• Sonuç bulunamadı

SONUCU OLARAK İRAN TOPLUMUNDAKİ

4.2. Tütün Hareketi Sırasında Egemenlik Çevreleri ve Bu Çevrelerin Tütün Hareketindeki Rolleri Hareketindeki Rolleri

4.2.2. Tütün Hareketi’nde Encümen (Gizli Gruplar) ve Bazı Aydın Çevreleri Çevreleri

4.2.2.2. Seyyid Cemaleddin Afgani

Cemaleddin Afgani221 19. yüzyılda Ġslam modernizminin en etkili temsilcisi olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu yüzyılda Müslümanlara yönelik ilk ciddi genel çağrı Afgani tarafından yapılmıĢtır. Onun hakkında birçok araĢtırma yapılmasına rağmen, halen Afgani hakkında belirsizlikler devam etmektedir. Onun kim olduğuna dair gerek batılı gerek doğulu araĢtırmacılar tarafından çeĢitli sorulara cevap aranmıĢtır.

Afgani’nin amacı neydi? Gerçekten o reformist Ġslamcı mıydı? Toplumsal hareketin tarafında mıydı yoksa siyasi aktörlerin mi? Ġslam dinini kendi çıkarları için kullanan fırsatçı mıydı yoksa sahih bir mü’min miydi? Fakat tüm bu sorulara net bir Ģekilde cevap vermek olanaksızdır.

Afgani ıslahatçı, öze dönüĢü savunan, saf Ġslam geleneği taraftarı ve tasavvufa ilgi duyan bir düĢünürdü.222 Aynı zamanda o, Panislamizmin kurucusu olarak düĢünülmektedir. Afgani’nin yaĢadığı dönemlerde Müslüman ülkeler giderek Batının etkisi ve kontrolü altına girmekteydi.223 Afgani, bu nedenle Batı emperyalizmine karĢıydı ve emperyalizme karĢı Ġslam ülkelerinin birliğini savunmuĢtur. O modern

221 Afgani, Ġslami uyanıĢı etkileyen 19. Yüzyıl fikir ve siyaset adamlarından birisidir. Amerika’dan ingiltere’ye kadar Batu’da, Mısır’dan Hindistan’a kadar Doğu’da yaptığı seyahatler, etkilediği Ģahıs ve zümreler, karıĢtığı olaylar ve hareketler, ardında bırakmıĢ olduğu eserler ve öğrencilerle 19. Yüzyıl Ġslam ve düĢünce dünyasında önemli bir yere sahiptir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Hayreddin Karaman,

“Cemaleddin Efgani”, TDV İslam Ansiklopedisi, 1994, c. 10, s. 456-466

222 Tarık Ramazan, İslami Yenilenmenin Kökenleri Afgani’den El-Benna’ya Kadar İslam Islahatçıları, çev. AyĢe Meral, Ġstanbul 2005, s. 61

223 Jamal al-Din al-Afghani, An Islamic Response to Imperialisim, translated by Nikkie R. Keddie, Berkeley 1968, s. 175-187

82

fikirlerin benimsenmesi ve büyük politik eylemleri içeren reformcu Ġslam idealini desteklemiĢtir. Afgani, reformcu Ġslami görüĢleri savunmak için din adamlarının liberal unsurları arasında etkisini kullanmıĢtır. O deyim yerindeyse körü körüne dine bağlanmayı reddederek, aynı zamanda batının yenilikçi bilimsel ideallerinin benimsenmesini savunmuĢtur. Bu bağlamda onun Ģu cümleleri önem arz etmektedir:

“Müslümanlar Newton, Galilo ve Kepler ile ilgili tartışmaya girdiğinde, onlar bu isimleri kafir olarak düşünmüşlerdir. Bilimin annesi ve babası kanıttır ve kanıt ne Aristoteles ne de Galilo’dur. Gerçek şu ki, İslam vardır ve İslam dinini savundukları, korudukları gerekçesiyle bilim ve bilgiyi yasaklayanalar, İslamın gerçek düşmanlarıdır.

İslam dini bilim ve bilgiye en yakın dindir. Ve orada, bilim-bilgi ve İslam inancının temelleri arasında hiçbir tezatlık yoktur.”224

Afgani dünyayı gezmiĢtir. Afganistan, Hindistan, Ġran, Osmanlı toprakları, Mısır, Fransa ve Ġngiltere’de yaĢamıĢtır. Özellikle de o Mısır’da, Ġslam alimi olarak dini seçkinlerin reformist unsurları arasında büyük derecede etki sahibi olmuĢtur. Afgani, hem Ġran ġah’ının hem de Osmanlı Sultanı’nın dikkatini çekmeyi baĢarmıĢtır.

Afgani’nin Ġstanbul’da bulunduğu 1869-1871 yıllar, Tanzimat reform çalıĢmalarının yapıldığı yıllara denk gelmektedir. Afgani bu yıllarda, Ġstanbul’da eğitim alanındaki reformların devamı olarak açılan Darü’l-Fünun’da bir konferans vermiĢtir. Bu konferanstan sonra Darü’l-Fünun’un kapatıldığı iddia edildiyse de, Berkes’e göre bu konuĢma sadece ġeyhülislam’a verilen iyi bir bahane örneğiydi.225 Verilen bu konferansın ardından Afgani, Osmanlı uleması tarafından kafirlikle suçlanarak Ġstanbul’dan sürgün edilmiĢtir. Bunun üzerine Afgani 1871 yılında Mısır’a gelmiĢtir.

Daha önce de bahsedildiği gibi buradaki alimler arasında büyük yankı uyandırmıĢtır.

Afgani Mısır’da hayatının en verimli senelerini geçirerek, birçok mürid yetiĢtirmiĢtir.

224 Keddie, a.g.e. , s. 107

225 Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Yay. Haz. Ahmet KuyaĢ, Ġstanbul 2003, s. 238

83

Onun mason localarıyla iliĢkisi ilk olarak burada baĢlamıĢtır. 1878 yılında Afgani Kahire’deki Kevkebü’Ģ-ġark mason locasının büyük üstatlığı görevini üstlenmiĢtir.

Ayrıca onun mason localarıyla iliĢkisini, Paris locasına 1884 yılında yapmıĢ olduğu üyelik baĢvurusunda da takip etmek mümkündür. Afgani Mısır ve Kuzey Afrika’da öğrencisi Abduh’un da yardımlarıyla Urve teĢkilatlarını kurmuĢtur. YürütmüĢ olduğu bu faaliyetlerden dolayı Mısır’dan da sürgün edilmiĢ ve Hindistan’a gitmiĢtir.226 1883 yılına kadar Hindistan’da kalmıĢtır. Hindistan’da bulunduğu süre içerisinde Afgani, çok çeĢitli dini geliĢmelerle ve baĢta modern bilim olmak üzere Batılı fikirlerle yakından ilgilenmiĢtir. O Batıya olan eğilimini, Ġslamın eleĢtirel değerlendirmesini ve yeniden yorumlanması çağrısını yaparak göstermiĢtir.227 Daha sonra ise Fransa’ya geçerek öğrencisi Abduh ile birlikte Urvet’ül-Vuska’yı yayımlamaya baĢlamıĢtır.228 Afgani Fransa’da bulunduğu yıllarda Batı emperyalizmine özellikle de Ġngilizlere karĢı tepkisini ortaya koymuĢtur. Afgani’ye göre geleneksel yöneticiler, hem Türklerin hem Ġranlıların Batı emperyalizminin etkisinden arındırmak için bir araç-vesile oluĢturmasına yardım edebilecekleri görüĢündeydi.229 Bu doğrultuda ona göre Müslümanların birlik içerisinde olması gerekiyordu. O, Müslüman devletlerin Batıya karĢı direnmek için gerekli askeri ve siyasi gücü ancak değiĢim yoluyla geliĢtirebileceklerini savunmuĢtur.230

Afgani 1886 yılında Nasırüddin ġah’ın davetiyle Ġran’a dönmüĢtür. Afgani Ġran’da bulunduğu süre içerisinde de çalıĢmalarına devam ederek ülkenin reformlara olan ihtiyaçlarından bahsetmiĢtir. 1889 yılında artık Afgani hızla ünlü mücahitlerle görüĢüyor, derslerine katılanların sayısı gittikçe artıyordu. Kamuya açık konuĢmaları

84

vasıtasıyla Afgani, birçok kesimi etrafnda toplamayı baĢarmıĢtır. Afgani’nin evi deyim yerindeyse hükümet karĢıtlarının toplandığı bir mekan haline gelmiĢtir. Tabi bu durum ġah’ın kısa sürede dikkatini çekerek onu Kum’a sürgün etmiĢtir. ĠĢte Cemaleddin Afgani tarafından tütün imtiyazına tepki, bu sürgün cezası karĢılığında ortaya çıkmıĢtır.

ġah’ın güvenlik güçleri baskın yapıp Afgani’yi Irak sınırına götürmeden önce, Afgani Tahran’da 8 ay boyunca Abdülazim türbesinde oturma eylemi gerçekleĢtirmiĢtir. ġah güçleri bu eylemi bastırarak Afgani ülkeden sürgün edilmiĢtir. Irak’ta ulema ile de sıkı bağlar kurmaya çalıĢmıĢ, tütün boykotu için çalıĢmalarına devam etmiĢtir. Ayrıca Afgani, Ġran ulemasına çeĢitli mektuplar yazarak onları, ġah’a karĢı kıĢkırtmaya çalıĢmıĢtır.231 Bu mektuplardan birisi, daha sonra tütünün kullanımını yasaklayacak olan fetvayı yayımlayan Hasan ġirazi’ye gönderilen mektuptur. Afgani bu mektupta ġirazi’nin erdemlerini anlatıyor. Ġranlıların dini metaforları kullanarak çektiği acılardan bahsediyor. Mektupta Afgani, Ġran’a baskı yapan kafir ve yabancıların üzerinde odaklanmıĢtır. Verilen imtiyazların sorumlusu olarak da ġah’ın baĢbakanını sorumlu tutmaktadır. Onların açık arttırmayla Ġran topraklarını Ġngiltere ve Rıusya’ya sattıklarını ifade etmektedir. Bu da Afgani’ye göre, her Ģeyin Ġslam düĢmanlarına teslim edilmesi, Ġran halkının da yabancı düĢmanlara köleleĢmesi ve tüm egemenlik ve otoritelerin yabancı düĢmanların eline teslim edilmesi anlamlarına gelmektedir.232

Irak’taki sürgünün ardından Afgani Ġngiltere’ye gitmiĢtir. Burada Malkom Han ile birlikte ġah’a karĢı eylemci basın kampanyasına katılarak, Kanun gazetesinde çeĢitli makaleler kaleme almıĢtır. Afgani ve Malkom Han arasında fikri yönden ortak özellikler bulunmaktadır. Malkom Han ile Afgani’nin ortak fikri yapısı, Malkom Han’ın Afgani’nin etkisinde kalıp pragmatik bir düĢünceye sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Her ikisi de Ġslamın istibdada karĢı mücadele etmesi için

231 Garthwaite, a.g.e. , s. 191

232 Keddie, a.g.e. , s. 342-343, Browne, a.g.e. ,s . 17-18

85

güçlendirilmesi taraftarıydı. Onlar ulemanın istibdada ve sömürüye karĢı mücadelelerde yer almasını savunuyorlardı. Bundan dolayıdır ki onlar özellikle de Necef ulemasının gücünün farkında olarak, buradaki ulemayı istibdat yönetimine karĢı harekete geçirmek istemiĢlerdir. Bu da Kaçarlar döneminde değiĢim kaynağıydı ve Ġran MeĢrutiyeti de bu değiĢimin bir devamı olacaktı.233

Neticede ġah’ın tütün imtiyazını iptal etmesine rağmen Afgani tepkilerine devam ederek, özellikle de ġah’ın tahttan indirilmesi için mektuplar ve Kanun gazetesindeki eleĢtirel yazılar yazmaya devam etmiĢtir. O kaleme aldığı eserlerinde istibdad yönetimini ağır bir Ģekilde eleĢtirmiĢtir. Ona göre insanlar kötü yönetimleri ortadan kaldırıp yerine iyi bir yönetim kurmaları gerekmektedir. Afgani Doğu’nun meĢturi bir hükümetle yönetilemeyeceğinden bahsetmiĢtir. Ona göre iyi bir yönetici Doğu toplumları için daha uygun olacaktı. Buna gerekçe olarak da halkın hurafelere olan inançları, bilim ve ilime yabancı kalmaları ve uzun süre despotik yöneticiler tarafından yönetilmelerini göstermiĢtir. Aslında Afgani, direk olarak herhangi bir yönetim sistemini ortaya koymaktan ziyade, Müslümanların emperyalist devletlere karĢı birlik içinde olması gerektiğini savunmuĢtur. Afgani’nin meĢrutiyet hareketine katılım ve katkısı da bu doğrultular üzerinden değerlendirilmesi gerekmektedir. Tütün hareketinde ortaya çıktığı gibi, reformist modern görüĢlerin halka iletilmesindeki tek yol ulemadan geçmektedir. Bu nedenle de ortak hedefleri mevcut olan despotik rejimin devrilmesinde, ulema ile entelektüel kesim arasındaki iĢbirliği özellikle de entelektüel kesim için bir zaruriyetti. Bu iĢbirliğinin mimarı olarak Afgani’yi gösterebiliriz. Bu da daha sonra müstebid idarenin devrilmesini amaçlayan ulemanın bir kısmı, Ġran’da Batı

233 SiriĢt, a.g.m. , s. 42

86

tipi bir meĢrutiyetin uygulanmasının en önemli savunucuları olarak ortaya çıkacaklardır.234

Afgani’nin Tütün hareketindeki tutumu Ģu Ģekilde özetlenebilir: Batı müdahalesine son derece karĢı çıkmıĢ, Müslümanların Batıya karĢı birleĢmeleri gerektiğini savunmuĢtur. Batıya karĢı dik durabilmek için de gerekli siyasi ve askeri unsurların değiĢmesini- yenilenmesini savunmuĢtur. Yabancı müdahalesine direnmekle beraber milli Ģuuru uyandırmayı hedeflemiĢtir. Ġran’da hüküm süren istibdat yönetime karĢı anayasal hareketi savunmuĢtur. Afgani’nin Tütün hareketi, protestolarına doğrudan etkisi ise Hasan ġirazi’ye, tütün imtiyazına ve Nasırüddin ġah’ın deyim yerindeyse Ġran’ı yabancılara satmasına karĢı mektuplar yazarak, ulemayı harekete geçirmekle olmuĢtur.235 Ayrıca bu doğrultuda Afgani, Londra’da basın-yayın yoluyla ġah’a karĢı ağır eleĢtirel yazılar kaleme almıĢtır. Afgani mücadelesini, halkı ve ulemayı tahrik ederek, aynı zamanda direk olarak ġah’a bu yönetim Ģeklinden vazgeçmesi gerektiğini dile getirerek yürütmüĢtür. Zira Afgani’nin anayasaya dayalı yönetim telkinleri, 1896 yılında Ġran ġah’ı olan Muzafferüddin zamanında, Afgani’nin ekolünden yetiĢen Seyyid Abdullah, Seyyid Muhammed Tabatabai ve ġeyh Fazlullah önderliğindeki ayaklanmalar ile sonuçlanacak, 1906 yılında anayasa çıkarılıp ve ilk meclis kurulacaktır.236