• Sonuç bulunamadı

Ġstanbul‟un Kentsel Çöküntü Alanlarının Yenilenmesi Ġle Doğan Yeni

II. BÖLÜM: ĠSTANBUL BEYOĞLU’NDA MEKAN PAYLAġIM SORUNU:

2.1. Bir Kentsel AyrıĢma Modeli Olarak Osmanlı Ġstanbul‟u

2.1.6. Ġstanbul‟un Kentsel Çöküntü Alanlarının Yenilenmesi Ġle Doğan Yeni

Kentsel mekan ayrıĢmasını hızlandıran süreç, kentlerin özellikle kentsel çöküntü bölgeleri haline gelen semtlerinde; güvenlik, barınma sorunları, altyapı eksikliği, eğitim ve sağlık olanaklarından yararlanma mahrumiyeti, sosyal ve kültürel yaĢamı zenginleĢtiren etkinliklerden ve çocukların güvenle oyun oynayabilecekleri park ve bahçe gibi mekanlardan yoksunluk gibi bir çok nedenle ayrılan insanların artık bu kentsel mekanlarda kalmayı düĢünmemeleridir.

Bu nedenlerin sürüklediği süreç semtin eski sakinlerini yeni kentsel mekanlarda kent merkezinin gürültüsünden, güvenlik sorunlarından ve mahrumiyetlerinden uzaklaĢma güdüsüyle harekete geçirmiĢtir. Bu süreçle birlikte ortaya çıkan yeni kentsel mekanlara talebi üreten kent planlamacıları bu durumu hem kentin yeniden yapılanması konusunda bir imkan olarak değerlendirmek hem de bundan mümkün olduğunca rant üretebilmenin yollarını da açtılar.

Bunlara paralel olarak üretilen yeni kentsel mekanların arzı için cazip fiyat kampanyalarını duyuran reklam stratejileri ile kentsel merkeze yönelik bir korkutma

106

harekatı da düzenlenmiĢ oldu. Buna göre kent merkezi suçun, ihlallerin, sorunların merkezidir.

Buralardan kaçmak ve sunulan yeni kentsel mekanlarda yaĢama arzusunu kıĢkırtan kent merkezlerinin adeta dıĢlandığı bir süreç böylece hız kazanmakla kalmıyor kendisine uygun paranoyak kent sakinlerinin feodal kentsel yapıları andıran kale içi Ģehir yapılanmalarını çağrıĢtıran güvenlikli ve kent merkezindeki iliĢki ağlarından kendini yalıtmıĢ bir kentsel mekan üretimine de gerekli meĢru zeminler oluĢturulmaktadır. Ancak bu sürecin bu Ģekilde hız kazanması Ġstanbul‟un eski yerleĢim yerlerini ve özellikle koca Sur Ġçi‟ni bir kentsel çöküntü merkezi haline getirmekle kalmıyor aynı zamanda bu kentsel mekandaki sosyal kültürel iliĢki ağlarını yoksullaĢtırma, suç bölgeleri haline getirmek gibi bir sonuçla da yüzleĢtiriyordu.

Bu tarz bir yüzleĢtirme denemesini yapan Özbay‟ın ortaya koyduğu ve artık bir kentsel çöküntü bölgesi olan Küçük Pazar Semtine yönelik kentsel yoksulluk çalıĢması örnek bir çalıĢmadır (Özbay,2009). Bu çalıĢmada kentsel çöküntü bölgelerinde yaĢayan kent yoksullarının kentsel dıĢlanmaya maruz kalmalarının dramı bir alan çalıĢması desteği ile betimlenmektedir.

Aynı Ģekilde, kent yoksullarının kentsel çöküntü bölgelerindeki dramlarının bir örneğini de SaybaĢılı, TarlabaĢı örneğinde göstermektedir (SaybaĢılı,2011:98-138). “Türkiye‟de Yoksulluk Algısı” araĢtırması (Osmanoğlu,2010) ve Sultanbeyli‟yi örneklem bölge olarak seçen Oğuz IĢık ve M. Melih Pınarcıoğlu‟nun “NöbetleĢe Yoksulluk”(2011) çalıĢmaları da yine hem kentsel yoksulluğa hem de yoksulluğun kentsel çöküntü mekanlarındaki dramına ayna tutmaktadır.

Eminönü, Aksaray, Topkapı, Taksim, Beyoğlu, Tophane, KasımpaĢa, ġiĢhane gibi Sur Ġçi Ġstanbul‟unu oluĢturan tarihsel ve kültürel dokusu zengin semtlerin baĢına gelen de budur. Bu semtlerden kopuĢla birlikte buralarda oluĢan boĢluğu dıĢlanan yoksulların

107

doldurması ile bu semtlerdeki yeni sakinlerin bölgeyi kentsel çöküntü merkezi haline getirmesi birbirini besleyen bir karĢılıklılık içinde bu süreci tamamlamıĢtır.

Ötkünç‟ün sorduğu Ģu soru mekansal kümelenmelerin kentsel yenilenme süreçleri ve soylulaĢtırmaya etkisini göstermesi açısından anlamlıdır: Benzer iĢi yapan grupların kümelenmesi, aynı iĢ ve yaĢam alanlarını paylaĢması tarihsel açıdan yeni bir olgu değilken neden günümüzde yaratıcı sınıflar ve yaratıcı kümeler bu derece ön planda yer almaya ve yüceltilmeye baĢlamıĢtır? (Ötkünç ve CoĢkun,2012). Bu sorunun cevabı günümüzde Galata, Beyoğlu çevresinde mekânsal kümelenme adı verilen bazı oluĢumların varlığını ve bunların varlığı ile bölgedeki kentsel yenilenme süreci arasındaki iliĢkiyi açıklamaktadır.

Buna göre yaratıcı sınıfların ve kümelerin varlığını bazı kentsel mekanların yeniden üretilip pazarlanmasında fonksiyonel bulan neo-liberalist kent yönetimleri ve mekan üreticileri kentsel mekan yenilenmesinin dinamikleri olan bu sınıfları bu mekanlara yerleĢme isteğine doğru kıĢkırtmaktadır.

Böylece kültürel ve turizm gelirleri açısından kent imajı ve kalkınması anlamında iĢlevsel olan bu yaratıcı sınıfların bu eski mekanlarda oluĢturdukları kümelenmelerle semtteki mekanların cazibesi artırılmıĢ olup orta ve üst sınıflarının bu kentsel çöküntü merkezlerine yeniden taĢınmasını cazip hale getirmektedir. Böylece Galata, Beyoğlu ve dolaylı olarak Tophane semtlerinde seçkinleĢtirme: SoylulaĢtırma (MutenalaĢtırma) faaliyetinin kusursuz bir Ģekilde gerçekleĢmesi için gerekli imkanlar oluĢturulmaktadır.

Dünyadaki tüm mutenalaĢtırma süreçlerinin bu Ģekilde gerçekleĢtiği sosyal bilimsel bir gerçekliktir. Bu noktada semt sakinleri açısından semtteki galerilerin ve sanatçı sınıfının varlığı sonradan gelebilecek soylulaĢtırmanın Truva Atları olarak görülmektedir, ya da bu Ģekilde görülmekte haklı mıdır? Sorusu dikkat çekicidir.

Sur Ġçi Ġstanbul‟unu boĢaltan eski semt sakinlerinin, yeni üretilmiĢ kentsel mekanlara rağbeti ile boĢalan eski muhitler, sokaklar, evler, mahalleler ve ahĢap evler; zamanla

108

bakımsızlıktan ve onları sahiplenen yeni sakinlerinin yoksunluklarına paralel olarak ihmal etmelerinden dolayı da bu semtlerde sadece fiziksel olarak değil sosyal ve kültürel olarak da gözlemlenebilecek bir çöküntü görüntüsü oluĢturmuĢlardır.

Ancak bölgeye yönelik 10 yılı aĢkın süredir devam eden ve edecek olan kentsel yenilenme projeleri ile birlikte ve bunu izleyeceği düĢünülen devasa kentsel değiĢim/dönüĢüm projeleriyle bu sürecin sona ermesi beklenmektedir.

Bugün bunun iĢaretleri de artık belirgin bir Ģekilde gözlemlenmektedir. Sürecin bu Ģekilde dönüĢmesi ile Beyoğlu Bölgesinin bu sefer Cihangir de olduğu gibi bu sefer yeni birtakım sorunların merkezi olacağı öngörüsü Ģimdiden bu bölgede mekan paylaĢımına yönelik sorunları da hızlandırmaktadır.

Cihangir‟de olduğu gibi bu kentsel yenilenme projeleriyle ve Galataport dönüĢüm projesi birlikte bölgenin değerini ve cazibesini artıracağından bu değer ve cazibenin kentin seçkinlerince paylaĢılmasının, talan edilmesinin korkuları sosyal bilimcilere semtin mutenalaĢtırılması ya da soylulaĢtırılması sürecini yaĢayacağı öngörüsünü yaptırıyor (Bkz. Ek:2).

Bugün bu bölgedeki semtlerde var olan mekan paylaĢım sorunlarının dinamiğini de bir miktar da olsa bu öngörünün haklılığı oluĢturuyor. Yalnız semtteki bu mekan paylaĢım sorununun arkasında sadece bu nedeni belirlemek fazla aceleci ve indi bir yaklaĢım olacaktır. Çünkü bölgenin tarihsel süreçle beraberinde getirdiği ve yüklendiği misyon, vizyon, alıĢkanlıklar ya da baĢka birtakım özelliklerin varlığı bu yaklaĢımda fazla ısrarcı olmamız gerektiğini hatırlatıyor.

Bunların neler olduğuna tezimizin ilerleyen bölümlerinde değinilecektir. Ayrıca kentin çöküntü alanlarının yenilenmesi süreci her zaman sosyal bilimcilerin öngördüğü gibi bir takım olumsuz sonuçlar doğurmayabiliyor. Örneğin; Abay‟ın Ġstanbul Fatih Ġlçesine bağlı “Kadınlar Pazarı” Semtine iliĢkin alan çalıĢması yer yer bu tarz sonuçları öngören çalıĢmaları yanlıĢlar mahiyettedir (Abay,2006).

109

Bu durum, Tophane Semtindeki kentsel yenilenme uygulamalarının doğuracağı muhtemel sonuçları önceden haber veren öngörülere temkinli yaklaĢmak gerektiğinin de uyarıcısı aynı zamanda.

ġimdiden bölgede yerleĢik halde bulunan semt sakinlerinin ve buralara gelenlerin sosyolojik panoramasının; etnik, dinsel, kültürel, cinsel ve ekonomik temelli farklılıklarının doğurduğu/doğuracağı sorunları hatırlatmak söz konusu yaklaĢımın aceleci ve indi olacağını göstermesi açısından yeterli olacaktır.

Bununla birlikte yaĢam anlayıĢı ve tarzı açısından, semtteki yerleĢik davranıĢ normları ve kalıplarının semte yönelik ilgiye ya da yeni yönelen yeni sakinlere göstermeleri muhtemel tepkilerin arka planını oluĢturduğunu da söylemek de buna eklenebilir.

2.1.7. Kentsel Mekanın PaylaĢılmasında Ve Kimliklerin Korunabilmesinde