• Sonuç bulunamadı

Bilgi Edinme Hakkından Yararlanabilecek Kişiler

3. TÜRK HUKUKUNDA BİLGİ EDİNME HAKKI

3.4. İdari Usul Yönüyle Bilgi Edinme Hakkı

3.6.2. Kanunun Kapsamı

3.6.2.3. Bilgi Edinme Hakkından Yararlanabilecek Kişiler

Anayasanın 74. maddesinde ve 4982 sayılı Kanunun 4. maddesinde, gerçek veya tüzel kişi ayrımı yapılmadan herkese, kişisel veya kamuoyunu ilgilendiren (YAŞAMIŞ, 2004: s.57) ve Kanunda öngörülen istisnalar kapsamında bulunmayan her türlü bilgi ve belgeyi idareden talep etme hakkı verilmiştir (AZER, 2010: s.132). Türk vatandaşları açısından bilgi ve belge talebinde bulunmak için menfaat koşulu aranmamaktadır.

Bilgi edinme hakkının gerçek kişiler yanında dernek, sendika, vakıf ve işletme gibi tüzel kişilere de tanınması idarenin yükünü hafifletme amacını taşımaktadır (EKEN, 1993: s.75-76). Kamu kurum ve kuruluşlarından bir grup insan adına topluca bilgi talep edilmesi bireylerin tek tek bilgi talep etmesinden daha pratik bir uygulamadır. Nitekim BEDK, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun 19. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendinde geçen hükümden hareketle, Yapı-Yol sendikasının üyeleri adına bilgi ve belge isteyebileceğine karar vermiştir26. Konuya ilişkin bir mahkeme kararında, kamu görevlileri sendika şubelerinin, tüzel kişiliklerinin bulunmaması nedeniyle 4982 sayılı Kanun kapsamında başvuramayacaklarına, taleplerini sendika genel merkezi aracılığıyla iletebileceklerine dair Milli Eğitim Bakanlığı Genelgesine karşı açılan davada Danıştay tarafından, tüzel kişiliği olan kamu görevlileri sendikalarının ancak yetkili organları tarafından temsil edilebileceği, anılan sendikaları temsile yetkili organın ise yönetim kurulu olduğu ve yönetim kurulunun bu yetkisini bizzat veya belirli kişi, şube ya da organları görevlendirmek suretiyle kullanabileceği, bu bağlamda, gerçek veya tüzel kişilerin başvuru sahibi olarak tanımlandığı 4982 sayılı Kanun kapsamındaki bilgi edinme başvurularının da, tüzel kişilerin yetkili organları; olay özelinde bakıldığında ise, kamu görevlileri sendikalarının yönetim kurulu, bu kurulun yetkilendirdiği kişi ya da şubeler veya sendika tüzüklerinde yer alan diğer

81

şahıs ve organlar vasıtasıyla yapılabileceği belirtilerek, kamu görevlileri sendika şubelerinin, tüzel kişiliğinin bulunmaması ve sendikanın temsil organı olmaması karşısında, ilgili kişi veya organ tarafından yetkilendirilmedikçe sendikayı temsil ehliyeti bulunmadığından 4982 sayılı Kanun kapsamında başvuramayacakları, taleplerini sendika genel merkezi aracılığıyla iletebileceklerine karar verilmiştir27.

Kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları da 4982 sayılı Kanun kapsamında bilgi edinme talebiyle diğer kamu kurum ve kuruluşlarına başvuru yapabileceklerdir. Zira 4982 sayılı Kanunda kamu kurum ve kuruluşlarının başvuru yapamayacaklarına ilişkin bir kural bulunmamaktadır.

MKE Genel Müdürlüğü’nün Artvin İl Özel İdaresi'ne yapmış olduğu bilgi edinme başvurusunun zımnen reddi üzerine Başbakanlık Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kurulu'na yaptığı itirazın işleme konulmamasına ilişkin 11.09.2008 tarih ve 2008/900 sayılı Kurul kararının iptali istemiyle açılan davada, 4982 sayılı Kanun uyarınca gerçek kişiler gibi tüzel kişilerin de kamu veya özel hukuk tüzel kişisi ayrımı yapılmaksızın bilgi edinme hakkına sahip oldukları ve bu hakkı kullanmalarına yorum yoluyla kısıtlama getirilemeyeceği, iktisadi devlet teşekkülü niteliğinde olan davacı kurumun, aralarında hiyerarşik bir bağ veya idari vesayet ilişkisi mevcut olmayan Artvin İl Özel İdaresi'ne yapmış olduğu başvuruya cevap verilmemesi karşısında kullanabileceği başkaca idari bir yol da bulunmadığı hususu göz önüne alındığında, kendisinin de 4982 sayılı Kanun kapsamında bilgi vermekle yükümlü kılındığı ve yönetilenlere tanınmış olan bu haktan yararlanamayacağı gerekçesiyle başvurusunun işleme konulmamasına ilişkin Kurul kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır28.

Samsun Tabip Odası tarafından, 2008 yılı boyunca hekimlere dağıtılan performans ücretlerinin aylara göre toplam miktarının 4982 sayılı Kanun çerçevesinde odaya bildirilmesi istemiyle Samsun Gazi Devlet Hastanesi Başhekimliğine yapılan başvurunun reddedilmesi üzerine, anılan işleme karşı yapılan itirazın işleme konulmamasına ilişkin Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada Ankara 13. İdare Mahkemesince29 4982 sayılı Kanunda bilgi verme yükümlülüğü bulunanların başka bir kurumdan bilgi istemeyecekleri

27 Danıştay 10. Dairesinin 09.12.2014 tarih ve E:2010/14345, K:2014/7470 sayılı kararı. 28 Danıştay 10. Dairesinin 09.05.2013 tarih ve E:2009/9143, K:2013/4300 sayılı kararı. 29 Ankara 13. İdare Mahkemesinin 30.09.2009 tarih ve E:2009/307, K:2009/1069 sayılı kararı.

82

yönünde bir kısıtlama yer almadığı gibi işlemin anılan Kanun ile amaçlanan demokratik ve şeffaf yönetim anlayışının ilkelerinden olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkeleri ile bağdaşmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Kararı temyizen inceleyen Danıştay 10. Dairesi tarafından, 4982 sayılı Kanunun, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinde uygulanacağı, bu kurum ve kuruluşların faaliyetleri ile ilgili bilgi verme yükümlüsü oldukları, bilgi edinme başvurusunun ise bu kurum ve kuruluşlara, gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılacağı, kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olan davacı Tabip Odasının bilgi edinme başvurusunun, tüzel kişi bilgi edinme başvurusu olarak değerlendirilmesi ve itirazın esası hakkında karar verilmesi gerektiğinden bahisle idare mahkemesi kararı sonucu itibariyle onanmıştır30.

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası tarafından, 2008 yılı Ocak, Şubat, Mart, Nisan ve Mayıs ayı içinde Ankara Büyükşehir Belediye Encümenince alınan kararların birer örneğinin taraflarına verilmesi istemi ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na yapılan başvurunun reddi üzerine açılan davada, 4982 sayılı Kanunun amacının kamu kurum ve kuruluşlarının sahip olduğu bilgi ve belgelere kişilerin erişiminin sağlanması olduğu, kurum ve kuruluşların kendi aralarındaki veya içlerindeki bilgi ve belge alış verişini düzenlemek olmadığı, iptali istenen işleme gerekçe olarak bilgi ve belge verme yükümlülüğü olan Peyzaj Mimarlar Odası adına bilgi edinme başvurusu yapılamayacağı gösterilmiş ise de; gerek 4982 sayılı Kanunda herkesin bilgi edinme hakkına sahip olduğunun belirtilmesi, gerek kamu kurum ve kuruluşlarının bilgi edinme başvurusu yapamayacaklarına ilişkin bir düzenlemenin mevcut olmaması birlikte değerlendirilerek kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları tarafından bilgi edinme başvurusu yapılabileceği sonucuna varıldığından anılan Kanunun amacının daraltıcı bir şekilde yorumlanması sonucu tesis edilen dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir31.

4982 sayılı Kanunun 4. maddesinin ikinci fıkrasında geçen “herkes” ifadesi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kapsayan bir ifadedir. Çünkü yabancı gerçek ve tüzel kişilerin Türk vatandaşları gibi bilgi edinme hakkından yararlanabilmeleri için

30 Danıştay 10. Dairesinin 27.10.2014 tarih ve E:2010/748, K:2014/6145; 27.3.2009 tarih ve

E:2008/9743, K:2009/2366; 14.07.2009 tarih ve E:2009/923, K:2009/7644 sayılı kararları.

83

sadece kendileriyle veya faaliyet alanlarıyla ilgili bilgi ve belgeleri talep etmiş olmaları ve karşılıklılık ilkesi gibi iki şartın gerçekleşmiş olması aranmaktadır. Yabancılar Türk vatandaşlarında olduğu gibi kendilerini ilgilendirmese bile her türlü bilgi ve belgeyi isteme hakkına sahip değildirler (ÇALIŞKAN, 2005: s.476-480). Bilgi edinme hakkından yararlanılması hususunun yabancılar yönünden farklı olarak düzenlenmesi öğretide bazı yazarlar tarafından desteklenirken (AKŞENER ve ÇAKMAKÇI, 2004: s.61; YAŞAMIŞ, 2004: s.47), diğerleri tarafından eleştirilmiştir (İNAL, 2004: s.12).

Günümüzde bilgi edinme hakkının, yönetimde açıklık ve demokrasinin sağlanması hedefinin gerçekleştirilmesi yönünden taşıdığı anlam ve amacı göz önünde bulundurulduğunda ve ayrıca iletişim ve ulaşım alanındaki teknolojik yenilikler Türk vatandaşları ile yabancılar arasından herhangi bir ayrım yapılmaksızın bir insan hakkı olan bilgi edinme hakkının, hiçbir koşul öngörülmeksizin, herkese eşit şekilde tanınmasını gerektirmektedir.

Danıştay tarafından bakılan bir uyuşmazlıkta, 2001 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile Türk vatandaşlığını kaybeden Alman uyruklu olan davacının, 16.8.1982 tarihinde Almanya'da kurulan ve Türkiye aleyhine faaliyetlerde bulunan bir birliğin yayımlamış olduğu bildirinin dağıtımından sorumlu olduğu yönünde alınan istihbari nitelikteki bir bilgiye dayanılarak 12.9.2002 tarihli olur ile hakkında yurda giriş yasağı konulduğu, bu işlem nedeniyle 4.8.2003 tarihinde yurda girmek isteyen davacının ülkeye girişine izin verilmediği, Türk vatandaşı olan eşi ve çocuklarının ise ülkeye girişine izin verildiği, ancak eşi ve çocuklarının kendi istekleri ile yurda giriş yapmaktan vazgeçerek davacı ile birlikte Almanya'ya geri döndükleri, bu olaydan sonra davacının, yurda girişinin yasaklanmasını gerektiren sebeplerle ilgili olarak tarafına bilgi ve belge verilmesi istemiyle idareye yaptığı başvurunun, Türkiye'de ikamet etmediğinden dolayı tarafına bilgi verilmesinin mümkün olmadığı, ancak Türkiye’ye gelmek istemesi durumunda başvurusunun yeniden değerlendirileceği yolunda tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davada, 4982 sayılı Kanunda, yabancı uyruklu olan ancak Türkiye'de ikamet etmeyen davacı hakkında yurda giriş yasağı konulmasına ilişkin işlemle ilgili olarak davacıya bilgi verilmesine engel bir kural bulunmadığı, davacının Türk vatandaşı olduğu dönemde hakkında istihbari nitelikteki bir bilgiye dayanılarak yurda girişinin yasaklandığı,

84

davacının eşi ve çocuklarının Türk vatandaşı, kendisinin ise Türk vatandaşlığını kaybetmeden önce doğumla Türk vatandaşı olduğu, bu yönüyle de ilgili mevzuatta diğer yabancılardan farklı bir statüye tabi tutulduğu hususları dikkate alındığında işlemde hukuka uyarlık bulunmadığına ve bu nedenle davalı idarenin, yurda giriş yasağına ilişkin işlemin sebebini genel hatlarıyla açıklamak suretiyle davacıyı bilgi edinme hakkından yararlandırması gerektiğine karar verilmiştir32.

4982 sayılı Kanunun 4. maddesinde yabancıların bilgi edinme hakkından yararlanabilmesi için Türkiye’de ikamet etmeleri gerektiği öngörülmüş ise de davacının Türkiye’ye girişi yasaklanmış olduğundan ve dolayısıyla Türkiye’de ikamet etmesi fiilen imkânsız olduğundan Danıştay bu hususu davacının lehine yorumlamıştır.