• Sonuç bulunamadı

GİRİŞ Çalışmanın Konusu

XVII. Yüzyıl ve Klasik Türk Edebiyatı

7. Hadis-i Erba‘in Tercüme ve Tefsiri: Kaynaklarda böyle bir eserin varlığından

1.9. Cehennem ve İlgili Mefhumlar

2.6.23. Zühd u Salâh

3.2.1.3. Ayva Tüyleri (Hatt)

“Çizgi, satır, yol, yazı, fermân, gençlerde yeni terleyen bıyık veya sakal, ayva tüyü” gibi anlamları olan hatt, Sâbit Dîvânı’nda sevgilinin hem güzelliğini artırıcı hem de güzelliğini yok edici bir unsur olarak karşımıza çıkar. Sevgilinin yüzündeki ayva tüyleri bir beyitte güzel bir ceylana çayırlık olarak düşünülmüştür (K. V/3). Sevgilinin hattının tıraş olmuş hâli ise gül bahçesindeki dikensiz güle benzetilir (K. V/5). Amber kokulu siyah ayva tüyleri hem sevgilinin güzelliğini gizler (T. XXXVII/1), hem de onun güzelliğine güzellik katar (T. XXXVII/2). Sevgilinin yüzü bir sayfa veya kitap olarak düşünülen bir beyitte, benler misk, sevgilinin hattı ise Kur’ân fal bakılırken denk gelen âyetler olarak düşünülür. Açılan bu âyetlerden âşığın, sevgilinin hattında şifâ bulduğu dile getirilir, aynı zamanda şifâ âyetlerine telmihte bulunulur:

Bir iki misk ile mektûb nüshâlar düşmiş Şifâ hatunda imiş açdılar kitâb bana (G. 12/3)

Kitapta bana iki tane miskli mektup sayfası düştü. Bana kitap (falı) açtılar, meğer şifâ hattında (şifâ âyetleri) imiş.

Ayva tüyleri karanlığı yönüyle Hızır'ın gittiği zulümât veya karanlıklar ülkesi; kırmızı dudak ise âb-ı hayât, yani ölümsüzlük bağışlayan su olarak tasavvur edilir. Beyitte sevgilinin ayva tüylerinin karanlığında kırmızı dudağını gören kişi “Hızr-ı dil” olup muhabbetin ebedî hayatını bulur (G. 32/2). Bir beyitte ayva tüyleri, rengi nedeniyle siyah yün hırka giymiş Gülşenî dervişine benzetilir (G. 57/1). Ayva tüyleri bazen de bir perdedir. Yeni çıkan amber kokulu ayva tüyleri, güzelin gelin odası hâline gelince perde indirip güzellik haremine geçit vermez (G. 104/2). Beyitte sevgilinin yüzündeki hat, parlak ayın etrafındaki hâleye benzetilmiştir:

Ol hat ki kendüyi rûh-ı dilberde gösterür

Sevgilinin yüzünde beliren ayva tüyleri, parlak ayın etrafındaki hâle gibi kendini (açıkça) gösterir.

Dudaklar Cem'in kadehine benzetildiğinde ayva tüyleri de o kadehin kenarlarındaki yazılara benzetilir. Cem'in kadehinde yedi türlü yazı bulunur (Onay, 2004: 261). Bir beyitte kadehe benzetilen dudağın kenarında sevgilinin ayva tüyleri ile İhlâs Sûresi’nin yazıldığı ve böylece sevgilinin, münafık olan rakibin ağzından, dolayısıyla da aslı astarı olmayan sözlerinden korunduğu söylenir:

Fem-i rakîb-i münâfikdan oldı La‘l hâlâs

Kenâr-ı câmına hatt yazdı sûre-i ihlâs (G. 170/1).

Bir beyitte ayva tüyleri, yazılı bir fermân olarak tasavvur edilir. Sevgilinin kâğıt gibi beyaz yüzündeki siyah hat, yazılı bir fermân olur ve bu hatın pâdişâhı Hızır ömürlü olarak tavsif edilir (G. 180/1). Bir diğer beyite göre sevgilinin yüzündeki ayva tüylerinin çıkma sebebi, sevgilinin öfkelenmesidir (Eb. 178). Aşağıdaki beyitte ise hatların çıkmasının bazen bir sevinç bazense bir üzüntü sebebi olduğu belirtilir:

Zuhûr-ı hattına ben agladukça hande eyler yâr

Olur her sebze-zâr âlüftesi bârândan mahzûz (G. 184/3)

Ayva tüylerinin çıkmasına ben ağladıkça, sevgili güler. Yeşillik yere düşkün olan herkes yağmurdan hoşlanır.

3.2.1.4. Ben (Hâl)

Dîvânda ben, küçük, siyah ve güzel kokulu oluşuyla en çok taneye (tohum, yeme) benzetilir. Ben, sevgilinin ekin tarlası olan yüzüne ekilen bir tanedir. Âşıklar da bu tane ile yetinirler (G. 34/3). Sevgilinin beni, hem rengi hem de küçüklüğü sebebiyle çörek otuna benzetilir. Sevgilinin yüzündeki kara ben ile ağlayan âşığın gözyaşları ile ıslanıp da yere düşecek olsa her biri yerde biten çörek otu tohumu olur (G. 301/3). Gönül, kafese hapsolmuş bir bülbül, sevgilinin yüzündeki ben ise bülbülün muhtaç olduğu yem olur (G. 47/4). Ayrıca ben, gözün siyah gözbebeğinin aynadaki hayret bakışlı aksine benzetilir. Sevgilinin ayna gibi yüzündeki misk kokulu siyah beni, gözbebeğinin siyah aksi gibi hayret bakışını andırır (G. 88/5). Sevgilinin yüzü cennet, yüzündeki ben ise Hz. Âdem'in cennetten çıkarılma sebebi olan dâne olur (K. XXXII/16) ve âşığın sabır ve kararını mahveder (G. 116/3). Aşağıdaki beyitten benin, ayrıca fındığa da benzetildiği anlaşılır:

Funduk mı sandı yohsa dehânındaki benin

Güncişk-i cânı remye tüfeng aldı çengine (G. 317/4)

Ağzının kenarındaki beni yoksa fındık mı sandın? (Sevgili) Canın serçe kuşuna atmak için eline tüfek aldı.

Ben, koku ve siyah rengi münasebetiyle ceylanın gül bahçesinde gezerken düşürdüğü nâfeye de benzetilir (G. 275/4). Aşağıdaki beyitte ise sevgilinin çenesindeki misk kokulu benler söz konusu edilir.

Düşmese çâh-ı zenahdana o müşgîn-hâller

Eylemezdi cüst ü cû zülfün salup çengâller (G. XLIV/1)

O misk kokulu (zavallı) benler, çene çukuruna düşmeselerdi, senin saçların çengelleri salıp onları aramazdı.

3.2.1.5. Çene (Zekân, Zenahdân, Gabgab)

Dîvân edebiyatında sevgilinin çenesi en çok çukurluk sebebiyle ele alınır. Bu çukurluk da kuyuya benzetilir. Dîvânda sevgili, Yûsuf gibi güzel yüzlü olunca, yüzündeki çene çukuru da Hz. Yûsuf'un kıskançlık sebebiyle kardeşleri tarafından içine atıldığı mihnet kuyusu olur (G. 114/1). Sevgilinin güzellik ülkesinde gönlün en büyük tehlikesi, dipsiz (G. 259/1) bir çene çukuruna düşmektir (G. 266/5). Çene ile birlikte ve onun kadar tehlikeli bir unsur olan saç ele alınır. Çene çukuru hokka olunca, saçlar engerekli yılan olur (G. 279/3). Ayrıca sevgilinin yüzüne salınan perişan saçlar yüz örtüsü olur, çene çukuru da Zincirlikuyu'ya döner (Eb. 35). Sevgilinin saçları pençeleri salıp çene çukuruna salar ve orada âşığın gönlünü arar:

Zülfi çengâl salup çâh-ı zenahdânda arar ‘Âşık-ı şîfte-hâlün dil-i üftâdesini(G. 327/3).

Renk bakımından çene, saf beyaz gümüşe benzetilir. Sevgilinin çenesi, beyazlığı yönünden Edirne şehrinin Ak Pınar'ına benzetilir (G. 82/2). Fakat sıtma hararetinden sevgilinin güzellik bahçesi olan yüzü solunca, elmaya benzeyen gümüş renkli çenesi bu kez altın renkli şeftali olur:

Solup harâret-i tebden yiriyle bâg-ı cemâl O sîm-i sîb-i zekan oldı zerd şeftâlû (G. 275/3).

Çenealtı, şekil açısından ağaç kavununa benzetilir. Bir beyitte şair, sıtmaya tutulduğunu ve iyileşme ümidiyle sevgilinin çene altını eline aldığında ağaç kavununa döneceğini ve böylece şifa bulacağını dile getirir (G. 288/3). Çenealtı aynı zamanda elmaya benzetilir. Elma benzeri çenealtı, armut şeklinde ağzı olan kadehten nar suyu içse Kızıl elmaya kadar hüküm sürer (G. 19/2). Çenenin ayrıca “sîb-i zekân-ı yâr” (G. 50/2) ve “şeftâlû-yı zekân” G. 105/3) olduğu dile getirilir.

3.2.1.6. Dudak ( Leb, La‘l )

Sevgilinin saç ve yüzünden sonra, şiirlere en çok konu olan güzellik unsuru dudağıdır. “Diğer unsurun koklama ve görme duygularına hitap etmelerine karşılık dudak, daha ziyâde dokunma ve tatma duygusuna hitap eder” (Tolasa, 2001:251). Dîvânda sevgilinin dudağı, kırmızı rengi ve tatlılığı yönleriyle ele alınır. Sevgilinin kırmızı dudağı şarap ve şeker suyu kadar tatlıdır (G. 28/ 2). Bu sebeple onun dudağından yudumlayarak içilen acı şarabın bile her damlası şeker gibi tatlı olur (G. 67/2). Ayrıca onun dudağının bûsesinde meze vardır (G 68/3). Sevgilinin dudağını helvâya benzetilmesinden rahatsız olan şair, “gül-şeker tatlısı pekmez tadına benzer mi hiç?” diye sormadan edemez (G. XLIX/6). Ayrıca erbâb-ı tabiata göre sevgilinin gülşeker dudağı, Şîrîn’in dudağına kıyasla daha tatlıdır; hatta Şîrin’inki sevgilinin dudağına kıyasla biraz tuzludur:

Dehân-ı gül-şeker terkîbüne nisbetle sultânum Leb-i Şîrîni erbâb-i tabî'at şûr bulmışlar (G. 114/3)

Erbâb-ı tabîat (şairler, zevk sahipleri) senin gül şeker dudağına kıyasla Şîrîn’in dudağını tuzlu bulmuşlar(dır).

Âşık, aşk derdiyle mustariptir. Beyitlerde de her türlü derde devâ olarak görülen sevgilinin dudağı ferahlık veren tatlı ve bin derde devâ bir ilaç olarak zikredilir (G. 45/3). Fakat o, âşığa ilaç olduğu kadar aynı zamanda da bir hastalıktır (G. 174/4). Renk ve şekil bakımından dudak la‘l renkli şarap kadehine ve şarap renginde iki yâkut parçasına benzetilir (G. 255/5). Ayrıca sevgilinin dudağının yâkuttan bir kalıp (G. 19/5) ve Kevser şarabıyla dolu yâkuttan bir kâse olduğu söylenir (G. 114/2). Buna karşılık bir başka beyitte safâ meclisinde çok benzetme yapılmasından, hatta sevgilinin temiz dudağının pis

kadehe teşbih edilmesinden rahatsızlık duyulduğu görülür (G. 52/5). Fakat bir diğer beyitte kadehte, bu kez sevgilinin kırmızı şarapla dolu kadeh gibi olan dudağının hâleti, yoksa o kadehin verdiği neşenin de olmayacağı dile getirilir (G. 92/3). Âşık da aşk meyhânesinde kadehe benzeyen sevgilinin dudağının fikriyle şaraba düşer. Şaraba düşmek burada hem şaraba düşkün hâle gelmek, hem de şarap küpünün içine düşmek şeklinde tevriyeli bir şekilde kullanılmıştır:

Hum-hâne-i 'ışkunda kayup pây-ı sebâtum

Endîşe-i sahbâ-yı lebünle meye düşdüm (G. 249/2)

Sâbit duran ayağım, senin aşkının meyhânesinde dudağının şarabının düşüncesiyle kayıp şaraba düştüm.

Bazen tek başına ele alınan dudak, bazen de çevresinde bulunan ayva tüyleriyle birlikte anılır. Ayva tüylerinin karanlığında sevgilinin la‘l dudağını gören âşığın gönül Hızır'ı ebedî muhabbetle canlanır (G. 32/2). Şair, ayva tüyleri olmayan dudakları ise şekerli fakat dumansız, yani pek yenilecek kıvamda olmayan helvâya benzetir (G. 140/1). Başka bir beyitte ise sevgilinin, rakibe Kevser şarabı tadında bal gibi dudağını içirdiğini, sıra kendisine gelince hançer bakışlarını sunduğunu söylemekte ve bu durumdan şikâyet etmektedir:

Şehd-i lebi agyâre mey-i Kevser içürdi

Ben ragbet idince nigehi hançer içürdi (G. 334/ 1)

Âşığın îmân tatlılığı sevgilinin dudağındadır (G 112/6).Yine sevgilinin dudağının kenarında İhlâs Sûresi’nin yazılı olması, münafık rakibin ağzından kurtulmasına vesiledir (G. 170/1). Başka bir beyitte ise sevgilinin güzellik saçan dudağı tükürdüğünde rakibin yüzüne tuzlu balgam gelir ve ondan kurtulmuş olur (G. 204/3); zîrâ birinin yüzüne tükürmek o kişi için en büyük hakaret ve saygısızlık sayılır. Aynı zamanda sevgili Hz. Peygamber olunca şair onun la‘l gibi dudağından şefaatin feyzini bekler:

Câm-ı la‘lünden umar feyz-i şefâ'at Sâbit

Koya bir kâse-i Kevser o güneh-kâra fedâ (G. 2/6 )

Sâbit, laʻl dudağının kadehinden şefaat feyzi bekler; o günahkâra bir Kevser kâsesi sun, fedâ (olsun).