• Sonuç bulunamadı

Eş Seçimi ve Evlilik Kurumu

3. ÖZBEK DESTANLARINDA TOPLUMSAL ROLLERİYLE KADIN

3.2. Eş Olarak Kadın

3.2.1. Eş Seçimi ve Evlilik Kurumu

“Türkçede bir erkek ile kadının aile kurma işlemine verilen isim yani evlenme deyimi de, evlenen erkek veya kızın baba ocağında ayrılarak ayrı bir ev (aile) meydana getirdiğini göstermektedir. Bunun mazisi de Gök-Türkçe kitabelerine kadar gitmektedir. Gök-Türkçe kitabelerden Suci yazıtında “İnim yiti, urım üç, kızım üç erti ebledim oglımın” (küçük kardeşim yedi, erkek evladım üç, kızım üç idi, oğlumu evlendirdim) cümlesinde “eble-“ kelimesinin bugünkü Türkçe karşılığı “evlenme” veya “evlendirme”dir (eb =ev).”297

Ali Rıza Balaman evlilik ve akrabalık türlerini konu alan eserinde “görücü yoluyla evlenme, kız kaçırarak evlenme, beşik kertme yoluyla evlenme, berder evliliği, taygeldi evliliği, baldızla evlilik, çok eşli evlilik, otura kalma evlilik, söz alma-söz verme yoluyla

295

İnci Hot, İbrahim Başağaoğlu, “Tarihte Sütannelik Geleneği”, Türkiye Klinikleri Tıp Etiği-Hukuku-

Tarihi Dergisi, 22, 73.

296

Metin And, 16. Yüzyılda İstanbul & Kent- Saray-Günlük Yaşam, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2011, 184.

297

Abdulkadir Donuk, “Çeşitli Topluluklarda ve Eski Türklerde Aile”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat

evlilik, kayınbiraderle evlilik, kardeş çocukları evliliği, bir dizi erkek kardeşin bir dizi bacılarla bireysel evliliği”298 şeklinde bir gruplandırmaya gitmiştir.

Mervezi’nin299 Türkler hakkında verdiği bilgiler arasında, bir Türk kabilesi olan Burdâslardan bir kızın bulüğ çağına erişince babasının itaatinden çıkarak evlenmek amacıyla kendisini istetmesi için arzu ettiği erkeklerden birini seçtiği yer alır.

“İslamiyet öncesi ve sonrası destanlarını şöyle hatırlayacak olursak evlilik motifinin aşağıdaki şekillerde karşımıza çıktığı görülecektir.

a) Evlenilecek kız, Gök Tanrı tarafından gönderilmiştir (Oğuz Kağan Destanı) b) Evlenilecek olan kız, Gök Tanrı’nın ruhuyla çeşitli şekillerde karşılaşır (Türeyiş Destanı).

c) Görücü usulüyle evlenilir (Köroğlu Destanı).

d) Kahramanlık göstererek, kalın (başlık) vererek evlenilir (Manas Destanı).”300 “Türk destanlarında, alpların hatunları, genellikle Tanrı tarafından gönderilmiş kutsal kadınlardır. Bu destanlarda erkek insanî, kadın ruhanî bir hüviyet taşır: Oğuz Kağan bir gün otururken gökten, aydan ve güneşten parlak bir ışık iner. Oğuz Kağan yaklaşınca ışığın ortasında kutup yıldızından daha güzel bir kız görür. Kız güldükçe gök de gülüyor, ağladıkça gök de ağlıyormuş. Oğuz Kağan göğün kızı ile evlenir, Gün, Ay ve Yıldız adlarında üç oğlu olur. Yine Oğuz Kağan bir gün ava gider, ormanda gölün ortasında, ağacın kovuğunda, gözü gökten daha gök, saçları ırmak dalgası gibi, dişleri ağzında inci gibi parlayan bir kız görür ve bu kıza da âşık olur. Bu yer kızı ile evlenir, Gök, Dağ ve Deniz adlarında üç oğlu olur.”301

“Manas Destanında Manas’ın babası, Kanıkey Hatunu oğluna istemeğe adam gönderdiği zaman Kanıkey Hatun’un babası Temir Han, “Eğer Manas’ın babasının etrafı yiğitlerle kuşanmış ise, etrafında çok savaşçısı ve gözü pek alpları var ise kızımı oğluna istemeğe gelsin.” der. Manas’ın babası Yakup Han da kendisi kızı istemeye gidince, Temir Han, Manas’ın bir yiğitlik gösterip göstermediğini sorar, o da; Manas’ın kırmızı savaş bayrağını açıp, dağlar gibi yürüdüğünü, fırtınalar gibi kükrediğini, yurtlar basıp, iller

298

Ali Rıza Balaman, Evlilik Akrabalık Türleri, T.C Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2002, 27-60.

299

İbn Fazlan, Seyahatname, Ramazan Şeşen (Çev.), Bedir Yayınları, İstanbul 2016, 107.

300

Ali Berat Alptekin, “Batı Türkleri Destan ve Masallarında Alp Tipi Evlilik”, TİKA I. Uluslararası

Türkoloji Sempozyumu, Ukrayna, TİKA, Kırım Devlet Mühendislik ve Pedagoji Üniversitesi, 30 Mayıs -

04 Haziran 2004, 213.

301

aldığını duymadın mı? diye cevap verir. Manas ikinci eşi, Altun-Ay Hatunu ise kuzey ülkelerine yaptığı akınlar sırasında alıp gelmiştir. Oğuz Kağan’ın ve Manas’ın iki eşli olmalarına karşılık Dede Korkut Destanı’ndaki alplar hep tek eşlidir. Dede Korkut Destanı’nda, Bay Beyrek hikâyesinde, Bay Beyrek babasından şu özelliklerde bir kız almasını ister: “Baba bana bir kız alıver ki, ben yerimden kalkmadan o kalkmalı, ben karakoç atıma binmeden o binmeli, ben hasmıma varmadan o bana baş getirmeli.” Babası da bu sözlere karşı, “Sen kendine eş değil bir hempa istiyorsun.” der. Gerçekten de aldığı Banu Çiçek’le ava çıkar, at yarıştırır, ok atar ve güreşir, kızı yenince Banu Çiçek de onunla evlenmeye razı olur. Dede Korkut Destanı’ndaki Kan Turalı Hikâyesinde, Kan Turalı beğendiği kızı alabilmek için üç azgın canavar ile savaşıp onları öldürmek zorunda kalmıştır.”302

Alpamış Destanı’nda Berçin, kendisiyle evlenmek isteyen kişiler için dört şart koşar. Bu dört şartı kim yerine getirirse ona varacağını söyler. Yerine getirilmesi gereken şartlar arasında ok atma, at yarıştırma ve güreş vardır:

“Babahan dağından yarış düzenliyorum Gözünden yaşını damla damla akıtsa, Çift kanatlı uçan atın kuyruğunu yüzdürse, Babahan’da yarışıp öne geçirsen,

Atı hızlı beyzadeye varırım. Yay çekişte yayı kırılmayana, Ben varırım bu yaycı pehlivana.

Bin adımlık yerden altın parayı vurana, Ben varırım bu keskin nişancıya. Savaş olursa hemen ileri çıkana, Güreş yapıp doksan alpi yenene, Ben varırım buğra bilekli pehlivana. Şart koydum iyi-kötüye,

Ben varırım dört şartımı yapana.”303

Özbek destanlarında kahramanlar ya evlenmek istedikleri sırada yiğitliklerini ispatlarlar, ya da gelin adayı veya diğer rakiplerle dövüşürler. Devler, ejderhalar, periler

302

Hamide Demirel, Türk Destanlarının Ana Unsurları, Ötüken Yayınları, İstanbul 2015, 69.

303

Aysu Şimşek Canpolat, Aynur Öz, Alpamış Destanı, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara 2000, 147.

gibi olağanüstü varlıklarla da savaşırlar. Destanlarda her şey zor elde edillir. Bu nedenle kolay bir şekilde evlilik görülmez. Savaş bittikten hemen sonra ya kızın babası ya da rakipler tarafından yeni bir savaş çıkar. Bu ikinci savaşta kahraman yaralanır. Bu defa gelin adayı savaş meydanında yiğitlik göstermek zorunda kalır.

Evlenecek erkeğe şartlar ileri sürmenin bir örneği de Küntoğmuş Destanı’nda yer alır. Fakat burada yer alan evlilikteki sınav motifi Alpamış gibi kahramanlık destanlarından farklıdır. Alpamış’ta Berçin, eş adaylarına kahramanlık destanlarının yapısına uygun biçimde ok atma, güreş tutma vb. şartlar sunarken; Helbeka, sözcülerine: “Her kim beni alayım diye gelirse satranç oyununu oynayıp yenmeden varmam” diyerek evleneceği kişiyi seçerken onun yiğitliğini değil zekâsını ölçmeye yarayan bir imtihana tabi tutar.

Özbek destanlarının çoğunda evlilik konusunda kadını küçümseyen kabuller yer almadığı gibi eş seçiminde iki cins eşit ölçüde söz hakkına sahiptir. Dalli Destanı’nda, Göroğlı Bey Erzurum ilinden kaçırarak getirdikleri Han Dalli’ye Avaz mı yoksa Hasan’la mı evlenmek istediğini sorar: “Dallican yavrum, ikisi de benim oğlum, ikisi de benim için bir. Seni, Avazhan’a diye buyursam da sana sormam iyi olur. Evladım ikisinden hangisine varırsın?”

Ayçınar Destanı’nda Nazarbay, kendisinden istenen başlığı bulmak için Babür Şah’ın huzuruna çıkarak ondan yardım ister. Niçin evlenmek istediği sorulduğunda verdiği cevaplar, adeta yerleşik düzenin ortaya çıkardığı kadın tipini tanımlamakta, Özbek Türklerinde kadın telakkisi bakımından çok dikkate şayan sözler olduğu görülmektedir:

“Oğlum vardır, gitti ekmeğini kazanmaya, Kızım vardır, o da kendi işinde,

Abdest suyumu ılıtacak kimsem yok, Ev idaresi düştü babanızın başına. Komşular evlen, deyip duruyor,

Otuz yaşındaki dul kadın razı olmuyor, Ne kadar adam koydum araya,

Hepsi evlen, demekle evlenmez. Bıyığı bitmeyen kişi kadın alamaz, Delikli boncuk da hiç yerde kalmaz, Razı oldu, başlığını söyledi,

Başlığı bulmak da elimden gelmez.”304

Alpamış Destanı’nda Kökemen Alp, Berçinay’ın kendisine uygun bir eş olacağını düşünür. Bir kap kımız isteyerek evlenme niyetini belli eder: “Üstüne giydiğin gül gibi kırmızı/ Aklımı aldı büyülü gözü/ Çok olur hayvancının kımızı/ Var ise yok deme Özbeğin kızı”305

Din olgusu da destanlarda evlilik ölçütü olabilmektedir. Şeybani Han Destanı’nda Şeybani Han’ın güzel ve kendisiyle aynı dinden olan bir Nogay kızı ile evlendirilmesi salık verilir: “Yalnızlıktan gönlün viran oldu mu/Gönlün isterse, güzel kızlar sevdireyim/Razı oldum senin sözüne/Hayranım senin kaşın gözüne/Yalnızlıktan kagılansan evladım/ Güzel kızlar alıvereyim özüne/ Gönlün isterse evlenmeyi oğlum/ Aynı dinden güzel kızlar bulunur”306

Destanlarda akraba evliliğinin iki örneği vardır. Bunlardan biri Ayçınar Destanı’dır. Ayçınar, babası ile akrabalarını bulmak üzere Endican’a doğru yola çıkar. Burada babası Halyar’ın Berdi ile Çariyar adlı ağabeyleri vardır. Onları Çariyar’ın oğlu Amanyar karşılar. Bir süre sonra Aman ile Ayçınar birbirlerine âşık olur ve evlenirler. İkinci örneği ise Alpamış’tır. Destanın merkezi kahramanı Alpamış amcasının kızı Berçinay ile evlenir.

Melike Ayyar Destanı’nda Göroğlu kendisinin evlenmek istediği periyle oğlu Avaz’ı evlendirir. Destanın sonunda bu evlilik töreni yani toy anlatılır. Buna göre Çambil’de kırk gün kırk gece sürecek toy için kadın erkek bütün halk toplamıştır. Nikâh ve duanın ardından toy dolayısıyla destan da sona ermiştir:

“Kırk gün kırk gece toy yapıp beyler, Yapılmakta çeşitli eğlenceler, Eğlenceler çok ilgi çekici, Kırk gün toy yaptı beyler, Yoruldular melikeler, bu beyler, Ağrıdı onun nazik belleri, Hafızların kurudu dilleri, 304

Ayşe Solmaz, Ayçınar Destanı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2007, 55.

305

Aysu Şimşek Canpolat, Aynur Öz, Alpamış Destanı, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara 2000, 68.

306

Münevver Tekcan, Ümit Özgür Demirci, Gaybullah Babayarov, Polken Şair Şeybani Han Destanı, Umuttepe Yayınları, Koceli 2010, 85.

Bey Göroğlu böylece derya gibi taştı, Bu toyun bayramı haddinden aştı, …

Bey Göroğlu verdi büyük kaftanı Alıp gelip bu meydana büyük kadıyı, “Çuv”latıp mahallenin hanım-kızını, Toyda dua edip, iş bitirip,

Nikâhladı Melike’nin kendisini, İşte bu da oldu diye

Koynuna aldı ya Avaz kuzuyu. Bey Göroğlu büyük kıldı hizmeti,

Bu toyda kendinden çok (varlık) dağıttırdı, Her kim niyetini böyle temiz etse,

Gayret ile bakın muradına ulaştı.”307