• Sonuç bulunamadı

T.C. YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJELERİ KOORDİNASYON BİRİMİ. Proje No: SBA Normal Araştırma SONUÇ RAPORU

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C. YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJELERİ KOORDİNASYON BİRİMİ. Proje No: SBA Normal Araştırma SONUÇ RAPORU"

Copied!
85
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJELERİ KOORDİNASYON BİRİMİ

XIX. Yüzyılın Sonları ve XX. Yüzyılın Başlarında Cebeli Lübnan ve Çevresinden Amerika Birleşik Devletlerine Yapılan Göçler ve Amerika'daki Lübnan Diasporası

(1861-1915)

Proje No: SBA-2019-3563

Normal Araştırma

SONUÇ RAPORU

Proje Yürütücüsü:

Selim Hilmi ÖZKAN

Eğitim Fakültesi / Sosyal Bilgiler ve Türkçe Eğitimi Bölümü

Eylül 2020 İSTANBUL

(2)
(3)

Önsöz

XIX. yüzyılın sonlarında imparatorluğun en huzurlu bölgelerinden kabul edilen Cebel-i Lübnan, Beyrut, Kudüs, Suriye ve çevresinden başta Amerika kıtası olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerine birçok Osmanlı vatandaşı göç etmiştir. Bu çalışmada özelde Cebel-i Lübnan ve çevresinden, genelde Suriye, Beyrut, Kudüs’ten daha açık bir ifade ile Doğu Akdeniz’de bulunan Lübnan ve Suriye limanlarından veya liman olmayan yerlerden Amerika’ya yapılan resmi ve gayri resmi [kaçak yollardan] yapılan göçlerin nedenleri ortaya konmaya çalışıldı.

Çalışmamızın mekânsal sınırlarını Lübnan Mutasarrıflığının siyasi coğrafyası ve hinterlandı oluşturdu. Çünkü bu göçmenler daha çok Suriye, Beyrut ve bölgedeki limanları kullanmış olsalar da Cebel-i Lübnan ve Suriye ahalisi olarak anılmışlardır. Belgelerde göçmenler için Lübnanlı, Suriyeli, Cebel-i Lübnan halkından, Cebel-i Lübnan ahalisi, Suriye halkı, Suriye ahalisinden, fellah takımından, Suriyeli fellah gibi birçok tanımlama kullanılmıştır. Bunun yanında Cebel-i Lübnan ve Suriye’den göç edenlerle ilgili Beyrut, Trablus[Şam], Kudüs, Kudüs’ü Şerif, Şam gibi birçok yerleşim yeri de göçmenlerin göçtükleri yerler olarak belgelere yansıdı. Onun için Suriye ve Lübnan sahillerini kullanarak kaçak veya izinli şekilde göçenlerin tam olarak nereli olduğunu tespit etmek neredeyse imkânsızdır. Bazı belgelerde göçmenler için veya yakalananların adli işlemleri için Suriye Ermenisi, Suriyeli Müslüman Fellah, Marûnî, Hristiyan ve Müslüman ahali gibi sınıflama yapılmışsa da bu çok genel bir tanımlamadır. Belki daha sonra yapılacak daha kapsamlı bir çalışmada, mekân ve belge sınırlaması ile göçmenlerin tam olarak nereden göçtükleri de ortaya konabilir.

Zaman olarak ise mutasarrıflığın kurulduğu tarih olan 1861 yılından, bölgenin Osmanlı egemenliğinden çıkıp Fransız mandasının başladığı 1920 yılına kadarki dönemi incelemeyi uygun bulduk. Zaten göçler de, 1850’li yılların ortalarından bil itibar başlamış ve daha sonraki yıllarda artarak devam etmiştir. Zaman sınırlamasını yapmak elbette mekân sınırlamasını yapmaktan çok daha kolaydır. Fakat zaman sınırlamasını yaparken birçok belge de benzer söylemlerin kullanıldığına şehit olduk. Mesela göçlerin yoğunlaştığı 1890’dan başlayarak neredeyse imparatorluğun dağılışına kadar göçlerin önlenmesi, göçlerin azaldığı, bitmek üzere olduğu, tedbirlerin artırılması gibi sık sık benzer ifadeler ile göçün önlenmesi ve nedenleri ile ilgili emir, talimat, yapılması gerekilenler gibi birçok yazışma vardır. Bu yazışmaların tasnifini yapmak ve bir zamana oturtmak elbette çok zor bir işti. Onun için metin içerisinde sık sık zamansal açıdan kronolojik sorunlar ortaya çıktı. Farklı konularda kullanılan belgeler bir takım kronolojik karmaşıklık gibi görünse de aynı belge içerisinde farklı konuların ele alınmış olması ve o belgenin farklı zaman dilimlerinde veya farklı konu başlıkları altında kullanılması bu nedeni doğurdu. Fakat metin içeresinde olabildiğince tarihi kronolojiye uymaya özen gösterildi.

Kaynaklarımızı başta Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi belgeleri, göç edenlerin yazdıkları hatıralar, Amerika Birleşik Devletlerinde göçmenlerin çıkardıkları gazete ve mecmualar ile Amerika’da yayın yapan Amerikan gazete ve dergiler ile bunlara dayalı daha sonra yapılan çalışmalar oluşturdu. Kaynaklarla ilgili bilgi, giriş bölümünde daha ayrıntılı şekilde açıklandı.

Bu çalışmanın ortaya çıkma aşamasında bana katlanan eşim Lütfiye, sınav hazırlık sürecinde olan büyük oğlum Ramazan Fatih, aynı çalışma masasında bilgisayarın başına oyun için oturduğu zaman “hiç faydalı bir iş yapmayacakmısın” dediğimde bana her zaman hazır bir cevabı olan küçük oğlum Kerim Alp ve henüz bir yaşını yeni doldurup yürümeye başlayarak masanın yanına gelip “şu bilgisayarını bırak ta beni kucakla” dercesine bakan kızım Gülnihal’e sabırlarından dolayı ne kadar teşekkür etsem azdır. Ayrıca bir proje önerisi ile başlayan çalışmamıza, maddi destek sağlayan Yıldız Teknik Üniversitesi Bilimsel Araştırma Proje Koordinatörlüğüne sağladıkları maddi destekten dolayı (Proje Kodu SBA_2019_3563) teşekkür ederim.

Selim Hilmi Özkan İstanbul/Davutpaşa, 2020

(4)

İçindekiler

Önsöz ... 3

İçindekiler ... 4

Kısaltmalar ... 5

Tablolar Listes ... 6

Haritalar Listesi ... 6

Fotoğraflar Listesi... 6

Belge Listesi ... 6

Giriş ... 7

BİRİNCİBÖLÜM ... 10

COĞRAFİMEKÂNVETARİHİARKAPLAN ... 10

1.Coğrafi Mekân ve Toplumsal Yapı ... 10

2.İslam Öncesi Lübnan ve Çevresi ... 13

3.Bölgenin İslam Hâkimiyetine Girmesi ... 13

4.Lübnan ve Çevresinin Osmanlı Hâkimiyetine Girişi ve Osmanlı Dönemi... 13

İKİNCİ BÖLÜM ... 19

CEBEL-İ LÜBNAN ve ÇEVRESİNDEN AMERİKA’YA GÖÇ ... 19

1.Göçlerin Başlaması, Yoğunluğu, Nedenleri ve Sonuçları ... 19

Amerika’da Daha Rahat Yaşama İnancı ... 25

Ekonomik Nedenler ... 25

Nüfus Sorunu ... 27

Siyasi Nedenler ve Toplumsal Çatışma ... 28

Askeri ve Diğer Nedenler ... 28

Misyonerlerin Etkisi ve Dini Nedenler ... 30

2.Göçler ve Göç Yolları ... 32

3.Göçü Önleme Çabaları ve Nedenleri ... 42

4.Göçmenlerin Yolculuk Sırası ve Yurt Dışında Karşılaştıkları Sorunlar ... 49

5.Göçmenlerin Geri Dönme Nedenleri ve İadeleri ... 52

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 56

GÖÇMENLERİN AMERİKADAKİ YAŞAMLARI ve DİASPORA ... 56

1.Göçmenlerin Yerleştikleri Bölgeler ... 56

2.Göçmenlerin Amerika’daki Yaşamları ... 59

3.Lübnan ve Suriye Diasporasının Oluşumu ve Faaliyetleri ... 64

Kuzey Amerika’daki Diaspora ... 64

Güney Amerika’daki Diaspora... 76

Diaspora ve Mahjar Edebiyatı ... 78

4.Amerikan Tekstil Sanayinin Kurulmasında Lübnanlı Göçmenlerin Rolü ... 79

Sonuç... 80

Bibliyografya ... 81

Arşiv Vesikaları: ... 81

Gazete ve Dergiler: ... 81

Hatıratlar:... 82

Diğer Kaynaklar: ... 82

İnternet ve Elektronik Kaynaklar: ... 84

(5)

Kısaltmalar

A.}.MTZ(05) Sadaret Eyalet-i Mümtaze Mısır Evrakı

A.}.MTZ.CL Sadaret Eyalet-i Mümtaze Cebel-i Lübnan Evrak A.}MKT.MHM Sedâret Mektûbî Kalemi Mühimme Kalemi Evrakı

a.g.e Adı Geçen Eser

a.g.h Adı Geçen Hatırat

a.g.m Adı Geçen Makale

a.g.t Adı Geçen Tez

BEO Bâb-ı Âli Evrak Odası

Bkz. Bakınız

BOA Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi

C. Cilt

Çev. Çeviren

DH.EUM.4.Şb. Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Dördüncü Şube DH.EUM.5.Şb. Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Beşinci Şube DH.İD Dahiliye Nezareti İdare Evrakı

DH.MKT Dahiliye Nezareti Mektûbi Kalemi

DH.SN.THR Dahiliye Nezareti Sicill-i Nüfus Tahrirat Kalemi DH.ŞFR Dahiliye Nezareti Şifre Kalemi

DH.TMIK.M Dâhiliye Nezareti Tesrî-i Muamelât ve Islahat Komisyonu Muamelât Kısmı

DİA Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

ed. Editör

HR.İD Hariciye Nezareti İrade

HR.SFR.3… Hariciye Londra Sefareti HR.SYS Hariciye Nezareti Siyasi HR.TH Hariciye Nezareti Tahrirat

HR.TO Hariciye Nezareti Tercüme Odası Evrakı

HR.UHM Hariciye Nezareti Umur-ı Hukuk-ı Muhtalita Müdüriyeti

İ.A İslam Ansiklopedisi

İ.HUS İrade Hususi

MV Meclis-i Vükela Mazbataları

s. Sayfa

S. Sayı

ss. Sayfalar arası

ŞD Şûrâ-yı Devlet Evrakı

t.y Basıldığı tarih yok

Y.A.HUS Yıldız Sadaret Hususi Maruzat Evrakı Y.EE.KP Yıldız Sadrazam Kamil Paşa Evrakı

Y.PRK.AZJ Yıldız Perakende Evrakı, Arzuhal ve Jurnaller

Y.PRK.TKM Yıldız Perakende Evrakı Tahrirat-ı Ecbnebiye ve Mabeyn Mütercimliği

y.y Basıldığı yer yok

(6)

Tablolar Listes

Tablo 1: Cebel-i Lübnan Bölgesinde Vergi Mükellefi Erkek Nüfus (1866-1868) ... 10

Tablo 2: Cebel-i Lübnan Bölgesi Nüfusu (1913-1914) ... 11

Tablo 3: Lübnan’ın Etnik, Dini ve Mezhebi Yapısı (1865-1913) ... 11

Tablo 4: ABD’ye Göç Eden Suriyeliler (1899-1919) ... 22

Tablo 5: Arjantine Göç Eden Suriyeliler (1871-1909) ... 24

Tablo 6: Beyrut’da Bulunan Simsarlar ... 41

Tablo 7: Eyaletlerde Kayıt Altına Alınan Lübnanlı Göçmenler ... 57

Tablo 8: Suriye ve Lübnanlı Göçmenler (1926) ... 58

Tablo 9: Manila’da Bulunan Osmanlı Vatandaşları ... 59

Haritalar Listesi Harita 1: Cebel-i Lübnan Haritası ... 12

Fotoğraflar Listesi Resim 1: Cebel-i Lübnan Manzarası: Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığının Merkez-i Şitaiyyesi Olan Ba'abedâ Kasabası ... 16

Resim 2: Trablusşam’da Amerikan Mektebi ... 31

Resim 3: Lazkiye Limanı ... 37

Resim 4: Kawkap Amerika Vol. 1, No. 3. ... 67

Belge Listesi Belge 1: Genç Suriye Cumhuriyeti’nin İlan Beyannamesi ... 72

(7)

Giriş

Demografik bir süreci ifade eden göç, bireylerin ülke sınırları içerisinde olduğu gibi uluslararası alanda da bir yerden başka bir yere hareket etmeleridir. Göç ve göçmenlik, kişilerin vatandaşı oldukları ülkeyi yahut yerleşik olarak bulundukları bölgeyi terk ederek başka bir ülkeye/bölgeye yerleşmelerini ifade etmek için kullanılan kavramlardır. Göçler, tarihi süreç içerisinde bugünkü dünyamızın demografik yapısının oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. Göç hadisesi kesinlikle modern çağın bir olgusu değildir. Aksine, beşeriyetin başlangıcından beri insanlık tarihinin bir parçası olmuştur. Göçün öncelikli amacı daha iyi bir yaşam kalitesi bulmak olmakla birlikte siyasi baskılar, dini çatışmalar, ekonomik sorunlar ve yaşanan felaketler de bunda etkili olmuştur/olmaktadır. Bunun sonucu insanlar bir kıtadan diğerine, ülkeden ülkeye veya aynı ülke içinde göç etmişlerdir/etmektedirler. Bu göçler bireysel, kitlesel, geçici, zorunlu veya kalıcı göçler şeklinde meydana gelmektedir. Bugün dünyada her 33 kişiden birisinin göçmen olduğu da unutulmamalıdır.1

Tarihte meydana gelen göçler yeni medeniyetleri ve yeni devletleri doğurdukları gibi bazı devletlerin ve siyasi iktidarların da sonunu getirmiş, hatta büyük felaketlere de yol açmıştır.

Kavimler göçü sonrası bugünkü Avrupa şekillenirken Avrupa’nın ortasında Asya kökenli Hun Türkleri yeni bir devlet kurmuştur. Kavimler göçünün meydana getirdiği kargaşa ortamına dayanamayan Roma İmparatorluğu 395’de önce Batı ve Doğu olarak ikiye ayrılmış, daha sonra ise 476’da Batı Roma’nın yıkılmasıyla Avrupa’da yaklaşık bin yıl sürecek derebeylik rejiminin de başlamasına neden olmuştur. Moğolların önünden kaçan Türkler kendilerine güvenli bir yurt aramak amacıyla geldikleri Anadolu’da, Anadolu yollarında ve Ön Asya’da birçok yeni devlet kurmuşlardır. Avrupa’daki din savaşlarından kaçanlar bugün Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte Kuzey ve Güney Amerika’da yeni devletlerin kurulmasına neden olmuşlardır.

1790'dan 1923'e kadar Balkanlar, Kafkaslar ve Anadolu'da yaşayan halkın yedi milyondan fazlası göçe zorlanmıştır. Altı milyondan fazla kişi de katledilmiş veya göç sırasında ölmüştür. Bu olaylar tarihin en korkunç olaylarından birisidir. Fakat insanlığın karşılaştığı bu felaketten sadece Hristiyanların etkilendiği gibi bir yanlış anlayış bulunmaktadır. Oysa tarihin gördüğü en büyük ölüm, sürgün ve göçlerden Hristiyanlardan daha fazla Müslüman olan Türkler, Çerkezler, Kürtler, Araplar ve diğer bazı gruplar da büyük oranda etkilendi. 21 Mayıs 1864 yılından başlamak üzere yoğunlaşarak devam edecek şekilde, tarihe büyük Çerkez sürgünü olarak geçen, Adıgeler ve Abhazalar başta olmak üzere 1 milyondan fazla Kafkas halkı anavatanlarından Ruslar tarafından sürüldü. Sürgüne gönderilenlerin binlercesi yollardan hayatını kaybetti.

XIX. yüzyılın ikinci yarısıyla XX. yüzyılın ilk yarısında Amerika Birleşik Devletlerine Avrupa’dan 55-58 milyon insan göç etti. Bu rakam kıta Avrupa nüfusunun %20’sine tekabül etmektedir. 1870-1914 yılları arasında 14 milyon İtalyan göç etti. Bu rakam İtalyan nüfusunun %39’na denk gelmektedir.2 Asya kıtasında 48-52 milyon insan yer değiştirdi.

Mançurya, Sibirya ve Asya’ya 46-51 milyon insan göç etti veya göçe zorlandı.3 II. Dünya savaşının sonlarına doğru 18 Mayıs 1944’de yüz binlerce Kırım Türk’ü anavatanlarından Stalin tarafından bir bilinmeze doğru sürüldü. Son olarak yine araştırma konumuzun bir kısmını içerisine alan Suriye ve çevresinden milyonlarca Suriyeli yaşadıkları topraklardan göçe zorlandı. Bu ve buna benzer göçlere dünyanın birçok yerinde yaşayan insanlar maruz kalmıştır/kalmaktadır.

1 Mustafa Bakırcı, Amerika’daki Giresun Göç Kültür ve Din, Bir Yayıncılık, İstanbul, 2019, s. 11.

2 Stacy D. Fahrenthold, Between the Ottomans and the Entente: the First World War in the Syrian and Lebanese Diaspora, 198-1925, Oxford University Press, New York, 2019, s. 17.

3 Adam McKeown, “Global Migration, 1846-1940, Journal of World History, Vıl. 15, No. 2 (Jun., 2004), s. 156.

(8)

Göç edenlerin göç sırasında olduğu gibi geçmişte de karşı karşıya kaldıkları problemlerden birisi hayatta kalma mücadelesi ile birlikte göç ettikleri ülkenin kültürü, dini, yeme içme alışkanlıkları başta olmak üzere gündelik ve sosyal yaşama entegrasyon süreci oldu. Suriyeli ve Lübnanlı göçmenler de din, yeme içme alışkınlıkları, kültürel etkinlikler, bayram ve dini gün ile ilgili ritüeller başta olmak üzere gündelik yaşamdan sosyal hayata kadar birçok alanda zorluklar ile karşı karşıya kaldı. Bu sorunları bazen kendi aile yapıları içerisinde, bazen katılmış oldukları cemaat yapıları içerisinde bazen de çevresel etkileşimler ile çözmeye çalıştılar.4 Bu uyum süreci maalesef daha sonraki kuşaklarda asimilasyonun bir sonucu kendiliğinden ortadan kalktı.

Kitabın Ortaya Çıkma Serüveni ve Kaynaklar Üzerine

Osmanlı coğrafyasından yurtdışına yapılan göçlerle ilgili daha önce birkaç çalışma yapmıştım. Bunlar “Osmanlı Devletinden İran’a Ermeni Göçü ve Sonuçları 1878-1915”,

“Osmanlı Devletinden Gürcistan’a Ermeni Göçü ve Tiflis’te Ermeni Faaliyetleri(1878-1915)”,

“Bitlis’ten Amerika’ya Ermeni Göçü ve Amerika’da Ermeni Diasporasının Faaliyetleri” isimleri ile çeşitli dergi ve kitaplarda bölüm olarak neşredildi. Bu çalışmaları yaparken göçle ilgili bir hayli belge toplamıştım. Daha sonra ise 2012 ve 2014/2015 yıllarında Amerika Birleşik Devletlerinde bulunduğum süreçte buradaki arşiv ve yerel basını da tarama imkânı buldum.

Bu taramalar sırasında birçok belge ile birlikte göç ve Osmanlı ile ilgili evrakları da toplama imkânım oldu. 27 Eylül 2018 tarihinde Yıldız Teknik Üniversitesi Balkan ve Karadeniz Araştırmaları Merkezi (BALKAR) ile International University of Sarajevo (IUS) işbirliği içerisinde düzenlenen Current Isues and Challenges of Migrations and Intercultural Relations Workshop’ta “Reasons for he Migration of Lebanese from their Homeland at the End of the Nineteenth Century” isimli sözlü bir bildiri sundum. Bu bildiriye mehaz oluşturması amacıyla Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivinden araştırmalar sırasına Suriye ve Lübnan çevresinden de Amerika kıtası başta olmak üzere Osmanlı vatandaşlarının yurtdışın göç ettikleri ile ilgi birçok belge ile karşılaştım. Bu süreçte çalışmamı genişleterek bir poje haline getirdim. Bu proje Yıldız Teknik Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Koordinatörlüğü tarafından desteklendi.

Başlangıçta birkaç makale veya bildiri yapmayı planladığımız projemiz yerli ve yabancı literatüründe daha detaylı taranması ile kapsamlı bir çalışma halini aldı.

Osmanlı coğrafyasından başta Amerika Birleşik Devletleri ve yurtdışına yapılan göçlerle ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Yurt içinde Nedim İpek, Kemal Çiçek, Kemal Karpat ve Hamdi Genç’in çalışmalarını bu alanda sayabiliriz. Kemal Karpat tarafından kaleme alınan ve International Journal of Middle East Studies dergisinde 1985 yılında yayınlanan “The Ottoman Emigration to America” makalesinde Osmanlı arşiv vesikaları ile birlikte yabancı kaynaklar de yeterli şekilde kullanılmıştır. Fakat daha çok genel göçlerle birlikte bir makale boyutunda Suriyeli göçmenler üzerine odaklanan bu çalışmanın üzerinden geçen zaman içerisinde birçok yeni arşiv vesikası da tasnif edilerek araştırmacıların hizmetine sunulması bu konunun son literatür ve araştırmalar da dikkate alınarak yeniden ele alınması gereğini ortaya koydu. Hamdi Genç ve İ. Murat Bozkurt’un Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisinde yayınlanan “Osmanlı’dan Brezilya ve Arjantin’e Emek Göçü ve Göçmenlerin Sosyo-Ekonomik Durumu (1850-1915)” isimli makalede birinci elden kaynaklar kullanılmıştır. Aynı yazarın sunmuş olduğu “Osmanlı Suriyesi'nden Avustralya'ya Göç”,

“Ottoman Migration to Australia between 1880 and 1918”, “Osmanlı Devleti’nde Güney Amerika Ülkelerine Yapılan Göç Hareketlerinin Nedenleri ve Sonuçları (1880-1920)”, “20.

Yüzyılın Başlarında Osmanlı Topraklarından Amerika Kıtasına Doğru Yapılan Emek Göçü”

bildirilerinde de Osmanlı coğrafyasından Amerika kıtasına yapılan göçler birçok boyutu ile aydınlatılmıştır. Bu çalışmalarda daha çok Osmanlı coğrafyası bir bütün olarak incelenmiştir.

Biz ise bu çalışmalardan farklı olarak daha bölgesel ve mekân sınırlaması ile göç olayını daha kapsamlı incelemeye çalıştık. İlave olarak hem Kuzey Amerika’ya yapılan göçleri hem de Güney Amerika’ya yapılan göçleri inceledik. Yine çalışmamızda yeni literatürler ile birlikte

4 Bakırcı, a.g.e., s. 21.

(9)

hatırat türü kaynakları da ilave ettik. Engin Akarlı tarafından kaleme alınan ve University of California yayınları arasında çıkan The Long Peace Ottoman Lebanon, 1861-1920 isimli çalışma Lübnan ve çevresinin bilhassa Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığının kurulmasından sonraki siyasi, idari, ekonomik durumunu detaylı şekilde inceleyen ciddi bir çalışmadır. Bu çalışmada göçün ekonomik ve siyasi nedenleri ile ilgili bilgiler bulunmaktadır. Süleyman Uygun tarafından kaleme alınan “Denizaşırı Dilenciliğe Bir Örnek: Marûnî Dilenciler” isimli çalışmada daha çok Marûnîlerin yurtdışına göç etme nedenleri ve bunların buradaki yaşamları incelenmiştir. Aynı yazar tarafından kaleme alınan “Fransız Cyprien Fabre Vapur Kumpanyası (Compagnie Française de Navigation à Vapeur Cyprien Fabre) ve Levant Limanlarındaki Faaliyetleri (1868-1914)” ile “Fransız Fraıssınet Vapur Kumpanyası (La Compagnıe Fraıssınet) ve Osmanlı Limanlarındaki Faaliyetleri” isimli çalışmalarda Suriyeli ve Lübnanlı göçmenlerin Avrupa ve Amerika’ya taşınma süreci ile ilgili bilgiler vardır. Bunlar dışında son yıllarda Lübnan ve Suriye ile ilgili Yüksek Lisans ve Doktora çalışmaları yapılmıştır. Bunlardan konumuzla ilgili olanları yeri geldikçe kullanmayı tercih ettik.

Yurt dışında ise University of California, Davis tarih bölümü hocalarından Stacy D.

Fahrenthold tarafından kaleme alınan ve Oxford üniversitesi yayınları arasında çıkan Between the Ottoman and the Entente: The First World War in the Syrian and Lebanese Diaspora, 1908-1925 isimli çalışma Lübnan ve Suriyeli göçmenler ve diaspora alanında önemli bir çalışmadır. Fakat bu çalışmada Osmanlı Arşiv belgeleri kullanılmamıştır. Linda K.

Jacobs tarafından kaleme alınan “Strangers No More: Syrians in the United States, 1880- 1900” ve “Strangers in the West: The Syrian Colony of New York City, 1880-1900” kitaplar ile

“Playing East”: Arabs Play Arabs in Nineteenth Century America” isimli makale Lübnan ve Suriyeli göçmenler üzerine yapılmış diğer önemli bir çalışmadır. Bu çalışmada da Osmanlı kaynakları hiç kullanılmamıştır. North Caroline Universitesi, Moise A. Khayrallah Center for Lebanese Diaspora Studies araştırma merkezi Lübnanlı göçmenler üzerine kapsamlı çalışmalar yapmaktadır. Burada yapılan çalışmalar da incelendiği zaman Osmanlı kaynakları büyük oranda görmezden gelinmiştir. Yurtdışında yapılan çalışmaların büyük bir bölümü göçmenlerin Amerika Birleşik Devletlerinde yaşamları ile ilgilidir. Justin McCarthy ise daha çok Osmanlı coğrafyasından yapılan Ermeni göçleri üzerine çalışmalar yapmıştır.

Yukarıdaki saymış olduğumuz çalışmaların bir kısmına mehaz oluşturan Osmanlı arşivlerinde, özellikle on dokuzuncu yüzyılla ilgili milyonlarca göç belgesi vardır. Bu belgeler, XIX. yüzyılın sonlarında ve yirminci yüzyılın başlarında Osmanlı topraklarından başka ülkelere göç eden göçmenlerle ilgili detaylı bilgiler vermektedir. Bunlar arasında Ermeniler, Yezidiler, Marûnîler, Süryaniler, Yakubiler ve Lübnanlı Araplar ile ilgili olanlar en dikkat çekenleridir. Çalışmamızın ana kaynaklarını bu belgeler oluşturmaktadır. Birçok fon altında dağınık durumda bulunan yüzler hatta binler ile ifade edeceğimiz göç belgesini inceledik. Bu belgelerin birçoğunda valilik, mutasarrıflık, şehbenderlik, konsolosluk, elçilik ve yerel yöneticilere gönderilen uyulması gereken kurallarla ilgili mükerrer talimatlar, emirler ve bilgiler bulunmaktadır. Aynı şekilde yine silsile yolu ile yerel yönetimlerden başlayıp merkeze ulaşan belgelere vardır. Sadaret Eyalet-i Mümtaze Cebel-i Lübnan Evrakı (A.}.MTZ.CL) fonlarında göçle ilgi çok fazla sayıda evrak bulunmaktadır.

Özetle, bu çalışmamızda Lübnan ve çevresinde yaşayan Osmanlı vatandaşlarının birinci dünya savaşı öncesi göç etme nedenlerini, göç yollarını, devletin göçü önleme çabalarını, göçmenlerin göç sırasında karşılaştıkları zorlukları, tekrar geri dönme çabaları ve nedenlerini, göç sonrası yaşamlarını çeşitli yönleri ile ortaya koymaya çalıştık. Elbette birçok eksiğimiz bulunmaktadır. Amacımız büyük bir boşluğu doldurmaktan öte, Osmanlı coğrafyasından yapılan göç çalışmalarına ufak bir katkı sağlamaktır. Ümidimiz bu konuda yapılacak yeni çalışmalar bu boşluğu dolduracak ve bizim eksiklerimizi muhakkak giderecektir.

(10)

BİRİNCİBÖLÜM

COĞRAFİMEKÂNVETARİHİARKAPLAN 1. Coğrafi Mekân ve Toplumsal Yapı

Bugünkü Lübnan karadan Suriye ve İsrail, batıda ise Akdeniz’e sınırdır. Yüzölçümü 10.452 km², nüfusu yaklaşık 6,8 milyon(2019) civarındadır. Coğrafi olarak Orta Doğu ile bütünlük arz eden Lübnan, nispeten sade bir görünüme sahiptir. Kuzey-güney doğrultusunda 170 km’ye kadar uzanan Lübnan dağları ülkeyi bir baştan bir başa kat eder. Bu dağların en yüksek yeri 3088 metre ile Qurnat as Sawda' zirvesidir. Bugün bu sınırları kapsayan Lübnan, 1516’dan 1843’e kadar bir emirliği, 1845’den 1861’e kadar kuzey ve güney kaymakamlıkların sınırlarını, 1861’den Osmanlı Devleti’nin çözüldüğü yıla kadar Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığının sınırlarını ifade etmekteydi. Mutasarrıflığın sınırları Beyrut ve Şam Vilayetlerini içerisine almaktaydı. Şam bugün Suriye sınırları içeresindedir. Beyrut vilayeti ise sahil şeridi boyunca uzanan alanı kapsamaktaydı. Cebel-i Lübnan, XIX. yüzyıla kadar sınırları belirlenmiş bir bölgeye atfedilen politik bir isim olmasa da bölgeye hâkim olan devletlerin coğrafi tanımlamalarındaki farklılıklar nedeniyle ifade ettiği alan sürekli değişen bir bölgeyi de ifade etmiştir.5

Ülkenin genelinde Akdeniz iklimi görülse de iç kesimlerde karasal iklim hâkimdir. İki dağ sırası arasında bulunan Bikā‘ vadisinde karasal, hatta çöl iklimi özellikleri taşıyan bir iklim görülür. İç kesimlerde kışları kar görülür. Bitki örtüsünü oluşturan sedir ormanlarının yoğun bir şekilde Lübnan dağlarında bulunması bu örtünün Lübnan Sediri olarak adlandırılmasına neden olmuştur.6

Trablus, Beyrut, Sayda ve Sur en önemli şehirlerinden birisiydi. Aynı zamanda birer liman kenti olan bu şehirler iç bölgeler ile de bağlantıyı sağlamaktaydı. Trablus, XVI. yüzyılın ortalarına kadar bölgenin uluslararası limanı olma özelliğini korusa da Osmanlı egemenliği sonrası Sayda, Trablus’u gölgede bıraktı. Sayda, Şam’ın en önemli limanı haline geldiği gibi güney Suriye’nin ekonomik ve politik başkenti haline geldi. Beyrut’un merkezi konumu bu kentin de önemini her zaman korumasına yardımcı oldu. İpek üretimi ve ticaretin bölgenin ekonomisine katkısı çok fazladır.7 İlerleyen bölümlerde üzerinde duracağımız gibi buradaki ekonomik düzenin bozulması -bilhassa ipek sanayinin gerilemesi- göç olayında etkili olduğu gibi misyonerler buradaki yetişmiş elemanları göçe teşvik ederek bu sanayinin daha fazla çökmesinde etkili olmuşlardır. Burada ipek sanayii çökerken Kuzey ve Güney Amerika’da bilhassa Michigan tekstil sanayinin kurulması ve gelişmesinde buradan gidenlerin katkısı küçümsenemeyecek kadar önemlidir. Göçün bu boyutu detaylı şekilde incelenecektir.

Tablo 1: Cebel-i Lübnan Bölgesinde Vergi Mükellefi Erkek Nüfus (1866-1868)8

Bölge Erkek Nüfus (1866-1868)

Marûnî Dürzi Orthodox Katolik Şii Sünni Diğer Toplam Batrun 13.260 --- 1.134 218 1.088 185 --- 15.885

Kura 910 --- 4.473 4 20 590 --- 5.997

Kisrawan 17.150 --- 511 287 1.700 187 5 19.840

Matn 14.095 2.402 4.528 1.688 398 67 17 23.195

Shuf 7.217 10.035 2.250 1.827 261 2.243 150 23983

Zahla 669 --- 567 2.859 15 36 --- 4.146

Dair al-Qamar 1.166 14 --- 176 --- --- --- 1.356

Jazzin 2.953 16 89 1.558 730 86 --- 5.432

Toplam 57.420 12.467 13.552 8.617 4.212 3.394 172 99.834

5 Tuba Yıldız, Cebel-i Lübnan’da Osmanlı Devleti’nin Mezhep Politikası ve Hukuki Uygulamalar (1839-1914), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul, 2018, s. 1, 2.

6 Heyet, “Lübnan”, DİA, C. 27, Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2003, s. 243.

7 Engin Deniz Akarlı, The Long Peace: Ottoman Lebanon, 1861-1920, University of California Press, London, 1993, s. 7.

8 Akarlı, a.g.e., s. 105.

(11)

% 57,5 12,5 13,6 8,6 4,2 3,4 0,2 100 Tablo 2: Cebel-i Lübnan Bölgesi Nüfusu (1913-1914)9

Bölge Marûnî Dürzi Orthodox Katolik Şii Sünni Diğer Toplam Batrun 70.340 --- 4,890 1.085 6.343 561 --- 83.220

Kura 3.060 --- 18.920 11 41 2.005 26 24.063

Kisrawan 58.526 --- 1.811 480 8.995 310 75 70.197 Matn 54.911 9.177 15.229 6.158 3.382 313 506 89.676 Shuf 32.316 38.056 9.989 7.732 1.429 10.790 1.626 101.938

Zahla 2.721 --- 820 8.676 --- 230 211 12.658

Dair al-Qamar 6.858 8 --- 1.440 --- 11 138 8.455

Jazzin 13.575 49 697 6.354 3.223 309 386 24.593 Toplam 242.308 47.290 52.356 31.936 23.413 14.529 2.968 414.800

% 58,4 11,4 12,6 7,7 5,7 3,5 0,7 100

Tablo 3: Lübnan’ın Etnik, Dini ve Mezhebi Yapısı (1865-1913)10

Dini ve Mezhebi Gruplar 1895 % 1913 %

Müslüman 80.234 20,30 85.232 20,40

Sünni 13.576 3,5 14.529 3,6

Şii 16.846 4,3 23.413 5,5

Dürzi 49.812 12,5 47.290 11,3

Hristiyan 319.296 79,80 329.482 79,50

Marûnî 229.680 57,5 242.308 58,3

Katolik Rum 34.472 8,5 31.936 7,7

Rum Ortodoks 54.208 13,5 52.536 12,8

Diğer Hristiyan 936 0,3 2.882 0,7

Toplam 399.530 100 414.747 100

Lübnan etnik yapı olarak Orta Doğu’nun en karmaşık yapısına sahip bölgesidir. Sünni Müslümanlar kıyı kesiminde yaşarken Şiiler Bikā‘ vadisinde yaşamaktaydı. 1895 ve 1913 yıllarında bölgenin dini ve mezhebi durumu tabloda gösterildiği gibidir. 1860 yılında Şiilerin nüfus içerisindeki oranı %6’dan azdır. Katolik Marûnîler Bsharri, Batrun, Jubail ve Lübnan dağlarında yaşamaktaydı. Marûnîlerin oranı 1860’larda %57,5’dir. Kıyı şeridinde yaşayan Ortodoks Rumlar nüfusun yaklaşık %13,5’ni oluşturuyordu. Katolik Ermeniler ise güney kırsal kesimlerde yaşamaktaydı. Bunların dışında Lübnan ve çevresinde Dürzi (%13 civarında), Nasturi, Süryani gibi daha birçok çeşitli etnik, mezhebi ve dini grup bulunmaktaydı. Diğer bir mezhebi grup Melkitlerdir. Melkitler Suriye, Filistin, İsrail, Küçük Asya, Lübnan, Ürdün, Irak, İran ve Mısır´da yaşayan ve çoğunluğu Monofizit (tek doğacı) inancı benimseyen Kadıköy Konsili (m. 451) kararına bağlı kalan Batı Süryani Hristiyanlardır. Melkit Kilisesi´nin başı patriktir. En üst düzeydeki din adamı olan Papa patriğin üstüdür. Patrik “Antakya, İskenderiye, Kudüs ve Tüm Doğu Patriği” unvanına sahiptir.11

Her mezhebi ve dini grup kendi kimliklerini korumak için izole bir şekilde yaşasa da bölgenin etnik ve dini yapısı zaman içerisinde değişti. Bunda çatışmalar, baskılar, siyasi ve dini nedenler, ortak yaşam, kültür ve tarih birliktelikleri kadar göçler de etkili oldu.12 Tüm bunlara rağmen bölgedeki çatışmalar ve ayrılıklar cemaat kimlikleri arasında siyasi ittifaklar kurulmasını ve halk arasında düzenli ilişkileri yok edemedi. Yerel nüfus arasında paylaşılan sosyal ve siyasi görüşler, gelenekler ve çıkarlar ile iç içe geçmiş durumda olduğundan,

9 Akarlı, a.g.e., s 106.

10 Joseph Chamie, Religion and Fertility: Arab Christian-Muslim Differentials, Cambridge University Press, London, 1981, s. 29.

11 A. Fortescue , “Batı Süryaniler´den Melkitler Suryaye Malkaye ya da Suryoye Malkoye”, Journal of the Assyrian Academic Society, çev. Meral Ünüvar, Cilt 10, S. 2, 1996, s. 2–8.

12 Akarlı, a.g.e., s. 9.

(12)

tamamen uyum içerisinde olmasa da belirgin bir tutarsızlık olmaksızın farklı toplulukların bir arada yaşamasına fırsat verdi.13

Bölgedeki şehirlerin nüfuslarına baktığımız zaman XIX. yüzyılın başlarında Dair al-Qamar 4.000, Zahla 1000, Beyrut 8.000 civarında nüfusa sahipti. Her mezhebi ve dini grup kendi şehri, kasabası, köyü ve mahallesinde yaşadığı gibi karışık şehirler, mahalleler ve köyler de vardı. Yukarıda da izah edildiği gibi belli bir mezhebin veya dini grubun baskın yaşadığı şehirler de vardı. Fakat bunların hiç birisi üçüncü şahısların araya girmesine kadar bölge halkları için bir sorun teşkil etmemişti.14

Harita 1: Cebel-i Lübnan Haritası15

13 Yıldız, a.g.t., s. 2.

14 Akarlı, a.g.e., s. 7.

15 https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=26273988.

(13)

2. İslam Öncesi Lübnan ve Çevresi

Milattan önce 3000 yılına kadar yerleşmeye sahne olan Lübnan ve çevresi Fenikeliler, Asurlular, Babiller ve Perslerin hâkimiyetinde kaldı. İskender’in doğu seferi sırasında Makedon krallığı hâkimiyeti sınırları içerisinde kalan bölge, Milattan önce 64’te Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altına girdi. Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması sonrası Bizans egemenliğine geçti. Siyasi coğrafyası bu şekilde farklı egemenlikler altında olan Lübnan ve çevresi tarihin ilk dönemlerinden itibaren ticari ve jeopolitik açıdan önemini hep korudu.16

3. Bölgenin İslam Hâkimiyetine Girmesi

Lübnan ve çevresi miladi 636 yılında Hz. Ömer döneminde Yermük zaferi sonrası İslam hâkimiyetine geçti. Lübnan ile birlikte Suriye, Filistin ve çevresi İslam egemenliği döneminde önemini koruduğu gibi her geçen gün zenginleşti. Bilhassa Emeviler döneminde Lübnan ile birlikte bu bölge Bizans ile Emeviler arasında bir tampon bölge oldu. Abbâsîler, Emevîler’in bölgede uyguladıkları politikayı devam ettirerek Lübnan’ın Dımaşk’a bağlı olan idarî yapısını korudular ve sahil şehirlerini tahkime önem verdiler. Ancak devlet merkezini Suriye’den Irak’a nakletmeleri bölgenin siyasî konumunu zayıflattı. Abbâsîler, Bizans saldırılarına ve isyanlara karşı bölgede yeni düzenlemeler yapmak zorunda kaldılar. Beyrut, Sayda ve Trablus gibi sahil şehirlerine gerçekleştirilen Bizans saldırılarıyla iç kesimlerdeki isyanları önlemek üzere bölgeye Tenûhîler, Kilâbîler gibi Arap kabileleri yerleştirildi. Fakat Abbâsîler’in zaman içinde zayıflamaları sonucunda merkeze uzak bölgelerdeki valiler bağımsızlıklarını elde etmeye başladı. Bu aşamada Lübnan toprakları IX. yüzyılın son çeyreğinde kurucusu bir Türk olan Tolunoğulları’nın hâkimiyetine geçti. Bu dönemde Lübnan’ın güney kesimlerinde yayılma imkânı bulan İsmâilî-Karmatî hareketi özellikle bölgenin istikrarında önemli rolü olan Tenûhîler tarafından kabul gördü. Lübnan yine kısa bir dönem kurucusu Türk olan İhşîdîler’in idaresi altına girdi. Lübnan ve çevresi m. 969’dan itibaren tedrîcî olarak Fâtımîler’in hâkimiyetine geçti. Fâtimîler ile birlikte bölgenin dini ve mezhebi yapısında da daha keskin değişiklikler meydana geldi.17

Lübnan ve çevresi 1124’ten sonra Haçlı hâkimiyetine girdi. Haçlılar döneminde Lübnan üç idarî bölüme ayrıldı. Beyrut’un kuzeyinden Trablus’a kadar olan bölgede Trablus Kontluğu (1099-1291), Beyrut, Sayda ve Sûr Kudüs Krallığı (1109-1289) hâkimiyetine girdi. Lübnan’ın iç kesimleri ise Müslümanların hâkimiyeti altında bulunuyordu.18 Memlukler döneminde Lübnan ve çevresinde etnik ve dini yapı Müslümanların lehine gelişti. Aynı zamanda bölge en istikrarlı dönemlerinden birini de yaşadı.19

4. Lübnan ve Çevresinin Osmanlı Hâkimiyetine Girişi ve Osmanlı Dönemi

Lübnan ve çevresi 1516 Mercidabık savaşı sonrası Osmanlı hâkimiyetine girdi. Memlukler döneminde yedi ayrı idari birime ayrılan bölge, Osmanlı döneminde ilk önce Halep, Şam, Trablusşam ve Rakka olarak dört idari birime ayrılmıştı. Daha sonra ise Halep, Şam, Sayda ve Trablus olarak dört idari bölgeye ayrıldı. Cebel-i Lübnan, bu eyaletlerden bazen Sayda'ya bazen de Şam'a bağlı bir sancak olarak önde gelen aileler/emirler tarafından yönetildi. Bu durum 1861’de Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığının kurulmasına kadar devam etti.

16 Mustafa L. Bilge, “Lübnan”, DİA, C. 27, Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2003, s. 244.

17 Bilge, a.g.m., s. 245.

18 Bilge, a.g.m., s. 245.

19 Ahmet Sağlam, Suriye’de Hâkimiyet Mücadelesi: İlhanlılar Memlûkler (1298-1304), Çamlıca Yayınları, İstanbul, 2017.

(14)

Osmanlı yönetimi bölgeye hâkim olduktan sonra halkın dini ve etnik yapısına müdahale etmedi. Yavuz Ma`noğullarından Emir Fahreddin’in Lübnan emirliğine atadı. Emir I.

Fahreddin Ma`n’ın 1545 yılında ölümünden sonra onun yerine Emir Korkmaz geçti. O 1585 yılına kadar yaklaşık 41 yıl emir olarak kaldı. Emir Korkmaz’ın 1585 yılında öldürülmesinden sonra onu yerine oğlu II. Fahreddin Ma’n geçti. Emir II. Fahreddin yarı feodal bir yapıda bölgeyi idare etti. Emir Fahreddin Trablus’un sekiz mukataası, Betrun, Futuh, Cübbetü’l Bişarri, Cübeyl, Kura, Munaytra ve Zaviye ile Sayda’ya bağlı on altı Mukataayı kontrol ediyordu. Kuzeyden Anadolu’yu güneyden Suriye’yi, doğudan Havran’ı kapsayan tüm mukataaların tek bir sancak altında birleşmesi emir Fahreddin’in onlarca kaleye ve binlerce askere sahip olarak siyasi bir güç haline gelmesini sağladı.20 Bu güçten ve yarı feodal yapıdan istifade eden Fahreddin’in 1613 yılındaki isyanının bastırılmasının ardından Osmanlı Devleti bu bölgeyi daha iyi kontrol edebilmek amacıyla 161421 yılında Sayda, Safed ve Beyrut sancaklarını Şam’dan ayırarak Sayda eyaleti adıyla yeni bir beylerbeyilik teşkil etti.

Ancak Fahreddin, 1618’de bölgeye dönmesine izin verilmesinden sonra tekrar bölge üzerindeki nüfuzunu artırdı.22 Fahreddin’in bu tutumu karşısında IV. Murad, Küçük Ahmed Paşa’yı görevlendirerek Emir Fahreddin’in bu yarı bağımsız hareketlerine son vermek istedi.

Küçük Ahmed Paşa 1635 yılın ilk aylarında Emir II. Fahreddin’i tutuklayarak iki oğlu Mesud ve Hüseyin ile birlikte İstanbul’a gönderdi. Emir II. Fahreddin ve büyük oğlu Mesud 13 Nisan 1635’de İstanbul’da idam edildi.23 Onun idamından sonra Cübeyl, Betrun ve Bişarri doğrudan Şam Beylerbeyinin denetimine verildi. Böylece Dürzi bölgeleri üzerindeki merkezin kontrolü yeniden sağlandı.24

Ma’anoğullarının bölgedeki idaresi 1697 yılına kadar devam etti. 1697 yılından sonra Şihapoğulları yönetimde etkili olmaya başladı. Şihapoğullarından ilk emir I. Beşir’dir (1697- 1707). Emir Beşir yaklaşık on yıl emirlik görevini ifa etti. Onun vefatı sonrası yerine emir olan Haydar Şihabi (1707-1732) döneminde I. Beşir’in Lübnan ve çevresinde sağladığı istikrar bozuldu. 1729 yılında emir Haydar emirlik görevini oğlu Mülhem’e devretti. 1770 yılında emirlik görevini devralan Emir Mülhem’in oğlu Yusuf Hristiyanlığı kabul etti. Böylece Lübnan’da Hristiyan Şihapoğulları dönemi başlamış oldu. Emir Yusuf döneminde aynı zamanda emirin kardeşi olan Canbolat ailesi ile Emir Yusuf arasındaki iktidar mücadelesi bölgedeki dengeleri değiştirdi. Bunun üzerine iki akraba aile arasında hâkimiyet mücadelesi için şiddetli çatışmalar yaşandı. Bu durum üzerine Cezzar Ahmed Paşa Emir Yusuf’u görevden alarak yerine 1788’de Beşir(II) Şihabi’yi atadı. Cebel-i Lübnan’ın kalkınması için birçok politika geliştiren Emir II. Beşir döneminde Hristiyanlar her geçen gün daha da güç kazandı. II. Beşir’in bu politikaları bölgede etkin faaliyet gösteren misyonerler tarafından da desteklendi. Bilhassa Fransızlar bunda etkin bir rol oynamıştır. Fransız yanlısı bir siyaset takip eden Emir II. Beşir Fransızlara karşı Akka’yı savunmakta olan Cezzar Ahmed Paşa’nın yardım talebi karşısında gönülsüz davrandı. Bu tutum karşısında Cezzar Ahmed Paşa, Marûnî-Dürzi çatışmalarından sorumlu tuttuğu II. Beşir’i Cebel’den Mısır’a sürdü. Bir müddet sonra geri dönmesine rağmen, bölgedeki hâkimiyetini tekrardan sağlayabilmesi 1804 yılında Cezzar Ahmed Paşanın ölümünden sonra ancak mümkün olabildi.25

Bu yapı içerisinde gayrimüslim cemaate mensup olanlar, iktisadi ve ticari faaliyetleri sayesinde zamanla zenginleşmişler ve millet-i hâkime olan Müslümanların kıskançlık duygularının gelişmesine neden olmuşlardı. Bu burumun bir sonucu Dürziler ve Mütevâliler, Hristiyan reayanın mallarını zaman zaman yağma ederek onları rahatsız etmeye başladı.

Sekiz yıl kadar süren Mısır hâkimiyeti sırasında bu iki cemaat arasındaki düşmanlık daha da

20 Yıldız, a.g.t., s. 28.

21 Halil İnalcık, “Eyalet”, DİA, C. 11, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1995, s. 548.

22 Ersin Gülsoy, “Sayda”, DİA, C. 36, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2009, s. 209.

23 Feridun Emecen “Fahreddin Ma’noğlu”, DİA, C. 12, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1995. s. 81;

Akarlı, a.g.e., s. 13.

24 Gülsoy, a.g.m., s. 209; Yıldız, a.g.t., s. 33.

25 Ayhan Toraman, Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığında Vasa Paşa Dönemi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 2019, s. 24.

(15)

körüklendi. Çünkü 1833 yılında imzalanan Kütahya Antlaşması ile bölge üzerinde hâkimiyet kuran Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın idaresi dönemine Marûnîler daha da güç kazandı.26

Amerika’ya göç ettikten sonra burada hatıralarını yazan Lübnan asıllı bir Hristiyan olan Wadea Kassab hatıralarında İbrahim Paşa’nın yönetiminden övgü ile bahseder. Bilhassa İbrahim Paşa döneminde Lübnan ve çevresinde başta eğitim olmak üzere birçok alanda geliştiğini ifade eder. Wadea İbrahim Paşa’nın gençlere burs vererek onların eğitim alanında iyi yetişmeleri konusunda destekçi olduğunu hatırlarında anlatır. Bunları da büyük dedesinden dinlediğini ve ilave olarak bunların doğruluğuna inandığını da yazar. Çünkü Wadea Kassab’ın dedesi İbrahim Paşa tarafından İtalya’ya gönderilmiş ve orada altı yıl cam yapımı eğitimi almıştır.27

İbrahim Paşa’nın uygulamalarından güç alan Marûnîler otoritelerini kuvvetlendirmek için Dürzilere karşı şiddete başvurmuşlar, ileri gelenlerini sürgüne yollamışlar, mallarına ve topraklarına el koymuşlardı. Ayrıca Dürzilerin, İbrahim Paşa’nın vergi politikasına da karşı çıkmaları sonucu, İbrahim Paşa, Marûnîleri silahlandırarak Dürzilerin üzerlerine salmıştır.

Böylece eskiden beri var olan Dürzi-Marûnî çatışması şiddetlendi. İbrahim Paşa, Lübnan ipeğinden elde edilen gelirin büyüklüğünden etkilenerek ipek üretiminin Mısır’da yapılması için Dürzilerden birkaç yüz kadını 1835’te Mısır’a götürmek istemişti. Ancak Dürziler, İbrahim Paşa’nın bu isteğine karşı çıkarak ipek üretimini öğretecek kadınların götürülmesine izin vermedi. Bunun üzerine İbrahim Paşa Beyrut’tan almış olduğu üç-dört tabur askerle Dürziler üzerine sefere çıktı. Lakin İbrahim Paşa’nın göndermiş olduğu askerler Dürzilerin sert bir şekilde karşı koymaları üzerine başarısız olarak geri dönmek zorunda kaldı.28 Mehmet Ali Paşa ve onun ailesi sadece Mısır’ın Osmanlı’nın elinden çıkmasına neden olmamış aynı zamanda uyguladıkları siyaset sonucu Suriye ile birlikte Lübnan ve çevresindeki huzur ve barış ortamını da bozmuşlardı. Lübnan’ın idaresi ancak Mehmet Ali Paşa’nın 1840’daki ikinci isyanından sonra tekrar Osmanlı Devleti’ne geçti.29

Lübnan ve çevresi 1840 yılında Dürziler ile Marûnîler arasında çatışmaların başladığı döneme kadar, zaman zaman sorunlar olsa da imparatorluğun diğer bölgelerine göre daha sakin ve huzurluydu. 1840 yılında başlayan çatışmalar 1861 yılında mutasarrıflığın kurulmasına kadar devam etti. Lübnan’da yaşayan halklar arasında çatışmaların başlamasında Tanzimat’ın etkisi ile birlikte XIX. yüzyılda meydana gelen siyasi, ekonomik ve sosyal olaylar da etkili oldu. Bilhassa Tanzimat anlayışının bölgede uygulanmak istenmesi bölgenin hassas dengelerini alt üst etti. Bu çatışmaların derinleşmesinde daha sonra bölgenin egemenlik haklarında söz sahibi olan Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın etkisi de büyük oldu. Fransa ve İngiltere’nin emperyalist yaklaşımları ve misyonerlerin devreye girmesi ile çatışmalar kaçınılmaz hale geldi.

Çatışmaların şiddetlenmesi üzerine Osmanlı yönetimi 1842 yılının ilk günlerinde Cebel-i Lübnan’daki olaylara el koydu. Sultan Abdülmecid Emir III. Beşir’i azlederek yerine Ömer Paşa’yı atadı. Mustafa Nuri Paşa’yı bölgeye gönderdi. Böylece Osmanlı Devleti bölgedeki emirlik düzenini de kaldırmış oldu. Fakat bu müdahaleden Cebel-i Lübnan’daki etnik ve dini gruplar memnun olmadı. Çünkü Dürziler, Osmanlıların kendisini desteklemelerini ümit ediyordu. Buna karşılık Marûnîler ise Dürziler tarafından kendilerine verilen zararın tazminini, el konulan mülklerin iadesini ve Ömer Paşa’nın yerine II. Beşir veya oğlunun yeniden emir olarak atanmasını istemekteydiler. Fransızlar her zaman olduğu gibi bu konuda Marûnîlerin

26 Lütfi Özcan, Abdülkadir Aksoy, “Tanzimat Dönemi Taşra Politikalarının Cebel-i Lübnan Örneğinde Analizi”, Bilgi (26), Yaz 2013, s. 103.

27 Wadea Kassab, Memoirs, New York, 1954, s. 1; Aelyas Kassab, Kassab Family History, [t.y; y.y], s. 4. Kaynak:

https://lebanesestudies.omeka. chass.ncsu.edu/items/show/13965#?c=0&m=0&s=0&cv=0; Erişim: 7 Ocak 2020.

28 Kürşat Çelik, “Osmanlı İdaresindeki Lübnan’da İpek Üretim ve Ticareti Üzerine Bir Değerlendirme” Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 26, S. 1 (2016), s. 283.

29 Özcan, a.g.m., s. 103.

(16)

yanında yer alırken, İngilizler ise Dürziler’i desteklemekteydi. Avusturya ise Marûnîlere sahip çıkmakta Fransızlardan geri kalmamaktaydı. Ömer Paşa yönetime Marûnîleri de dâhil etti.

Buna Dürziler karşı çıktı. Ayrıca İngiltere ve Fransa’nın politikalarının hem kesişmesi hem de kendi çıkarlarına göre ayrı ayrı politika belirlemeleri Ömer ve Nuri Paşa’nın çabalarını sonuçsuz kalmasına neden oldu.30 Tüm bunlara rağmen Ömer Paşa’nın uygulamaları ve çalışmaları sayesinde bölgede çatışmalar yavaşladı. Fakat 1845 yılında yeniden hızlandı.

Bunun üzerine Hariciye Nazırı Mehmet Şekib Paşa bölgeye geldi. Şekib Paşa olayların tırmanmasında İngiliz ve Fransız konsoloslarının etkisini görünce bunların buradan çıkarılmadığı sürece olayların son bulmayacağını rapor etti. Hatta konsolosları yanına çağırarak, Cebel’de asayişin sağlanması için gerekirse şiddet ve cebir kullanacağını ve bu sırada iç taraflarda yaşayan ecnebi tebaanın bir tehlikeye maruz kalmaması için hemen Beyrut’a nakledilmelerini, bunların mal ve mülklerine garanti verecek ise de canlarına gelecek zarardan dolayı mesuliyet kabul etmeyeceğini bildirdi. 1845 Mayıs’ında ateşkes sağlansa da Şekib Efendi’nin doğru ve haklı talepleri yerine getirilemediği için bölgede asayiş tam olarak temin edilemedi. Buna rağmen Şekib Efendi’nin 1842’de ortaya koyduğu Kuzey Lübnan’da yaşayan Marûnîleri için Marûnî kaymakamlığı, güneyde Dürziler için oluşturulan Dürzi kaymakamlığı ile çifte kaymakamlık sistemi ile bölge 1854 yılına kadar sakinliğini korudu.31

Resim 1: Cebel-i Lübnan Manzarası: Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığının Merkez-i Şitaiyyesi Olan Ba'abedâ Kasabası32

1860 yılının ilk aylarında Marûnîler ile Dürziler arasında çatışmalar yeniden başladı.

Çatışmaların başlamasında etkili olan yabancı misyonerler Osmanlı yönetimini ilgisizlikle suçlamaktan da geri durmadılar. Osmanlı yönetimi Lübnan’daki olayları bastırmak ve suçluları cezalandırmak için Hariciye Nazırı Fuad Paşa’yı Arabistan ordusu komutanı Halim Paşa ile birlikte Beyrut’a yolladı. 12 Temmuz’da İstanbul’dan ayrılan Fuad Paşa 18 Temmuz’da Beyrut’a vardı. Fakat Fuat Paşa yoldayken 9 Temmuz 1860’ta Şam’daki Müslümanlar kentin Hristiyan mahallesine karşı saldırı başlattı. Şam’daki olaylar sonucu 5.000’den fazla Hristiyan’ın katledilmesi ve büyük mal zayiatıyla sonuçlandı.

Fuad Paşa Beyrut’a varır varmaz ilk olarak bölgedeki güvenliği tam olarak sağlamak için İskenderun’a kadarki sahil şeridine hâkim olmak üzere Hurşid Paşa’yı, Akka tarafına Mustafa Paşa’yı ve Cebel-i Lübnan’a Arabistan Ordusu komutanı Halim Paşa’yı yolladı. Ayrıca Beyrut ve Sayda’da yaralıların tedavisi için birer hastane, ihtiyaçları gidermek için de Müslüman ve Hristiyanlardan oluşan bir yardım komisyonu kurdurdu.33

30 Mehmet Deniz Karakışla, 1840- 1861 Tarihleri Arasında Cebel-i Lübnan’da Dürzi- Marunî Çatışması ve Bu Çatışmanın Bölgeye Etkisi, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tez, Ankara, 2016, s. 40.

31 Erdoğan Keleş, “Cebel-i Lübnan’da İki Kaymakamlı İdari Düzenin Uygulanması ve 1850 Tarihli Nizamname”, Ankara Üniversitesi Dil Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt, 27, S. 43, 2008, s. 138; Karakışla, a.g.t., s. 46.

32 http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/FOTOGRAF/90773---0002.jpg

33 Karakışla, a.g.t., s. 52.

(17)

Lübnan’daki olayların bu şekilde yayılması üzerine İngiltere, Fransa, Avusturya, Rusya, Prusya ve Osmanlı temsilcilerinden oluşan bir komisyon 1860 yılı sonlarında toplandı. Bu müzakere heyetinin Mayıs 1861’de üzerinde uzlaşma sağladığı “Cebeli Lübnan Nizamnamesi” 9 Haziran 1861’de imzalanarak bir fermanla yürürlüğe kondu. Bu nizamname toplumsal olayların ve taleplerin karşılanması noktasında aşağıdan yukarı bir yaklaşımla oluşturuldu.34 Bu düzenleme ile Lübnan’a müstakil mutasarrıflık statüsü verildi. Buna göre de mutasarrıfın Lübnan dışından Osmanlı vatandaşı bir Hristiyan olması şartı getirildi.35 Mutasarrıfın yanında 12 kişilik bir yürütme meclisi oluşturuldu. Bu üyeler dört Marûnî, üç Dürzi, iki Ortodoks, bir Katolik, bir Şii ve bir Sünni Müslümandan oluşturuldu. Bu üyelerin coğrafi dağılımı ise Betrun ve Kisrawan’dan birer Marûnî; Jazzin’den birer tane Marûnî, Dürzi ve Sünni Müslim; Matn’dan bir Marûnî, Dürzi, Şii ve Orthodox; Shuf’tan Dürzi; Kura bölgesinden de bir Ortodox; Zahla’dan da bir Katolik üye şeklinde oluştu.36 Bu nizamname ve mutasarrıflığın kurulması ile Cebel-i Lübnan da 1861’de başlayan barış dönemi birinci dünya savaşına kadar yarım yüzyıldan fazla devam etti.37

Yeni dönemde Cebel-i Lübnan’a Mutasarrıf Olarak atanan ilk isim David Paşa (1861- 1868) oldu. David Paşa (Karapet Artin) Ermeni kökenli bir Katolik Osmanlı bürokratı olup dürüst ve çalışkan biriydi. David Paşa içeriden ve dışarıdan yapılan baskılara rağmen, Cebeli Lübnan’da etnik ve dinsel gruplara aynı mesafede olan bir yönetim sergiledi. David Paşa’nın Cebel-i Lübnan’daki bütün dini ve etnik gruplara hak, adalet ve eşitlik prensiplerine uygun şekilde muamele etmesine rağmen, başta Patrik olmak üzere Marûnî ileri gelenler kendisine akıl almaz güçlükler çıkarmışlar ve O’nun görevinde başarısız olması için ne gerekiyorsa yapmışlardır.38

David Paşa’nın istifasından sonra Lübnan Valiliğine aslen Halepli bir Rum olan Franko Paşa (1868-1873) atandı. Bu dönemde Fransa, Prusya ve İtalya’nın kendi aralarındaki problem nedeni ile Osmanlı açısından rahat bir dönem oldu. Franko Paşa’nın Fransa ile iyi ilişkilerinin olması bunda etkili oldu. Paşa’nın atanmasından Marûnîler de memnun olmuştu.39

Franko Paşa’nın 1873’de ölümü üzerine Fransızların karşı olmasına rağmen Rüstem Paşa (1873-1883) valilik görevine atandı. Rüstem Paşa’nın Lübnan Mutasarrıflığına atanmasından üç yıl sonra Osmanlı tahtına oturan II. Abdülhamit’in istikrarlı politikası sayesinde imparatorluğun diğer bölgeleri gibi burada da nispeten daha az sorun yaşandı.

Rüstem Paşa uyguladığı yönetim sayesinde 1877 Osmanlı-Rus savaşı boyunca bölgedeki taşkınlıkları önledi. Nizamnamenin eksiksiz uygulanarak bölgede barışın, huzurun adaletli biçimde sürdürülmesi ve ekonomik refahın arttırılması onun birincil amaçları arasında yer almaktaydı. Ekonomik anlamda bölgeyi kalkındırmak için uğraşan Rüstem Paşa zamanında toplamda 50,5 km yol yapıldı.40 Osmanlı yönetiminin Rüstem Paşa’yı tekrar bu göreve atamak istemesine rağmen, Marûnîlerin ve Fransa’nın girişimleri ile Rüstem Paşa görev süresinin bitiminde tekrar bu göreve atanmadı.41

Rüstem Paşa’nın görev süresinin bitiminden sonra onun yerine İngiltere’nin tepkisine rağmen Fransızların girişimi ile Vasa Paşa (1883-1892) atandı. Vasa Paşa Cebel-i Lübnan halkının imparatorluğa olan bağlarını güçlendirmeye çalıştı. İdari, hukuk ve ekonomik anlamda iyi bir yönetim sergiledi. Onun valiliği süresince daha önce 20 yılda yapılan 108

34 Lütfi Özcan, Abdülkadir Aksoy, “Tanzimat Dönemi Taşra Politikalarının Cebel-i Lübnan Örneğinde Analizi”, Bilgi (26), Yaz 2013, s. 97.

35 Ş. Tufan Buzpınar, “Lübnan”, DİA, C. 27, Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2003, s. 251.

36 Akarlı, a.g.e, s. 82.

37 Najip E. Saliba, “Emigration from Syria”, Arab Studies Quarterly, Vol. 3, No. 1 (Winter 1981), s. 57.

38 Akarlı, a.g.e., s. 36; Karakışla, a.g.t., s. 55.

39 Akarlı, a.g.e., s. 40.

40 Can Ünsal, Rüstem Paşa’nın Mutasarrıflığı Döneminde Cebel-i Lübnan (1873-1883), Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 2017, s. 55-59.

41 Akarlı, a.g.e., s. 41.

(18)

km’lik yola karşılık 149 km yol yapıldı. 42 İdari anlamda ise Canbolatların etki alanlarını kullanıp idari ve hukuki meselelerde Dürzileri tarafına çekti. Aynı zamanda rakip aileler arasında bazı görev değişimleri yaparak idari yapının tek bir ailenin elinde kalmasını engellemeye çalıştı. Vasa Paşa aynı politik tutumu daha gerçekçi bir yaklaşımla Marûnîlere karşı da sergilemeyi ihmal etmedi. Bu bağlamda özel bir müdürlük olan Deyrü’l Kamer’i Marûnî Şihabi ailesinin kontrolünden alarak Marûnîlerin kadim ileri gelen ailelerinden Hazinlere verdi.43 İyi bir yönetim sergileyen Vasa Paşa valilik süresini tamamlayamadan Haziran 1892’de öldü. Ondan sonra ise Naum Paşa (1892-1902) Cebel-i Lübnan Valiliğine atandı.44

Naum Paşa’dan sonra Fransızlar Franko Paşa’nın oğlu Yusuf Paşa’nın atanması konusunda ısrarcı olsalar da Sultan Abdülhamit-II buna yanaşmadı. Onun yerine Muzaffer Paşa (1902-1907) Lübnan Valiliğine atandı. Muzaffer Paşa’nın valiliğinin son dönemlerinde bölgede tansiyon yükseldi. Fakat bu arada Muzaffer Paşa da vefat etti.45

Muzaffer Paşa’nın vefatından sonra Lübnan Valiliğine Franko Paşa’nın oğlu Yusuf Kusa Paşa (1907-1912) atandı. Yusuf Paşa’nın valiliğini Fransızlar çok istemişlerdi. Fakat Abdülhamit’in vetosu sonrası atattıramamışlardı. Daha önceki girişimlerinde atattırmadıkları Yusuf Paşa 1907 yılında bu göreve atanmış oldu. Onun atanmasından bir yıl sonra ilan edilen II. Meşrutiyet’in etkisi imparatorluğun diğer yerleri gibi burada da hissedildi.46 Yusuf Paşa’dan sonra Ohannes Paşa (1912-1915); Ohannes Paşa’dan sonra Ali Münif Bey 25 Eylül 1915’den 15 Mayıs 1916 yılına kadar valilik yaptı. Son vali olarak ta Mümtaz Bey atanmış ve o da 30 Eylül 1918 yılına kadar bu görevini ifa etmiştir.47

42 Akarlı, a.g.e., s. 45.

43 Tuba Yıldız, “İşkodralı Vasa Paşa’nın Cebel-i Lübnan’da Reform Politikaları (1883-1892)”, Rumeli İslâm Araştırmaları Dergisi, Sonbahar, 2019, S. 4, s. 13, 15.

44 Akarlı, a.g.e., s. 59.

45 Akarlı, a.g.e., s. 64.

46 Akarlı, a.g.e., s. 71.

47 Akarlı, a.g.e., s. 80-81.

(19)

İKİNCİ BÖLÜM

CEBEL-İ LÜBNAN ve ÇEVRESİNDEN AMERİKA’YA GÖÇ

Göçlerin nedenleri kadar nasıl yapıldığı da önemli bir konudur. Göç etmek için neden bulanları yollarda bekleyen birçok tehlike beklemekteydi. Göçe başlayanları kaçakçılar, rüşvetler, göçü engellemek için bekleyen görevli memurlar, konaklama gibi daha birçok bilinmez gibi. Bunu vapur şirketleri garanti etse de sonu bilinmez olan bir karmaşa ortadaydı.48

1. Göçlerin Başlaması, Yoğunluğu, Nedenleri ve Sonuçları

International Organization for Migration (IOM) verilerine göre (2014) dünya genelinde yaklaşık 14 milyon Lübnan kökenli göçmen olduğu tahmin edilmektedir. Bu göçmenlerin yaklaşık 6 milyonu Brezilya’da, 3 milyonu Latin Amerika’nın diğer kesimlerinde, 3 milyon kadarı Kuzey Amerika’da, diğerleri Afrika, Avrupa, Avustralya ve dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış şekildedir. Suriye dışında yaşayan Suriyelilerin nüfusu ise 20 milyon civarındadır.49 Hem Suriye hem de Lübnanlıların yurtdışındaki nüfusu anavatan nüfusunun çok üzerinde bir rakamadır.

Burada babamdan50 dinlediğim bir göç hikâyesi ile bu bölüme başlamak istiyorum.

Anlatacağım hikâyenin göç ve göçmenlik ile yakından bir ilgisi bulunmaktadır. Hatta bazı belgelere de yansıdığı kadarıyla bu hikâyede anlatılan daha çok para kazanmak, zengin olmak, toprak sahibi olmak için gidenlerin sayısı hiç de az değildi.

Zamanın birisinde bir köyde uzak memleketlerin birisinde her gelene bol miktarda arazi dağıtıldığı söylentisi yayılır. Bunu duyan köyün ileri gelenlerinden Agop Ağa arazilerini satıp gitmek ister. Ama arazilerini alacak güçte köyde bir tek Hasan Ağa vardır. Onunla da arası açıktır. Kendi kendine bir plan yapar. Köyün çocuklarını toplayarak ellerine biraz para ve şeker verir. Daha önceden kökleri ve püskülleri aralarına altın bağladığı mısırları çocuklara vererek köy kahvesi önünde geçmelerini tembih eder. Kendisi de sessizce gelerek kahve de bir yere oturur. Çocuklar sırtlarına aldıkları mısırlar ile kahvenin önünden geçerler. Agop Ağa hem çocukların geçişini hem de göz ucuyla Hasan Ağa’yı gözlemler. Çocukların geçişi sırasında mısırın kök saçakları arasındaki altınlar Hasan Ağa’nın dikkatini çeker. Hemen kimseye fark ettirmeden çocukların peşinden giderek “bu mısırları nereden aldınız” diye sorar. Çocuklar da “Agop Ağa’nın bahçesinden aldık” derler. Hemen geri kahveye gelen Hasan Ağa küste olsa Agop Ağa’ya yakın bir yere oturur. Bir süre sonra ikisi konuşmaya başlarlar. Mesele tarlanın satılmasına gelince Agop Ağa “tarlasını satabileceğini ama kendi tarlasının diğer tarlalar gibi olmadığını içinden altın fışkırdığını” söyler. Bunu duyan Hasan Ağa’nın gözleri fal taşı gibi açılır. Çocukların sırtında taşıdıkları mısırlarda da altınları gördüğü için tereddüt etmeden ederinin çok üstünde bir fiyatla tarlaları alır. Arazisini değerinin çok üzerinde bir fiyatla satan Agop hiç zaman kaybetmez. Hemen çok büyük bir arazi dağıtıldığı söylenen memleketin yolunu tutar. Uzun ve zahmetli bir yolculuktan sonra arazi dağıtılan memlekete varır. Kendisini karşılayanlara “bende buradan arazi almak istiyorum” der. Yerliler Agop Ağa’ya “burada her isteyene istediği kadar arazi verilir. Sabah güneş doğumu ile çıkıp istediğin kadar doğu, istediğin kadar batı, istediğin kadar kuzey, istediğin kadar güney gidip, istediğin kadara arazi çevirebilirsin. Tek şartımız akşam gün batmadan başlangıç noktasına gelmen gerekir” derler. Agop Ağa sabah güneş ile çıkar.

Arazileri çevirmeye başlar. Her gördüğü yerde “burada çok güzel mısır yetişir. Burada buğday yetiştiririm. Bura arpaya çok uygun bir yer gözüküyor. Burada koyunları otlatırım.

Buraya çok güzel bir çiftlik evi kurulur” diyerek, söylenerek ve hayal kurarak alanı olabildiğince geniş çevirmek için uğraşır. Agop Ağa arazileri çevirirken yerliler başlangıç

48 Randa Tawil, “A Waking Dream: Syrian Migrants’ Journey to the Americas”, https://lebanesestudies.news.chass.ncsu.edu, Khayrallah Center for Lebanese Diaspora Studies News, Jun 25, 2019. Erişim: 02.01.2019.

49 Arab Migration in a Globalized World, International Organization for Migration Press, Switzerland, 2004, s. 28.

50 Babam Ramazan Özkan, 1945 Antalya ili Gündoğmuş ilçesi Ortaköy doğumludur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Havaciva (Alkanna tinctoria) bitkisinden elde edilen özütler boyanmış karaciğer dokusunun ışık mikroskobu altında çekilmiş fotoğrafları incelendi. Ekstrakta

Çözgen olarak metanolün kullanıldığı temmuz ayı yaprak örneklerinde ise hasat zamanının ilerlemesi ile birlikte radikal süpürücü etkinin arttığı

Bu çalışma kapsamında, Türkiye'nin farklı ekolojik bölgelerinden toplanarak Erciyes Üniversitesine ait olan deneme arazilerinde yetiştirilip, kendilemesi yapılarak

Çok amaçlı optimal güç akışının yapılan çalışmada önerilen hibrit algoritmalardan olan BSA-ABC hibrit algoritması ile çözülmesi sonucunda elde edilen

Sayısal analizler, öncelikle boş boru için gerçekleştirilerek, elde edilen neticeler, literatürde mevcut yaygın olarak kullanılan Dittus-Boelter [24] ve Moody

Bu projede, toz metalürjisi ile üretilen Al/B 4 C fonksiyonel kademelendirilmiş yüzey plakalarının üretim şartlarının iyileştirilmesi ve üretilen plakalar ile

Siklusun erken döneminde (1-4 gün) başlatıldığında ikinci GnRH enjeksiyonunda yaşlı bir dominant follikül ile karşılaşılır. Bu follikül 5 gün ve daha fazla

Proje kapsamında bitkinin etil asetat ekstresi ile yapılan içerik analizi sonucunda bu ekstrenin daha çok kafeik asit ve kinik asit türevleri yanında rozmarinik asit ve