6. NAKİL DAVALARINDA KARŞILAŞILAN ÖZEL DURUMLAR
6.1. EŞİTLİK İLKESİ
İdare takdir yetkisini kullanırken Anayasanın 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesine saygı göstermek ve buna uygun davranış biçimi sergilemek zorundadır.
Başka bir ifadeyle idare, takdir yetkisini kullanıp, çeşitli çözümler arasında tercih yaparak bir işlem tesis ettiğinde benzer durum ve olaylarda da aynı çözümü benimsemek ve aynı işlemi yapmak zorundadır. Dahası idare, istikrar bulmuş uygulamalarına ters düşecek bir biçimde takdir yetkisini kullanamaz. Bunun yanında idare, takdir yetkisini Anayasal ilke ve kurallara uygun ve saygılı bir biçimde kullanmak zorundadır. 291
Danıştay, boş bulunan bir kadroya atama yapılırken yargısal denetimin en etkili şekilde gerçekleşebilmesi bakımından İdare Mahkemesi kararını şu gerekçeyle bozmuştur;
“3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'na 5413 sayılı Kanunun 6. maddesi ile eklenen ek 1. maddenin ikinci fıkrası ile getirilen ikili atama biçiminin ne şekilde ve hangi esaslara dayalı olarak kullanılacağı hususunun düzenleyici bir işlemle saptanıp yapılacak atamalardan hangilerinin sınavla, hangi kadrolara ise sınavsız gerçekleştirileceğinin kurala bağlanmasından önce ve yalnızca sınav koşuluna tabi olmayanlar arasından ve herhangi bir ölçüt de gözetilmeden, duyurulmadan atama yapılması, Yasa maddesinde öngörülen yetkinin hiçbir hukuki sınıra tabi olmaksızın kullanılması anlamına gelmektedir ki, bunun hukuken kabulü mümkün değildir.
Nitekim, idarece bu yetki, dava konusu uyuşmazlığa esas olan klinik şef yardımcılığı atamasında da, bu kadrolara ve görevlere atanma koşullarını taşıyanlar arasından, hiçbir
290 Sağlam, a.g.e., s.57.
291 Alpar, a.g.e., s.48.
ilan ve duyuruda bulunulmaksızın, uygun görülen kişilerin anılan görevlere atanabileceği şeklinde yorumlanmış ve uygulanmıştır.
Belirtilen bu nedenlerle, kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilmeden kurulan atama işleminde hukuka uyarlık ve davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında da hukuki isabet görülmemiştir.”292
Danıştay bir başka kararında, eşitlik ilkesiyle ilgili mevzuata yer verdikten sonra, idarenin yazılı ve sözlü sınavda başarılı olan ilgiliyi atayıp atamama konusunda takdir yetkisinin bulunmadığına, aksi düşüncenin eşitlik ilkesine aykırı olacağına hükmetmiştir;
“Dava; Milli Eğitim Bakanlığı Müfettiş Yardımcılığı sınavını kazanan davacının, arşiv araştırması ve güvenlik soruşturmasının sürdüğü gerekçesiyle atamasının yapılmamasına ilişkin 22.6.2000 günlü işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasanın 10. maddesi herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit ve devlet organları ile idari makamların bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda olduğunu açıklayarak "kanun önünde eşitlik ilkesini" temel bir kural olarak benimsemiştir. 70. maddesinde ise, her Türk'ün kamu hizmetlerine girme hakkına sahip bulunduğu, hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka bir ayrım gözetilemeyeceği açıklaması ile "kamu hizmetlerine girmede eşitlik ilkesi" vurgulanmıştır.
Bu ilkeleri; yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlayan temel hukuk kuralları olmasının yanında, hukuk devleti ilkesinin ve Anayasa'nın 11. maddesi hükmünün doğal sonucudur.
Kamu görevine atama yapıp yapmamak konusunda idarenin sahip olduğu takdir yetkisi sadece "boş olan kadroya atamak veya atamamak" konusuna ilişkin genel bir yetki
292 Danıştay 5. Dairesinin 24.9.2007 tarih ve E:2007/2538, K:2007/4851 s.k.www.danistay.gov.tr, 09.09.2010.
olup, bu kadroya atanacak kişinin tutum ve davranışları üzerinde değerlendirme yapma yetkisini içermez. Başka bir anlatımla, idare boş olan bir kadroya atama yapmak için harekete geçtiği andan itibaren bağlı yetki içine girer. Bu sürenin sonunda yani artık yasada ve yönetmeliklerde belirlenen niteliklere sahip olup, yarışma ve yeterlik sınavını kazanmış olanlar arasından sırası ile atama yapmak zorundadır. İdarenin bu niteliklere sahip olanlar arasından "ilgilinin tutum ve davranışlarına" göre seçme hakkına sahip olduğunu kabul etmek Anayasa ve Yasa ile belirlenen özelliklerin bir yana bırakılarak, atama işlemini yetkili makamın subjektif değerlendirmesine bırakmak anlamını taşır ki, bunun sınırını belirleme olanağı yoktur. Böylesine subjektif değer yargılarına bağlı olarak kullanılacak takdir yetkisinin keyfiliğe dönüşmesi muhtemel olduğu gibi, böyle bir uygulama Anayasa'da ifade edilen "kanun önünde eşitlik" ilkesinin ve "kamu hizmetine girme hakkının" ihlali niteliğini taşır.
Bu hukuki durum karşısında, davalı idarenin güvenlik soruşturmasına ve yine bu soruşturma sonucu elde edilen "tutum ve davranışlarıyla müfettişlik görevini olumlu bir şekilde yürütemeyeceği görüşünü kuvvetlendiren ibareler olduğu" şeklindeki somut olmayan bilgilere dayanarak, davacının atamasının yapılmaması yolundaki dava konusu işleminde hukuka ve Anayasaya uyarlık bulunmamaktadır.”293
Danıştay, eşitlik ilkesinin istihdam fazlası personel ya da yeniden yapılandırma sürecinde ihtiyaç duyulan personel belirlenirken de uygulanması gerektiği görüşündedir. Örneğin, bir kurumun yeniden yapılandırılması sürecinde ihtiyaç duyulan personelin istihdamını sağlamak amacıyla mevcut kadrolarda görev yapan personelden hangilerini istihdam fazlası personel olarak nitelendirileceğine ilişkin olarak önceden belirlenmiş objektif kriterler konulmasını ve bu kriterlere göre yapılacak değerlendirme sonucunda başka kurumlara atanacak personelin belirlenmesi gerektiğini öngörmektedir. Aksi takdirde tesis edilen dava konusu işlem hukuka aykırı olacaktır.
293 Danıştay 5. Dairesinin 13.3.2003 tarih ve E:2001/5253, K:2003/796 s.k. www.danistay.gov.tr, 01.08.2010
“Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'nde Yardımcı Hizmetler Sınıfında "hizmetli"
olarak kadro karşılığı sözleşme ile çalışan davacı, aynı sınıf ve unvanla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı emrine naklen atanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.
Ankara 6. İdare Mahkemesi'nin 14.3.2008 günlü, E:2006/1683, K:2008/449 sayılı kararıyla; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 74. maddesinde; memurların bu kanuna tabi kurumlar arasında, kurumların muvafakatı ile kazanılmış hak dereceleri üzerinden veya 68. maddedeki esaslar çerçevesinde derece yükselmesi suretiyle, bulundukları sınıftan veya öğrenim durumları itibariyle girebilecekleri sınıftan, bir kadroya nakillerinin mümkün olduğunun belirtildiği, maddeye göre, memurların kurumlararası nakil suretiyle atanabilmeleri için iki idarenin bu yöndeki ortak iradesinin arandığı, öte yandan 2945 sayılı Milli Güvenlik Kurulu ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanunu'nun 16. maddesinin 3. fıkrasında; Genel Sekreterlik kadrosunda görevli personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarına atanmasına ihtiyaç duyulması halinde atamaya ilişkin talebin Başbakanlığa bildirileceği, Başbakanlığın bunların atanacakları kurum ve kuruluşları tespit edeceği kuralına yer verildiği, 1988 yılında Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'nde hizmetli olarak göreve başlayan davacının, hizmetine ihtiyaç duyulmadığı gerekçesiyle Kurum dışına atanması yönünde teklifte bulunulduğu, Başbakanlığın 21.6.2006 tarihli işlemi ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı emrine atanmasının uygun görüldüğü, 4963 sayılı Kanun ile Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'nin görev ve yetkilerinde azalmaya gidilmesi nedeniyle hizmetine ihtiyaç kalmadığı anlaşılan davacının atamasına ilişkin dava konusu işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davacı, ataması yapılacak personel belirlenirken objektif seçim yapılmadığını, maddi kayıpları olduğunu öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istemektedir.
657 sayılı Kanun’un 74. maddesiyle memurların kurumlararası nakil suretiyle atanmaları için iki idarenin bu yöndeki ortak iradesi aranmakta olup, bu iradenin kadro durumu, ihtiyaç ve atanacak kişinin niteliği değerlendirilmek suretiyle ortaya konulması gerekmektedir.
Davalı idarece, dava konusu işlemin kamu hizmetinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi ve 2945 sayılı Milli Güvenlik Kurulu ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanunu'nun 4963 sayılı Yasa ile değiştirilerek yeniden yapılandırılması sonucu Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'nin teşkilat yapısına ve ihtiyacına uygun personel istihdamının sağlanması amacıyla kurulduğu ileri sürülmekte ise de, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına naklen atanacak istihdam fazlası personelin idarece önceden belirlenmiş objektif kriterlere göre tespit edilmesi eşitlik ilkesi gereğidir.
Dosyanın incelenmesinden, söz konusu personelin seçiminde ve dava konusu işlemin kurulmasında idarece, objektif kriterlerin dikkate alınmadığı anlaşıldığından, işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki Mahkeme kararında ise hukuksal isabet görülmemiştir.”294
Danıştay nakil işlemlerine karşı açılan davalarda idarenin eşitlik ilkesine aykırı davranışını iptal sebebi saymaktadır. Yönetmelik şartlarını taşımadığı gerekçesiyle görevden alınan bir Hastane Müdürü’nün açtığı davada davacının yerine atanan kişinin de yönetmelik şartlarını taşımadığının tespiti üzerine bu husus Yönetmeliğin uygulanması yönünden eşitlik ilkesine aykırı bulunarak işlemin iptaline karar verilirken şu gerekçeye yer verilmiştir.295
“Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da belirtildiği gibi eşitlik ilkesi aynı hukuki durumda bulunan kişilere hukuk kurallarının aynı şekilde uygulanması anlamını taşımaktadır. Olayda gerek davacı gerek yerine atanan kişi sözü edilen yönetmelikte öngörülen hastane müdürlüğü görevine atanma şartlarına sahip olmama yönünden aynı hukuki durum içinde bulunmalarına rağmen idarece davacı yönünden yönetmelik hükmünün uygulandığı ileri sürülmekte yerine atanan kişi yönünden ise yönetmelik hükmü uygulanmayarak eşitliğe aykırı bir davranış ortaya konulmaktadır.
Açılan bir davada böyle bir durumun göz ardı edilmesi, temel bir devlet yönetimi ilkesi olan eşitliğe aykırı olduğu kadar, idarenin bu husustaki kural tanımaz ve keyfi
294 Danıştay 5. Dairesinin 13.5.2009 tarih ve E:2008/3731 K:2009/2563 sayılı kararı, (yanınlanmamıştır)
295 Danıştay 5. Dairesinin 27.2.1996 tarih ve E:1993/7780, K:1996/721 s.k., Sağlam, a.g.e. s.57
davranışına yargının da ortak edilmesi anlamını taşır ki, böyle bir durumun toplumda, devletin temeli kabul edilen "adaleti" sağlamakla görevli yargı organlarının işlevi ile bağdaştırmak olanaklı değildir. Adalete inancın sarsıldığı toplumlarda, mahkemelere güven duygusunun da zedelenmesi ve vatandaşlar tarafından yargı yerlerinin giderek işlevsiz bırakılması kaçınılmazdır. İdarece ortaya konulan bu keyfi uygulama ve böylece söz konusu Yönetmeliğin uygulanamaz hale getirilmiş olması karşısında yargı yerince dava konusu nakil işleminin yargısal denetiminin anılan yönetmelik hükmü yerine nakil konusundaki genel düzenleme olan 657 sayılı Kanunun 76. maddesine göre yapılması ve işlemin bu maddeyle tanınan takdir yetkisi yönünden değerlendirilmesi zorunluluğu doğmaktadır.“