• Sonuç bulunamadı

A. SANAT

2. SANAT VE GELENEK

1.6. Şiir ve Marijinallik

“‘İstanbul iktidarı’na, yularları ellerinden bırakmayan iktidarlara bozuk çalmak elbet tek başına ‘sıkı bir şiir’i yazmanın ölçütü olamaz, ama ilgimi çeken bu şairler.”315

“İktidar ilişkileri”ni edebiyatın, şiirin ve aydın olmanın doğasına aykırı saydığı için bunları “aydın” kabul etmemekle kalmaz, tamamen öznel bir yaklaşımla ve öfkeyle, saptamasını İstanbul’la sınırlamayıp Türkiye geneline özgüler:

“‘Entelektüel’ (ki kesinlikle Türkiye’de yoktur) anlamda ‘aydın’;

yukarıda, ‘iktidar’da olmaz! gibi geliyor bana. ‘İktidar’ın temellerine ve örülen duvarlarına aykırıdır bu. Dediklerim özellikle ‘Doğu nobranlığı’ için daha da geçerli (Günümüzdeki yakın kasap suratlılığı bir düşünün!)”316 Ece Ayhan, hem “şiir ve iktidar” ilişkisini hem de kendi şiiri ve düşüncelerinin bu ilişki yönünden konumunu şu cümlesiyle kısa ve net bir biçimde ortaya koyar:

“Şiirimin hiçbir zaman iktidar’a geçmesini istemiyorum, istemem ben.

(…) Ben, ‘düşünce’min de ‘yukarı’ya gelmesini istemiyorum, istemem hiçbir zaman.”317

Türkçe karşılığını “uçtalık” olarak önerdiği323 “marijinallik”i Ricardo’nun

“rant kuramı”ndan hareketle açıklar. Bu kurama göre, “Kasabadan en uzakta bulunan

‘son tarla’nın ürünü o ürünün piyasadaki fiyatını belirler.”324 Ürünlerin borsaya taşınma maliyetleri merkeze uzaklıklarına göre artmakta, böylece en yüksek maliyet, merkeze en uzaktaki tarla için söz konusu olmaktadır. Fiyatın belirlenmesindeki ana etken de o en yüksek maliyetli ve en uzaktaki tarladır. Ece Ayhan bu tarlaya

“marjinal tarla” der.325 Aynı durumun düşünce ve şiir için de geçerli olduğunu düşünen şair, “bunalım ortaya çıktığında ilk gidenin bunlar” olduğunu, bu yüzden de marijinalliğin aynı derecede “handikaplı” olduğunu ileri sürer.326

Marijinalliği şöyle tanımlar:

“(…) bence ve temelde ‘marjinallik’, herhalde, her türlü toplumsal cenderenin ya da çemberin alabildiğince ve gerçekten de en ‘uc’unda, (bir

‘uçbeyi’ gibi kalarak) insanın kendi işlediği iş’e karınca kararınca bir katkı’da bulunması anlamına da alınmalı. Asıl böyle alınmalı.”327

Toplumda yaygın olan “marjininal” tanımından rahatsızlığını dile getiren şair,

“kasıtlı” olarak ve “kurnazlıkla” bu kavramın çarpıtılarak önce “berduşluk, hatta giderek de düpedüz ‘serserilik’ anlamına alındığı”ndan, sonra “alkoliklerin, mavi ispirtoyla kafayı bulanların, esrar çekenlerin, sürekli uyuşturucu kullananların” da bu kavramın içeriğine dahil edildiğinden, bunlar da yetmiyormuş gibi “siyasal iktidarın

‘olmadık’ ve ‘beklenmedik’ girişimlerine de ‘marjinallik dendiği”nden yakınarak bu duruma duyduğu öfkeyi şöyle dile getirir:

“Kimileri, neredeyse, Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde, her gün, yaya kaldırımlarına araba park eden hödükleri de ‘marjinal’ sayıyor! (…) Oysa

‘marjinallik’in de alkoliklikle, hödüklükle, hapçılıkla, pislikle ve benzerleriyle ilişiği yoktur. (…) Bir kez, ‘marjinaller’ sözcüğün her anlamıyla ‘dürüst’ ve

‘doğru’ insanlardır. Ve herhangi bir ‘kötülük dayanışması’na girmeye tenezzül dahi etmezler. (…) Katkı diye bir avadanlık parçasının

323 Ece Ayhan, “Aldırma Nilgün Marmara”, Şiirin Bir Altın Çağı, s.62.

324 Ece Ayhan, “Mehmet Güleryüz’le İktisat ve Resim Üzerine”, a.g.e., s.214.

325 Ece Ayhan, “Haklılığın İnadı ya da Kötülük Toplumu”, a.g.e., s.32.

326 Beyaz, “Karaltı”, Dipyazılar içinde, s.146.

327 Ece Ayhan, “ ‘Marjinal’ Bir İnsan Olarak Fikret Ürgüp”, Şiirin Bir Altın Çağı, s.59.

‘marjinallik’in ayrılmaz ve o olmazsa olmaz bir parçası olduğu unutulmuş.

Evet unutuldu.”328

Bunun kasıtlı bir çarpıtma olduğunu düşünür Ece Ayhan. Çünkü “yaşam biçimleriyle toplumun yüzakı olan marjinaller”in durumu “feministlerin, çevrecilerin, eşcinsellerin” durumuna benzemez; iktidar ve sistem açısından

“marjinallikte büyük risk” vardır. Bu yüzden, onlar için “daha çekirdek halindeyken ezmeye çalışıyorlar. Bir kıvılcım gördüler ya, söndürmeye çalışacaklar ille de”329 diye düşünür. Üstelik, gerçeğinin ortaya çıkmaması için yaratılmaya çalışılan çarpık

“marijinal” imajının “kentlilerin ve ‘umran’ görmüşlerin ayrılmaz bir parçası olduğu”nu ve “o ‘katman’ların, o ‘eküri’nin bir yaşama ‘yol’u” haline geldiğini söyler.330

Kasıtlı ve “kurnazca” bulduğu bu karışıklığı önlemek için “gerçek marjinal”leri ayrıma gereği duyar ve yer yer onların özelliklerini anlatmaya çalışır.

Bu özellikleri şöyle sıralayabiliriz:

- Çok uzaktan da olsa hükümetle, iktidar ilişkileriyle hiçbir biçimde ilişiği olmamak,331

- Uğraştığı sanatsal, düşünsel ya da bilimsel alana ömrü boyunca bir katkısı bulunmak,332

- Her halükârda mülkiyetle ilişkili bulunmamak,333

- Çıkar hesapları yapmamak, hesapçılıktan uzak durmak,334

- Sözcüğün her anlamıyla dürüst ve doğru olmak ve herhangi bir ‘kötülük dayanışması’na girmeye tenezzül bile etmemek,335

- Kendinden, kendi yaptıklarından, kendi şiirlerinden söz etmemek,336 - Hamasetle asla ilgilenmemek.337

Yukarıda da belirttiğimiz gibi kendisini “marjinal bir adam” olarak tanımlayan Ece Ayhan, kendi marijinalliğini de eksik bulur ve Nokta dergisiyle

328 Ece Ayhan, “Haklılığın İnadı ya da Kötülük Toplumu”, a.g.e., s.33.

329 Nokta, “Marjinallik”, Sivil Şiirler içinde, s.22.

330 Ece Ayhan, “Yavuz Tanyeli’yle Bir Söyleşi”, Şiirin Bir Altın Çağı, s. 238.

331 Ece Ayhan, “Haklılığın İnadı ya da Kötülük Toplumu”, a.g.e., s.33.

332 Ece Ayhan, “Berlin’de Adı Bir ‘Sivil Söyleşi’ Konulmuştur”, a.g.e., s. 185; “‘Marjinal’ Bir İnsan Olarak Fikret Ürgüp”, age., s.59; “Haklılığın İnadı ya da Kötülük Toplumu”, a.g.e., s.33.

333 Ece Ayhan, “Haklılığın İnadı ya da Kötülük Toplumu”, a.g.e., s.33.

334 Ece Ayhan, “Yavuz Tanyeli’yle Bir Söyleşi”, a.g.e., s. 238.

335 Ece Ayhan, “Haklılığın İnadı ya da Kötülük Toplumu”, a.g.e., s.33.

336 Ece Ayhan, “Kargalar ve Nilgün Marmara”, a.g.e., s.162.

337 Nokta, “Marjinallik”, Sivil Şiirler içinde, s.22.

yaptığı bir söyleşide “Tam marjinal olsaydım belki sizinle buluşamazdık bile.

Farkına bile varmazdınız…” der. Ona göre, zaten Türkiye’de tam anlamıyla

“marjinal” olunması olanaksızdır:

“Bir kere Türkiye’de marjinal yoktur, olamaz da ayrıca. İzin vermezler buna. (…) Türkiye Cumhuriyeti tercüme bir cumhuriyet olduğu için, tercüme anlamında marjinal olabilir ancak. Bunu kimse göze alamaz da ondan. İnsan topluluğu olduğu bile kuşkulu bir kalabalıkta nasıl marjinal olunabilir ki?...”338

Gerçek bir “marjinal”i ortaya çıkaracak toplumda “uygarlığın, hukukun, insan haklarının olması”nı “şart” görür339 ve bizim toplumumuzu bu bakımlardan eksik bulduğu için “Türkiye’de ise çıksa çıksa üç-beş ‘insan’ çıkabilir o kadar, o da zorlarsak ve sıkarsak!” iddiasını öne sürer.340 Ama tam anlamıyla “marjinal”

olunamıyorsa da “marj”da olunabileceğini ve bunun şair için gerekliliğini savunur:

“Yine bence, bir insan ‘sıkı bir şair’se ya da ‘sıkı bir düşünür’se herhalde ‘uç’ta, yani ‘marj’da olmalıdır.”341