• Sonuç bulunamadı

Tarih boyunca denizcilik Ülgünlüler'in en çok uğraştıkları mesleklerden biri olmuştur. Deniz şehre ekonomik bakımından rahatlık getirmiş ve şehri Akdeniz bölgesinde hep önemli kılmıştır. İçerideki korsan eylemlerinin yanı sıra, Ülgünlüler'e tecrübeli denizciler oldukları için bütün Akdeniz'de saygı gösteriliyordu. İskenderiye'deki Fransız konsolosu Hecquard'ın yazdığı gibi "Ülgünlü" ismine bütün Rumeli'de saygı duyuluyor ve sultanlar onları kendi filolarında görmek istiyorlardı.336

332 HR-DADU, Lett. Lev. XXXII, 59.

333 Giovani Petro Contarini, Historia delle cose successe dal principio della guerra mossa da Selim

Ottomano a’ Venetiani, Venetia, 1572, s. 147.

334 İdris Bostan, Adriyatik’te Korsanlık: Osmanlılar, Uskoklar, Venedikliler 1575-1620, İstanbul, 2009, s. 41.

335 Uskoklar hakkında bkz. İdris Bostan, Adriyatik’te Osmanlı ve Uskok Mücadelesi, a.g.e., s. 97-112.

78

Ülgün denizcileri deniz harp okulunu bitirmeden kendi pusulalarına ve haritalarına göre hareket ediyorlardı. Kıyıyı iyi tanımaları, muhteşem deniz oryantasyonları ve doğuştan gelen cesaretleri onların başarılarının temel nedenleridir. Gemi reisliliği kurallara göre babadan oğula geçerdi. Genelde gemi reisi geminin sahibi olurdu, ama geminin birden fazla sahibi olunca aralarından en becereklisi ve en yeteneklisi gemi reisi olurdu. Gemi reisi geminin ve denizcilerin başı olurdu. Onun emirleri hiç itiraz edilmeden yerine getirilirdi. Yelken manevraları sıkıntılı olduğu için Ülgün'de gemilerde mürettebatın fazla olması gerekiyordu. Babalar yada yakın akrabalar çocukları yanlarında götürüyor ve onların gelecekte iyi ve tecrübeli birer denizci olmalarını sağlıyordu. Denizde edinilen tecrübe ve tatbikat gelecekteki gemi reisinin kim olacağı konusunda bir fikir verebiliyordu. Kendisinin veya yakın akrabasının gemisi olmayıp gemi reisliği yapan çok az insan oluyordu.337

Kıbrıs savaşından sonraki barış sürecinde Osmanlı İmparatorluğu'nun merkezi otoriteye ait olan yetkileri yerel yönetimler arasında dağıtmasından ve Adriyatik'teki bir çok şehir gibi Ülgün, Perast ve Kotor'un ticaretlerinin serbestleşmesinden sonra denizciliğin ve ticaretin yükselmesi için büyük alanları açıldı. Arnavut limanlarında yerel insanlar ticarette yükseliyordu. Avlonya'da ise yahudiler yükseliyordu. İberya’dan ve güney İtalya'dan o şehre 609 yahudi ailesi göç etmişti.338

Kuzey Venedik Arnavutluku'nda yolcuların ve malların taşıması daha çok yoğunlaşıyor, bunları da en çok Dubrovnikliler ile Perast, Nova, Budva ve Ülgün'den gemiciler yapıyordu. Yabancıların bu aktiviteler içinde olmamaları ve onların küçük gemileriyle kuzey Arnavutluk'un sığ limanlarına girmeleri onlar için çok daha uygundur. Arnavutluk'tan ihracat için tahıl, kereste, deri, tuz, balmumu, yağ, tütün, bitüm, ipek, balık kürkü gibi; ithalat için ise çeşitli kumaşlar, çeşitli el sanatları eserleri, camdan yapılan ürünler, şeker, kahve, narenciye ve kağıt gibi ürünlerin ticareti yapılıyordu.339 1583 senesinin sonbaharında Dubrovnikliler Divân-ı Hümâyûn'dan, Ülgün'den ve Bar'dan yağ ithal edebiliceklerine dair ferman aldılar.340 Arnavutluk'un

337 Mustafa Canka, a.g.e., s. 97.

338 Salomon Rosanes, History of the Jews in the Ottoman Empire--1521-1575, Sofia, 1938, s. 302-3, 383-84

339 Maksut Hadžibrahimović, Pomorstvo i trgovina srednjovjekovnog Ulcinja, Almanah, S. 45-46, Podgorica, 2009, s. 108-111.

79

Drin Körfezi'nde ticaret yoğun bir şekilde yapılmaktaydı, özellikle Rodon Burnu’nda, sonralarında da Draç'ta ve Avlonya'da, yapılmaktaydı. Boyana ve Drin'in haliçlerindeki demirleme yerleri çok pratikti. Ülgün gemileri Boyana'dan İskenderiye'ye kadar kolayca gelebiliyorlardı. Leş yakınlarında Şingin gibi limanlarda gemiler demirleyip mürettebat erzağını yenileyebilirlerdi. Seyyahların yazdıklarına göre burada kuru koyun eti ucuza bulunabilirdi.341 Batılı güçler ile sürekli çatışma halinde olmasının yanında Osmanlı İmparatorluğu onlarla adil bir ekonomik ortaklık sürdürüyordu.

Gravür 9 - Arnavud Iskenderiyesi ve Boyana nehri; Scutari, Giuseppe Rosaccio, Raccolta de'disegni di

tvtte le città, et fortezze di mare, che sono nel viaggio da Venetia a Constantinopoli: et altre vicine: Con aggiunta di alcune isole Principali, Venetia 1574, s.29.

16. ve 17. yüzyıllarda Dubrovnik ve Venedik, Osmanlılar ile ticaret yaparak çok zengin olmuştu. Onlar Osmanlı mallarını Avrupa ülkelerinde satıyorlardı. Hatta bazen kat ve kat yüksek fiyatlara satıyorlardı. Bunun aynısını Avrupa mallarını Osmanlılara satarken de yapıyorlardı. Akdeniz'deki bütün hıristiyan milletinin tahıl kıtlığından acı çektiği zamanlar olmuştu, ama Osmanlı limanlarından tahıl taşıyan gemi filoları

341 Marin Bici, Iskušenja na putu po crnogorskom primorju, Albaniji i Srbiji 1610. godine, Budva, 1985. s. 68.

80

çıkıyordu ve aç olan batılı kıyılarına tahıl götürüyordu. Tahıl ticaretinde elde edilen iş hacmi % 22-25 oranında gerçekleşmişti. Malların deniz yoluyla taşıması daha ucuzdu ve bazı durumlarda daha kolaydı. Dubrovnikliler Arnavutluk mallarını Batılı ülkelere ihraç ediyorlardı, hatta tahılı bazen İspanya'ya dahi ulaştırıyorlardı. Tabi ki bunlar Osmanlı yönetimin haberi olmadan yapılıyordu, çünkü tahıl, tuz ve kereste stratejik hammadelerdi. Tahıl sadece bağbozun yıllarında ihraç ediliyordu, o zaman Ülgünlüler kendi gemileriyle Arnavutluk kıyılarına giderlerdi. Tahıl Dalmaçya'ya, Dubrovnik'e, Kotor'a, Venedik'e ve Marsilya'ya ihraç ediliyordu.342

1508 senesinde, Şubat ayında, Boyana nehrinde tahıl almaya gelen bir gemiye el konulmuş ve kaptanı Türk mahkemesinde geminin hissedarına 300 akçe ödemek zorunda kalmıştı. Çünkü tahılı yükledikleri gemi, hissedarının onayı olmaksızın satılmıştı.343

16. yüzyılda 50'li yılların ortalarından itibaren Akdeniz'de Venedik'in sahip olduğu doğu toprakları için nişastalı gıdanın sağlanmasına en önemli rolü Ülgün deniz merkezi olarak almıştı. Perastlılar ve Budvalılar denizci, Novalılar da yükleyici rollerini almışlardır. Dubrovnik ve diğer yerler için Arnavut tahıllarının taşıyıcısı ve hatta satıcısı Perast'lılar olmuştu.344

Ülgün tüccarları ve korsanları başarıyla o zamanki Akdeniz korsanları arasından öne çıkıyor ve her iki rolü de yapabiliyorlardı. Korsanların genellikle fakir oldukları bilinse de, Ülgün korsanları zengin insanlar olarak sayılıyordu.345

Ülgünlüler Venedik gemilerine hemen saldırmaya başlamışlarsa da, Dubrovnik Hükümeti ile ticaret yapıyorlardı. Ancak 1587'de onların gemilerinden mallarını soymaya başlamışlardı. Aynı yıl, bir Ülgün fırkatesi 25 kişilik mürettebatıyla 3000 dukayı Arnavutluk'ta buğdayın satın alınması için taşıyan bir Dubrovnik fırkatesine el koymuştu. O olayda bir Dubrovnik komiseri öldürülmüş, geminin mürettebatı da zincirlenmişti.346

342 Osmanlı’da ekonomik hayat hakkında detaylı bilgi için bkz. Halil Inalcik, Uluslararası Ticaret: Genel Koşular, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, c. 1, İstanbul, 2001. s. 237-268; Bogumil Hrabak, Izvoz žitarica iz Osmanlijskog carstva u XIV, XV i XVI stoleću, Priština, 1971, s. 144.

343 DACG-IAK, SN, XXV, 317 ve 318.

344 B. Hrabak, a.g.e., s. 272-273.

345 Mustafa Canka, Ulcinj u Osmanskoj Imperiji, Ulcinj, 2012, s. 81.

81

Ülgünlüler’in en önemli soygunları gerçekleştirildiği saha Kuzey Arnavutluk idi. Burdaki limanlar hıristiyanların tahıl, yün ve diğer ürünlerinin en önemli kaynağı idi. Nova'lı korsanlar da daha çok kuzey tarafı ile ilgilenmişlerdi. Venedik ve Dubrovnik'in Ülgün'e dikkati, Nova'ya olan dikkatinden daha az olduğu için Ülgünlüler daha çok gemi inşa ediyordu. Osmanlılar tahıl üretimine ilgilerini çekmişti, çünkü ülkenin nüfüsü gittikçe artıyordu.347

16. yüzyıl başlarında yükleme istasyonlarının oluşumu (Boyana, Şingin, Leş, Şufaday, İstmo iskelelerı) Osmanlı yönetiminin ilk onyıllarında tahıl üretimi, Kuzey'e ihracat istekleri ve uygun fiyatı mümkün kılma girişimlerini göstermektedir.348 Osmanlı-Venedik savaşından sonra (1499-1503) ve veba yıllarının geçmesiyle, 1505'te küçük gemilerin (İsveti Src manastırın yanındaki) pazara gelmeleri tekrar sağlanmıştı. Oradaki büyük pazarda diğer tahıllar gibi darı da ucuza satılıyordu. Ülgün'ün iç bölgesinde, Boyana nehri etrafında darı üretimi yapılıyordu, Osmanlılar darı ile ilgilenmiyordu fakat Adriyatik'in hıristiyan bölgelerinde fakirler darı çorbasıyla geçiniyordu, o yüzden de darının ihracı önemli idi.349 1508 senesinde Boyana nehrinde tahıl almaya gelen bir gemiye el konuldu ve kaptanı Türk mahkemesinde ceza ödemek zorunda kalmıştı, çünkü tahılın yükledikleri gemiye hissedarın onayı olmaksızın yüklemeye yasaklanan yük yüklendi.350

Bir keresinde de, 1523 yılının haziran ayında, bir Ülgünlü kendi gemisini bir Dubrovnikli’ye ve İtalyanlar'a sattığında, geminin buğday yükünün bir defa daha satış için pazara götürülmesini ve yükü indirdikten sonra da gemisinin Venedik'te alıcılara teslim edilmesini istemişti. Çünkü o zaman Boyana'da ve Ülgün'de 50 akçesi bir Dubrovnik dukası ediyordu Venedik'te ise 54 akçe bir Venedik dukası ediyordu ve hesaplama buna göre yapılıyordu.351

347 Olga Zirojević, Ulcinj u prošlosti, Posebna izdanja CANU, k. 64/18, Podgorica, 2009, s. 55.

348 Bogumil Hrabak, Izvoz žitarica iz Osmanlijskog carstva u XIV, XV i XVI stoleću, Priština, 1971, s. 142.

349 Bogumil Hrabak, Bojana kao izvozno područje (XVI-XVIII vek), Glasnik Odjeljenja društvenih

nauka CANU, k. 10, Podgorica, 1996, s. 30-31.

350 Bogumil Hrabak, a.g.m., s. 32.

82

Ülgünlüler 16.yüzyılın 80'li yıllarında ithalatçılara rakip olarak bakamıyordu. Çünkü onlar daha güçlenmişti. O sebepten Boyana'ya girmeye ve Leş ve Draç (Rodon) limanlarına gelmeye çalışanları rahatsız etmiyorlardı.352

83

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

BAR (ANTİBARİ– ANTİVAR)

3.1. OSMANLI DÖNEMİNDEN ÖNCE BAR

Adriyatik kıyı şeridinde Venedik hükümdarlığı sırasında inşa edilmiş Karadağ içerisinde dahi yer alan sıra halinde tahkimli şehirler bulunmaktadır. Bunlardan biri olan Bar şehri şiddetli depremler atlatmış ve yüzyıllar boyunca korunarak günümüze ulaşmıştır. Bar’ın korunmuş yapısı bize farklı tarih süreçlerini anlamada yardım etmektedir. Tarih sürecindeki değişimleri en iyi Venedik zamanında yapılan kilise ve konutların Osmanlı döneminde güçlendendirilmeleri ile ortaya çıkan kültürel ikilem de görünmektedir.353

Bar büyük ihtimalle VII. yüzyılda Slavlar’dan sonra kurulmuş olmasına rağmen, kalelerin Slavlar'ın kaçmasından önce Roman Diokliya (Doclea)'nın mültecilerinin yerleşim yeri olmuş olması muhtemeldir. Birçok kişi adını karşısında yer alan İtalyan kenti Bari'ye bağlamaktadır.354 Erken Ortaçağ’da Bar, Bizans theması355 Draç’a aitti ve 989'da Bulgar Kral Samuil tarafından ele geçirildi. 11. yüzyılın ortalarında, 1042’de Rumiya Savaşı’nda Zeta prensi Stefan Voyislav tarafından Bizans ordusu yenilgiye uğratılana kadar Bizans İmparatorluğu hakimiyetindeydi. Sonrasında Zeta toprağı ve Katolik Piskoposluğu’nun merkezi haline geldi. 1183'ten 1360'a kadar Nemanyiç mülkiyetindeydi. Düşman saldırılarından kaçınılan yaklaşık 180 yıllık sakin dönem Ortaçağ Bar’ını güçlü ekonomik ve kültürel patlamayla karşılaştırdı.

Kotor ve Dubrovnik'le yoğun ticaret bağları devam ediyor ve denizciler gemileri ile Flamanya'ya doğru yelken açıyorlardı. Nemanyiç Sırp Devletinin dağılmasından sonra Bar, ilk Balşalar daha sonra Venedikliler, 1423’ten sonra ise Sırp

353 Mitja Guštin, Vesna Bikić, Zrinka Mileusnić, Ottoman times – The Story of Stari Bar,

Montenegro, Koper, 2008, s. 11. (dev. Ottoman times)

354 Macar bilim adamı Lászlo Rásonyi, Bar şehrinin eski isminin “Civitas Avarorum” (Avarların Şehri) olduğunu tespit etmiştir. Kosova yazarlarından Altay Suroy’un yaptığı araştırmanın sonucu Priştine’de çıkan yazıda Suroy şoyle diyordu: “Adriyatik Denizi’nin en kuzeyinde yaşayan Bar Türkleri dillerini (Türkçeyi) ve adetlerini koruyabilmişler ve tarihlerini bilmektedirler. Karagözoğlu adını taşıyan dedelerinin dedesi Bar’i fethederek, Roma’ya gitmek istemiş ama gemileri batmış. (Tufan, Muzaffer: Balkanlar’da Bin Yıllık Türk Kültürü, Tarih Boyunca balkanlardan Kafkaslara Türk Dünyası

Semineri 29-31 mayıs 1995, Bildiriler,İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul, 1996, s. 1-14.

84

despot Stefan Lazareviç tarafından yönetildi.356 Venedikliler şehri 1443'te üçüncü kez fethetti ve 1571 yılında Bar Türk egemenliği altına girdi.