• Sonuç bulunamadı

Osmanlı yönetimi Lübnan ve çevresinden Avrupa ve Amerika kıtasına göçün başlamasından bil itibar göçü dikkatle takip etti. Göçü, bilhassa kaçak yollardan yurtdışına çıkışı, önlemek için her yola başvurdu. Fakat çeşitli nedenlerle yasal ve yasal olmayan göç önlenemedi. Hükümet göçü önlemek için çapa sarf etmekle birlikte göçmenleri korumak, göç yollarını düzenlemek, göçmenlerin geçimlerini ve güvenliğini garanti altına almak için özel yasa ve yönetmelikler üzerinde de çalıştı. Zaman zaman bölgeye müfettişler göndererek hazırlanan teftiş raporları doğrultusunda göçü önlemenin yollarını aradı.226 Çünkü göç ile yüzleşen Osmanlı vatandaşlarının birçoğu göç yollarında çeşitli zorluklar ile karşı karşıya kalmaktaydı. Bu durum Osmanlı imajına da zarar veriyordu. Hükümetin birinci önceliği göçü engellemekti. Fakat göç ile yüzleşenler de Osmanlı ülkesi dışına çıktıktan sonra Osmanlı pasaportu taşımaktaydılar. Bunun için göçten sonra da bunların durumunu takip etmek zorunda kaldı. Mesela Avrupa kıtasından ayrıldıktan sonra Havana limanlarına ulaşan göçmenlerin karşılaştıkları zorluklar Havana yetkilileri tarafından Osmanlı hükümetine rapor edildi. Elbette bu durum Osmanlı yetkililerini endişelendirdi.227

Osmanlı yönetimi ilk olarak yerel yöneticilerden Lübnan’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne yapılan göçleri önlemek için ne gibi önlem aldıkları konusunda çeşitli zamanlarda birçok bilgi istedi.228 İncelemiş olduğumuz birçok Osmanlı arşiv belgelerinde de açıklandığı gibi Cebel-i Lübnan’da bulunan halkın yoğun bir şekilde Amerika kıtasına göç etmeye başlamış olmaları Osmanlı yönetiminin de göç konusunda ciddi bir araştırma yapmasına neden olmuştu.

Bunun üzerine Osmanlı yöneticileri, yurtdışına göçün önlenmesi amacıyla, kaçak yollardan yurtdışına çıkmaya çalışanların yakalandıkları takdirde ağır bir şekilde cezalandırılacaklarını ilan etti. İlave olarak buna neden olanların da cezalandırılması konusunda yerel yöneticilere talimatlar gönderdi.229

Göçü engellemek için ilk olarak geçici olarak yurtdışına çıkışları yasakladı. 6 Şubat 1888 tarihinde Lübnan mutasarrıflığına gönderilen bir yazı ile Lübnan ahalisinden olup Cebel idaresi tarafından düzenlenmiş tezkire veya pasaportu olmayanların ülke içerisinde ve ülke dışarısına seyahatlerine kesinlikle müsaade edilmemesi istendi. Bu konuda da iskele memurları uyarıldı.230 Bilhassa fakir halkın çıkışının yasaklanması üzerinde ısrarla duruldu.

Çünkü bunlar yurtdışına çıktıktan sonra bir olumsuzlukla karşılaştıkları zaman

225 BOA, HR.SYS, 1782/40; Süleyman Uygun, “Denizaşırı Dilenciliğe Bir Örnek: Marûnî Dilenciler”, OTAM, C, S.

30 (Güz), 2011, s. 193.

226 Genç ve Bozkurt, a.g.m., s. 80.

227 BOA, HR.İD, 14/50; HR.TO, 68/70.

228 BOA, BEO, 199/14863.

229 BOA, BEO, 854/64024.

230 BOA, A.}MTZ.CL, 1/37.

şehbenderhanelere daha fazla yük getirmekteydiler.231 Örneğin, Osmanlı hükümeti vasıfsız işgücü ve iş nedenleriyle seyahat edenlerin haricinde 21 Mart 1888’den 1893’e kadar tüm göçü, özellikle Müslümanların Amerika’ya gitmelerini yasakladı. Çünkü Lübnan bölgesindeki göç ilk önce Hristiyan halk arasında yaygınlaştı. Daha sonra bunlardan etkilenen Müslümanlar da meşru yollardan gidemezler ise kaçak yollardan gitmeye çalıştılar. Mesela 13 Aralık 1894 tarihinde Beyrut limanında gece vakti gizlice Fransız vapuruna binmek üzere iken yakalanan Baalebekli 12 Müslüman fellah Ermenilerden esinlenerek yurtdışına gitmek istediklerini ifade etmişlerdir.232 Bunlar yakalandıktan sonra sadece memleketlerine iade edilmekle kalmamış gerekli cezai işlem için soruşturma da başlatılmıştır.233 Beyrut valisi 24 Aralık 1894 tarihinde sadarete sunduğu arzında Suriye ve Beyrut Vilayetlerinde Hristiyanların uzun süredir göç ettiğini bunlardan etkilenen Dürzi Müslümanların da yurt dışına gitmeye başladığını ifade ettikten sonra, birkaç yıldır gidenlerle birlikte Amerika’da 400’ü aşkın Dürzi taifesinin göç ettiği bunların engellenmesi için gerek Suriye, gerek Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığı gerekse Dördüncü Ordu Komutanlığına talimatlar verilmişse de göçün önlenemediğini ifade etmiştir.234

Müslümanların yurtdışına çıkışlarının yasaklanması ve nedenleri ile ilgili 15 Temmuz 1899 tarihli bir belgede detaylı bilgiler bulunmaktadır. Burada bilhassa sanaat ve zanaat erbabı ile ticaret amacıyla gideceklerin Osmanlı vatandaşlığından çıkmamak ve kefalet bırakmak şartı ile gitmelerinin önünde bir engel olmadığı ifade edilmektedir.235 Bilhassa askerlik çağındaki 18 ile 35 yaş aralığında olanların göç etme arzusunda olması hükümetteki endişeyi bir kat daha artırmıştır.236 Göçün nedenlerinden askeri nedenler kısmında üzerinde durduğumuz gibi bu yaştakilerin göç etmesi ordunun gücünün de zayıflamasına neden olmaktaydı.

Müslümanların bir kısmı göç edebilmek amacıyla İslam kimliklerini saklayarak isim değiştirmişlerdir. Simsarlar bu işi için yardımcı olmuştur. Bu konuda Dersaadete pasaportsuz olarak gelen Beyrutlu Abdulfettah bin Abdulkadir Beyhum Efendi Ecnebi, Musevi ve Müslümanlardan kendisi gibi birçok kimsenin Avrupa ve Amerika’ya gidebilmek için bu yola başvurduklarını ifade etmiştir.237

Osmanlı Devleti göçü önlemek için pasaport ve mürûr tezkiresi almayı zorlaştırdı ve bunların ücretlerini de artırdı. Yurtdışına gitmek isteyenlere kefil zorunluluğu getirdi. Kefil olmadıkça ve ticaret maksadıyla gitmeyenler hariç hiçbir kimsenin bilhassa ziraatla uğraşanların yurt dışına çıkmasına müsaade edilmemesi, kefil göstermekten çekinenlere de mürûr tezkiresi veya pasaport verilmemesi konusunda Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığı ile birlikte Beyrut ve Suriye Valiliğini uyardı. Kefil almadan pasaport ve mürûr tezkiresi veren memur ve müdürler hakkında da işlem yapılmasını veya devletin uğrayacağı zararların bunlardan tahsile edilmesini istedi. Ayrıca şehbenderliklere bu şekilde gelen kimselerin pasaportlarına el konulması talimatını gönderdi.238 Bu kimseler bilhassa ziraatla uğraşanlar Mısır ve İskenderiye’ye geçtikten sonra buradan Amerika’ya daha rahat gitmekteydi.239 Osmanlı yönetimin göçü önlemek için mürûr tezkiresi vermeyi zorlaştırması üzerine göç etmek isteyenler bu sefer seyahatin yasak olmadığı yerlere mürûr tezkiresi alarak oraya varınca da hiç limana çıkmadan Amerika’ya kaçmayı denemişlerdir.240 Bunlar geri gelmedikleri zaman veya mürûr tezkiresini aldıkları yerin dışında başka bir yere gittikleri

231 BOA, HR.SYS, 1529/55.

232 BOA, A.}MTZ.CL, 1/37-95, 101.

233 BOA, A.}MTZ.CL, 1/37-100.

234 BOA, A.}MTZ.CL, 1/37-102.

235 BOA, DH.MKT, 2221/139.

236 BOA, BEO, 3248/243537; HR,SYS, 72/27.

237 BOA, DH.MKT, 2533/107 (19 Eylül 1901); DH. TMIK.M., 119/9.

238 BOA, DH.MKT, 1700/35.

239 BOA, BEO, 886/66396.

240 BOA, A.}.MTZ.CL, 1/37-24.

takdirde devletin bunları geri getirmek için harcayacağı masrafın kefilden tahsil edileceği gibi mürûr tezkiresi alanlardan 50 Osmanlı lirası nakdi kefalet yatırması için 4 Aralık 1894 tarihinde Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığı tarafından karar alınarak sadarete bildirildi. Eğer Cebel-i Lübnanlı bir kimsenin yanında Suriyeli bulunduğu takdirde o kimselerin isimlerinin Washington sefareti vasıtasıyla gerekli yerlere bildirilmesi istendi. Hükümet bu işin peşine düşmüş olmalı ki daha sonraki yazışmalarda da bu konunun üzerinde duruldu.241

Hariciye Nezareti ve dış temsilciliklerden gelen yazılardan anlaşıldığına göre Suriye ve Cebel-i Lübnan ahalisinden Beyrut ve Trablusşam limanlarını kullanarak göçün artması üzerine sadrazamlık, gerekli birimlerden bu işin araştırılmasını ve göçün önlenmesi için gerekli tüm tedbirlerin alınmasını istedi. Bunun üzerine 7 Temmuz 1895 tarihinde sadrazamlık makamından Dâhiliye Nezaretine yazılan bir yazı ile Suriye vilayeti tarafından on bir ay zarfında on sekiz kişiye pasaport tanzim edildiği ve bu pasaportların ne zaman ve ne için düzenlendiği ile birlikte kefillerin isimleri de bildirildi. Listeyi incelediğimiz zaman pasaport alan on sekiz kişinin 12’si Marsilya, 3’ü Almanya, 1’i Paris, 1’i Londra, 1’i de Cezair-i Garp’a gideceklerini bildirmişlerdi. Mesleklerine baktığımız zaman ise 4 çiftçi, 3 kürcü, 3 ekmekçi, 2 işçi, 1 mektep şakirdanı, 1 talebe, 1 kunduracı, 1 çulha(tezgâhçı), 1 muammar, 1 nakasan olarak kayıtlara geçmişti. Yine aynı yazıya cevap olarak Beşinci Ordu Altmış Altıncı Redif Alayı Birinci Baalebek Taburu Dairesi Jounieh, Beyrut, Trablusşam ve Cebel-i Lübnan diğer iskelelerinden pasaportsuz kimsenin geçişine müsaade edilmediğini ifade etmiştir.242

Devletin almış olduğu tedbirlere rağmen bazı güvenlik ve gümrük memurları, polis ve nüfus memurlarının sorumsuz tutumları veya pasaportsuz yurtdışına çıkmak isteyenlere yardım etmeleri, rüşvet karşılığı kaçakçılığa göz yummaları göçle mücadeleyi zorlaştırdı.

Hükümet bunlara hakkında soruşturma açmışsa da bir netice alamadı.243 Arşiv belgelerine yansıyan bilgilerden anlamaktayız ki gümrük memurlarından bir kısmı Lübnan bölgesinden Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etmek isteyen kimselerden rüşvet almışlar veya görmezden gelmişlerdir.244 Veya kumpanyalar ile işbirliği yapmışlardır. Bunun yanında deniz yolunu kullanarak kaçak yollardan yurtdışına çıkmak isteyenlere de balıkçı ve kayıkçılar yardım etmişlerdir. Amerika’ya göç etmek üzere vapurlara binen kimseler usulüne uygun şekilde aldıkları pasaportlarını kayıkçılara satmışlardır.245 Beyrut savcılığı tarafından, 6 Temmuz 1891 tarihinde Beyrut limanlarından yurt dışına gitmeleri yasaklanmış olan fellahlardan 72 kişiyi Beyrut polis başkomiseri ve iskele komiseri Rıza Efendinin gece saat iki-üç sıralarında kişi başı 2-2,5 lira rüşvet alarak gizli yollardan Marsilya’ya gidecek olan vapura bindirdikleri için soruşturma açılmıştır. Soruşturmaya konu olan jandarma miralayı ve zaptiye kumandanı Nazmi Şevki Bey, Beyrut polis komiseri Cemal Bey, ikinci komiser Ahmed Kureyş Efendi, komiser Selim Zori Efendi, üçüncü komiser Rıza Efendi, vilayet jandarma alayında zaptiye bölüğü mülazımı evveli Abdurrahman Ağa, polis Mir Sadeddin ve diğer kişiler hakkında rüşvet almak, kaçakçılığa aracılık etmek, olayı bildiği halde haber bildirmemek gibi çeşitli suçlardan ceza kanunun 9, 8, 45, 61, 70, 99. maddesi ile polis kanunun 30. maddesine göre işlem yapılması istendi. Yine aynı vapurun Marsilya’ya kaçak olarak 132 kişiyi kaçırdığı Marsilya şehbenderliği tarafından bildirildi. Bazı fellahları kaçırmak için 1 Fransız lirasına da pazarlık yapılmıştır.246 Bir kısım görevliler ise aralarında gizli bir şirket kurarak kişi başı 5 ile 15 mecidiye rüşvet alarak Amerika, Brezilya ve Avustralya’ya göç etmek isteyenlere yardımcı olmuşlardır.247 Mesela 1899 yılında bir kısım göçmenden 5,5 bir kısmından da 5 Fransız altını alarak göçmenleri kaçak yollardan vapurlara

241 BOA, A.}.MTZ.CL, 1/37-66, 85, 94; BEO, 886/66396; 2711/203258; HR.İD, 15/8 (21 Nisan 1895).

242 BOA, DH.MKT, 398/69-1, 2, 3, 4, 5; HR.İD, 15/11; A.}.MTZ.CL, 1/37-180, 182, 1 86.

243 BOA, DH.TMIK.M.10/26.

244 BOA, BEO, 908/68041.

245 BOA, DH.TMIK.M, 80/72.

246 BOA, ŞD, 2279/7-1.

247 BOA, BEO, 908/68041-4 (6 Ocak 1897).

taşımışlardır.248 Yerel nüfuz sahibi kimseler ve kaçakçılıkla uğraşanlar pasaportu veya mürûr tezkiresi olmayanlara ücret karşılığında bu belgeleri temin etmişlerdir. Bunlardan birisi olan Hassan Khereiro göçmenlere pahalı bilet satması ve bundan zenginleşmekle ün salan bir kimseydi. Bunun bu durumu bilinmekle birlikte buna karşı bir yaptırım uygulanmamıştır.

Hakkında yapılan şikâyetler göçmen taşıyan firmaların araya girmesi ile görmezden gelinmiştir. Çünkü bu firmalar şikâyet yapanlardan daha fazla nüfuz ve ekonomik güce sahipti.249 Paris sefareti hükümet yazmış olduğu arizasında Beyrut’ta Sandalcı Salih Zarif ve Abu Ahmed Abgan isimli kişilerin Amerika’ya göç etmek isteyenlere yardımcı olmak için bir komite teşkil ettiklerini ve bu konuda tedbir alınmasını istemiştir.250

Hükümet insan kaçakçılığın önlemek için konsoloslar vasıtasıyla vapur şirketlerini iskele olmayan yerlere yanaşmamaları konusunda uyardı. Buna rağmen kaçak göçmenler ile limanlara yanaşan vapurların kontrol edilmesi için görevliler gönderildiği zaman da görevliler vapurlara alınmadı. Beyrut’tan hareket ederek Amerika’ya gitmek üzere Yafa limanına yanaşan ve buradan İskenderiye’ye gidecek olan Jaron isimli Fransız vapurunda 448, başka bir vapurda 400251 göçmen olduğu ihbar edilmiş ama görevliler kontrol etmek istediği zaman vapura alınmamıştır. Vapur görevliler gelince hareket etmiştir. Bu durum Yafa Kaymakamlığı ve Kudüs Mutasarrıflığı tarafından hükümete bildirilmiştir.252

Devletin içinde bulunduğu imkânsızlıklarda göçün önlenmesinin önündeki en büyük engellerden birisiydi. 27 Temmuz 1893 tarihinde Beyrut Vilayetinden gelen bir yazıda 26 göçmenin gece iki buçuk sıralarında bir kayık ile vapura geçmek üzere iken yakalandığı fakat bu sırada Beyrut’un batı taraflarında bazı şahısların iki kayık ile açıkta bekleyen bir vapura geçmek üzere olmalarına rağmen karakolda sandal bulunmadığı için müdahale edilemediği bildirilmiştir. Durum hükümete bildirilmişse de bu arada birkaç mil açıkta bulunan vapurun hareket ettiği ifade edilmektedir. Bu ve buna benzer durumlar göçle mücadeleyi zorlaştırdı.

Çünkü Beyrut açıklarında demirleyen İngiltere ve Fransa gibi devletlerin vapurları tüm tedbirlere rağmen göçmenleri bilhassa gece saatlerinde ve iskelelerden uzak yerlerde vapura almaya devam etti. Hükümet Hariciye Nezareti vasıtasıyla bu devletlerin konsoloslarını uyarsa da değişen bir şey olmadı. Bunu Beyrut Vilayeti ile hükümet arasındaki yazışmalardan daha net anlamaktayız.253

Melbourne şehbenderi Amerika ve Avustralya’ya göçün artması üzerine Suriye ve Lübnan’dan gelenlerin iş bulamayınca açlık ve sefalet içerisinde yaşadıklarını bunun için göçün muhakkak önlenmesi gerektiği bilgisini hükümete bildirdi. Hatta Beyrut ve Cebel-i gazetelerinde göçmenlerin düştükleri durumlar ile ilgili ilanlar verilmesini teklif etti. Bu şekilde göçün önenebileceğini ifade etmiştir. Bunun üzerine hükümet Londra sefaretinden gelen bu yazıyı 1 Şubat 1893 tarihinde Cebel-i Lübnan Mutasarrıfına iletmiştir. Cebel-i Lübnan Mutasarrıfı Naum Paşa ise Cebel’de gazete çıkmadığını ama Beyrut gazetelerinde ilanın verildiğini hükümete bildirdi. Açıkçası devlet göçü önlemek için elinden gelen ne varsa yapmaya çalıştı. Beyrut ve Şam arasında demiryolu yapımın bölgeyi kalkındıracağı göç etmek için bir neden olmadığı ifade edildi. Ayrıca Cebel-i Lübnan’ın Avustralya’ya göre daha ucuz olduğu da halka ilan edildi.254

Beyrut Valisi 22 Temmuz 1897 tarihinde Cebel-i Lübnan Mutasarrıfı Naum Paşa’nın da görüşü alınarak, usulsüz göçlerin önlenebilmesi için kefil bırakmak ve tabiiyeti Osmaniyelerini terk etmemek bunun da kefalete bağlanması şartıyla ticaret, zanaatla uğraşan ve amele-i

248 BOA, A.}.MTZ.CL, 1/37-11.

249 Tawil, a.g.m., s. 1.

250 BOA, HR.SYS, 1529/99 (29 Mayıs 1905).

251 Bu vapurda ayrıca 40 Ermeni olduğu bildirilmiştir.

252 BOA, A.}.MTZ.CL, 1/37-37, 75, 76, 78, 79.

253 BOA, A.}.MTZ.CL, 1/37-47, 48.

254 BOA, DH.MKT, 2062/41 (23 Mayıs 1893).

makûle255 takımının yurt dışına gitmelerine mani olunmamasına ve bunlara pasaport verilmesini teklif etti. Çünkü bu kesime pasaport verilmediği takdirde Kudüs-ü Şerif, Mısır veya herhangi bir liman bulunan bir şehre mürûr tezkiresi alarak yine de gitmeye çalıştıklarını raporunda yazdı. Raporunda Cebel-i Lübnan arazisinin taşlık ve kayalık olduğu için ziraata elverişli olmadığı bunun da göçün nedenleri arasında olduğunu bildirdi. Gidenlerin bir kaç sene zarfında çok para kazanarak geri döndüklerini ve bunun içinde bunların Ermeniler gibi siyasi bir amaçlarının olmadığı için yurtdışına çıktıktan sonra Osmanlı vatandaşlığını terk etmeyeceklerini beyan etti. Gidip gelenlerin çok para kazandığını görenler izin verilmediği takdirde kaçak yollardan gitmeye çalışmaktaydı. Daha önce gidenlerden parasız kalıp iade edilenlerin veya zor şartlar altında geri dönmek zorunda kalan birkaç kötü örneğin dikkate alınmaması gerektiğini ifade etmiştir256.

Elbette Beyrut Valisi bu şekilde bir teklifte bulunmuş bile olsa gidenlerin birçoğu kendi istekleri ile gelmek istememişlerdir. Belgeleri incelediğimiz zaman birçoğunun kefil gösterse bile geri dönmemek üzere gittiklerini görmekteyiz. Veya meşru yollardan gidemeyenlerin kaçak yollardan gitmeye çalışmışlardır. Bunların bir kısmı ya zor durumda kaldıkları için ya da kabul edilmeyerek iade edildikleri için geri gelmişlerdir. Beyrut Valisi belki kaçak yollardan göçü önlemek için böyle bir teklifte bulunmuş olabilir. Göç olayının devam etmesi sebebiyle daha sonraki yıllarda da alınan tedbirlerin fayda vermemesi gibi nedenlerden dolayı bu teklifin de bir çözüm olmadığı kanaatindeyiz. New York şehbenderliği 6 Ocak 1897 tarihli raporunda Amerika başta olmak üzere Avustralya ve Brezilya gibi memleketlere gidenlerin altı ay zarfında geri dönmedikleri takdirde bir daha Suriye ve Lübnan’a alınmayacakları şeklinde kesin bir kararın alınması ve bu kararın da Amerika, Brezilya ve Avustralya’ya da bildirilmesini, diğer türlü göçlerin önlenemeyeceğini ifade etti.257

Kaçak göçün yıllar boyu devam etmesine rağmen hükümet, yerel görevlilere yasadışı göçü önlemek için jandarmanın daha dikkatli olması kaçakçılığa aracılık edenlerin şiddetle cezalandırılacağı yönünde emirler göndermekten başka bir şey yapamadı.258 1899 tarihli Beyrut Valisi tarafından Dâhiliye Nezaretine sunulan bir raporda Lübnan ve çevresinden başta Amerika olmak üzere diğer yerlere yapılan göçün ancak sahilde sıkı güvenlik tedbirleri almakla mümkün olacağı ifade edilmiştir.259 Osmanlı hükümeti diğer vatandaşları gibi Lübnanlı Arapların ve bu bölgede yaşayan insanların da kanunsuz yollardan yurtdışına göç etmelerini istememekteydi260. Çünkü göç eden halkın gitmiş oldukları yerlerde çok zor şartlar altında yaşamlarını süründürmeye çalışmaları Osmanlı imajını yurtdışında sarsmaktaydı.

Elbette bu durum Osmanlı Devleti için kabul edilebilir bir durum değildi.261 Hükümet bu şekilde emirler gönderse de Halep Valiliği hükümete yazdığı bir yazıda jandarmaların özlük durumundan dolayı sahil güvenliğini sağlayacak görevli bulmakta sıkıntı çektiğini bildirmektedir. Sahil güvenliğinden sorumlu jandarmaların uzun süredir maaşlarını alamadıkları için istifa etmeye başlamaları hizmetleri aksatmıştır. Ayrıca İskenderun’a bir saat mesafede bulunan Karaağaç mevkiine yapılmakta olan karakol için 5.367 kuruşa ihtiyaç olduğu ve buradaki kalelerin güçlendirilmesi için Ser Askeriyece bunların yapılması kararlaştırılmış olsa bile gereğinin yapılmadığı bildirilmiştir. Aynı şekilde İskenderun’dan Suriye’ye kadar sahil şeridinin muhafazası için gerekli karakolların yapılması istenmişse de bununla ilgili de bir gelişme olmamıştır. İşte tüm bu sebeplerden dolayı bölgeyi çok iyi bilen kaçakçılar bu yolları kullanarak yurtdışına kaçak yollardan gitmek isteyenlere yardımcı olmuşlardır.262 Suriye Valisi de Halep Valisinin sunmuş olduğu arza benzer şekilde Dâhiliye

255 İşsiz güçsüz anlamında.

256 BOA, ŞD, 2287/7.

257 BOA, BEO, 908/68041-4.

258 BOA, DH.MKT, 177/28; BEO, 908/68041.

259 BOA, A.}.MTZ.CL, 1/37-11.

260 BOA, DH.MKT, 1597/23.

261 BOA, HR.SYS, 2860/80 (November 5, 1896); M. U. Ekinci, “Reflections of the First Muslim Immigration to America in Ottoman Documents” International Journal of Turkish Studies, 2006, 12(1/2), s. 45.

262 BOA, DH.TMIK.M, 239/9.

Nezaretine sunmuş olduğu bir arzında yurtdışına kaçak yollardan göçü sebeplerini sıraladıktan sonra bu göçü önlemek için birçok teklif sunmaktadır. Valilikçe tüm tedbirlerin alınmasına rağmen göçün hala devam ettiği ve bunu önlemek için de sahillerde güvenliğin sıklaştırılması ve gözetleme kulelerinin artırılmasını istemektedir. Buradan anlıyoruz ki valilik aynı Halep Valiliği gibi bazı şeyleri yerel imkânlar ile çözüme kavuşturamamaktadır. Ayrıca bölgede bir koordinasyonun olması gerektiğini savunmaktadır. 263 Çünkü Beyrut, Halep, Suriye ve Cebel-i Lübnan idaresi göçün önlenememesi ile ilgili açıktan veya örtülü olarak birbirlerini suçlamışlardır. Bölgenin özerk yapısı koordinasyonu zorlaştırmıştır. Geri dönen göçmenlerin ücretlerinin hangi bütçeden ödenmesi gerektiği bile zaman zaman Suriye ve Cebel-i Lübnan yönetimi arasında sorun teşkil etmiştir.264

Osmanlı yönetiminin göçü önleme çabaları arasında siyasi ve dini nedenler de vardır.

Lübnan ve çevresinden göçü önlemek için Marûnîlerin Suriye, Halep ve Adana’ya ziraat yapmak üzere iskânı gündeme geldi. Fakat bu sefer sevk edilenlerle birlikte Cizvit papazların İslam ahali arasında fesada sebebiyet verecekleri endişe uyandırmıştır. Bunun için bu da göçü önlemek adına faaliyete geçmedi265 Bunun dışında para kazanmak için Hristiyanlığa geçen Lübnanlı göçmenlerin olduğu da Madrid sefareti tarafından 8 Ağustos 1889 tarihli rapor ile Hariciye Nezaretine bildirilmiştir. Bunlar Hristiyanlığın Katolik mezhebini kabul bile etmiş olsalar Müslüman sıfatıyla gösterilmişlerdir.266

Devletin göçü önlemek istemesinin ekonomik nedenleri de vardır. Göç edenlerin oluşturmuş olduğu ekonomik kayıp elbette kısa sürede giderilecek bir durum değildi. Vergi kaybı başta olmak üzere kalifiye elemanlar kadar vasıfsız işçilerin de göçmeleri bölgenin ekonomik olarak durgunluğuna neden olmuştur. Boş kalan tarım arazileri tarım üretiminin düşmesine de neden olmaktaydı.

Osmanlı Devletinin göçü önlemek istemesinin siyasi, ekonomik nedenleri kadar askeri nedenleri de vardır. Yurt dışına göçlerin artması üzerine hem ziraatta çalışacak amele bulmak zorlaşmış hem de asker sayısı azaldığı gibi asker almada güçlükler yaşanmaya başlamıştır. Bunun için de hükümet Beyrut’tan Mısır’a mürûr tezkiresi verilmemesini istedi.

Çünkü Beyrut, Kudüs, Halep ve Suriye çevresinden gelenler de Cebel-i Lübnanlı oldukları iddiası ile Beyrut nüfus idaresinden mürûr tezkiresi almaya başlamışlardı.267 Bilhassa 18 ile 35 yaş aralığında esnân-ı askeriye erbabının göç etme arzusunda olması hükümeti endişelendirmişti. Bu konuda beşinci ordu komutanlığı hükümete bir rapor da sunmuştur.

Çünkü Beyrut, Kudüs, Halep ve Suriye çevresinden gelenler de Cebel-i Lübnanlı oldukları iddiası ile Beyrut nüfus idaresinden mürûr tezkiresi almaya başlamışlardı.267 Bilhassa 18 ile 35 yaş aralığında esnân-ı askeriye erbabının göç etme arzusunda olması hükümeti endişelendirmişti. Bu konuda beşinci ordu komutanlığı hükümete bir rapor da sunmuştur.