• Sonuç bulunamadı

Pro bono: Özellikle ücretsiz hukuki destek ve klinik hizmetlerinde kullanılmaktadır. Bu gönüllülerin kendi profesyonel mesleklerini sivil

92 toplum kuruluşları veya bireylere ücretsiz olarak sunmakta oldukları bir faaliyet türüdür. Devlet mekanizmaları içinde aksayan işlerin düzene sokulmasında oldukça etkili olan bu gönüllülük ABD’de yaygın durumdadır.

Genel olarak bakıldığında bu gönüllük uygulama alanları örgütlü veya örgütsüz olarak faaliyet gösterebilmektedir. Örgütlü gönüllülük genellikle kar amacı gütmeyen yapılar ile kamu ve özel sektör tarafından sistematik ve düzenli olarak yapılan faaliyetlerdir. Bu gönüllülük uygulama alanlarının sivil toplum kuruluşlarına üyeliklerle giderek daha güçlü olmaya başladığı bilinmektedir. Bu kuruluşlar sayesinde daha örgütlü mekanizmalar gerçekleşebilmektedir ve kariyer yapma ve profesyonellik kazanma konusunda önemli bir araç olarak dikkat çekmektedir.

Örgütsüz olan ise kişilerin aileleriyle, arkadaşlarıyla, komşularıyla ya da tanımadığı kişilerle beraber yaptıkları, gündelik işlerden acil yardım gerektiren afet durumlarına kadar birçok alanı kapsayan bir gönüllülük modelidir.

Devletin yanında yönetişimle birlikte sosyal hizmetler ve sosyal yardımlar alanında özel sektör, sivil toplum, akrabalık ya da akrabalık benzeri yapıların gönüllülük şeklinde aktörlerin gücüne ihtiyaç duyulmaktadır. Modernlik, bilgi toplumu olarak bizlerin sorunlarını ortadan kaldırmak yerine daha da artırdığı bir gerçektir. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, suçlarda artış, çevresel dengenin bozulması, yoksulluğun artması sivil inisiyatiflere ihtiyacı gündeme getirmektedir.

Sekülerleşmenin baskın olduğu bu toplum tipinde insanların bir arada yaşaması gereği olarak değişik toplumsal meselelerde farklı düşüncelerin oluşması ve gönüllü olarak toplumsal hususlara yaklaşılması ve çözüm aranması önemli bir gelişmedir.

Birey kendini ifade etmek, toplumsal ihtiyaçları karşılamak ve yıkıcı sorunlara çözümlerde katkıda bulunmak için gönüllülük esaslı faaliyetlerde artış gözlenmektedir. Bir başka deyişle dinin gündelik yaşamdan uzaklaşması ve bireyin kendini farklı yollardan tatmin etme arayışında olması bu durumun önemini daha da artırmaktadır (Şentürk ve ark., 2016: 15).

Sonuç olarak gönüllü olmakla vatandaşlık davranışları arasındaki ilişkiyi şöyle özetleyebiliriz: Gönüllü olarak yapılan işlerde kazanılan tecrübe, bilgi ve beceriyi artırabilmektedir ve gelecekte istihdam yaratılmasına katkıda bulunmaktadır. Gönüllü olarak toplumsal faaliyetlere katılmak yüksek refah düzeyi anlamına gelmektedir ve yüksek refah düzeyi de uyum, anti sosyal davranışlar ve aşırılık gibi olumsuz durumları azaltır. Gönüllü katılım gelişim ve değişim için

93 güçlendirici bir tecrübe anlamına gelmektedir. Mahalle düzeyinde faaliyetler hizmetlerin yerel düzeyde daha etkili olmasını sağlamaktadır. Gönüllü faaliyetler sivil katılımı ve devamında da yönetişime katılım anlamına gelmektedir;

vatandaşların politika oluşturma süreçlerine dâhil edilmesi, etkin ve verimli hizmetlere yol açmaktadır. Son olarak ve en önemlisi de gönüllülüğün tam vatandaşlığın sağlanmasına yönelik bir adımı temsil etmesidir.

1.3.4.2. Sorumluluk

Gönüllülükte olduğu gibi sorumluluk da aktif vatandaş olmanın önemli unsurlarından biridir. Bugün devlet politikalarında veya siyasi partilerin seçim vaatlerinde çoğunlukla, kişisel sorumluluklara dayalı güçlü aile ve toplum yapısı üzerine vurgulamalar dikkatimizi çekmektedir. Seçim ve katılımın farklı bir boyutu olarak düşünebileceğimiz sorumluluk alma eylemi belli siyasi, ekonomik veya sosyal hizmetlerin geliştirilmesinde ve daha verimli çalışmasında fayda sağlayacak bir model olarak sorumluluk alma, birçok devlet politikasında destek görmekte ve teşvik edilmektedir. Vatandaşın bir şeyin parçası olabilme veya sorumlu toplum anlayışını savunan bireyleri olması yönünde bilgilendirilmesi bu tür süreçlerin daha verimli işlemesiyle ilgilidir.

Sorumluluk faaliyeti devlet tarafından desteklenen bir olgu olarak da değerlendirilmektedir. Özellikle 20.yy. sonlarında ortaya çıkan seçim hakkı, sorumluluk alma ve politikaların aktif hâle getirilmesi gibi unsurları aktif vatandaşlık zaferi olarak görmek yerine farklı bir pencereden bakıldığında politika üreticilerin bir icadı ve çözüm yolu olarak da değerlendirmek mümkündür. Sorumlulukların paylaştırılmasıyla yeni bir strateji olarak siyasi erkin gücünü devam ettirmesi sağlanabilmektedir. Bundan dolayı da aktif vatandaşlık ve sorumluluk paylaşımı refah devleti dönüşümleri esnasında tansiyonları azaltmak için kullanılan araçlar olarak değerlendirilebilmektedir. Bu durum her ne şekilde olursa olsun iki taraf açısından da (siyasi erkler ve vatandaşlar) olumlu sonuçlar doğurabilecek bir özellik gösterebilmektedir. Düşük bütçelerle yüksek kalite hizmet sunmak, toplulukların sosyal kontrol yönetimi sağlamak için sorumluluk geliştirmesiyle suçla ilgili pozitif tepkiler veya artan sağlık maliyetlerini azaltmak için sağlıklı yaşam tarzının özendirilmesi aktif vatandaşlığın en önemli görevleri ve sonuçları olarak görülmektedir. Vatandaşların dâhil olma istekleri artık bir görev olarak yeniden

94 modellenmektedir. Hakları artırmak için özel olan konuların kamuya mal edilmesi ile ilgili sosyal hareketler politikayı dönüştürmekte ve gücü artırmaktayken, şimdi bu özel konular devlet kontrolü altındadır (Newman & Tonkens, 2011: 10).

Vatandaşlık otomatik bir hak değildir; sorumlulukların yerine getirilmesiyle kazanılır. Bu nedenle vatandaşlığa dâhil olmak kişisel bir sorumluluktur. Kişisel sorumluluk bir ideolojiden daha fazlasıdır. Vatandaşlık rejimleri açısından düşünüldüğünde (Tonkens, 2012: 216) devlet destekli politikalar yerine kendi risklerini yönetmeye dayalı bir faaliyetin parçası olarak dikkat çekmektedir. Böylece refah düzeyini artırmaya yönelik değişiklikler artar ve sağlık, eğitim ve ekonomik konularda devlet desteği düşük düzeylere inmektedir. Böylece sınıf farklılıklarını dikkate almayan, risklerin daha çok paylaşıldığı bir ortam ortaya çıkmaktadır. Bunun topluma tam katılım için sosyal ve ekonomik engelleri ortadan kaldırmak gibi önemli bir faydası vardır. Fırsatlar sürekli olarak haklarla değiştirilir, bu nedenle bu vatandaşlık kavramının şartlılığı artar. Vatandaşların sorumluluklarını yerine getirebilmeleri için verilen hak ve fırsatlar vatandaşlığın en önemli meselesi olarak gösterilmektedir (Hale ve ark., 2004: 175).

Kişisel sorumluluktan daha ötesi olan herkesin sorumluluğu olgusu faaliyete geçtiğinde ise iyi toplumun üyesi olarak iyi insanın ortak iyiliğe katkıda bulunması kaçınılmaz olur. Her ne kadar sorumluluk alan bireylerin katkıları farklılaşsa da bir muafiyet söz konusu değildir. Birinin yeteneklerinin en iyisine karşı sorumluluk almak geçerliyse, kesinlikle hiç kimse yeteneklerine uygun olarak ortak faydaya katkıda bulunmaktan muaf değildir. Herkesin sorumluluk alması, saygıyla davranılması gerektiği anlamına gelir. Böylelikle sosyalleşme veya sosyal sermayeye katkıda bulunma söz konusu olur. Ayrıca haklara ulaşımda ve amaçlarını gerçekleştirmede bireylere fırsat sunar (Etzioni, 2000: 30-31). Bunun tam aksi olarak sorumluluktan kaçma duygusu düşünüldüğünde ise:

İstenmeyen gerçeklerden kaçma, kamusal görevlerden kaytarma ve yaşamın bütün anlamını en temel toplumsal grup olan ailede, hatta daha yalıtılmış ve benmerkezci bireyde arama eğilimi. Aslında tümüyle başlangıç niteliği taşıyan bir şeye sonmuş muamelesi yapılıyordu. Bir sohbette şu sözleri hatırlıyorum: “Boston sana ağır vergilerden ve yanlış idareden başka bir şey vermez. Evlendiğin zaman bir banliyöye git, orada evini yap, taşra kulübüne üye ol ve kulübünden, evinden ve çocuklarından başka bir şey düşünme.” (Mumford, 2007: 603)

Buradan hareketle sorumluluktan kaçmak yerine refah düzeyini yükseltmek adına kişisel sorumluluklardan başlanarak herkesin sorumluluk aldığı faaliyetlerde

95 bulunmak gerekliliği vardır. Burada sorumluluk tiplerinden bahsetmek yerinde olacaktır (Newman & Tonkens, 2011: 181):

1) Ekonomik sorumluluk: Bir devleti üyesi olarak vatandaşların tasarruflu