• Sonuç bulunamadı

International Organization for Migration (IOM) verilerine göre (2014) dünya genelinde yaklaşık 14 milyon Lübnan kökenli göçmen olduğu tahmin edilmektedir. Bu göçmenlerin yaklaşık 6 milyonu Brezilya’da, 3 milyonu Latin Amerika’nın diğer kesimlerinde, 3 milyon kadarı Kuzey Amerika’da, diğerleri Afrika, Avrupa, Avustralya ve dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış şekildedir. Suriye dışında yaşayan Suriyelilerin nüfusu ise 20 milyon civarındadır.49 Hem Suriye hem de Lübnanlıların yurtdışındaki nüfusu anavatan nüfusunun çok üzerinde bir rakamadır.

Burada babamdan50 dinlediğim bir göç hikâyesi ile bu bölüme başlamak istiyorum.

Anlatacağım hikâyenin göç ve göçmenlik ile yakından bir ilgisi bulunmaktadır. Hatta bazı belgelere de yansıdığı kadarıyla bu hikâyede anlatılan daha çok para kazanmak, zengin olmak, toprak sahibi olmak için gidenlerin sayısı hiç de az değildi.

Zamanın birisinde bir köyde uzak memleketlerin birisinde her gelene bol miktarda arazi dağıtıldığı söylentisi yayılır. Bunu duyan köyün ileri gelenlerinden Agop Ağa arazilerini satıp gitmek ister. Ama arazilerini alacak güçte köyde bir tek Hasan Ağa vardır. Onunla da arası açıktır. Kendi kendine bir plan yapar. Köyün çocuklarını toplayarak ellerine biraz para ve şeker verir. Daha önceden kökleri ve püskülleri aralarına altın bağladığı mısırları çocuklara vererek köy kahvesi önünde geçmelerini tembih eder. Kendisi de sessizce gelerek kahve de bir yere oturur. Çocuklar sırtlarına aldıkları mısırlar ile kahvenin önünden geçerler. Agop Ağa hem çocukların geçişini hem de göz ucuyla Hasan Ağa’yı gözlemler. Çocukların geçişi sırasında mısırın kök saçakları arasındaki altınlar Hasan Ağa’nın dikkatini çeker. Hemen kimseye fark ettirmeden çocukların peşinden giderek “bu mısırları nereden aldınız” diye sorar. Çocuklar da “Agop Ağa’nın bahçesinden aldık” derler. Hemen geri kahveye gelen Hasan Ağa küste olsa Agop Ağa’ya yakın bir yere oturur. Bir süre sonra ikisi konuşmaya başlarlar. Mesele tarlanın satılmasına gelince Agop Ağa “tarlasını satabileceğini ama kendi tarlasının diğer tarlalar gibi olmadığını içinden altın fışkırdığını” söyler. Bunu duyan Hasan Ağa’nın gözleri fal taşı gibi açılır. Çocukların sırtında taşıdıkları mısırlarda da altınları gördüğü için tereddüt etmeden ederinin çok üstünde bir fiyatla tarlaları alır. Arazisini değerinin çok üzerinde bir fiyatla satan Agop hiç zaman kaybetmez. Hemen çok büyük bir arazi dağıtıldığı söylenen memleketin yolunu tutar. Uzun ve zahmetli bir yolculuktan sonra arazi dağıtılan memlekete varır. Kendisini karşılayanlara “bende buradan arazi almak istiyorum” der. Yerliler Agop Ağa’ya “burada her isteyene istediği kadar arazi verilir. Sabah güneş doğumu ile çıkıp istediğin kadar doğu, istediğin kadar batı, istediğin kadar kuzey, istediğin kadar güney gidip, istediğin kadara arazi çevirebilirsin. Tek şartımız akşam gün batmadan başlangıç noktasına gelmen gerekir” derler. Agop Ağa sabah güneş ile çıkar.

Arazileri çevirmeye başlar. Her gördüğü yerde “burada çok güzel mısır yetişir. Burada buğday yetiştiririm. Bura arpaya çok uygun bir yer gözüküyor. Burada koyunları otlatırım.

Buraya çok güzel bir çiftlik evi kurulur” diyerek, söylenerek ve hayal kurarak alanı olabildiğince geniş çevirmek için uğraşır. Agop Ağa arazileri çevirirken yerliler başlangıç

48 Randa Tawil, “A Waking Dream: Syrian Migrants’ Journey to the Americas”, https://lebanesestudies.news.chass.ncsu.edu, Khayrallah Center for Lebanese Diaspora Studies News, Jun 25, 2019. Erişim: 02.01.2019.

49 Arab Migration in a Globalized World, International Organization for Migration Press, Switzerland, 2004, s. 28.

50 Babam Ramazan Özkan, 1945 Antalya ili Gündoğmuş ilçesi Ortaköy doğumludur.

noktasında Agop Ağa’yı beklemeye başlarlar. Akşam güneş batmaya yakın yorgun ve bitkin bir şekilde Agop Ağa gözükür. Son bir hamle ile güneş batmadan başlangıç noktasına gelir.

Tam son adımını atar fakat olduğu yere yığılır ve düşer. Yerliler Agop Ağa’nın öldüğünü görünce “ey Agop bu kadar yer çevirdin. Ama sana burada vereceğimiz bir metre genişliğinde, iki metre uzunluğunda bir arazidir” derler.

* * *

Bu çalışma için araştırmaya başladığım ve çalışmam ilerledikçe Lübnan ve Suriye çevresinden göçenlerin bir kısmının hayallerinin, aynen hikâyemizde olduğu gibi, okyanusun ötesinde bir hüsran ile bittiğini gördüm. Bu eser boyunca bu hayaller ile yola çıkanların hikâyesini belgelere yansıdığı kadarıyla resmi kayıtlar üzerinden değerlendirdim. Ayrıca göçmenlerin durumu ile yerel basın organlarında çıkan bilgiler ve hatıralarda anlatılanlara da yer verdim.

Uzun yıllar barış ve huzur içerisinde yaşayan Suriye, Lübnan ve çevresi XIX. yüzyılın ortalarından itibaren yeni bir çatışma ortamının içine sürüklendi. Burada bilhassa Marûnî ve Dürziler arasında çatışmaların yoğunlaşması üzerine bu çatışmalara bir son vermek amacıyla, yukarı bölümde de izah edildiği üzere, 1861’de Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığı adı altında yeni bir idari teşkilat oluşturuldu. Bu tarihten bölgenin Osmanlı idaresinden çıktığı 1921 yılına kadar yeniden nispeten huzurlu bir ortam oluştu. Fakat buna rağmen Lübnan ve çevresi ile Suriye ve çevresinde yaşayan bilhassa Hristiyanlar XIX. yüzyılın sonlarına doğru başta Amerika kıtası olmak üzere, Avrupa, Afrika ve dünyanın çeşitli yerlerine siyasi, dini, çoğunlukla ekonomik nedenlerle göç ettiler.

Cebel-i Lübnan ve Suriyelilerin XIX. yüzyılın ortalarından itibaren Suriye ve Lübnan’dan başlayan yolculukları kıtalar arası, karmaşık ve riskli bir şekilde bazen Avrupa’da bazen de Amerika kıtasında son buldu. Bugün sıradan bir olay gibi görünse de sonuçları itibari ile son derece zor, zor olduğu kadar tarihi açıdan da karmaşık ve önemli bir olaydır. Bugünkü Suriye, Lübnan, Filistin ve Kudüs çevresinde yaşayan Osmanlı vatandaşlarından bir kısmı yeni bir iş bulmak, daha önce Amerika’ya göç eden eşinin, akrabasının veya ailesinin yanına gitmek, daha önce göç edenlerin çok para kazandığını görerek onlar gibi çok para kazanmak, daha rahat bir yaşam sürmek, iyi bir eğitim almak gibi nedenler başta olmak üzere misyonerlerin de etkisi ile yollara düştüler. Lübnan ve çevresinin küresel pazarlara ve göç yollarına bağlantısı nedeniyle göçmenler için diyarı ahara gitmek kolay, kolay olduğu kadar da cazip bir seçenekti. Ayrıca Lübnan ve çevresinin yönetim biçimi de göçü kolaylaştırdı. Bu sebeple Anadolu’dan yurt dışına kaçak yollardan gitmek isteyenlerin bir kısmı da Lübnan ve Suriye limanlarını kullandı.

Suriye ve Lübnan çevresinden Amerika Birleşik Devletleri veya Amerika kıtasına ilk defa kimin göç ettiği veya hangi tarihte başladığı konusunda elimizde net bilgiler yoktur.

Lübnan’dan ilk göçün 1850’li yılların başında başladığı tahmin edilmektedir. ABD göç kayıtlarına göre, Doğu Lübnan'daki Salima köyünün bir vatandaşı olan Antonio Bishallany, Amerika Birleşik Devletleri'ne göç eden ilk Marûnî olarak kabul ediliyor. Yaklaşık 300$ bir para ile 22 Ağustos 1854 tarihinde Lübnan’dan ayrılan Antonio Bishallany uzun bir yolculuktan sonra New York’a geldi. Buradan Boston'a trenle geçti. İngilizce bilgisi olmayan bu kimse, sadece elindeki adres bilgileri ile gitmek istediği yere ulaştı. Antonio Bishallany büyük hayaller ile geldiği Amerika’ya yerleşmesinden iki yıl sonra öldü. Kabri New York’ta Greenwood mezarlığındadır. Öldüğünde 34 yaşındaydı.51 Bireysel ve bekâr olarak yapılan bu göç veya göçlerin dışında Suriye’den göç eden ilk ailenin Joseph Arbeelys ailesi olduğu tahmin edilmektedir. Tennessee eyaletinin Maryville şehrindeki Presbyterian kolejinde çalışmak üzere mektup alan Joseph, Exposition Universelle'i ziyaret etmek için Paris’e vize

51 Georges T. Labaki, “The Maronite Church in the United States, 1854-2010”, U.S. Catholic Historian, Vol. 32, No. 1 (Winter 2014), s. 74.

aldı. Dokuz aile ferdi ile birlikte İngiliz yolcu gemisi Wyoming'e ile Liverpool üzerinden 21 Ağustos 1878'de New York'a vardı. New York Herald gazetesine verdiği röportajında Osmanlı yönetimi ve Türklerden nefretle bahsetti.52 Daha sonraki yıllarda bireysel ve aile olarak yapılan göçler resmi ve gayri resmi olarak hızlanarak devam etti. 1891'den sonra İspanya, Küba ve Filipinler'e Osmanlı göçünü yasaklamaya karar verdikten sonra, göçler Kuzey Amerika'ya yöneldi. Osmanlı hükümetinin göç yasağını kaldırmasının ardından resmi ve gayri resmi göçler 1896/97'de zirveye ulaştı.53

Suriye ve Lübnan’dan Brezilya ve Arjantin’e yoğun göç yaşandığı için Osmanlı Devleti 1886 tarihinde Buenos Aires ve Rio de Janeiro’da konsolosluk/şehbenderlik açma gereği duydu.54 Bunun nedeni olarak ta buraya binlerce göçmenin gelmesi gerekçe olarak gösterildi.55 Eğer burada bir şehbenderlik açılması ve kendisinin buraya şehbender tayini durumunda bu göçün azalabileceğini dair Saloman Mübarek isimli bir kimse tarafından Marsilya şehbenderliği aracılığıyla nezarete bir ariza bile sunuldu.56 Brezilya’da Osmanlı sefareti olmadığı için Suriye ve Lübnan’dan göçenlerin bir kısmı burada Fransa konsolosu himayesine girerek Fransa pasaportu ile geri memleketlerine dönmekteydi. Bu şekilde Fransa himayesini kabul edenlerin sayısının 1000 kişiye yaklaştığı hükümete rapor edildi.

Fransa nüfuzunun Suriye ve Lübnanlı göçmenlerin arasında yayılmasında burada kurulan cemiyet ve derneklerin etkisi de büyük oldu. Osmanlı Devleti ise Fransa’nın Suriye vatandaşları üzerindeki nüfuzundan rahatsızlık duydu.57 Çünkü Suriye ve Lübnanlı Osmanlı vatandaşı kimselerin Fransız nüfuzundan yararlanmaları Fransa’nın siyasi emellerine de hizmet edecek nitelikte bir davranıştı. Fransa zaten uzun süredir buradaki Hristiyanlar üzerinden nüfuz alanını her fırsatta kullanmaya çalışmaktaydı.

Osmanlı Devleti bu gelişmeler üzerine 1898 yılı ortalarında Brezilya’ya fahri bir şehbender atadı. Bu atama buradaki Osmanlı vatandaşları tarafından memnuniyetle karşılandı. İlk resmi şehbender olarak Lübnan eski Mutasarrıfı Muzaffer Paşa’nın oğlu Fevaid Bey 30 Ocak 1908 tarihinde atandı.58 Arjantin (Buenos Aires)’e ise başşehbenderlik Ağustos 1910 yılında açıldı.

Buraya başşehbender olarak ta Emir Emin Arslan Bey tayin edildi. Burada da şehbenderlik açılması Osmanlı vatandaşları tarafından memnuniyetle karşılandı.

Yukarı paragrafta kısaca değindiğimiz gibi Suriye ve Lübnan çevresinde yaşayan Marûnî, Orthodox, Melkit, Protestan; az da olsa Dürzi, Sünni ve Şii gruplar siyasi, dini, ekonomik ve diğer nedenlerle dünyanın birçok yerine dağılmışlardır. Bunların en çok göç ettikleri yerlerin başında Kuzey ve Güney Amerika kıtası bulunmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu'ndan ne kadar Suriyeli veya Lübnanlının Amerika'ya göç ettiğini tahmin etmek çok zordur. Amerikan göçmen idaresinin kayıtlarına göre 1899-1919 yılları arasında 89.971 kişi Suriyeli olarak kayıt altına alınmıştır (Tablo: 4).59 Bu rakamlara geri dönen ve kaçak yollardan girenler dâhil değildir. Lübnanlı göçmenler ve diaspora çalışmaları ile bilinen Khater'e göre 1870'ler ile 1930'lar arasında yaklaşık 330.000 kişi Lübnan ve çevresinden göç etmek zorunda kalmıştır.

Bunların yaklaşık 120.000’i Amerika Birleşik Devletlerine; 210.000’de başta Arjantin ve Brezilya olmak üzere Güney Amerika'ya göç etmiştir. Ülke bazında baktığımız zaman 1887 ile 1913 arasında, yaklaşık 131.000 göçmen Arjantin’e ulaşmak üzere Lübnan'dan

52 Linda K. Jacobs, “An Arbeely Family Album”, https://storymaps.arcgis.

com/stories/6077c56c184e4ec8b898f6486c8e977c?fbclid=IwAR3o1ZJDXbWuGoG-4bKkL4YaWXvlBjdOFt0bbhjQIGKfuIiw3oltUBMlfLM. Erişim: 13 Mayıs 2020.

53 Kemal H. Karpat, “The Ottoman Emigration to America, 1860-1914”, International Journal of Middle East Studies, Vol. 17, No. 2 (May, 1985), s. 180.

54 BOA, HR.TH, 69/84 (31 Aralık 1886).

55 BOA, HR.TO, 345/39, 40.

56 BOA, HR.TO, 534/44.

57 BOA, A.}MTZ.CL, 1/37-214-217 (15 Haziran 1898); BOA, BEO, 908/68041-3, 4; Genç ve Bozkurt, a.g.m., s.

85.

58 Genç ve Bozkurt, a.g.m., s. 85-91.

59 Najip E. Saliba, “Emigration from Syria”, Arab Studies Quarterly, Vol. 3, No. 1 (Winter 1981), s. 62.

ayrılmıştır. Bunların 83.000’i geri Lübnan’a döndü. 1899 ve 1910 arasında Ellis Adası60 göç kayıtlarına dayanarak, yaklaşık 90.000 göçmen Amerika Birleşik Devletlerine ulaşmak için Cebel-i Lübnan’dan ayrılmıştır. 1930 nüfus sayımına göre, 147.171 Arap-Amerikalının 56.389'u Lübnan ve çevresi doğumlu iken geriye kalanı ise Amerikan doğumludur.61

Tablo 4: ABD’ye Göç Eden Suriyeliler (1899-1919)62

Yıl Göçmen Sayısı Yıl Göçmen Sayısı

1899 3.708 1910 6.317

1900 2.920 1911 5.444

1901 4.064 1912 5.525

1902 4.982 1913 9.210

1903 5.551 1914 9.023

1904 3.653 1915 1.767

1905 4.822 1916 676

1906 5.824 1917 976

1907 5.880 1918 210

1908 5.520 1919 231

1909 3.668

TOPLAM 89.971

Washington sefareti 23 Şubat 1880 tarihinde Hariciye nezaretine göndermiş olduğu cevabi yazısında, Washington’da Lübnan halkından kimsenin bulunmadığını, bundan sonra Washington ve şehbenderliklerin bulunduğu yerlere gelen olursa bildireceğini ifade etmiştir.

Washington sefaretinin göndermiş olduğu diğer bir belgedeki bilgilerden ise miktarı belirtilmese de 1880 yılında New York’ta Suriyeli ve Lübnanlıların olduğunu anlıyoruz.63 Boston şehbenderliği ise cevabi yazısında zor şartlarda yaşam mücadelesi veren 82 Lübnanlının ismini yanında bulunanlarla birlikte bildirmiştir. Bunlar eşleri, çocukları, anneleri ile birlikte 308 kişidir. 6 kişinin yanında anneleri de vardır. Kayıt olan 82 kişinin 41 tanesinin yanlarında eşleri, 41’nin yanlarında çocukları bulunmaktadır. Çocukları olanlar belgede oğlu, evladı ve çocukları şeklinde kaydedildiği için bunların erkek veya kız olanların sayısı ile yaşlarını bilemiyoruz. Ama bazıları oğlu şeklinde kaydedildiği için onların erkek olduklarını bilebiliyoruz. 22 ailenin 1 evladı, 11 ailenin iki evladı, 8 ailenin 3 evladı vardır. 5 ailenin yanında hemşerileri de vardır. Bunlardan iki tanesinin çocukları vardır. Bir ailenin yanında kardeşi ve onun eşi ile çocuğu kayıt altına alınmıştır. Eşleri yanında olmayan 8 kişinin yanlarında çocukları da vardır. Yanında kimse olmayan bekâr veya tek başına olan kişi sayısı 28 kişidir. Sadece eşi ve kendisi olan ise 6 kişidir. Özetle 82 hane 308 kişi olarak kayıtlara geçmiştir.64 Sanfransisko başşehbenderliği cevabi yazısında vatanlarına iade için başvuran üç kişinin olduğunu bunlardan birisinin Cebel-i Lübnan ahalisinden 30 yaşındaki Emin Yusuf, diğerinin Beyrut ahalisinden 32 yaşındaki Necip Ruhsan, üçüncü kişinin de Beyrut yakınlarındaki Lazkiye’den 54 yaşındaki İlyas Hemani olduğunu bildirmiştir.65

Beyrut’a yeni atanan jandarma alay komutanı buraya atanmasından 15-20 gün sonra 21 Mayıs 1891 tarihinde Şûrâ-yı Devlete sunmuş olduğu bir belgede Lübnan ahalisinden Amerika’ya h.1302 (m.1884) senesinde 15.000 kişinin, h.1303-1304 (m.1885) senelerinde 25.000 kişini göç ettiğini rapor etmiştir. Bu kaçakçılığın artmasının sebepleri arasında yerel

60 Ellis Adası, New York şehrinin Hudson Nehri ağzında yer alan bir adadır. Ellis Adası, 1 Ocak 1892 ile 12 Kasım 1954 tarihleri arasında, New York'a gelen yeni göçmenler için bir transit merkezi olarak hizmet vermiştir.

61 Akram Khater, "Why did they leave? Reasons for early Lebanese migration, https://lebanesestudies.news.chass.ncsu.edu, Accessed: September, 12, 2018.

62 Saliba, a.g.m., s. 62 (1919 göç raporuna göre, s. 168).

63 BOA, A.}MTZ.CL, 1/37-114, 116.

64 BOA, A.}MTZ.CL, 1/37-119, 120.

65 BOA, A.}MTZ.CL, 1/37-121.

memurların rüşvet almasını göstermektedir.66 20 Kasım 1892 tarihli bir belgede 10.000’den fazla Ermeni, 30.000’den fazla Suriyelinin Amerika’ya göç ettiği ifade edilmektedir. 23 Kasım 1893 tarihli Dâhiliye Nezaretinden Hariciye Nezaretine gönderilen bir belgede ise sadece Suriye ahalisinden yaklaşık 10.000 kişinin Amerika’ya göç etmiş olabileceği ifade edilmiştir.67 Bunlardan bir kısmı para kazanmak için giderken bir kısmı da askerlik hizmetinden kurtulmak için göç ettikleri rapor edilmiştir.68 Dâhiliye Nazırı sadarete sunduğu 8 Temmuz 1895 tarihli bir arizasında Beyrut Valiliğinden almış olduğu bilgilere dayanarak İskenderiye, Port Said, Yafa, Kudüs ve liman şehirlerine mürûr tezkiresi alarak Beyrut’tan vapurlara binip Amerika’ya gidenlerin sayısının 4-5’i Müslüman, geri kalanlarının tamamının gayr-ı Müslim olmak üzere 3800’e ulaştığını ifade etmiştir.69

Amerika kıtasına yapılan göçlerle ilgili farklı kaynaklarda birçok farklı bilgi bulunmaktadır.

Karpat’a göre 1869-1915 arasında Anadolu ve Suriye’den Amerika Birleşik Devletleri’ne giden göçmenlerin yekûnu 178.712’dir. 1890-1910 yıllarında Anadolu ve Suriye’den Amerika’ya ortalama olarak yılda 40.000 kişi göç etmiştir. Bu yıllarda göçmenlerin büyük bölümü Güney Amerika’da Brezilya ve Arjantin ile birlikte Kanada, Meksika, Şili, Ekvator, Küba ve Haiti’ye de önemli miktarda göçmen gitmiştir. Arjantin’e 1895 yılına kadar 11.585, 1896-1905 arası 66.558, 1906-1915 arası ise 59.272 kişi, yani yirmi dört yıl içinde yaklaşık 138.000 kişi göç etmiştir. Brezilya’ya da 1897-1915 yılları arasında Suriye, Anadolu ve Filistin’den 45.000 göçmen gitmiştir. Aynı süre içinde Küba’ya giden Osmanlı göçmenlerinin sayısı ise 4500’dür. Buna göre 1880-1914 yılları arasında kıtanın diğer ülkelerine gidenlerle birlikte yaklaşık 200.000 kişi Güney Amerika’ya göç etmiştir.70 Özetle Osmanlı arşive kayıtlarındaki bilgilere göre Birinci Dünya Savaşı başlamadan Brezilya’ya 107.000, Arjantin’e 110.00071, Amerika Birleşik Devletlerine yapılan göçlerin sayısı 100.000’e ulaşmıştır. Brezilya Osmanlı başşehbenderi Münir Süreyya 1912-1913 yıllarında göndermiş olduğu raporlarında Brezilya’da bulunan Osmanlı vatandaşlarının sayısının 100.000’den fazla olduğunu ifade etmiştir.72 Genç ve Bozkurt’un tespitlerine göre ise 1904 ile 1913 yılları arasında Arjantin’e ulaşan Osmanlı vatandaşı göçmenlerin sayısı 106.066 kişidir. 1914 yılında ise Arjantin’de 116.133 Osmanlı vatandaşı yaşamaktaydı. Farklı bir kaynakta ise sadece Cebel-i Lübnan ve Suriyeli Osmanlı vatandaşının sayısı 130.917’dir. Arjantin ve Brezilya’ya genel manada ulaşan ve kaynaklara Osmanlı vatandaşı olarak geçenlerin büyük bir kesimi Suriye ve Lübnan ahalisinden kimselerdir.73 Mesela 1911 yılının ilk altı ayında Arjantin’e ulaşan Osmanlı vatandaşı 5.213 göçmenden 2.896’sı Suriyelidir. Bunlardan 1.321 Müslüman, 64’ü Musevi geri kalanları Hristiyanlığın çeşitli mezhebine mensup kimselerdir.74

Güney Amerika ülkelerinin vize istememesi ve gelenlere oturum ve çalışma izni vermesi buraya göçü hızlandırmıştı.75 Hariciye Nezareti şehbenderliklerden bilhassa Marsilya başşehbenderliğinden gelen raporlara dayanarak hazırlamış olduğu ve Şûrâ-yı devlete sunduğu arzında, Arjantin başta olmak üzere Amerika’ya, Anadolu bilhassa Suriye ve Cebel-i Lübnan’da giden göçmen sayısının 1910 yılı Ocak ayında 500 kişi iken, Şubat ayında 2.000 kişiyi geçtiğini ve o yıl içerisinde 13.909 kişiye ulaştığını bildirmiştir. Raporda askerlik yapmayanlara kesinlikle pasaport verilmemesi, izinsiz göçünde önlenmesi istenmektedir.

66 BOA, ŞD, 2279/7-8.

67 BOA, HR.TH, 135/62.

68 BOA, HR.SYS, 72/27.

69 BOA, ŞD, 2655/32-7.

70 Kemal Karpat, “Câliye”, DİA, C. 7, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1993, s. 35.

71 BOA, A.}MTZ.CL, 7/263.4-41, 42; DH.İD, 11/9-18; Genç ve Bozkurt, a.g.m., s. 74.

72 Mehmet Temel, “Osmanlı Arşiv Kaynaklarına Göre XIX. ve XX. Yüzyılın Başlarında Osmanlı-Brezilya İlişkileri”, Belleten, C. LXVIII, S. 251(Nisan 2004), s. 4.

73 Hamdi Genç-İ.Murat Bozkurt, “Osmanlı’dan Brezilya’ya ve Arjantin’e Emek Göçü ve Göçmenlerin Sosyo-Ekonomik Durumu”, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C. XXVIII (2010), S. 1, s. 93, 96.

74 BOA, DH.SN.THR, 31/109.

75 Genç ve Bozkurt, a.g.m., s. 74.

Çünkü kaçak olarak gidenlerin ve maddi durumu zayıf olanların bir kısmı geri iade edilmekte ve yollarda sefil ve perişan olmaktadırlar.76

Tablo 5: Arjantine Göç Eden Suriyeliler (1871-1909)77

Yıllar Kişi

1871-1876 164

1877-1890 ----

1891-1895 885

1896-1900 8.394

1901-1905 15.591

1906-1909 35.489

TOPLAM 60.653

Osmanlı vatandaşları yurtdışına iki şekilde gitmekteydiler. Bunlardan biri legal yollardan pasaport alarak, diğeri ise kaçak yollardan gitme yolunu tercih etmekti. Kaçak gitmek isteyenler de iki yol tercih ediyordu. Birincisi Osmanlı sınırlarında bir yere mürûr tezkiresi alarak oradan yine kaçak yollardan vapurlara binerek gitmek. İkinci yol ise doğrudan doğruya çeşitli yöntemler ile vapurlara binerek gitmekti. Bilhassa kaçak yollardan gidenlerle ilgili bilgiler dış temsilcilikler tarafından merkeze rapor edildi. Mesela Barselona başşehbenderliğinin Madrid sefirliği aracıyla sunmuş olduğu 20 Haziran 1889 rapora göre;

Marsilya üzerinden Amerika’ya gitmek üzere Beyrut ve etrafındaki limanlardan vapurlarla Cebel-i Lübnan ve Trablusşam ahalisinden binlerce kişi hareket etmiştir.78 Marsilya başşehbenderliği 31 Ocak 1898 tarihinde Hariciye Nezaretine göndermiş olduğu raporunda Marsilya limanından 1897 yılında 34.638 Fransız ve Ecnebi yolcunun Kuzey ve Güney Amerika’ya gitmek üzere vapurlara bindiğini bunlardan 6.287 yolcunun Suriyeli, 1.605 yolcunun Osmanlı tebaası Ermeni olduğunu bildirmiştir.79 Brezilya’da Osmanlı başşehbenderliği olmadığı için Osmanlı vatandaşlarının mecburen Fransa konsolosluğu aracılığı ile pasaport aldıkları rapor edilerek buraya ulaşan Suriye ve Lübnanlı göçmenlerin sayısının 15 Haziran 1898 tarihi itibariyle 20 bine ulaştığı, aynı yıla ait başka bir belgede ise bu rakamın çoğunluğu Cebel-i Lübnan’dan az bir kısmı ise Suriye’den olmak üzere 30-4080 bin civarında olduğu ifade edilmektedir.81 17 Nisan 1901 tarihli Beyrut Vilayetinin sunmuş olduğu bir belgeden Marsilya başşehbenderliğinin hazırlamış olduğu bir rapora dayanarak Amerika’da Beyrut’tan göç edenlerin sayısının 220.000’ne ulaştığı ifade edilmektedir. Bu rakama tüm Amerika kıtası dâhildir. Çünkü 19 Kasım 1902 tarihinde sadarete sunulan bir belgede son 20 yılda Amerika’ya özellikle Amerika Birleşik Devletlerine gidenlerin sayısının 100 bin82 civarında olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca her gün yüzlerce kişinin Beyrut limanından tezkeresiz ve pasaportsuz bir şekilde kişi başı 3-4 lira vererek simsarlar tarafından kaçırıldığı bildirilmiştir. Raporun devamında gidenlerin terk-i tabiiyet etmek niyetinde olmadıkları sadece maişetlerini temin etmek için gittikleri ve daha sonra ülkeye dönecekleri ifade edilmektedir.

Fakat bu göçmenlerin ancak 5/1’nin geri döndüğü Lübnan Mutasarrıfı Muzaffer paşa tarafından bildirilmiştir. Bunun da ülke ekonomisine çok büyük zararı olduğu acilen tedbir

Fakat bu göçmenlerin ancak 5/1’nin geri döndüğü Lübnan Mutasarrıfı Muzaffer paşa tarafından bildirilmiştir. Bunun da ülke ekonomisine çok büyük zararı olduğu acilen tedbir