• Sonuç bulunamadı

Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında Anakent (1979-1983)

2.3. Ankara Şehremaneti Kanunu ve Ankara Kentini 1920’lerde ve

2.4.4. Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında Anakent (1979-1983)

4. BYKP’de, anakent konusu “Bölgesel Gelişme ve Yerleşme” başlığı altında ele alınmıştır. Planda, 1930’ların belediye modelinin fonksiyonel olmaktan çıktığı, kentsel alanlara özgü bir yönetim biçimi ve alt yapı örgütlenmesi ihtiyacının belirginleştiği

vurgulanarak anakentlerde etkin, kaynak yaratıcı, tüketiciyi koruyan, kentin biçimlenmesinde söz sahibi olması gereken bu birimlerin temel fonksiyonlarının anakentsel planlama ve örgüt alanı içinde gerçekleştirilen altyapı hizmetleri arasında eşgüdüm sağlanmak olması gerektiği belirtilmiştir (Güler, 1987: 122).

4. BYKP’de, metropoliten alanlarda sürdürülmekte olan ve bir kısmı da tamamlanmış olan nazım plan çalışmalarının, gerek üst ölçeklerle, gerekse belediyelerin yaklaşımlarıyla organik bağlar kuramamış olduğu vurgulanmıştır. Sorunun metropollere özgün bir yönetim sisteminin olmayışından kaynaklandığı bu plan döneminde de belirtilmiştir. 4. BYKP’ye göre, Metropoliten Alan Nazım Plan Büroları yetkilerinin kısıtlı oluşu ve henüz plan üretememiş olmaları sebebiyle, danışma birimleri durumuna düşmüşlerdir. Metropollerdeki sağlıksız ve hızlı gelişmeler de, planların uygulanabilirliğini kısa sürede ortadan kaldırmıştır (Tuzcuoğlu, 2003: 175).

Planda metropoliten alanlarla ilgili olarak yer alan bir başka görüş de aynen şöyledir: “Metropoliten planlama ve teşkilat alanı içerisindeki altyapı hizmetleri arasındaki koordinasyon kurulacak metropoliten yönetim teşkilatlarının fonksiyonu olacaktır”. Metropoliten alanları ilgilendiren bir başka görüş olarakta “büyükşehir belediye yönetiminin kurulması gerçekleştirilecek, belediyelerin ekonomik etkinliklere daha aktif biçimde katılması ve ekonomik araçları kullanma imkânına kavuşturulmasıyla da belediye gelirlerinin artması sağlanacaktır” denilmektedir (DPT, 1979: 295-296).

Ayrıca planda şunlar ifade edilmektedir: “1930'ların belediye modeli, fonksiyonlarını göremez durumdadır. Ayrıca metropoliten alanlara has bir yönetim biçimi ve altyapı organizasyonu ihtiyaç belirginleşmiş; etkin bir yönetime ve kaynak yaratıcı, tüketiciyi koruyan, kentin biçimlenmesinde söz sahibi bir belediye yapısına kavuşulamamıştır. Metropoliten alanlarda, nazım plan çalışmaları gerek üst ölçeklerde, gerek belediyelerin planlama yaklaşımlarıyla organik bağlar kuramamış metropole has bir yönetim teşkilatının yokluğu ise bu konuda başlıca darboğaz olmuştur. İmar ve İskân Bakanlığı'na bağlı bu kamu planlama büroları, yerinde plan yapmakla birlikte, organizasyon yetersizlikleri, yetkilerin kısıtlı oluşu ve henüz plan üretememiş olmaları sebebiyle danışma birimleri durumuna dönüşmüşlerdir. Metropollerdeki sağlıksız ve hızlı gelişmeler, planların uygulanabilirliğini kısa sürede ortadan kaldırmaktadır” (DPT, 1979: 81-82). Bu plan dönemini takiben 1984 yılında Ankara, İstanbul ve İzmir illeri büyükşehir statüsüne girmiş ve 1984 yılında 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin

Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun çıkarılmıştır.

2.5. 1984 Öncesi Dönemde Anakent Yönetimine Dair Akademik Çalışmalar

Bu dönemde gerek bakanlıklar, gerekse diğer kamu kurumları nezdinde (Üniversiteler, TODAİE, vb.), ayrıca meslek örgütleri, STK’lar ve uluslararası örgütler nezdinde akademik çalışmalar yapılmıştır. 1955 yılında Ankara’da, 1. İmar Kongresi düzenlenmiştir (Alada, 2009: 128). 1967’de İstanbul Bölge Kalkınma Kongresi, 1968’de Türkiye Mimarlar Mühendisler Odası Birliği (TMMOB) “1. Milli Fiziki Plan Semineri”, yine 1968’de Türk Belediyecilik Derneği tarafından “Türkiye’de Metropoliten İdareler Semineri” düzenlenmiştir (Erdumlu, 1993: 48).

13 Şubat 1962 tarih ve 6/299 sayılı Kararname ile Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi başlatılmıştır. Araştırma Projesi, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, Devlet Planlama Teşkilatı, Devlet Personel Dairesi, ilgili fakülte, bakanlık ve dairelerin işbirliği içinde yürütülmüş, bir yılda tamamlanmıştır. Proje kapsamında hazırlanan raporun son bölümü yapılması gereken başka araştırmalara ayrılmıştır ve bu araştırmalar arasında yerel yönetimlere ilişkin araştırma önerileri de yer almıştır. Bu öneriler arasında; merkezdeki kuruluşlar ile merkezi hükümet teşkilatının taşra birimleri ve mahalli idareler arasında görev dağıtımı, mahalli idarelerin yetkileri, kaynakları, teşkilatlanması konularının ayrı birer proje olarak ele alınıp incelenmesi gerektiği üzerinde durulmuştur (Tekeli ve Ortaylı, 1978: 235).

Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi (MEHTAP) yayımlandıktan sonra, bu Proje’yi uygulamaya koymak ve önerilen araştırmaları gerçekleştirmek amacıyla 5 Haziran 1964 gün ve 6/3167 sayılı Kararname ile “İdareyi ve İdari Metodları Yeniden Düzenleme Komisyonu” adıyla bir komisyon kurulmuştur (Tekeli ve Ortaylı, 1978: 235). Komisyon, belediyelerde her nüfus sayımında değişebilecek bir sınıflandırma öngörmekte ve bu sınıflandırmaya göre uygulanabilecek yaklaşımları farklılaştırmaktadır. Belediyeler; a.) büyükşehirler, b.) şehirler, c.) kasabalar olarak sınıflandırılmakta; büyükşehir belediyeleri için, bölge planlama ve şehircilik; şehirler için, imar plancılığı; kasabalar için ise toplum kalkınması yaklaşımlarının uygulanması önerilmektedir (Tekeli ve Ortaylı, 1978: 237).

İstanbul Kalkınma Derneği, 1967 yılında, İstanbul anakentinin türlü yönetim ve planlama sorunlarını, pek çok kamusal ve özel kuruluuş temsilcilerinin katıldığı bir

kongrede, İstanbul Bölge Kalkındırma Kongresi’nde tartışmaya açmıştır (Keleş, 2012a: 504).

1968 Kasım ve 1969 Mart ayları içinde İçişleri Bakanlığı marifetiyle metropoliten alan araştırmaları İstanbul ve İzmir için yapılmıştır. Bu iller için metropoliten karakterde “Belediye ve Köyler Birliği” kurulmasının önemi üzerinde durulmuştur (Tüten, 1969: 48). 1969 yılında Ankara’da Türk Belediyecilik Derneği tarafından Türkiye’de Metropoliten İdareler isimli bir toplantı düzenlenmiştir

1970’lere gelindiğinde metropoliten kentsel alanlar yerine “büyükşehir bütünü” teriminin kullanılmaya başlandığı görülmektedir. Örneğin, Mübeccel B. Kıray ilk baskısını 1972’de yayımladığı, ‘Örgütleşemeyen Kent: İzmir’ isimli araştırmasında “İzmir büyük kent bütünü” terimini (Kıray, 1998: 61) kullanmaktaydı. Daha önemlisi, Kıray’ın ilk baskısı 1975 yılında İTÜ Mimarlık Fakültesi Şehircilik Enstitüsü Dergisi’nde yayımlanan makalesi “Metropoliten Kent Olgusu” başlığını taşımaktadır (Özgür, 2008b: 130).

Bu döneme yönelik olarak metropoliten alan yönetimi konusunda yapılan diğer akademik çalışmaların bazıları şunlardır:

1972’de İmar ve İskân Bakanlığı (İİB) ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) İzmir’de ortaklaşa “Kent ve Büyük Kent Semineri” düzenlemişlerdir (Erdumlu, 1993: 48). 1972’de Ankara’da “İl Mahalli İdareler Planlaması Semineri” (İLMİP) düzenlenmiştir (Alada, 1990: 134).

1973’te İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından “Cumhuriyet’in 50. Yılında İstanbul’ un İdari Sorunları Semineri” düzenlenmiştir. Seminer’de İstanbul için özel yönetim modelinin geliştirilmesi gerektiği, ilçelerin de hem yetki hem de olanak yönünden geliştirilmesi gerektiği gibi çözüm önerileri sunulmuştur (Geray, 2001: 41).

1974’te İmar İskân Bakanlığı (İİB Büyük İstanbul Nazım Plan Bürosu) ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ortaklaşa “Büyük İstanbul Bölgesi Kent İşletmesi Sorunları Uluslararası Semineri” düzenlemişlerdir.

1975’te İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehircilik Enstitüsü “2000 Yılında İstanbul” Danışma Kurulu Toplantısı düzenlenmiştir (Erdumlu, 1993: 48). 24-26 Nisan 1975 tarihleri arasında İmar ve İskân Bakanlığı Büyük İstanbul Nazım Bürosu tarafından İstanbul’da “Geçit Dönemi Stratejileri” konulu toplantı düzenlenmiştir. Toplantı da, İstanbul Anakenti’ne ilişkin kentleşme siyasaları önerileri arasında; çeşitli hizmet ve çalışmaları yürütecek ve uygulayacak bölgesel otoritelerin

tesis esilmesi (pis su, kirlenme, kontrol vb. gibi) ve buna ilişkin kuruluşların metropol alandaki tüm kentsel ve öbür kamusal hizmetlerin yürütülmesinden sorumlu tek bir “Metropoliten Otorite”de (anakentsel) yönetimde toplanarak yönetim ve organizasyon bütünlüğünün sağlanması görüşüne yer verilmiştir (Geray, 2001: 42).

Türk İdareciler Derneği (TİD), 1976 yılında başlamış olduğu Belediyecilik Araştırma Projesini, çok sayıda uzmanın katılmasıyla 1982 yılında bitirmiştir. Bu çalışma, “Türk Belediyeciliğinin Evrimi (1979)”, “Belediye İşlevlerine Nicel Bir Yaklaşım (1981)”, “Yeni Bir Belediyeciliğe Doğru (1982)” isimli üç ciltlik kitap serisi şekline yayınlanmıştır (Keleş, 2012a: 504).

1977’de Mülkiyeliler Birliği tarafından “Büyük Kent Belediyeleri ve Sorunları Sempozyumu” düzenlenmiştir.

1978’de İmar ve İskân Bakanlığı (İİB) ve Devlet Güzel Sanatlar Akademisi- İstanbul-Mimarlık (DGSA) birlikte “Türkiye’de Metropoliten Alan Planlaması Deneyimleri ve Sorunları Çalışması” düzenlemiştir.

1978’de Marmara Belediyeler Birliği tarafından “Yeni Belediyecilik Anlayışı ve Uygulamaları Sempozyumu” düzenlenmiştir.

1981’de Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) tarafından, Türkiye 1. Şehircilik Kongresi düzenlenmiştir.

1981’de Siyasi ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (SİSAV) tarafından, “İstanbul Sempozyumu” düzenlenmiştir. 1982 tarihli çalışmasında Erdumlu Türkiye’de metropoliten yönetim sorunlarına değinmiştir. Bu dönemde bazı akademisyenler tarafından anakent yönetimine ilişkin eserler akademi dünyasına kazandırılmıştır. Bunlardan bazıları; Türkcan’ın editörlüğünde (1978), Tekeli ve Ortaylı’nın kaleme aldığı “Türkiye’de Belediyeciliğin Evrimi”, Eke (1982) tarafından kaleme alınan, “Anakent Yönetimi ve Yönetimlerarası İlişkiler”, İsbir tarafından kaleme alınan “Kentleşme Metropolitan Alan Ve Yönetimi” ve Göymen (1983) editörlüğünde yayımlanmış olan “Bir Yerel Yönetim Öyküsü_1977-80 Ankara Belediyesi Deneyimi”’ adlı eserlerdir.

1983’te Marmara ve Boğazları Belediyeler Birliği ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ortaklaşa İstanbul’ da “Büyükşehir Yönetim Semineri” düzenlemişlerdir (Erdumlu, 1993: 49).

2.6. 1984 Öncesi Dönemde Anakent Yönetimine Dair (1970’lerdeki) Kanun Taslakları

Ülkemizde kentleşme büyük kentlerin daha da büyümesi biçiminde gelişmektedir. 1950’lerden sonra yoğunlaşma özellikle nüfusu 50.000’den yukarı kentlerde görülmektedir. Gerçekten de kentli nüfusun yarısından çoğu bu kentlerde yaşamakta, bunun yarısından çoğu da üç büyük kentte yerleşmiş bulunmaktadır. Büyük kentler, bölgelerinin olduğu gibi ülkenin de ekonomik, kültürel, siyasal ve ticari merkezleridir. Özellikle üç büyük kente doğru olan göçler, öteden beri süregelen sorunları büyük boyutlara ulaştırmıştır (Eke, 1982: 169).

Mevcut yönetsel süreçlerin yetersizliklerinden doğan sorunlarla anakent yönetimi kurma gerekçelerini eş değerli olarak nitelemek her zaman doğru değildir. Şöyle ki, bir büyük kentte örneğin kaynak yetersizliğinden dolayı bir hizmetin istenilen düzeyde yapılamaması orada anakentsel yönetim kurmak için bir gerekçe olamaz. Kaynak arttırılarak, örgüt yapısında değişiklik yaparak sorun çözülebilir. Oysa anakent yönetimi farklı gerekçelere dayanır. Anakent, çevresi ile toplumsal ve ekonomik açıdan organik bütünlük gösteren kent demektir. Dolayısıyla, yönetsel süreçlerde, başta planlama olmak üzere yönlendirici ve düzenleyici yetkilerde, hizmetlerde aynı bütünlüğü sağlamak, anakent içindeki hizmet ve kaynak dengesizliği ile yönetimler arası eşgüdümsüzlüğü ve kopukluğu gidermek gerekir (Eke, 1982: 169).

Büyükkent yönetimlerinin bilinen yetersizlikleri, değişik çevreleri çözümler geliştirmeye yöneltmiştir (Eke, 1982: 169). Kimi öneriler ise tasarılara kadar yansımış fakat kanunlaşamamıştır.

Aşağıda bu konuda hazırlanan tasarılar ile bir kanun teklifinin değerlendirilmesi yapılacaktır.