• Sonuç bulunamadı

NASIRÜDDİN ŞAH DÖNEMİ ( ) VE TÜTÜN İMTİYAZI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "NASIRÜDDİN ŞAH DÖNEMİ ( ) VE TÜTÜN İMTİYAZI"

Copied!
131
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ankara-2019

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

GENEL TÜRK TARİHİ

BİLİM DALI

NASIRÜDDİN ŞAH DÖNEMİ (1848-1896) VE TÜTÜN İMTİYAZI

Yüksek Lisans Tezi

Seda ÇOLAKOĞLU

(2)
(3)
(4)
(5)

I İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ... IV KISALTMALAR ... VIII

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM: NASIRÜDDİN ŞAH DÖNEMİ (1848-1896) İRAN’IN GENEL DURUMU ... 8

1.1. Nasırüddin ġah ... 8

1.2. Mirza Taki Han’ın (Emir-i Kebir) Sadrazamlığı Döneminde Ülkedeki Yenilik Hareketleri ve Uygun Ortamın OluĢturulması ... 11

1.2.1. Ġç Ġsyanlar Ve Ulemanın Kontrol Altına Alınması Meselesi ... 12

1.2.2. Mali, Askeri ve Sosyo-Kültürel Alanda Yapılan Yenilik Hareketleri... 17

1.2.3. Mirza Taki Han’ın (Emir-i Kebir) Azli ... 19

İKİNCİ BÖLÜM: NASIRÜDDİN ŞAH’IN AVRUPA SEYAHATLERİ ve BU SEYAHATLERİN İRAN’A ETKİLERİ ... 21

2.1. ġah’ın Birinci Avrupa Seyahatinden Hemen Önce Verilen 1872 Tarihli Reuter Ġmtiyazı ... 22

2.2. Nasırüddin ġah’ın Birinci Avrupa Seyahati ve Sonuçları ... 23

2.3. Nasırüddin ġah’ın Ġkinci Avrupa Seyahati ve Sonuçları ... 27

2.4. Nasırüddin ġah’ın Üçüncü Avrupa Seyahati ve Sonuçları ... 29

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: NASIRÜDDİN ŞAH DÖNEMİNDE İNGİLTERE ve RUSYA İLE SİYASİ VE DİPLOMATİK İLİŞKİLER ... 32

3.1. Ġran-Ġngiltere ĠliĢkileri ... 32

3.1.1. Herat Meselesi ... 33

3.1.2. Bahreyn Adaları’nın Ġngilizlerin Eline Geçmesi ... 36

3.1.3. Ġngiltere’nin Hindistan Politikası ... 39

3.2. Ġran-Rusya ĠliĢkileri... 40

3.2.1. Rusya’ya Verilen Ekonomik Ayrıcalık ve Ġmtiyazlar ... 42

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: 1890 YILINDA İNGİLİZLERE VERİLEN TÜTÜN İMTİYAZI VE BUNUN BİR SONUCU OLARAK İRAN TOPLUMUNDAKİ AYAKLANMALAR ... 44

(6)

II

4.1. 1890 Tütün Ġmtiyazı ve Erken Süreç ... 46

4.1.1. Ġlk Tepkiler, Tütün Hareketi-Protestosu ... 51

4.1.2. Protestolardan Ġmtiyazın Ġptaline ... 60

4.2. Tütün Hareketi Sırasında Egemenlik Çevreleri ve Bu Çevrelerin Tütün Hareketindeki Rolleri ... 61

4.2.1. Tütün Hareketinde Esnaf ve Tüccarın Rolü ... 61

4.2.2. Tütün Hareketi’nde Encümen (Gizli Gruplar) ve Bazı Aydın Çevreleri ... 66

4.2.3. Tütün Hareketi Boyunca Ulema ve Tutumu ... 86

SONUÇ ... 91

KAYNAKÇA ... 94

ÖZET ... 113

ABSTRACT ... 114

EKLER ... 115

(7)

IV ÖNSÖZ

Tarih boyunca her zaman büyük siyasi dalgalanmaların adresi olan Ġran, insanlık tarihinin en eski devletlerinin varlık gösterdiği coğrafyalardan birisidir. Ġran ilk defa tarih sahnesinde Medlerle birlikte görülür. Daha sonra ise M.Ö. 6. yüzyılda AhamaniĢler yani Persler, M.Ö. 2. Yüzyılda Partlar, M.S. 3. Yüzyılda Sasaniler, Arapların Ġran coğrafyasını 7. Yüzyılda istilaya baĢlamasıyla beraber de Emevi ve Abbasi yönetimlerini saymak gerekir. Mahalli yönetimlere müteakip Türk ve Moğol (Ġlhanlı) yönetimi altında Ġran varlığını devam ettirmiĢtir. Özellikle Türkler, sahip oldukları teĢkilatçılıkları sayesinde X. yüzyıldan XX. yüzyıla kadar, yani Rıza ġah Pehlevi’nin askeri darbeyle Ġran’daki son Türk hanedanı olan Kaçarları yıkmasına kadar (1925) geçen süre zarfında Ġran coğrafyasına hâkim olmuĢlardır.

Türk tarihinin bir parçasını, Ġran’ı 1795 yılından 1925 yılına kadar yöneten Kaçar Türkleri oluĢturmuĢtur. Ancak bu dönem Ġran’ını büyük toprak kayıplarının ve iç isyanların yaĢandığı, ekonominin dibe vurduğu bir dönem olarak tanımlanabilir. ġöyle ki 19. yy. da Batı’nın Sanayi Devrimi’nden sonra hammadde ve pazar ihtiyacının ortaya çıkmasıyla beraber, Avrupa emperyalizmi artık kendi kabuğunu kırarak; siyasi, ekonomik, askeri her türlü yayılım yüzünü Doğu’ya çevirmiĢtir. Elbette Ġran da bu emperyalist politikalardan nasibini almıĢtır. 19. yy. Ġran’ında Avrupalı devletlerin özellikle de Ġngiltere ve Rusya’nın siyasi, askeri ve ekonomik baskılarının arttığına Ģahit olunur. Ġran’ın Ġngiltere’nin sömürgelerine giden yol üzerinde bulunuĢu ve hammadde- pazar arayıĢından ötürü, bu dönemde Ġngiltere Ġran ile yakından ilgilenmiĢtir. Her iki ülke Ġran pazarı üzerindeki rekabetlerini artırmıĢtır. Bunun sonucunda ise Ġran ekonomisi üzerinde artık Avrupalı devletlerin iktisadi hakimiyeti artmıĢtır. Yine bunun doğal bir sonucu olarak da baĢta Ġngilizler olmak üzere Avrupalı devletlere çeĢitli ekonomik imtiyaz ve ayrıcalıklar verilmiĢtir ve Ġran ekonomisinin deyim yerindeyse

(8)

V

dibe vurduğu söylenebilir. YaĢanan tüm bu ekonomik sıkıntılardan, verilen imtiyazlardan ötürü Ġran’da çeĢitli ayaklanmalar baĢ göstermiĢtir.

Tezimizin konusu olan Kaçar Hanedanlığı döneminde Nasirüddin ġah tarafından Ġngilizlere verilen tütün imtiyazı, Ġran’ın sosyo-ekonomik durumunu kökünden değiĢtirecek bir hamle olmuĢtur ve Ġran sosyal tarihi için bir dönüm noktası oluĢturmaktadır. Verilen tütün imtiyazıyla birlikte Ġran, 1979 Ġslami Devrimden önce ilk modern çaplı ayaklanmalara sahne olmuĢtur. Bu ayaklanmalar, ġii ulemanın önderliğiyle ve tüccar sınıfının iĢ birliğiyle yapılmıĢ hem Kaçar Devleti hem de Batı emperyalizmine karĢı ulusal bir protesto olarak nitelendirilebilecek bir durumdur. Bu ayaklanmalar tüm dünya literatüründe Tütün Hareketi-Protestosu olarak geçmektedir.

Nasırüddin ġah’ın hükümranlığı boyunca Ġran üzerindeki Batılı devletlerin etkisi (özellikle Ġngiltere ve Rusya) aslında sadece askeri olarak geniĢleme ve çeĢitli diplomatik yarıĢlarla da sınırlı kalmamıĢtır. Batı aynı zamanda Nasırüddin ġah gibi yöneticilerin alıĢık olduğu geleneksel kavram ve uygulama pratiğine alternatif bir model de sunmuĢtur. Bu dönemde gelenek ve modernlik arasındaki dengeyi korumak, Batıya karĢı direnmekle beraber aynı zamanda onu onaylamak, ġah için önemli bir kaygı haline gelerek, hassas sosyo-politik dengeyi sürdürme görevine yeni bir boyut kazandırmıĢtır.

AraĢtırmanın birinci bölümünde tezimizin konusunun yaĢandığı dönem olan Nasırüddin’in saltanatı boyunca (1848-1898) önemli bazı sorulara cevap bulmayı denedik. Hanedanlık nasıldı? Eski politik düzenin merkezi parçası olan Ġran, hem uluslararası hem de yerel olarak modern zamanın zorluklarına karĢı mı koydu? Yoksa uyum mu sağladı? Uzun saltanatının erken dönemlerinde beliren tehlike ve baĢkaldırılarla karĢı karĢıya kalınca direncini nasıl korudu? ġahın saltanat yılları 19. yy.

Ġslam dünyası yöneticilerinin çoğu tarafından paylaĢılan ikilem ve savunmasızlıkları yansıtıyor muydu?

(9)

VI

Ġkinci bölümde ise; Nasirüddin ġah’ın Avrupa’ya yapmıĢ olduğu seyahatlerden bahsedilerek, bu seyahatlerin Ġran üzerindeki etkilerine değinilmiĢtir.

Üçüncü bölümde, Ġran’ın 19. yy. da bölge üzerinde yayılmacı politikaları olan Ġngiltere ve Rusya ile iliĢkilerine değinilmiĢtir. Bu Ģekilde Ġran’ın içinde bulunduğu siyasi, sosyal ve ekonomik durumu ortaya konularak, Ġngiltere’ye verilen tütün imtiyazı daha net anlaĢılacaktır.

Dördüncü bölümde ise Ġngilizlere 1890 yılında verilen tütün imtiyazının Ġran toplumuna etkisi, tütün meselesini sadece ekonomi ile iliĢkilendirmeyip, aynı zamanda sosyal tabanlı ulusal bir meseleye nasıl dönüĢtüğü ve baĢta ġii ulemanın, pazar sınıfının, tüccarın ve bazı gizli grupların yönlendirmeleriyle bu imtiyaza ve Kaçar Hanedanlığı’na yapılan baĢkaldırı ve bunun sonuçları incelenecektir. Aynı zamanda tütün imtiyazı süresince kurulan anjoman (encümen) olarak adlandırılan ilk masonik oluĢumlara değinilecektir.

Bu çalıĢmanın amacı, Nasırüddin ġah döneminde, dıĢ güçlere verilen imtiyazlardan birisi olan Tütün Ġmtiyazı’nın Ġran toplumunda, nasıl sosyal bir harekete dönüĢtüğü ve etkilerinin neler olduğu incelenip, bu hareketin nereden beslendiğini ortaya koymaktır.

Tezin asıl konusu incelenmeden önce Nasırüddin ġah dönemi olayları ele alınıp, 19.

Yüzyıl Ġran’ının siyasi tarihinin yanı sıra sosyo-ekonomik durumu incelenecektir.

AraĢtırmamız boyunca Farsça ve Türkçe eserlerin yanı sıra, batılı kaynaklardan yararlanılmıĢtır. Özellikle de tütün imtiyazı ve protestoları süresince, muhalif gruplarla devlet erkanının yazıĢmaları Ġngilizce kaynaklardan tercüme edilmiĢtir.

AraĢtırmam boyunca benden hiçbir desteğini esirgemeyen, yapmıĢ olduğu yönlendirmelerle bana yol gösteren çok kıymetli hocam Prof. Dr. Haldun Eroğlu’na Ģükranlarımı sunuyorum. Ayrıca lisans yıllarımdan itibaren Ġran tarihine olan ilgi ve

(10)

VII

alakamı fark edip, beni bu konuda yönlendiren ve hiçbir bilgi ve kaynağını benden esirgemeyen saygıdeğer hocam Doç. Dr. Cihat AydoğmuĢoğlu’na teĢekkürü bir borç bilirim. Farsça kaynakların çevirisinde desteklerini gördüğüm arkadaĢım Farbod Mazlumi’ye ayrıca teĢekkür etmek istiyorum. ÇalıĢmam boyunca batılı kaynaklara ulaĢmamı sağlayan sayın Prof. Dr. Francesco Mazzucotelli’ye Ģükranlarımı iletiyorum.

Seda ÇOLAKOĞLU

Ankara, 2019

(11)

VIII

KISALTMALAR

A.g.e. :Adı Geçen Eser

A.g.m. :Adı Geçen Makale Bkz. :Bakınız

C. :Cilt Çev. :Çeviren

DĠA. :Diyanet Ġslam Ansiklopedisi

Ed. :Editör

Haz. :Hazırlayan

ĠA. :Ġslam Ansiklopedisi

MÖ. :Milattan Önce

MS. :Milattan Sonra

MEB. :Milli Eğitim Bakanlığı

s. :Sayfa S. :Sayı

Vol. :Volume yy. :Yüzyıl

(12)

IX

(13)

1 GİRİŞ

Ġran tarih boyunca her zaman büyük siyasi dalgalanmaların adresi olup, insanlık tarihinin en eski devletlerinin varlık gösterdiği coğrafyalardan birisidir. Ġran’ın Müslüman Araplar tarafından fethedilmesinden sonra Abbasi ordusunda ve devlet idaresinde önemli görevler üstlenen Türkler; Gazneliler, Selçuklular, Türkmen Beyleri, AfĢarlar, Zendliler ve Kaçarlar gibi devlet ya da hanedanlıklar kurarak Ġran bölgesinde yaklaĢık 900 yıl etkili olmuĢlardır.1 Günümüzde ise Ġran coğrafyası içerisinde değiĢik bölgelere dağılmıĢ olan KaĢgaylar, AfĢarlar, Kaçarlar, Hamse Türkleri, Kara Kalpaklar, Azerbaycan Türkleri, ġahsevenler, Horasaniler, Kengerlular, Boçakçiler, Türkmenler ve diğer Türk boyları varlıklarını sürdürmektedir.2

Yukarıda isimleri zikredilen Türk boyları, Ġran coğrafyasına göç ettikten sonra bu coğrafyanın kaderinde önemli tarihi roller üstlenmiĢlerdir. ĠĢte bu Türk boylarından birisi de Kaçar Türkleridir. Kaçar Türkleri 1795 yılından 1925 yılına kadar Ġran siyasi tarihinde yer edinerek, Kaçar Devleti’ni kurmuĢlardır.3

Kaçarların kökeni hakkında tarihçiler tarafından faklı iddialar ortaya atılmıĢtır.

Bunlardan ilki Kaçarların Moğol soyundan geldiği iddiasıdır. Kaçar dönemi devlet adamlarından ve dönemin tarihçisi Mirza Taki Han Sipihr, Kaçarların Moğol soyundan geldiğini iddia etmiĢti. Bunun en önemli sebebinin Sipihr’in Moğolları da Türk olarak kabul etmesinden kaynaklandığını söyleyebiliriz.4 Fakat dönemin tarihçilerinden Said

1 Hakkı Dursun Yıldız, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Cilt 9, Ġstanbul 1989, s. 567

2 Yılmaz Karadeniz, İran’da Sömürgecilik Mücadelesi ve Kaçar Hanedanı, Ġstanbul 2006, s. 39;

Kazım Vedii, Coğrafya-yı İnsani, Dimah 1339, s. 47

3 G.R.G. Hambly, “Aga Mohammad Khan and The Establishment of The Qajar Dynasty”, Asian Affairs 50/2, London 1963, s. 161; Raymond Furon, İran, Çev. Galip Kemali Söylemezoğlu, Ġstanbul 1943, s. 64

4 Mirza Muhammed Taki Sipihr, Nasihü’t-Tevarih I-II, Tahran 1353, s. 149

(14)

2

Nefisi buna Ģiddetle karĢı çıkarak, Kaçarların Özbek-Timur iliĢkisiyle Batı Türklerinden geldiğini savunmaktadır.5

Kaçarların kökeni ile ilgili diğer bir iddia ise onların Türk olmadıkları, eski Ġran kavimlerine mensup Ġran’ın yerlilerinden olduklarıdır. Ayrıca Arapların Ġran coğrafyasına girmesinden sonra bazı Ġran hanedanlarının soylarını Ġslam öncesi hükümdarlara bağladıklarını, Moğol istilasından sonra ise Cengiz Han’a bağladıkları ifade edilmektedir.6

Kaçarların kökeni hakkında farklı iddialar ortaya atılsa da nitekim ağır basan görüĢ onların Türkistan’da yaĢayan Türk boylarından biri oldukları yönündedir.7 Bu boy; XV.

yüzyılın sonlarına doğru Anadolu’nun Bozok (Yozgat) bölgesinden Kuzey Azerbaycan’a göçerek Gence yöresinde yurt tutan Akça (Ağça) Koyunlu, Akçalu (Ağçalu) ve ġam Bayatı Türkmen obalarından meydana gelmiĢtir.8

Kaçarların Ġran coğrafyasındaki serüvenlerinin baĢlaması ile ilgili iddialar ise;

onların 1501 yılında kurulan Safevi Devleti hanedan mensuplarıyla akraba oldukları iddialarıdır. Bundan ötürü Safevi sınırlarını Özbek akınlarına karĢı korumak için Safeviler tarafından Ġran ordusunda görevlendirildikleri ve Esterabad’a getirildikleri bildirilmektedir.9 Daha sonra Safevi ġahı Abbas, 1586-1597 yılları arasında Kaçarları üç gruba ayırarak, sınırlarını Özbek akınlarına karĢı koruyabilmek için onlardan bir bölümünü Merv’e, diğer bir grubu Lezgilere karĢı Gence, Erivan ve Karadağ’a, üçüncü grubu ise Türkmen akınlarına karĢı Gürgan ve Esterebad’a yerleĢtirmiĢtir.

5 Said Nefisi, Tarih-i İçtimai ve Siyasi-yi İran I, Tahran 1376, s. 15

6 Gulam Rıza Verheram, Nizam-ı Siyasi ve Sazmanha-yı İçtimai-i İran Der Asr-ı Kacar, Tahran 1367, s. 32

7 Cihangir Mirza, Tarih-i Nev, Tahran 1327, s. 1; Ali Asgar ġemim, İran Der Dever-i Saltanat-ı Kacar, Tahran 1379, s. 18

8 Faruk Sümer, “Kaçarlar”, DİA, c. 24, 2001, s. 51

9 Ali Asgar ġemim, İran Der Dever-i Saltanat-ı Kacar, Tahran 1379, s. 20

(15)

3

Kaçarlar Safeviler döneminde, devlet kademelerinde üst düzey bürokratik görevlerde yer almıĢlardır. Safeviler Kaçarların idari ve askeri kabiliyetlerinden faydalanmak istemiĢler ve hatta babadan oğula geçen beylerbeylik makamı Kaçarlara da verilmeye baĢlanmıĢtır.10

Safevi Devleti’nin XVII. Yüzyılın sonlarına doğru çöküĢ sürecine girmesiyle birlikte, artık Ġran’daki hakimiyetleri kaybolmaya baĢlamıĢtır. Safeviler Ġran tahtında bulundukları süre zarfında, Batı’da Türklerle, Doğu’da ise Afgan ve Özbeklerle mücadele etmiĢlerdir. Fakat sonunda bu mücadeleleri kaybederek Horasan Özbeklere, Ġsfahan da Afganlara verilmiĢtir. BaĢkent Ġsfahan’ın 1722 yılında düĢmesiyle birlikte Ġran’ın resmi hakimi Afganlar olmuĢtur. Son Safevi ġahı Hüseyin’in oğlu II. Tahmasb hükümdarlığını yeniden ilan ettiğinde, Ġran’da tam bir kaos ortamı mevcuttu. II.

Tahmasb Kazvin’de hüküm sürerken, Ġsfahan’ı Afganların lideri Mir Mahmud yönetiyordu. Melik Mahmud ise Sistan’da idi. Kendisini hükümdar ilan etmesine rağmen II. Tahmasb, Tebriz’e doğru çekilmek durumunda kalmıĢtır. Bu dönemde ise II.

Tahmasb’a Estarabad ve Merv Kaçarları destek vermiĢtir.11 Bu durumu Kaçarlar için avantaja çevirmeyi baĢaran Kaçarların AĢağı BaĢ AĢiretinden Feth Ali Han, II. Tahmasb tarafından emirü’l-ümera ve saltanat naibi olarak tayin edilmiĢtir. Safevi Devleti’nin çöküĢe girdiği bu dönemde Kaçar reisleri ve Safevilerden sonra Ġran tahtına geçecek olan AfĢarlar arasında siyasi mücadeleler baĢ göstermiĢtir.

10 Ġskender Bey Türkmen, Tarih-i Alem-i Ara-yı Abbasi I, Tahran 1350, s. 140

11 Cihat AydoğmuĢoğlu, Safevi Devleti Tarihi, Ankara 2014, s. 115

(16)

4

Safeviler döneminde olduğu gibi, Nadir ġah dönemi (1736-1747) Ġran’ının iç karıĢıklıklarına da Ģahit olan Kaçarların Zendliler döneminde de bu karıĢıklıklara dahil olarak silahlı mücadeleye baĢladıkları görülmektedir.12

1779 yılında Güney Ġran’ın Zend Hanedanı hükümdarı Muhammed Kerim Han’ın ölmesiyle, yanında tutsak olarak bulunan Kaçarların lideri Aga Muhammed Han, Ġran’ı yeniden siyasi birliğe kavuĢturmak için hazırlıklara baĢlamıĢtır. O, 1794 yılına kadar tüm rakiplerini eleyerek, ki Zend Hanedanı’nın son hükümdarı da Ali Han da dahil olmak üzere, tüm Ġran’ı hakimiyeti altına almıĢtır. Gürcistan ve Kafkaslardaki eski Ġran toprakları üzerinde Ġran egemenliğini yeniden sağlamıĢtır. Daha sonra Aga Muhammed Han, devletin baĢkentini Tahran yapmıĢtır. 1796 yılında Ġran tacını giyerek Ġran’ın resmi olarak Ģahı olmuĢtur. Böylece Kaçar Devleti kurulmuĢ oldu.13 Aga Muhammed Han her ne kadar iktidarı eline alana kadar büyük savaĢlar ve katliamlar yapmıĢsa da daha sonra Ġran’da sükuneti sağlamıĢ ve devleti eski gücüne eriĢtirmiĢtir.14

1797 yılında Aga Muhammed’in ölümünden sonra Ġran tahtına yeğeni Feth Ali ġah geçmiĢtir. Feth Ali ġah dönemi (1797-1834) Ġran coğrafyasının artık Rusya, Ġngiltere ve Fransa tarafından sömürgeleĢtirilmeye baĢlandığı ve bundan dolayı da taraf tutmak zorunda kalındığı bir dönemdir. Feth Ali ġah yönetimi altında Ġran ile kuzeyden Kafkas Dağları’na doğru geniĢleyen (Ġran’ın ilgi ve etkisinin bulunduğu alan) Rusya arasında

12 Abdulcebbar Kavak, “Kaçar Hanedanı Döneminde (1795-1925) Ġran’da ĠrĢad Faaliyeti Yürüten NakĢbendi-Halidi ġeyhleri”, Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. VI., S. 12, ġırnak 2015/2, s. 79

13 Mirza Bala, “Kaçar”, İslam Ansiklopedisi (M.E.B. ), C. VI., 1977, s. 35

14 Abdolvahid Soofizadeh, “Kaçar Hanedanı’nın MenĢei ve Ġran’da YükseliĢi: Aga Muhammed Han Dönemi”, Dede Korkutun İzinde 30 Yıl Prof. Dr. Üçler Bulduk’a Armağan, Türk Tarihine Dair Yazılar, Ankara 2017, s. 57

(17)

5

bir savaĢ yaĢanmıĢtır. Ġran’ın büyük bir askeri yenilgisiyle sonuçlanan bu savaĢ sonunda 1813 tarihli Gülistan AnlaĢması imzalanmıĢtır.15

1813 tarihli Gülistan AntlaĢması Ģartlarının altında Ġran, Rusya’nın Gürcistan’ın ilhakını ve Kuzey Kafkas bölgesinin çoğunu Rusya’ya devredildiğini tanımıĢtır.16 1820’li yıllarda Rusya’yla yapılan ikinci bir savaĢ da, Ġran için büyük bir felaketle sonuçlanarak içeriği çok ağır olan 10 ġubat 1828 tarihli Türkmençay AntlaĢması ile son bulmuĢtur. Bu anlaĢma ile Rusya- Ġran sınırı Aras Nehri olarak kabul edilmiĢtir. Aras Nehri’nin tüm kuzey bölgeleri üzerinde Rus hakimiyeti kabul edilmiĢtir.17 Rusya bu antlaĢma ile iktisadi olarak da büyük kazanımlar elde etmiĢtir. Birincisi bundan böyle Rus tüccarları Ġran’da serbest ticaret yapabilecekti. Ġkincisi ise, Ruslara verilen kapitülasyonlar ki bu ve bunun gibi yabancı devletlere verilen kapitülasyon ve imtiyazlar sonucu Ġran’ın ekonomisi XIX. yüzyılın sonlarına doğru dibe vuracaktır.

Verilen iktisadi ayrıcalıklar kadar büyük bir öneme sahip diğer bir durum da Ġran’da ikamet eden Rusların yargılanma meseleleridir. Bu antlaĢma ile beraber Ġran’daki Rusları neredeyse Ġran yargısından muaf tutan bir hukuki kapitülasyon verilmiĢtir.18 Feth Ali ġah’ın hükümdarlığı döneminde Ġran’ın Batı ile diplomatik iliĢkileri artarak, Batının Ġran üzerinde yoğun diplomatik çekiĢmeleri de baĢlamıĢtır.

1834 yılında ise Feth Ali ġah’ın ölmesiyle beraber Ġran tahtına, Rus etkisi altına düĢen ve iki kere Herat’a baĢarısız istila giriĢiminde bulunan torunu Muhammed ġah

15 Mahmud Mahmud, Tarih-İ Revabıt-ı Siyasi-yi İran ve İngiliz I, Tahran 1328, s. 174

16 Vahid Rashidvash, “History of Iran; The Circumstances of Signing Golestan and Turkmancy Treaties and its Contents”, Internatianol Review of Social Sciences and Humanities, Vol 3, No 1, 2012, s. 248

17 Manoutchehr Eskandari-Qajar, “Between Scylla and Charybdis: policy-making under conditions of constraint in early Qajar Persia”, War and Peace in Qajar Persia, Edited by Roxane Farmanfarmaian, Abingdon: Routledge Pub, 2008, s. 27

18 F. Kazemzadeh, “Iranian Relations with Russia and Soviet Union, to 1921”, The Cambridge History of Iran, vol VII, (From Nadir Shah to the Islamic Republic), New York 2007, s. 338

(18)

6

(1834-1848) geçmiĢtir.19 Muhammed ġah döneminde Rus ve Ġngiliz devletlerinin yanı sıra Osmanli Devleti ile de zaman zaman gerginlikler yaĢanmıĢtır. Ġltica ve sınır meselelerinin yanı sıra, Kerbela’da yaĢanan bazı olaylar neticesinde iki devlet savaĢın eĢiğine gelmiĢtir. Fakat Rusya ve Ġngiltere temsilcilerinin de yer aldığı bir sınır komisyonu kurularak Osmanlı Devleti ve Ġran arasında 1847 yılında II. Erzurum AntlaĢması imzalanmıĢtır.20 AntlaĢma maddeleri gereğince, her iki devlet birbirlerinden maddi bir talepte bulunmayacaktır. Ġran, Zohab Ģehrinin Batı kısmını Osmanlı Devleti’ne bırakacak, Osmanlı Devleti ise Zohab’ın Doğu kısmını Ġran’a bırakacaktır.

Ġran Süleymaniye Ģehrinden vazgeçip, bunun karĢılığında da Osmanlı Devleti Muhammere Limanı, Hızır Adası ve ġattülarab’ı Ġran’a bırakmıĢtır. Aynı zamanda, Ġran gemileri ġattülarab’a rahatça giriĢ-çıkıĢ yapabilecektir.21

Muhammed ġah’ın on dört yıllık hakimiyet döneminden sonra ise Ġran tahtına, babası Muhammed ġah tarafından Tebriz valiliğine atanan Nasırüddin ġah geçmiĢtir (1848-1896).22 Nasırüddin’in tahta geçtiği dönemde Ġran’da neredeyse kaos ortamı mevcuttu. Horasan, Fars, Luristan, KirmanĢah gibi eyaletlerde iç isyanlar baĢgöstermiĢti. Batının etkisi Ġran üzerinde hızla yayılmıĢ. Merkezi hükümet zayıflamaya baĢlamıĢtır. Nasırüddin ġah ise, ülkesini bu durumdan kurtarmanın çarelerini arayacaktı. Aynı zamanda ġah, Ġran toplumunun Batı ile daha yakın bağlantılar kurmasını istemiĢ. Bu doğrultuda ġah Avrupa ile iliĢkilerini yoğunlaĢtırmıĢ ve bazı yeniliklerde bulunmuĢtur. Avrupa’ya çeĢitli seyahatler düzenlemiĢtir. Her

19 Vahid Rashidvash, “The Qajar Dynasty in Iran: The Most Important Occurence Evented in the Qajars Monarchy”, International Journal of Business and Social Science, Vol 3, No 12 (Special Issue), 2012, s. 182

20 Osman Gazi Özgüdenli, “Muhammed ġah”, DİA, 2005, c. 30, s. 572

21 Abdolvahid Soofizadeh, “I. ve II. Erzurum AntlaĢmalarının Siyasi Açıdan Değerlendirilmesi”, Tarih Araştırmaları Dergisi, 54, 2013, s. 192

22 Gene R. Garthwaite, İran Tarihi Pers İmparatorluğundan Günümüze, çev. Fethi Aytuna, Ġstanbul 2011, s. 182

(19)

7

yaptığı seyahat sonrasında Avrupa’dan Ġran toplumuna bazı yenilikler getirmiĢtir. Fakat bunlar olurken, aslında ġah Batılı devletlerin Ġran iç iĢlerine karıĢmasına engel olamayarak, çeĢitli imtiyaz ve ekonomik ayrıcalıklar vermiĢtir. Nasırüddin ġah, Kaçar Hanedanlığı yönetiminin en sancılı dönemlerinden birinde tahta geçmiĢtir. Tahtta bulunduğu süre içerisinde almıĢ olduğu kararlarla aslında Ġran’ın menfaati için çalıĢmıĢsa da ne var ki bazı kararlar Ġran için kötü sonuçlar doğurmuĢtur.

(20)

8

BİRİNCİ BÖLÜM:

NASIRÜDDİN ŞAH DÖNEMİ (1848-1896) İRAN’IN GENEL DURUMU

1.1. Nasırüddin Şah

Nasırüddin ġah, 17 Temmuz 1831 yılında Kuhnemir’de doğmuĢtur. Babası Kaçar Devleti’nin üçüncü hükümdarı olan Muhammed ġah, annesi Melik Cihan (Mehd- i Ulya) hatundur.23 5 Eylül 1848 yılında babası Muhammed ġah’ın ölmesiyle, Ġran’da neredeyse kargaĢa ortamı mevcuttu. Horasan, Fars, Luristan, KirmanĢah gibi eyaletlerde iç isyanlar baĢ göstermiĢti. Muhammed ġah’ın tedbirsizce bir tutum sergileyip ülkenin idaresini Hacı Mirza Akasi’nin eline bırakmasıyla, Akasi’nin baĢarısız politikaları yüzünden devlet hazinesi iflas etmeye baĢlamıĢtır. Askerlerin dahi maaĢları ödenmez duruma gelmiĢtir. Muhammed ġah döneminde Ġran’ın iç ve dıĢ siyasetine yön veren Ġngiltere ve Rusya’nın Ġran üzerindeki etkisi bu dönemde artarak devam etmiĢtir.24

Muhammed ġah ölmeden önce veliaht olarak Azerbaycan valisi olan oğlu Nasırüddin ġah’ı seçmiĢti. Onun 1848 yılında ölmesiyle sadece 16 yaĢında olan oğlu Nasırüddin ġah, danıĢmanı ve hocası olan Mirza Taki Han’ın da yardımlarıyla ilk olarak Tebriz’de taç giymiĢtir. YaklaĢık kırk gün sonra düzenli bir ordu ile Tahran’a ulaĢarak 23 Aralık 1848 yılında ikinci kez Tahran’da tacını giymiĢ ve Ġran tahtına oturmuĢtur.25 ġah, Ġran’da en üzere tahtta kalan hükümdarlardan birisi olmuĢtur.

23 Suad Pira, Osman Gazi Özgüdenli, “Nasırüddin ġah”, TDV İslam Ansiklopedisi, 2006, c. 32, s. 405

24 Osman Gazi Özgüdenli, “Muhammed ġah”, TDV İslam Ansiklopedisi, 2005, c. 30, s. 572

25 Ca’fer Mehdi Niya, Heft Bar İşgal-i İran Der 23 Karn IV, Tahran 1377, s. 108

(21)

9

Nasırüddin ġah ilk olarak, tahta geçmesinde büyük pay sahibi olan Mirza Taki Han’ı “Emir-i Kebir” ünvanı ile sadrazamlığa atamıĢtır.26 Daha sonra ise ülkenin içinde bulunduğu ekonomik-siyasi buhrandan Ġran’ı kurtarmak için çalıĢmalara baĢlamıĢtır.

Hükümdarlığı döneminde Ġngiltere ve Rusya’nın müdahalelerine ve baskılarına karĢı mücadele etmek zorunda kalan ġah batılılaĢmanın ve modernleĢmenin yollarını aramıĢtır.27 GiriĢte de bahsedildiği üzere ġah, sürekli geliĢen batı teknolojisi, yenilikleri dolayısıyla ülkesinin Batı ile daha yakın temasta bulunmasını istemiĢtir. Bu doğrultuda ġah Avrupa ile iliĢkilerini yoğunlaĢtırmıĢ ve bazı yenilikler yapmayı planlamıĢtır.

Oldukça masraflı olan Avrupa’ya çeĢitli seyahatler düzenlemiĢtir. Her bir seyahat sonrasında ise ġah, Ġran toplumuna Batıdan bazı yenilikler getirmiĢtir. Fakat bunlar olurken, aslında ġah kararsız bir politika takip ederek, devlet kademelerindeki kiĢilerin fikirlerine önem vermemiĢ, Batılı devletlerin Ġran iç iĢlerine karıĢmasına da engel olamamıĢtır. Sadece Nasırüddin ġah üzerinde etkisi olan sınıf ise (özellikle Safeviler döneminden alıĢkın olunduğu gibi) ruhanilerdi. Ġran’daki ilk Amerikalı temsilci Samuel Greene Wheeler Benjamin, Persia and Persians adlı eserinde ruhani sınıfın Kaçarlar dönemindeki gücünü Ģu cümlelerle ifade etmiĢtir: “Tahran’daki en kıdemli müctehid, her ne kadar katıra binse ve yanında bir hizmetkarı da olsa, büyük bir nüfuza sahiptir.

Onun ağzından çıkacak küçük bir cümleyle şah devrilebilir”.28

ġii din adamlarının ġah üzerindeki etkisinin sonuçları iki Ģekilde değerlendirilebilir. Birincisi; geliĢen Batı karĢısında ülkesinde ıslahatlar yapmak isteyen ġahı, ulemanın yenilikçi batı kökenli ıslahatlara karĢı çıkması üzerine kısmen engellemiĢ, gerek ıslahatlarda gerekse de yöneticilerin atanmasında bu denli doğrudan etkili olmaları ülkenin modernizasyonunda geliĢme tam anlamıyla sağlanamamıĢ,

26Yılmaz Karadeniz, a.g.e. , s. 174; Suad Pira- Osman Gazi Özgüdenli, a.g.m. , s. 405

27 Ünal Gündoğan, İran ve Ortadoğu, Ankara 2010, s. 71

28 Samuel Greene Wheeler Benjamin, Persian and Persians, London 1887, s. 441

(22)

10

ülkeye de zarar vermiĢtir.29 Aslında bu durum Osmanlı Devleti’nde de yaĢanmıĢtır. Din adamlarının yenilikçi hareketlere bakıĢı her zaman sıcak olmamıĢtır. Fakat her iki devletin kabul etmiĢ oldukları farklı mezheplerden ötürü ulemanın tavrı Ġran’da daha farklı olmuĢtur. ġiilik mezhebinde, din adamlarının yasal statülerinden ötürü devlet ve halk üzerindeki etkileri daha sert olmuĢtur. Ulema Ġran’da Merci-i taklid olarak hem ruhani hem de hukuki açıdan saygı görmüĢlerdir. Ġmamın vekilleri olarak toplamıĢ oldukları öĢürler vasıtasıyla kendi gelir kaynakları da vardı. ĠĢte bu durum ġii din adamlarını Sünni din adamlarından ayırarak, onları merkezi hükümetten bağımsız hale getirmiĢtir.30 Ġkincisi ise, ulemanın ġah üzerindeki baskıları neticesinde, Batılı devletlere verilen ekonomik imtiyaz ve ayrıcalıkların iptal edilmesidir ki bu Ġran toplumunun ekonomisi için oldukça yararlı bir durumdur. Zira Ġran ekonomisini derinden etkileyen yabancı devletlere verilen içeriği çok ağır olan ekonomik imtiyazlar, Nasırüddin ġah’ın uzun saltanat yıllarında meydana gelmiĢtir. Ġran’a egemen olma mücadelesi kapsamında iki büyük güç olan Ġngiltere ve Rusya, Ġran üzerinde farklı politikalar yürütmekteydi. Bu iki büyük gücün Ġran üzerindeki çıkarlarından ötürü ġah tarafından bazen Ġngiltere’ye ve bazen de Rusya’ya ekonomik ayrıcalıklar verilerek iki ülke arasında denge politikası bu Ģekilde güdülmüĢtür.

19. yüzyıl boyunca yabancı devletlerin Ġran üzerindeki geniĢleyen politikaları nedeniyle, Batı ile rekabet edebilmesi için Ġran’ın modernleĢmeye ihtiyacı vardı. Bu doğrultuda ġah ve kabinesi reform hareketlerine giriĢerek, ülkenin içinde bulunduğu durumu düzeltmek adına modernizasyon çalıĢmalarını baĢlatmıĢtır. Nasırüddin ġah

29Ann K.S. Lambton, Islamic Society in Persia, London 1954, s. 362

30 Abrahamian, a.g.e. , s. 20-21

(23)

11

veliaht olarak Azerbaycan valisi iken onun hocası, eğitmeni olan Mirza Taki Han’ın bu dönemdeki reform çalıĢmaları ise dikkate Ģayandır.31

1.2. Mirza Taki Han’ın (Emir-i Kebir) Sadrazamlığı Döneminde Ülkedeki Yenilik Hareketleri ve Uygun Ortamın Oluşturulması

Nasırüddin ġah, 1848’de tacını giydikten sonra ilk yaptığı iĢ, kendisinin bir nevi hocası olan Mirza Taki Han’ı Emir-i Kebir ünvanıyla sadrazamlığa atamak olmuĢtur.

ġahın Mirza Taki Han’a olan güvenini tahta çıktıktan sadece birkaç gün sonra Mirza Taki Han’a yazdığı mektupta Ģu sözlerle dile getirmektedir. “İran’ın tüm işlerini senin ellerine bırakıyoruz ve her türlü iyi ve kötü işten seni sorumlu tutuyoruz. Böylece seni Şahs-ı Evvel-i İran (Sadrazam) yapıyoruz. Adaletine ve hayırlı işlerine tüm hakla birlikte inanıyor ve güveniyoruz. Senin dışında başka kimseye güvenimiz yoktur ve bu amaçla bu mektubu yazıyoruz”. 32

Emir-i Kebir ünvanıyla tanınan ve anılan Mirza Taki Han, Abbas Mirza’nın yetenekli ve reformcu veziri Kaim-i Makam tarafından yetiĢtirilmiĢtir. O, Osmanlı Devleti ve Rusya ile yürütmüĢ olduğu diplomatik iliĢkileri sırasında, bazı reform ve modernleĢme hareketleriyle tanıĢmıĢtır.33 ġah’ın güveniyle birlikte sadrazamlık makamına getirilen Mirza Taki Han derhal çalıĢmalarına baĢlayarak, Ġran’da bir dizi

31 Nina Chitaia, Nasir al-Din Shah and the Failure of Reform, University of St. Andrews Undergraduate Library, Scotland 2014, p. 2

32 Gökhan Bolat, “Mirza Taki Han (Emir Kebir) ve Reformları (1848-1851)”, Belleten, c. LXXVII, S.

278, s. 158, Ankara Nisan 2013

33 Garthwaite, a.g.e. , s. 182

(24)

12

yenilik faaliyetlerine giriĢmiĢtir. Attığı adımlarda baĢarılı olabilmek için ilk olarak siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda toplum düzenini bozan durumlara el atıp, yapacağı yenilik faaliyetleri için zemin hazırlamak olmuĢtur.

Mirza Taki Han, Emir-i Kebir ünvanıyla göreve baĢladıktan sonra ilk üzerinde durduğu nokta, güçlü merkezi idarenin tesisi edilmesiydi. Merkezi idarenin güçsüz olduğu bir ülkede yenilik hareketlerinden bahsetmek ve uygulamak çok mümkün değildir. Bu dönemde devleti zor durumda bırakan, Muhammed ġah döneminde baĢlayıp Nasırüddin ġah döneminde de devam eden iki isyan karĢımıza çıkmaktadır.

Ġlki Salar isyanı, diğeri ise Babailer isyanıdır. Bu isyanların yanı sıra yenilik hareketlerinin önündeki en büyük engellerden birisi ise hiç Ģüphesiz ki ulemanın kontrol altına alınması meselesi idi.

1.2.1. İç İsyanlar Ve Ulemanın Kontrol Altına Alınması Meselesi

Muhammed ġah döneminde Horasan’da atılan isyan ve kargaĢa tohumları bu dönemde isyan hareketlerine dönüĢmüĢtür. Bunun en önemli sebeplerinden birisi ise, Mirza Taki Han’ın sadrazamlık görevine gelmesinden sonra, yabancı devletlerin Ġran üzerindeki nüfuzlarını kırmak istemesiydi. Dönemin Ġngiliz büyükelçisi Justin Sheil, kendi dıĢiĢlerine göndermiĢ olduğu bir raporda Salar isyanından bahsetmiĢtir. ġöyle ki, Muhammed ġah döneminde artık nüfuzlarının kalmadığını bu nedenle de Horasan’daki Salar’ın isyan ettirilerek Mirza Taki Han’ın zor durumda bırakılmasını tavsiye etmiĢtir.34

34 Yılmaz Karadeniz, Kaçar Hanedanı (1795-1925), Ġnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü BasılmamıĢ Doktora Tezi, Malatya 2004, s. 180

(25)

13

Muhammed ġah döneminde Asafuddevle ailesi Horasan’da birkaç kez isyan etmiĢ, fakat baĢarılı olamamıĢlardır. Asafuddevle’nin oğlu ve genç bir Kaçar Hanı olan Salar, ailesinin mallarına el konulmasından sonra Becnurd hakimi olan kardeĢi Cafer Kulu Han ile beraber Türkmenlere sığınmıĢtır. Muhammed ġah’ın ölümünden sonra eline geçen fırsatı değerlendiren Salar, destekçileriyle beraber HaĢmetütdevle idaresi altında bulunan MeĢhed’e saldırmıĢtır. Halkın da desteğiyle MeĢhed’i ele geçirmiĢtir.

Salar’ın üzerine Hamza Mirza’nın komutanlığında gönderilen ordu baĢarısız olunca Emir Kebir Hamza Mirza’yı görevden alarak yerinde Nasırüddin ġah’ın amcası olan Sultan Murat Mirza’yı yaklaĢık 6000 kiĢilik ordu ile Salar’ın üzerinde göndermiĢtir.35

Salar’ın kardeĢlerinden Muhammed Ali Han, 1850 yılında MeĢhed’e gelmiĢtir.

Uzun kuĢatmalar altında yorgun düĢen MeĢhed halkı, Ģehrin kapılarını Nasırüddin ġah’ın ordularına açarak, ġahın ordusu tarafından Salar ve kardeĢleri ele geçirilip katledilmiĢtir. YaĢanan bu olay Kaçar aĢiretinin en büyük kolu ile ġah ailesinin arasında bir kan davasının baĢlamasına neden olmuĢtur. Salar isyanını bastırarak merkezi otoritenin sağlanması yolunda en önemli engeli aĢan Sultan Murat Mirza, baĢarılarının karĢılığı olarak Horasan valiliğine tayin edilmiĢtir. 36

19. y.y. Ġran’ı Bahailik adı altında ortaya atılan bir dizi iddia ile büyük isyanlara sahne olmuĢtur. Kelime anlamı kapı, vesile, konu gibi değiĢik anlamları ifade eden Bab kelimesi, ġii terminolojisinde “Ben ilim Ģehriyim, Ali ise o Ģehrin kapısıdır (bab)”

hadisinden yola çıkılarak dini ve hiyerarĢik bir ünvan olarak karĢımıza çıkmaktadır. On ikinci imamın gaybından sonra onunla irtibatı sağlayan kamil bir ġii olarak

35 Sir Percy Skyes, A History of Persia, Vol II, Third Edition, London 1930, s. 340-341

36 Bolat, a.g.m. , s. 159

(26)

14

anlaĢılmaktadır.37 Bab, ahir zamanda gelmesi beklenen ve Allah’ın ortaya çıkaracağı (men yüzhiruhullah) mehdi ya da imamın habercisi olarak da kabul edilmektedir.38

Bahailik Ġran’da Mirza Ali Muhammed tarafından yeni bir din olma iddiasıyla ortaya çıkan bir akımdır.39 Babilik hareketinin kurucusu Seyyid Ali Muhammed, kendisinin beklenen Mehdi (el-mehdiy’yul-muntazar) olduğunu40 ileri sürmesiyle Bahailiğin ilk Ģekli olan Babilik kurulmuĢtur. Bab’a tabii olanlara da Babiler denilmektedir.41 1844 yılından sonra Mirza Ali Muhammed fikirlerini Ġran’da yaymaya baĢlamıĢtır. Ġslam inancına aykırı düĢen fikir hareketleri gerek Ġran halkı gerekse de ulema tarafından büyük tepkiyle karĢılaĢmıĢtır. YaĢanan geniĢ çaplı olaylar zinciri sonucunda hareketin kurucusu Seyyid Ali Muhammed, Mirza Taki Han’ın çabalarıyla ġiraz’da tutuklanmıĢtır.42

1847 yılında Babilere karĢıt olmasıyla bilinen Molla Muhammed Taki-yi Beragani’nin, genç bir Babi tarafından öldürülmesi üzerine Ġran Devleti Babilere karĢı güç kullanmaya baĢlamıĢtır. 1848 yılında Tebriz’de mahkemeye çıkan Bab’ın kendisini Mehdi ilan etmesiyle Babilik hareketi Ġranlı ulemanın ve devletin öfkesini üzerine iyice çekmiĢtir. Bunun üzerine binlerce Babi Horasan’ın BedeĢt köyünde toplanarak, kendilerinin Ġslam dininden ayrı olduklarını dile getirmiĢlerdir. Daha sonra ise Babiler hem ulemaya hem de Ġran Devleti’ne karĢı sayısız isyan hareketlerine giriĢmiĢtir. Ġlk isyan hareketi Mazenderan’da baĢlayarak 1848-1851 yılları arasında artarak devam

37 Metin Yurdagür, “Bab”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. 4, 1991, s. 359

38 Yurdagür, a.g.m. , s. 359

39 Muhammet Fatih Demirdağ, “Dini Hareketlerin Bir ÇeĢidi Bahailik”, Journal of Islamic Research, Ankara 2017, c. 28, S. 3, s. 393

40 Ethem Ruhi Fığlalı- Ramazan ġimĢek, “Bahailik ve el-Kitabu’l-Akdes (Türkçe Çeviri)”, e-Makalat Mezhep Araştırmaları Dergisi, c. III. S. 2, Güz 2010, s. 12

41 Ethem Ruhi Fığlalı, Babilik ve Bahailik, Ankara 1994, s. 619

42 Yasin Ġpek, İran’da Kaçar Türk Hanedanlığı: Babilik ve Bahailik, Ġstanbul 2010, s. 85-86

(27)

15

etmiĢtir.43 Sonuçta ise ülkenin herbir yanından Mazenderan, Fars, Tebriz, Kirman ve Zencan’da bu harekete mensup kiĢiler yakalanarak öldürülmüĢtür.

Babailer yaĢanan bu olaylardan ötürü sorumlu gördükleri Mirza Taki Han’ı öldürmek istemiĢlerdir. Fakat sadrazamın almıĢ olduğu tedbirler sayesinde bu yerine getirilememiĢtir. Seyyid Ali Muhammed’in Tebriz’de idam edilmesinden sonra Babiler, Nasırüddin ġah’a da baĢarısız bir suikast giriĢiminde bulunmuĢlardır. Bu olayların ardından Babilerin bir kısmı öldürülüp, bir kısmı ise hapse atılmıĢtır.44

Bu isyanların bastırılmasıyla beraber hem Nasırüddin ġah’ın otoritesi sağlanmıĢ, hem de ülkedeki yenilik hareketleri için büyük bir engel ortadan kaldırılmıĢtır.

Ġran’ın modernleĢme sürecindeki en önemli engellerden birisi de ulemadır. Bu durumun örneği Osmanlı Devleti’nde de görülmektedir. Her iki toplumda da din adamlarının yenilikçi hareketlere bakıĢı her zaman sıcak olmamıĢtır. Fakat her iki devletin kabul etmiĢ oldukları farklı mezheplerden ötürü ulemanın tavrı Ġran’da daha farklı cereyan etmiĢtir. ġiilik mezhebinde, din adamlarının yasal statülerinden ötürü devlet ve halk üzerindeki etkileri daha sert olmuĢtur. Ulema Ġran’da Merci-i taklid45 olarak hem ruhani hem de hukuki açıdan saygı görmüĢtür. Ġmamın vekilleri olarak toplamıĢ oldukları öĢürler vasıtasıyla kendi gelir kaynakları vardı. ĠĢte bu durum ġii din adamlarını Sünni din adamlarından ayırarak, onları merkezi hükümetten bir nevi bağımsız hale getirmiĢtir.

43 Bolat, a.g.m. , s. 160

44 ġevki Efendi, Bahai Dininin I. Yüzyılı, Çev. Suna Bozkır, Ġstanbul 1995, s. 107

45 Taklid için müracaat edilecek kiĢi anlamına gelen Merci-i Taklid kelimesi, Ġmamiyye ġiası’nı n çoğunluğu tarafından 18. Yüzyılın sonlarından itibaren benimsenen Usuli fıkıh ekolünce ictihad derecesine sahip yetkin âlime verilen ünvanı ifade etmektedir. GeniĢ bilgi için bkz. Hamid Algar, “Merci- i Taklid”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. 29, 2004, s. 172.

(28)

16

Mirza Taki Han ıslahatların önündeki en büyük engel olarak gördüğü ulemanın gücünü kırmak için derhal harekete geçmiĢtir. Emir Kebir’i bu dönemde en çok uğraĢtıran din adamı, Tahran’daki Mescit-i ġah’ın imamı Mirza Ebu’l Kasım olmuĢtur.

Ebu’l Kasım, Mescit-i ġah’ta kendisine ait bir askeri karargah kurmuĢtur.46 Ġran’da ulemanın gücünün derecesini bu örnekle görebiliriz. Ebu’l Kasım, önceki sadrazam Hacı Mirza Ağası’dan görmüĢ olduğu sevgi ve saygıyı Mirza Taki Han’dan göremeyince, ona karĢı cephe almıĢtır. 1849 yılında Azerbaycan Ordusu’na bağlı birlikler tarafından Mirza Taki Han’a karĢı (istifası istemiyle) bir isyan hareketi baĢlamıĢtır. Ebu’l-Kasım bunun üzerine tüccarlara dükkanlarını kapatmaları ve diğer isyancılara katılmaları yönünde fetva yayınlamıĢtır.47

Ebu’l-Kasım Mirza Taki Han’a karĢı bazı yabancı devletlerle iĢbirliği yapmıĢtır.

Ebu’l-Kasım bir yandan Rusya’ya bir yandan Ġngiltere’ye yaklaĢarak, Emir Kebir’e karĢı onların desteğini sağlamaya çalıĢmıĢtır. Emir Kebir, Ebu’l-Kasım’ın halkı kıĢkırtması, yabancı devletlerle kendisine karĢı iyi iliĢkiler kurması üzerine artık harekete geçerek; din adamlarının devlet aleyhine baĢkaldırdığı zamanlarda adına Best denilen ve silahlı silahsız adamlarıyla birlikte Ģehirlerdeki büyük camilere toplanarak kendilerini kapattıkları, merkezi otorite açısından tehdit oluĢturan gösterileri 1850 yılında yasaklamıĢtır.48

Emir Kebir, best yasağından sonra ise ulemanın hukuk alanındaki etkisini azaltmak adına bazı giriĢimlerde bulunmuĢtur. Ulemanın etkin olduğu ġer’i mahkemeler üzerinde kontrol sağlayarak, ġer’i mahkemelerde alınan kararların Örfi hukukun en yüksek yargı organı olan Divanhane’de onaylanması zorunluluğunu

46 Bolat, a.g.m. , s. 162

47 Hamid Algar, Religion and State in Iran 1785-1906: The Role of The Ulama in The Qajar Period, University of California Press, Berkeley and Los Angeles 1969, s. 129-130

48 Bolat, a.g.m. , s. 163

(29)

17

getirmiĢtir.49 Emir Kebir aynı zamanda rüĢveti yasaklayıp, mahkemelerde haksız kararların alınmasını engelleyen bazı düzenlemeler de yapmıĢtır. Emir Kebir ulemaya karĢı giriĢmiĢ olduğu bu mücadelelerle merkezi otoriteyi iyice sağlamlaĢtırmıĢ ve yenilikler-ıslahatlar için uygun zemini oluĢturmuĢtur.

1.2.2. Mali, Askeri ve Sosyo-Kültürel Alanda Yapılan Yenilik Hareketleri

Mirza Taki Han sadrazamlık görevine geldiğinde ülkenin hazinesi boĢalmıĢ, eyaletlerden merkeze ödenmesi gereken vergilerin ödenmeyip ve saray harcamalarının en yüksek seviyede olduğu bir dönemdi. Mirza Taki Han ilk olarak devletin gelir- giderlerini gösteren ilk bütçeyi hazırlayarak mali harcamaları düzene koymuĢtur. Hatta sadrazam, ġah’ın özel hazinesini devlet harcamaları için kullanmaya baĢlayıp, Ģehzade ve saray mensupları ve memurlarının harcamalarını kısmıĢtır. Daha sonra sadrazam memur maaĢlarını yarıya düĢürmüĢtür. Eyaletlerden ve aĢiret reislerinden vadesi geçmiĢ alacakları tahsis etmiĢtir. Gümrük gelirlerinin merkezi hükümetçe toplanmasını sağlamıĢtır. Devlet gelirinin artırılması için öncelikle üretimin artırılmasını teĢvik etmiĢtir. Tahran’da Bazar-ı Emir diye bilinen yeni bir çarĢının kurulmasını, devlet himayesinden fırın, seramik, iplik, çuha, ipek ve Ģeker üretimi yapan fabrikaların kurulmasını sağlamıĢtır. Yine bu doğrultuda Emir Kebir, üretimde modern teknikleri

49 Hamid Algar, “Amir Kabir, Mirza Taqi Khan”, Encylopedia Iranica, Vol. 1, Fasc. 9, December 1989 pp. 959-963

available online at http://www.iranicaonline.org/articles/amir-e-kabir-mirza-taqi-khan

(30)

18

öğrenmeleri için bazı uzman grupları Ġstanbul’a, bazılarını ise Moskova ve St.

Petersburg’a göndermiĢtir. 50

Emir Kebir sadrazamlığa atanmadan önce veliaht Ģehzade Abbas Mirza’nın idaresi altında, Tebriz’de Azerbaycan Ordusu’nda askeri yazıcılık ve sekreterlik görevlerinde bulunmuĢtu. Emir Kebir askeri idaredeki bu görevleri sırasında Ġngiliz ve Fransız ordularında yapılan yenilikleri takip etme fırsatını bulmuĢtur. Sadrazamlık görevine gelir gelmez de Azerbaycan Ordusu’nda elde etmiĢ olduğu tecrübeleriyle Emir Kebir, Ġran ordusunu modern yapıya kavuĢturmak için çalıĢmalara baĢlamıĢtır.

Sadrazamın askeri anlamada yaptığı en önemli iĢ Ģüphesiz ki Osmanlı Devleti’ndeki Nizam-ı Cedit ordusuna benzer Ģekilde oluĢturulan Nizam birliklerini yeniden organize etmesiydi. 51

Daha sonra ise eğitimli bir sipahi ordusu kurup, modern silahlarla bu orduyu donatmıĢtır. Mühimmat sıkıntısını gidermek için silah fabrikasının kurulmasını sağlamıĢtır. Ordunun üniformalarını Avusturya ordusundan ilham alarak yeniletmiĢtir.

Orduyu Avrupa askeri sistemine göre sınıflandırarak, rütbelere göre görev tevcihi yapılması kuralını getirmiĢtir. Payitahtta ve ülkenin askeri stratejik bölgelerinde payitahtlar kurdurmuĢtur. 52

Emir Kebir’in sosyo-kültürel alanda gerçekleĢtirdiği en önemli ıslahatlardan birisi Ģüphesiz ki batı tarzı yükseköğretim kurumu olan Darü’l-Fünun’un kurulmasıdır.

Pozitif bilimlerin okutulduğu batı tarzı bu yükseköğretim kurumunun ilk amacının ordunun modernizasyonu kapsamında batı tarzında eğitim almıĢ askeri personelleri

50 John H. Lorentz, “ Iran’s Great Reformer of the Nineteenth Century: An Analysis of Amir Kabir’s Reforms”, Iranian Studies, Vol. 4, No. 2/3, Administrative Developments in Qajar Iran, 1971, s.91

51 Bolat, a.g.m. , s. 167

52 Abdolvahid Soofizadeh, Kaçar Döneminde İran-Osmanlı Siyasi İlişkileri, Ankara Üniversitesi BasılmamıĢ Doktora Tezi, Ankara 2014, s. 98

(31)

19

yetiĢtirmektir.53 Bunun için Emir Kebir Avrupa’dan Captain Zattie, Carnoto ve Dr.

Pollak gibi isimleri eğitmen olarak Darü’l-Fünun’a getirtmiĢtir. Darü’l-Fünün’da askeri eğitimin yanı sıra tıp, mühendislik, cerrahi, eczacılık, madencilik gibi alanlarda eğitim verilmekteydi. Aynı zamanda o, öğrencilerin Avrupa’ya gönderilmesi sağlamıĢtır.

Sosyo-kültürel anlamdaki önemli diğer bir yenilik ise; Ġngiliz Edward Burgess’in desteğiyle Ruzname-i Vakayı-i Ġttifakiye adlı haftalık gazetenin çıkarılmasıdır.54

Emir Kebir matbaa ve kütüphaneler kurdurmuĢtur. Sağlık alanında ise çeĢitli laboratuvarlar kurulmasını sağlayarak çiçek hastalığı için aĢı zorunluluğu ilkesini getirmiĢtir. Ġran’ın ilk modern tıp merkezi diyebileceğimiz Sağlık Akademisi’nin kurulmasını sağlamıĢtır. Hekimlik diploması uygulaması Emir Kebir sayesinde yerine getirilmiĢtir. Bu Ģekilde görev yapacak hekimlerin belli Ģartları sağlaması amaçlanmıĢtır. Diğer bir husus Ġran’da modern anlamdaki Sağlık Bakanlığı’nın temellerinin bu dönemde atılmıĢ olmasıdır.55

1.2.3. Mirza Taki Han’ın (Emir-i Kebir) Azli

Emir Kebir bürokrasinin tüm alanları için büyük sorumluluklar almıĢtır. O yapmıĢ olduğu yeniliklerle Ġran’ın içiĢlerine yabancı müdahalesini kısıtlamaya çalıĢmıĢtır. DıĢ ticareti teĢvik etmiĢtir. Kamu iĢlerini düzenlemiĢtir. O, Rusya ve Ġstanbul seyahatlerinde gördüklerinden etkilenip, Ġran’da ıslahat reformu baĢlatmıĢtır.

Avrupa tarzı reformlarla (vükela heteyinin oluĢturulması, yönetimin bakanlıklara taksimi gibi) devlet yönetiminde önemli baĢarılar elde etmiĢtir. Avrupa’ya öğrenci

53 Monika Gronke, Iran: A Short History, Translated from German by Steven Rendall, Markus Wiener Publishers, Princeton 2008, s. 103

54 Alexsandro Baussani, The Persians, Florence 1962, s. 167

55 Bolat, a.g.m. , s. 171

(32)

20

gönderilmesini sağlamıĢtır. Batılı ve Ġranlı hocaların ders verdiği Darülfünun Emir Kebir’in emriyle 1851 yılında kurulmuĢtur. Ġlk gazete olan Ruzname-i Ahbar-i Darü’l- hilafe-i Tahran, onun döneminde 1851 yılında yayın hayatına girmiĢtir.56 Ġktisadi alanda Ģeker, kâğıt, dokuma, iplik fabrikaları gibi tesisler inĢa edilmiĢtir.57

Fakat Emir Kebir’in Ġran’ın modernizasyonu için yapmıĢ olduğu tüm bu çalıĢmalar, gerek iç gerekse dıĢarıdan ona karĢı muhalefet oluĢmasına engel olamamıĢtır. Ġngiltere ve Rusya gibi Ġran üzerinde çıkarları olan devletler, Emir Kebir sayesinde Ġran’ın modernleĢmesinden rahatsız olmuĢlardır. Ġki devlet, Emir Kebir’in tasfiyesi için birlikte hareket ederek, içinde Nasırüddin ġah’ın annesinin de yer aldığı bazı devlet ileri gelenlerini Emir Kebir’e karĢı kıĢkırtmıĢlardır. Emir Kebir vatana ihanetle suçlanmıĢtır. ġah’ın annesi Mehd-i Ulya, Emir Kebir’in tahtı gasp etme düĢüncesini ġah’a inandırmıĢtır. Neticede ġah, Emir Kebir’i 1851’de görevden azlederek KaĢan’a sürgüne yollamıĢtır. Daha sonra KaĢan’da ġah’ın emri üzerine öldürülmüĢtür.58

56 Cemil Hakyemez, Osmanlı-İran İlişkileri ve Sünni-Şii İttifakı, Ġstanbul 2014, s. 108-108

57 Osman Karacan, 1906 İran Meşrutiyeti, Ġnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Malatya 2013, s. 90

58 Rashidvash, a.g.m. , s. 182

(33)

21

İKİNCİ BÖLÜM:

NASIRÜDDİN ŞAH’IN AVRUPA SEYAHATLERİ ve

BU SEYAHATLERİN İRAN’A ETKİLERİ

ġah, sürekli geliĢen batı teknolojisi, yenilikleri dolayısıyla ülkesinin Batı ile daha yakın temasta bulunması istemiĢtir. Bu doğrultuda ġah, Avrupa ile iliĢkilerini yoğunlaĢtırmıĢtır. Avrupa’ya çeĢitli seyahatler düzenlemiĢtir. Uzun saltanatı boyunca Nasırüddin ġah üç defa Avrupa’ya gitmiĢtir. Bu sayede Batıyı tanıma Ģansına sahip olarak, bir takım ıslahat hareketlerine giriĢmiĢtir.59 Her yaptığı seyahat sonrasında Avrupa’dan Ġran toplumuna bazı yenilikler getirmiĢtir. Fakat bunlar olurken, aslında

59 Hakyemez, a.g.e. , s. 111

(34)

22

ġah kararsız bir politika takip ederek, devlet kademelerindeki kiĢilerin fikirlerine önem vermeyerek, Batılı devletlerin Ġran içiĢlerine karıĢmasına engel olamamıĢtır.

Yabancı devletlerin Ġran içiĢlerine müdahalesini engellemeye çalıĢan Emir Kebir’in 1851 yılında azledilmesinden sonra, yabancı devletler Ġran’da bazı karıĢıklıklar çıkarmıĢtır. Tahran’da baĢlayan karıĢıklıklar, KirmanĢah, Burucerd, Kürdistan, ġiraz, Kirman, Horasan ve Yezd’de devam etmiĢtir. BaĢta Ġngiltere ve Rusya, Ġran ekonomisini tahrip etmiĢlerdir ki, çaresiz Ġran’a çok ağır Ģartlar taĢıyan imtiyaz adı altında borç verdiler. Bu imtiyazlar Ġran’da birçok sıkıntılara neden olmuĢtur. Bu imtiyazların en önemlilerinden birisi, Temmuz 1872 yılında verilen Reuter imtiyazıdır.60

2.1. Şah’ın Birinci Avrupa Seyahatinden Hemen Önce Verilen 1872 Tarihli Reuter İmtiyazı

Bir hahamın oğlu olarak Almanya’da Israel Beer Josaphat ismiyle dünyaya gelen, fakat Hıristiyan olduktan sonra Baron Julius de Reuter ismiyle bilinen Alman asıllı Ġngiliz’e; Nasırüddin ġah’a belirli bir hisse verilmesi karĢılığında Ġran’daki altın ve değerli taĢlar haricindeki madenlerin iĢletilmesi, gümrük gelirlerinin kontrolü, demiryolu ve tramvay inĢaatının tekeli, madenleri çıkartma hakkı, orman ürünlerinin iĢletilmesi, milli banka (Bank-ı ġahinĢahi), para basma, yollar ve telgraf hakları 25 Temmuz 1872 tarihli Reuter Ġmtiyazı olan anlaĢmayla 24 yıllığına verilmiĢtir.61 Bu

60 Ġmtiyaz hakkında detyalı bilgi için bkz. John S. Galbraith, “British Policy on Railways in Persia, 1870- 1890”, Middle Eastern Studies, Vol 25, no 4, Oct 1989, s. 480-505

61 Cem Uncu, “Ġran’daki Son Türk Ġktidarı (Kaçar Hanedanı) Üzerine Siyasi ve Sosyo-Ekonomik Bir Değerlendirme”, The 1st International Conference on Studies in Turkology (ICOSTURK’ 2016), Barcelona Oct 2016, s. 47. Hirbohd Hedayat, The Development of The Modern Iranian Nation-State:

(35)

23

imtiyaz Baron Julius de Reuter’a çok geniĢ haklar tanımaktadır. ġöyle ki imtiyaza göre;

demiryolu yapım ve idaresi, Ġran madenlerini kullanma, baraj yapımı, demir, bakır, petrol ve su kaynaklarını kullanma, tüm Ġran’ın ormanlarını kullanabilme yetkisi 70 yıllığına, Ġran gümrüklerini kullanma imtiyaz da 24 yıllığına Reuter’a verilmiĢtir. Eğer Ġran’da bir banka kurulacaksa, bankayı kurma önceliği de bu vasıtayla Ġngilizlere veriliyordu. Ġmtiyaz sahibi her türlü vergiden muaf tutulmuĢtur. Yapacağı tüm yatırımlar için devlet arazisini ücretsiz kullanabilecekti. Bu Ģekilde ülkenin tüm kaynakları bir kiĢiye bırakılmıĢ oldu.62 Fakat verilen imtiyaza hem içeriden hem de dıĢarıdan büyük tepkiler gelmiĢtir. Özellikle Rusya verilen imtiyaza büyük tepki göstermiĢtir. Nitekim halkın ve Rusya’nın imtiyaza büyük tepkiler göstermesi sebebiyle 1 yıl sonra imtiyaz iptal edilmiĢtir.63

2.2. Nasırüddin Şah’ın Birinci Avrupa Seyahati ve Sonuçları

25 Temmuz 1872 yılında Baron Julius de Reuter’e verilen imtiyazdan sonra Nasırüddin ġah, Avrupa ve Osmanlı Devleti’ne seyahatlere baĢlamıĢtır. ġah yokluğunda ülke idaresi için yetkilerini ġubat 1873 yılında amcası Mutemedu’d-Devle Ferhat Mirza ile Naibü’s-saltana Kamran Mirza’ya bırakmıĢtır. SavaĢ Bakanı vekili olan Mahmud

From Qajar Origins To Early Pahlavi Modernization, Thesis Submitted To The Faculty of The Virginia Polytechnic Institute and State University in Partial Fullfillment of The Requirements For The Degree Of Master Of Arts in Political Science, Virginia 2017, s. 23

62 Melike Sarıkçıoğlu, “Ġran’da Nasereddin ġah ve Muzaffereddin ġah Dönemi’nde (1848-1907) Ġngiltere Rusya ve Fransa’ya Verilen Ġmtiyazlar”, History Studies International Journal Of History, Vol. 5, no., 2, March 2013, p. , 401

63 Cengiz Kallek, “Ġmtiyazat”, TDV İslam Ansiklopedisi, 2000, c. 22, s. 244

(36)

24

Han Nasıru’l-Mülk’e de ordunun yürütme yetkisini devretmiĢtir.18 Mart 1873 yılında da bu karar, Ġran resmi gazetesinde yayımlanarak halkın bilgisine sunulmuĢtur.64

Nasırüddin ġah 1873 yılında Avrupa’ya yaptığı ilk seyahat programını Avusturya, Rusya, Ġngiltere, Fransa, Belçika, Almanya ve Osmanlı Devleti’ne gerçekleĢtirmiĢtir.65 ġah bu seyahatleri sırasında çeĢitli silah fabrikaları, deniz üsleri ve savaĢ gemilerini gezip gördükten sonra 1873 yılında II. Abdülhamid ile görüĢmesini tamamlayıp Tahran’a geri dönmüĢtür.66

Nasırüddin ġah’ın seyahati sırasında, sadrazam Mirza Hüseyin Han MuĢiru’d- Devle aleyhine Ġran’da bazı kesimler tarafından ayaklanmalar çıkarılmıĢtır.67 Mirza Hüseyin Han MuĢiru’d-Devle 1858 yılında Ġstanbul’da elçilik görevinde iken edinmiĢ olduğu tecrübeleri sayesinde Ġran devlet yönetimin bazı kademelerinde ıslahatların yapılması gerektiğini savunmuĢtur. Nasırüddin ġah’ı da bu doğrultuda yönlendirmiĢtir.

Fakat gerek devlet kademesinden gerekse ulemadan Mirza Hüseyin Han MuĢiru’d- Devle’ye karĢı tepkiler çoğalmıĢtır.68 MuĢiru’d-Devle aleyhine yönelik ayaklanmaları oluĢturan kesim üçe ayrılır. Birinci gruptakiler; Reuter imtiyazı sayesinde Ġngilizlerin Ġran üzerinde baskı ve egemenlik kuracağını söyleyen dini liderlerdi. Liderleri Hacı Molla Keni olan bu grup MuĢiru’d-Devle’yi, Reuter imtiyazının sorumlusu olarak görmekteydiler. Ġkici grupta; kendi çıkarlarının ve iĢlerinin önünde MuĢiru’d-devle’yi büyük bir engel olarak gören Ģehzadeler ve saray ileri gelenleri vardı. Üçüncü grup ise;

64 Ali Ekber Velayeti, Tarih-i Revabıt-ı Harici-i İran Der Devran-ı Nasıru’d-Din Şah ve Muzaffer’id-Din Şah, Tahran 1375, s. 115

65 Naghmeh Sohrabi, Taken Wonder Nineteenth-Century Travel Accounts from Iran to Europe, New York 2012, s. 73-74

66 Karadeniz, a.g.e. , s. 190-191

67 James A. Bill, “Modernization and Reform From Above: The Case of Iran”, The Journal of Politics, vol. 32, no. 1, February 1970, p. 22

68 Mikail Devebakan, İran’ın Modernleşme ve Meşrutiyete Geçiş Sürecinde Önemli Bir Aktör:

Mirza Malkum Han (1833-1908), Tokat GaziosmanpaĢa Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Tokat 2018, s. 27

(37)

25

Ġngilizlere karĢı verilen imtiyazlara karĢı Rusya’yı destekleyen kesimdir. Bu kesim, Reuter ile pazarlık eden MuĢiru’d-Devle’nin gücünü kırmak için çalıĢmıĢtır.69 ġah’ın Ġran’a dönmesinden önce bu muhalif grup, MuĢiru’d-Devle’ye karĢı ayaklanıp; onu dinsizlik, ahlaksızlık ve Avrupa yanlısı olmakla suçlamıĢlardır.70 Ayaklanmalar sırasında ġah’ın seyahati sırasında ülke idaresi için yerine bıraktığı amcası Mutemedu’d-Devle Ferhat Mirza da muhalif cephenin yanında yer almıĢtır.

Mutemu’d-Devle ġah’a ülkedeki durumu bildiren ve her geçen gün daha da kötüye gittiğini anlatan telgraflar çekmiĢtir. Aynı Ģekilde Ģehzadeler de ġah’a durumu bildirmiĢlerdir. Kendilerinin Saltanat Çiftliğine yerleĢmek zorunda kaldıklarını, eğer ki ġah’ın Tahran’a sadrazam MuĢiru’d-Devle ile gelmesi durumunda isyanların büyüyeceğini ve kendilerinin de Ġran’ı terk edeceklerini bildirmiĢlerdir. Bu baskılar sonunda ġah çaresiz kalarak, sadrazamı istifaya zorlamıĢtır ve onun istifasını kabul edeceğini Mutemu’d-Devle’ye iletmiĢtir.71

Bundan sonra ġah, MuĢiru’d-Devle’nin yerine Müstevfi Memalik’i sadrazam olarak atamıĢtır. MuĢiru’d-Devle ise bundan sonra DıĢiĢleri Bakanı olarak görevine devam etmiĢtir.72

YaĢanan bu olayların ardından Nasırüddin ġah, ayaklanma çıkaran ve halkı tahrik eden muhaliflerin yakalanması ve cezalandırılması için emir vermiĢtir. Tüm bu kaos ortamına rağmen ġah, aynı zamanda batının yenilikçi hareketlerini Ġran’da uygulamaya kararlı idi. O Avrupa’da gördüğü parlamento ve millet meclisinden

69 Ceren Uçar, “A Tale of Two Railways and The Reuter Family”, Middle Eastern Studies, 55: 1, 2018, s. 24.

70 Soner ĠĢimtekin, “Nasıruddin ġah Kaçar’ın Avrupa Seyahatleri ve Ġran Üzerindeki Sonuçları”, Nüsha (Şarkiyat Araştırmaları Dergisi), S. 31, Ankara 2010/II, s. 177

71 ĠĢimtekin, a.g.m. , s. 177

72 Bill, a.g.m. , s. 23

(38)

26

etkilenerek bir danıĢma meclisi kurma çalıĢmalarına baĢlamıĢtır.73 Fakat bu Avrupa parlamentoları Ģeklinde değil de, bakanların görüĢü altında devletin bir danıĢma merkezi olarak kurulacaktı. Nasırüddin ġah danıĢma meclisi kurma düĢüncesini bakanlarına bildirdikten sonra, Reuter imtiyazına yapılan itirazların artması neticesinde Reuter antlaĢmasını tekrar gözden geçirme kararına varmıĢtır. Yapılan incelemeler sonucunda ise ġah Reuter imtiyazının iptaline karar vermiĢtir. 74Ġki taraf arasında imtiyazın iptali konusunda yaĢanan sıkıntılara rağmen Ġran DıĢiĢleri Bakanı MuĢiru’d-devle 5 Ekim 1873’te iptal kararını ilan etmiĢtir ve Reuter Ġran’a 40.000 sterlin (yaklaĢık 100.000 Ġran tümeni) tazminat ödemek zorunda kalmıĢtır.75 Ġmtiyazın iptali ile ilgili iki taraf arasındaki ihtilaflar uzun yıllar sürmüĢtür. Fakat Reuter tarafından ödenen 40.000 sterlin daha sonra Ġran Devleti’nden geri alınacaktır. ġöyle ki 1872 yılında Reuter’a verilen imtiyaz antlaĢmasının içerisinde gizli olarak bulunan bir maddede kendisine Ġran’da banka kurma yetkisi verilmiĢtir.76 Bu hususa binaen 1890 yılında Baron de Reuter’in oğluna daha geniĢ kapsamlı imtiyazlar sağlanarak, bazı madenlerin hissedarlığı ve banka kurabilme yetkisi verilecektir. Reuter’in oğlu verilen bu haklar ile Bank-ı ġahinĢah’ı (Ġran’ın Ġmparatorluk Bankası) kuracaktır. Bu Ģekilde babasının Ġran Devleti’ne ödemiĢ olduğu 40.000 sterlini geri alacaktır.

73 Velayeti, a.g.e. , s. 125-127

74 Willem Floor, “Concessions”, Encyclopedia Iranica, Vol. VI, Fasc. 2, pp. 119-122 http://www.iranicaonline.org/articles/concessions#pt2

75 Nikki Keddie, Mehrdad Amanat, “Iran Under The Later Qajars, 1848-1922”, The Cambridge History of Iran From Nadir Shah to The Islamic Repuclic, Vol. 7, Cambridge University Press 2008, s. 188

76 Geoffrey Jones, “The Imperial Bank of Iran and Iranian Economic Development, 1890-1952”, London School of Economic Businrss and Economic History, Vol. 16, Second Series, 1987, s. 70

Referanslar

Benzer Belgeler

Nur Özkan, zaten yüksek üretim maliyetleri karşısında ezilen çiftçinin, hak ettiği ürün parasını alamadığı taktirde üretimin düşeceğini, bunun bedelini de ulusça

Kitabın öyküsü şöyle: Yazar, İnternet’in ve sosyal medyanın 2010-2011 yılları boyunca tanık olduğumuz iktidar karşıtı toplumsal hareketlerdeki rolüyle

FIGULIELLA: Kuru üzüm güvesi olarak bilinen bu zararlı daha çok Ege Bölgesinde kuru üzümlerde zarar yapmaktadır.. EPHESTIA SPP (LEPIDOPTERA

• Hastalık için tipik belirtiler tarladaki bitkilerin yapraklarında yuvarlak, sarımsı yeşil lekeler şeklinde kendini gösterir. • Birkaç gün içinde lekelerin

Mekân nasıl araştırılmalıdır sorusu ile yola çıkan Castells’e göre mekân yalnızca toplumsal yapının açılımının sonucu olmayıp, üzerinde bir toplumun

Taç yaprakları çanak yaprakların iki katı kadar, çiçek rengi pembe veya kırmızı, taç yaprakların ucu sivridir.. Çiçekleri zayıf gelişmekte ve toplu olarak

Boyutları 1.2 x 12 m olan bu yastıklara tohum ekildikten sonra, yastıkların üzeri kamış veya sazlardan yapılmış bir kapak ile kapatılır. Bu yastıklar, soğuk

düzenlemesine veya standardına uygun olarak ambalajlanan, etiketi üzerinde garanti edilen kimyasal spesifikasyonları, kullanım amacı ve üreticisi belirtilen bu alkoller, yetkili