• Sonuç bulunamadı

2.2. Akıl Yürütme ve Tarih

2.2.5. Tarihsel Akıl Yürütme

2.2.5.4. Bağlamsallaştırma

Bağlam, “bir deyimin anlamını belirlemeye katkısı olan dil dışı etmenler: deyimi kullanan kişi, deyimin kullanım yeri ile anı konusundaki bilgiler” olarak tanımlanmaktadır (Grünberg ve diğerleri, 2003: 9). Shemilt (1983) tarihte mantığın, perspektifin ve yöntemin önemini Tolstoy’dan bir alıntı ile köylünün lokomotifi hareket ettiren şeyin şeytan olduğunu söylemesi ile örneklendirmiştir. Ona göre mantığı, perspektifi ve konunun yöntemlerini göz ardı eden bir tarih dersi; fiziği, fabrikaları, ekonomiyi anlamadan lokomotifin izlenmesine ancak anlamlandırılamamasına benzemektedir. Collingwood (2000), bir dönemin genelinde birbirleriyle ilintisiz kalan yanların dönemin bağlamının çatısı altında kaynaştırıldığını söylemektedir. Tarihsel açıklamalar belirli örneklere genelleme ve teorilerin uygulanması değil, içsel ilişkilerin izini sürmektir (Winch, 1958).

Carr (1967) tarihçinin kendisinin konuya yaklaşımındaki hareket noktasının kavranması gerektiğini, aksi takdirde çalışmasının da anlaşılamayacağını ki söz konusu hareket noktasının toplumsal ve tarihi bir temelden kaynak aldığını; tarihçinin, ikinci el kaynaklarda anlatılan tarihi olayın yanı sıra tarihçinin çalışmasını yaptığı dönemin özelliklerine de dikkat edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Ki Acun (2011:826) bunları, tarih olarak çıktıya dönüşüm sürecindeki aşamaları sıralayarak şöyle ifade etmektedir: “miktarı bugüne yaklaştıkça artan olgular evreninden seçilen olgular (örneklem), araştırılan konu hakkında daha önce yazılmış tarihler, araştırılan konunun günümüze uzantıları konusunda diğer sosyal bilimlerin ortaya koyduğu bilgiler, sosyo-ekonomik- politik konjonktür verileri tarihçinin zihnine giren girdilerdir. Bunlara iç girdiler adı verilen tarihçinin kendi sosyo-kültürel arka-plan verileri dâhil edilerek işlenir.” Görüldüğü üzere tarih oluşturma seçilen olgular, seçilen olgular hakkında yazılmış olanlar, diğer konu alanlarının olgular hakkında ortaya koyduğu bilgiler, olgunun tarihsel bağlamı ve tarihçinin bağlamından etkilenmektedir. Bu durumda özellikle ikinci

8

Drie ve Boxtel (2008) “contextualization” kavramını kullanmıştır. Bu kavramın anlamı sözlüklerde arandığında “bağlama oturtma, bağlama yerleştirme, bir şeyi tüm öğeleri birlikte ele alma” gibi şekillerde tanımlandığı görülmüş ve sadece tek bir sözlükte “bağlamlama” diye bir kavram ile karşılaşılmıştır. Ancak bu sözlük sözlüğü kullananlar tarafından değiştirilebildiği için, sözlüğe itibar edilmemiştir. Bunun yerine kelimenin kökeninden hareketle bir isimlendirmeye gidilmiştir. Başvurulan sözlüklerde context bağlam olarak; contextual bağlamsal olarak çevrilmiştir. “ization” ekinin Türkçe’de genelde “leştirme, laştırma” olarak çevrildiği farkedilmiş ve bu nedenle kavram “bağlamsallaştırma” olarak çevrilmiş ve hem İngiliz hem de Türk Dili alanında eğitim görmüş olan bir alan uzmanına danışılılarak söz konusu çevirinin uygunluğuna karar verilmiştir.

el kaynaklarda bağlamsallaştırmada birden fazla dönem devreye girmektedir ve her dönemin özellikleri dikkate alınmalıdır.

Bağlamsallaştırmaya ilişkin vurgular tarih felsefesinde tarihin ne olduğu ve nasıl yapıldığı tartışmaları içinde de yer almaktadır. Croce bütün tarihin çağdaş tarih olduğunu; Collingwood ise tarih felsefesinin kendi başına geçmiş ile tarihçinin kendi başına geçmiş hakkındaki düşünceleri olmadığını, ikisinin birbiriyle ilişkileri olduğunu, tarihçinin ölü bir geçmiş üzerinde değil de hala yaşayan bir geçmiş üzerinde çalıştığını, bütün tarihin düşüncenin tarihi olduğunu, tarihin üstünde çalıştığı düşüncenin tarihçinin zihninde yeniden oluşması olduğunu; Carr ise tarih olgularının her zaman kayıt tutanın zihninden kırılarak yansıdıklarını ifade etmektedir (Carr, 2012:72-74). Bu açıdan aslında bağlamsallaştırma geçmişin yer ve zamanının yanı sıra, yorumcunun yer ve zamanını da dikkate almayı gerektirmektedir.

Tarihçinin amacının, düşünceleri daha önce ilgilendiği tarihsel dönemde düşünüldüğüyle aynı şekilde düşünmek olduğu söylense de Winch (1958) yok olmuş düşünce biçimlerinin tarihçi tarafından bir noktaya kadar hatırlanabilineceğini, tarihçinin onları düşünme biçiminin onları hatırlamak için kullanmak zorunda olduğu histografik yöntemleri kullanmak zorunluluğu ile renkleneceğini belirtmektedir. Diğer bir ifade ile bağlamsallaştırma da, zamanın düşüncesine uygun tarzda olayların vurgulanması önemli olsa da, dönemin düşüncesine tamamen hakim olunamayacağı için tarih metodolojisinin kullanımı, karşılaştırmalar yapma, sebep sonuç ilişkileri kurma, farklı kaynaklara başvurma gibi unsurların kullanımı ile daha iyi bir tarihsel yoruma ulaşılabileceği iddia edilmektedir. Bernheim (1936:39) “Bir taraftan genel amiller ve şartlar, diğer taraftan vakıanın içerisinde bulunduğu ve bir kıymeti teşkil ettiği uzun bir sıradaki hususi amiller araştırılacaktır. Bu iki münasebetten hiçbiri hiçbir suretle ihmal edilmemelidir” diyerek tarihte dönemin şartlarının ele alınması gereğine, zaman ve mekân faktörüne vurguda bulunmuştur.

Tarihsel olayları ve insan eylemlerini anlamak ve yorumlamak olayın zaman ve mekânının karakteristik özellikleri tarafından biçimlendirilen alana özel tarihsel bağlamın bilgisini de gerektirmektedir. Bağlamsallaştırma, bu bağlamı bulmayı ve ardından bağlama uygun olarak olayın yorumlanmasını ifade etmektedir. Drie ve Boxtel

(2008), bağlamsallaştırmanın kişinin yaşama alanı olası olmayan durumlarda kendisini hayal etmesi gerektirdiğini ki bunun da doğrudan empati becerisine bağlı olduğunu vurgulamaktadırlar. Dilek’e (2002:77) göre tarih düşüncesi diğer düşünmelerde olduğu gibi geçmişteki insan davranışını bugünün değer yargılarıyla ve bilimsel yöntemlerle açıklamaya çalışmak değil, tarihsel duyarlılığın oluşmasıyla başlayan ve gelişen; geçmişteki gerçeği yine geçmişte yaşayanın penceresinden görebilme yeteneğidir. Görüldüğü üzere tarihte bağlamsallaştırmadan bahsedildiğinde zaman, yer ve empati kavramları önem kazanmaktadır.

Bloch (1985) tarihçi hem olayın kahramanının hem de olayın iklimi olan uygarlığın kader eğirişi üzerindeki zamanlamasını saptamaksızın yargıya varamaz demektedir. Her ne kadar tarihçi için bu yorumda bulunulsa da tarih derslerinde öğrenciler için de durum aynıdır. Keza bağlamsallaştırmanın en önemli öğelerinden biri olan zaman algısının hafıza deneyim ve dil yeterlilikleri ile ilişkili olduğu; saat ve takvim bilgisi gerektiren konvansiyonel zaman ve kronoloji olarak ikiye ayrıldığı ifade edilmektedir (Safran ve Şimşek, 2009). Çocuk zamanı öğrenirken onu temsil eden saatle başlamakta, takvimle devam edip kronoloji ile zaman algısını tamamlamaktadır (Şimşek, 2006). Çocuk zaman algısını 9 yaşında tamamen kazanmaktadır. Bu konuda yapılan araştırma zamanla ilişkili olan değişimin ilköğretim öğrencileri tarafından kazanılmış olduğunu ancak süreklilik konusunda yetersizlik olduğunu göstermiştir (Şimşek, 2006).

Bağlamsallaştırmanın unsurlarından mekânın rolü konusunda Öztürk (2010a), tarihi şekillendiren olaylar ve dinamiklerin, çoğu zaman mekâna ilişkin farklılıklar ve buna bağlı olarak alınan karar alma süreçleri sonucunda ulaşıldığını belirtmektedir. Dört mekân anlayışından bahsedilmektedir ki bunlar fiziki mekân, görece mekân, yer olarak mekân, imge mekan. Fiziki mekân herkes tarafından objektif olarak ölçülebilecek, dünya üzerindeki yer ile o yerin fotoğrafı çekildiğinde fotoğrafta görünenleri ifade etmektedir ve bölgenin iklimi, yeryüzü şekilleri ve özellikleri, yer altı ve yerüstü kaynakları ile ulaşım imkânları ile fiziki coğrafya bilgisini gerektirmektedir Görece mekân ise zaman, maliyet, bilişsel algı, sosyal mesafe gibi etmenler doğrultusunda şekillenebilen, değişebilen mekânı ifade etmektedir. Yer olarak mekân ise sosyal ilişkilerin kurulduğu ve kimliğin oluşturulduğu sınırlı bir bölgeyi temsil eden, tekil ve

özel bir kimliğe sahip mekân parçalarını ifade etmektedir. İmge mekân ise resimler, imgeler ya da imajlar bağlamında oluşturulan mekândır ki bir mekanın temsiline bakarak o mekanla ilgili çeşitli çıkarımlarda bulunmayı içermektedir (Öztürk, 2010b).

Bağlamsallaştırmanın diğer önemli bir kavramı olan empati ise tarihteki kişileri anlamayı vurgulamaktadır. Empati tarih alanında bilinci olarak yapıldığında bir anlayış niteliği kazanmaktadır ve bu tarihi kişiliklerin amaç ve eğilimlerini, içinde bulundukları şartları ve davranışlarının sebeplerini anlamak olarak ifade edilmektedir (Karabağ, 2003). Tarih bilincinin geliştirilmesi için de geçmişteki insanları anlamak ve tarihçinin becerilerine sahip olmak gerekmektedir. Ashby ve Lee, tarihçinin geçmişi anlayabilmek için geçmişte farklı zaman ve yerlerde yaşayan insanların dünyayı nasıl gördüklerini anlamak zorunda olduğunu, Purtal ise gerçek anlamanın tarihteki kişinyi bulunduğu şartlar içinde anlamak olduğunu ifade etmiştir (Karabağ, 2003, 2010). Tarihsel empatinin altı özelliği olarak Foster şunları sıralamıştır; a) geçmişteki insanların davranışlarının nedenlerini anlamaya ve açıklamaya imkân tanıyan bir süreç olma, b) tarihsel olayların kronolojik açıdan ve bağlam açısından değerlendirilmesini içerme, c) tarihsel kanıtların değerlendirilmesi ve analizine dayanma, d) geçmişte yaşanan olayların sonuçları üzerinde çalışmayı içerme, e) çalışılan dönemin bugünden kesin ve net olarak farklı olduğunun anlaşılması gereği, f)insan davranışının farklılığına, çeşitliliğine ve karmaşıklığına saygı duymayı gerektirme (Karabağ, 2010:117).

Tarihte herhangi bir olayın değerlendirilmesinde zaman, mekâna dikkat edilmesi, dönemin şartlarının göz önünde bulundurulması, hatta ikinci el bir kaynak olması durumunda kaynağı kaydedenin şartlarının da hesaba katılarak olayın tüm öğeleri ile birlikte ve empatik bir yaklaşım ile ele alınması tarihi olayların uygun bir bağlam içinde değerlendirilmesini sağlamaktadır. Tarihsel akıl yürütmenin unsuru olan bağlamsallaştırmanın özünü de bu oluşturmaktadır.