• Sonuç bulunamadı

Bilgi Edinme Hakkı Açısından Devlet Sırrının Tespiti

2. DEVLET SIRRINA İLİŞKİN BİLGİ VE BELGELER

2.5. Bilgi Edinme Hakkı Açısından Devlet Sırrının Tespiti

Şeffaf devlet ve onun en önemli unsuru olan bilgi edinme hakkının en önemli sınırı olan devlet sırrı kavramının tanımında yasal düzenlemelerde devletin güvenliği, milli savunma, dış ilişkiler, anayasal düzen gibi genel ve soyut ifadeler kullanılmıştır. Devlet sırrı konusunda net ve açık olmayan ifadelerin kullanılması devlet sırrının kapsamının belirlenmesi yetkisinin idareye verilmesi sonucunu ortaya çıkarmaktadır (BAYRAKTAR, 2004(b): s.10-11). Bu durum idarenin keyfi olarak bazı bilgi ve belgeleri devlet sırrı kapsamına alarak bilgi edinme hakkını gereksiz yere sınırlaması sonucunu doğurabilir.

130

İdarenin devlet sırrını bahane ederek yönetimde açıklık ve şeffaflığı göz ardı etmesinin önüne geçilmesi amacıyla devlet sırrı kavramını tanımlamada kullanılan unsurların sayısının azaltılması gerekmektedir. Bu nedenle 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununda devlet sırrı ile ilgili olarak sayılan unsurların sayısının azaltılması ve soyut olmaktan çıkarılıp olabildiğince somutlaştırılması, devlet sırrı kapsamına girecek bilgi ve belgelerin tek tek sayılması gerektiği savunulmuştur (YILDIRIM, 1998: s.227; YAŞAMIŞ, 2004: s.23). Ancak devlet sırrı ile korunması amaçlanan yarar dikkate alındığında devlet sırrının tek tek sayılması bazı sakıncalar doğurabilecektir. Bu durumda, bu kavramın tanımlanmasında Bilgi Edinme Değerlendirme Kuruluna ve yargı organlarına görev düşmektedir. Devlet sırrı kavramının demokratik hukuk devletine uygun bir şekilde yorumlanması düşünce ve basın özgürlüğü ve bilgi edinme hakkı açısından son derece önemlidir. Dolayısıyla, devletin güvenliği, milli varlığı, bütünlüğü, anayasal düzen ve dış ilişkiler gibi devlet sırrı olarak korunması gereken yararlar ile bireylerin bilgi edinme hakkı arasında bir denge oluşturulmalı ve bilgi edinme hakkının aşırı ve ölçüsüz bir şekilde sınırlanmasının önüne geçilmelidir (DÖNER, 2010: s.234).

Devlet sırrı kapsamına alınacak olan bilgi veya belgeleri belirlemeye yetkili olan kişiler açıkça belirlenmeli ve bu konuda idareye takdir yetkisi verilmemelidir (AKILLIOĞLU, 1990: s.808). Çünkü bu hususu belirleme yetkisinin idareye verilmesi, idarenin hukuka aykırı işlemlerini “sır” olarak belirleme yetkisi anlamına gelir ki, bu da kişilerin bilgi edinme hakkının idarenin kararı ile sınırlandırılması demektir (ÖZEK, 1999: s.70; BAYRAKTAR, 2004(a): s.116). Ayrıca bir bilgi veya belgenin süresiz bir şekilde devlet sırrı olarak nitelendirilememesi, devlet sırrı olma niteliğini kaybetmiş olan bilgilerin zamanla erişime açılması gerekmektedir (AZER, 2010: s.176).

BEDK, devlet sırrı bahanesiyle reddedilen bilgi edinme talepleri ile ilgili olarak önüne gelen itirazlarda, her ne kadar genel ve soyut kavramlardan ne anlaşılması gerektiğini değerlendirmese de, gizlilik dereceli ifadesinden bütün gizlilik dereceli bilgi ve belgelerin bilgi edinme hakkı kapsamı dışında olduğu gibi bir yorum çıkarılamayacağı görüşünü ortaya koymuştur (DÖNER, 2010: s.236). Kurul, gizlilik dereceli bütün bilgi ve belgelerin değil, ancak Kanunun 16. maddesinde yer alan ve açıklanması halinde devletin emniyetine, dış ilişkilerine,

131

milli savunmasına ve milli güvenliğine açıkça zarar verecek ve niteliği itibarıyla devlet sırrı olan bilgilerin bilgi edinme hakkı kapsamı dışında tutulması gerektiğine karar vermiş ve bu nedenle de, başvuru sahibinin talep ettiği mülakat notlarına ilişkin bilgilerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceğini açıklamıştır86 (Aktaran: DÖNER, 2010: s.236). Bu sayede Kurul, idarenin gizlilik derecesi taşıyan her bilgi ve belgeyi bu kapsamda değerlendirmesinin bir anlamda önüne geçmiş ve uygulamada bilgi edinme hakkının işlerliğini sağlayıcı mahiyette bir yorum yapmıştır (AZER, 2010: s.176).

Kurul, Milli Güvenlik Kurulu Sekreterliği’nin, Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri’nin ve Milli Eğitim Müdürlüğü’nün değerlendirmeleri sonucunda gizli olduğuna karar verilip bilgi edinme hakkının kapsamı dışında tuttukları bilgilerin 4982 sayılı Kanunun 16. maddesi kapsamına girmediğine ve kurum ve kuruluşların nitelemelerinin söz konusu bilgi ve belgeleri 16. madde kapsamına sokmak için yeterli olmadığına karar vermiştir87. Öte yandan, idarenin gizlilik dereceli her türlü bilgi ve belgeyi devlet sırrı kapsamında kabul edip, bilgi edinme başvurularını reddetme olasılığının bulunması bile hangi bilgilerin devlet sırrı sayılıp sayılmayacağı hususunun açıkça belirlenmesi zorunluluğunu bir kez daha ortaya koymaktadır (AZER, 2010: s.177).

Kurulun diğer bir kararında, doktora öğrencisi olan başvurucu tarafından, yürüttüğü tez çalışması için Türkiye ile Yunanistan arasında teati edilen bazı notaların tam metinlerinin taraflarına verilmesi istemiyle Dışişleri Bakanlığı’na yaptığı başvurunun 4982 sayılı Kanunun 16. maddesi gerekçe gösterilerek reddi üzerine bu kararı itirazen inceleyen BEDK tarafından da istenilen belgeler Kanunun 16. maddesi uyarınca devlet sırrı olarak kabul edilerek itirazın reddine karar verilmiştir (BEDK, 2015: s.74-75).

Konuyla ilgili bir davada, İngiliz uyruklu olan davacının, anne ve babasıyla birlikte 19.7.2004 tarihinde Milas-Bodrum hava alanından yurda giriş yaptığı esnada, yurda giriş yasağı bulunduğundan bahisle ülkeye girişinin engellenmesi üzerine, ülkeye giriş yasağının kaldırılıp kaldırılmadığı ve dayanaklarının bildirilmesi isteğiyle 31.8.2004 tarihinde davalı İçişleri Bakanlığı’na başvuruda bulunduğu,

86 BEDK, 20.12.2004 tarih ve K:2004/236 sayılı; 11.02.2005 tarih ve K:2005/95 sayılı kararları. 87BEDK, 07.06.2006 tarih ve K:2006/447 sayılı; 12.06.2006 tarih ve K:2006/696 sayılı kararları.

132

davalı idarece, anılan geçici süreli yasağın 20.7.2004 tarihinde kaldırıldığı, yasağın dayanaklarının ise, 4982 sayılı Kanunun 16. maddesi uyarınca verilemeyeceğinin bildirildiği, anılan karara yapılan itirazın Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulunun 6.12.2004 günlü, 2004/206 sayılı kararıyla reddi üzerine açılan davada Danıştay tarafından, Yabancılar Hudut İltica Daire Başkanlığından gelen bilgi ve belgelere göre, geçmiş yıllarda IMF ve Dünya Bankası Yıllık Faaliyetlerini protesto ve provoke etmek üzere birçok eyleme karıştığının tespit edilen davacının yurda girmek istediği tarihin NATO 2004 İstanbul Zirvesi'nin yapıldığı tarihe rastlaması nedeniyle yurda girişinin geçici olarak yasaklandığı ve bu yasağında 20.7.2004 tarihinde kaldırıldığı, davacının ülkeye girişine engel teşkil eden eylemle ilgili bilgilerin kaynağının ülkenin güvenliğiyle ilgili istihbari nitelik taşıması nedeniyle herkesle paylaşılmasının söz konusu olamayacağı, anılan tarihte yurda girmesine engel olunan davacıya ait istenilen bilgi ve belgelerin, 4982 sayılı Kanunun 16. maddesi kapsamında olduğu, davalı idarece ülke güvenliği açısından tesis edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir88.

Yukarıda aktarılan karara karşılık başka bir davada, avukat olan davacı tarafından Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’ne başvurularak, stoklarındaki biber gazı miktarına ve bu gazın kullanımına dair sorulan sorulara, Ankara Emniyet Müdürlüğü stoklarında yeteri kadar göz yaşartıcı gaz mühimmatı bulunduğu, stoklarda bulunan gaz mühimmatının miktarının ihtiyaca göre değişiklik gösterebildiği ve söz konusu gazların Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından temin edilerek gönderildiği şeklinde eksik bilgi verilmesi üzerine açılan davada, davacı tarafından yapılan bilgi edinme başvurusu kapsamında istenilen bilgi ve belgelerin; Devletin emniyetine, dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine açıkça zarar verecek ve niteliği itibarıyla Devlet sırrı olan gizlilik dereceli bilgi veya belgeler kapsamında kalmadığı, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında ve bilgi edinme hakkı sınırları içerisinde kaldığı sonucuna varılmıştır89.

88 Danıştay 10. Dairesinin 24.09.2009 tarih ve E:2006/5818, K:2009/8234 sayılı kararı. 89 Ankara 12. İdare Mahkemesinin 24.05.2012 tarih ve E:2011/2540, K:2012/760 sayılı kararı.

133

3. ÜLKENİN EKONOMİK ÇIKARLARINA İLİŞKİN BİLGİ VE