• Sonuç bulunamadı

Koro eğitiminin kapsamı, çocuk, gençlik ve yetişkin koroları için belirli ortak noktalar içerse de koronun türü, koro üyelerinin yaşı ve koronun teknik düzeyine göre farklılaşabilmektedir. Çocuk korolarında eğitim uygulamalarına yönelik oldukça ayrıntılı kaynak kitaplar (Bartle, 2003; Çevik, 1999; Egüz, 1976, 1981; Mohr, 1997; Nitsche, 2001; Walter, 2004) mevcuttur. Ancak, bu bölümde, çocuk korolarında eğitimin kapsamı genel açıklamalarla ve beş ana başlık altında incelenecektir.

1. Koroda Ses Eğitimi

2. Müziksel İşitme-Okuma-Yazma Eğitimi 3. Genel Müzik Kültürü

4. Müziksel Yaratıcılık

5. Genel Tutum ve Davranış Eğitimi

Bu başlıkların tümü, her çocuk korosunun eğitiminde aynı ağırlıkta ya da içerikte olmadığı gibi tamamı da aynen uygulanmamaktadır. Çocuk korolarının eğitim uygulamaları, koro eğitimcilerinin donanımlarıyla şekillenmekte, benimseyip uyguladıkları bireysel yaklaşım/yöntem ve tekniklerle çeşitlenmekte ve deneyimleriyle zenginleşmektedir. Ayrıca, bu eğitimin kapsamına farklı başlıklar da eklenebilmektedir. Örneğin, koro eğitimi kapsamında çalgı öğretimi gerçekleştiren ya da üyelerini çalgı çalmaya yönlendiren korolar vardır.

58

Üyelerinin çalgı çalma becerilerinin cesaretlendirildiği ve desteklendiği Finlandiya’nın ünlü Tapiola Çocuk Korosu konserlerinde, bu çalgılar eşlik amaçlı olarak sıkça kullanılmaktadır (O’Leary, 1990: 103).

Kuşkusuz, bu aşamalar, her koro eğitimcisi tarafından, hatta aynı çocuk korosunun bir çalışmasından diğerine farklılıklar göstermekte, koro eğitimcileri kimi zaman, bazı aşamaları iç içe geçirerek uygulamaktadır.

Çevik’e (1999: 64) göre koroda ses eğitimi, “koroda yer alan bireylere, kendi yaşantıları yoluyla amaçlı olarak, seslerini doğru güzel ve etkili kullanabilmeleri için gerekli müziksel davranışları kazandırma sürecidir.

Bu davranışı kazandıracak eğitimciler koro (müzik) eğitimcileridir. Koro eğitimcilerinin çocuk korolarında uygulayabilecekleri ses eğitiminin temel ilkeleri oldukça belirlidir. Bu eğitimle kazandırılması gereken “geleneksel” bir söyleyiş yerine plânlı ve programlı bir anlayışla yapılandırılan çocuk sesini geliştirici “akademik” bir söyleyişin temellerini atacak uygulamalardır. Çevik’e (2006: 648) göre, geleneksel ve akademik olmak üzere iki temel söyleyiş biçimi vardır:

Geleneksel söyleyiş biçimi; her ulusun, bölgenin ya da yörenin coğrafi, ırksal, kültürel, iklimsel ve etnik özelliklerinin etkisi sonucunda, bireysel seziş, duyuş ve deyiş özelliklerini de yansıtan, geleneksel müzik türlerine özgü tavır ve anlayışla gerçekleştirilen söyleyiş biçimidir.

Akademik söyleyiş biçimi ise, plânlı bir eğitim sürecinde, sesin oluşumunda, etkili olan solunum, titreşim, yankı ve artikülatör organların işbirliği içinde kullanılarak, uzun süren araştırmalar uygulamalar ve bilimsel çalışmalar ışığında sesin soluk desteği ile üretildikten sonra uygun rezonatörlerde güçlendirilip zenginleştirilmesi, böylece soluk üzerinde taşınabilen ses elde etme yoluyla gerçekleştirilen evrensel bir söyleyiş biçimidir.

Kuşkusuz, “akademik söyleyiş biçimi”, çocuk korolarının önemli bir kısmında oldukça temel düzeyde verilmektedir. Ancak, koronun müziksel düzeyinin artmasıyla tanımın tam karşılığında bir söyleyiş biçimi sergileyen çocuk korolarının da olduğu bilinmektedir.

59

Geleneksel ve akademik söyleyiş biçimleri arasında bir hiyerarşi olmamasına karşın, akademik söyleyiş biçimi ağırlıklı eğitim alanların, gerektiğinde geleneksel söyleyiş biçimlerinden yararlanabilecekleri hatta birebir kullanabilecekleri bilinmektedir. Ancak, istisnalar dışında aynı durumun tersinin geçerli olmadığı görülmektedir.

Türkülerimizin ya da farklı ülkelerin halk şarkılarının seslendirilmesinde zaman zaman başvurulan ya da bestecilerin çağdaş yazım tekniklerini kullanarak besteledikleri çocuk korosu eserlerinde yer alan farklı seslendirme tekniklerinin38, eğitsel amaçlarla kullanılabilmesi ve ilgili eserlerin nitelikli bir şekilde söylenebilmesi, başka bir deyişle, gereken durumlarda “geleneksel söyleyiş biçimi”nden yararlanılabilmesi için “akademik söyleyiş biçimi”nin kolaylaştırıcı etkisi olduğu düşünülmektedir. Bu etkinin, akademik söyleyiş biçiminde soluk desteği ile üretilen sesin tınlatıcılar aracılığıyla büyütülüp, doğru etkili ve güzel bir şekilde iletilmesi sürecinden kaynakladığı söylenebilir.

Bu görüşü destekleyen Bartle (2003: 15) koroda ses eğitiminin gerçekleştirilebilmesi için öncelikle koro eğitimcisinin, ses eğitiminin temel ilkelerini bilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Tını kalitesi, etkin bir solunum desteği, açık- anlaşılır bir diksiyon, doğru ve temiz seslerle üretilen müziksel cümleler her koro çalışmasının hedefleri arasındadır. Bu hedefler gerçekleştirildiği oranda, seslendirme- yorumlama çalışmaları yapılabilmektedir.

Çevik’e (1999: 89-137) göre, “koroda ses eğitimi” uygulamaları aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:

1. Koroda Ses Eğitimi

1.1. Solunum ve Gevşeme Alıştırmaları 1.1.1.Fonasyonsuz Solunum Alıştırmaları

1.1.2. Bedensel Esnekliği-Isınmayı Sağlayan Hareketler 1.2. Ses Üretme ve Yayma Alıştırmaları

1.3. Dil-Konuşma Çalışmaları

38

Her tür yerel-özel-özgün öge: şive, ağız, lehçe, deyiş, makamsal perdeler, renk için yapılabilecek gırtlak nağmeleri, çığlık, bağırma, homurtu vb.

60 1.4. Şarkı Öğretimi

1.4.1. Yeni şarkıların öğretimi

1.4.2. Öğretilen şarkılar üzerinde ayrıntılı teknik çalışmalar 1.4.3. Şarkı dağarı oluşturma

1.4.4. Müziksel duyarlılığı geliştirme

Koroda ses eğitimi kapsamında uygulanan solunum ve gevşeme çalışmalarında, çocukların hem bedensel, hem de zihinsel olarak, şarkı söyleme sürecine hazırlanabilmeleri ve doğru solunum alışkanlığı kazanmaları amacıyla, gevşeme, rahatlama çalışmaları yapılmaktadır (Çevik,1999: 64).

Solunumun üç aşaması olan soluk alma-tutma-vermeye yönelik alıştırmaları içeren bu çalışmalar, sınırsız zenginlikte olabilmektedir. Fonasyonsuz olarak yani ses üretmeden yapılan bu çalışmalar kapsamında “s, f, ş, ç, k, p” vb. sessizlerle, farklı gürlük basamaklarında, farklı dinamiklerle, farklı birleşimlerle hatta çeşitli devinimlerle sonsuz alıştırma çeşidine ulaşılabilmektedir. Ancak bu alıştırmalarda temel amaç, koronun ses üretme ve yayma çalışmalarının gerektirdiği solunum çevikliğini kazanmasını sağlamaktır.

Ses üretme ve yayma alıştırmaları, koroda yer alan her çocuğun bireysel olarak ve tüm koronun hep birlikte, doğru ve temiz ses üretme, bu sesi uygun rezonans bölgelerine göndererek büyütme, zenginleştirme, selenlerini geliştirme ve koro ile bütünlüklü bir tını oluşturma amacıyla yapılmaktadır (Çevik, 1999: 64).

Ses üretme ve yayma alıştırmaları, solunum ve gevşeme alıştırmaları gibi, sonsuz çeşitlilik göstermektedir. Başlangıç alıştırmalarında legato alıştırmalar tercih eden koro eğitimcileri olduğu gibi, non-legato hatta staccato alıştırmaları tercih edenler de bulunmaktadır. Kimi eğitimciler, küçük ikili ya da büyük ikili gibi oldukça yakın aralıklı alıştırma kalıpları, kimileri ise biraz daha geniş, büyük üçlü veya tam dörtlü kalıplarla başlayabilmektedir. Alıştırmalar, koronun teknik düzeyine, eğitim sürecine göre zorlaştırılabilmektedir. Çocuk korolarında bu süreç, dil ve konuşma çalışmalarıyla bağlantılı olarak da uygulanabilmekte, özellikle temel düzey çocuk korolarında, anlamsız heceler yerine, çeşitli sözcükler, söz bütünleri, deyim ve atasözleri ya da şarkıların sözlerinden seçilmiş parçacıklardan yararlanılabilmektedir.

61

Antel (2010: 124) ise araştırmasında yer alan altı koro eğitimcisinin şarkı söyleme aşamasına hazırlık amacıyla yaptıkları ısınma süreci uygulamalarında dikkat ettikleri noktaları sıralamıştır:

1. İyi bir duruşa özen gösterilmesi,

2. Yüz ve çenenin kullanımına dikkat edilmesi, 3. İmgelerin görselleştirilerek anlatılması,

4. Yan yana gelen fonemlerin (ses birimlerinin) birleşmesine dikkat edilmesi, 5. Üst ve alt ses bölgelerinde (register) kaydırarak yapılan alıştırmalar, 6. Çeşitli alıştırmalar sırasında devinimin kullanılması.

Koroda ses eğitimi sürecinin doğal bir parçası olarak, çocukların konuşma seslerinin gelişimi, fısıltı/bağırma/konuşma/ şarkı sesi tınıları ve alt-orta-üst ses bölgesi (register) kullanımları desteklenmelidir. Ancak çocuklara, seslerini yoran değil, kolay ve eğlenceli alıştırmalar yaptırılmalıdır (Phillips, 1985: 22).

Ses üretme ve yayma süreci, koro üyesi çocukların, bireysel denetim mekanizmalarına bırakılamayacak kadar hassastır. Bu nedenle, koro eğitimcisinin birikim ve donanımı oldukça belirleyicidir. Koronun teknik düzeyine en uygun alıştırmalar, en uygun sıra ve yöntemlerle uygulanabilir ancak, koro eğitimcisi, uygulama sırasında ortaya çıkabilecek tüm sorunları belirleyip gerekli yönlendirmeleri yapmalıdır.

Walter (2004: 16), bu görüşü desteklemekte ve koroda şarkı öğretimi aşamasından önceki ısınma sürecinde uygulanan her alıştırmanın belirli bir amaç için önceden plânlanlanması gerektiğini vurgulamaktadır.

Şarkı öğretimi, koroda ses eğitiminin en önemli aşamasıdır, zira yapılan tüm teknik çalışmaların yöneldiği ve birleştiği bu süreç koronun varlık nedenidir. Şarkı öğretimi aşaması olmayan bir koro düşünülemez. Çocuk korolarında şarkı öğretimi, koronun teknik düzeyine uygun ve nitelikli şarkı seçimi ile başlamaktadır.

62

Hangi seviyede olursa olsun tüm çocuk korolarında “nitelikli” dağarcık seçimine ilişkin Kodály’ın görüşleri oldukça açıktır. “Çocuklara yalnızca en değerli müziksel gereçler öğretilmelidir. Gençler için ise yalnızca en iyi yeterlidir” (Bartle, 2003: 182).

Koroda ses eğitimi kapsamında gerçekleştirilen şarkı öğretiminde izlenen iki temel yöntem vardır. Bunlar kulaktan ve notadan öğretimdir. Ancak her şarkı, her koro eğitimcisiyle, hatta aynı koro eğitimcisinin farklı korolarında bile çok çeşitli şekillerde öğretilebilmektedir. Hangi yolla öğretilirse öğretilsin, çocuklara öğretilen şarkıların etkisi çok geniş bir zaman dilimine yayılmakta, çocukta kalıcı izler bırakmaktadır.

Kemp’e göre, çocuklara söyletilmek için seçilen şarkılar, onların kalplerine yerleşmektedir (Elder, 2002: 15. Akt. Potter, 2005: 88).

Koro eğitimi kapsamında yapılan müziksel-işitme-okuma-yazma çalışmalarında, tartım ve notaların tanıtılması, öğretimi, müziksel okuma ve işitme çalışmaları ile müzik bilgilerinin verilmesinden sonra müziksel yazma çalışmaları yaptırılabilmektedir.

Özata’nın (2010: 105) araştırmasında yer alan on koro eğitimcisinin tamamının temel müzik bilgileri, tartım ve müziksel okuma çalışmaları yaptığı ancak, eğitimcilerin yarısının aralık çalışmaları yaptırmadığı belirlenmiştir.

Müziksel işitme-okuma-yazma çalışmaları, koro eğitimi sürecinde ayrı bir başlık olabileceği gibi, çalışılan eserler üzerinde yapılacak çalışmalarla da (müzikal formasyon) gerçekleştirilebilmektedir.

Örneğin, Bartle 75 dakikalık koro çalışmasının 15 dakikasını, çalışılan /çalışılacak şarkılar üzerinde deşifre söyleme, müziksel işitme, müzik bilgileri ve tartım çalışmalarına ayırmaktadır (Potter, 2005: 67-68).

Genel tutum ve davranış eğitimi kapsamında, koro eğitimi öncesi, sırası ve sonrasına yönelik çalışmalar sergilenmektedir. Koro eğitimi öncesi ve sonrasına yönelik ses ve beden sağlığına en üst düzeyde dikkat edilmesi, koro eğitimi sırasında ise çalışma düzenine yönelik kurallara bu çalışmalar arasında sıralanabilir.

63

Genel müzik kültürüne yönelik olarak, insan sesi ve türleri, çalgılar ve türlerine yönelik bilgilenme ve tanıma çalışmaları, müzikle ilgili yazılı/basılı/görsel/işitsel yayınların farkında olma, bu tür etkinlikleri izleme, müzikle ilgili dinleti ve konserleri takip etme çalışmaları gerçekleştirilebilmektedir.

Koro üyelerinin müziksel yaratıcılıklarını geliştirmeye yönelik olarak, koro eğitimi kapsamında işlenen/öğrenilen konulara yönelik çeşitli etkinlikler sıralanabilir. Bu etkinlikler, öğrenilen müzik simgelerini boyama/çizme, dinlenen/söylenen müziklere yönelik devinim tasarlama, oyun kurgulama, resim yapma, öykü yazma olabilir. Müziksel işitme-okuma-yazma çalışmalarının pekiştirilmesine yönelik olarak, yeni tartım kalıpları oluşturma/besteleme, şarkı sözü yazma, verilen bir ezgiye şarkı sözü uyarlama, müziksel okuma alıştırmaları, şarkı ezgileri oluşturma, çalgı tasarlama vb. etkinlikler sayılabilir.

Kuşkusuz, koro eğitimi kapsamında yukarıda sıralanan çalışmaların bazıları, eğitimin doğal sürecinde kendiliğinde gerçekleşmekte, bazıları ise koro eğitimcileri tarafından özellikle tercih edilmemektedir. Çocuk korolarının eğitimi kapsamındaki tüm uygulamaların belirleyicisi, koronun teknik düzeyi, yani koro üyelerinin müziksel seviyeleridir.

Bu amaçla yapılan sınavlarda, daha “yetenekli” olduğu düşünülen öğrencilerden korolar oluşturulmaktadır. Akdoğu’ya (2002: 235) göre, bir koronun oluşturulmasında temel ilke, koroya alınacak üyelerde müzik yeteneği ve şarkı söyleme becerisi bulunmasıdır. Egüz’de (1976: 111) bu görüşü desteklemekte “koroyu oluşturacak bireylerin, ses ve müzik yetenekleri yönünden bazı ölçütlere göre seçilmiş” olduklarını belirtmektedir. Aynı yönde düşünen Arkan (1971: 3) ise, farklı bir noktaya değinmektedir. “Ses ve kulağı şarkı söylemeye elverişli” olan çocuklara yapılacak testlerde tam bir başarı beklenmemesi gerektiğini, aksi halde okullarda koro kurmak için öğrenci bulunamayacağını bu nedenle de, “teste girenlerden en çok başarı gösterenlerin koroya” alınmasını önermektedir.

Bu görüşlere katılmayan Goetze, ABD’de de geleneksel olarak, çocuk korosu eğitimini seçilmiş az sayıda çocuğun alabildiğini, oysa eğitimcilerin, koro deneyimini çok daha fazla çocuğa sunması gerektiğini belirterek, iki yol önermektedir. Bunlardan

64

ilki, çocuk korolarının, ilköğretim okulları, toplum, üniversiteler nezdinde yaşamsal bir varlık göstermeleri ikincisi ise, müziksel ya da sesle ilgili yeteneklerine bakılmaksızın, tüm çocukların koro eğitimine ulaşabilmesidir. Bu amaçla, yapılan dinletiler, elemek için değil, yerleştirme için yapılmalıdır (Goetze, 1988: 32).

Bu görüşe katılan, Leck, yeni koro üyelerine yaptığı dinletilerin (sınavların), aslında, onların koroda nerede otururlarsa gelişeceklerini saptamaya yönelik olduğunu belirtmektedir (Potter, 2005: 105).

Bu noktada, bir çocuğun koroda yer alıp almamasını sağlayan “yetenek” kavramı üzerinde durulması yararlı görülmektedir.