması nedeniyle gerçekleştiğini göstermiştir. Yeni eş, yeni bir sosyal konum, yüksek maaş ya da daha iyi çalışma koşulları gibi beklentileri karşılamaktadır. Yani yeni bir eş daha iyi bir sosyal statü demektir. Bunun yanı sıra boşanma çoğu durumda bir başarısızlık evlenme ise başarı olarak algılanmaktadır. Çiftler üzerinde evliliğin başarılı olması konusunda sosyal bir baskı söz konusudur. Bu sosyal baskı kadınlar için daha güçlüdür. Çünkü geleneksel olarak aile kurmak ve çocuk yetiştirmek konusunda en önemli görev kadına yüklenmiştir. Bir evliliğin başarılı olup olmaması kadının evliliğini devam etme becerilerine bağlı kılınmıştır. Boşandıktan sonra bireylerde ortaya çıkan bu başarısız

olma hissi yeniden evlenme ile giderilmeye çalışılmıştır (Goetting, 1982: 215). Bunun yanı sıra evlilik Duberman’ın vurguladığı gibi, evlilik normal bir yaşam tarzıdır ve toplum sosyal yaşamı aile kurma yönünde organize etmektedir. Evli olan kişiler evliliğin her insanın hayatında yaşaması gereken doğal bir süreç olduğunu hiç kimsenin bu sosyal değerle karşı karşıya kalmak istemediğini düşünmektedir. Bekar insanlar belli sosyal ilişkilerden uzaklaştırılabilirler ve bekarlık bir sapma olarak görülebilmektedir. Dolayısıyla bekar kişilerin evlenmesi konusunda güçlü bir sosyal baskı oluşabilir. Çünkü evli olmak normal bir yaşam olarak algılanmaktadır (1974: 115).

Dördüncü bileşen olan rol belirsizliği ve rol istikrarsızlığı, boşanma sonrasında bireylerde oluşan rol belirsizliği nedeniyle yeniden evliliğin gerçekleştiği varsayımına dayanmıştır. Goode ve Bernard, boşanma sonrasında ortaya çıkan sosyal baskının yeniden evlenmeyi tercih ederek yok edildiğini ileri sürmüşlerdir. Boşandıktan sonra rol belirsizliğinin yansıdığı alanlar şu şekilde belirtilmiştir. 1. Boşanma krizi süresince ve sonrasında yakınların ve arkadaşların zorunlu duygusal ve maddi destekleri sağlamaları konusunda etik koşullar bulunmamaktadır. 2. Yeni bir aile kurma yönündeki uygun davranışların ne olması konusunda yollar açık ya da belirli değildir. Yeni bir eş karı ya da koca bulmak için uygun davranışın ne olduğu konusu açık değildir. 3. Boşandıktan sonra genel olarak uygun davranışın ve duygusal tutumlarla ilgili tanmlamalar açık değildir. Boşanan kişiler ne yapacaklarını nasıl davranacaklarını neye dayanarak hareket edeceklerini ve ne beklediklerini bilememektedirler. Boşanma sonrası uyum sürecinde işlevsel olacak kurumların yokluğu boşanan kişilerde ortaya çıkabilecek sorunların çözümü için yeniden evlenmeye yönlendirmektedir bireyleri. Eğer boşanmış kişilerin çocukları yoksa bekar olma statülerini devam ettirmek istememektedirler çünkü evlilik temelde onların self-imajlarını, gündelik alışkanlıkları ve boş zaman aktivitelerini, arkadaşlarıyla ve aileleriyle ilişkilerini ve hatta kimliklerini değiştirmektedir (1956: 39- 42; 1956: 125).

Yeniden evliliğin altı istasyonu;

1. Duygusal Yeniden Evlilik: Önceki evliliğinden hayal kırıklıkları yaşamış olan kişi karşı cinse karşı bağlanma, güven ve cekicilik sorunları yaşamaktadır. Duygusal yatırımda kayıp ve reddetme sürecine işaret etmektedir. Kişi yalnızca yalnız kalma, terkedilme korkusu yaşamaz aynı zamanda kendine güven ve kimliğe özgü duyguları da zedelenebilmektedir. Yeniden evlilik kişinin zedelenmiş olan kendine güvenini kazanması ve duygularını olumlu yönde geliştirilebilmesi için gerekli bir süreç olarak algılanmaktadır. Dolayısıyla

yeniden evliliğin dıygusal istasyonu kayıp, reddetme, başarısızlık duygularına karşılık gelmektedir (Goetting, 1982: 213-222).

2. Ruhsal Yeniden Evlilik: Bir kişinin kimliği boşandıktan sonra yeniden evlenme aşamasında bireyselden çift olma yönünde değişmektedir. Bu süreç, ruhsal boşanma ile oluşan kişisel özgürlükten ve otonomiden vazgeçilmesini ve bir birlikteliğin ögesi olarak görülme beklentisinin olduğu bir yaşam tarzını yeniden yaşamayı gerektirmektedir. Bu aşama bireyleri farklı şekilde etkilemektedir. Kadınların erkeklerin evlilik kimliklerinde boşanma ile daha ciddi bir değişim olduğu çünkü farklı düzeylerde stres yaşadıkları ileri sürülmüştür. Ruhsal yeniden evlilik erkekler için kadınlara nazaran daha az değişim sunmaktadır. Toplumda yetişkin erkek rolü öncelikle evli olma kimliği ile değil mesleki kimlik ile tanımlanmaktadır bu nedenle erkeğin evlilik statüsündeki değişim erkeğin kimliğinde çok fazla değişim yaratmamaktadır. Ekstrem düzeyde uyum sorunları yaşamamaktadır. Fakat bu durum kadınlarda farklıdır. Çünkü kadınlar toplumda geleneksel cinsiyet rollerine göre tanımlanmaktadırlar. Evlilik kimliğindeki değişim onlar için çok daha uç kimlik değişimi olabilmektedir ve uyum sorunları daha fazladır. Evlilik statüsündeki değişimler geleneksel cinsiyet rollerini benimseyen kadınlarda geleneksel cinsiyet rollerini benimsemeyen kadınlara göre daha büyük etkileri olmaktadır. Geleneksel rolleri benimseyen kadınlar daha ruhsal boşanmada daha büyük ölçüde ruhsal kayıplar ve gerçek bir kimlik krizi yaşamaktadırlar. Fakat yeniden evlilik bu kadınlar için ruhsal gerçekliğin yeniden kolay bir şekilde yeniden kazanılmasını sağlamaktadır. Ruhsal yeniden evlilik kadının kendisini kadın olarak tanımladığı kimliğini yeniden kazanması sürecidir. Geleneksel tutumları olmayan kadınlar için ise ruhsal boşanma çift olarak kendisini sınırlayan şeylerden kurtulması için yeniden olanakların elde edildiği bireysel otonominin sağlandığı sürece karşılık gelmektedir. Kadınlık rolü bu kadınlara göre daha az önemlidir ve ruhsal yeniden evlilik daha değerli olarak gördükleri bağımsızlığın kaybı demektir. Bu kadınlar ruhsal boşanma sürecinden daha fazla zevk almaktadırlar (Glick, 1975: 15-26).

3. Toplumsal Yeniden Evlenme: Kişilerin arkadaşlar ilişkilerindeki değişime karşılık gelmektedir. Toplumsal boşanma çiftler dünyasından kopmayı –evliler dünyasından-ifade ederken yeniden evlenme çiftlerin dünyasına yeniden dahil olmayı ifadeetmektedir. Bu süreç çalkantılı olabilmektedir. Evli olmayan

arkadaşlar, özellikle karşı cinsteki arkadaşlarla ilişkilerin değiştiği hatta koptuğu süreçtir. Evli kişilerle arkadaşlıklar başlamaktadır. Toplumsal yeniden evlilik toplumsal boşanma aşamasından daha zor olabilir çünkü boşanma süreciyle kazanılan yakın arkadaşlıkların ya da yeniden başlayan arkadaşlıkların yeniden kaybını ya da yeni başlayan ilişkilerin sonlanmasını içermektedir. Toplumsal yeniden evlenmede eşlerin arkadaşlıkları bireysel ilgi ve ihtiyaçlardan ziyade ortak ilgi ve çıkarlar üzerine kurulmaktadır. Dolayısıyla bu süreç çiftlerin –çift olmanın- normal dünyasına yeniden girişi ifade ederken değerli arkadaşlık bağlarının da kopmasını ifade etmektedir. Evlilik yaşamı çoğunlukla bekar olanlarla arkadaşlıklara karşı hoşgörüsüz yaklaşmayı içermektedir (McCarthy, 1978: 345-359; Prince-Bonham, 1980: 959-972; Goetting, 1982: 218).

4. Ebeveyn-Anne ve Baba Yeniden Evlenmesi: Eğer çocuklar varsa yeniden evlenme gerekli olarak algılanmaktadır. Toplumda üvey anne/baba tanımları yeterince açık değildir. Anne-baba, öz anne/baba, üvey anne-baba gibi kavramların eksik ve ön yargılı bir şekilde tanımlandığı görülmektedir. Dolayısıyla bir kişinin eşinin çocuklarıyla olan ilişkisinde davranış biçiminin bireysel olarak algılanması gerekmektedir. Geleneksel tanımlamalarda üvey anne kötü, zalim gibi negatif tanımlar taşımakta bu da toplumsal olarak kabul görmeyen rollere işaret etmektedir. Üvey anne/babalık yasal olarak tanımlanmış bir dizi hakka da sahip olmayı yani belli prosedürleri yerine getirmeyi gerektirmektedir. Annenin ya da babanın yerine bu rolleri yerine getirmektedir.

Barınma, eğitim, maddi destek, sağlık, ahlak gibi birçok alanda

yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir (Messinger, 1976:193-200; Fast ve Cain, 1966: 485-491).

5. Ekonomik Yeniden Evlenme: Boşandıktan sonra ailenin toplam geliri yeniden düzenlenmektedir. Bu daha çocuklar açısından sorun oluşturmaktadır. Yaşam standartı boşanma ile değişir hatta daha kötü olabilir. Yeniden evlenme ile yaşam standardının yeniden yükseltilmesi amaçlanmaktadır (Messinger, 1976: 193-200).

6. Yasal Yeniden Evlenme: Nafaka, çocukların velayeti, cocuklara sağlanacak maddi destek, malların paylaşımı gibi konuların hakim olduğu aşamadır. Yeniden evlenme aşamasında sıfırdan bir evlilik olarak değil önceki evlilikten devredilen yükümlülükler ile yeni evliliğin yükümlülüklerinin bir arada olduğu sürece karşılık gelmektedir (Goetting, 1982: 218).