• Sonuç bulunamadı

ULUSLARARASI FİNANSAL KRİZLER

2.2. Tarihsel Süreç İçerisinde Finansal Krizler

2.2.2. Finansal Krizde Ülke Örnekler

2.2.2.2. Asya Krizi (1997)

2.2.2.2.1. Asya Krizinin Ortaya Çıkışı ve Gelişim

Asya ülkeleri sermaye ithaline dayalı bir gelişme modeli izlemişler ve otuz yılı aşan yüksek büyüme dönemi süresince gelişmiş ülkelerden özellikle doğrudan yatırımlar biçiminde büyük miktarda sermaye ithal etmişlerdir. 1990’lı yıllarda ise Asya ülkelerine akan sermayenin niteliği önemli ölçüde değişmiştir. Çünkü, bu yıllarda Asya ülkeleri sermaye hareketlerini serbestleştirmişler ve yabancı sermaye yatırımlarının getirisini arttıran (yüksek faiz) ve riskini azaltan (sabit kur) politikalar uygulamışlardır349. Bu uygulamalara bağlı olarak 90’lı yıllarda Asya ülkelerine akan sermaye içinde portföy yatırımları ve kısa vadeli borç miktarı ağırlık kazanmıştır. Yukarıdaki Tablo 4’de portföy yatırımlarının arttığı görülmektedir. Ülkelere ilişkin verilerden de izleneceği gibi Malezya dışındaki ülkelerde direk yatırımların nisbi önemi azalmış, 1993 yılından itibaren portföy yatırımları önemli boyutlara ulaşmış, bütün Asya ülkelerinde özel sektörün dış borçları hızla artmıştır. Özelliklede toplam borç içerisinde kısa vadeli borçların oranı artmıştır. Yani artan borcun büyük bir kısmı kısa vadeli borçlardan oluşmaktadır350. Aşağıdaki Tablo 5 dış borçtaki artış ve bu artışın içindeki kısa vadeli dış borç oranlarını göstermektedir. Bu tabloya göre, döviz kuru veya finansal sistemle ilgili beklentilerin olumsuzlaşması durumunda, sermaye hareketleri tersine dönmekte ve kriz çıkma olasılığı oldukça artmaktadır. Asya ülkeleri de yabancı sermayeyi çekebilmek için faiz oranlarını genel olarak ABD ve diğer finans merkezlerindeki faiz oranlarının üzerinde tutmuştur. Böylece yerli para ile borçlanma maliyetinin daha yüksek olması özel kesime yabancı para ile daha elverişli borçlanma imkanı sağlamış ve bu kesimin yurtdışından kredi talebinin hızla artmasına neden olmuştur.

348 Rodrik, Dani (1998), “Who Needs Capital Account Convertibility”, Essays in International Finance, No:

207, Department of Economics, Princeton University, s. 57.

349 Demir, Gülten (1999), a.g.e., s. 135. 350 Özer, Mustafa (1999), a.g.e., s. 115.

Tablo 5: Asya Ülkelerinin Dış Borç Durumu (Miyar Dolar)

TOPLAM DIŞ BORÇ KISA VADELİ DIŞ BORÇ/ TOPLAM DIŞ

BORÇ % 1992 1993 1994 1995 1996 1992 1993 1994 1995 1996 Endonezya 28.4 30.5 34.2 44.5 55.5 60.5 61.7 61.8 61.9 61.7 Filipinler 6.9 5.8 6.5 8.3 13.3 45.7 40.8 47.4 48.8 58.2 Güney Kore 38.7 41.2 56.5 77.5 100 71.4 70.8 71.1 70 67.5 Malezya 8.5 13 13.5 16.8 22.2 48.1 56.8 48.8 47.2 50.3 Tayland 23 29.6 43.4 62.8 70.1 69 72.1 71 69.4 65.2

Kaynak: Özer, Mustafa (1999), Finansal Krizler, Piyasa Başarısızlıkları ve Finansal İstikrarı Sağlamaya Yönelik Politikalar, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, s. 115.

Asya ülkelerinde 1990’lı yılların ilk yarısından itibaren bankacılık sistemini denetleme ve düzenleme mekanizmalarında iyileşmeler başlamakla birlikte, bu ilerlemeler yeterli olmamıştır. Bütün bunlara finansal kurumların risk yönetimindeki başarısızlıkları da eklenince kötü kredilerin oranında büyük artışlar görülmüştür. Mevduata getirilen garantiler nedeniyle bankalar sorumsuz şekilde, ilişkide olduğu büyük sanayi kuruluşlarına krediler açmışlar ve böylece kötü krediler artmaya devam etmiştir. Bu tür kredilerin bankalar tarafından verilmesinin en önemli nedenlerinden biriside, devletin batan bankaları mutlaka kurtaracağına olan hâkim kanıdır. Sonuç olarak, Malezya ve Tayland başta olmak üzere krize uğrayan özel sektöre açılan krediler 1996 ve 1997 yıllarında GSYİH’ dan daha hızlı artmıştır

Tablo 6: Özel Sektöre Açılan Krediler (GSYİH’nin yüzdesi olarak)

ÜLKELER 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 Meksika 20.6 26.5 33.2 37.3 46.3 35.0 16.2 12.7 G. Kore 56.8 56.8 56.8 57.9 60.6 60.8 65.7 73.9 Endonezya 50.6 50.7 47.9 40.5 52.6 53.7 55.8 61.1 Malezya 71.4 76.9 75.0 75.8 77.5 87.1 93.6 107.1 Filipinler 19.3 17.8 20.6 26.4 29.2 37.5 48.6 55.9 Tayland 64.3 67.7 72.9 79.9 91.7 84.2 84.3 116.3

Kaynak: IMF (1998), International Financial Statistics, Washington, D.C., s. 97.

Finansal serbestliğe sahip ekonomilerde M2Y/Rezervler oranı finansal kırılganlığı gösteren en önemli göstergelerden biridir. Çünkü, böyle bir durumda, devalüasyon korkusuna kapılan yabancı yatırımcılar, ellerinde yerli para cinsinden tuttukları aktiflerini bozdurarak dövize çevirmek istemektedirler. Tablo 7’de görüleceği gibi 1997 krizinden etkilenen Asya

ülkelerinin tamamında ve 1994 Meksika krizinde M2Y/Rezervler oranı birden çok yüksek seviyededir. Bu oranın yüksekliği finansal krizlere gösterge olmaktadır. Çünkü M2Y’deki artış ulusal paraya olan güvenin azaldığının (devalüasyon korkusunun arttığının) bir göstergesi olabilmektedir. Aşağıdaki tablo 7’de, krizi yaşayan ülkelerde kriz öncesi M2Y/rezervler oranları gösterilmektedir.

Tablo 7: Krizi Yaşayan Ülkelerde M2Y/Rezervler (% )

ÜLKELER 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 G. Kore 6.56 8.33 7.20 6.91 6.47 6.11 6.51 10.50 Endonezya 6.16 5.51 5.61 6.09 6.55 7.09 6.50 9.35 Malezya 2.91 2.99 2.64 2.10 2.48 3.33 3.66 4.99 Filipinler 16.3 4.82 4.35 4.90 4.86 5.86 4.50 6.97 Tayland 4.58 4.11 4.10 4.04 3.85 3.66 3.88 4.08 Meksika 5.78 4.45 5.04 4.35 19.16 4.95 4.54 3.97

Kaynak: IMF (1998), International Financial Statistics., Washington, D.C., s. 101.

Bölge ekonomilerinin krize doğru sürüklenişlerinde bu ülkelerin ulusal paralarını endeksledikleri ABD Dolarının Yen karşısında değer kazanması önemli rol oynamıştır. Kriz öncesi yıllarda bu durum bölge ülkelerinin ihracat potansiyellerinin azalmasına ve rakip mallar üreten Çin’in rekabet gücünün artmasına yaramıştır. Yerli ve yabancı yatırımcıların gayrimenkul piyasasına yaptıkları dev yatırımlar ihracattaki azalmalarla birlikte bir dalgalanma sürecine girmiştir. Bu dalgalanma 1996 yılının sonlarına doğru gayrimenkul fiyatlarındaki hızlı düşüş yoluyla hisse senetleri fiyatlarını çökertmiş ve finans kurumlarını büyük sorunlarla karşı karşıya bırakmıştır351. Bu sorunlar 1997 yılında da devam ettiğinden Tayland’lı fon sahipleri döviz fonlarını yurtdışına çıkarmaya başlamışlardır. Bu gelişmelerin etkisiyle 14-15 Mayıs 1997 tarihlerinde Baht’a yönelik ilk ağır spekülatif atak başlamıştır. Bu atakta Merkez Bankası döviz rezervlerinden milyarlarca dolar kullanarak Baht’ın geçerli döviz kurunu korumayı başarmış ancak faizler yükselme ve hisse senetleri fiyatları da düşme trendine girmiştir352. Bu baskılara dayanamayan Tayland, 2 Temmuz’da para birimi Baht’ı dalgalanmaya bırakarak (devalüe ederek) Asya Krizini ateşlemiştir. Eylül 1997’de Malezya, Tayland ve Singapur paralarının değer kaybı % 20’yi geçmiştir. Endonezya hariç, bölgede parası baskı altında kalan tüm ülkeler, büyük döviz rezervleri kayıplarını göze alarak başlangıçta döviz kurunu korumaya çalışmışlardır. Endonezya ise gecelik faizleri yükselterek

351 Karabulut, Gökhan (2002), a.g.e., s. 122. 352 Akdiş, Muhammed (2000), a.g.e., s. 67.

ve döviz satarak kuru kısa bir süre savunduktan sonra öncelikle, kurun dalgalandığı bandı genişletmiş, ardından da dalgalı kur sistemine geçmiştir353.

Tayland’da yaşanan kriz, bankacılık krizi ile tetiklenen döviz krizi ve sonrasında daha da derinleşen bankacılık krizi nedeniyle para ve bankacılık krizi (ikiz kriz) olarak nitelendirilebilir. Bu krizi tetikleyen unsurlara bakıldığında da karşımıza, büyük cari işlemler açığı, işleyemez duruma gelen bankalara likidite sağlanması ve ayarlanabilir sabit kur sistemi çıkmaktadır. Kriz arifesinde Tayland’ın cari işlem açığı yukarıdaki Tablo 3’de görüldüğü gibi GSYİH’nın % 8’ine çıkmıştır. Bu açık Meksika’nın 1994 krizine girmeden hemen önce sahip olduğu cari işlemler açığı/GSYİH oranına yakındır. Endonezya, petrol ihracatı sayesinde ticaret dengesi sürekli fazla veren bir ülke konumundayken, ağır borçluluk nedeniyle cari işlemler hesabı sürekli (son 20 yıldır) açık durumundadır. 1990’larda ticaret dengesinin de bozulmasıyla, bu açık hızla artmaya başlamıştır. 1990-1995’de cari işlemler açığının GSYİH’ya oranı % 2,5 iken, 1996’da % 3,3’e ve 1997’de % 4,5’e çıkmıştır.

1980’lerde, hem ticaret dengesi, hem de cari işlemler dengesi fazla veren Güney Kore’de, 1990’larda durum tersine dönmüş, 1996’da ticaret açığının GSYİH’ye, oranı % 3, cari işlemler açığının GSYİH’ye oranı ise % 4,9’a ulaşmıştır. Tablo 3’de 1995-1997 yılları arasında bu üç ülke ile Malezya ve Filipinlerin cari işlemler dengesi açığının GSYİH’lerine oranı görülmektedir. Sorunların arttığı 1997 yılının başlarında, Kore’nin büyük çelik üreticisi Hanbo Çelik 5.8 milyar dolar borç bırakarak iflas etmiştir. Bu iflası Sammi Çelik ve Kia Motors’un iflasları izlemiştir. Kore’deki benzeri büyük holdinglerin önemli bir kısmı benzer zorluklar içine girmiş ve çoğu bankalara yoğun bir şekilde borçlanmıştır. Bölge ülkelerinde bu ve benzeri sorunlarla birlikte, bu ülkelerin finans kesimindeki yapısal problemler de krizin oluşumunda ve genişlemesinde etkili olmuştur. Bu problemler özellikle kredi kullanımında aşırı devlet müdahaleciliği ve kredilerin verimsiz alanlarda kullanılması, finans kuruluşlarının denetimleriyle ilgili mevzuatın yetersiz oluşu, fiyat ve risk analizi yapacak vasıflı elemanların yetersiz oluşu, sektörün genelde rekabete açık olmayışı, şeffaflık ve açıklık içinde çalışmamaları şeklinde sıralanabilir354.