• Sonuç bulunamadı

Boşanmanın Diğer Sosyal Faktörlerle İlişkisi Üzerinden Değerlendirilmesi

Boşanmanın ekonomi ve hukuk dışındaki diğer sosyal faktörle ilişkisini araştıran teorisyenler kişisel özellikler ve evliliği sürdürmeye yönelik beceriler, kişisel gelişim düzeyi, eğitim düzeyi, evlilik yaşı, çocukların varlığı, yaşanılan yer, yaş, ailevi background, evlilik süresi, sosyo-kültürel yapı gibi değişkenleri ele almışlardır. Eğitim, boşanma oranlarının artışında önemli bir değişken olarak görülmüştür. Çünkü modern dünyada eğitim sınıfsal farklılıklarda ya da sınıf üyeliği yerine eşitsizliğin önemli bir belirleyicisi olmuştur. Bu sosyal faktörler büyük ölçüde sosyal politikalarla, idari düzenlemelerdeki değişimlerle, tam zamanlı işgücü pazarına katılım oranıyla ve boşanmanın genel kabul gören bir olgu olmasıyla ilişkili olarak değerlendirilmektedir. Örneğin kusur ilkesine dayalı ve tek taraflı boşanma yasası düzenlemeleri, anlaşmalı

boşanmaya izin verilmesi gibi uygulamalar boşanma oranlarını arttımıştır. Bununla beraber kadının işgücüne katılımı ve sosyal refah sistemindeki düzenlemeler boşanmış ve çalışmayan bir kadına finansal destek sağlama konusunda özgürlük tanımıştır. Eğitim boşanma arasındaki ilişki kusura dayalı boşanma yasasıyla, kadının tam zamanlı işgücüne katılım düzeyiyle ve boşanmanın genel olarak kabul gören bir durum olmasıyla ilişkili olarak açıklanabilir.Dolayısıyla boşanma tek bir nedenle açıklanamamaktadır (Binner vd., 2001: 298-306).

Boşanma olasılığının bireysel özellikler ve eğitim düzeyi ile ilişkisi yasalar ve politikalar gibi kurumsal düzenlemelerden etkilenmektedir. Boşanma olasılığı sosyolojik bir bakış açısından ayrı düşünülemez. Çünkü boşanma sadece bireysel bir karar olmanın yanı sıra sosyal yapının dinamiklerine göre de belirlenen bir sürece karşılık gelmektedir. Durkheim bu çok bireysel ve insanın kendi kararı gibi görülen boşanma olgusunu toplumsal koşulların belirlediği bir sapma olarak tanımlamıştır. Goode, benzer bir argüman ile boşanma oranlarındaki farklılıkları sınıf ile ilişkilendirerek açıklamıştır. Onun temel amacı, sınıf ve boşanma arasında ters orantılı ilişkiyi ortaya çıkararak boşanma kararının basit bir modelini oluşturmaktır. Onun modelinin dört bileşeni vardır: 1. Boşanmaya karşı olan ya da boşanmanın lehine olan değerlerin ve normların sosyal tabakaya özgü eğilimi; 2. Evlilikteki içsel sınırlamalar ya da evlilikten sağlanılan tatmin; 3. Evlilik dışındaki alternatifler; 4. Uygun iletişim ağlarını destekleyen ya da uzaklaştıran baskılar (1962:507-526).

Goode, ideolojik olarak üst sınıfın boşanmaya alt sınıfa göre daha toleranslı olduğunu ve üst sınıfın neden daha az boşandığını araştırmıştır ve bunun üç nedeni olduğunu ileri sürmüştür: 1. Sosyal ilişki ağlarının ve kan bağına dayalı ilişkilerin daha geniş, daha sıkı şekilde organize edilmiş olması ve bireyler üzerindeki baskının daha büyük olması; 2. Alt sınıftaki eş (koca) boşanma ile çocuğa destek sağlamaya yönelik ödemelerden ve boşanma sonrası diğer masraflardan kolay bir şekilde kaçabilir çünkü onun yaşamı daha anonimdir ve yasal kontroller daha az etkilidir; 3. Evliliğe yönelik içsel engeller yada sınırlılıklar alt sınıfta daha büyüktür. Goode, alt sınıfların evliliklerinin istikrarına çok fazla önem vermediklerini, evliliğin kendisinin daha az maliyetli olduğunu ve evliliğe yönelik daha düşük düzeyde yatırım yapıldığını, sosyal ilişki bağlarının ve ailevi bağların üst sınıflarda olduğundan daha zayıf ve önemsiz olduğunu ileri sürmüştür. Fakat Goode, alt sınıfın genel olarak daha yüksek düzeyde evlilik istikrarsızlığına sahip olmalarına rağmen boşanmalarının daha az sınırlı

(restricted) evlilik ve boşanma yasalarının oluşması yönündeki bazı gelişim aşamalarında her zaman yüksek olmayabileceğini ileri sürmüştür (1951: 802-812).

Bu nokta Katolik ya da Otodoks Kilisesinin aileye yönelik dogmalarının olduğu yerlerde ve hala yasalarda bu dogmalara yer verildiği toplumlarda geçerli olmaktadır (ki bu dogma boşanmayı yasaklamakta, boşanmanın sadece kusura bağlı olarak gerçekleşebileceğini ve boşanmadan önce ayrı yaşamayı içermektedir). Goode, modern toplumun başlarında üst sınıfların yüksek boşanma oranlarına sahip olduklarını fakat zamanla boşanma kurallarının bütün sınıflara uygun bir şekilde değişim gösterdiğini ileri sürmüştür. Alt sınıfta ailevi gerginlikler (çatışmalar) daha büyük olduğu için alt sınıfın boşanma oranlarının artacağını varsaymıştı. Bu şekilde sınıf ve boşanma oranı arasında ters yönde bir ilişki olması gerektiğini vurgulamıştır. Onun analizi alt sınıfta daha düşük düzeyde evlilik istikrarı ya da yüksek düzeyde istikrarsızlığın olduğunu ortaya koymuştur. Fakat bu durum artan boşanma oranlarının, boşanmanın hem parasal hem de sosyal açıdan daha az maliyetli hale gelmesiyle ve bu şekilde boşanmanın daha kolay bir hale gelmesiyle ilişkisinin olup olmadığını göstermek istemiştir. Goode Amerika’da boşanmaya yönelik çalışmalara göre, genel olarak boşanmanın alt sosyo- ekonomik düzeyde yer alan gruplarda daha yaygın olduğunu göstermiştir. Bu durum kadının eğitiminin sosyo-ekonomik statünün bir gösterge olarak kullanılmaya başlamasıyla birlikte değerlendirildiğinde doğru olduğu söylenmiştir (Goode, 1962: 507-526).

Boşanma üzerine eğitimin negatif bir etkisinin olması daha iyi eğitimli kişiler arasındaki daha büyük kişisel becerilerle ilişkilendirilmiştir. Herrstein ve Murray (1994), beceri-yönelimli açıklamayı destekleyecek şekilde boşanma ve zeka arasında negatif bir ilişkinin olduğunu göstermişlerdir. Blossfeld, Rose, Hoem ve Rowher (1995) İtalya’da, Batı Almanya’da ve İsveş’te evliliğin dağılması riskinin kadınların eğitimsel kazanımları ile önemli ölçüde arttığını göstermişlerdir. Kadının eğitim düzeyi arttıkça boşanma olasılığı da artmaktadır. Bu varsayım hem eğitimin total etkisi düzleminde hem de eğitim düzeyiyle ilişkili diğer faktörlerle birlikte (evlilik yaşı, evlilikte hamilelik yaşı, çocuk bakımında eşitlik gibi) düşünüldüğünde doğru olabilmektedir. Blossfeld, boşanma geleneklerinin bütün kadınlar için daha hoşgörülü olduğunu bu durumun kadının yüksek eğitimsel başarılar kazanmasıyla daha özgürleştirici bir hal aldığını ve evliliğin çözülmesi oranının düştüğünü ileri sürmüştür. Fakat bu durum kadının eğitimi ile boşanma olasılığı arasındaki ilişkinin hiç bir zaman negatif olmadığını da göstermiştir. Hoem (1997) İsveç’te yaptığı bir araştırmada eğitim

düzeyi ne kadar düşükse boşanma olasılığının de o kadar çok olumsuz olduğunu göstermiştir. Sonuç olarak İsveç’te boşanma ve eğitim arasındaki ilişki Amerika’daki gibi negatif olmayabileceğini göstermiştir. Allardt (1953) farklı gelişme düzeylerinde olan Finlandiya ile Helskinki’yi karşılaştırmıştır. Helsinki’de üst ve alt sınıflar arasında boşanma oranının benzer olduğunu ve üst sınıflar arasında boşanma oranının yüksek olduğunu bulmuşlardır. Jalovaara, Finlandiya’da boşanma olasılığınin daha eğitimli olan çiftlerde daha düşük olduğunu, temel eğitim düzeyinde olanlar ile daha düşük eğitimli olanlarda yüksek olduğunu göstermiştir (2002: 537-564). Buna göre boşanma ile eğitim ve sosyal sınıf gibi değişkenler arasındaki ilişkilerin tek başına boşanma oranlarındaki artışı tamamiyle etkilemektedir. Bunun yanı sıra bu değişkenlerin ülkelere göre farklı şekillerde boşanma olasılığıni arttırdığı ya da azalttığı görülmüştür.