• Sonuç bulunamadı

Put (Büt/Bütân), Çelîpa, Sanem, Zünnâr

GİRİŞ Çalışmanın Konusu

XVII. Yüzyıl ve Klasik Türk Edebiyatı

7. Hadis-i Erba‘in Tercüme ve Tefsiri: Kaynaklarda böyle bir eserin varlığından

1.9. Cehennem ve İlgili Mefhumlar

1.10.2. Put (Büt/Bütân), Çelîpa, Sanem, Zünnâr

Put, Tanrı sayılan ve tapılan resim, heykel, sütun vb. biçimsel simgelere denir. İlkçağlarda insanlar doğanın çeşitli görünümlerini kişileştirdikten sonra onları biçimsel olarak da tasarımladılar ve bu düşünsel tasarımlarını resim ve heykellerle somutlaştırdılar (Hançerlioğlu, 1993: 525).

Put kelimesi Sâbit Dîvânı’nda, “büt/bütân ve sanem” şeklinde geçmektedir. Yine bu kelime, sözlük anlamıyla değil, diğer şairlerde de görüldüğü üzere, hayli zarif bir şekle sahip olan kadın, hatta Hz. Meryem heykelciklerinden hareketle olsa gerek, genellikle sevgili, onun güzelliği ve yüzü için bir benzetme unsuru olarak ele alınmaktadır. Beyitlerde sevgili, “büt (G. 318/6), büt-i çînî (G. 157/5), büt-i gül-rû (G. 275/2), büt-i nâz-pîşe (G. 39/3, G. 283/2), büt-i tersâ (G. 131/5, G. 270/1), büt-i tab‘ (G. 173/5), ebruvân-ı büt-i tersâ (G. 345/3), hançer-i çeşm-i bütân (G. 250/5), hayâl-i zülf-i bütân (K. II/14) ve sanem-peyker (G. 25/2) şeklinde tavsif edilmektedir.

Şair, sevgilinin kâfir soylu bir put olduğunu (G. 241/2), bu yüzden put yüzlü sevgiliye yalvarmamak gerektiğini söylemekte (Thm. 1/7), ona yalvarmak ile itaat olunmayacağını belirtmekte (G. 39/3); hatta âşık ne kadar yalvarsa da bunun boşuna ve faydasız olacağını dile getirmektedir (G. 129/2). Aynı zamanda kâfir olarak nitelenen rakip, el açıp put yüzlü

sevgiliye yalvaracak olsa hayretinden hemen puta dönüşecektir (G. 25/2). Aşağıdaki beyitte ise güzellikleriyle bilinen Çin putu sevgiliye, ȃşığın gönlü ise fağfûra teşbih edilmiştir:

Mûsâvvir ol büt-i Çîni güzel tasvîr idüp Sâbit

Elinde gönlümi bir kâse-i fağfûr göstermiş (G. 157/5)

Ey Sâbit, ressam o Çin putunu (hayli) güzel tasvir edip, gönlümü (de) elinde (tuttuğu) Çin porseleninden (yapılma) bir kȃse şeklinde göstermiş.

Dîvânda put ayrıca, memdûhun atının övgüsünde bir benzetme unsuru olarak kullanılmış (K. XVII/1), güzelleri ile şöhret bulan Deylem118şehrinin putları ile memdûhun atı, güzellikleri bakımından karşılaştırılmış, ayrıca güzellerin kokulu saç büklümlerinin, memdûhun atlarının ayaklarına ip olarak bağlanmalarının yerinde olacağı ifade edilmiştir (K. XVII/3). Yine memduhun atının, ondan hareketle aslında memduhun yüceltildiği aşağıdaki beyitte, bu kez atından alınan bir kılın kalem hȃline getirilip onunla resim yapılması hȃlinde, resmin ȃdeta canlanacağı ifade edilmiştir:

Bir kılın hâme idüp yazsalar anunla eger

Tura raks eyleye dîvardaki nakş-ı sanem (K. XVII/9)

Bir kılını kalem edip onunla yazsalar (resim yapacak olsalar), duvardaki put resmi dans etmeye başlar.

Başka bir beyitte nehrin hemen yanında yapılmış ve görüntüsü suya yansımış olan köşkün, aynaya bakan alımlı, güzel bir puta teşbih edildiği görülür:

Şata nâzır taraf-ı manzara-ı işrâfı

Sanki mir’âta bakar bir sanem-i ra’nâdur(T. XLII/3)

Put kelimesinin, sözlük anlamıyla tek bir beyitte ve cȃhiliye devri putlarından biri olan Uzzâ,119 vesilesiyle geçtiği, beyitte aynı zamanda peygamber efendimizin anıldığı görülmektedir (K. I/39).

118 Deylem bölgesindeki halkın saçı ve sakalı kıvırcıktır (Öztürk-Örs, 2000:180).

119 İslâm kaynaklarında bildirildiğine göre, Hz. Peygamber Mekke’yi fethedince Hâlid ibn Velid’i otuz kişilik bir kuvvetle Nahle’deki Uzza putunu yıkıp parçalamaya gönderir. Hâlid, Nahle’ye gidip putu kırar ve geri döner. Fakat Hz. Peygamber, işi bitirmediğini söyleyerek onu tekrar yollar. Hâlid ikinci defa gidince

Papazların beline bağladıkları siyah bir kuşak olan zünnar, dȋvȃnda sevgilinin saçı ile ilişkilendirilir (K. X/44). Put gibi güzel olan sevgilinin zülfünün fikrinde olan âşığın gönlü, aşk zünnarı ile bağlıdır:

Fikr-i zülfünde gönül zünnâr-bend-i ‘ışk ile

Ey büt-i kâfir-nijâd-ı nâ-müselmân bilmiş ol (G. 241/2)

Ey Müslüman olmayan kâfir soylu put! Gönül senin saçlarının fikrinde aşkın zünnarı ile bağlıdır bilmiş ol.

1.10.3. Şeytan ( Dev, Ehremen, Ehrimen, İblîs, Azâzil)

Şeytan, insana musallat olup onu saptırmaya çalışan rȗhânî bir varlıktır (Çelebi, 2010: 99). Çeşitli mitolojilerde kötücül varlık olarak yer almakla beraber Yahûdi-Hıristiyan İslam geleneğinde önemsenmiş ve Tanrı’ya başkaldıran melek anlamında kullanılmıştır (Hançerlioğlu, 1993:582). Şeytan, kendini daha üstün görüp çamurdan yaratılmış olan insana secde etmeyi reddettiği için cennetten kovulmuş ve Allah’ın lanetine uğramıştır. Bunun sonucunda, insanları kıyamet gününe kadar doğru yoldan saptıracağına yemin etmiştir.120 Onun asıl görevi isyan, başkaldırı, muhalefet, iyileri kabul etmeme, Allah’ın koyduğu kanun ve kurallara karşı çıkmadır (Kaya, 2003: 28).

Sâbit Dîvânı’nda şeytan, sürekli dalâlete düşürme, doğru yoldan çıkartma endişesi (G. 97/5), söz yetiştirmesi (G. 121/3), iğvâ etmesi, yolunu şaşırtıp saptırması (G. 90/4) vb. vasıflarıyla geçmektedir. Vehm olan şeytanın vesvesesi insanın gönlüne azap verir (Terc. 2. IV/2). Şeytan, daima müminin imanına musallat olur (G. 122/5). Bununla birlikte Ramazan ayında faaliyetlerine devam edemez (K. XLV/2). Bu ay bitene kadar bir nevi bağlanmış olur (K. XLV/3). Başka bir beyitte, şeytan Hz. Âdem’in cennetten çıkarılmasında oynadığı rolle ele alınır:

Yuturdı tama‘ oltasını Âdeme şeytân

Âvîze idüp dâneyi târ-ı hasedinden (G. 272/3)

putun etrafındakilerin “onu kör et” diye bağırmalarından hareketle saçı karışık, vücudu çıplak bir cadı görür ve onu öldürür. Durumu peygamberimize izah edince cadının aslında cin olduğunu öğrenir (Nebhânî, 2011:1044/1045).

Şeytan, kıskançlığının karanlığından (kıskançlığın gözünü köt etmesinden), o dâneyi sarkıtıp Hz. Âdem’e cehennem oltasını yutturdu.

Şeytan, birkaç beyitte rakib için benzetilen olarak ele alınır (G. 42/4). Rakip, genellikle dev görünüşlüdür (Thm. 3.V/1). Sevgilinin yüz güzelliği melekleri bile kıskandırır, onun için şeyh onu halvete kapatıp şeytan olarak nitelenen rakipten bile uzak tutar (G. 59/1). Aşağıdaki beyitte, sevgilinin şeytana benzeyen rakipler tarafından büyülenmeye çalışıldığı görülür:

Yâri ağyâr-ı füsûn-sâza getirip bezme

O perî-tal‘atı şeytan ile teshîr idelüm (G.245/3)

Bezme, büyüleyici rakiplere yârı getirip o peri yüzlüyü şeytan işe teshit edelim.

Halk arasında şeytanın, ölümü yakın olan insanların başında su ile bekleyerek imanını almaya çalıştığına inanılır (Yekbaş, 2010:176). Şair de bu inanışa telmihte bulunarak rakiplerini ‘Azâzil 121‘e yani şeytana benzetmektedir:

Almak ister seni ben hasteden îmân-âsâ Şîşe-bâzî ile ağyâr ‘Azâzîl gibi (G. 335/4)

[Ey sevgili!] tıpkı şeytanın son nefeste hokka-bazlıkla (serin su gösterip) iman alması gibi, rakipler de seni ben hastadan almak istiyorlar.

Dȋvȃnda memduh, zamanın şeytanını yok eden bir kişi olarak tavsif edilir (K. XI/51). Ayrıca o, kahredici ateşiyle şeytanın kȃfir askerlerinden yetmiş binden fazlasını yakmıştır:

Âteş-i kahrı İlâhî hizb-i şeytânun temâm

Yakdı yetmiş binden artuk kâfir-i makhûrını (T. VIII/8)

Allahım! (memduhun) kahrının ateşi, şeytan fırkasının tamamını, yetmiş binden fazla mağlup olmuş kȃfiri yaktı.

121 Azâzil, şeytanın melekler arasında yaşadığı ve Hz. Âdem’e secde etme emrini alıp da isyan etmediği zamanki adıdır (Pala, 2004: 49).

Bir diğer beyitte ise şair, başkalarının şiirlerinin, ilhamlarına şeytanın dedikodularının karışmış olması sebebiyle pak ve temiz olmadığını ifade eder:

Makâl-i pâkine benzer mi gayrun eş‘ârı

Muhaldür k’uya ilhama nemme-i İblîs (T. XIII/9)

Dȋvȃnda ayrıca, “şeytan misali adını tersine yazdırma!” (G.232/6), “şeytanın kulağına kurşun” (G. 271/3), “insanı şeytanın atına bindirmek” (Rub. 19/2), “yüzünde şeytan tüyü var (Rub. 11/4) deyimlerine yer verildiği görülmektedir.