HERGÜN TARİHTEN MERAKLI BİR VAK'A
Yıldızda patlayan bomba
C a m iin ö n ü n d e Ş e y h ü lis lâ m C e m a le ttin E fe n d i ife ko n u şa n
A h d ü lh a m id , b o m b a n ın h a va ya u ç u rd u ğ u insa n la ra ve araba
p a rç a la rın a
b a k a ra k " A ra b a m ı
ç e k in i z ! „
e m rin i
v e rm iş ti
Abdülhamidin m üstebit i- daresi, kafiyelerin korkunç jurnalleri, memleketin içinde çırpındığı ağır tazyik hayası, sürüp giderken gizi; cemiyet ler faaliyete geçmiş ve p a d i şaha karşı yer yer, suikast teşebbüsleri ele alınmıştı.
İttihatçılar, hürriyetpervci ler ve bilhassa ermeniler bu işde ön sa fta bulunuyorlar dı. Bazı geceler basılan evle rin içinden kadın feryatları, çocuk hıçkırıkları duyulur ken, sokak kapısından zap ti yelerin . alıp' götürdüğü eııta- . rili, hırkalı, elbiseli kalem e- fendiierinin hazin hali herke si düşündürüyordu. Bu işin sonu ne olacaktı? Osmank im paratorluğu h er ta ra fta n te cavüze uğrayor, İngilizler Mısıra, F ransızlar T unusa as ker çıkarmış, daha sonra da y u n an lılar Rumeliye, Ciride saldırm ış bulunuyordu. V a kıa her zaman her yerde bir Türk paşasının ismi, şerefli Türk ask erin in . kahram anlığı gönüllere ferahlık veriyor ve insanın kederini dağıtıyordu. Pilevnede Gazi Osman P aşa nın, Domekede Gazi Ethenı , Paşan ıı hikâyeleri dilden di le dolaşıyor, bu k a h ram an lıklardan padişaha pay çıka ran lar da bulunuyordu. F a kat M anastır, Selanik için i- çin kaynıyor, Yemen ve A r navutluk isyanları sönmiyen ' bir yangın gibi devam edip gidiyordu A teş bacayı s a r mış, memleket m üthiş bir fe lâkete doğru bütün hıziyle "koşan bir tren- gibi fren kabul etmez bir sü ra tle yol almış bulunuyordu.
İşte bütün bunlara çare a- rıvanlar olduğu gibi, o rtad a
ki kargaşalıktan faydalana rak kendi millî istiklâlleri i- çin çalışanlar, uğraşanlar da bulunuyordu. Gayrimüslim u nsurlar içinde bilhassa Er- meniler en b aşta geliyordu. O nlar her işi İttihatçıların ü s tü n e 'a ta ra k hâdiselerden sıyrılm ak ustalığına da m a liktiler.
.Böyle bir hava içinde Ab- diilhamide karşı bir suikast tertibini düşünm üşler ve b u na göre de hazırlanm ışlardı. Abdülhamidin şehirle, halk la hiç tem ası olmadığı için onu öldürmek ancak Yıldız sarayının hudutları içinde ka bil olacaktı. Halbuki sarayın içinde Çerkeş, Arnavut, Arap u n su rlar padişaha yıllardan beri sadakatleri denenmiş kim selerdi Bunlardan lıer hangi birini satın alm aya da iıûkân bulunamazdı N ihayet Erm enilerin hatırına şu gel mişti Bir saray arabası, bîr vezir faytonu yaptırm ak, ve. Cuma günü selâmlık resmine böyle bir araba ile gelip ci varda puşu -kurm ak, araba-, nü» m ünasip m ahalline y er leştirilecek bir saatli bomba ile padişahın - yakınında bu maddeyi patlatıp o n u n 'h a y a tını ortadan kaldırmak.
Plânın en esaslı kısmı a r a baya ait olanı idi Böyle bir arabanın Osma’nlı im p arato r luğu dahilinde yapılm asına ne teknik bakımdan ve ne de ihtiyatlı bir hareket bakımın dan imkân yoktu. O zaman Erm eniler, bu işi Viyanada yaptırm ağa k arar verdiler. A rab a filhakika orada yapıl mıştı. Yalnız arabacının o tu racağı yerin altı öyle geniş ve güzel yapılm ıştı ki oraya daha sonra büyük bir saatli bomba konabilmişti.
Bomba da Erm enilerin a
dam lar' vasıtasiyle Belcikad.a imal ettirilip güm rükten ka çak olarak sokulmuş, h a ttâ ona bir de m otor süsü veril ibişti Nihayet bir arabacı ki ralanm ış, sırm a cepken'i el bisesi, uzun fesi, ve güzel sal varı ile bir vezir sevisi m an zarası alm ıştı Erm eniler ec nebi sefirleri kıyafetinde bu rab a ile selâmlık resmine gelmişlerdi Bu ziyaretler bir çok Cum alar tekrarlanm ış, esasen yabancıların şimdiki Polis E nstitüsü tarafında durm ası ve selâmlık alayını seyretm esi her zaman m üna sip görülm ekte idi Camiin iç ve dış kap sı arasında Ve bü yük yolun iki tarafında tâ sarayın kapısına kadar dizil miş bulunan dört sıra hassa askeri, kırmızılı, beyazlı ce ket, Oaııtalonları; bevaz eldi venleri siyah rugan potinle riyle göze çarpan en parlak hiı manzara teşkil ediyordu.
Çok defa Abdülhamid biz zat idare ettiği tek atlı ara- basiyle sarayın yukarıki k a pısında gözüküyor, önünden yanından, sağ ndan solundan atlı m uhatıziar kendisini tam bir çember içine almış bulu nuyordu. .
Bu kısa mesafeyi takip e- deıf padişah, camiin dış ka pısı önünde duruyor, yere 1- niyor, halılar üstünden y ürü yerek bütün vükelâ ile bera- Ibet camie giriyordu Namaz büyük b ir-sü k û t içinde, kılı-, nıyof. hutbe okunuyor, padi şaha dua ediliyor ve yalnız devlet ricalinin. Ulemanın ve fanınm ış kimselerin iştirak ettiği bu ibadet hitam bulun ca padişah eskisi gibi vükelâ ve Ulemânın Önünde camiden çıkarak d !ş kapının örtüne çc kilen aarabasına kadar h a c lar üzerinden yürüyerek fay tona geliyor, ve bir çok de fa la r arabaya bindikten son ra dizginleri bizzat kularnyor du. O sırada ecnebiler hep bir ağızdan: «Viv le Sultan» diye bağırıtıyor ve padişahı alkışlıyorlardı. îşte 1906 se nesi Temmuzunun 20 inci Cu m a günü dc öyle olacaktı E- zan okunmuş, namaz kilinmiş padişah ta her zaman olduğu
gibi ayn1 saa tte ve dakikada camiin iç kapışm a gelmişti. Camekânın önünde Şeyhülis lâm Cemalettin efendiye, Mekke Em irînin sıhhatim sorm ak arzusu izhar etmiş ve şöyle hitap etm işti:
— Efendi hazretleri, açalı Mekke Emininizin sıhhatleri nasıl oldıı?
— Devletlû Padişahım E- fendimiz, ahiren aldığımız hu berde iyiliğe yüz' tuttu k ları öğrenilm iştir, arzederim.
Demeğe kalm adan dışarı dan m üthiş bir güm bürtü du yulm uştu. Camiin dış kapısı birbirine karışmış, Viyan dan gelen araba, arabacıs . i- ki siyah yağız atı ve bütün ahşap kısmı \ ile havaya uç m akla kalmamış, camlatan zangır zangır sarsılarak n.ır çalandığı, hassa askerinden bir müfrezenin, sivil halktan bir kısmının, bir çok hafiye ve sivil polisin de parça p a r ça göklere yükseldiği görü’, j
m üştü.
Süvariler sağa sola a t sü rüyor, piyade asker mavzer lerini çevirerek mekanizma ları verine sürüyor, polisler koşuşuyor, düdükler çalını yor, bütün vüzera. vükelâ ve hocalar camiin içine doğ ru dalıyordu
H attâ Şeyhülislâm Cema lettin efendi de camiin içine girmişti. O rtada duran, s a ra r m 'ş olmasına rağm en hiç so ğukkanlılığını kaybetmiyen bir tek şahıs vardı. O da t kinci Sultan Abdiilhamid’di, e tra ftan :
_Efendimiz başka tehlike lere de melhuzdur, camie t eş rif buyursanız, gibi bazı te k liflerde bulunan yakınlarına ciddî bir lisanla:
— Arabamı camiin kapısı na çekiniz, emrini vermişti.
Sonra Abdülhamidin favto na bindiği ve yanına şehzade B urhanettin efendiyi alarak bizzat dizginleri kullandığı görülm üştü
Şaşırmış olan ecnebiler hep bir ağızdan: Viv le Sultan, di ye bağırıyor hem alkışlıyor lardı
S. N. TANSU
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a Toros Arşivi