• Sonuç bulunamadı

5. BÖLÜM: TARTIŞMA

5.3. KADINLARIN AİLE YAŞAMINA İLİŞKİN BİLGİLER

5.3.3. Ailede Sorumluluk Dağılımı

Kadın ile erkek arasında binlerce yıldır görevler, sorumluluklar, yetkiler ve kaynaklar, toplumsal cinsiyet temelli olarak paylaşılmaktadır ve aile içi roller değişime en dirençli temel kültürel ögelerdir (Cesur-Kılıçaslan ve Işık, 2016).

Göç sürecinde kadının ekonomik aktivitelere katılımı rollerinde değişime neden olabilmektedir. Ancak erkeğin aksine kadın göç sürecinde de çocuk bakımı, yemek yapma gibi toplumsal cinsiyet rollerini sürdürmektedir (Willimas, 1990, s.

104).

5.3.3.1. Aileye Düzenli Gelir Getiren Üyelerin Dağılımı

Araştırmada aileye düzenli gelir getiren en fazla %41.2 ile erkek çocuktur.

%30.3 ile eşleri, %16.5 ile eş ve erkek çocuk veya eş ve evin diğer erkek üyeleridir. Ben veya kız çocuk veya evin kadın üyeleri diyenlerin oranı ise

%6.4’dür. Böylece aileye gelir getiren erkek üyelerin oranının kadın üyelerin oranından (ben/kız çocuk/evin diğer kadın üyesi %6.4) çok yüksek olduğu görülmektedir.

Araştırmada bu sonuçların elde edilmesinde geleneksel toplumlarda erkeğin

“evin başında/reisi” ve “ekmeği kazanan” (Fisher, 2013, s. 838) olarak görülmesinin etkili olduğu düşünülmektedir. Kaya ve Kentel’in (2005) Euro Türkler araştırmasında “karı koca her ikisi de aile bütçesine katkıda bulunmalıdır” sorusuna Almanya’da (1065 kişi) yaşayan Türklerin %38.2’si (katılmıyorum %26.0; fikri yok %12.2), Fransa’da (600 kişi) yaşayan Türklerin ise %16.6’sı (katılmıyorum %10.3; fikri yok %6.3) katılmamıştır. Benzer biçimde Belçika Türkleri üzerine yapılan araştırmada “karı koca her ikisi de aile bütçesine katkıda bulunmalıdır” sorusuna katılımcıların (erkek 201; kadın 199)

%20.0’ı katılmadıkları (katılmıyorum %8.5; fikri yok %11.5) cevabını vermiştir (Kaya ve Kentel, 2008).

5.3.3.2. Ev İçi Sorumlulukların Aile Üyeleri Arasında Dağılımı

Ailede sorumluluk dağılımı ağırlıklı olarak kadınlardadır. Çocukların bakımından (%79.1), çocukların eğitiminden (%76.4), yemek yapmadan (%71.5), bulaşık yıkamadan (%61.5), evin temizlik ve bakımından (%61.5), çamaşır yıkamadan (62.5) ve ütü yapmadan (%71.3) “ben” sorumluyum diyenler önde gelmektedir.

“Ben” diyenlerden sonra sorumluluk ailenin diğer kadınları veya sadece kız çocuklarının (“çocukların bakımı” ‘ailenin kadın üyeleri veya sadece kız çocuk’

%12.6; ‘kadınla birlikte kız çocukları veya sadece kız çocukları’ %7.3; “yemek yapma” ‘ailenin kadın üyeleri veya sadece kız çocukları’ %21.0; “bulaşık yıkama” ‘ailenin kadın üyeler’ %14.0, “evin temizlik ve bakımı” ‘ailenin kadın üyeleri’ %15.0; “çamaşır yıkama” ‘ailenin kadın üyeleri’ %15.0; “ütü yapma”

‘ailenin kadın üyeleri veya sadece kız çocuk’ %18.8) omuzlarındadır.

Görüldüğü gibi kadın öndedir. Bunu da kadın ve kız çocukları izlemektedir.

Ataerkil toplumda ev içi sorumlulukların kadının sorumluluğunda olduğunu söylemek mümkündür.

Ancak araştırmada çocukların bakımı, çocukların eğitimi, yemek yapma, bulaşık yıkama, evin temizlik ve bakımı, çamaşır yıkama, ütü yapmadan sorumlu olan kişiler ile kadınların eğitim düzeyi arasındaki ilişki istatistiksel açıdan Ki Kare yapılamadığından önemli olup olmadığı saptanamamıştır.

Görüldüğü üzere ailede ev içi alandaki sorumluluğu üstlenenler kadınlardır.

Çeşitli araştırmalarda da bu sorumluluklar kadınların omuzlarındadır. Huntingon ve diğerleri (1998, s.9) Filistinli mülteci kadınların ailede değişen rolleri üzerine yaptığı boylamsal çalışmada 1982 ve 1995 yılları karşılaştırmasında, Filistinli ailelerde çocukların bakımından (1982 yılında, %80.0) sadece kadınlar sorumludur. Bunu eş ile birlikte(%13.0) diyenler izlemiştir. 1995 yılında ise eş ile birlikte diyenler (%60.0) önde gelmekte ve bunu sadece kadın (%23.0) diyenler takip etmektedir. Aynı araştırmada ailelerde çocukların eğitiminden eş ile birlikte (1982 %45; 1995 %70.0) sorumludurlar. Sadece kadın (1982 %38.0; 1995

%10.0) ve çoğunlukla kadın (1982 %13; 1995 %6.0) diyenlerin oranı düşüş göstermiş, buna karşın çoğunlukla erkek (1982 %2.0; 1995 %8.0) ve sadece

erkek (1982 %2.0; 1995 %6.0) diyenler yükselişe geçmiştir (Huntingon ve diğerleri, 1998, s.14). Cesur-Kılıçaslan (2006) tarafından Bursa İnegöl bölgesinde yaşayan Bulgaristan göç edenleri üzerine yapılan araştırmada ailede sorumluluk dağılımı ağırlıklı olarak (çocuk bakımı %55.6; yemek yapma

%64.7; bulaşık yıkama %63.8; evin temizlik ve bakımı %62.4; çamaşır yıkama

%69.7; ütü yapma %71.3) kadındadır. Federal Almanya’da Yaşayan Türklerin Aile Yapısı ve Sorunları Araştırması’nda (Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, 2005) da sorumluluk (çocuk bakımı %54.2; yemek yapma %73.4;

bulaşık/çamaşır yıkama %73.5; ev toplama %61.2; ütü yapma %71.3) kadınların üzerindedir.

Çeşitli araştırmalarda da ev içi alanla ilgili sorumluluklar kadınların veya evin diğer kadınlarının üzerindedir. Huntingon ve diğerlerinin (1998, s.15) araştırmaları da bu bulguları destekler niteliktedir. Filistinli mülteci kadınların ailede değişen rolleri üzerine yaptığı boylamsal çalışmada (1982 ve 1995 yılları karşılaştırması), Filistinli ailelerde ev içi işlerin idaresinin sadece kadınların (1982 %89.0; 1995 %66.0) sorumluluğunda olduğunu, 1995 yılındaki azalmanın ev işlerinin (kız çocuk; çoğunlukla kadın %35.0; sadece kadın

%54.0; büyük anne; çoğunlukla kadın %23.0, sadece kadın %68.0) evin diğer kadınları tarafından paylaşılmasından kaynaklandığını belirlemiştir. Ataerkil sistem, aile içinde çocuklara benimsetilir, bu şekilde ataerkilliğin sürekliliği sağlanır (Cesur-Kılıçaslan ve Işık, 2016, s. 28). Pho ve Mulvey (2003, s. 107) de bu sorumluluklara kız çocuklarının dahil edilmesini ataerkil toplum yapısı ile ilişkilendirmiştir. Pho ve Mulvey’e göre, geleneksel olarak kız çocukları yaşamlarının sonraki aşamasına hazırlanırlar, başka bir adamın eşi ve başka bir ailenin gelinidirler. Kız çocuğunun geleceğin üstesinden gelmesi amacıyla kendi kendine yetebilmesi, kocasının ve onun ailesi önünde saygınlık kazanması için onlara yardımcı olması yönünde aileleri tarafından çok erken yaşta hazırlanırlar. Buna karşın erkek çocukları eğitimleri ve kariyerleri konusunda cesaretlendirilirler. Çünkü onlardan ailenin geçimini sağlamaları beklenir ve ailenin ismini taşıyacakları için aileleri tarafından desteklenirler (Pho ve Mulvey, 2003:107). Abadan-Unat kız çocuklarının omuzlarına bırakılan yükün ağırlığına değinmiştir. Abadan-Unat (2017, s. 189) göç sürecinde küçük

kız çocuklarının daha önce annelerinin yüklendiği ev içi sorumlulukları sürdürmek zorunda kaldığını, böylelikle ailenin en büyük kız çocuğunun ne fiziksel ne de duygusal açıdan hazırlıklı olmadığı halde, yabancı bir çevrede ailenin tüm çocuklarını yetiştirmek gibi ağır bir sorumluluk altında ezildiğini ve annelik işlevini yerine getirmek zorunda kaldığını belirtmiştir. Benzer biçimde ülkemizde yapılan araştırmada (Terzioğlu, 1973, s. 88) da, sorumluluğun kendilerinde olduğunu belirten kadınlar, sorumluluk verme durumları söz konusu olduğunda, bütün işlerde sorumluluğu önce kız çocuklarına vermektedirler. Ülkemizde yapılan araştırmalarda ailede sorumluluklar ağırlıklı olarak kadının omuzlarındadır (Terzioğlu, 1973; Turgut, 2009; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 2014a). Şener’in (2002, s. 79) araştırmasında kadınların

%23.2’si ev içi sorumlulukların kendilerinde olduğunu (ev içi her zaman kadın, ev dışı her zaman erkek) söylemişlerdir. Geleneksel rol dağılımıyla ilişkili olan bu sorumluluklarda, göç eden olsun olmasın, genelde tüm kadınlar ailede aynı işleri üstlenmekte, bu işler kadın işi olarak görülmekte, göçte sorumluluk dağılımı değişim göstermemektedir. Terzioğlu (1978) Malatya İli Kırsal ve Kentsel Alanlarında Yaşayan Ailelerin Ev Yönetimi Biçimi ve Kadının Yönetimdeki Etkinli Üzerinde Bir Araştırma adlı çalışmasında erkeklerin katkısının az olduğunu, sorumluluk dağılımında eşitlik ve paylaşmaya yönelmenin aile eğitim düzeyi, evlilik süresi ve bölgesellikle bağlantılı olduğunu ve erkekler dışındaki bireylerin ev içi sorumluluk dağılımı paylaşımında evlilik süresi ve bölgeselliğin bağlantılı olduğunu belirlemiştir.

Araştırmada alışveriş yapma (%56.6), fatura, kira vb. ödemeler (%47.0), para idaresinden (%51.5) “ben” sorumluyum diyen kadınlar önde gelmektedir.

Ardından eş veya erkek çocuğun(“alışveriş yapma” ‘eş’ %12.6; “fatura, kira vb.

ödemeler” ‘eş’ %22.5, ‘sadece erkek çocuk veya erkek çocuk ve evin erkek üyesi’ %15.5; “para idaresi” ‘eş’ %18.5, ‘erkek çocuk ve evin erkek üyesi %11.0) sorumlu olduğunu belirtenler gelmektedir. Bu bulgular göç sürecinin kadınların sorumluluğunu arttırdığı kanısını uyandırmaktadır.

Ancak araştırmada alışveriş yapma, fatura, kira vb. ödemeler, para idaresinden sorumlu olan kişiler ile kadınların eğitim düzeyi arasındaki ilişki istatistiksel açıdan Ki Kare yapılamadığından önemli olup olmadığı saptanamamıştır.

Yapılan istatistiksel incelemede ev içi sorumlulukların aile üyeleri arasında dağılım biçimi konuları için; “ev içi sorumlulukların aile üyeleri arasında dağılım biçimi ile kadınların eğitim düzeyi arasında anlamlı bir ilişki vardır” hipotezinin (H12a) hiçbirinde doğrulanmadığı görülmektedir (p>0.05).

Araştırmada elde edilen sonuçların aksine, Bulgaristan göç edenleri ve Almanya’da yaşayan Türkler araştırmasında bu sorumluluklar eşlerle birlikte veya sadece erkekler (Bulgaristan göç edenlerinde; “alışveriş ile ilgili faaliyetler”

‘eşler birlikte’ %31.2; “aile bütçesini düzenleme” ‘eşler birlikte’ %37.6;

Almanya’da yaşayan Türklerde; “market alışverişi” ‘eşler birlikte’ %46.8; “fatura, ödeme” ‘erkekler’ %50.0) tarafından yerine getirilmektedir (Cesur-Kılıçaslan, 2006; Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, 2005). Fisher (2013) de Avustralya’daki Afrikalı zorunlu göç edenler üzerine yaptığı araştırmada, erkeğin evin ekmeğini kazanan rolünü kaybettiği için kendi ülkesine oranla statü kaybına uğradığını, kadına sağlanan sosyal yardımlar nedeniyle erkeğin statü kaybı yaşadığını ve cinsiyet rollerinde değişime neden olduğunu belirtmiştir. Buz (2006) da zorunlu göç edenler araştırmasında, göçün kadınların rol ve sorumluluklarında artış yarattığını tespit etmiştir. Bulgularda sorumluluğun kadınların omuzlarında olmasının, erkeklerin dışarıda bir işte çalışmaları veya iş arayışında olmaları ve ataerkil toplum yapısı ile ilgili olduğunu düşündürmektedir.

5.3.3.3. Evdeki Sorumluluk Dağılımından Memnuniyet Durumu

Araştırmaya alınan kadınlar %54.0 ile evdeki sorumluluk dağılımından memnundur.

Yapılan istatistiksel incelemede; “evdeki sorumluluk dağılımından memnuniyet durumları ile kadınların eğitim düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki vardır”

hipotezinin (H12b) doğrulanmadığı görülmektedir (p>0.05).

Pho ve Mulvey’in (2003, s. 108-109) Güney Batı Asyalı zorunlu göç edenler üzerine gerçekleştirdiği araştırmasında, göçmen aile üyelerinin ekonomik ihtiyaçlarına rağmen aile içindeki geleneksel ilişkileri, geleneksel yapıyı sürdürme eğilimi içerisinde olduklarını, erkek egemen anlayışın pek çok ailede bulunduğunu, kadınların bunun etkisinde kaldığını ve ev işlerini sorumlulukları çerçevesinde kabul ettiklerini dile getirmiştir. Araştırmada kadınlara ev işlerini eşleriyle birlikte yapıp yapmadıkları sorulmuş; altı kadından dördü ev işlerinin kadın işi olduğunu ve kız çocukları arasında paylaşılması gerektiğini söylemiştir.

Pho ve Mulvey kadınların ikincil rolleri almak istemelerinde bu kadar istekli olmalarını aile uyumunu korumaları gereğinden kaynaklandığını dile getirmiştir.

Ülkemizde yapılan araştırmalarda da kadınların aile içi sorumluluk dağılımından memnun olduğu bulunmuştur. Terzioğlu (1978, s. 98) tarafından Malatya ili bölgesinde gerçekleştirilen araştırmada, kadınların %51.5’i ev işlerinden “çok”

hoşlanmaktadır. Şafak (1985, s. 64) araştırmasında da kadınların %44.0’ı (okuma yazma yok %38.0; ilköğrenim %43.3; ortaöğrenim %44.2;

yükseköğrenim %46.5) ev işleriyle ilgili sorumluluk dağılımından memnundur.

Benzer biçimde Şener (2002, s. 82) tarafından yapılan araştırmada kadınların

%46.6’sı “her zaman” memnundur.