• Sonuç bulunamadı

F i k i r; M İ M AR Yazan :

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "F i k i r; M İ M AR Yazan :"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

F i k i r ;

M İ M A R

Yazan : Louis Quetelart

Tercüme eden : Y. Mimar Halûk TOGAY

Bütün serbest meslekler gibi, mimarlık mesleği de bugünkü karakterini, tedricî ve uzun gelişme sırasında elde etmiştir. Mimarın meslekî vazifelerini tespit eden düstur Profesör Gaudet tarafından kaleme alınmış, uzun müddet Fransada mimarın vazife ve haklarının nizamım teşkil etmiş ve hukuk ilmi suçluyu ekseriya bu prensip-lare göre cezalandırmıştır.

Fransadaki (Ecole nationale superieure de Beaux -Arts) Yüksek Millî Güzel San'atler Mektebi, ekseri mu-asır büyük mimarların yetiştikleri bir arı kovanıdır. (Ecole des Arts decoratifs) Dekoratif San'atler Mektebi, ile (Ecole Speciale d'architecture) Hususî Mimarî Mek-tebinden daha az sayıda mimar yetişmektedir. Fransa-daki diğer mimarlar, mimarî büro ve şantiyelerde bu meslekle ünsiyet peyda etmişlerdir. Bu şekilde yetişen mimarlardan da şöhrete erişenler vardır.

Fransada 1941 den evvel, hekim ile avukatın kanunî nizamları vardı, fakat mimarın nizamı yoktu. Hekimlik ve avukatlığın tahdit edilmiş çerçevesini tecavüz etme-den çalışabilme imkânına sahip olanlar yalnız ilgili mek-tep mezunları olduğu halde, mimarlık mesleği şarta tâbi değildi. Her fransız vatandaşı serbest olarak mimar unvanını kullanabilirdi ve bu keyfiyet kanunla takyit edilmemişti. Bu hususta hiçbir resmî evrak veya kayıt ibrazına ihtiyaç yoktu. Her hangi bir şahsın teknik bilgi-si ve kültürü ne olursa olsun, sadece meslekî vergilerini ödemekle, kanunî olarak mimar unvanını kullanmıya hakkı vardı. Bu suretle ünvanmı tescil ettirince, maale-sef bundan sonra mimar, istidat veya istidatsızlığıyla, liyakât veya liyakâtsizliğiyle şahıs veya cemiyete iyi ve-ya kötü bir şekilde hizmet edebilirdi.

Hekimlik gibi, mimarinin de ümmileri vardır. Fakat ümmilere karşı hekimi koruyan kanun, mimarı sahte ra-kiplerine karşı korumuyordu. Zaten bu keyfiyetten mu-tazarrır olan, münhasıran mimar değildi. Eğer müşteri ekseriya olduğu gibi, kendi kendine bir mimar seçebile-cek kabiliyette değilse ve menfaaletlerini teslm ettiği şa-hıs, bunu istismar ederse, o da bu durumdan şikâyet ederdi.

1941 de, çok uzun zamandanberi Fransız mimarları tarafından istenin (Ordres des Architectes) Mimarlar Odası, kanunî olarak fransız örfleri araşma girmiştir. Ar-tık ne kadar şöhretli olursa olsun, hiçbir fransız mimarı Mimarlar Odasma kayıt olmaktan içtinap edemez.

Bu suretle, Fransada bundan böyle, mimarî mesleği korunmuş görülmektedir. Odaya kabul edilme şartları bize ruhsatsız mimarın yavaş yavaş söneceği ümidini vermektedir.

Eskiden mimar, hemcinslerinden, kabiliyetiyle oldu-ğu kadar, mesleğinin haricî işaretleriyle de ayrılırdı. Ke-narı düz ve geniş bir şapka giyer, noktalı yaprak kuru-su renginde fular kravat takar ve umumiyetle üst kısmı bol bir pantalon giyet ve kendisini; lâkayt, müstehzi, veya saf hak alorijinal görünüşlü ve mesleğinden sanki gizli esaslara müstenitmiş gibi bahseden bir adam olarak tanıtırdı.

Bugün, giyinişi ve konuşması bütün romantizmden temizlenmiştir. Kıymetinin haricî alâmetleri, teamülden kalkınca, mimarın muvaffak olabilmesi için ancak kabi-liyeti, çalışması, vicdanı, eserlerinin mütevazi geliri ve küçük politikanın giremediği sahada münasebetler kur-maya tina göstermişse tanıdıkları kalmıştır.

Hakikî müşteri için mimar, merdiveni unutan bir insandır. Her halde lüzumu kadar unutmıyan ve daima farazî olarak yapılmış işlerden fazla hesap çıkarma im-kânını bulan müteahhidin, aksine olarak çok unutan bir adamdır.

Meslekdaşlarına karşı mimar umumiyetle kendisi-nin değersiz olduğu üzerinde gösteriş yapar. Arkadaşla-rını ise eğer muvaffak olursa şanslı, aksi halde zeki ol-mıyan ve kabiliyetsiz olarak kabul eder. Kendisi için ise muvaffakiyetlerini kabiliyetine, muvaffakiyetsizliğini şanssızlığına hamleder. Zaten bu şekilde düşünmeyi in-hisar altına aldığı iddiasında da değildir...

(2)

iti-raf etmemesine rağmen fiatları azaltmasına göre pek çok iyilik veya pek çok kötülük düşünür.

Mimarın kültürü ve mizacının muhassalası olan ka-biliyet, eğer zihnî gevşekliğe düçar ise, bu daima alâişli olmasına mâni değildir. O zaman eski ile yeni yapar, devrinde modern bugün köhnedir ve san'atmda doğru-luk faziletini bulmayı bilmiyor veya hiç bir zaman da bilmiyecektir. Kendisi için temizlik ve konfor aradığı hal-de, ikâmet edenin fazla pislediği cüzzamlı subasmanları il episliği, intizamsızlığı ve eksikliğiyle hâlâ bazı roman-tik 1er cezbeden ortaçağvarî evleri, taklit edecek kadar sevmektedir.

Kabiliyet kadar düşüncesi de, onu ileri fikirlerin yemi olmaktan menetmemektedir. Hudutsuz bir tekâmül vâadiyle müteheyyiç olarak, büyük sanayi prensiplerine göre düşünülmüş seri halindeki, ikâmet makinelerini imâl etmeyi tahayyül etmektedir. Böylece çeşitli şekilde güzel olan fransız vilâyetleri, yavaş yavaş şahsiyetsiz ve can sıkıcı evlerle dolacaktır. O zaman, seyahatin ne zev-ki kalacaktır?

Mimarî kadın kadar modaya hassastır. Fakat kadm-rur. Gerek eskiyi veya gerekse yeniyi vaiz etsin, mimar lar bunu arzu ederken, o bunu düşünmekten nefsini ko-temayülünü haklı çıkarmak için, idrakten istimdat ister. Bu sahada da bir inhisarcılığı yoktur.

Mimarın idraki, şahıs veya topluluk olan müşterisi-diı-, yoksa mukayese kabul edilmez bir imkân olan mi-marî değildir.

Müşteri programını mecburen kabul ettirir, masrafı tahdit eder, müşkülât çıkarır ve nihayet mimara cebir kullanır. İşte, mimarın saadet, şöhret ve menfaatle için-den çıkması icap eiçin-den güçlükler şebekesi. Eğer başka-ları için inşa ettiğini anlamadığın, «bana göre» sine tâ-bi olursa, hataya düşer ve içindeki şeytan onu taciz eder.

Aksine olarak müşterinin noktai nazarını kaydettik-ten sonra verilmiş veya en iyi şekilde halli için vazedil-mş mevzuubahis dâvaları hazmetse, bu iş zaten günlük teknik imkânlar ve aynı zamanda mülâyim, sağlam şah-sî san'atiyle incelese, anlasa ve tashih etse eserin kendi-sinin olacağı bedihidir. Bu durumdan ne müşteri şikâyet edecek, ne de iyi bir kız olan mimarî, hayatın icaplarına

dikkat eden mimarın tecavüzüne kendisini tatlılıkla tes-lim etmekten çekinecektir.

- f r

Vazifeye itaat, bizzat kendimize mukavemettir. B e r g s o n Mimar başkaları için inşa eder, fakat bu birinci esasını unutur. Bundan sahsî zevki için, yaratma şevkiy-le çoşarak kendini bırakma ve böyşevkiy-lece kendisine şeref veren sıkı ahitleri tanımamak temayülü doğar.

Bununla beraber, tarih şaheser sahibinin progra-mını rastgele genişletmesi ve hattâ programa riayetsiz-lik pahasına da olsa, müsamaha etmede, haklı çıkarma-da ve tebcil etmektedir.

Dâhi san'atkâr korkmadan itaat etmeme mazhariye-tinden istifade etmekte, nadir hassasiyeti onu çoşkun bir muvaffakiyete götürmede, zamanın şerefi ile hâl ve is-tikbal için estetik bir zevk ve ilham kaynağı olmaktadır. Şaheser tanındıktan sonra ekseriya itaatsizliği kadar san'atkâr da unutulmuştur.

Mimar, tıpkı romancının eserini yazmadan önce şah-siyetlerini tahlil edişi gibi inşaatten evvel müşterisini tahlil eder, Müşteri «işte böyle yaşıyorum ve şöyle yaşa-mak istiyorum» der (veya demez, fakat mimar tahmin eder). Müşterisinin yaşama ve düşünme tarzına tekâbü! eden bir ikametgâh inşa etmek vazifesi mimara düşer.

Aşkın yolu kadmdan geçtiği gibi, mimarın hakikî yol-ları da müşteriden geçer. Çok mücerret nazariyelerin karışıklığı içinde kendini, yolunu şaşırmış his ettiğin zaman daima hayatın bu hareket noktasına dön.

*

Düşüncelerini büyük zekâların üsareleriyle besle, Balım kendi kovanınm hücresinde yap, orada devamlı ve ogun bir iştiyakla, inşa. ve şahsiyetini tesviye et. İlâhlar, beşiğindenberi sana tebessüm ettiklerine göre, o zaman belki sende ilham verenlere mahsus acı ve tatil zevkleri tanıyacaksın.

*

Bunlar, bir oğulun yetişmesini tespit ve tutan, ona devam etmesi ümidiyle ihtirasla bağlanan babanın mi-salini sükût ettirmez.

Referanslar

Benzer Belgeler

Her bir dairede bir antre ile geçilen genişçe bir hol etra- fında salon, yemek odası, 2 yatak odası, banyo, mutfak, helâ ve sandık odası yapılmıştır.. Plân taksimatında

A. — Mimarlar en az beş sene süren bir yüksek tahsil ile bilgi ve ihtisas iktisap ederler. Tahsilden sonra amelî me- sai ile tecrübe kazanır ve san'atlannı inkişaf ettirirler.

Sosyetenin Kozluda kendi kömür ocaklarının işçi- leri için yurtlandırmağa elverişli olan Kılıçta kurmağa başladığı sitenin ürbanik bakımından projesini düzenle-

Cami tadile uğramış ve sonradan yapılan minaresinin mimarî şekli çok güzel ve enteresandır.. Yine Fatihle beraber İstanbula giren gazilerden Kadı Mehmede ait

Madde 10 — Belediye Encümenle- rince (Ankara'da imar idare Heyeti) par- selinde otopark yapılmasında sakınca görülen binalarla otopark ihtiyacının par- seli

«PEUGEOT» BİNASI.. Vapıİacaİc ve burası 80.000 seyirci alabile- cektir.. Sonra su ile yoğurıılıır. Bu delik, pişirilme sıra- sında nem'in dışarı çıkmasını temin içindi.

Meşrutiyeti müteakip Evkaf nezareti inşa- at ve tamirat müdiriyet ve ser mimarlığına tayin olunan mimar Kemalettin, 1 nisan 335' tarihine kadar d e v a m eden memuriyeti

Müstesna hallerde tiyatro perdesi- nin önüne gayet geniş bir perde indirilerek fil- min büyük mikyasta irtisamı imkânı verilmiştir.. Tiyatro salonunun her tarafına hesaplı