• Sonuç bulunamadı

DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE KENTLİ AKTİF VATANDAŞLIK

3) Sivil Toplum Kuruluşlarının Çalışmaları: Araştırma sonuçlarına göre bu kuruluşların cinsiyet ve vatandaşlık ile ilgilenme konusunda da

2.2.4. Diğer Bölgelerde Kentli Aktif Vatandaşlık

Gelişmemiş veya az gelişmiş dünya ülkelerinde Avrupa ve Amerika’ya göre çok yavaş ilerleyen bir kentleşme süreci mevcuttur. Bu kentlerde kırsaldan göç

180 faktörü oldukça etkili olmakta ve barınma, sosyal hizmetler gibi beraberinde meydana gelen birçok sorun oluşmaktadır. Yeni kentlinin en önemli özelliği geçimini sağlama konusunda kendi kişisel çözümlerini oluşturan kentlilerin sayısının fazlalığıdır ve barınak sağlama konusunda da gayri resmi (gecekondulaşma) durumlar söz konusudur (Flanagan, 2010: 187). Gecekondu mahalleri diğer dünya kentlerine oranla oldukça fazladır ve bundan dolayı da bu kentlilere hizmet götürmek veya istihdam yaratmak konusunda planlamalar yapmak veya politika geliştirmek oldukça zordur. Bu imkânsızlıklar gecekondulaşmanın yaygın olduğu bölgelerde aşırı kalabalıklaşma, suç oranlarında artma ve daha fazla eşitsizlik anlamına gelmektedir. Bu sorunlar bir bakıma kentselden kırsala doğru geri dönüşün de habercisidir (Tacoli, 1998: 154). Bu durum, kentlerde nüfus yoğunluğunun diğer gelişmiş ülkelere göre daha az olması anlamına gelmektedir.

Artık insanlar kent yaşamının bu olumsuzluklarından dolayı tekrar maliyet düşüklüğünü de dikkate alarak özel alanlarına çekilmeye başlamaktadır. Bu geri çekilmenin yanında toprak satın alma ve yapılanmaya uygun konutlar inşa etmek için yeterli güçleri olmayan bu yeni kentliler hem kırsaldan kalma yaşam tarzlarını bu bölgelerde gerçekleştirerek hem de az ekonomik kazanımla hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Bunun yanında Türkiye’de olduğu gibi bu tür kentlerde gerçekleştirilen kentsel dönüşüm projeleri, bu tür mekânların tahliyesi konusunda birçok sorunun habercisidir. Çünkü her ne kadar gayri resmi olarak yerleşimler gerçekleşse de, kentli bu alanları zamanla sahiplenmiş ve uzun yıllar süren çabalar sonucu süreklilik gösteren bir düzen kurmuştur. Günümüzde bu projelerden dolayı ortaya çıkan protestolara sık sık rastlamaktayız.

Bu tür projelerin günümüzde oldukça yaygın olmasındaki asıl sebep bu tür mekânların yönetilebilirliği konusundaki zorluklardır. Bilindiği üzere bu tür kentlerde merkezi hükümetlerin bu mekânlara hizmet götürmesi oldukça zor olduğundan, kent çeperinde ama kentle ilgisi olmayan bu alanların kentin dokusuna uygun hâle getirilmesi çabası sürekli dikkat çekmektedir. Fakat bu çabalar sosyal reform politikalarından ziyade sert sosyal kontrol önlemlerine, aşırı zorlayıcı polise ve baskıcı siyasi otoriteye yol açmaktadır. Bu bir bakıma hükümetin hizmet sunarak desteklediği kentlilerle dezavantajlı konuma düşen bu kentliler arasında siyasi çatışmaların da habercisidir (Gottdiener & Hutchison, 2010: 318). Kent nüfusunun bu tür ülkelerde sürekli arttığını da dikkate aldığımızda bu tür çatışmaların sürekliliği rahatsız edici bir durumdur. Yoksulluk sınırı altında geliri olan ve varoşlarda yaşayan

181 kentliler zamanla refah düzeylerinin yükseltilmesi konusundaki taleplerini giderek daha ses getiren bir şekilde ifade edeceklerdir. Bundan dolayı kentsel büyümeyi yönetme konusunda gerçekleştirilecek politikaların gelecekte karşılaşılacak bu tür büyük problemleri dikkate alması önem arz etmektedir.

Kentsel sorunlar, kentli vatandaşların sosyal, sivil ve siyasi eylemlerinde önemli ölçüde etki yaptığı gerçeğinden yola çıkarak az gelişmiş bu ülke kentlerinde yapılan çalışmalar önemli sonuçlar ortaya koymaktadır: Gelişmemiş veya az gelişmiş ülke kentlerinde dikkat çeken önemli hususlardan biri küresel meselelerle sık sık karşı karşıya kalma sonucu bunalımların yaygın olmasıdır. Kendine, çevresine ve kente yabancılaşmış kentliler devamlı suretle kaygılarıyla, bunalımlarıyla ilgilenmenin yollarını aramaktadır. Avusturalya ve Endonezya’da gençler üzerine yapılan bir çalışmada (Schultz ve ark., 2009) bu tür kaygılarla meşgul olmak zorunda kalan gençler için bir “Küresel Bağlantı Programı” gerçekleştirilmiştir. Bu programa katılan gençlerin bilgi, beceri, özgüven ve arkadaşlık kurma fırsatları sunarak kalıp yargıları ve umutsuzluk duygusunu kırmalarına yardımcı olmak hedeflendi. Bu program bir sivil hareket olarak değerlendirilebilir. Bu program sayesinde hem yerel hem de uluslararası olarak olumlu sosyal değişim için harekete geçmeye motive olduklarını bildiren gençler, kendileriyle ilgili konulara cevap vermek veya aktif katılım sağlamak konusunda özgüven elde etme becerisi göstermektedir. Bu çalışma kentin fiziksel ve nüfus yoğunluğu içinde çeşitli sorunlarla karşılaşan kentli vatandaşlar için bir araç niteliği taşıyan sivil toplum kuruluşlarının varlığını ve önemini vurgulamaktadır (Schultz ve ark., 2009: 1032).

Sivil toplum kuruluşları üzerine yapılan bir diğer çalışma (Qayum ve ark., 2012) ise kaynakları kısıtlı bu kuruluşların etkinliğini analiz etme üzerinedir. Yeteriz sosyal statüler, yoksulluk ve sosyal engeller baskı grubu olarak bu kuruluşların etkilerini sınırlı tutmaktadır. Aile ve sosyal destek eksikliği katılıma psikolojik engel teşkil etmektedir. dinî grupların bu tür kuruluşlara olumsuz bakış açıları da katılımı etkileyen faktörlerden kabul edilmektedir. Kaynak tahsisi, yerel faaliyetler ve adalet dağıtımı konusunda eşitsizlikler de sivil toplum kuruluşlarının etkinlik çemberini daraltmaktadır. Fakat ortaya çıkan en önemli sonuç, bütün olumsuzluklara rağmen bu tür kuruluşların aktif katılımı özellikle yerel düzeyde teşvik ettiği üzerinedir (Qayum ve ark., 2012: ix-x).

Okullarda verilen aktif vatandaşlık eğitimleri ile ilgili Yeni Zelanda’da yapılan bir çalışmada (Wood, 2012) ise öğrencilerin yerel düzeyde aldıkları aktif

182 katılım deneyimlerinin küresel topluluklara katılım konusunda da etkili olduğunu rapor etmektedir. Öğretmenler ve öğrencilerin aktif vatandaşlık konusunda algıları ve yaptıkları uygulamaların da araştırıldığı bu çalışmaya göre, aktif vatandaşlık algısını anlamak, vatandaşlık eğitimi konusunda daha ayrıntılı bir bakış açısı geliştirmek anlamına gelmektedir (Wood, 2012: 77). Küreselleşen dünyada daha kozmopolit bir aktif vatandaşlık özellikleri çağrısı ışığında, vatandaşlık sorumluluğunun doğasını ve coğrafyalarını anlamak giderek önem kazanmaktadır (Massey, 2016). Eğer Massey’in önerdiği gibi, sorumluluk kimliğin kurulduğu ilişkilerden kaynaklanıyorsa, öğretmenlerin bireysel ve toplu kimliklerinin vatandaşlık inançlarını ve uygulamalarını nasıl bilgilendirdiğini incelemek büyük önem taşır (Wood, 2012: 79).

Azınlık gruplar üzerine Avusturalya’da yapılan bir çalışmaya göre (Peucker ve ark., 2014), ulusal ortalamaya göre düşük performans gösteren bu grupların aktif katılım konusunda eksiklikleri değişik nedenlere bağlanabilir. Gelir düzeyi, meslek tipi, işsizlik, ev sahipliği bu nedenler arasında sayılmaktadır. Bu durum diğer gelişmiş ülkelerdeki azınlık gruplar için de geçerlidir. Bu nedenler aidiyet duygusu ve vatandaşlık performansı konusunda olumsuz sonuçlar doğurur. Böylece özellikle sivil ve siyasi katılımı kolaylaştıran kaynaklara ulaşım sınırlı hâle gelmektedir (Peucker ve ark., 2014: 297-298).

Az gelişmiş ülkelerde yerel düzeyde aktif katılım genellikle düşük düzeydedir. Zaman, para ve toplumsal beceriler kentlinin toplumla etkileşimde bulunma ve topluma katkıda bulunma kapasitesini büyük ölçüde etkilemektedir.

Toplumla duygusal bağlantının güçlenmesinde etkili olan bu kapasite aktif vatandaşlığın önemli ateşleyicileri olarak kabul edilmektedir. Yüksek işsizlik oranları ve düşük gelir katılımı sınırlandırmakta ve böylece aidiyet duygusu azalmaktadır.

Özellikle Schultz ve ark.’nın (2009) yaptığı araştırma, sivil toplum kuruluşlarının düşük gelirli kentlileri bir araya getirerek seslerini duyurması gerekliliğini vurgulamaktadır. Bunun için eğitim programlarının sıklıkla yapılması gerekmektedir.

Özellikle eğitim müfredatlarına eklenerek okullarda verilen eğitimlerin öncelikle gençlerin bu konuda hassas olmasına yardım edebilmektedir. Ucuz iş gücü ve düşük maliyet sayesinde küresel ekonomilerin yatırım alanları olarak dikkat çeken gelişmemiş veya az gelişmiş ülke kentlerinin küresel güçlere sunduğu hizmetler yanında kentliler için gerekli politikalar sergilemesi gerekliliği hep gündemdedir.

183 2.3.TÜRKİYE’DE KENTLİ AKTİF VATANDAŞLIK GÖRÜNÜMLERİ