• Sonuç bulunamadı

Suriyeli Kadınların Türkiye’de Aile Yaşamına İlişkin

2. BÖLÜM: KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE KURAMSAL ARKA PLAN

2.6. SURİYELİ KADINLARIN SURİYE’DE VE TÜRKİYE’DE AİLE

2.6.1. Suriyeli Kadınların Türkiye’de Aile Yaşamına İlişkin

Göçle birlikte aileler, sosyal, ekonomik ve doğal yaşam kaynaklarından kopmakta ve göçün ardından aileye ilişkin temel konuları değiştirecek olan çok yönlü etkiye maruz kalmaktadırlar(Cesur-Kılıçaslan, 2006, s. 3). Bu durum birçok kadın için ağır bir sorumluluk anlamına gelmekte, yeniden yerleşim sürecinde kadınlardan geleneksel rollerini sürdürmelerinin yanı sıra birincil ekonomik faaliyetleri de üstlenmeleri beklenebilmektedir(Wıllıams, 1990, s.

104). Başka bir ülkeye zorunlu göç; dil bilmeme, kültürel farklılıklar, entegrasyon güçlüğü, finansal sıkıntılar, işsizlik, yeterli barınma ve beslenme imkanlarının olmaması, aile yaşamını ve kadın yaşamını etkilemektedir. Bu çerçevede aşağıda; aile ilişkileri, ailede rol, sorumluluk ve karar verme, işsizlik ve barınma konuları ele alınmıştır.

Aile İlişkileri

Ülkemizde bulunan Suriyelilerin %46.6’sını oluşturan kadınlar (GİGM, 2017, s.

77), ayrımcılık, ırkçılık, ötekileştirme, sosyal dışlanma, kayıt dışı çalışma, yoksulluk gibi sorunlarla karşı karşıya kalmakta (Küçükşen, 2017, s. 2402), olumsuz durumlar karşısında nereye başvuracaklarını bilmemekte (Suriye’den İstanbul’a Gelen Sığınmacıları İzleme Platformu, 2013, s. 11) ve %70.2’si hiç Türkçe konuşamamaktadır (United Nations Entity for Gender Equality and the Empowerment of Women ‘UN WOMEN’ ve SGDD; 2018, s. 18). Kentlerde her bölgeye yayılmış gibi görünseler de özellikle bazı mahallelerde yoğun olarak yaşamaktadırlar ve kent halkıyla iletişimleri yok denecek kadar azdır (Küçükşen, 2017, s. 2404). Yoksulluk ve açlık sınırının çok altında ve asgari ücretin yarısından azı kadar gelir ile yaşamakta, gelirlerinin yarısından çoğunu kira, elektrik ve su masraflarına harcamakta (UN WOMEN ve SGDD, 2018, s. 6) ve genellikle kalabalık evlerde yaşamaktadırlar. Kalabalık evlerde yaşama, toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti, cinsel tacizi ve çocuk evliliği riskini yükseltmektedir. Bazı kadınlar açısından evlilik bir tür olumsuz koşullardan kaçış yolu olarak görülse de evlendikten sonra kadınlar kendilerini kayınvalidelerinin evinde ya da başka ailelerle birlikte bulabilmektedirler (UN WOMEN ve SGDD, 2018, s. 26-27).

Zorunlu göç sonucu kayıplar, kültürel ve sosyal değişiklikler aile rollerinde kaymalara yol açarak aile içindeki bireylerde ve bir bütün olarak aile içinde eşitsizlik yaratabilmektedir. Devlet politikaları ve ekonomik yardımlar kadının statüsünü etkilemekte (Williams, 1990, s. 105-106), göç sonrası süreçte çoğu Suriyeli kadın; annelik, çocuk bakımı ve yetiştirilmesi gibi görevleri yerine getirmede baskı altına alındığı gibi ailenin geçimini de karşılamak zorunda kalmaktadırlar. Yeterli barınma olanaklarına sahip olmayan, çocukları için yiyecek ve paraya ihtiyaç duyan kadınlar, yardım kuruluşlarına çoğunlukla kendileri başvurmaktadırlar (El-Masri ve diğerleri, 2013, s. 13-14). Göçle beraber gelen ekonomik sıkıntılar aile ilişkilerinde karşılıklı saygının zamanla yitirilmesine, kavgaların hatta daha ileri boyutlara uzanan sürtüşmelerin büyümesine neden (Sökmen-Kılıç, 2012, s. 32) olmakta bu durum ailedeki

rolleri ve sorumlulukları değiştirebilmekte, aile içerisinde gerilime sebep olabilmekte(Friedman, 1992, s. 71) ve aile ilişkilerini etkilemektedir.

Ailede Rol, Sorumluluk ve Karar Verme

Sorumluluk dağılımı; ailenin tüm sosyal, ekonomik ve fiziksel alanlarını kapsamaktadır (Şafak, 1989, s. 38-39). Geleneksel ataerkil yapıya sahip ailelerde kadından beklenen roller iyi tanımlanmıştır. Genellikle evde yemek yapamadan, evin temizliğinden ve çocukların bakımından sorumlu tutulmaktadırlar. Erkek ise ailenin onurunu koruma ve evin gelirini sağlamaktan sorumlu tutulmaktadır (Huntingon, Fronk ve Chadwıck, 1998, s. 9). Benzer biçimde Şafak da ataerkil sorumluluk dağılımı anlayışında belirli işlerin erkek belirli işleri kadın işi olarak görüldüğünü, “erkeğin gelir sağlamak için dışarıda, kadının ev işlerini yürütmek için evde çalışması” görüşünün hâkim olduğunu (Şafak, 1989, s. 38-39), kadının ev dışında çalışması durumunda bile ev içi alanlardaki sorumluluğunun azalmadığını belirtmiştir (Şafak, 1985, s. 4).

Ev içi ve ev dışı çalışmanın cinsiyete göre şekillendiği, Goulbourne, Reynolds, Solomos ve Zontını (2010) tarafından yapılan Karayiplerden ve İtalya’dan gelerek İngiltereye yerleşen göçmen aileler araştırmasında, katılımcı kadınlar ebeveynleri tarafından kendilerine çocuk yaştan itibaren ev içi görevler verildiğini, ancak aynı görevlerin erkek çocuklarından beklenmediğini vurgulamışlardır. Aynı katılımcı kadınların aileleri tarafından, çocukluklarında yetersiz bakım aldıklarını, ihmal edildiklerini belirtmişler ve bu bakım eksikliğinden, çoğunlukla annelerini suçlamışlardır. Bu durumun nedeni babanın evi geçindiren annenin ise besleyen ve çocuklarına bakan kimse olarak algılanmasında alışılagelmiş cinsiyet rollerini göstermişlerdir.

Göçle birlikte kadınların toplumsal cinsiyet rollerinde büyük değişimler görülmektedir. Kadınların rolleri artmakta, yanlarında olmayan eşlerinin rollerini de almaktadırlar (Buz, 2006, s. 32). Kocası veya bir başka aile üyesini kaybeden kadınlar bir yandan travma, stres, güvensizlik gibi psikolojik sorunlarla baş etmek zorunda kalırken, diğer yandan da kendilerini farklı rollerin içinde mücadele ederken bulmaktadırlar (Ertürk, 2015, s. 259). Göç sürecinde

ailede rol ve sorumluluk çatışmasından kaynaklı, aile birlikteliğinin gücü (Meredith, Abbott ve Cramer, 1986, s. 94) zayıflamaktadır.

Göç sonrası Suriyeli kadınların yaşadığı ekonomik sıkıntılar sonucu, çok az bir kısmı da olsa dışarıda bir işte çalışmaları dolayısıyla, onları aile içinde sadece ev kadını olma konumundan çıkarmış, sosyal ve ekonomik rollerini farklılaştırmıştır. Suriyeli kadınlar, göç ile hayatlarındaki en büyük değişimin, kendi hayatları ve aileleri için sorumluluk almaya başlamaları olduğunu dile getirmişlerdir (Kurtulmuş ve Topçu, 2016, s. 60).

Ailede temel sosyal ve ekonomik kararların, kimin tarafından alındığı önemli bir konudur. Ailede karar verme ve sorumluluk dağılımı birbiri içine girmiş ve birbirini tamamlayan yönetsel faaliyetlerdir. Karar verme sadece eşlerin bilgi, beceri, kişisel yetenek ve evlilik süresi gibi özelliklerini değil içinde bulunduğu kültürel ve toplumsal çevreyi de kapsar(Terzioğlu, 1978, s. 5) . Gallagher (2012) zorunlu göç öncesi Suriyeli kadınlar incelemesinde kadınların izole gibi görünse de özellikle küçük çocukları olduğunda, geniş bir ağa sahip olduklarını belirtmiştir. Bireysel ağlarının zayıf olduğunu ancak genel ağlarının güçlü olduğunu, kadınların eşlerinin yaşamları üzerinde çok fazla etkiye sahip olduğunu, güçlerinin daha geniş ve derin olduğunu ileri sürmüştür. “Çoğu evlilikte kararların çoğunu kadının verdiği, işle meşgul olan mahalleyi ve insanları tanıyan, onlarla ilişki kuranın kadın olduğu, işten yorgun gelen erkeğin ise her şeyi kadına sorduğu”, erkeğin ailenin dışa dönük yüzü olduğu ve kararların çoğunu kadının aldığını öne sürmüştür”. Suriye’de erkeğin ekonomik güce sahip olduğunu ancak kadınların ailenin ve refahın ilişkisel anahtarını elinde tutuğunu ileri sürmüştür.

İşsizlik

Göç sonrası önemli bir sonuç olarak karşımıza çıkan işsizlik (Apak, 2014a, s.

62), zorunlu göç sürecinde kadınların en çok karşılaştığı sorunlardan biridir.

Ülkemizde bulunan Suriyeli kadınların yarıya yakınının çalışma çağında ve iş gücüne katkı yapabilecek durumda (AFAD, 2014, s. 21) olmasına rağmen çalışma yaşamında erkeklere oranla daha az yer aldıkları, bunun temel

nedeninin ailevi ve dini değerler, dil bilmeme, ev ile ilgili faaliyetler ve çocukların bakımı olduğu belirlenmiştir. Çalışma hayatında bulunan ve sayıları çok az olan Suriyeli kadınların ise genellikle kuaförlük ve terzilik gibi işlerde veya kamu veya özel kuruluşlarda tercüman olarak çalıştıkları görülmektedir (Agcadağ-Çelik ve Vural, 2018, s. 353).

Ülkelerinde herhangi bir işte çalışmayan (Akşit ve diğerleri, 2016, s. 106) eşleri çalışan kadınların Suriye’deki yaşam şekillerini burada sürdürdükleri, kendileri ve aileleri için fazla sorumluluk almadıkları sadece ev içi sorumlulukları yerine getirdikleri belirlenmiştir (Kurtulmuş ve Topçu, 2016, s. 59). Kaya ve Demirağ (2016, s. 162-164) araştırmasında geçim kaynakları konusunda kadınların, Suriye’de genelde ebeveyn ve kocaya bağımlı olduklarını belirlemiştir. Ancak bu durumun Türkiye’deki yaşam koşullarından kaynaklı farklılaştığı, Suriye’de herhangi bir işte çalışmayan kadınların, göç sonrası çalışmaya başladığı belirtilmiştir.

Barınma

Ülkemize zorunlu göç eden Suriyelilerin çoğunluğu kiraların yüksek olması ya da kendilerine kiralık ev verilmemesi nedeniyle yetersiz koşullara sahip evlerde yaşamaktadırlar. Çoğunluğu ev bodrumları, depo, ambar gibi temel ihtiyaçların karşılanamayacağı yerlerde yaşamaktadır. Bazıları ise evlerde yaşamakta ancak bu evler de çoğunlukla yaşam için yetersiz ve eski olmaktadır. Evlerin bazıları cam olmaması nedeniyle naylon gerilerek kapatılmakta ve sağlık koşulları açısından uygun olmamaktadır (Barın, 2015, s. 41). AFAD (2017, s.

95) araştırmasına göre, kira ödemesi 251-500 Türk Lirası arasında olan kadınların oranı %51.2, kira ödemesi 501-750 Türk Lirası arasında olan kadınların oranı %32.4’dür. Aynı araştırmada Türkiye’de son bir aydır çalışmayan kadın oranı %91.2, erkek oranı %63.5’dir. Bu koşullarda zorunlu göç edenlerin sağlıklı barınma imkânlarına sahip olmayacaklarını söylemek mümkündür. Ayrıca ataerkil kültürden dolayı ev içinde uzun süre kalan kadınların, sağlıksız koşullarda uzun süre kapalı kalmalarının risk oluşturabileceğini (UN WOMEN ve SGDD, 2018, s. 23) tahmin etmek de zor olmayacaktır. Bazen bir odada yedi sekiz kişi bir arada yaşamakta

(MAZLUMDER, 2014, s. 25), yarısından biraz fazlası temel konut gereksinimleri olan yakıt, mobilya /ev eşyası, televizyon vb. malzemeleri ve yaşadığı evi aile hayatı için yetersiz bulmakta, çocuk bezi ve kadınlara yönelik gereksinimlerin karşılanması ve temizlik malzemelerine erişim konusunda zorlanmaktadırlar (AFAD, 2017, s. 91-92-94).

Zorunlu göçün en çok etkilenenleri arasında elbette çocuklar da bulunmaktadır.

Ekonomik sıkıntıların aile üzerindeki olumsuz etkisi, çocuklar üzerinde daha kalıcı etkiler yaratabilmektedir. İşsizliğe maruz kalan ailelerde, çocukların refahı sorunu ortaya çıkmakta, çocuklarda yeterli beslenememe ve sağlık sorunlarına neden olmaktadır (Ström, 2003). AFAD (2017, s. 97) araştırmasına göre Suriyeli çocukların %63.7’sinin 3 öğün, %26.0’ının 2 öğün yemek yiyebildiği belirlenmiştir. Aynı araştırmada kadınların %68.3'ü çocuklara yemek yedirebilmek için yetişkinlerin gıda tüketimini azalttığını, %49.6’sı bütün gün aç kalma yöntemine başvurduğunu belirtmiştir (AFAD, 2017, s. 99)