• Sonuç bulunamadı

ULUSLARARASI FİNANSAL KRİZLER

2.2. Tarihsel Süreç İçerisinde Finansal Krizler

2.2.2. Finansal Krizde Ülke Örnekler

2.2.2.2. Asya Krizi (1997)

2.2.2.2.2. Asya Krizini Açıklamaya Yönelik Görüşler

Geleneksel finansal ölçülere göre kriz ülkelerinin hükümetleri 1997 yılı başında oldukça iyi durumdaydı. 1996’da büyüme yavaşlamıştı ve bazı fazla kapasite işaretleri belirmişti.

353 Karabulut, Gökhan (2002), a.g.e., s. 122.

354 DTÖ Türkiye Daimi Temsilciliği (1998), “Doğu Asya Krizi”, Dış Ticaret Dergisi,

Fakat Asya ülkelerinden hiç biri İngiltere’de olduğu gibi istihdam ve döviz kuru istikrarı arasında tercih yapma durumuyla karşı karşıya değildi. Gerçekten, 1997 yazına kadar birçok gözlemci şimdi adı kötüye çıkmış olan, iyi makroekonomi ve döviz kuru yönetiminin Asya’nın başarı reçetesinin anahtarı olduğunu içeren Doğu Asya mucizesi adındaki Dünya Bankası raporundan bahsediyordu. Stiglitz’in vurguladığı gibi krizden sonra bile bu ülkelerin kriz riski taşıdığına veya 1997-1998 yıllarının olağan dışı riskli olduğuna ilişkin geleneksel gösterge bulabilmek çok zordur. Asya’da neyin yanlış gittiği konusunda, kriz sonrası teorik literatürde iki önemli bakış açısı ortaya çıkmıştır355.

Birincisi, makroekonomik politikaların görülen sağlamlığı altında, bankalara zımni devlet garantisi verilmesi yoluyla dolaylı destek sağlanmıştır. McKinnon ve Pill krizden önce modellendirdikleri aşırı borçlanma sendromunda, zımni garantilerin bankaları büyük ölçüde ahlaki risk almaya yönlendirdiği ve bu bankaların borçlarının da gizli kamu borcu olduğunu vurgulamışlardır. Bu görüşe göre, makroekonomik politika ve bütçenin görünürdeki sağlamlığı bir aldatmaca olarak kabul edilmektedir. Çünkü, gerçekte hükümetlerin kayıtsız ve sürdürülemez harcamaları çok önemli boyutlara ulaşmıştır.

İkinci olarak, Radelet ve Sachs tarafından güçlü bir şekilde ifade edilen alternatif görüşe göre, ülkeler yanlış hiçbir şey yapmıyorlardı ve bu ülkelerin yatırımları temelde sağlamdı. En fazla, bu ülkelerin uluslararası kreditörlerin nezdinde kendi kendini besleyen bir kötümserliğe maruz kalmalarına neden olan bir tür finansal kırılganlıktan çektikleri söylenebilir. Asya krizini açıklamaya yönelik yaklaşımlar, kriz nedeni olarak vurguladıkları faktöre göre dört başlık altında toplanmaktadır. Bunlar356;

• Krizi Asya ülkelerinin ulusal finans kurumlarının zayıflığına bağlayan yaklaşımlar. • Krizi uluslararası finans piyasalarının aşırı reaksiyonları ile ilişkilendiren yaklaşımlar.

• Krizi ülkelerin ihracatı konusunda karşılaştıkları sorunlarla ilişkili olarak ele alan yaklaşımlar.

• Krizi ülkelerin hatalı iktisat politikalarına bağlayan yaklaşımlardır.

Asya Krizinin bu ülkelerin ulusal finans kurumlarının zayıflığından kaynaklandığını ileri süren yaklaşıma göre, Asya ülkelerinde özel sektöre verilen kredi hacmi yukarıda da

355 Krugman, Paul (1999), “Balance Sheets. The Transfer Problem and Financial Crises”, January, s. 4,

http://web.mit.edu/krugman/www/FLOOD.pdf, 15.12.2004.

belirtildiği gibi aşırı genişlemiştir. Bu genişleme ile finans sektöründe denetim eksikliği riskli kredilerin verilmesine ve kredilerin geri dönüşünde karşılaşılan sorunlar finans krizine yol açmıştır. Krugman’a göre bankacılık kesimini düzenleyen kurallardaki boşluklar, bankacılık faaliyetlerinin yeterince şeffaf olmaması ve değişik biçimlerde devlet tarafından verilen garantiler ve bunların neden olduğu ahlaki tehlike sorunları, bu ülkelerde hem bankacılık kesimini, hem de banka dışı kesimi aşırı borçlu duruma iterken, batık kredilerin artmasına katkı sağlamıştır357. Şözedildiği gibi spekülatif gayrimenkul yatırımlarına giden fonların getirilerinin azalması, bankaların krize girmelerine neden olmaktadır.

Asya Krizinin uluslararası finans piyasalarının istikrarsızlığına bağlayan yaklaşım, krizi uluslararası finans piyasalarının aşırı reaksiyonu ile ilişkilendirmektedir. Uluslararası sermaye hareketlerinin incelendiği bölümde etraflıca açıklandığı gibi, globalleşen uluslararası finans piyasalarında yapılan uluslararası işlemlerde spekülasyon motifi ön plana çıkmaktadır. Ülkeler arasında döviz kuru ve faiz oranındaki değişim beklentilerinden kar etmeyi uman fonlar, ülkeler ve piyasalar arasında çok kısa sürede yer değiştirebilir duruma gelmiştir. Hangi nedenle olursa olsun (ihracat krizi, hatalı iktisat politikaları, politik zayıflık vb.) ülkelere ilişkin beklentilerin değişmesi ile, sürü psikolojisiyle hareket eden yatırımcıların hiçbir ülkenin başa çıkamayacağı spekülatif atakları, sermaye ithal eden ülkeleri krize sürükleyebilmektedir. Burada önemli olan beklentileri neyin değiştirdiğinden çok, beklentilerin değişmesine bağlı olarak uluslararası finans piyasalarının gösterdiği aşırı reaksiyondur. Ayrıca, uluslararası finans piyasalarında spekülatif işlemlerin hızla artışı, sermaye ithaline dayalı bir gelişme modeli izleyen ülkeleri önemli belirsizlik ve risklerle karşı karşıya getirmektedir.

Asya Krizini ihracat krizi olarak değerlendiren yaklaşım, Asya ülkelerini ihracat konusunda karşılaştıkları sorunların bu ülkelerin bir finans krizine sürüklenmelerinde etkili olduğunu ileri sürmektedir. Krizi bu çerçevede açıklayan görüşe göre, daha önce finans krizlerine giren ülkelerde olduğu gibi Tayland, Malezya, Endonezya ve Filipinlilerde de yüksek ödemeler bilançosu açıkları bulunmaktadır. Bu ülkelerin ABD dolarına bağlı olan paralarının reel olarak değerlenmesi ve 1996 ihraç artış hızlarının düşmesi ekonomilerini olumsuz etkilemiştir. Bu yaklaşımın krizi bütün yönleriyle açıkladığını söylemek güçtür. Asya ülkelerine ilişkin verilerden izleneceği gibi öncelikle ülkelerin tümünde ödemeler bilançosu açıklarının ihracattaki duraklamayla ilişkilendirmesi zordur. Ancak, Asya krizi

357 Krugman, Paul (1999), “Balance Sheets. The Transfer Problem and Financial Crises”, January,s. 5,

yalnızca ihracat konusunda karşılaşılan sorunlara bağlanamasa da ihracat sorunlarının krizi destekleyici rol oynadığı söylenmektedir.

Asya Krizini bu ülkelerin hatalı iktisat politikalarına bağlayan düşünceler, özellikle IMF’nin kriz açıklamalarında önemli bir yer tutmaktadır. Gerçekte yabancı sermayeye dayalı bir gelişme modelinde yukarıda değinildiği gibi spekülatif işlemlere açık olan piyasaların risklerle karşı karşıya olması doğaldır. Bu konuda IMF’nin yaklaşımı krizden sonrada sermaye ithaline dayalı gelişme modelini desteklemekte hatta krizin çözümünü uluslararası piyasalara güvenin ve buna bağlı olarak ülkelere sermaye akışının tekrar sağlanmasına bağlamaktadır. IMF’nin buradaki eleştirisi ülkelerin sermaye akışının olumsuz sonuçlarını önlemekte yetersiz kalan politikalarına yöneliktir. Örnek olarak, bölge ülkeleri kısa vadeli yabancı sermayeye aşırı bağımlı oldukları, paralarının aşırı değerlenmesine izin verdikleri, ödemeler bilançosu açığının tehlikeli boyutlara ulaşmasıyla döviz spekülasyonuna zemin hazırladıkları gerekçesiyle eleştirilmişlerdir. Kısaca, ülkeler uygulamada ortaya çıkan sorunların çözümünde yetersiz kalmışlardır.

Asya ülkeleri genel olarak IMF ve Dünya Bankası önerileri doğrultusunda politikalar izlediklerinden bu ülkelerde meydana gelen kriz, dikkatleri IMF üzerine toplamıştır. Uluslararası finans çevreleri de IMF’yi krizi öngöremediği ve görevini yerine getirmediği konusunda eleştirmişlerdir. Ayrıca IMF krizden sonra da kötü kriz yönetimi ile ülkelerin ağır bir durgunluğa girmesine neden olduğu için eleştirilmiştir358.