• Sonuç bulunamadı

A. SANAT

2. SANAT VE GELENEK

1.13. Şiirde Nesnel Karşılık

T.S. Eliot’un gündeme getirdiği “objective correlative” kavramının Türkçe karşılığı olarak kullanılan “nesnel karşılık”, genellikle şiirde anlam ve gerçeklik sorunu bağlamındaki tartışmalarda önemli bir yer tutar.416 Denebilir ki şiirimizde toplumcu gerçekçi anlayışta olanlarla bu anlayışın tam karşısında yer alanların üzerinde uzlaştıkları ender kavramlardan biridir “nesnel karşılık”. Hatta toplumcu gerçekçilerin kendilerinden farklı anlayışta olanları âdeta “denetlemesine”, onların da bir tür “hesap verme” gereği duymasına yol açacak denli saygın bir kavram olmuştur

“nesnel karşılık”. Bu kavramın şiir tarihimdeki saygınlığı, T.S. Eliot’un modern Türk

414 Niyazi Zorlu, “Şiir Şiirde Kalmaz”, Sivil Denemeler Kara içinde, s.12.

415 Sedat Ergin, “Bir Söyleşi”, Dipyazılar içinde, s.10.

416 Bu kavramın Türkiye’de, “anlatı türlerinde kurgusal öğelerin tarihsel, toplumsal ya da nesnel gerçeklikte bir karşılığının bulunması, şiirde ise imgelerin nesnel gerçeklikle bağdaşması” biçiminde anlaşıldığını söyleyebiliriz. Kimi şairler, bu anlayışın şiiri sığ bir gerçeklik algısına hapsedebileceği tehlikesine dikkati çekmeye çalışmışlarsa da, Özdemir İnce’nin konuyla ilgi açıklayıcı yazısına [Bkz.

Özdemir İnce, “Dar Kapı”, Varlık, 909 (Haziran 1983).] kadar bu kavramı kullanan hemen her şair ve yazarda az çok bir kafa karışıklığı olduğunu gözlemek mümkün. İnce, “nesnel karşılık”ın yanlış bir çeviri olduğu saptamasını yaparak, bu yanlış çevirinin şiirimize büyük zararlar verdiğini, kavramın doğru karşılığının “nesnel bağlılaşık” olduğunu belirtir.

şiirinin kuramsal tartışmaları üzerindeki etkisine ilişkin önemli bir gösterge olarak da değerlendirilebilir.

Kendi poetik edimini “tarihteki bir nesnel karşılığı şiirde bir nesnel karşılıkla anlatmak” olarak açıklayan Ece Ayhan, şiirdeki nesnel karşılığın tarihtekinden farklılığına dikkati çeker ve “onu bulamayınca şiirin şiir olamayacağını” öne sürer.417 Ona göre şiir, salt bu kavram ekseninde bile tanımlanabilir:

“Biraz genel geçerliliklere aykırılık taşıyan bir tanımdır belki ama;

bence şiir denen şey, dilde bir ‘nesnel karşılıklar’ toplamının ‘şiir kütük’üne çakılmasıdır, ve bir şey de olmasa çevrilmemişse kütük’e çakılamaz!”418 Nesnel karşılığını bulması, bir şiirin “güzel” olması için yeterli koşuldur ayrıca:

“Pekâla saksıda yetiştirilen, yeri değiştirilemeyecek ve sık sık suyu verilecek, gübreli hormonlu bir şiir de güzel olabilir. Yeter ki insan ruhunda bir nesnel karşılığı bulunsun.”419

Ancak Ece Ayhan “nesnel karşılık”ı tanımlamak ya da açıklamak yerine, birtakım örneklerle bu kavramdan ne anladığını ortaya koymayı dener. Önce, Batı’da

“kavram”, Doğu’da “mesel” bulunduğu saptamasını yapar ve bu mesellerin birer

“nesnel karşılık” olduğunu öne sürer. Savını örneklendirmek için “bu coğrafyanın doğurduğu iki meselini size, olduğu gibi, yazmakla yetineceğim” diyerek iki olaydan söz eder. Onun bu kavramdan ne anladığını somutlayabilmemiz için, aktardığı iki olayın kısaca üzerinde durmamızda yarar var. Gulam (Şadi) devesine binip saraya yollanır. Yolda, yeni bestelediği şarkıyı söylemeye başlar. Deve de yürüyüşünü şarkının ritmine uydurarak âdeta tempo tutmaktadır. Öbür olay da şöyledir: Büyük besteci Safiyüddin Abdülmümin, Mısır sultanına, “Emredin bir deveyi kırk gün aç ve susuz bıraksınlar. Bu sürecin sonunda deve benim bestemi duyunca açlığını ve susuzluğunu unutursa musikinin gücü kanıtlanmış olacaktır” der. Söylenen yapılır.

Kırk gün sonra deve dışarı çıkarılır. İçi su dolu bir havuzun yanına getirildiğinde suya doğru koşmaya başlar. Havuzun başına gelince, Safiyüddin Abdülmümin bestesini okumaya başlar. Deve, onca susuzluğuna karşın durup nağmelere kulak verir. Şarkı kesilince su içmeye başlar; ama şarkı yeniden başlayınca deve de başını

417 Ece Ayhan, Başıbozuk Günceler, s.126.

418 Doğan Kemancı, “Bir Konuşma”, Dipyazılar içinde, s.59.

419 “Ece Ayhan, “Bir Sık Şair: Edip Cansever”, Sivil Denemeler Kara, s.21.

sudan kaldırıp hemen nağmelere kulak kesilir. Bu böyle devam edip gider. Sultan da bunun üzerine tebaasına musikiyle daha yoğun biçimde meşgul olunması için emirler verir. Ece Ayhan’a göre “nesnel karşılık (eski şiirin özü) da budur.”420

Nesnel karşılığı ne olduğunu açıklayabilmek için, Ahmet Yesevi’yle ilgili anlatılan bir kıssayı da örnek olarak verir. Ahmet Yesevi, kaşık ve kepçe yaparak geçinmektedir. Yaptığı kaşık ve kepçeleri öküzünün üzerine koyduğu heybeye koyar.

Yesevi evde işine devam ederken Öküz Yesi’de dolaşır. Halk, öküzün heybesinden kaşık ve kepçe aldıktan sonra parasını da oraya koyar; eğer parayı koymayan olursa, öküz parayı alıncaya kadar o kişinin ardından hiç ayrılmaz, parayı almadan hiçbir yere gitmez. “Doğu’da müzik ‘deve’yle anlatılıyorsa, ‘hikmet’ de böyle ‘öküz’le anlaşılır vesselam.”421 der Ece Ayhan. Celal Bayar’ın 1978’de “Bu yıl komünizm gelecek” sözünü de “politikadaki nesnel karşılık”a örnek verir. De Sica’nın, “Milano Mucizesi” filminde, Zevattini’nin senaryosunda olmamasına karşın, “gecekondu sokaklarında balonlarıyla birlikte havalanan baloncunun havalanmasını önlemek için cebine taş koymak yerine ağzına hemen ekmek tıkması” da “sinemadaki nesnel karşılık”a örnektir ona göre.

Bu kavramı açıklamak için verdiği örneklerden yola çıkarak, Ece Ayhan’ın

“nesnel karşılık”tan kimi zaman “eğretileme” ve “alegori”yi, kimi zaman da

“yönlendirici öngörü” ve “ayrıntı yakalama”yı anladığını söyleyebiliriz. Bunların yanı sıra; olay, olgu ve durumların tam olarak karşılık düştüğü kavramı ya da dayandığı gerçeklik düzlemini de anlamaktadır “nesnel karşılık”tan:

“Evet, toplumsal yaşamdaki deyimleri, kavramları, terimleri, tamlamaları bir yana bırakalım şimdilik; özellikle Şiir’de her bir şeyin Türkçe’sini bulacaksın! Gerçek’in, gerçeklerin, Şiir’in arkasındaysan doğallıkla. Yoksa ‘Şiir’, ‘Şiir’ olamaz bence. (…) Sonra ben, sanıyorum ki,

‘nesnel karşılık’ı eski arkadaşlardan, İstanbullu eski arkadaşlardan ayrı özde ele alıyorum derim, biçimde de. T. S. Eliot’un ‘nesnel karşılık’ terimi ise hem yanlış anlaşılmış hem de 1982’de çıkan bir dergide de yanlışlıkla eksik de

420 Ece Ayhan, “18.Yüzyılda Türk Müziği”, Şiirin Bir Altın Çağı, s.81.

421 Ece Ayhan, “18.Yüzyılda Türk Müziği”, a.g.e., s.82, 83.

anlatılır gibi gelir bana; herhalde bir çeviriden akılda kalanlardı bunlar;

‘fon’la, ‘dekor’la uzaktan bir yakınlığı yok bu kavramın; bildiğimce.”422 Doğrusu, bir kavrama bu kadar işlev yüklemek ya da farklı işlevleri bir tek kavram aracılığıyla algılamaya ve anlatmaya çalışmak, o kavramın anlaşılmasını ve temel işlevinin seçikleşmesini güçleştirir. Bu noktada, nesnel karşılık konusunda dönemin şair ve yazarlarında görülen belirsizliğin Ece Ayhan’da da sürdüğünü söyleyebiliriz. Sedat Ergin’le yaptığı bir söyleşide dile getirdiği yakınmanın temelinde, aslında değindiğimiz bu “belirsizlik/netleştirememe” sorunun yattığı düşünülebilir:

“Benim ‘nesnel karşılık’tan muradım başka iyice. Anlatamamışım iyi, anlatamamışım anlaşılıyor. (…) Tarihte de bir ‘düşünce’nin, bir ‘duygu’nun (meram anlatılmak isteniyorsa), ne yapılır yapılır bir ‘nesnel karşılık’ı bulunur, bulunmuştur (doğu’daki ‘mesel’ budur sözgelimi.” 423

“Objective correlative”in “nesnel karşılık” olarak çevrilmesinin yarattığı anlam bulanıklığını giderebilmek için önerilen “nesnel bağlılaşıklık” terimini ise benimsemez:

“Objective Corelation’ın karşılığı sözlükte ‘nesnel bağlılaşık’mış, oysa işin içinde kesin bir karşılıklılık da var, n’aber?”424 “‘Karşılık’ın yerine şimdi ‘bağlılaşık’ öneriliyor, peki alttan alta ‘karşılıklılık’ ne olacak?”425 Ona göre, şair “olabildiğince ve becerebildiğince nesnel” olmalı, “hep her şeyin nesnel karşılığını” aramalıdır.426