• Sonuç bulunamadı

“Oğlum, sokakta fıstık satmanız gerekse umurumda değil, kendiniz için çalışıyorsunuz. Başka bir adamı zengin yapma”

James G. Thomas Jr.

XIX. yüzyılın ikinci yarısı ile XX. yüzyılın başlarında Osmanlı hâkimiyetindeki topraklardan Güney ve Kuzey Amerika’ya göç eden göçmenlere, hatta bugün sadece Amerika’ya göç eden Müslümanlar için “câliye”340 ve “mahjar” tabiri kullanılmış ve kullanılmaktadır.

Osmanlı coğrafyasından Amerika kıtasına göç eden Suriye ve Lübnanlı göçmenler tamir işleri, otomobil sektörü, deri, tekstil, seyyar satıcılık başta olmak üzere birçok iş alanında çalışma imkânı buldular. Eğitimli olanlar ile Lübnan ve Suriye’de misyoner okullarından mezun olanlar daha nitelikli işlerde çalıştı. Göçmenlerin çoğu tekstil sektöründe iş bulurken birçoğu da seyyar satıcılık yaptı. Çok düşük fiyatlara çalışan göçmenlerin saatlik veya haftalık aldıkları ücretler şehirden şehire veya eyaletten eyalete değişiklik gösterdi. 1889-1890’lı yıllarda Tennessee eyaletinin South Petersburg şehrinde bir demir döküm atölyesinde işçiler haftada yaklaşık 3.50 - 4 dolar almaktaydı. Harcamaları ise haftalık neredeyse 3,5 dolar civarındadır. Lübnan’dan Amerika’ya göç eden Wadea Kasab’ı South Petersburg’a davet eden Wadea’nın eski öğretmeni Farhan Elias, Virginia eyaletinin Roanoke şehrinde

338 BOA, HR.İD, 117/38; Selim Hilmi Özkan, “Filipin Başşehbenderliği’nin Açılması ve Necip Halil’in Faaliyetleri (1910-1912)”, Yeni ve Yakın Çağlarda Osmanlı Diplomasisi, Grafiker Yayınları, Ankara, 2019, s. 307-308.

339 Melkitler Suriye, Filistin, İsrail, Küçük Asya, Lübnan, Ürdün, Irak, İran ve Mısır’da yaşayan ve çoğunluğu Monofizit(tek doğacı) inancı benimseyen Kadıköy Konsili (m.451) kararına bağlı kalan Batı Süryani Hristiyanlardır. Melkit Kilisesi´nin başı patriktir. En üst düzeydeki din adamı olan Papa patriğin üstüdür. Patrik

“Antakya, İskenderiye, Kudüs ve Tüm Doğu Patriği” unvanına sahiptir. “Antakya ve Tüm Doğu” bütün Antakya patrikleri tarafından kullanılan bir unvandır (A. Fortescue, “Batı Süryaniler´den Melkitler Suryaye Malkaye ya da Suryoye Malkoye”, Journal of the Assyrian Academic Society, çev. Meral Ünüvar, Cilt 10, S. 2, 1996, s. 2–8).

340 Bu konuda Kemal Karpat’ın İslam Ansiklopedisi Cilt 7’de yayınlanan “câliye” maddesinde daha fazla açıklayıcı bilgi bulunmaktadır. (Kemal Karpat, “Câliye”, DİA, C. 7, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1993, s. 34).

gündeliği 2 dolara bir iş bulduğu için oraya taşınmıştır. Çünkü bu dönemde işçiler genelde gündelik bir dolardan daha az bir ücrete çalışmaktaydı. South Petersburg şehrindeki ücreti ve yaşam koşullarını beğenmeyen Lübnan göçmeni Wadea Kassab yine aynı eyaletin Chattanooga şehrine taşınmış ve burada haftalık 9 dolara döküm atölyesinde iş bulmuştur.

Hatta haftalığını aldığı zaman zarfta 9 doları görünce yanlışlıkla bir dolar yerine beş dolar koyduklarını zannederek geri iade etmeyi bile düşünmüştür. İkinci hafta da 9 dolar haftalık alınca buna çok sevindi. Bu ücrete rağmen Wadea burada da tutunamaz önce Chicago oradan Iowa eyaletinin Clinton şehrine geçti. Burada tekrar Chicago’ya gelir ve burada bir posta dağıtım merkezinin deposunda haftalığı 6 dolardan iş buldu. İşi beğenmese de yeni bir iş buluncaya kadar çalışmaya karar verdi. Akşamları çalışarak fazla mesailer ile 9 dolara kadar haftalığını çıkardı. Wadea 1893 yılında işsiz kaldı ve bir yerde haftalığı 3 dolara çalışmaya başladı. Bu işten de ayrıldıktan sonra yine haftalığı 9 dolara bir iş buldu. Bir süre sonra bir dişçinin yanında haftalığı 6 dolara çalışmaya başladı.341

Suriyeli ve Lübnanlı göçmenlerin en yaygın yaptıkları iş seyyar satıcılıktı. Bu mesleğin Suriyeli ve Lübnanlı göçmenlerin hayatında ayrı bir yeri vardır. Arab-American kimliğinin sembolü oldu. Birçoğu yenidünyada hayata bu şekilde başladı. Hazır ürünler sattıkları gibi el yapımı ürünler de satıyorlardı. Bu meslek eğitim, tecrübe ve dil gerektirmediği için başlangıçta göçmenler için daha çok tercih edildi.342 Seyyar satıcılığı da Alman Yahudilerden öğrenmişlerdi. Bu mesleği New York sokakları başta olmak üzere, South Dakota ve Mississippi’de yoğun şekilde icra ettiler.343 Bilhassa Mississippi siyah köleler ile alt sınıf beyazların çoğunlukta yaşadığı bir bölge olması sebebiyle seyyar satıcılığa uygun bir bölgeydi. Mississippi’ye ilk yerleşen ailelerden birisi olan Elias Fattouh kapı kapı dolaşarak seyyar satıcılık yapmakla işe başladı. Sattıkları eşyalar arasında iğneler, el işi ürünler, düğmeler, danteller, kumaş düğmeleri, mutfak gereçleri, mücevher, parfüm, süslü aynalar, biblolar ve haç gibi kutsal eşyalar vardı. Seyyar satıcılık mesleği yaparak kendi işini kuran Gregory Thomas’ın dedesinin “Oğlum, sokakta fıstık satmanız gerekse umurumda değil, kendiniz için çalışıyorsunuz. Başka bir adamı zengin yapma” dediğini nakleder.344 Lübnanlı ve Suriyeli göçmenlerin bu hırsı ve inancı, zor şartlar altında kilometrelerce yürüyerek yaptıkları bu iş, dilini, kültürünü ve yaşam tarzını bilmedikleri memlekette hem hayata tutunmalarına yardımcı olmuş hem de başarılı olmalarını sağlamıştı. Seyyar satıcılıktan iyi para kazananlar kendi işyerlerini de açtı. James Ellis ve kardeşi Mississippi eyaletinin Port Gibson şehrinde, George B. Thomas Greenville kentinde kendi işyerlerini açmışlardı. George B. Thomas’ın torunu Sam Thomas aynı eyaletin Leland kentinde 1980 yılında belediye başkanı seçildi.345

Arjantin ve Brezilya’ya yerleşenler arasında seyyar satıcılık yapanlar daha fazlaydı. 1895 yılında São Paulo’da seyyar satıcılık yapanların %90’nını Osmanlı vatandaşları oluşturmaktaydı. Bunlarında çok büyük bir kısmı Suriyeli ve Lübnanlı göçmenlerdi.346 Veresiye aldıkları ürünleri nakite çevirdikten sonra ödüyorlardı. Bir kısmı ise almış oldukları ürünleri ucuz fiyattan satarak borçlarını ödemeden memleketlerine dönerek haksız kazanç elde etmişlerdi. Elbette bu durum Osmanlı Devleti’nin imajı açısından kötü bir durum oluşturmuştur. Çünkü Osmanlı vatandaşı olarak görünen bu kimselerin yaptıkları bu uygunsuz ticari faaliyet şehbenderliklere yansıdı.347 São Paulo’da 1895 yılında Suriye ve Lübnanlılara ait yedi ticarethane mevcut iken, bu sayı 1901 yılında 500’e yükselmişti.

Osmanlı vatandaşı Suriyeli ve Lübnanlı göçmenler 1920’li yılların başında São Paulo’da

341 Kassab, a.g.h., s. 61-68, 93, 118.

342 Genç ve Bozkurt, a.g.m., s. 90; BOA, HR.TH, 85/43.

343 Jacob Rama Berman, American Arabesque: Arabs and Islam in the Nineteenth Century Imaginary, NYU Press, New York, 2012, s. 179, 189.

344 James G. Thomas Jr., “Mississippi Mahjar: Lebanese Immigration to the Mississippi Delta”, Southern Culture, Vol. 19, No. 4 (Winter 2013), s. 40.

345 Thomas, a.g.m., s. 44, 45.

346 Genç ve Bozkurt, a.g.m., s. 90.

347 BOA, A.}MTZ.CL, 7/263.4-41, 42; DH.İD, 11/9-18.

tekstil ve kuru gıda sektöründe önde gelen tüccarlar haline geldi. Aynı yıl vergi listesinde Suriyeli ve Lübnanlı 538 tüccarın ismi yer aldı.348

Göçmenler Amerikan vatandaşları ile kıyasladığı zaman daha ucuz işçi gücü olarak kullanıldı. Suriyeli ve Lübnanlı göçmeler ücretli asker olarak ta hizmet etti. Askerler tekstil sektöründe çalışan bir işçiye göre daha az kazansalar da bilhassa I. Dünya savaşı sırasında orduya alındı. Orduda ilk göreve başlayan bir kişi 15-20 dolar alırken tekstil işçileri 25-30 dolar alabiliyordu. Bunun dışında orduda bir dönemden fazla uzun süre görev yapan bir kişi rütbesine göre 50 dolara kadar alabiliyordu.349 Mesela Lübnan’dan göç eden Beyrut ahalisinden Rum Katolik mezhebinden Halil Nasır Fransız ordusuna, Cebel-i Lübnan ahalisinden Rum Ortodox Halil el-Esved ise Amerikan ordusuna katıldı. Halil el-Esved Cebel idare meclis azasından Necmi Efendi’nin oğludur. Ticaret yapmak için Amerika’ya gitmişse de zor durumda kalınca Amerikan ordusuna katılmış ve Amerika ile İspanya arasında meydan gelen savaş sırasında Küba taraflarında Amerikan ordusu için hizmet etmiştir.350 Her ikisi de hizmet ettikleri ülke vatandaşlıklarını almış olmalarına rağmen 1904 yılında tekrar vatanlarına dönerek hizmet isteğinde bulunmuşlardır. Başvurularını uygun bulan Cebel-i Lübnan Mutasarrıfı Muzaffer Paşa bunları kolağası (yüzbaşı) rütbeleri ile jandarmada hizmete almıştır. Her ikisinin de üstün başarı ve altın madalyaları olmasına rağmen jandarmada hizmete alınmaları hükümetçe kabul görmedi. Bilhassa yabancı bir memleketin ordusunda görev almaları, Osmanlı vatandaşlığını terk ederek tabiiyet değiştirmelerinden dolayı Osmanlı vatandaşlık kanununu altıncı maddesine göre istekleri uygun bulanmadı. Bu durum irade-i seniye ile olsa bile ülkeye dönmelerinin kabul edilemeyeceği açıkça ifade edildi.351 Halil el-Esved aynı zamanda Amerikan ordusundan da maaş almaya devam etmekteydi. Bu maaşı Beyrut Amerikan konsolosluğu aracılığıyla kendisine ödenmiştir.

Cebi Lübnan Mutasarrıfı Muzaffer Paşa bu maaşın emeklilik maaşı olduğunu, Halil el-Esved’in jandarmada istihdamında ısrarcı olmasına ve onun muvazzaf asker olmadığını ifade etmesine rağmen kabul görmedi.352

Yukarıda kısaca değindiğimiz gibi zor şartlar altında Amerika’ya gelen Lübnanlı ve Suriyeli göçmenlerin bir kısmı dilencilik yaptı. Bu durum Osmanlı Devletini çok rahatsız etti. Bunun için göç etmek isteyenlerden dilencilik yapma potansiyeli olanlara izin vermedi. Kaçak yollardan gideceklerin de engellenmesi için çaba sarf etti. Göçmenlerin bir kısmı Amerika’da dilencilik yapmasına rağmen göç edenlerin bir kısmına Amerikan yönetimi pasaport verdiği gibi arazi de verdi. Bunu 4 Ekim 1901 tarihli bir belgeden öğrenmekteyiz.353 Fakat Amerika’da Orta Doğu kökenli dilencilerin artması üzerine Amerikan yönetimi de dilencilere karşı önlem aldı. Fakat dilencilik için gidenlerin hem Orta Doğu limanlarında hem de Amerika limanlarında işbirlikçileri vardı. Onun için Amerika’ya ulaşmaları zor olmadı. Bunlar bir süre sonra kıyafetlerinden tanınmaya başlayınca İtalyan ve Yunanlılara benzer kıyafet giymeye başladılar. XX. yüzyılın sonlarında Amerika’da çalışan bir kimse günlük bir dolar bile kazanamazken bu dilenciler günlük en az 5 dolar kazanmaktaydılar. Tren istasyonlarında çalışanlar ise daha fazla kazanmaktaydı. Bu sebeple dilencilik de geçim için bir yol olarak seçildi.354

Göçmenlerin karşı karşıya kaldıkları problemlerden birisi Amerikan yaşam tarzına uyum problemidir. Amerikan kültürünü benimsemeleri için formal ve informal yollardan baskılar göçmenlere sürekli yapıldı. Göçmenler de bu baskıları her zaman hissetti.355 Lübnan, Suriye

348 Genç ve Bozkurt, a.g.m., s. 90.

349 Fahrenthold, a.g.e., s. 72.

350 BOA, A.}.MTZ.CL, 1/37-157.

351 BOA, A.}.MTZ.CL, 1/37-148, 149, 150, 151.

352 BOA, A.}.MTZ.CL, 1/37-156, 157, 163.

353 BOA, DH.MKT, 2519/1.

354 Uygun, Marûnî Dilenciler, s. 202.

355 http://www.ottomanhistorypodcast.com/2018/11/syrian-in-sioux-falls.html

ve çevresinden göç eden Müslüman ve Hristiyan göçmenler bu baskılara rağmen dinî ve geleneksel hayatlarını devam ettirme çabası içinde oldu. İlk kuşak Hristiyan göçmenler ülkenin Hristiyan olmasının da etkisiyle dinî-millî cemaatler oluşturarak kiliseler yoluyla kültürlerini ve dinî vasıflarını ve kimliklerini devam ettirdikleri gibi kendilerini de modern olarak tanımladılar. Hristiyan kimliklerine ek olarak kutsal topraklardan gelmeyi bir ayrıcalık olarak kullandılar.356 Fakat ikinci kuşak göçmenler Amerikalılık ve Suriyelilik/Lübnanlılık arasında bocalama yaşadı. Bu durum ebeveynler ve çocuklar arasında belirgin şekilde ortaya çıktı.

İkinci kuşak Suriye ve Lübnan kültürü, daha açıkçası Arab kültürü ile bağ kurmakta zorlandı.357

Hristiyanların aksine Müslümanlar ise Amerika’da yaşam konusunda güçlük çekti.

Göçmenlerin büyük bir kısmı bekâr olarak göç ettikleri için yerli Hristiyan kadınlarla evlenmeleri ve çocuklarının da Hristiyan olarak yetiştirilmesi sonucunda ilk Müslüman kuşağın vefatından sonra ikinci ve üçüncü kuşağın dinî varlıkları ve kültürel alışkanlıkları tamamen ortadan kalktı.358 Müslümanların ibadet edebilecekleri Kuzey Amerika’daki ilk cami North Dakota Eyaletinin Ross kasabasında 1920 yılında, Kanada’da ise 1938 yılında Edmonton şehrinde açılmıştır.359

Müslümanlar gibi Müslüman olmayan göçmenler de ikinci kuşaktan sonra Amerikan yaşam tarzına büyük oranda uyum sağladı. İlk ve ikinci kuşak karşı olmakla birlikte nispeten Osmanlı kimliğini [çünkü bunların birçoğu geri dönme düşüncesini hep muhafaza etti], bir Arab olarak dil ve kültürel olarak Suriyeli ve Lübnanlı yaşam tarzını korusalar da üçüncü kuşaktan sonra bu kimlikte büyük oran da kayboldu. Bugün sadece atalarının Arab olması veya nostaljik Lübnanlı/Suriyeli yaşam tarzı hoş bir hatıradan başka bir anlam ifade etmemektedir.360

Lübnan ve çevresinden Amerika Birleşik Devletlerine göç eden Osmanlı vatandaşlarının karşılaştıkları sorunlardan birisi de hangi ırktan oldukları meselesiydi. Kendilerinin beyaz ırktan olduklarını kanıtlamak için mahkemeye yolunu bile tercih ettiler. Çünkü “Özgür beyaz bir insan” olarak kabul edilmek, o sırada Amerikan vatandaşlığına hak kazanmak anlamına geliyordu. Ayrıca Lübnanlı ve Suriyeli göçmenlerin Amerika kıtasına ayak bastıkları yıllar ırkçılığın en katı uygulandığı yıllardı. Bu göçmenler beyaz olarak değil de genellikle “Asyalı”

veya “Türk” olarak sınıflandırıldı. 1910 yılında Amerikan Nüfus Bürosu Suriyelileri Asyalı olarak kaydetti. Bu sebeple birçok Lübnanlı Arap, Türk, Müslüman, Gayr-i Müslim Osmanlı vatandaşı beyaz olduklarını kanıtlamak için mahkemelere başvurdu. ABD vatandaşlığına geçmeleri ancak mahkemeleri ikna ettikten sonra mümkün oldu. North Caroline mahkemesi ise Suriyelileri “Asyalı” olarak kabul ederek beyaz ırktan olduklarını kabul etmedi.361 30 Eylül 1909'da, New York Times gazetesinde Türk’ün beyaz olup olmadığı ile ilgili bir makale yayınlandı. Makale Türklerin “sarı” veya “Moğol” ırkından olduğunu, ancak batıya doğru ilerledikçe Kafkas ırklarıyla karıştığını ve böylece beyaz ırk özelliği gösterdiğini iddia etti.

Makaleye göre XX. yüzyılın başlarına gelindiğinde Türkler Araplar, Kürtler, Slavlar, Arnavutlar ve Yunanlılar ve daha birçok ırk ile karışarak yeni bir beyaz ırk haline geldi. Bu sebeple makale sonuç olarak Türklerin ABD'de vatandaşlık için uygun olması gerektiği sonucuna ortaya koydu.362

356 Berman, a.g.e., s. 186, 189.

357 Gualtieri, Between Arab and White, s. 106.

358 Karpat, “Câliye”, s. 37; Saliba, a.g.m., s. 65.

359 Abu-Laban, a.g.m., s. 50.

360Thomas, a.g.m., s. 51.

361 Nouri Gana, “Introduction: Race, Islam, and the Task of Muslim and Arab American Writing”, PMLA, Vol. 123, No. 5, Special Topic: Comparative Racialization (Oct., 2008), pp.1574.

362 Samuel Dolbee, “Is the Turk a White Man?”, Tozsuz Evrak, http://www.docblog.ottomanhistorypodcast.com, Erişim Tarihi, 04.01.2020.

Amerika’ya yerleşen ilk Arab göçmenler [çoğunlukla Marûnî] ise beyaz ırk olarak sınıflandırıldı. Bu sayede “özgür beyaz kişilerin” onurlu statüsünü kazanarak vatandaşlık ayrıcalıklarından yararlandılar.363 Mesela Mississippi eyaletinde yaşayan Lübnanlılar African-American’lardan farklı olarak beyaz ırkın içmiş oldukları sebillerden su içmiş, beyaz ırkın kullandığı tuvaletleri kullanmış ve beyazların okullarına gitmişlerdi.364

Wadea Kassab’ın hatıralarından yola çıkarak bir Lübnanlı göçmenin Lübnan’da başlayan yolculuğun Amerika’da son bulmasını kısa şekilde aktarmıştık. Burada da yine onu hatıralarından yola çıkarak Tennessee Eyaleti’nin South Petersburg şehrine vardığı ilk günden itibaren nasıl bir yaşam sürdüğünü özet şekilde kendi kaleminden aktaralım. Wadea Kassab Petersburg şehrine geldikleri ilk gün büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Çünkü onların davet eden ve orada yardımcı olacak olan Farhan Virginia eyaletinin Roanoke şehrine çalışmaya gitmişti. Komşuların yardımı ile bir eve yerleştirildi. Farhan’a mektup yazdı. Bir süre sonra Farhan geldi. Farhan onlara bir soba dökümhanesinde iş buldu. Yaklaşık bir ay sonra işlerini düzene koydu. Fakat bir yıl sonra beş kuruş parasız geldiği Petersburg şehrinden 15-16365 dolar borç para ile ayrılmak zorunda kaldı. Buradan ayrıldıktan sonra Petersburg’a 130 mil uzaklıkta bulunan Chattanooga şehrine geçti. Burada da ilk önce bir hayal kırklığı yaşadı. Onu davet eden arkadaşı Kaleel bir zenci ile evlidir. Ve zenci mahallesinde yaşamaktadır. Wadea burada bir döküm atölyesinde haftalığı 9 dolara iş buldu ve çalışmaya başladı. Wadea daha sonra buradan önce Chicago oradan Iowa eyaletinin Clinton şehrine geçti. Clinton şehrinden tekrar Chicago’ya geldi ve burada bir posta dağıtım merkezinin deposunda haftalığı 6 dolardan iş buldu. İşi beğenmese de yeni bir iş buluncaya kadar çalışmaya karar verdi. Akşamları çalışarak fazla mesailer ile 9 dolara kadar haftalığını çıkardı. Burada çalışırken Suriye’den yeni gelmiş olan Zalka, Wadea’yı New York’a davet etti. Bu davet üzerine New York’a geçen Wadea burada Türkiye ve Suriye’den gelen el yapımı ipek ürünleri satıcılığına başladı. Bu arada eğitimine de devam etti ve diş hekimi olarak 5 Mayıs 1896’da mezun oldu. Başlangıçta macera ve mücadele ile başlayan Amerika heyecanı, kıtaya ayak bastıktan yedi yıl gibi kısa bir süre içerisinde diş hekimliği kariyeri ile son buldu. Her göçmenin bu şekilde şanslı olduğunu söylememiz biraz zordur.366

Amerika’ya bu kadar göçün yaşanması bazı suiistimalleri de beraberinde getirdi. Bilhassa Suriye’de Hristiyanların ve Ermenilerin yaşadığı yerlerden gelen birçok kimse Hristiyanlar adına yardım topladıklarını ifade etmişlerdir. Illinois eyaletinin Taylorville kilisesi Pastor’ü M.

W. Yacoom yaşamış olduğu yerlerde, üç dört yıldır Suriye ve Lübnan’da Hristiyanların yaşadıkları bölgelerdeki okullar için para ve yardım toplayan kimselerden emin olmak için İstanbul Amerikan konsolosluğu aracılığıyla Osmanlı hükümetinden bu kimseler hakkında bilgi istedi. Bu kimselerin iyi şekilde İngilizce bilmedikleri yanlarında bir tercüman da olmadığı için maksatlarını anlayamadığını ifade etmiştir.367 Bilhassa Hristiyan göçmenler, Osmanlı Devleti tarafından zulme ve baskıya maruz kaldıklarını ifade ederek insanların acıma duygularından istifade etmeye çalışmışlardır.

Göçmenlerin hatıralarından yola çıkarak 1893 yılında Amerika birleşik devletlerinde bazı şeylerin fiyatları hakkında da bilgi sahibi olabiliyoruz. New York şehrinde zikredilen yılda bir pound biftek 25 cent, 1 lab tereyağı 22 cent, bir düzine yumurta 19-20 cent, bir düzine karanfil ise 25 centtir.368 1909 yılında Texas Haskell şehrinde tereyağı 15, hindinin labı 8-9 centtir.369

363 Gana, a.g.m., s. 1574.

364 Thomas, a.g.m.,s. 46.

365 Bu miktar bugünkü değerleme ile ortalama bir işçinin bir aylık kazandığı ücret kadar bir miktardır.

366 Kassab, a.g.h., s. 58vd, 94, 128.

367 BOA, HR, SYS, 2953/26 (8 Mayıs 1911).

368 Kassab, a.g.h., s. 126.

369 The Haskell Free Press, C. XXIV, S. 12, March 20, 1909.