• Sonuç bulunamadı

C. Türk Kültüründe Toplumsal Cinsiyet ve Cinsiyet Rollerinin AlgılanıĢı

1.11. ġifacı Tipi Olarak Kadın

Eski Türklerde hastalıkları tedavi eden ve Ģifa veren genellikle kadınlardır. Kadın Ģamanlar, hastaları iyileĢtirmek, ölen adamın ruhunu öteki dünyaya götürmek, fal bakarak gelecekten haber vermek, kötü ruhları kovalamak, kurban sunmak, kehanette bulunmak, kayıp eĢyaların yerini saptamak, yağmur yağdırmak vs. görevlere sahiptir.

Kadın ilk hekimdir, ilkel toplumlarda çocuğunu tedavieden, yaĢlılara bakan, kocasını iyileĢtiren yine kadındırve bu kadın Ģaman olsa da olmasa da ilk tabip, ilk iyileĢtiricidir (Bayat, 2010: 110).26

Kadın Ģamanlar, çeĢitli bitkilere ve ilaçlara baĢvurarak tedavi ederler. ġırdakbek Destanı‘nda da hastalığı tedavi eden tabip kadınlara, kadın Ģaman ve bakĢı‘ya rastlanır.27

Destanda Ģu Ģekilde geçmektedir:

Çıday albay tolgoogo, Dayamayıp sancılara,

25 Tarihteki ilk "hekimler," aslında kadındı. Briffault bu konuda Ģunları yazıyor: "Kadınların toprağın iĢlenmesi ve yenecek bitki ve köklerin aranması yönündeki etkinlikleri, onların ilkel insanlar arasında olağanüstü yaygın olan bitki bilimsel alanda uzmanlaĢmasına yol açtı. Otlardaki maddeleri ilk onlar tanıdı, dolayısıyla ilk hekimler onlardı." (Reed, 2012: 152-153).

26

Husayin Karasayev, Kamusnaama adlı eserinde bakĢı kelimesinin Kırgız Türkçesinde ―cin kovucu, emçi-domçu‖ karĢılığında kullanıldığını ve eski Hint (Sanskrit) dilinden geçtiğini ileri sürerek kavramın Türkmenler arasında ―Irçı/akın (Ģair/destancı)‖, Özbek Türklerinde ―el ırçısı (halk Ģairi)‖, ―comokçu (masalcı/destancı)‖, ―emçi-domçu (tabip/hekim)‖, Buhara Hanlığı döneminde ―kâtip‖ anlamlarını ihtiva ettiğini, Uygurlar arasında ise emçi-domçu (tabip/hekim), hâkim, kâtip, müstensih, Ģair, masalcı gibi anlamlara geldiğini ileri sürmüĢtür (ÇeribaĢ, 2014: 76).

27Kırgız Türkleri arasında halk hekimliği tabıpçılık, emçilik, emçi-domçuluk, Kırgız el meditsiyası,

Kırgız eldik meditsiya, eldik tabıpçılıkkavramları ile ifade edilir. Kırgızlar ruhî veya fizikî sağaltma

iĢlemi yapan kiĢileri tarif etmek için de ―Kıl tamırçılar (kılcal damarcılar), tamırçılar (damarcılar),

kıldattamırçı (usta damarcı, usta tabip), emçiler (tabipler, ilaç yapanlar), domçular (emçi/bakşı), emçi-domçu (ilaççı, tabip, tamırçı ile aynı anlamında), tepmeçiler (tepmeciler), sınıkçılar (kırık- çıkıkçılar), kançılar (kancılar), sülükçülör (sülükçüler), çaçtaraçtar (berberler/saç keserek tedavi edenler), ayarlar (gözü açık, duacı, efsuncu), darıger (tedavici), darıkeç (tabip), eldik darıger (tabıp)‖

kavramlarını kullanmaktadırlar (ÇeribaĢ, 2014: 67-69).

Destan da adı geçen emçi- domçu hakkında Mehmet ÇeribaĢ Ģunları dile getirmiĢtir:

―Emçi-Domçu/Irımçı/Darımçı: Kırgızlar arasında çeşitli hastalıklara iyi geldiği düşünülen ve adına

“ırım-darım, ırım-cırım” denilen efsunlu sözleri söyleyen kişilere “emçi- domçu, ırımçı” veya “darımçı” adı verilmektedir. Bu kişiler ırım-darımları kullandıkları durumlara göre “ırımçı”, “emçi- domçu” veya “darımçı” adlarını almaktadırlar. Emçi-domçuluk genellikle kadınlar tarafından yapılır. Bunlar çoğunlukla kadın hastalara ve çocuklara bakarlar. Kırgızlar arasına emçilik yarı psikolog sanatı kabul edilir. Böyle olmakla birlikte bu tiplerin de efsunlu sözler yanında birtakım sihri/büyüsel hareketler yaptıkları da bilinmektedir. Emçi-domçular genellikle “nezle, korku, uçuk, itdirseği” gibi hastalıkları tedavi ederler. Emçi-domçuların bu hastalıklar dışında doğumda zorlanan veya düşük yapan kadınları, korkan çocukları, kadın-erkekleri, raşitizm gibi hastalıkları da tedavi etikleri de görülmektedir” (ÇeribaĢ, 2014: 72-73). Sözü edilen destanda geçen diğer bir kelime ise,

―bübü/bakĢı‖dır. Destanda üfürükçü ilaçlarla hastayı tedavi etmeye çalıĢmaktadır.

BakĢı, Kırgız ve Kazaklar arasında ―Ģaman‖ anlamına gelen sözdür. Kırgızlar kavramı bakĢı Ģeklinde kullanıldığı gibi bübü-bakĢı/bakĢı-bübü, burkan-bakĢı olarak da kullanılmaktadır. Günümüzde bübü- bakĢı kavramı saz çalan, ozan anlamında değil, daha çok çeĢitli otlardan ilaç yapan ve çeĢitli dua ve efsunlarla hastaları iyileĢtiren hekim tipleri karĢılamak için kullanmaktadır. Kadınlar da erkekler de bakĢı olabilirler. Kadın bakĢılara Kırgızlar ―bübü‖ ya da ―böö‖ demektedirler. Günümüzde ise bakĢı, halk arasında emçi-domçuluk (hekimlik) ve tabiplik mesleğini icra eden, kara güçlere ve çeĢitli ruhlara sahip, cinlerden yardım alan kiĢiler çoğunlukla da kadınlar olarak tarif edilmektedir (ÇeribaĢ, 2014: 76-77).

187 Baybiçe caman bozdodu.

Balakettüü bala beym, Bala meni alat beym. Barkımdı bilgen Seyitbek, Bayım cesir kalat beym. UĢul bala oñboytgo, Oñ cakĢılık bolboytgo. Emçi-domçu kempirden, Bir neçeni keltirgen. Bübü menen bakĢıdan, Alıp kelse emdegen. Çıday albay baybiçe, Eki közü alaydı.

Canım çıgıp baratat dep, Esten tanıp dalaydı. Tartkıla dep bakırdı, Tabıptan kança çakırdı. Toguz kün tolgottu, Say söögün kakĢatıp, Baybiçeni bozdottu.

Baybiçe fena bağırır. Galiba belalı çocuk olacak, Galiba çocuk canımı alacak. Değerimi bilen Seyitbek, Galiba beyim dul kalacak. Bu çocuk iyi olmaz sanırım, Ġyilik getirmez sanırım.

Tabip olan ihtiyar kadınlardan, Birkaçını getirtir.

Kadın Ģaman ile bakĢı olanlardan

Getirince üfürükçü ilaçlarıyla tedavi edilir. Dayanamaz acılara Baybiçe,

Gözleri fal taĢı gibi açılır. Canım çıkıyor deyip, Kendinden geçer. Çekin diye bağırır,

Tabip olanlardan birkaçını çağırır. Sancılar dokuz gün tutar,

Bütün kemikleri sızlatır, Baybiçeyi acı acı bağırtır. (Akmataliyev vd., 2007: 256).

Bu kadın Ģaman ve bakĢıların olması anaerkil yapıda olduğu gibi kadının kutsal görülmesinin bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

Destanlarda yaralanan, hastalanan erkek kahramanlara kadınlar ilaç hazırlayıp iyileĢtirirler. Destanlarda kadınlar çeĢitli bitkilerden ilaç yapıp kahramanların yaralarını iyileĢtirmektedir. Dede Korkut Kitabı‘nda da Boğaç Hanana sütü ve dağ çiçekleri ile yarası iyileĢmiĢtir.28

CanıĢ BayıĢ Destanı‘nda da CanıĢ düĢmanlar tarafından vurulur, AnıĢaa‘nın heybesine koyduğu bitkilerle yapılmıĢ ilaçla iyileĢir:

28 Oğlanuñ anası oğlanuñ üstine çapup çıka geldi. Baksa görse oğlançuğı alça kana bulaĢmıĢ yatur… Oğlan yine aydur: Ana ağlamagıl, maña bu yaradan ölüm yokdur korhmagıl. Boz atlu Hızır maña geldi, üç kerre yaramı sığadı, bu yaradan saña ölüm yoktur. Tağ çiçeği anan südi saña merhemdür didi. Böyle digeç kırk ince kız yayıldılar, tağ çiçeği divĢürdiler… (Özsoy, 2017: 72-73).

Tıva destanlarından "Alday-Buuçu" Destanı‘nda Kara-Bula ile mücadele eden HanBuuday'ınvücudunun bazı parçaları kesilip dağılır. Han-Buuday, bu parçalarını (göğüs, bel) toplayıp birleĢtirerek kendisini büyülü-Ģifalı otlarla iyileĢtirir. Tekrar eski haline dönen bahadır, em torbasına koyduğu atını da eski haline dönüĢtürür. Destanın baĢa bir yerinde Han-Buuday, dönüĢ

188 Kayranıñ CanıĢ kansırap

Kayratı ketip alsırap ġaymanı ketip abdan Oktotup boyun tura albay …

Kol baĢında ak baĢtık Cürgön eken karasa Kurcununun içinde …

AsılĢaa kızdın atı bar Ġlmegin karmap imerdi Emne bar dep içinde Boosun çeçip ciberdi Tañdayga salsa erigen Toltura kalıp Ģıkagan Kurgatkan kara meyizden Arasında bar eken

Orop salgan kagazga Apı degen darı eken

Miñ türkün çöptön cıynatkan Kölökö cerge kurgatkan Zamzamga salıp kaktırgan Taaruudayın cegendin Oorugan ceri basılgan Munu alıp Er CanıĢ Tandayına saldı ele ġimip catıp kaldı ele ġorugan ceri basılıp Umaçtay közü açılıp Moyunga çapkan ĢiĢigi

Sevgili CanıĢ'ın fazla kan kaybedip Gayreti gider takatten düĢüp Kuvvetten düĢtü iyice Boynunu dik tutamaz. …

Avuç içi kadar torba YürüyormuĢ baksa Heybesinin içinde …

AsılĢaa kızın adı var Çengelini tutup döndürdü Ne vardır deyip içinde Bağını çözüverdi. Ağzına koysa eriyen Ağzına kadar doldurmuĢ Kuruttuğu kara üzümden. Arasında var imiĢ

Kağıda sardığı Apı denilen ilaçtan. Bin çeĢit ottan toplatıp Gölge yerde kuruttuğu

Zemzeme koyup terbiyelettiği Darı gibi yendikten sonra Ağrıyı dindiren.

Bunu alıp er CanıĢ Ağzına atıp Sorup kaldı.

Kanayan yeri durulup Gözleri fal taĢı gibi açılıp Boynuna vuran ĢiĢi

yolunda kocakarıya söz verdiği gibi öldürdüğü oğullarını dermanlı Ģifalı otlarla iyileĢtirip tekrar hayata döndürür. KardeĢler de tıpkı Kara-Bula gibi, bahadıra kardeĢ olup onunla obasına gitmek için yola koyulurlar (Ergun; Aça, 2004: 129).

189 Kayra tartıp cazılıp

Antken menen caratın Çeçip oñdop taña albay Kündön-küngö küçürköp

Dağılıp gidip Yine de yaralarını

Çözüp yeniden bağlayamayıp Günden güne güçlenip

(Akmataliyev; Mukasov, 2013: 78- 79).

Çukura atılan yaralı BayıĢ‘ı iyileĢtiren Kalmuk hanının kızı Celkayıp‘ın verdiği ilaçlar sayesinde iyileĢmiĢtir. BayıĢ kaçıp gidelim diyen Celkayıp‘a Ģunları söylemiĢtir:

Külüp iydi Er BayıĢ: Kapaluu könül Ģat bolup Kubanıp turam bügün men. Men sadaga boloyun. Keteli degen ünündön, ġıbaa bolup özündön Ölgön canım tirilgen. Darıñdı içip em bolup. Ayıkkan eçak caratım. Aylanıp uçup çıguuga Cetilgen çalgın kanatım.

Gülüverdi er BayıĢ: Kederli gönül Ģat olup

Sevinip duruyorum bugün ben. Kurbanın olayım.

Gidelim diyen sesinden ġifa gelip özünden ÖlmüĢ canım dirildi. Ġlacını içip Ģifa bulup Çoktan iyileĢti yaram Uçup dolanıp çıkmaya Hazırdır hızlı uçan kanadım.

(Akınataliyev; Mukasov, 2013: 113). Destanlarda kahramanlar yaralandığı zaman kahramanın eĢi, annesi tarafından ilaç hazırlanıp kahraman ölümcül hastalıktan kurtulması motifi Er Tabıldı Destanı‘nda da görülmektedir. Er Tabıldı düĢmanlar tarafından ayağından yaralanır. Ayağının durumu iyice kötüye gidince annesinden ayağını iyileĢtirecek ilaç hazırlamasını söyler:

―Halkın peĢinden koĢtur git. Ne olursa olsun Eldiyar Anneciğimi bulup gör. Doksan türlü ilaç var, Her çeĢit ilaç var, Onları bulup alıver. …

190 Ġlacı gelirse annemin,

Derman olur yarama.‖ (Namatov, 2001: 251, 253).

ġifacı kadın tipi Kırgızaların ―Altın Balık‖ masalında da karĢımıza çıkar. Buradaki durum biraz daha farklı olarak taĢ kesilmiĢ birine ilaç hazırlayarak tekrar dirilmesi söz konusudur. Masalda ejderhayı öldürmeleri üzerine hanın kızıyla evlenen Ġsmayil evlendikten sonra yakın dostu Ġsrayil‘i ve ailesini unutur. Ġsrayil dilenci kılığına bürünüp bu durumu hatırlattığında Ġsmayil ailesinin yanına gitmek için eĢi Gülcamal ile birlikte yola çıkar. Yolda ejderhanın ruhları gelip Ġsmayil ile Gülcamal‘ı öldürmek isterler. Bunun üzerine ruhlar ―Ġsmayil ile Gülcamal bu çadırda uyuyorlar. Güvercinlerin burnu değerse zehirlenip ölürler. Bunu duyup anlatan da taĢ olur.‖ der. Ġsrayil bunu duyar duymaz dostu ile eĢinin uyuduğu otağa gelir ve Gülcamal‘ı ölümden kuratırır. Bu durumu Ġsrayil‘den öğrenmek istediklerinde ilk önce taĢ olacağını düĢünerek söylemez. Daha sonra mecbur kalıp söylediğinde taĢ kesilir. Ġsmayil ile Gülcamal çok ağlarlar; ama bir Ģey değiĢmez. O zaman Gülcamal: ―Dur, ben ak ata binerek güvercinlere yetiĢeyim. Eğer güvercinleriyakalarsam, kanıyla Ġsrayil'i yıkayalım, dirilirse öyle dirilir.‖ diye ak tulparabinip gider. Güvercini yakalayıp getirir. Ġlaç için güvercini kesip kanı ile Ġsrayil'in kafasını yıkar ki, üç kez hapĢırarak Ġsrayil yine önceki haline gelir (Doğan, 2009: 181-182).

191