• Sonuç bulunamadı

5. BÖLÜM: TARTIŞMA

5.3. KADINLARIN AİLE YAŞAMINA İLİŞKİN BİLGİLER

5.3.4. Ailede Karar Verme

Pho ve Mulvey’in (2003, s. 108-109) Güney Batı Asyalı zorunlu göç edenler üzerine gerçekleştirdiği araştırmasında, göçmen aile üyelerinin ekonomik ihtiyaçlarına rağmen aile içindeki geleneksel ilişkileri, geleneksel yapıyı sürdürme eğilimi içerisinde olduklarını, erkek egemen anlayışın pek çok ailede bulunduğunu, kadınların bunun etkisinde kaldığını ve ev işlerini sorumlulukları çerçevesinde kabul ettiklerini dile getirmiştir. Araştırmada kadınlara ev işlerini eşleriyle birlikte yapıp yapmadıkları sorulmuş; altı kadından dördü ev işlerinin kadın işi olduğunu ve kız çocukları arasında paylaşılması gerektiğini söylemiştir.

Pho ve Mulvey kadınların ikincil rolleri almak istemelerinde bu kadar istekli olmalarını aile uyumunu korumaları gereğinden kaynaklandığını dile getirmiştir.

Ülkemizde yapılan araştırmalarda da kadınların aile içi sorumluluk dağılımından memnun olduğu bulunmuştur. Terzioğlu (1978, s. 98) tarafından Malatya ili bölgesinde gerçekleştirilen araştırmada, kadınların %51.5’i ev işlerinden “çok”

hoşlanmaktadır. Şafak (1985, s. 64) araştırmasında da kadınların %44.0’ı (okuma yazma yok %38.0; ilköğrenim %43.3; ortaöğrenim %44.2;

yükseköğrenim %46.5) ev işleriyle ilgili sorumluluk dağılımından memnundur.

Benzer biçimde Şener (2002, s. 82) tarafından yapılan araştırmada kadınların

%46.6’sı “her zaman” memnundur.

dışındaki kişilerle görüşmeye (sadece eşim %36.5), oturulacak evin yeri ve özelliklerine (ailedeki tüm üyeler %23.5), gelirin nerelere harcanacağına (sadece eşim %16.5, eşimle birlikte %16.5), kadının ücretli bir işte çalışmasına (sadece eşim %36.5) kararı; eşimle birlikte, sadece eşim veya ailedeki tüm üyeler diyenler izlemektedir.

Göç sonrası Suriyeli ailelerde karar verme süreçlerini ele alan bir çalışmaya rastlanmamıştır. Cesur-Kılıçaslan (2006) İnegöl Bölgesinde yaşayan Bulgaristan göç edenleri ve yerli ailelerin aile yapısı üzerine gerçekleştirdiği araştırmada, ailelerin kiminle ve kimlerle görüşeceğine, kimlere gidilip gelineceğine, ailelerde Bulgaristan göç edenlerinde (%40.3) eşler birlikte, yerlilerde (%56.6) kadın; ailelerin oturulacak evin yeri ve özelliklerine, Bulgaristan göç edenlerinde (%35.3) eşler birlikte, yerlilerde (%46.3) kadın;

gelirin nelere harcanacağına, hem Bulgaristan göç edenlerinde (%45.2) hem de yerlilerde (38.9) eşler birlikte karar vermektedir. Federal Almanya’da Yaşayan Türklerin Aile Yapısı ve Sorunları Araştırması’nda (Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, 2005, s. 39) akraba ilişkilerine (%73.8), komşuluk ilişkilerine (%65.4), ev seçimine (%70.7) eşler birlikte karar vermektedir.

Ülkemizde yapılan 2006 Türkiye Aile Yapısı Araştırması’nda (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 2014, s. 82) da akraba ilişkilerine (%66.7), komşu ilişkilerine (%63.2), ev seçimine (%53.8) aile üyeleri birlikte karar vermektedir.

2011 Türkiye Aile Yapısı Araştırmasında (2011, s. 120) ise akraba ilişkilerine (%83.7) ve komşu ilişkilerine (%86.2) kadın, ev seçimine ise eşler hemen hemen birlikte (erkek, %75.8; kadın %74.4) karar vermektedir. Terzioğlu (1978) Malatya İli Kırsal ve Kentsel Alanlarında Yaşayan Ailelerin Ev Yönetimi Biçimi ve Kadının Yönetimdeki Etkinliği Üzerinde Bir Araştırma adlı çalışmasında sosyal konularda eşlerin çoğunlukla birlikte karar verdiğini, bunda ailenin eğitim düzeyi ve evlilik süresinin etkili olduğunu bulmuştur. Ekonomik konularda ise kadınların karar vermede erkekler ile eşit olmayıp, çoğu kez erkeklerden daha az etkin olduğunu, fakat eşlerin birlikte karar vermesinin giderek arttığını, bu değişimde yerleşim yeri ve aile eğitim düzeyinin rol oynadığını belirlemiştir.

Şener (2002) tarafından yapılan ailede eşler arası uyuma etki eden faktörler

araştırmasında da eşler arasında önemli konularda kararı “her zaman eşler birlikte” (kadınlar %45.7; erkekler %50.8) vermektedir. Araştırmaya göre kadınlar, eşleri ile karar verme biçimi konusunda %47.5 oranında anlaşmazlık (%20.6 her zaman; %26.9 bazen) yaşamaktadır.

Ancak akrabalarla görüşmeye, akraba dışında kişilerle görüşmeye karar verme ile kadınların eğitim düzeyi arasındaki ilişki istatistiksel açıdan Ki Kare yapılamadığından önemli olup olmadığı saptanamamıştır. Yapılan istatistiksel analiz sonucunda oturulacak evin yeri ve özelliklerine, gelirin nerelere harcanacağına, kadının ücretli bir işte çalışmasına karar verme konularından, oturulacak evin yeri ve özellikleri, gelirin nerelere harcanacağı konularında karar verme ile kadınların eğitim düzeyi arasındaki ilişkinin istatistiksel açıdan önemli olmadığı (p>0.05), sadece kadının ücretli bir işte çalışmasına karar verme ile kadınların eğitim düzeyi arasındaki ilişkinin istatistiksel açıdan anlamlı olduğu, bu anlamlılıkta ilkokul düzeyindeki kadınların belirleyici olduğu saptanmıştır (p<0.05).

Yapılan istatistiksel incelemede ailede karar verme konuları için; “kadınların ücretli bir işte çalışması konusunda karar verme ile eğitim düzeyleri arasındaki ilişki anlamlı farklılıklar göstermektedir” (H13l) hipotezinin doğrulandığı (p<0.05),

“akrabalar ile görüşme konusunda karar verme ile kadınların eğitim düzeyleri arasındaki ilişki anlamlı farklılıklar göstermektedir” (H13e), “akraba dışındaki kişilerle görüşme konusunda karar verme ile kadınların eğitim düzeyleri arasındaki ilişki anlamlı farklılıklar göstermektedir” (H13f), “oturulacak evin yeri ve özellikleri konusunda karar verme ile kadınların eğitim düzeyleri arasındaki ilişki anlamlı farklılıklar göstermektedir” (H13g), “gelirin nerelere harcanacağı konusunda karar verme ile kadınların eğitim düzeyleri arasındaki ilişki anlamlı farklılıklar göstermektedir” (H13h) hipotezlerinin doğrulanmadığı görülmektedir (p>0.05).

Kadınların ücretli bir işte çalışması, eğitim düzeyine göre ele alındığında; hem okuma yazma bilen/bilmeyenlerde (%63.5) hem de ortaokul ve daha üstü mezunlarda (%42.6) “sadece ben”, ilkokul mezunlarında (%39.4) “sadece eşim”

diyenler önde gelmektedir. Bunu hem okuma yazma bilen/bilmeyenlerde

(%26.9) hem de ortaokul ve daha üstü mezunlarda (%40.7) “sadece eşim”, ilkokul mezunlarında (%37.2) “sadece ben” diyenler izlemiştir. Eğitim düzeyi yükseldikçe “sadece eşim” diyenlerin artış gösterdiği görülmektedir. Bu durumun kadınların eğitim düzeylerinin birbirine çok yakın olmasıyla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Literatüre baktığımızda da zorunlu göç eden kadınların ücretli çalışması konusunda karar vermeyi ele alan bir çalışmaya rastlanmamıştır. Türkiye’de kadının ücretli bir işte çalışması konusunda karar verme biçimine baktığımızda durumun benzer olduğu görülmektedir. Türkiye Aile Yapısı Araştırması’nda (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 2014a, s. 188-190) erkeklerin %26.3’ü, kadınların %9.5’i kadınların çalışmasına olumlu yaklaşmamıştır. İlkokul ve daha az eğitim düzeyindeki katılımcıların %46.9’u (ilkokul bitirmeyen %26.8; ilkokul %20.1), ortaokul mezunlarının %21.5’i kadınların ücretli bir işte çalışması konusuna hayır cevabını vermişlerdir. Hayır, cevabını veren kadınların %56.6’sı kadınların asıl görevinin çocuk bakımı ve ev işleri olduğu için çalışmamaları gerektiğini, %18.7’si çalışma ortamının kadınlar için tehlikeli olduğunu, %9.7’si kadının çalışmasının gelenek göreneklere aykırı olduğunu, %8.6’sı ise çalışan kadınların çocuklarının mağdur olacağını düşündüğü için kadının ücretli bir işte çalışmaması gerektiğini belirtmişlerdir.

Araştırmada ev işlerinin yürütülmesine kadınların (sadece ben %73.0, evdeki tüm kadınlar %27.0) karar vermesi beklenen bir durumdur. Ancak araştırmada ev işlerinin yürütülmesine karar verme ile kadınların eğitim düzeyi arasındaki ilişkinin istatistiksel açıdan önemli olmadığı bulunmuştur (p>0.05). Yapılan istatistiksel incelemede; “ev işlerinin yürütülmesine karar verme ile kadınların eğitim düzeyleri arasındaki ilişki anlamlı farklılıklar göstermektedir” (H13i) hipotezinin doğrulanmadığı görülmektedir (p>0.05). Ataerkil görüş, aile üyeleri tarafından gösterilen destek eksikliği nedeniyle kadınlar arasında nesilden nesile varlığını sürdürmektedir (Pho ve Mulvey, 2003, s. 109). Kadın alanı olarak görülen ev içi alanlarda kararın sadece kadınlarda olması, kadına yüklenen geleneksel toplumsal cinsiyet rollerini düşündürmektedir. Federal Almanya’da Yaşayan Türklerin Aile Yapısı ve Sorunları Araştırması’nda (2005, s. 39) ev düzenine %52.1 ile eşler birlikte ve %44.1 ile kadın karar vermektedir.

Ülkemizde yapılan Türkiye Aile Yapısı Araştırmalarında (Aile ve Sosyal

Politikalar Bakanlığı, 2014, s. 82; 2014a, s. 120 ) da ev düzenine (sırasıyla

%44.8, %89.6) kadın vermektedir.

Çocukların eğitimi ve eş seçimi konusunda karar vermede; kız çocuğunun eğitimine (sadece ben %36.0; eşimle birlikte %36.0), erkek çocuğunun eğitimine (eşimle birlikte %37.3), kız çocuğunun eş seçimi ve evlendirilmesine (ailedeki tüm üyeler %25.5), erkek çocuğunun eş seçimi ve evlendirilmesine (erkek çocuk %29.9) karar vermede; eşimle birlikte, sadece ben, erkek çocuk ve ailedeki tüm üyeler diyenler önde gelmektedir. Ardından kız çocuğunun eğitimine (kız çocuk %14.3), erkek çocuğunun eğitimine (sadece ben %34.5), kız çocuğunun eş seçimi ve evlendirilmesine (eşimle birlikte %22.4), erkek çocuğunun eş seçimi ve evlendirilmesine (ailedeki tüm üyeler %25.4) karar vermede; eşimle birlikte, sadece ben, ailedeki tüm üyeler diyen kadınlar gelmektedir. Kız çocuklarının eş seçimine ailenin, erkek çocuklarının eş seçimine ise erkek çocuğun karar vermesi dikkat çekicidir. Gallagher (2012) zorunlu göç öncesi araştırmasında Suriye’de gençlerin ebeveynlerin seçtiği biriyle evlenme oranının hala çok yaygın olduğunu belirtmiştir. Cesur-Kılıçaslan (2006) tarafından İnegöl Bölgesinde yaşayan Bulgaristan göç edenleri ve yerli ailelerin aile yapısı üzerine gerçekleştirdiği araştırmada, kız çocuklarının eğitimine hem Bulgaristan göç edenlerinde (%48.1) hem de yerlilerde (%30.6) kız çocuğun karar verdiğini belirtenler; erkek çocuklarının eğitimine hem Bulgaristan göç edenlerinde (%58.8) hem de yerlilerde (%40.4) erkek çocuğun karar verdiğini belirtenler, kız çocuklarının eş seçimi ve evlendirilmesine hem Bulgaristan göç edenleri (%81.4) hem de yerlilerde (%65.6) kız çocuğun kendisinin karar verdiğini belirtenler, erkek çocuklarının eş seçimi ve evlendirilmesine hem Bulgaristan göç edenleri (%86.9), yerlilerde (%75.5) erkek çocuğun kendisinin karar verdiğini belirtenler önde gelmektedir. Abadan (1964) tarafından Almanya’da yapılan bir alan araştırmasında Türk işçilerin çocukları için istedikleri eğitim düzeyi karşılaştırmalı verilmiş ve sonucun kız çocuklarının aleyhine olduğu görülmüştür. Araştırmada kız çocuğu için istenilen yüksek eğitim düzeyi %39.3 iken bu oran erkek çocukları için %69.4’dür. Aynı araştırmada kız çocuğu için yeterli görülen ilkokul eğitim düzeyinin oranı %19.0 iken bu oran erkek çocukları için %1.0 olarak belirtilmiştir (aktaran

Abadan-Unat, 2017, s. 213). Kaya ve Kentel’in (2005) Euro Türkler araştırmasında da Almanya’da (1065 kişi) yaşayan Türklerin %55.7’si (karşı değilim %25.7; ne karşıyım ne değilim %30.0), Fransa’da (600 kişi) yaşayan Türklerin ise %36.2’si (karşı değilim %15.7; ne karşıyım ne değilim %20.5) gençlerin görücü usulü ile evlenmelerini uygun bulmaktadır. Benzer biçimde Belçika Türkleri üzerine yapılan araştırmada da katılımcıların (400 kişi) %41.5’i (karşı değilim %14.5; ne karşıyım ne karşı değilim %27.0) gençlerin görücü usülü ile evlenmelerini kabul etmektedir (Kaya ve Kentel, 2008). Federal Almanya’da Yaşayan Türklerin Aile Yapısı ve Sorunları Araştırması’nda (Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, 2005, s. 39) çocuklar konusuna %74.1 ile eşler birlikte karar vermektedir. Huntingon ve diğerleri (1998, s.8-10-11) Filistinli mülteci kadınların ailede değişen rolleri üzerine yürütükleri boylamsal çalışmada (1982 ve 1995 yılları karşılaştırması), 1982 yılında Filistinli ailelerde kadınların eş seçimine kadınlar arasından kendisi (%7.0), ailesi (%18.0) diyenlerin oranı düşük kalırken, 1995 yılında kendisi (%52.0) ve kendi ailesi (%32.0) diyenlerin oranında artış olduğunu vurgulamışlardır. Aynı zamanda 1995 yılında “kadın eşini seçmelidir” (anne %67; kız %76.0) diyenlerin oranında artış saptanmıştır.

Ataerkil toplumlarda erkek kadından önce gelmektedir. Kaynak paylaşımı söz konusu olduğunda sonuç erkeğin lehine olabilmektedir. Güney Batı Asyalı zorunlu göç edenler üzerine yapılan araştırmada aileler için öncelikli yaklaşım erkek çocuğudur. Erkek çocuğu kız çocuğun üzerindedir. Altı ailedeki kadınlara çocuklarından yalnız birini okula göndermek zorunda kalsanız önceliği hangisine verirsiniz sorusuna kadınların hepsi, kız ve erkek kardeşlerinin bakımını sağlayacağı için en büyük erkek çocuklarını tercih edecekleri yanıtını vermiştir. Erkek çocukları eğitim ve kariyerleri konusunda cesaretlendirilirler.

Erkek çocuklarından ailenin geçimini sağlamaları beklenir ve ailenin ismini taşıyacakları için aileleri tarafından desteklenirler (Pho ve Mulvey, 2003, s. 107).

Agcadağ-Çelik ve Vural (2018, s. 361) Suriyeli kadınlar üzerine gerçekleştirdiği araştırmasında kadınların tamamı evliliklerinin gerçekleştirilmesi konusunda annelerinin herhangi bir söz hakkı bulunmadığını belirtmişlerdir. Araştırma sonuçları arasındaki farklılığın örneklem gruplarının farklılığından kaynaklandığını düşündürmektedir.

Türkiye’ye baktığımızda da sonucun farklılık göstermediği, bu durumun Türk aile yapısında da benzerlik gösterdiği görülmektedir. 2006 Türkiye Aile Yapısı Araştırması’nda (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 2014, s. 82) çocuklarla ilgili konulara (%61.4) aile üyeleri birlikte karar vermektedir. 2011 Türkiye Aile Yapısı Araştırması’nda (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 2014a, s. 120) ise çocuklarla ilgili konulara %86.3 ile kadın karar vermektedir. 2009 Türkiye aile yapısı araştırmasında kadınlarda evliliğe ilişkin kararın %36.2 ile görücü usulü ile olduğunu belirtenler önde gelmiştir. Bunu %28.0 ile aracılar vasıtasıyla kendi kararı ve %27.4 ile ailenin iznini alarak kendi kararı olduğunu belirten kadınlar izlemiştir. Erkeklerde ise evliliğe ilişkin kararın ailenin iznini alarak kendilerinin karar verdiğini (%35.2) belirtenler önde gelmiştir. Bu sonucu, aracılar vasıtasıyla kendi kararı (%31.9) olduğunu belirtenler ve görücü usulü (%24.8) ile olduğunu belirtenler izlemiştir (Turgut, 2009, s. 141). Benzer biçimde Türkiye Aile Yapısı Araştırması’nda (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 2014a, s. 70) da kadınların

%42.9’u evliliklerinin görücü usulüyle ve kendi kararlarıyla, %37.3’ü kendi seçimi ailenin rızasıyla, %11.7’si görücü usulüyle ve kendi görüşü sorulmadan ailenin kararıyla gerçekleştiğini belirtmiştir.

Çocukların çalıştırılmasına ise sadece çocuğun (%27.7) karar verdiğini belirtenler ilk sırada yer almaktadır. Bunu ailedeki tüm üyeler (%26.7) diyenler izlemektedir. Suriye’deki savaşın en büyük mağduru olan çocuklar ailelerin yaşam mücadelesine ortak olmaktadır. Çocuklar kırsalda tarlada, bahçede, kentlerde ise atölyelerde, sokakta çalıştırılmaktadır(Akpınar, 2017, s. 23).

Demiral ve Demir (2016, s. 44-45) merdiven altı atölyelerde, ağır ve tehlikeli işlerde Suriyeli çocukların çalıştırıldığını ve çocuk işçiliği nedeniyle çocuklarda sağlık sorunlarının oluştuğunu belirtmiştir. Zorunlu göç eden Suriyelilerin çalışma şartlarının belli yasal çerçevede yer alması nedeniyle güvenceli iş bulmalarının zor olması, çalışanların ise düşük ücretli işlerde çalışmak zorunda olmaları ve gelirin temel ihtiyaçları karşılamaya yetmemesi nedeniyle ailede çocuklar uzun saatli ve düşük ücretli işlerde çalıştırılmaktadırlar.

Ancak araştırmada kız çocuğunun eğitimine, erkek çocuğunun eğitimine, kız çocuğunun eş seçimi ve evlendirilmesine, erkek çocuğunun eş seçimi ve

evlendirilmesine, çocukların çalıştırılmasına karar verme ile kadınların eğitim düzeyi arasındaki ilişkinin istatistiksel açıdan önemli olmadığı bulunmuştur (p>0.05).

Yapılan istatistiksel incelemede ailede karar verme konuları için; “kız çocuklarının eğitimi konusunda karar verme ile kadınların eğitim düzeyleri arasındaki ilişki anlamlı farklılıklar göstermektedir” (H13a), “erkek çocuklarının eğitimi konusunda karar verme ile kadınların eğitim düzeyleri arasındaki ilişki anlamlı farklılıklar göstermektedir” (H13b), “kız çocuklarının eş seçimi ve evlendirilmesi konusunda karar verme ile kadınların eğitim düzeyleri arasındaki ilişki anlamlı farklılıklar göstermektedir” (H13c), “erkek çocuklarının eş seçimi ve evlendirilmesi konusunda karar verme ile kadınların eğitim düzeyleri arasındaki ilişki anlamlı farklılıklar göstermektedir” (H13d), çocukların çalıştırılması konusunda karar verme ile kadınların eğitim düzeyleri arasındaki ilişki anlamlı farklılıklar göstermektedir (H1) hipotezlerinin doğrulanmadığı görülmektedir (p>0.05).