• Sonuç bulunamadı

İslâm öncesinde Araplar ile Bizans arasında çeşitli ilişkiler gerçekleşmiştir.

Özellikle Arap yarımadası üzerinde nüfuz mücadelesi veren Bizans ve Sâsânî im-paratorlukları için Araplar ayrı bir önem taşımaktaydı. Bu dönemde bazı Arap kabileleri Bizans’ın etkisiyle Hıristiyanlığı kabul edip bu imparatorluğun yanın-da yer alırken bazı Arap kabileleri de Sâsânîler safınyanın-da yer almaktaydı. Meselâ, İslâm’ın hemen öncesinde iki imparatorluk arasında tampon vazifesi gören dev-letçiklerden Gassânîler Bizans’ın, Hireliler (Lahmîler) ise Sâsânîler’in vassalı idi.

Tenûhîler, Selîhîler ve Kindeliler’in yanısıra Cüzâm, Kelb ve Tağlib gibi Hıristiyan Arap kabileleri de Bizans’ın müttefiki idiler. Bizans imparatorluğu dönemin diğer önemli gücü olan Sâsânî imparatorluğu ile mücadelesinde çeşitli Hıristiyan Arap kabilelerinden destek almaktaydı. Meşhur şairlerden Kinde’li İmruü’l-Kays, Benî Bekir b. Vâil’e mensup Amr b. Kami’e, Kuss b. Sâide el-İyâdî ve Hassân b. Sâbit Bizans çevrelerinde dostluk kurdular. Hz. Peygamber’in büyük dedesi Hâşim b.

Abdümenâf Suriye’ye gidip Bizans imparatoru ile görüşmüş ve ondan Mekkeli ta-cirlerin emniyet içerisinde bölgeye gelerek ticaret yapabileceklerine dair bir belge almıştır. Böylece Mekke ticareti dışa açılmıştır. Hâşim b. Abdümenâf ve kardeşleri İran, Habeşistan ve Yemen hükümdarlarından da benzeri imtiyazlar elde ettiler.

Kur’ân-ı Kerim’de Kureyş sûresinde geçen îlâf terimiyle bu antlaşmalar kastedil-mektedir. Hz. Muhammed’in peygamberlikten önce Bizans hâkimiyetindeki Su-riye bölgesine ticari seyahatler yaptığı bilinmektedir. Kureyş’in milâdî 605 yılında gerçekleştirdiği ve o sırada 35 yaşında bulunan Hz. Muhammed’in de katıldığı Kâbe tamiri için Kızıldeniz’de Şu’aybe limanında karaya oturan bir Bizans gemi-sinin keresteleri kullanılmış ve gemide bulunan usta Bâkûm er-Rûmî, Kâbe’nin tamirinde istihdam edilmiştir (Geniş bilgi için bk. Avcı (2003), s. 23-35).

Hz. Peygamber ve Dört Halife döneminden itibaren Emevîler, Abbâsîler, Endülüs Emevîleri, Fâtımîler, Selçuklular, Eyyûbîler, Memlükler ve son olarak 1453’te İstanbul’u fethedip Bizans’ın varlığına son veren Osmanlılar’ın ve bu arada kurulan diğer Müslüman devlet ve hânedanların da Bizans’la siyasî, askerî, ekono-mik, dinî ve sosyo-kültürel münasebetleri olmuştur.

İslâm’ın VII. yüzyılda Arap yarımadasında doğuşundan itibaren 1453’te im-paratorluğun yıkılışına kadar dokuz asır gibi uzun bir süre içerisinde Bizans, başlangıçta Müslüman Araplar’a, daha sonra da Selçuklular ve Osmanlılar gibi Müslüman Türkler’e “komşu” ve “öteki” olmuş, bu süreçte gerçekleşen çok yönlü ilişkilere bağlı olarak savaş ve barış iç-içe yaşanmıştır. Yukarıda çizilen genel tablo çerçevesinde bu ünitede genel bir fikir vermek amacıyla Hz. Muhammed, Dört Halife, Emevîler döneminde Bizans’la ilişkiler konu edilmekte ve Abbâsî-Bizans ilişkileri de 10. yüzyılın sonuna kadar anlatılmaktadır.

HZ. MUHAMMED DÖNEMİNDE BİZANS’LA İLİŞKİLER (610 - 632)

Müslümanlarla Bizanslılar arasındaki ilişkilerin başlangıcını İslâm’ın ilk yılları-na kadar götürmek mümkündür. İslâm’ın doğuş yıllarında devam etmekte olan Bizans-Sâsânî savaşlarında Müslümanlar, Ehl-i kitâb oldukları için Bizanslıla-rı, putperest Araplar da Mecûsi (ateşperest) İranlıların tarafını tutmakta idiler.

Bizans’ın Sâsânîler karşısında peşpeşe yenilgiye uğraması Müslümanları üzmekte, buna karşılık müşrikleri şımartmaktaydı. Kur’ân-ı Kerim’de yer alan Bizanslılar an-lamındaki Rûm sûresinin ilk âyetleri bu açıdan oldukça dikkat çekicidir: “Bizanslı-lar (Arap“Bizanslı-ların bulunduğu bölgeye) en yakın yerde yenilgiye uğradı“Bizanslı-lar. Hâlbuki on“Bizanslı-lar bu yenilgilerden sonra üç ilâ dokuz yıl içinde galip geleceklerdir. Eninde sonunda emir

Vassal: Herhangi bir devletin kendisinden daha güçlü diğer bir devletin himayesini kabul edip ona tabi olma durumuna vassallık denilmektedir.

Allah’ındır. O gün müminler de Allah’ın yardımıyla sevineceklerdir” (Rûm 29/1-5).

Gerçekten de öyle olmuş, bir müddet sonra Bizanslılar, Sâsânî devleti karşısında za-ferler kazanmış ve Müslümanlar da bu zafer haberleri üzerine sevinç duymuşlardır.

İlgili âyetlerden Bizans’ın Sâsânîler karşısında Suriye, Filistin ve Mısır’ı kaybettiği 619 yılından önceki yenilgiler ile imparator Heraklios’un 622’de başlattığı ve Sâsânî ordularını 627’de Ninova’da kesin bir yenilgiye uğratması ile sonuçlanan zaferlerin kastedildiği anlaşılmaktadır. (Demirkent, 1998, s. 212)

Hz. Muhammed döneminde Bizans imparatorluğuna yönelik diplomasi faa-liyetleri gerçekleşmiş, bizzat imparator Heraklios’a (610-641) İslâm’a davet mek-tubu gönderildiği gibi, Bizans’a bağlı vali veya vassal devlet yöneticilerine de elçiler ve mektuplar gönderilmiştir. Bu bağlamda Bizans’a yönelik ilk diplomasi faaliyeti 628 yılında gerçekleşmiştir. Mekkelilerle yapılan Hudeybiye barış ant-laşmasından sonra Hz.Peygamber, dönemin ileri gelen diğer bazı devlet başkan-ları ve emirlerinin/valilerinin yanısıra Bizans imparatoru Heraklios’a da İslâm’a davet mektubu gönderdi. Bu sırada Bizanslıların mühürsüz mektuplara itibar etmediklerinin hatırlatılması üzerine bir mühür yaptırmış ve mektup onunla mühürlenmişti. Mektubu imparatora götürmek üzere, ticaret amaçlı seyahatleri dolayısıyla Suriye bölgesini iyi bilen Dihye b. Halîfe el-Kelbî görevlendirilmiştir (Mayıs 628).

Yıllar süren savaşlar sonunda Sâsânîler karşısında Ninova’da kesin bir zafer ka-zanmış olan Heraklios bir şükran ifadesi olarak hac ziyaretinde bulunmak ve İran-lılardan geri almayı başardığı Kutsal Haç’ı tekrar eski yerine dikmek üzere o sıralar-da Kudüs’te bulunuyordu. İmparator, Şam şehri ile Kudüs arasınsıralar-da bulunan Busra şehrinin valisi aracılığıyla kendisine gelen peygamber elçisi Dihye’yi kabul etti.

Kay-Resim 3.1 Bu harita Casim Avcı, İslam Bizans İlişkileri, İstanbul 2003, s. XII-XIII’ten alınmıştır.

Mektup: Hz. Peygamber’in Heraklios’a gönderdiği mektup konusuna İslâm kaynakları, burada çok az bir kısmını zikredebileceğimiz birçok detayıyla yer verirken Bizans kaynaklarında bu konuda herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Bu durum özellikle klâsik İslâm kaynaklarının “peygamber merkezli” olduğu için bu tür olayları kaydetmeye önem vermesi, buna karşılık İslâm’ın henüz başlangıç dönemlerini yaşaması dolayısıyla Bizans çevrelerinde o derece bilinmemesi yanında, o döneme ait Bizans kaynaklarının oldukça sınırlı olması ve daha sonraki tarihçilerin de bu sınırlı kaynaklara dayanmak zorunda kalmış olmalarıyla izah edilebilir.

naklarda imparator Heraklios’un Hz. Muhammed hakkında daha detaylı bilgi almak üzere, o sıralarda ticaret için Suriye’ye gitmiş bulunan Ebû Süfyân ve arkadaşlarını huzuruna getirttiği ve soyca Hz. Muhammed’in en yakını olan kafile başkanı Ebû Süfyan’la aralarında uzun bir konuşma geçtiği belirtilir. Bu rivayetlere göre impa-rator, Ebû Süfyan’dan Hz. Muhammed’in soyu, ailesi, çevresi, toplumdaki konumu, kişiliği, getirdiği mesajın niteliği ve temel prensipleri v.s. hakkında bilgi almış ve anla-tılanların bir peygamberin özelliklerine uygun olduğunu ifade etmiştir. İmparatorun Dihye’ye bir takım kıymetli hediyeler ve elbiseler verdiği de kaydedilir.

Busra valisini İslâm’a davet etmek üzere Hz. Muhammed tarafından bir mek-tupla birlikte elçi olarak gönderilen Hâris b. ‘Umeyr el-Ezdî, Gassânî emirlerinden Şurahbil b. ‘Amr’ın topraklarından geçerken adı geçen emir tarafından Mûte’de öldürüldü. Elçinin öldürülmesi diplomatik bir skandala yol açtı ve siyasi gergin-lik Bizans askerlerinin de katıldığı Mûte savaşı ile sonuçlandı. Hz. Muhammed 3.000 kişilik bir ordu hazırladı ve Zeyd b. Hârise komutasında Bizans topraklarına gönderdi. Hz. Peygamber Zeyd’in şehit düşmesi halinde Ca’fer b. Ebû Tâlib’in, Ca’fer’in şehit düşmesi halinde Abdullah b. Revâha’nın kumandayı almasını, onun da şehid olması halinde ise Müslümanların aralarından birini kumandan seçmelerini emretmişti. İslâm ordusunun hareketinden haberdar olan Şurahbil b. ‘Amr bölgedeki birçok Hıristiyan Arap kabilesini etrafına topladığı gibi bölge-de bulunan imparator Heraklios’tan da yardım istedi. Heraklios Sâsânîler’e karşı hazırladığı birlikleri onun yardımına gönderdi. Şurahbil b. Amr’ın kumandasın-daki Arap kabilelerinin katılımıyla birlikte Bizans ordusunun mevcudu 100.000’i aşmıştı. Ordunun genel kumandanlığını Teodoros (vicarius) yapmaktaydı. İslâm ordusu kendisinden kat kat büyük olan Bizans ordusuyla Mûte’de karşılaştı. Çetin bir mücadeleden sonra Hz. Peygamber’in tayin ettiği her üç kumandan sırasıyla şehid oldu. İslâm ordusunun kumandanlığına Hâlid b. Velîd getirildi. Hâlid b. Ve-lid uyguladığı taktiklerle fazla zayiat vermeden geri çekilmeyi başardı (629). Mûte Savaşı ile İslâm ve Bizans orduları ilk defa karşı karşıya gelmiş oluyordu.

630 yılında Heraklios’un büyük bir ordu hazırladığı haberi üzerine Hz. Peygam-ber, kuraklık ve kıtlığın hüküm sürmesine rağmen 30.000 kişilik bir ordu hazırladı ve hedefin Bizans ordusu olduğunu açıkça belirtti. Kur’ân-ı Kerîm’de (Tevbe 9/38-106) ve İslâm tarihi kaynaklarında İslâm toplumundaki savaş hazırlıklarıyla ilgili haberlerden, Sâsânîler’e karşı kesin bir üstünlük sağlayan Bizans’ın Müslümanlar tarafından ciddi bir güç olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber’in biz-zat kumanda ettiği İslâm ordusu, Medine’nin 700 km. kuzeyinde Suriye yolu üze-rindeki Tebük’te konakladı. On beş-yirmi gün burada kalındıktan sonra Bizans ordusuna rastlanmadığı için geri dönüldü. Bu arada çevredeki kabileleri İslâm’a davet amacıyla bazı birlikler gönderildi. İslâm hakimiyetini tanıyan Eyle, Cerbâ ve Ezruh gibi merkezlerin yerel yöneticileriyle cizye antlaşmaları yapıldı.

Tebük’te karargâhını kurmuş olan Hz. Peygamber, o sırada Hıms veya Dımaşk’ta bulunduğu belirtilen Heraklios’a Dihye b. Halîfe’yi bir mektupla birlik-te birlik-tekrar gönderdi. Mektupta imparatora İslâm’a girmesi, cizye ödemesi veya sa-vaş yapılması teklif edilmekte, ayrıca ondan Müslümanlığı kabul edecek olanlara engel olmaması istenmekteydi. Mektubu alan Herakleios, etrafındakilerle istişare ettikten sonra Tenuhlu hıristiyan bir Arabı bir mektupla birlikte Hz. Peygamber’e elçi olarak göndermiştir. Elçi müslümanlar tarafından ağırlanmış ve Hz. Osman da kendisine değerli bir elbise hediye etmiştir (Hamîdullah (2003), I, 338).

Hz. Muhammed Bizans’a bağlı hangi vali ve hükümdarlara İslam’a davet mektupları göndermiştir?

Vicarius: Eyalet valisinin vekili anlamındaki vicarius unvanı erken dönem Bizans tarihinde kullanılmış resmi bir unvandır.

1

Hz. Peygamber’in mektupları konusunda uzun araştırmaları bulunan Muhammed Hamidullah başta olmak üzere Müslüman araştırmacıların hemen hepsi, mektuplaşma olayını kabul etmekte ve günümüze gelen mektupların orijinal olduğunu veya orijinal olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu belirtmektedir (Hamidullah (2003), I, 343-350))