• Sonuç bulunamadı

Özbekistan’ın Demografik Yapısı

1. ANA HATLARIYLA ÖZBEK TÜRKLERİ VE ÖZBEK TÜRKLERİNİN

1.1. Özbekistan Türkleri ve Özbekistan Hakkında Genel Bilgiler

1.1.4. Özbekistan’ın Demografik Yapısı

“Özbekistan Cumhuriyeti’ni meydana getiren nüfusun %88’ini Türkler oluşturmaktadır. Bunların %72’sini Özbek Türkleri, %16’sını da Kazak, Kırgız, Tatar, Türkmen, Karakalpak ve Tacikler oluşturmaktadır. Bunların dışında nüfusun %10’unu Ruslar, %2’sini de Ukraynalılar, Koreliler ve Yahudiler oluşturmaktadır. Özbekistan’ın başkenti olan Taşkent aynı zamanda en büyük şehridir. Diğer önemli şehirleri; Semerkant, Buhara, Hive, Hokand, Andican, Harezm, Cizzak, Fergana, Nevai, Urgenç ve Nukus’tur.”46

44

Emek Üşenmez, “Özbeklerin Tarih Sahnesine Çıkışı”, Yeni Türkiye Dergisi Türk Dünyası Özel Sayısı, 54, 1781.

45

Ulfat Kadirov, “Özbekistan Cumhuriyeti”, Yeni Türkiye Dergisi Türk Dünyası Özel Sayısı, 54, 1746.

46

Yüzyıllar boyunca önemli bir demografik potansiyeli bünyesinde barındırmış olan Özbekistan Cumhuriyeti’nin demografik yapısını Rus işgalinden öncesi, Rus işgali süresince ve bağımsızlığına kavuştuktan sonraki dönemlere göre incelemek mümkündür.

“Özbekistan’da demografik yapı, eski çağlarda (İlkçağ ve daha önceki dönemlerde) göçebe yaşam biçimi ne dayanmakta idi. Bölgede yaşayan ilk insanlar avcı-toplayıcı özellik gösteren karakterde ve klanlar biçiminde yaşamışlardır. Daha sonra ilkel kabileler hâlinde ilk Türk grupları ortaya çıkmıştır. Orta Asya’nın özellikle kuzeydoğu kesiminde ve Altay Dağları civarında yaşayan Türkler, Özbekistan topraklarına çok sonra yerleşmişlerdir. - Bir birlik hâlinde Özbekistan sınırları içinde yaşayan ilk topluluklar, bölgeye Büyük Hun İmparatorluğu zamanında (yaklaşık olarak MÖ. 4. – MÖ. 3. yüzyıllarda) gelmişlerdir. Sonraki dönemlerde de çeşitli uygarlıklar bölgede egemenlik kurmuşlardır. Yakın tarihte ortaya çıkan Rus İstilâsı ise, demografik anlamda bir dönüm noktası olmuştur. Zira Özbekistan’ın bugünkü nüfus ve yerleşme biçimini almasında Rus Sistemi’nin önemli etkileri bulunmaktadır. Rus İşgâli’nden önceki dönemlerde Özbekistan ve yakın çevresindeki nüfusu etkileyen ana unsur göçler olmuştur. Özellikle tabii şartlar sonucu oluşan Büyük Kavimler Göçü, Orta Asya nüfusu ile birlikte, Özbekistan’daki mevcut nüfusu da etkilemiştir. Kuraklık, elverişsiz iklim şartları gibi doğal âfetler sonucunda, insanların büyük bir çoğunluğu başka bölgelere göç etmişlerdir. Bu sebeple de nüfusta büyük düşüşler meydana gelmiştir. Göçlerden sonra ise farklı hânedanlıkların egemenlik mücadeleleri ve buna bağlı olarak meydana gelen savaşlar, demografik yapıyı etkileyen diğer unsurlar olmuştur. Rus idâresi altında iken Özbekistan’da demografik yapı, SSCB devleti kurulduktan sonra önemli değişmelere uğramıştır. Bu dönemde kent nüfuslarında Rus etnik kökene sahip vatandaşların sayısı oldukça yükselmiştir. Özbek nüfusu ise kırsal alanlarda yoğunluk kazanmıştır. Başta Tacikistan olmak üzere, Karakalpakistan ve Kazakistan gibi komşu özerk cumhuriyetlerin sınırları içindeki bazı bölgeler Özbekistan’a dâhil edilmiş, bunun sonucunda da ülkede farklı etnik grupların sayısında artış meydana gelmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan SSCB’nin dağılışına kadar geçen 45 yıllık süre içinde, Özbekistan nüfusu bir toparlanma dönemine girmiştir. Savaştan önce 6.500.000 nüfusa sahip Özbekistan’da, göçlerin de etkisiyle savaştan sonra 5.000.000 dolaylarında bir nüfus ortaya çıkmış ve bu nüfusun yeniden dengeye ulaşabilmesi için de belli bir süreye ihtiyaç duyulmuştur. SSCB dönemi süresince Özbekistan vatandaşları, ikinci sınıf bir statüye dâhil edilmişlerdir. Özellikle büyük şehirlerde, önemli kademelerde Rus vatandaşları görev almıştır. Demografik anlamda Özbek nüfusu artış göstermeye

devam etmiştir. Genç nüfusun yüksek orana sahip olduğu Özbekistan’da, şehirleşme oranları da artış göstermiş, ancak yeterli düzeye ulaşamamıştır. Göçler bakımından ise Özbekistan, dış göçlerde göç alan bir ülke konumunda olmuş, iç göçlerde ise Rus politikalarının önleyici etkileri sayesinde önemli bir gelişme yaşanmamıştır. 1989 yılında Özbekistan’ın genel nüfusu ise 19.808.077 olarak tespit edilmiştir. Bağımsızlığın kazanıldığı 1991 yılından itibaren demografik anlamdaki en büyük gelişme, ilk birkaç yıllık dönemde Özbekistan dışında yaşayan Özbek vatandaşlarının ülkelerine geri dönmeleri olmuştur. 1991 yılında yapılan nüfus sayımına göre ülkenin genel nüfusu yaklaşık 20.000.000 olmuştur.”47

“%48,5’i kırsal kesimde yaşayan Özbekistan halkının %80’den fazlası Özbeklerden oluşmaktadır. Toplam nüfusta Rusların oranı %5,5, Taciklerin %5, Kazakların %3, Karakalpakların %2,5, Tatarların %1,5 ve diğer halkların oranı ise %2,5’tir. Özbekistan Cumhuriyeti dışında, diğer Orta Asya ülkelerinde çok sayıda Özbek bulunmaktadır. Örneğin, Afganistan’da iki milyona yakın Özbek’in yaşadığı tahmin edilmektedir. Kırgızistan’da nüfusun %14’ü Özbek’tir. Tacikistan nüfusunun en az %15’i Özbeklerden oluşmaktadır. Ayrıca, Türkmenistan ve Kazakistan’da da Özbek azınlıklar bulunmakta, Çin’de de yirmi beş bin civarında Özbek yaşamaktadır.”48

“Ulusal farklılıkların Sovyetler eliyle güçlendirilmesi ve ulusal bölgeler içinde homojenleşme yönünde yapılan vurguya rağmen, nüfusu homojenleştirme yolundaki girişimler hedefe ulaşmamıştır. Bu bağlamda Adams’ın Sovyet sonrası Özbekistan’da tiyatro ve kültür ile ilgili üretim üzerine yaptığı çalışması bölgeler arasındaki farklılıkların ortadan kalkmadığını anlatan önemli bir eserdir. Günümüz Özbekleri daha çok heterojen bir toplumdur. Örneğin, Harezm şehri veya Erap ve Taşoğuz gibi Türkmen eyaletleri, Buhara ve Semerkant gibi daha çok Fars etkisi altında kalmış bölgelerden çok daha farklı bir kimliğe sahiptir. Aşiret, kabile ve bölge hizipçiliği diğer Orta Asya Devletlerinde de olduğu gibi Özbek siyasal yaşamının kilit unsurlarından biridir. Bu durum rejim-muhalefet çatışmasının temel faktörlerinden birini oluşturmaktadır.”49

47

Erman Çığır, “Özbekistan’da Demografik Yapı”, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2010), 172-173.

48

Çiğdem Balım, “Özbekistan”, Yeni Türkiye Dergisi Türk Dünyası Özel Sayısı, 54, 1752.

49

Âdem Şimşek, “Bağımsızlık Sonrası Özbekistan’ın Dış Politikasında Denge Arayışları” (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, İstanbul 2013), 36-37.

“Özbekistan’ın bölgesindeki güçlü demografik yapısı ve komşu ülkelerdeki yoğun Özbek nüfusu, bölgede büyük bir istikrarsızlık ve tehdit kaynağı olarak değerlendirilmiş olsa da Özbek otoritesinin dışarıdaki Özbeklere karşı bilindik örneklerinden farklı tutumu bunun önüne geçmiştir. Özbekistan bu bölgede bir rol oynamışsa da bu rol bölgesel politikada ‘etnik kartı’ oynamaktan kaçınarak bölgeyi daha istikrarlı hale getirmek olmuştur. Etnisiteyi ön plana çıkaran bir tutumun tam tersine, asıl vurgu devletin bağımsızlığına, egemenliğine ve genel olarak devlet inşasına yapılmıştır. Bu durum temelde ülkenin iç koşullarından kaynaklanmaktadır. Özbekistan’da aşırı dincilik dışarıdan gelen ve içerdeki istikrarı tehdit eden bir unsur olarak yorumlanmıştır. Bu nedenle devlet inşasının ve rejimi yerleştirmenin yanı sıra aynı etnik kökenden gelenlerle bağları kopartmak, asıl öteki olan aşırı dincilikle mücadelede etkili olmuştur.”50