• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: COĞRAFYA, NÜFUSU TEŞKİL EDEN TOPLULUKLAR VE ŞEHİRLER TOPLULUKLAR VE ŞEHİRLER

1.3. Şehirler ve Şehirlerin Yapısı

2.1.5. Adalet Anlayışı

Emirlikte adalet kadı-kelan, ona bağlı kadılar ve müderrisler tarafından icra ediliyordu. Hukuk kuralları İslami kaidelere göre belirlenmişti. Asli görevi ahali arasındaki anlaşmazlıkları çözümlemek olan kadılar hanın izin verdiği her hususta hüküm vermekle yetkilendirildiklerinden idari, mali ve askeri işlerle de meşgul oluyorlardı.556

Türkistan’da göçebe halkın adli hayatı farklılık az ediyordu. Türkmenler ve Karakalpaklar arasında yerleşik kadıhaneler yanında bey mahkemeleri ve aksakallar

heyeti de örfe dayanarak adli işlere bakarlardı.557 Çöllerde hükümetin nüfuzu pek yoksa da töreler ve yasalar bu bölgelerde tam manasıyla hâkimdi.558 Cezalar kişinin saygınlığı dikkate alınmadan uygulanırdı.559

2.1.5.1. Davaların İşleyişi

Davacı önce iddiasını kazasker, kadı-kelan ya da bulunduğu sınıfa göre emirin önünde sözlü olarak ifade etmeliydi. Bu başlangıçtan sonra şikâyetçi yazılı ya da sözlü olarak var olan şikâyetini arz ederdi. Sözlü şikâyet sadece hukukta mükemmel bilgisi olan az sayıdaki kişiye sunulabilirdi. Yazılı bir şikâyet ya da rica aşağıdaki üç koşulu barındırmalıydı:

1-Davanın açıklaması,

2-Rivayet, Kuran ya da Hadis’ten konuyu ihtiva eden ve dava iddiasına yasallık veren 555 Khanikoff, s.241-242. 556 Meyendorf, s.54. 557 Erşahin, s.54. 558

Türkmenlerde katilin cezası ya diyet ya da kısas olup diyet ödenmezse maktulün yakınları mutlaka katili bulup öldürürlerdi. Üzerinde bir maktulün kan hakkı olan şahsı kimse kolay kolay koruyamazdı. Nereye gitse kovulur annesi ve babası da evinde barındıramazdı (O’Donovan, s.99-100).

559

bir aktarma,

3-Bir ya da birden fazla müftünün aktarılan yasa metinlerinin doğruluğunu temin eden damgası.

Kadı önce davacı ile davalı arasındaki anlaşmazlığın dostça çözülmesi için uğraşırdı. Davalı itaati kabul etmezse kadı şahitlerle ya da yeminli ifadelerle kanıtların ortaya konulmasını isterdi. Davalıya şehirde yaşayan şahitler için bir gün, şehir dışındakiler için üç gün izin verilirdi. Şahitler üç günlük mesafeden uzakta yaşıyorsa gün sayısı yaşadıkları yere varış ve dönüş süresine göre hesap edilirdi. Yasal şahit sayısı iki ile sınırlı olmakla beraber hemen şahit konumuna alınmazlardı. Kadı önce şahitlere namazı ve farz-ı aynı bilip bilmediklerini sorar, bu konuda tatmin olduktan sonra ifadelerini vermelerine izin verirdi.

Dava emirin araştıracağı kadar önemli olduğunda şahit bulmak zor olurdu. Emir, şahitlerin tanımadığı güvenilir bir memuru evlerine gönderirdi. Bu memurlar, büyükleri ve imamı toplayarak onlara İslam adına gerçeği saklamayıp şahitlerin iyi insan olup olmadıklarını, camiye sık gidip gitmediklerini, Kuran emirlerini yerine getirip getirmediklerini ve nargile içme ihtimallerinin olup olmadığını sorardı. Şahitlerin herhangi bir şeyle suçlanması durumunda şahitlikleri kabul edilmez, tam tersi bir şekilde olumlu davranışları bir fikir birliğiyle kabul edilirse emirin habercisi toplanan gruptan iki kişiyi seçerek yeminli ifadelerini teyit ettirirdi. Yemin “Vallahi! Billahi! Tallahi” sözleri ile edilirdi. Davacının arz ettiği şikâyetini kanıtlayamadığı durumda yemin ederek teyit etmesine izin verilirdi.560 Taşra kadıları çözemedikleri davaları çoğunlukla Buhara’ya gönderirlerdi.561

2.1.5.2. Uygulanan Cezalar

İslami kuralların halk tarafından uygulanılıp-uygulanmadığı işiyle reisler ilgilenirdi. Reisler insanları din ile ilgili konularda sorguya çekebilirdi. Namaz saatlerinde insanların camiye gitmeleri sigara, alkol ve uyuşturucu kullanmamaları için gerekli teftişten sorumluydu.

560 Khanikoff, s.265-268. 561

İnsanlar sigara içmek, alkol ve uyuşturucu kullanmak gibi nedenlerden ceza alırlardı. Bu suçları işleyen kişi deveye bindirilir, şu şekilde bağırmak zorunda kalırdı: “Duaları okuyamayan insanın cezası budur, sigara içenlerin cezası budur, bu tür kötü alışkanlıklara sahip olan cezasını böyle çeker”. Reislerin suçluları evlerinde yakalamaya hakkı yoktu. Bu durum bir atasözünde şu şekilde dile getirilmiştir: “Kadı, kendi evinde hiçbir işe yaramaz”.562

Hangi suça ne ceza verileceğini bazen kestirmek oldukça güç oluyordu. Küçük bir yolsuzluk öldürülmeye neden olan büyük bir suç olarak kabul edilebiliyordu.563 Buhara’da en dehşet verici olay kuşkusuz ölüm cezalarının yerine getiriliş şekliydi. Ölüme mahkûm olan kişi, kentin merkezinde bulunan ve Buhara’nın en yüksek yapısı olan Kelan (Kalan) minaresinden (yüksekliği 45 m), diğer adıyla “Ölüm Kulesinden” aşağı atılırdı. Ölüm cezası meydanda pazarın kurulduğu günlerde uygulanırdı. Ara sokaklarda bulunan tellallar halkı infazı görmeye çağırır, halkın meydanda toplanmasıyla mahkûmun suçu ve cezası okunarak infaz yerine getirilirdi.564 Avrupalıların Kelan medresesinin tepesine çıkmalarına müsaade edilmezdi.565 Hanın, sarayın yakınında mahkûmun içeri yarı çıplak kapatıldığı bir tür sarnıç bulunurdu. Buraya Kenehane, yani “kene ve tahtakurusu evi” de denirdi.566

Buhara’da suçluların cezalandırıldığı diğer bir yer de Registan’dır. Registan’da çok sık suçlular asılarak cezalandırılırdı. Savaşlarda düşmana yataklık edenlerin başları burada idam sehpalarının yanında oklara saplanmış şekilde ya da yere bırakılmış olarak dururdu. Meyendorf insanların bu tür sahnelere oldukça alışkın olduklarını ve bu nedenle, sessizce işlerine devam ettiklerini yazmıştır.567 Semerkand şehrinde de yüksek

562 Munshi, s.126. 563 Vambery, s.165. 564

Munshi, s.131; Atmaca, Orta Asya’dan Esintiler: Fotoğraf Albümü, s.53; Adler, s.223; Mehmet Doğan, Türkistan

Türkiye: Türk Kimliğinin Coğrafyaları, Ankara: Yazar Yayınları, s.164-165.

565

Dobson, s.257.

566 Zarcone, Yasak Kent Buhara, s.137. 567

suçluların idam edildiği bir idam taşı mevcuttu.568

Cezaevi genelde şehirlerin girişlerinde bulunuyor ve aynı görevli hem cezaevi hem de kapı girişinden sorumlu bulunuyordu. Buhara’da cezaevi kentin ortasında, emirin sarayı olan arkın bulunduğu büyük hisarın içinde bir tepe üzerine inşa edilmişti. Giriş kısmının mahzenlerindeki odaların tepesi kubbeli olur tepesinde ve kenarlarında, hava ve ışık delikleri bulunurdu. Bu odalarda hafif cezalar alan kişiler birkaç günlüğüne hapsedilir, hafif hasır minderlerde dinlenip rahatça gezinebilirlerdi. Hafif suçluların yattığı yerde çok sayıda insan bulunurdu.

Bazı odalarda ağır suç işleyenler kalırdı. Her yerde yüzeyde ve duvarlarda; kollar, ayaklar, boyun için, sıkı şekilde kirişlere tutturulmuş prangalar vardı. Bu suçlular daima bağlı halde olur ve aynı odada sadece çok az sayıda mahkûm kalırdı.569 Odalarda havanın ve ışığın girmesi için çok az delik vardı.570 Ağır suçluların bir kısmının yattığı hücreler ise bir kuyu şeklindeydi. Mahkûmlar aşağıya iple indirilir ve yemekler aynı şekilde verilirdi.571 Suçlulara yemek olarak ince bir dilim ekmek ve kabaktan yapılmış su kapları ile biraz su verilirdi. Dobson mahkûmların çok aç olduklarından dolayı etrafta kötü bir koku olduğunu yazmıştır. Seyyah mahkûmların bu durumuna dayanamayıp onlara dışarıdan bir miktar yiyecek getirmiştir ve cezaevinden çıktıktan sonra bir süre kendine gelememiştir.572

Suçlular ve mülteciler ağır cezalardan kaçmak için genelde Pamir vadilerine sığınırlardı.573 Buhara’da cezalar ayrım yapılmadan uygulanıyordu. Munşi hukuk kurallarının herkes için aynı olduğuna eserinde dikkat çekmiştir. O, Buhara koşbeginin oğlunun halkın ileri gelenlerinden birinin kızına uygunsuz davrandığı için cezalandırılmasından bahsetmiştir. Han şeriat mahkemesini kurdurmuş ve koşbeğinin oğlunu yargılamış, suçlu bulunan oğul 75 kırbaç yemiş ve sonrasında tüyleri yolunmuş 568 Dobson, s.208. 569 Olufsen, s.336-337. 570 Dobson, s.255. 571 Khanikoff, s.102 572 Dobson, s.255-256. 573 Olufsen, s.12.

bir deveye bindirilmişti.574

Burnes cuma saatinde namaz kılmayan ve sigara içen insanların cezalandırılmasına tanık olmuştu. Seyyah suçluların hepsinin birbirine bağlandığını, tütün kullanırken yakalanan kişinin elinde bir nargile çubuğu bulunduğunu ve polis memuru kalın bir kırbaçla onları cezalandırırken yüksek sesle suçluların “Ey İslam ahalisi, şeriatı ihlal eden bu insanların cezalandırılmalarını görün!” diye bağırdıklarını yazmıştır.575

Verilen cezalar, oldukça acımasızdı. Cezalandırmalarda kalın sopalar kullanılır, sırta ve karına hiç acımadan vurulabilirdi.576 75 darbe para cezasıyla bir tutulabilirdi. Hükümlüyü elleri kolları bağlı, uçan bir tür böceklerle dolu bir odaya kapatmak gibi acımasız cezalar uygulanıyordu. Bu ceza şekli işkencelerde kullanılıyor, bu tür bir işkenceye maruz kalan kişi üç gün hayatta kalabiliyordu.577 Taşkınlık yapan hükümlüyü cezalandırmak için davul tokmağına benzeyen bir topuz kullanıldığı da oluyordu.578

Emir Abdulahad cellâtların sayısını artırmıştır. Şef cellâdı kendi sarayında bulundurarak sadece önemli suçluları ona öldürtmüştür. Şef cellâda aylık 2 pound diğerlerine ise 1,5-2 pound arası para verilirdi.579

Rus işgalinden sonra 1886 tarihinde III. Aleksandır’ın fermanı ile Buhara’da Rusya Siyasi Komiserliği kurulmuştu. Bu komiserlik bu tarihten itibaren Buhara’daki Rusların ve gayrimüslimlerin haklarının korunması, cinayet ve benzeri suçları işleyen Rus vatandaşlarının yargılanması, Rusya ile ihtilafa düşen Buhara vatandaşlarına ceza verme işleri ile de ilgilenmiştir.580

574 Munshi, s.140. 575 Burnes, s.283. 576 Bonvalot, s.164-165. 577 Meyendorf, s.54. 578 Dobson, s.257. 579 Dobson, s.273. 580 Hatunoğlu, s.118.