• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: COĞRAFYA, NÜFUSU TEŞKİL EDEN TOPLULUKLAR VE ŞEHİRLER TOPLULUKLAR VE ŞEHİRLER

1.3. Şehirler ve Şehirlerin Yapısı

2.1.3. İdari Kadro

2.1.3.4. Din Adamları

Din adamları sınıfının en yüksek memurları şeyhülislam, kadı-kelan, reis, imam ve şeyhlerdi. Bu kişilerin altında birçok alt makam, bulunmaktaydı ki, bu sıralamanın sonunda ana görevleri camiyi süpürmek olan en genç mollalar bulunmaktaydı.530 Bazı kaynaklara göre XIX. yüzyılda ulema Buhara nüfusunun % 3’ünü oluşturuyordu.

Buhara’da ulema için uruk, sudur ve sadr olmak üzere üç ilmi unvan vardı. Bir molla medreseyi bitirince bu kademelerden geçerek sonunda sadrlık derecesini alırdı. İlmi yeterliliği ve unvanına göre göreve getirilirdi.

Buhara Emirliği’nde üst düzey ulemanın gelirleri vakıflardan ayrılan pay ve verdikleri hizmet karşılığında aldıkları ücretten oluşuyordu. Alt düzey ulemanın başlıca gelirleri zekât, fitre, hatim, hediye ve medrese hücrelerinin kiraları idi.531

527

Ziyayev, s.12. 528

Muhammed Bilal Çelik, Firdevsü’l-İkbal’e Göre Hive Hanlığı Tarihi ve Devlet Teşkilatı, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya, 2004.

529

Ziyayev, s.12. 530 Olufsen, s.391. 531

2.1.3.4.1. Şeyhülislam

Hanlıkta şeyhülislam büyük bir mevkie sahip olup toplumun manevi hayatını yönetirdi.532 XVI. yüzyıldan itibaren artık din işlerinin devlet işlerinden ayrılması söz konusu değildi. Bundan dolayıdır ki şeyhülislam hanın huzuruna çıktığında diz çökmezdi, onun haricinde herkes hanın huzurunda diz çökmeye mecburdu.533 XVII. yüzyılda şeyhülislam merasim-i hümayunda meclisin sağ tarafında birinci mevkii alırdı. Şeyhülislam’dan sonra kadı-kelan ondan sonra da Nakşibendî tarikatına mensup hocalar otururdu.534

Şeyhülislamlık XVII. yüzyıldan itibaren itibar kaybetmeye başlamış ve saray merasimlerindeki yeri sola kaydırılmıştır. XIX. yüzyılda Şeyhülislamlığın artık bir anlamı kalmamış ve en yüksek dini makam kadı-kelan olmuştur.535

2.1.3.4.2. Reisler

Hanlıkta yöneticilerin ve halkın ahlak ve adabı ile dini gerekleri yerine getirip getirmediklerini denetleyen bir reislik makamı vardı.536 Reisler bir nevi ahlak memurluğu yaparlardı. Onlar halkın ibadet edip etmediğini denetleme yetkisine sahipti. Reis, insanların camiye gidip gitmediklerini kontrol ederdi. Dini bilgisi eksik olanların eğitilmesini sağlar ve gerektiğinde onlara ceza verirdi. Bu eğitim süresi gerekliliğine göre bir haftadan-on beş güne kadar değişiyordu.537 Bu görevli para cezaları ve bedensel cezalar kesme yetkisine de sahipti. Reisin verdiği bedensel cezalar arasında olan değnekle dayak atma cezasında üst sınır 380 değnekti. Bunlar gerekirse insanları iş yerlerinden çıkarır ve işlerini bıraktırırlardı. Aslında bir bakıma köprülerden evlere, caddelerden pazar yerlerine kadar her şeyi denetleyen ve bir düzen içinde yapılmasını sağlayan bir görevliydi. Bu nedenle de herkes ondan korkardı. Şehrin temizliği ve

532

Ziyayev, s.11. 533

Hayit, Türkistan Rusya ile Çin Arasında, s.126. 534 Erşahin, s.53. 535 Khanikoff, s.246; Erşahin, s.253. 536 Ziyayev, s.11. 537 Vambery, s.165.

güvenliğine nezaret eder ve genellikle bir sabah bir de akşam olarak günde iki defa şehri dolaşır,538 sokaklardaki kavgalara müdahale ederlerdi.539 Reisler kullanılan ölçüm ve ağırlık malzemelerinin doğruluğunu ve özellikle yasak olan tütünün içilip içilmediğini de denetlerlerdi.540 Ayrıca reislerin görevleri arasında ailelerin çocuklarını mekteplere gönderip göndermediğinin denetlenmesi de bulunmaktadır.541

Tatar seyyah Bigi, Buhara’yı ziyareti sırasında bir çayhanede otururken bir reisin çarşıyı denetlemesine tanık olmuştur. Bu esnada esnaf içinde hatası bulunan üç kişi meydana getirilip kamçı ile cezalandırılmıştır. Seyyah Rusya’da hayvan terbiyesi için kullanılan kamçının insanlar için kullanılmasına bir anlam verememiştir.542

Dini ibadetler konusunda insanları denetleyen reisler Rusların etkisinden olacak ki bu çizgiden uzaklaşmaya başlamıştır. Bir ziyaret sırasında reis seyyah Bigi’den Rus çarının kendine gönderdiği bir yazıyı okumasını istemiştir. Bigi’ye verilen pakette reise verilen bir devlet nişanı vardır. Reis, seyyaha Rus çarının büyük adam olduğunu söyleyip İstanbul’u neden almadığını sormuştur. Bigi, Buharalı bir devlet memurunun bu şekilde konuşmasından rahatsız olmuş ve bu sözler ona ağır gelmiştir.543

2.1.3.4.3. Kadı-Kelan ve Emrindeki Görevliler

Yargılama işlerini müftü ve kadılar yerine getiriyordu. Müftüler, antlaşmaları ve uygulamaları kanuna uygun olarak yazıyorlar veya onların kanuna uygun olup-olmadığına bakıyorlardı. Kadıların kararlarını onaylıyorlardı. Kadılar, yargılama işini yerine getiriyorlardı. Görevleri sadece şehirle sınırlı olmayıp her yerdeki davaya bakabiliyorlardı. Mahkemeler halka açık yapılıyordu ve davacı istediği Kadı’ya başvurma hakkına sahipti. Zor olan davalarda, müftüler ve kadılar toplanıp ortak karar

538 Olufsen, s.204; Khanikoff, s.248. 539 Meakin, s.47. 540 Olufsen, s.392. 541

Tümen B.Somuncuoğlu, Türkistan’da Eğitim ve Çarlık Rusya’sının Sosyo Politik Açıdan Eğitime Yaklaşımı, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara, 2006, s.26.

542 Bigi, s.91. 543

alıyorlardı.544 Tüm müftülerin ve kadıların bağlı olduğu şehirdeki en yetkili kişi ise kadı-kelan’dı.545 Bu insanların yükselmesi ve maaşlarının artması kadı-kelanla ilişkilerine bağlıydı.546

Kadı-kelanlar müderrisler arasından seçilirdi.547 Görevleri fukaranın davalarını ya da asker olmayan tüm bireylerin durumlarını araştırmaktır. Emir’in yetkisi olmadan insanları hapse bile atabilirdi. Ancak yetkisi 500 tillayı aşmayan durumlarla sınırlıydı. Kadı-kelan’ın görevleri arzuhal yazmak olan birkaç kâtibi vardı. Bunun için davacılardan yarım tenge alırlardı. Emir’in hizmetindeki on kâtip ona sunulan arzuhalleri ücretsiz yazmak zorunda idi.548

Emir’in diğer yüksek memurlarında olduğu gibi kadı-kelanın da saraya girme yetkisi vardı. Haftada bir kez emirin huzuruna çıkıp ülkenin durumu hakkında bilgi arz ederdi. Kadı-kelan devlet, ülke ve millet meselelerinde etkiliydi. Bu makamı elde etmek için Buhara’da kıyasıya mücadeleler vuku bulurdu.549

Kadı-kelan at sürerken altın işlemeli bir kaftan giyerdi. Ayrıca atı da altın ve gümüş koşu takımlarıyla süslenirdi. Daima onu yaya olarak takip eden altı hizmetçiye sahipti. Kırmızı kadife elbiseler giyen hizmetçilerin başlarında kürk kenarlıklı yüksek kırmızı kapüşonlar bulunurdu. Hizmetçiler belleri çevresine küçük çanları olan kemerler takarak kadı-kelanın gelişini duyururlardı. Yerli halk bu çan seslerini duyduğunda, zaman kaybetmeden başlarını eğerek ve “Selamün Aleykum” diyerek kendisi geçtiği sürece onu selamlarlardı. Buhara emirinin ve Hive hanının Ramazan ayında ibadet ettikleri camilerde, namazı daima kadı-kelan kıldırırdı.550

544 Çapraz, s.66. 545 Erşahin, s.55. 546 Çapraz, s.66. 547 Bigi, s.96. 548 Khanikoff, s.247. 549 Erşahin, s.52. 550 Olufsen, s.391.

2.1.3.4.4. Mollalar

Molla başlığı, din adamlığını tam şekilde ifade etmiyordu. Molla diye isimlendirilen kişilerde bu ad, gerçekte sadece kendi ülkesinin dilinde okuma yapabilen kişi anlamına geliyordu. Eğer molla okumanın yanında aynı zamanda yazı yazmayı da biliyorsa kendisine Mirza denirdi. Bu yüzden yerel tüccarlar ve tarımla uğraşanlar arasında mollalar görülebiliyordu. Mirzaların sayıları çok değildi.

Mollaların ruhani halleri şehirlerde; bakımlı görünüşlerinden, bakımlı ellerinden, iyi temizlenmiş tırnaklarından, koyu sakallarından ve soluk yüzlerinden kolayca fark edilebilirdi. Mollalar seyyahlardan pek hoşlanmamışlardır. Olufsen herhangi bir Avrupalı onlara, camilerini ziyaret etmek için amirlerinden izin rica ettiklerinde cevap bile vermeyip ona küçümseyerek bakıp arkalarını dönüp gittiklerini yazmıştır. Çocukluğundan bu yana eski fanatizmle yetiştirilen ve Avrupa karşıtlığı aşılanmış mollalar olduğu gibi farklı düşünenlerine de rastlandığı olurdu.551

2.1.3.4.5. Seyyidler ve Hocalar

Devletteki iki ana sınıf seyyidler ve hocalardır. Seyyidler, Hz. Muhammed’in kızları ile evlenen Hz. Osman ve Hz. Ali'nin nesillerindendi.552 Bunlar gibi Ebubekir Sıddık ve Ömer-ül-Faruk'un farklı eşlerden olan nesilleri de hocalar olarak adlandırılırdı. Bu sınıflara ait olan kişilerin adı geçen dört kişinin soyundan olduğunu kanıtlamak için şecerelere yazılması gerekirdi.

Hocalar Hoca-Seyid-Ata ve Hoca-Cubayr olmak üzere iki gruba ayrılırdı. İlk grubun şecerelerini belgeleme imkânı olduğu için ikinci gruba üstünlüğü vardı. İkinci grubun nesilleri bilinmekle birlikte unvanları kayıptı.

2.1.3.4.6. Ruhdar-Umhdar ve Şakird-Pişeler

Khanikoff Buhara’da bulunan din adamlarının bir kısmını Ruhdar ya da daha doğrusu Umhdar ve Şakird-pişeler olmak üzere ikiye ayırmıştı. Özbekler ilk gruba aittirler. İsimleri ve hizmetleri ile asil bir sınıfa ait insanlar olarak düşünülürlerdi. Umhdarlar

551 Olufsen, s.390. 552

tüm Tacikleri, tüm İranlı göçebelerin özgür bırakılmış kölelerini ve genel olarak düşük soylu insanları kapsardı. Üçüncü ve son sınıfta eğitimlerinden dolayı adı geçen tüm sınıflardan üstün olabilen din adamları sınıfı ya da Mollalar yer alırdı. İlk ikisi hariç tüm bu sınıflar iki büyük ayrım oluşturabilirdi.553