• Sonuç bulunamadı

Anneye Saygı ve İtaat

3. ÖZBEK DESTANLARINDA TOPLUMSAL ROLLERİYLE KADIN

3.1. Anne Olarak Kadın

3.1.2. Anneye Saygı ve İtaat

Özbek destanlarında annelik konumuyla ilgili dikkati çeken en önemli husus, kahramanın hangi şart altında olursa olsun annesine duyduğu saygı ve itaattir. Her birey gibi Özbek sahası anlatılarında var olan kahramanlar da bir anneden doğmuş ve dünyaya geldikleri ilk andan itibaren içlerinde bir anne sevgisi taşımışlardır. Kahramanların hayatlarında annelerinin her zaman çok farklı bir yeri olmuştur. Destanlarda kahramanların kimi zaman üvey bile olsa anneleri için savaştıkları görülür.

Ataerkil bir toplum yapısını benimseyen Türklerde annelik hakkı Tanrı hakkı ile bir tutulmuştur. Kahraman herhangi bir yolculuğa/savaşa çıkmadan önce annesinin rızasını ve hayır duasını almak ister. Anne çocuğunu yetiştirmek için çeşitli zorluklara katlanır. Buna karşılık çocukların da annelerine iyi davranıp, saygılı olmaları beklenir.

Hangi durumda olursa olsun bir işe kalkışmadan evvel annenin rızasını almak şarttır. Çünkü anne evlatlarının moral ve motivasyon kaynağıdır. Annenin hayır duasını almak önemlidir. Melike Ayyar Destanı’nda Zergerbey ile giden Tillekız ve Mahmudcan ile evlenmeye karar veren Gülkızayım cariyeleriyle vedalaşırken annelerini göremeden ve onların rızasını alamadan yurtlarından ayrıldıkları için üzülürler.

“Ne yapayım, gönderdiniz benim gibi güzeli, Göremedim ak süt veren anamı,

Sizler söyleyin benden selamı, Benim için görüp gelin anamı, Abad edin benim viranhanemi, Mutlaka sorun benim anamı, Sorunuz gülsenem gibi anamı, Başımızdan gitsin kaygılı duman. Dua etsin ak süt veren Mihriban, Bekleyip duruyor burada Zergerhan, Razılığını alamadım bu zaman. Mutlaka hatırını sorun benim anamı, Ulaştırın benden söylediğim selamı.”267

267

“Gülkızayım:- Artık bu yurdumdan, büyüdüğüm memleketimden gidecek oldum, diye canı sıkılıp, kalbi sıkışıp, beraber gezdiği cariyelerine kıyamadan, anne- babasını göremeden, onların rızasını alamadan, üzülüp bir söz söylemekteydi.”268

Zülfizar Destanı’nda, şeyh kılığına bürünmüş Avazhan’ın hilesi ile Gırat’a binip Çambil’e doğru yola çıkan Zülfizar anne ve babasının rızasını alamadığı için üzgündür:

“Ne çok ağlattı benim gibi Sanem’i Razı edip, görüp de mi gittim annemi, Allahım affet yaptığım hatamı,

Rızasını almadım, göremedim babamı, Erman ile buradan gitmekteyim.”269

Özbek sahası Türk destanlarında kahramanlar annelerinden hakkını helal etmesini ister. Çünkü anne hakkı bir anlamda Tanrı hakkı demektir. Anne, çocuğu doğduğu ilk andan itibaren onu hayata hazırlar. Hem fiziksel hem de ruhsal yönden onu besler, büyütür. Annenin sonsuz sabır ve şefkatiyle büyüyen çocuk için anne hakkı inkâr edilemez. Erali ve Şirali Destanı’nda üvey anaları tarafından iftiraya uğrayan çocuklar idama götürülürken annelerinin evinin önünden geçerken helallik isterler:

“Ey mihribân, aldırdın beni canına, Kötü işler geldi oğullarının başına, Ellerim bağlı gelemem yanına, Canım ana, helal et verdiğin ekmeği. Kasaplar dikildi iki kuzunun başına,

Hizmet edemedim sana, ey ana, Şımartıp alırdın bizi dizine, Anneciğim razılık ver iki kuzuna. İkimizi canından değerli görmüştün, Ak sütümü ikimize vermiştin, Uykunu bölüp geceleri kalkmıştın, Helal et bu verdiğin hizmetlerini.”270

268

Dilek Yücel, Melike Ayyar Destanı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2007, 351.

269

Halil Çolak, “Özbek Kahramanlık Destanı Zülfizar”, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir 2001), 322.

270

Anneye güzel sözler söylemek, edebin gerektiği şekilde hitap etmek ve hem söz hem de davranışlarla itaat etmek önemlidir. Erzurum diyarından Dalli Han’ı getirecek olan Hasanhan’a babası Göroğlı Bey “Anne babanı asla unutma, yokluğunda hasretin annene düşer, ağlayıp gözyaşını akıtır, annen ağlamasın yanmasın” der.

Ayçınar Destanı’nda başkahraman Ayçınar, babası Halyar’la birlikte annesi Aytoti’nin mezarını ziyaret eder. Bu esnada söyledikleri anneye saygı ve itaatin bir göstergesi olmakla birlikte annenin aile içindeki kilit konumunu da göstermektedir:

“Anneciğim, gücüm, kuvvetim. Ben olamadım huzurunda. Güle oynaya gezemedim, Bahçende, devrinde. Ana- baba ölümü,

Olmuş insan mirası. Bunun için dağın bile, Yoktur hiçbir çaresi.”271

Destanlarda oğulların da gerektiğinde anneleri için yapamayacakları bir şey yoktur. Rüstem Han Destanı’nda, Rüstem, annesi Hürayim’in cellatlar tarafından götürüldüğünü öğrenir. Ne pahasına olursa olsun onu kurtaracağını söyler. Rüstem Han annesi Hürayim’i darağacında iken son anda kurtarır. Kocası Sultan Han’ın iftirasına uğrayan Hürayim ise Aktaş vilayetine geri dönmek istemez. Oğlu Rüstem babasının yaptığı işlere sinirlenir, yanına gitmek istemez. Annesine sahip çıkar:

“Anam deyip dökeyim gözyaşımı, Yoluna sarf edeyim aziz başımı, Anam diri ise halini sorayım, Eğer ölmüş ise öcünü alayım,

Anamı göremezsem artacak gamım, Nasip olursa cellatlara yetişirim, Onların başını bağ gibi keserim. Memleketteki oğlunu, kızını ağlatıp, Böyle vuruşup, cellatları öldürüp, Anamın intikamını onlardan alırım.”272

271

Şeker Bilen Şirin Destanı’nda Şirin ve Şeker Beyler, Alevhoca pirin yardımıyla darağacına asılmaktan son anda kurtulur. Bu durumdan öncelikle annelerini haberdar etmek istemeleri anneye duyulan saygı ve itaatin bir göstergesidir:

“Alevhoca gelip kollarını çözdü, Şirin, Şeker ikisini birleştirdi, Kucaklaşıp Şirin, Şeker ağlaştı. Şirinbey’i Şeker bastı bağrına, Ağlayanlardan biri de Hakik dağıydı, Hepsi ağlayarak birbirine dediler: “Şirin, Şeker ikimize ne oldu? Ava çıktık gördük azap günlerini, Bizden almaz hiç kimse bir haber, Şimdi gitsek Kuyankı şehrine, Yaşıyoruz, annemize haber verelim, Mutlu, mesut etsek onu müjdeyle Bizim için kanlar yutup kalmıştır, Karalar giymiştir, hali perişandır. Bizleri öldü bilim yas tutmaktadır, Mekânında kan içinde kalmıştır, Bizler için kendini helak edendir”, Canlı bilsin Şirin, Şeker oğlunu.”273