• Sonuç bulunamadı

Yazılı basında üretilen terör söylemlerini çözümlemek: 2016 yılı terör saldırıları örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yazılı basında üretilen terör söylemlerini çözümlemek: 2016 yılı terör saldırıları örneği"

Copied!
152
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

GAZETECİLİK ANABİLİM DALI

GAZETECİLİK BİLİM DALI

YAZILI BASINDA ÜRETİLEN TERÖR SÖYLEMLERİNİ

ÇÖZÜMLEMEK: 2016 YILI TERÖR SALDIRILARI ÖRNEĞİ

Halime ERDAL

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Dr. Öğr. Üy. Salih TİRYAKİ

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Öğ rencin in Adı Soyadı Halime ERDAL Numarası 114222001006 Ana Bilim / Bilim

Dalı Gazetecilik/Gazetecilik

Tezin Adı Örneği Yazılı Basında Üretilen Terör Söylemlerini Çözümlemek: 2016 Yılı Terör Saldırıları Programı Yüksek Lisans Doktora

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Halime ERDAL

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

(3)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Halime ERDAL tarafından hazırlanan “Yazılı Basında Üretilen Terör Söylemlerini Çözümlemek: 2016 Yılı Terör Saldırıları Örneği” başlıklı bu çalışma ../../2019 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Ünvanı, Adı Soyadı Danışman ve Üyeler İmza

Dr. Öğr. Üy. Salih TİRYAKİ Danışman

Prof. Dr. Bünyamin AYHAN Üye

Dr. Öğr. Üy. Emre Vadi BALCI Üye

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

(4)

ÖNSÖZ VE TEŞEKKÜR

Bu çalışma terör olaylarının yazılı basında hangi söylemler üzerinden, nasıl temsil edildiğini ortaya koymak amacıyla yapılmıştır. Araştırma kapsamında terörün haber metinlerinde hangi haber söylemleri aracılığıyla inşa edildiği, bu söylemler arasında benzer ya da farklı yapıların olup olmadığı eleştirel söylem analizi temelinde incelenmiştir. Çalışmada 2016 yılında gerçekleşen iki terör saldırısı üzerinden terör olaylarının farklı ideolojik yönelime sahip gazeteler çerçevesinde nasıl anlamlandırıldığı ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Tez yazma sürecinde desteğini hiç esirgemeyen ve her durumda ulaşabildiğim değerli hocam ve tez danışmanım Dr. Öğr. Üy. Salih TİRYAKİ’ye, seminer aşamasında bilgi ve önerileriyle çalışmaya katkı sağlayan Doç. Dr. Banu TERKAN hocama ve eğitim hayatım boyunca emeği geçen tüm hocalarıma teşekkür etmek isterim. Bu çalışmanın tamamlanmasında bana her konuda destek olan kıymetli eşim ve biricik oğluma da sonsuz teşekkürler.

(5)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

rencin

in

Adı Soyadı Halime ERDAL Numarası

114222001006 Ana Bilim /

Bilim Dalı Gazetecilik/Gazetecilik Tez

Danışmanı Dr. Öğr. Üy. Salih TİRYAKİ

Tezin Adı Örneği Yazılı Basında Üretilen Terör Söylemlerini Çözümlemek: 2016 Yılı Terör Saldırıları Programı Yüksek Lisans Doktora

ÖZET

Terör ve terörün neden olduğu durumlar tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’nin de en önemli toplumsal sorunlarından biridir. Terör örgütlerinin amaçlarına ulaşma ve daha görünür olma noktasında medya önemli bir araç konumundadır. Bu anlamda terör ve medya ilişkisinin bir boyutunu da medyanın terör olaylarını işleyiş biçimi oluşturmaktadır. Bu çalışmada 2016 yılında gerçekleşen bazı terör olaylarının Türk yazılı basınında nasıl yer aldığı incelenmiş, meydana gelen terör olaylarının o dönem yayımlanan haberlerde hangi söylem farklılıklarıyla oluşturulduğu anlamlandırılmaya çalışılmıştır. Çalışmada Türkiye’de günlük yayın yapan, farklı yayın politikalarına sahip 5 ulusal gazete incelenmiştir. Bu doğrultuda çalışmaya konu olan terör olayları Teun Van Dijk’ın eleştirel söylem çözümlemesi yöntemiyle analiz edilmiştir. Çalışmanın sonucuna göre incelemeye konu olan İstanbul Beşiktaş saldırısı ve Kayseri saldırısına ilişkin haberlerin yazılı basında farklı yorumlandığı görülmüş, gazetelerin terör haberlerini yakın ilişkide olduğu siyasi aktörlerin söylemlerine göre şekillendirdikleri sonucuna ulaşılmıştır.

(6)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ rencin in Adı Soyadı Halime ERDAL Numarası 114222001006 Ana Bilim /

Bilim Dalı Gazetecilik/Gazetecilik Tez

Danışmanı Dr. Öğr. Üy. Salih TİRYAKİ

Tezin Adı Analyzing The Terrorism Narratives Produced İn Print Media: The Examples Of 2016 Terrorist Attacks

Programı Yüksek Lisans Doktora

SUMMARY

Conditions caused by terrorist and terrorism as well as in all countries is also one of the biggest social problems of Turkey. Media is an important way to reach the goals of terrorist organizations and to be more visible. The way in which the media acts of terrorism is a dimension of the relationship between terror and media. This study has shown that how some of the terrorist incidents in 2016 took place, in Turkish print media, it was also tried to make sense of which discourse differences were formed in the news published in that period. In this study, 5 national newspapers which have different editorial policy has analized. To this end, the terrorist incidents that were the subject of the study were analyzed by Teun van Dijk's critical discourse analysis method. In this direction, the terrorist incidents that were the subject of the study were analyzed by Teun van Dijk's critical discourse analysis method. According to the results of the study, which is the subject of the investigation of the Istanbul Besiktas attack and the news about the attack in Kayseri appeared to be interpreted differently in the written press. It was concluded that the newspapers formed the news of terrorism, according to the discourses of the political actors in which they had close relations.

(7)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI... i

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ... ii

ÖNSÖZ VE TEŞEKKÜR ... iii ÖZET ... iv SUMMARY ... v İÇİNDEKİLER ... vi GİRİŞ ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM TERÖR VE TERÖRİZM 1.1. Terör ve Terörizm Kavramsallaştırması ... 4

1.1.1. Terör Kavramına İlişkin Kuramsal Tartışmalar ... 4

1.1.2. Terörizm Kavramının Tanımlanması ... 8

1.2. Terörün Amacı ... 12

1.3. Terörizmin Tarihsel Gelişimi ... 16

1.3.1. Dünya’da Terörizmin Gelişimi ... 16

1.3.2. Türkiye’de Terörizmin Gelişimi ... 19

1.4. Terörün Nedenleri ... 22

1.4.1. Terörün Psikolojik Boyutu... 22

1.4.2. Terörün Toplumsal ve Kültürel Boyutu ... 25

1.4.2.1. Aile ve Sosyal Çevre ... 25

1.4.2.2. Kültürel Özellikler ve Göç ... 28

1.4.3. Terörün Ekonomik Boyutu ... 29

1.4.4. Terörün Etnik Boyutu ... 32

(8)

1.5. Terörizmin Unsurları ... 37 1.5.1. İdeoloji Unsuru ... 38 1.5.2. Örgüt Unsuru ... 40 1.5.3. Eylem Unsuru ... 42 İKİNCİ BÖLÜM MEDYA VE TERÖR 2.1. Kitle İletişimi ve Kitle İletişim Araçları... 45

2.1.1. İletişim ve Kitle İletişimi ... 45

2.1.2. Kitle İletişim Araçları ... 49

2.1.2.1. Görsel Araçlar ... 50

2.1.2.2. İşitsel Araçlar ... 52

2.1.2.3. Görsel ve İşitsel Araçlar ... 54

2.1.3. Kitle İletişim Araçlarının Özellikleri ... 55

2.1.4. Kitle İletişim Araçlarının İşlevleri ... 58

2.2. Medya ve Terör İlişkisi ... 67

2.2.1. Medya ve Terör İlişkisine Genel Bir Bakış ... 67

2.2.2. Terör Olaylarının Medyaya Yansıması ... 69

2.2.3. Terör Olaylarının Medyada Temsil Biçimleri ... 73

2.2.3.1. Terör Olaylarının Medyada Yer Almasının Olumlu Sonuçları ... 79

2.2.3.2. Terör Olaylarının Medyada Yer Almasının Olumsuz Sonuçlar ... 81

(9)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

2016 YILINDA YAZILI BASINDA ÜRETİLEN TERÖR SÖYLEMLERİNİN İNCELENMESİ 3.1. Metodoloji ... 91 3.1.1. Problem ... 91 3.1.2. Amaç ... 92 3.1.3. Önem ... 92 3.1.4. Varsayımlar ... 93 3.1.5. Sınırlılıklar ... 93 3.1.6. Tanımlar ... 94 3.1.7. Evren ve Örneklem ... 95 3.1.8. Yöntem ... 95 3.2. Bulgular ve Yorum ... 99

3.2.1. Eleştirel Söylem Çözümlemesi İle Elde Edilen Bulgular ... 100

3.2.1.1. İstanbul Beşiktaş Saldırısı Haberlerinin Eleştirel Söylem Analizi....100

3.2.1.2. Kayseri Saldırısı Haberlerinin Eleştirel Söylem Analizi…………...114

SONUÇ ... 122

KAYNAKÇA ... 126

(10)

GİRİŞ

Terör ve terörizmin neden olduğu durumlar günümüz dünyasının en önemli sorunlarından biridir. Modern çağın başlangıcından bugüne kadar çeşitli şekillerde ortaya çıkan terör grupları zamanla etki alanını arttırmış ve daha öldürücü bir konuma gelmiştir. 19. yüzyılda basit silahlarla mücadele eden terör grupları, 20. yüzyılda daha sofistike silahlarla mücadelelerini geliştirmişler ve günümüzde ise binlerce insanın yaşamına son verecek teknolojileri kendi tanımlamaları içerisindeki ‘düşmanlarına’ karşı acımasızca kullanma kapasitesine ulaşmışlardır. Bugün varılan aşamada terör örgütleri günümüzün tehdit ve tedirginlik kaynağı olmayı başarmışlardır (Bal, 2006: 1). Uluslararası bir sorun olan terör Türkiye’nin de uzun yıllardır mücadele verdiği toplumsal bir problemdir. Terör ve terörizmin neden olduğu durumlar ise ülke gündeminde ilk sıralarda yer almaktadır. Terörün yaygın olarak gerçekleşmesi ve toplumun büyük bir kısmını ilgilendirmesi bu tür olayların medyada daha fazla yer bulmasına neden olmaktadır. Terör örgütlerinin de kendi eylemlerini ve varlıklarını duyurmak için medya önemli bir araç konumundadır. Terör konusunun sıklıkla medyada yer alması ise bu konudaki tartışmaları belirginleştirmektedir.

Terör örgütleri etki alanını arttırmak ve gündemde sürekliliğini korumak adına medyada yer almak istemektedir. Terörizmin temel amaçları ise kitlelere korku salmak, güvensizlik ortamı oluşturmak, bir şekilde var olduğunu medya yolu ile topluma kabul ettirmek ve eylemlerini meşru göstermektir. Bu amaç doğrultusunda faydalandıkları en önemli araç ise medyadır. Terörist eylemlerin kendisi de mesaj olarak kabul edildiğinden bu mesajın geniş kitlelere ulaşması terör gruplarının en önemli hedefleri arasında olduğu ifade edilmektedir (Özdemir, 2016: 239). Bütün terör örgütleri gerçekleştirdikleri farklı eylemler ile kitlelere karşı korku, ümitsizlik ve kargaşaya sebep olarak nihai ideolojik hedeflerine ulaşmaya çalışmaktadırlar. Bu noktada medya yolu ile toplumun dikkatini çekemeyen ve dolayısıyla gündem oluşturamayan bir eylem de hedeflenen amaca götürmemektedir. Terörist gruplar için eylemlerin planlanmasından daha önemli olan bir konu da geleneksel ve sosyal medya yoluyla toplumun dikkatinin nasıl çekileceği konusudur. Gerçekleşen terörist

(11)

faaliyetlerin medya yolu ile hızlı bir şekilde kamuoyuna ulaştırılması ve uzun bir süre gündemde kalması söz konusu örgütler için de amaçlarına ulaşma noktasında önem arz etmektedir (Devran, 2015: 85).

Terör ve medya ilişkisinin diğer bir boyutunu ise medyanın terör olaylarını işleyiş biçimi oluşturmaktadır. Toplumun çoğunu ilgilendiren terör olaylarına medyanın bakış açısı ve bu konuyu işleyiş biçimi birçok tartışmayı da beraberinde getirmektedir. Bu noktada medyanın bireyler üzerindeki etkisi üzerine tartışmalar önem taşımaktadır. Gazetecinin kullanmış olduğu dil ve çeşitli kodların taşıdığı çok anlamlılık dolayımı neticesinde hedeflenen mesajın verilmesinde bir yandan dengeli şekilde mesajı iletme ve ilgi çekici olma kaygısı bir yandan da haber kaynaklarının söylemlerinin bir yeniden üreticisi olma durumunu ortaya çıkarmaktadır. Bu söylemlerin ne ifade ettiğini haber metinlerinin yapısal olarak çözümlenmesi ile anlamak mümkün değildir. Haberin söylemi ancak içinde bulunduğu durumla ilişkilendirildiğinde anlamlandırılmaktadır (Mora, 2011: 9). Bu anlamda özellikle toplumu yakından ilgilendiren terör olaylarında medyanın propagandaya girmeden haberleri kamuoyuna ulaştırması önem taşımaktadır.

Terör haberleri, ulusal ve uluslararası güvenliği tehdit etmesi dolayısıyla haber değeri taşıyan konuların ilk sıralarında gelmektedir. Terör eylemlerine ve bu eylemlerden etkilenen kişilere yönelik medya kuruluşlarında kullanılan dil ve haber söylemi ise büyük önem taşımaktadır. Haber medyası, toplumsal olayları kitlelere iletmenin yanı sıra var olan toplumsal güç ve iktidar ilişkilerinin merkezinde yer alarak bu ilişkilerin yeniden üretildiği ve aktarıldığı araçlar olarak faaliyet göstermektedir (Karaduman ve Batu, 2011: 359). Yapılan çalışmalarda terörün amaçlarından birinin de medya araçları ile kendi varlığını ispat etme çabası olduğu anlaşılmaktadır. Medya, terör olaylarına ilişkin kayıtsız kalmamakta ve bu olaylar medyada yaygın bir şekilde yer bulmaktadır.

Medya, kendi yayın politikaları ve ticari kaygılarla terör eylemlerine ilişkin haberlere hassas bir şekilde yaklaşamamakla beraber terör olaylarının görselliğini ön planda tutarak kamuoyunun anlayacağı şekilde haberi basitleştirerek kitlelere iletmektedir. Kitle iletişim araçlarının hızlı ve kolay ulaşılabilir olması açısından

(12)

kişiler birçok bilgiyi bu araçlar yoluyla öğrenebilmektedir. Çoğu zaman kolaylıkla ulaşılan bu bilgileri başka bir kaynaktan sorgulama çabasından da uzak durulmaktadır. Bu noktada toplumun büyük bir kesiminin medyaya olan güveni düşünüldüğünde bu haberlerin kamuoyu üzerinde nasıl bir etkiye sahip olacağı konusu dikkate alınarak mesaj iletilmelidir (Yücel, 2011: 48-49).

Terörün haber metinlerinde yer alırken aynı olayların sunumunda oluşan söylem yapılarındaki farklılıkların ele alındığı bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde terör ve terörizm kavramlarının ne ifade ettiği, terörün amacı ve tarihsel gelişimi, terörün psikolojik, toplumsal, ekonomik, etnik ve dinsel nedenleri ve terörün unsurları konuları ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde; medya ve terör ilişkisi çerçevesinde terör olaylarının medyada yer alma nedenleri, terörün medyada yer almasının olumlu ve olumsuz sonuçları, terör olaylarının medyada ne şekilde temsil edildiği ve terör olaylarının medyada yer almasının toplum üzerindeki etkileri incelenmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümünde ise; terör olaylarının yazılı basında hangi söylemler üzerinden, nasıl temsil edildiği eleştirel söylem analizi yöntemi ile anlamlandırılmaya çalışılmıştır.

(13)

BİRİNCİ BÖLÜM TERÖR VE TERÖRİZM 1.1. Terör ve Terörizm Kavramsallaştırması

Terör ve terörizmin etki alanı ve bu etkilerin neden olduğu durumlar, buradan hareketle bu kavramların tam olarak ne ifade ettiğine yönelik tartışmalar birçok çalışmanın konusunu oluşturmuştur. Ayrıca toplumun büyük bir kısmının etkilendiği ya da etkilenebileceği uluslararası bir sorun olarak karşımızda duran terör olaylarının geçmişten günümüze artarak devam etmesi hem ulusal hem uluslararası gündemde bu konuyu ilk sıralara taşımıştır.

Teorik açıdan birbirine yakın anlamlar içeren terör ve terörizm kavramlarının günlük hayattaki karşılığına bakıldığında ise birbirinden farklı anlamlar ifade ettikleri görülmektedir.

Genel anlamda terör kavramı geniş bir zaman diliminde meydana gelen korku durumunu tanımlarken, terörizm ise bu durumun ortaya çıkmasını amaçlayan stratejiyi ifade etmektedir. Terörizmin birçok amacının bulunmasının yanı sıra toplumda kargaşaya sebep olmak ve siyasal düzen üzerinde hâkimiyet sağlamak asıl amaçlarını oluşturmaktadır (Yüksel, 2004: 45). Bu kavramları sadece sonucu itibari ile ‘toplumda infiale sebep olan eylemler’ olarak değerlendirmek tanımını da daraltacaktır. Geniş anlamda terör ve terörizm toplum üzerinde korku ve kaygı oluşturmaya yönelik eylemlerden, siyasal süreci etkilemeye kadar genişletilebilecek bir alanı içine almaktadır.

Bu başlık altında hem terör hem de terörizme ilişkin kuramsal tartışmalara yer verilecek ve her iki kavramın tanımlanma biçimleri belirginleştirilmeye çalışılacaktır.

1.1.1. Terör Kavramına İlişkin Kuramsal Tartışmalar

Terör kavramını tanımlamak ve sınırlarını çizmek çok kolay değildir. Neyin terör olduğu ve nelerin terör tanımının kapsamı içinde değerlendirileceğine dair ortak bir tanımlama mevcut değildir.

(14)

Her türlü yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, tedhiş (tdk.gov.tr) terör olarak kabul edildiği gibi, şiddet içermeyen birçok olgunun da bu tanımın içerisine girdiği görülmektedir.

Terör kelimesi, Latince “terrere” kökünden türetilmiştir. Türkçe’de “tedhiş, korkutma, yıldırma” anlamı taşımaktadır. Terör kelimesi Batı kökenli bir kelime olup “dehşet, korkunç şey, dehşet saçan şey veya kimse” şeklinde ifade edilmektedir (Korkmaz, 2006: 5).

Türk hukukunda terör tanımı, 12.04.1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde şu şekilde yapılmıştır:

“Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir” (Terörle Mücadele Kanunu, 1991: 7215).

Terör, bireyden başlayarak devlet kurumlarına kadar uzanan geniş toplum kitlesini içine alacak şekilde hedeflerini belirlemektedir. Bu amaç doğrultusunda kişi ya da toplumu psikolojik ve toplumsal olarak yok etme üzerine kurulu eylemler gerçekleştirmektedir. Bu eylemlerle kendi düşüncelerine karşı birey ya da toplum ile meşru olmayan şekilde mücadele gerçekleştirilir. Yapılan eylemler ile toplumda korku atmosferinin oluşması hedeflenir (Bal, 2003: 34,35).

Devlet yönetimini elinde tutan kişi ya da grupların, bu yönetimini sürdürmek, gücünü korumak ve muhalifleri zayıflatmak amaçlarıyla, kendi vatandaşlarına karşı

(15)

sindirme, işkence, korkutma, eziyet, kaçırma gibi yollara başvurarak uyguladıkları hukuk dışı faaliyetler de bir tür terör hareketi (Denker, 1997: 6) olarak değerlendirilmektedir.

Ayrıca bir başka boyutta devlet destekli terör tanımlarından bahsedilmekte, bu çerçevede kavram, devletler veya devletlerle ilgili yönetimler tarafından amaçlarına ulaşmak için hedefe aldıkları toplum üzerine baskılayıcı şekilde uyguladıkları şiddet eylemlerini ifade etmektedir. Devlet destekli olmayan uluslararası terör ise; terörist eylemde saldırgan ve mağdurun farklı tabiiyete sahip olduğu, eylemin birden fazla ülkede gerçekleştirilmesiyle ortaya çıkan terör olaylarını ifade etmektedir (Topal, 2004: 71).

En genel anlamda terör, belirlenen amaçlara ulaşmak için toplum üzerinde gerçekleştirilen şiddet eylemlerini tanımlamaktadır. Siyasal bir amaçla yapılan terör eylemleri ise bu şiddet uygulamalarında en tehlikelisidir (Akıllıoğlu, 1996: 141).

Çınar, eylemlerin niteliğine göre ya da eylem yapanlara göre terör olaylarının gruplara ayrılmış sosyal, siyasal ve ekonomik boyutları ile incelendiğini ifade etmektedir. Çınar’ın tespitiyle incelemelerden çıkan sonuçlara göre terörle ya da teröristle mücadelede yeni yöntemler ve teknikler uygulanmıştır. Söz konusu mücadelede yer yer başarılar elde edilmişse de, terör bir eylem çeşidi olarak henüz canlılığını yitirmemiş, hemen hemen bütün siyasal rejimlerde devam eden bir eylem olarak varlığını sürdürmektedir (Çınar, 1997: 192).

Bazı çalışmalarda terör, “en ucuz, büyük organizasyonlar gerektirmeyen, asimetrik nitelikleri nedeniyle kaynağından yok edilmesi son derece zor bir hareket kabiliyetine sahip, sınırlı insan kaynağı gerektiren, muhatap açısından uluslararası hukuk temelinde boşluklarla karşılaşılan günümüzün yeni savaş stratejisi” olarak değerlendirilmektedir (Çitlioğlu, 2005: 14-15).

Terörle mücadele konusunda terör eylemlerine neden başvurulduğuna yönelik anlamlandırma çabaları faydalı olabilir, fakat sebebi ne olursa olsun terör eylemlerinin sonuçlarının aynı olduğu, bu doğrultuda terör eylemlerinin korkutma, yıldırma, öldürme, işkenceyle insan yaşamını tehdit etme ya da yok etme; yani

(16)

temelde ruhsal bir baskı yaratılarak terörün bir tür ‘iletişim aracı’ olarak kullanıldığı ifade edilmektedir (Güzel, 2002: 14).

Bir düşüncenin dehşet uyandırıcı özellikler taşıması durumunda burada terör olayının gerçekleşebileceği ön görülebilir. Bu noktada bir eylemden bahsedebilmek için birey ya da topluma karşı psikolojik veya fiziksel olarak bir tahribatın söz konusu olması gerekir. Fakat herhangi bir faaliyet olmadan da terör kelimesi tek başına bireylerde kaygı verici bir etki uyandırabilmektedir. Terörün toplum ve birey üzerinde yılgınlık bırakması durumu en hafif etki olarak görülürken en ağır etkisi ise eylemlerin ölüm ile sonuçlanmasıdır. Terörün en kısıtlı etki alanın tek başına birey, en geniş etki alanın ise eğer ülke içi terör söz konusuysa tüm toplum; uluslararası terör ise tüm uluslararası toplum olduğu belirtilmektedir (Ayhan, 2011: 118-119).

Kuralsız olmasına karşın terör çok yaygınlaşmış, evrensel düzeyde tehdit niteliği kazanmıştır. Gelişen teknoloji ile beraber kitle tahrip silahlarından faydalanma olanağı kazanması, terörizmin daha büyük sorunlar getireceğini düşündürmektedir. Bu sebeple öncelikle terörizmin evrensel ve ulusal düzeyde yerinin belirlenmesi, kurumlarının ve hukukunun oluşturulması gerekli görülmektedir (İlhan, 1998: 21). Fakat terör olayları ile karşı karşıya kalmış başka ülkelerdeki durumları örnek alarak, benzeri çözümlere başvurulabileceği anlayışının gündeme getirilmesi de bazı olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Çünkü sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan birbirinden çok farklı toplumlarda ortaya çıkan terör hadisesi, ideoloji ve strateji açısından benzerlik taşır gibi gözükse de birbirinden farklı anlamlar içermektedir (Dilmaç, 1997: 23).

Ekonomik ve siyasi anlamda güçlü devletler kendilerine yönelik eylemleri kolaylıkla terörist eylemler diye niteleyebilmekte, az gelişmiş ülkelerdeki eylemleri de bu kategoride değerlendirebilmektedir. Aynı zamanda düzen karşısına çıkan her şeyi de terör olarak adlandırma söz konusu haline gelebilmektedir. Bu tutumlarını sürdürdükleri sürece, kendilerine yönelebilecek terör eylemlerine de zemin hazırlayacak olmaları da muhtemel görünmektedir. Çünkü az gelişmiş devletlerdeki kimi unsurlar, eşit olamayan güçler arasında savaş yürütmenin tek yolu olarak terörü göreceklerdir (Güzel, 2002: 19).

(17)

Terör ya da terörizmin tanımlamasında ortak görüş; siyasal, dinsel veya ekonomik hedeflerle sivillere ve resmi yönetimlere yönelik yıldırma ve şiddet içeren faaliyetler olması görüşüdür. Terör faaliyetlerini gerçekleştiren gruplara terör örgütü ifadesi kullanılırken; bu faaliyetleri yapan kişilere ise terörist denilmektedir.

Terör ve terörizmin toplumsal etkisi nedeniyle üzerinde oldukça fazla araştırma yapılan konulardan biridir. Ancak bütün bu çalışmalara rağmen terörizmin ve terörün uluslararası düzeyde kabul görmüş, ortak bir tanımlaması yoktur. Yapılan birçok tanıma rağmen terörizm kelimesinin de tam ve net olarak karşılığı ortaya konulamamaktadır. Terörü tanımlamak isteyen birçok yazarın, bunu terörizmin anlamını açıklayarak gerçekleştirdiği görülmektedir.

1.1.2. Terörizm Kavramının Tanımlanması

Terörizmin evrensel ölçekte geçerli bir tanımına duyulan ihtiyaç bu kavramın insanlığa karşı işlenen suçları adlandırmasından ve bu suçların da giderek daha kapsamlı ve şiddetli biçimde insan varlığını tehdit etmesinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle insanlık, terörizmden ne kastedildiğini, bu şemsiye altında toplanan suçların hangileri olduğunu, bunlara karşı nasıl mücadele edileceğini ve faillerinin nasıl cezalandırılacağını öğrenmek istemektedirler. Terörizmin "yerel" ve "ulusal" vasıfları, gelişen iletişim ve ulaşım olanakları aracılığıyla "uluslararası" boyuta taşındığından, bu kavramla ilgili evrensel bir tanımın yapılması, mücadelesinde ve cezalandırmasında ortak anlayış ve uygulamalara erişilmesi artık sadece terörden olumsuz etkilenen ulusların değil, tüm dünya insanlarını ilgilendirmektedir (TBB, 2006: 14-15).

Terörizm konusunu tanımlarken terörizmin özelliklerini, hangi kaynaklardan beslendiğini, işleyiş mekanizmalarını, neden olduğu durumları ortaya koymak sorunun anlaşılmasını kolaylaştıracaktır. Bu şekilde tanımlamaya açıklık getirilmediği durumlarda terörizmin farklı birçok yorumu söz konusu olacaktır. Terörizmin genel olarak hangi amaçlar ile eylemlerini gerçekleştirdiğine yönelik ise ortak bir görüş söz konusu değildir. Bununla beraber terörizm konusunda bir

(18)

çalışmaya girişmeden önce açığa kavuşturulması gereken başka birtakım sorulara da işaret edilmesi gerektiği belirtilmektedir (Laqueur, 2002: 142).

Terörizmin ne ifade ettiğine yönelik net bir çerçeve çizilememesinden dolayı bu tanımın teorisinde de birçok farklı görüş ortaya çıkmaktadır. Bu durum eylemlerin hangi amaçlar için yapıldığının somut olarak belirlenememesinden kaynaklanmaktadır. Tarihsel olarak çok eski dönemlerde başlayan terörist eylemler 20. yüzyılın ikinci yarısında uluslararası bir sorun olarak kabul edilmiştir, 11 Eylül saldırıları ile 21. yüzyılda üzerinde en çok tartışılan konuların başında gelmiştir (Gençtürk, 2012: 10-11).

Tüm dünya ülkelerinin gündeminde yer alan terörizm olgusunun en önemli unsurlarından biri de içinde şiddet barındırıyor olmasıdır. Bu anlamda terörizm; saldırılan ya da korkutulan toplum içerisindeki kurbanlar aracılığıyla; bu hedef kitleden daha büyük bir topluluğu yıldırıp, korkutarak, yasadışı stratejik ve siyasal amaçlarını gerçekleştirmek üzere örgütlenen insan topluluğunun ya da devlet içerisinde yer alan bazı oluşumların, bilinçli ve planlı bir biçimde şiddet kullanması ya da şiddet kullanma tehdidinde bulunmasını ifade etmektedir (Ergil, 1991: 171).

Bazı görüşler, terörizmi, bir tarafın başka bir tarafa (bunu yapmasına sağlayacak hiçbir yetke ve meşruiyete sahip olmadığı halde) maksatlı olarak eza çektirmesi ve kayıplar verdirmesi ya da görünürde böyle bir yetke ve meşruiyete yer bulması olarak tanımlar. Bu durumda mağdur olan taraf bir yetkiyi ya da meşruiyeti tanımamakta, bu yönde bir asgari etik rıza göstermemektedir. Başka bir deyişle terörizm, bir başkasına ıstırap veren ya da onun canına kasteden gayrimeşru eziyet ya da makul düzeyi aşan cezalandırma olarak görülür (Oruka, 2002: 364-365).

Terörizmin tek başına ne şiddet ne zor kullanma ne de kargaşa çıkarmaya yönelik bir hareket olmadığını dile getiren Demirel, terörün zor kullanmak yolu ile yeni bir düzen oluşturmak anlamını içerdiğini, bu anlamda terörizme "politik tedhişçilik" de denilebileceğini söylemektedir (Demirel, 2007: 19).

Terörizm kavramsallaştırmasında birçok farklı tanım ortaya konulmuşsa da şiddet unsuru konusunda ortak görüş söz konusudur. Bununla beraber ideolojik

(19)

özellikler gösterdiği, toplumu endişeye sürüklediği ve baskılamaya yönelik amaçları bulunduğu, devlet düzenini bozmaya çalıştığı, toplumsal yapıyı yıprattığı ve toplum içerisinde zıt fikirlerin ortaya çıkmasını arzuladığı ifade edilmektedir (Dilmaç, 1996: 17).

Başka bir tanımlamada terörizm; şiddet ya da zor kullanma, siyasal bir amaç gütme, dehşet ya da korku salma, tehdit ve toplumda uyandırılan psikolojik etki ya da üçüncü kişilerden beklenen yaygın tepki unsurlarını içermektedir (Öztürk, 2006: 937).

Karacan’a göre terörizm anlaşma usulüne dayalı bir savaş şekli olmadığı gibi medya araçları için de yararlı bir özellik göstermemektedir. Bu kavramı ayırıcı kılan özelliği ise siyasal amacına ulaşmak için gösterdiği kendine özgü stratejidir (Karacan, 1984: 195,196).

Terörizm konulu çalışmalarda iki farklı yaklaşımdan da söz edilmektedir. İlki gerçekçi yaklaşım, ikincisi de terörizmin belirli bir güç sisteminin çıkarları doğrultusunda kullanıldığı, propagandacı yaklaşımdır. Her iki durumda da nasıl yol alınacağı belirlenmiştir. Gerçekçi yaklaşım söz konusu olduğunda işe terörizmi oluşturan faktörler belirlenerek başlanmaktadır. Daha sonra önemli örnekler üzerinde yoğunlaşarak olayın koşulları araştırılır ve nedenleri, çözümleri belirlenir. Propagandacı yaklaşım farklı bir yolu dikte etmekle beraber olaya teröre belirli bir düşmanın işi olduğu savıyla başlamakta, belirli bir kaynağa bağlayabildiği koşullarda olayları terörist aksiyonlar olarak tanımlamaktadır (Chomsky, 2000: 11).

Bir başka ifadeyle terörizm, bireysel ya da meşru olmayan örgütlerin çatısı altında birleşerek, devlet ve sivil hedeflere karşı var olan toplumsal düzeni yıkmak suretiyle kendi istekleri doğrultusunda yeni bir düzen kurmayı ifade etmektedir. Bu anlamda terörizm dış kaynaklardan destek alarak, propaganda faaliyetlerini gerçekleştirir. Aynı zamanda terörizm devlete karşı tepkisini meşru göstermeye yönelik çaba sarf eden bir sistem aracı olarak tanımlanmaktadır (Caşın, 2008: 552).

Terör her kesim, renk ve düşünceden; birey, grup, kurum, organizasyon ve devletler tarafından bazı dönemlerde stratejik yoğunlukta kullanılan özel ya da genel

(20)

savaşın bir aracıdır. Bu nedenle terörizm sözcüğünün, terörden herhangi bir farkı olmadığı iddia edilmektedir. Her ikisi ile de kastedilen, terörist eylemlerin sonuçları ve ortaya çıkardıkları durum ile bu eylemlerin yapılış yönteminden başka bir anlamının olmadığıdır (Bal, 2003: 30-31).

Terör ve terörizm kavramlarının ayrı şeyler ifade ettiğini söyleyen Bal, konuyu şu şekilde açıklamaktadır:

“Teröristler yeraltına girerler, gizlilik içerisinde çalışıp eylemlerini yaparlar ve sonuçta bu eylemlerinin amaçları doğrultusunda propagandaya yönelirler. Terörizm ise bundan sonra devreye girer. Terör ile terörizm çoğu kez birbirine karıştırılır, ancak birincisinin stratejik eylem, ikinci kavramın ise stratejik söylem olduğunu belirtmek gerekir. Terörizm daha çok sanayileşme insanının keşfettiği mücadele tarzının fikri kısmı olarak görülmektedir. Terör ve terörizm arasındaki farklılık irdelendiğinde ise; terör kısaca silahlı eylemler marifetiyle kendini ve davasını duyurma; terörizm ise bu eylemleri savunan, stratejilerini anlatan, aktaran, geliştiren bir düşünce disiplini veya akımıdır (Bal, 2006: 8).”

Aynı zamanda terörizm daha azınlıkta bulunan bir grubun mücadele türünü oluşturmaktadır. Bu mücadelede hiçbir kural tanımaksızın şiddet eylemleri gerçekleştirilir (İlhan, 1998: 21). Diğer bir görüşe göre; teorik olarak birçok insanı öldürmeleri söz konusuyken terörist grupların temel amacı kitleleri yok etmek değildir. Burada önemsedikleri şey amaçlarının başkaları tarafından görülmesi ve yapılan eylemlerden bir şekilde etkilenilmesidir. Söz konusu şiddet eylemleri ise rastgele değil, belli bir amaca yönelik ve planlıdır (Özerkmen, 2004: 253).

Bunun yanı sıra terörizm sadece şiddet eylemleriyle de sınırlı değildir. Kuruluş aşamasında legal bir yapı olarak görünmeye çalışarak protestolar düzenlenir. Bir sonraki aşamada toplantı ve gösterilerle kendini kabul ettirmeye çalışır. Fakat en son

(21)

aşamada suikast eylemlerden toplu katliamlara kadar ileri boyutlara ulaşabilir (Dilmaç, 1997: 23).

Ele alınan bütün tanımlarda ortak olan temel nokta terörizmin şiddet kullanmayı ihtiva etmesidir. Bununla beraber terörizmin özündeki şiddet ceza hukuku ve kriminolojisinin konusu olan şiddetten farklı niteliklere sahiptir. Esasen modern terörizmin yeni bir fenomen olmasına karşılık, şiddetin insanlık tarihi kadar eski bir geçmişi vardır. İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana, tarihin her döneminde ve dünyanın her yerinde şiddet var olmuştur. Gündelik hayatta da sürekli şiddet olgusuyla karşılaşılmaktadır. Basit ihtilaflardan yüzyıllardır süren kan davalarına, yer altı dünyasının çeteleri arasındaki vuruşmalara, namus cinayetlerine ve nihayet sınırlı-topyekün savaşlara kadar, şiddet her yerde her zaman yaşanan bir realitedir (Yayla, 1990: 340).

1.2. Terörün Amacı

Terörün birbirine karşıt iki yönetim biçiminin başvurduğu bir yol olması terörün bugün de taşıdığı çifte anlamlılığının kaynağı gibi görünmektedir. “Kılıç aynı

olsa da kullanım amacı başkadır”. Bir yanda terörü adaleti, demokrasiyi yani erdem

ile halkın mutluluğunu sağlamanın ilkesi haline getirdiklerini söyleyen devrimciler söz konusuyken, öte yandan da zorbalar bulunmaktadır. Kullanım amacının başkalığı “iyi işler” için kullanılıyor olması teröre başvurmanın “haklı gerekçesi” olarak sunulmaktadır. Oysa iki karşıt yönetim aynı biçimde düşünerek terör uygulamaktadırlar. Terör baskı yaratıp sindirmenin en etkili yolu olarak görülmektedir. Bugün de gerek devlete karşı gerçekleştirilen terörün gerekse devletlerin uyguladığı terörün ardındaki düşüncenin bu doğrultuda ilerlediği (Güzel, 2002: 8) üzerinde durulmaktadır. Kendi içinde bu karşıtlığının bulunmasının yanı sıra terör örgütlerinin amaçları, örgütlerin faaliyette bulundukları ülkelere ve kendilerini yönlendiren merkezlere bağlı olarak da farklılık gösterebilmektedir (Alkan, 2002: 15). Bu sebeple terör örgütlerinin amaçları bağlı bulundukları merkez açısından değerlendirilmelidir. Terör örgütlerinin faaliyet gösterdikleri ülkeler, bağlı bulundukları merkezler birbirinden farklılık göstermektedir. Ayrıca ekonomik, psikolojik, toplumsal, etnik ve dini olarak ayrı ayrı örgütlendiklerinden amaçları da

(22)

bu doğrultuda değişiklik gösterebilmektedir. Çalışmanın ilerleyen bölümlerinde bu farklılıklara sebep olan unsurlar detaylı olarak irdelenecektir.

Terörün daimi bir siyasi amacı ortaya çıkışından günümüze kadar var olagelmiştir; başka bir anlatımla terörün amacı genelde siyasi olmaktadır. Bu bağlamda terör benimsediği ideolojinin, inancın, bağlı olduğu etnik grubun veya siyasi birliğin iktidarını amaçlamaktadır (İlhan, 1998: 175). Terör örgütleri savundukları ideolojiye bağlı olarak, haksızlık ve zulüm olarak gördükleri yönetim ve yöneticileri bertaraf etmeyi, böylece daha mutlu ve adaletli hayat tarzını amaç edindiklerini ileri sürmektedirler. Bu uğurda kendilerini, haklarını savundukları toplumun, kıymeti henüz tam bilinmeyen meçhul savaşçıları ve fedakar gönüllüleri olarak görmektedirler. Halkın bilinçli olmaması nedeniyle, kendisi için yapılan iyi şeyleri algılayamayacağı ve bu nedenle yürütülen harekete katılmasının mümkün olmadığı, ancak zaman içerisinde bilinç kazanarak harekete katılabileceği ileri sürülmektedir. Bu zamana kadar, azınlıkta olan bilinçli kitlelerin, halk adına mücadeleyi yürütmesi, mücadeleye önderlik etmesi gerektiği savunulmaktadır (Alkan, 2002: 15).

Silahlı şiddet hareketleriyle bir devletin yıkılması mümkün görülmemekte ise de, terör örgütlerinin faaliyet yürüttükleri ülkelere ve kendilerini yönlendiren merkezlere göre amaçları; devleti siyasal şiddet hareketleriyle ele geçirerek rejimini değiştirmek ve bir ülkeyi ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri açıdan zaafa uğratarak yıpratmaktır (Alkan, 2002: 17).

Bir diğer görüşe göre terör örgütlerinde istenen; kişi, kurum, kuruluş toplum, milli devlet ya da uluslararası kuruluşlara mesaj vermektir, bu mesajla:

• Benden yana mısın, değil misin? • Benden değilsen düşmanımsın, • Düşmanımsan hedefimsin, • Senin yaşama hakkın yoktur

(23)

gibi ifadeler ile taraf olma çağrısı yapılmakta, böylece korku yaratılmaya çalışılmaktadır (Wilkinson, 1979: 49; Akt: Aydın, 2005: 22).

Bal’a göre terörün en önemli aracı ve terörist olmaya giden yolun başı, ortası ve sonu propaganda ve propagandaya dayalı beyin yıkamadır. Propagandaya aracılık edecek ve zengin kılacak malzeme ne kadar çok ise terörist üretmek de o kadar kolaylaşacaktır. Yazar, terörist nitelemesi duyulduğunda içimizde beliren duygunun nefret, beynimizde canlanan imajın ise şaşkınlık olduğunun altını çizmekte ve bir insanın böyle vahşi davranışları nasıl yaşama geçirdiğinin hep merak edildiğini ve çoğu defa bu davranışları anlamlandırmada yaşanılan zorluklardan dolayı konunun kısa tanımlarla geçiştirildiğini ifade etmektedir (Bal, 2006: 13). Terör örgütleri kamuoyuna seslerini duyurabilmek için etkili bir yöntem olan propaganda yolunu seçmektedirler. Örgütsel faaliyetlerini gündeme getirebilecek, kendilerinin ve düşüncelerinin canlı kalmasını sağlayacak her türlü harekete katılmaktadırlar. Ülkemizde terör örgütlerinin bazı kişilerin cenazelerine sahip çıkması, çeşitli sebeplerle mağdur olan birtakım insanlara sahip çıkıyor görünmeleri, o kişiler ve olaylar üzerinden, kendi seslerinin duyurulmasını sağlamaya yönelik girişimlerdir. Bu açıdan bakıldığında terör örgütleri, amaçlarına hizmet edecek her türlü olayı istismar edebilmektedir (Dilmaç, 1997: 44).

Terörün temel amacı, terör eylemlerinin gerçekleştirilmesi yoluyla toplumda korku kültürünün egemen olması ve psikolojik şiddetin toplum geneline yayılıp sürekli kılınması çerçevesinde özetlenebilmektedir (Saran ve Bitirim, 2010: 92). Toplumlarda, farklı kültürel alt yapı ve dünya görüşüne sahip grupların, terör aracını kullanarak, karşı karşıya getirilmek suretiyle çatıştırılmaya çalışılmaları, dolayısıyla toplumun birlik ve bütünlüğünü, düzenini bozma terörün dikkat çeken bir başka amacı olarak karşımıza çıkmaktadır. Terörizmin kitlelere yönelik, hedef gözetmeyen şiddet eylemlerinde ise, toplumun güven duygusunu ortadan kaldırarak, halkın can derdine düşmesini amaçlamaktadır. Böylece kitleler, terörizme karşı duyarlılıklarını yitirmekte ve nihayetinde devlet ile toplum arasında, güvenlik açısından büyük bir uçurum oluşturulması hedeflenmektedir (Dilmaç, 1997: 43).

(24)

Geçmişte teröristler çeşit olarak nispeten daha az da olsa yine de öldürücü olan silahlarla politik gayelerine ulaşmaya çalışmaktaydı. Önümüzdeki yıllarda ise daha yıkıcı silahlara ulaşıp bunları kullanmak isteyecekleri, böylelikle belki de bir süper terör çağı olacağı öngörülmektedir. Geleceğin en tehlikeli teröristlerinin sadece siyasi ideolojilerle değil, çok daha tutucu etnik ve dinsel nedenlerle harekete geçenler olacağı da düşünülmektedir. Bu kişilerin hedefi politik kontrolden çok, seçtikleri düşmanların tamamen yok edilmesi üzerine kurulu bir politikayı içermektedir. Bu amaçları gerçekleştirmek için ise nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlar oldukça ideal görülmektedir (İlhan, 1998: 172).

Terörizm, genellikle, gerek ideolojik, gerekse lojistik bakımdan uluslararası bir örgütlenme içinde bulunmaktadır. Belli bir devlet içinde faaliyet gösteren terörist unsurlar, çoğunlukla yabancı devletlerin psikolojik, siyasi, hatta askeri desteğini almaktadırlar. Bu nedenlerle, uluslararası boyut kazanan terörizme yönelik karşı tedbirlerin de uluslararası düzeyde alınması zorunlu hale gelmektedir. Benzer kavramlarla karşılaştırılacak olunursa; terörizmi, basit bir siyasi şiddet eylemi olarak görmek pek mümkün değildir. Siyasi şiddetin amacı, belli bir kişiyi ortadan kaldırmaktan ibaret olabilir ve dehşet doğurma amacı aranmayabilir. Bu yönünün yanı sıra terörizm, anarşizmden de farklıdır, zira anarşizm bir kurum olarak devleti ortadan kaldırmayı; terörizm ise çoğu zaman devletin hukuki-siyasi yapısını değiştirmeyi ya da bütünlüğünü parçalamayı hedeflemektedir (Öktem, 2004: 140).

Yapılan tartışmalardan da anlaşılacağı gibi terörün tek bir hedef ile yola çıkmadığı, birçok amacının olduğu ve bu amaç ve hedeflerini gerçekleştirmek için şiddet başta olmak üzere her yola başvurduğu görülmektedir. Bunun yanı sıra başvurulan şiddet eylemleri ile amacının; toplumda korku ve endişe ortamını oluşturarak kendi iradesini (meşru olmayan bir şekilde) ortaya koymaya çalışması olarak özetlenebilir.

(25)

1.3. Terörizmin Tarihsel Gelişimi 1.3.1. Dünya’da Terörizmin Gelişimi

Terör ve terörizm kavramları; birinci dalga 19. yüzyıl işçi hareketleri ve anarşistleri içerisinde teröre yönelenler, ikinci dalga 20. yüzyılda bağımsızlık mücadelelerinde terörü bir araç olarak kullananlar ile Soğuk Savaş dönemi terör eylemlerini gerçekleştirenler, üçüncü dalgası ise günümüzde etkin olan küresel terör olarak ele alınmaktadır (Bal, 2006: 7).

Terörizm, kabul edilen yaklaşık iki bin yıllık tarihi boyunca dönemden döneme önemli değişiklikler ve dönüşümler yaşayarak günümüze kadar ulaşmıştır. Bu dönüşümlerin en önemlilerinden birisi de Fransız Devrim’i ile gerçekleşen dönüşüm olmuştur. Bu olayı takip eden Napolyon Savaşları sonrasında ortaya çıkan Avrupa Uyumu, ayrılıkçı gayelerle gerçekleştirilen terörist eylemleri bir dereceye kadar kontrol altında tutmuştur. Dünya Savaşından sonra ise dünya; devlet terörizminin en kötü örneklerine Nazi Almanya’sında, Stalin Rusya’sında, Mussolini İtalya’sında şahit olmuştur. II. Dünya Savaşı sonrasında başlayan Soğuk Savaş terörizmin dönüşümünde diğer bir dönüm noktasını oluşturmuştur. Son büyük değişimi ise terörizm Soğuk Savaş’ın bitişi ile yaşamış ve terörizm, uluslararası güvenlik ve istikrara yönelik, kuralı, ilkesi olmayan en ciddi tehditler arasında her gün daha da fazla konuşulmaya başlanmıştır (Kanat, 2014: 196).

Terörizmin kökeni, yüzyıllar öncesine uzanmaktadır. Terörizmin sosyal devrimin geleneksel politik yapının dağılmasına sebep olduğu XIX. yüzyıldaki anlamlı politik etkisi de önemli bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. 1960’lı yıllardan sonra, rehine alma terörü önemli bir strateji şeklini almıştır. Bu durum teknolojinin hızla geliştiği bir dünyada, medyadaki, iletişimdeki ve hassas hedeflerin büyük bir kısmı tarafından sunulan imkanlardaki gelişmelerle esaslı olarak ortaya çıkmıştır. Terörist gruplar kendi bahaneleri için kamu vicdanının önemini çok çabuk kavramışlardır ve hiç şüphesiz ki teknoloji ve iletişimdeki gelişmeler terörizmin etkili olduğu alanın, bugünkü uluslararası boyutuna taşınmasına neden olmuştur (Caşın, 2008: 281).

(26)

Tarihte yer alan ilk terörizm hareketi, Filistin’de kurulan “Sicarii” örgütüdür. MS 50-70 arasında kurulmuş olan örgüt, kurbanlarını öldürmek için kullandıkları “sica” denilen kılıçtan ismini almıştır (Altuğ, 1989:17). Terör eylemlerinin bilinen en eski örneklerinden biri olan ve ileri derecede örgütlenmiş bir mezhebin alt kademelerinden oluşan Sicarii’lerin parayla insan öldürdükleri söylenmiştir (Dilmaç, 1997: 59).

Toplumu doğrudan hedef alan terörün kökeniyse, miladın ilk yıllarında, MS 6-135 yılları arasında Jewish Zealotlar’a bağlı kişilerin Romalılara karşı eylemlerine dayanmaktadır. Bu eylemleri yapanlara Zealotlar adı verilmiştir. Romalılar bu grubun 2000 üyesini çarmıha gererek öldürmek suretiyle terör eylemlerine son vermiştir (Çınar, 1997: 90).

Siyasi amaçlı ilk terörizm hareketi ise, İsmaililer'in bir kolu olan ve 11. yüzyılda ortaya çıkıp, 13. yüzyılda Moğollar tarafından ortadan kaldırılan ''Haşhaşii'' ile tarihte adını duyurmuştur. Hasan Sabbah’ın liderliğindeki bu örgüt dini motifli bir örgüt olmakla birlikte Selçuklu İmparatorluğunu yıkmayı kendisine hedef olarak belirlemiştir. Bulut’a göre; bu amaçlar doğrultusunda hareket eden Hasan Sabbah, terör eylemlerini dinsel yorumuna göre yönlendirmiş, dünyayı Allah’ın istediği biçimde yeniden yaratabileceği ve düzenleyebileceği düşüncesiyle eylemler gerçekleştirmiştir (Bulut, 1999: 27).

Örgütlü ilk terör hareketinin ‘Haricilik’ olduğu dile getirilmektedir. Hariciler Ali ve Muaviye arasındaki halifelik çatışması sırasında yaşanan Sıffın savaşından sonra, Halife Ali’ye düzenlenen suikast başta olmak üzere birçok eylemde bulunmuşlardır (Varol, 2003: 38).

Günümüzdeki şekliyle ilk terör eylemlerinin 1878-1881 dönemi içerisinde Rusya’da gerçekleştiği ileri sürülmektedir. Rusya’da, silahlı teröristlerden biri olan Kovalski’nin tutuklanmaya direnmesi üzerine terör olayları başlamış, olaylarda St. Petersburg Genel Valisi vurulmuş, bir general öldürülmüş, Çarın bindiği tren havaya uçurulmuş ve sarayın lağımında dinamit patlatılmıştır. 1917 Bolşevik ihtilalinin

(27)

ardından ise yeni yönetim beraberinde ciddi bir şiddet dalgasını da getirmiş ve Rusya yakın tarihin en önemli şiddet olaylarına sahne olmuştur (Dilmaç, 1997: 61).

19. yüzyıl ortalarında Rusya’da meydana gelen sol kanat hareketler, günümüz sistemli terörizmin ilk örneklerinin izlerini taşımaktadır. Bunlar, hükümetleri ve sosyal kurumları yıkmak için bireysel ve kolektif şiddeti kullanan “Rus Anarşistleri” örgütüdür. Yine Rus devrimci grubu “Naradnaya Volya” (Halkın İradesi) birçok bakımdan 20. yüzyıl terör hareketlerinin ilk örnekleridir. Örgüt, Çar’ın otoritesine karşı savaşırken birçok kamu görevlisi ve polislere suikastlar düzenlemiş, Çar II. Alexander’ı 1881’de suikastla öldürmüşlerdir (Korkmaz, 1999: 23).

Terörizm 20. yüzyılda büyük değişiklikler geçirmiştir. Bu yıllarda terörizm sağ-sol mücadelesinin ana yöntemi haline gelmiştir. Naziler, Faşistler ve Komünistler tarafından uygulama alanı genişletilmiş ve güncel konular haline getirilmiştir. Devlet politikası olarak terörizm, herhangi bir yasal sınırlama koymadan korku yaratmak, devlet ideolojisini benimsetmek için geniş şekilde uygulanmıştır (İlhan, 1998: 16).

1960 ile 1980 arasındaki yirmi yıl boyunca dünyanın hemen her yerinde “demokratik ve sanayileşmiş” ülkelerden “geri kalmış” ülkelere kadar her yerde, çeşitli ideolojilerde, başka başka amaçları olan –bir kısmı bugün de var olan- pek çok terör örgütü kurulmuş ve çıkarları doğrultusunda eylemlerde bulunmuşlardır. ASALA, Aydınlık Yol, Baader-Meinhof, Bask Bağımsızlık Hareketi (ETA), Doğrudan Eylem, EelamTamil Kurtuluş Kaplanları, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA), Japon Kızıl Ordusu, 17 Kasım, Kara Eylül, Kızıl Ordu Fraksiyonuv (RAF), Kızıl Tugaylar, Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri (FARC), PKK, Tupamaros bu dönemde kurulmuş belli başlı örgütlerdir. Bu örgütlerin bir kısmı emperyalizm karşıtı, bir kısmı Marksçı-Leninci, bir kısmı Maocu, bir kısmı ulusalcı, bir kısmı ayrılıkçı ideoloji ile amaçlar taşımaktadır. Yine bunlardan bir kısmına üye olanlar “özgürlük savaşçıları” ya da “gerilla” olarak görülmektedir. Birinin “özgürlük savaşçısı” diğerinin teröristi olmaktadır (Güzel, 2002: 10-11).

(28)

1.3.2. Türkiye’de Terörizmin Gelişimi

Ülkemizde modern anlamıyla terörün başlangıcı konusunda 1830’lu yıllara kadar gidilebilmektedir. Bu yıllarda etnik ayrılıkçı amaçlarla düzenlenen eylemler biçiminde terör hareketlerine rastlanmaktadır (TBB, 2006: 533).

Makedonlar 1893-1903 yılları arasında, başta Bulgarlar olmak üzere kendilerini destekleyen bazı devletlerin de yardımıyla Osmanlı'ya karşı terör uygulamışlardır. XX. yüzyılın başlarında Orta Avrupa ve Balkanlarda terör, Osmanlı Devleti'ni hedef alan Makedonya Gizli Devrimci Örgütü ve Osmanlı ile birlikte Avusturya İmparatorluğu’na karşı faaliyet gösteren, halk arasında ‘Kara El’ adıyla tanınan Sırp Birliği veya ‘Ölüm Cemiyeti’ adlı örgüt eliyle yayılmıştır (Altun, 2011: 48).

Türkiye’ye yönelik bir diğer terör faaliyeti ise, Ermeni terörü olarak 1918’den sonra bazı ileri gelen Türk önderlerinin öldürülmeleri ile ortaya çıkmıştır. Uzun bir süre duraksamasına rağmen 1970’li yıllarda tekrar ağırlıklı bir şekilde gündeme gelen Ermeni terörü 1984 yılına kadar çeşitli ülkelerdeki Türk diplomatlarının öldürülmesi şeklinde süregelmiştir (Dilmaç, 1997: 63).

Daha çok 1960’lı yıllar ile birlikte bir tür öğrenci harekatı gibi başlayan “düzeni değiştirme” eylemleri, kimilerine göre “vatansever” bir hareket kimilerine göre de “dış kaynaklı hain” hareketlerdir. 1980 yıllardaki terör eylemlerinde ise bu kadar net bir ayrımlaşma pek gözlemlenmemiştir. Bu tarihlerdeki terör eylemeleri daha ziyade etnik kimlikleri temele alarak yapıldığından ülke bütünlüğüne yönelik oldukları açık olarak görülmektedir. Bu bakımdan büyük bir çoğunluğun desteğini ya da sempatisini kazanmak aslında işin başında imkansız gibi durmaktadır. Toplum olarak 1960 ve 1970’li yıllardaki yıkıcı toplumsal hareketlerden de elde edilen tecrübeler zemininde, toplumun 1980’li yılların terörüne daha hazırlıklı ve daha bilinçli yaklaştığını söylemek mümkün görülmektedir (Cirhinlioğlu, 2004: 234).

1970 yılına kadar fikir akımları çerçevesinde daha çok aşırı sol örgütlenmelerin etkisiyle üniversitelerde masum öğrenci istekleri ile başlayan ve daha sonra dersleri boykot etme, sınavlara girmeme gibi faaliyetlerle devam eden öğrenci eylemleri

(29)

düzenlenmiştir. Yaptıkları boykot ve işgal eylemlerine kamuoyundan destek göremeyen örgütler kendilerini kamuoyuna güçlü gösterecek şiddet ve terör eylemlerine yönelmiş, 1970’lerden sonra gasp, soygun, adam kaçırma gibi can ve mal güvenliğini tehdit edecek eylemlerde bulunmuşlardır. Bu eylemlerin önlenmesi amacıyla 12 Mart 1971’de muhtıra verilmiş ve bu tür örgütlenmelere karşı sert tedbirlere başvurulmuştur. 1973 yılından itibaren aşırı sol örgütlere karşı sağ gruplar da legal ve illegal örgütlenmeye gitmeye başlamışlardır (Alkan, 2002: 58-59).

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu hazırlayan İstiklal Harbi'nden itibaren karşılaşılan yasadışı eylemleri, içerikleri dikkate alınarak beş zaman dilimine ayırmak mümkündür:

• İstiklal Harbi ve Atatürk dönemi ayaklanmaları, eşkıyalıklar,

• 1950-1960 (27 Mayıs 1960) sokak hareketleri,

• 1960-1971 (12 Mart 1971) Soğuk Savaş dönemi terörü, • 1971-1980 (12 Eylül 1980) Soğuk Savaş dönemi çok yönlü terör eylemleri,

• 1984-1995 bölücülüğe yönelik terör (İlhan, 2008: 73).

Bu gelişmelere paralel olarak 1976 yılında kurulan Kürdistan Devrimcileri (KD) isimli derneğin bir uzantısı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde Marksist Leninist rejime dayalı bağımsız bir Kürt devleti kurmak amacıyla bölücü terör örgütü olarak 1978 yılında Kürdistan İşçi Partisi (PKK)’nin kuruluşu gerçekleşmiştir (Şehirli, 2004: 381). Bölücü örgüt 1980’lerin sonuna doğru, bölge halkına yönelik olarak yoğunlaştırdığı eylemlerle, burada yaşayan vatandaşların direncini kırdıktan sonra, militan temininde çok fazla sıkıntı çekmemiş, ayrıca bölgede daha rahat etme olanağını da kazanmıştır (Korkmaz, 1999: 138).

(30)

1980’li yılların sonlarında yoğunlaşan bölücü terör faaliyetleri, 30.000’den fazla kişinin yaşamını yitirmesine, yüz binlercesinin yaralanmasına ve milyarlarca liralık maddi zarara neden olmuştur (Doğan, 2003: 200).

Türkiye son yarım yüzyıllık süre içerisinde etnik, dinsel ve ideolojik olmak üzere neredeyse bilinen tüm terörizm türlerinin tehditleriyle karşı karşıya kalmıştır. Türkiye’yi hedef alan terörizm tehditlerinin tarihsel süreç içinde beş ayrı dalga halinde gerçekleştiğini ifade eden bazı yazarlar bu maddeleri şu şekilde açıklamışlardır:

1. Cumhuriyet döneminde Türkiye’ye yönelik terörist saldırıların sistemli olarak ortaya çıkışı 1960’lı yılların sonlarından itibaren başlamıştır. Ermeni teröristlerin başlattığı saldırılar terörizmin birinci dalgasını oluşturmaktadır.

2. 1960’ların sonlarında başlayan ‘80 askeri darbesine kadar süren dönemde derin sosyo-ekonomik ve politik krizlerle karşı karşıya kalmış ve istikrarını yitirmiş bir ülke olmanın doğurduğu sağ-sol çatışmalarından kaynaklanan ideolojik terörizm dönemi, ikinci terör dalgasını oluşturmaktadır. 3. 1980’li yılların ikinci yarısında başlayan günümüze kadar yoğun olarak devam eden, otonomi ve bağımsızlık eksenli PKK’dan kaynaklanan etnik terörizm üçüncü terör dalgasıdır. 4. Birinci ve İkinci Körfez Savaşı sonrasında Ortadoğu’da yükselen siyasi istikrarsızlığın radikal terörizm olarak adlandırılan dördüncü terör dalgasının ortaya çıkmasını tetiklemiştir.

5. Arap Baharı’nın Libya’dan Irak’a kadar uzanan coğrafyada devlet otoritelerini sarsmasıyla ortaya çıkan anarşi ve Suriye iç savaşının uzaması dünyada yeni bir terör dalgasının

(31)

doğmasına neden olmuştur. DAİŞ örgütü sadece Ortadoğu ülkeleri için değil aynı zamanda kıta Avrupası ülkelerinde öncelikli tehdit olarak ortaya çıkmıştır (Ak ve ark.,2017: 21-22).

Bütün bu örneklerden de görüldüğü gibi terörizm yalnızca bir zamana ve ülkeye has olmayıp, 20. yüzyıla kadar tarihin her döneminde ve her kıtada varlığını sürdürmüştür.

1.4. Terörün Nedenleri

Terör olaylarının daha iyi analiz edilebilmesi için bu yapının altında yatan sebeplerin bilinmesi gerekir. Terörün nedenleri ele alınırken bu eylemleri yapan grupları, kişileri, düşünce yapılarını, çevreleri, psikolojik yapılarını bütüncül olarak değerlendirmek konunun çok boyutluluğunu görmek açısından önemlidir.

Alkan, terörün doğuşunda ve yaşamasında yabancı ülke ve örgütlerin desteğinin önemli olduğunu dile getirmektedir. Ancak terörün en önemli nedeni, ülke içi ekonomik, toplumsal, kültürel, eğitsel ve siyasal sorunlardır. Bu nedenle, ülkedeki terörün doğru bir biçimde analiz edilebilmesi için öncelikle ülkenin iç dinamiklerinin açığa çıkarılması gerekmektedir (Alkan, 2002: 37).

Arıboğan’a göre terör, basit bir eylem kapsamında değerlendirilebilecek bir şiddet olayı olmadığı gibi, ekonomik, toplumsal, siyasal, kültürel, etnik, dinsel ve bunun gibi birçok nedenle beslenen, yarı askeri anlamda bir karşılığı bulunan son derece özgün bir eylem türüdür (Arıboğan, 2002: 223).

1.4.1. Terörün Psikolojik Boyutu

Terörün psikolojik boyutunu irdeleyen yazarlara göre onları diğer insanlardan ayıran en belirgin özellik dünyayı algılama biçimleridir.

Terör insan ve topluma dayalı bir olaydır. Terörün aynı zamanda olağan dışı ilişkilerden olması psikolojik yönünü öncelikle düşündürmektedir. Terörist, teröre

(32)

hedef olan kişi ve toplum üçlüsü terör ortamının ilgilileri olarak birer psikolojik nesne durumundadırlar (İlhan, 1998: 51).

Terör örgütleri hedeflerine ulaşmak için “şiddet kullanmayı” strateji olarak benimsemişlerdir. Ancak “şiddet kullanma” stratejisinde başvurulan şiddet neticesinde oluşan fiziksel zararın ortaya çıkardığı etkiden ziyade, eylemin oluşturacağı yılgınlık, bezginlik, umutsuzluk, korku, şaşkınlık gibi psikolojik etkiler ile birlikte örgütün tanımı, verilen mesaj daha çok önem arz etmektedir. Terörizm burada gerçek kurbanları değil, izleyenleri hedef almaktadır. Mesele söz konusu psikolojik etkilerin geniş kitlelere taşınması meselesidir (Korkmaz, 1999: 160).

Terörizm ve terör eylemleri insanlar üzerinde en çok korku yaratan, yıldırıcı ve herkesin her an kurbanı ya da tanığı olabileceği durumlardan oluşmaktadır. Altmışlı yıllarda başlayan yaygınlaşmalarından bu yana ruhbilimcilerden, bu denli ‘vahşi’, ‘insanlık dışı’ eylemlerin, nasıl olup da insanlar tarafından yapılabileceğini açıklamaları beklenmiştir. Özgül olarak terörist, terörist eylem ve terörizmin insanlar üzerindeki etkilerinin ruh bilim açısından incelenmesi, kendi içinde son derece tartışmalı, çelişkilerle dolu bir alandır. Terörizm ve şiddetin, insan doğasının bir parçası, insanın kaçınılmaz eylemliliklerinden biri, bir içgüdü, genetik olarak belirlenmiş ve kalıtsal olarak iletilen bir davranış örüntüsü ya da ruhsal bir hastalık olup olmadığı konusunun, henüz sonlanmamış bir tartışma olarak devam ettiği ifade edilmektedir (Candansayar, 2002: 374).

Terörizmin şiddet kullanmadaki temel amacı; toplum üzerinde korku ve kaygı oluşturarak taleplerinin toplum tarafından kabul edilmesidir. Toplum yapısı üzerinde meydana getirecekleri aşındırmalarla amaçlarına daha kolay ulaşacaklarına inanmaktadırlar. Terör örgütleri şiddeti kimi zaman araç kimi zaman amaç olarak kullanarak yalnızca toplumsal yapıyı değil ayrıca toplumu meydana getiren bireyler üzerinde de önemli ve kalıcı etkilere neden olmaktadırlar. Terörizmin oluşturduğu korku atmosferine maruz kalan bireylerde kalıcı dramatik değişimler görmek mümkündür. Günümüzde gerek toplum gerekse bireyler dolaylı veya doğrudan sosyal bir problem olarak ortaya çıkan terörizmin yıkıcı boyutuyla tanışmaktadır (Muş ve ark., 2015: 10).

(33)

Kişileri bu şiddet eğilimine sevk eden birçok faktörden bahsetmek mümkündür. Yıllardır yapılan çalışmalarda ortaya çıkan bulgulardan biri terör örgütlerine katılanların büyük bir oranının psikolojik olarak klinik birer vaka oldukları, aile ortamından uzakta büyüdükleri, ya şiddet ortamında yaşadıkları, ya şiddete maruz kaldıkları, ya da tatmin edilmemiş bazı duygularının olduğu yönündedir. Böyle bir ortamda yetişen bir çocuğun büyüyünce toplumdan öç alma duygusunun gelişebileceği ve fırsat bulunca da öç almak için elinden gelen her türlü çabayı göstermesi kaçınılmaz görünmektedir (Öztürk ve Çelik, 2009: 92).

Terörist saldırılardan korkan ve yılan vatandaşlar, önceleri basit bir güvenlik sorunu olarak gördükleri terör eylemlerinin önlenmemesi ve başarısız kalınması karşısında idarecilere olan güvenlerini yitirmeye ve kendilerini savunmasız hissetmeye başlamaktadırlar. Neticede kendilerini ve ailelerini muhtemel tehlikelerden koruyabilme durumu, terör örgütlerinin istekleri karşında dikkatli davranmalarına, gönülsüz ve istemeyerek de olsa destek vermelerine veya en azından tehlikeden korunmak için devlet kurumları ile işbirliği yapmalarına engel olmaktadır (Dilmaç, 1997: 105).

Terör örgütüne katılımın başta statü ve güç kazanmak üzere, kimlik kazanmak, destekleyen grupların övgüsünü kazanmak, finansal kazanç elde etmek, ilahi güç kazanmak-Tanrı adına öldürmek-, intikam almak gibi birçok farklı motivasyon kaynakları olabilir. Toplum içinde hayal kırıklığı yaşamış, topluma yabancılaşmış bireyin bireysel kimliğini grup kimliğinin hizmetine vermesi, başka bir deyişle kendini gruba adaması, ortak üniforma, silah, ortak lisan ve paylaşılan diğer ritüeller sayesinde grup kimliğinin güçlendirilmesi, ortak amaç ve hedefler aracılığıyla terör eylemlerini dışlaştırması, yani kendinden uzaklaştırarak suçluluk ve sorumluluk duygusundan kaçınması, başka bir deyişle “kendisi için değil, grup için öldürmesi”, bu eylemleri rasyonelize etmesi, bu eylemler karşılığında grup ve destekleyen gruplar tarafından kabul görmesi, bir süre sonra bu eylemlerin rutin hale gelmesi, öldürülen kişinin cansızlaştırılması (dehumanizasyon) ve ailesi arkadaşları, yakınları gibi diğer sosyal kaynaklardan uzaklaştırılması kişinin terör örgütü içinde kalmasını

(34)

sağlayan başlıca psikolojik etkenler olarak dile getirilmektedir (Post ve ark., 2007: 141-155; Akt: Özel Kızıl, 2013: 90).

Bazı yazarlar terör eylemlerine katılanların demografik özelliklerinin göz önüne alındığında özellikle yaş aralıklarının önemli olduğuna vurgu yapmaktadır. Çoğunluğun çocukluktan gençlik çağına geçiş döneminde olduğu görülmektedir. Bu dönem, bireyin eğitimi, sosyo-psikolojik gelişimi, aile ve çevre ilişkileri açısından insan hayatının en hassas ve dikkat edilmesi gereken dönemlerden biridir. Terör örgütlerinin eleman kazanma süreçlerinde kendilerine hedef seçtikleri kesimin buradan seçilmesi tesadüf değildir. Dolayısıyla mücadele ederken de bu perspektiften yaklaşılması bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Genç bireyler ekonomik, siyasi, kültürel zorluklar ve baskılardan yaşlılara oranla daha fazla etkilenmektedirler. Aynı zamanda, gençlerin yaşam koşullarını olduğu gibi kabul etme, kanaat etme ve durumu kanıksama eşikleri de yaşlılara nazaran oldukça düşüktür. Bu durum onları bireysel veya kolektif isyan hareketlerinde bulunmaya daha yatkın hale getirmektedir (Sever ve ark., 2010: 287).

Sonuç olarak; benzer uzmanlarca, benzer özellik ve koşulların kullanımı yoluyla yaratılan terörizmin psikolojisi ve teröristin profili evrenseldir. Kişisel ya da örgütsel bazda ortaya çıkan farklılıklar ise o ülkenin, o ulusun, o dinin ya da o ırkın özelliklerinden veya teröristin kişisel yapısından kaynaklanabilir. Hatta terörizmin yaratıldığı dönemdeki konjonktür de bu farklılıkları oluşturabilir (TBB, 2006: 310).

1.4.2. Terörün Toplumsal ve Kültürel Boyutu 1.4.2.1. Aile ve Sosyal Çevre

Terörün toplumdan kaynaklanan birçok nedeni vardır. Bu nedenlerin en başta geleni aileden kaynaklananlardır. Aile içi şiddetle büyüyen bir çocuğun, şiddetin doğal ve olması gereken bir davranış biçimi olduğunu öğrendiği ifade edilmektedir (Tuna, 2003: 35).

Bazı çalışmalar, terörist olmaya aday toplum kesiminin, çoğunlukla orta sınıftan ailelerin çocukları olan gençlerden oluştuğunu göstermektedir. Bunların

(35)

içinde de, genelde öğrenci ve işçi olan gençlerin terör örgütlerine daha fazla katıldığı görülmektedir (Bal, 2003: 293).

Sosyolojik bir olgu olarak terörizmi anlayabilmek için terör suçunu işleyenlerin psikolojik yapısından ve ruh sağlığından ziyade bunların içinde bulunduğu grubun ve toplumun sosyal psikolojisine bakmak gerektiği de bir başka görüştür. Ayrıca birtakım sosyal eşitsizlikler ve gelir dağılımındaki adaletsizliklerin terör suçunun ortaya çıkışında etkili olduğu görülse de gelişimi itibariyle meselenin uluslararası siyasi ve stratejik boyutlarının bulunduğu da açıktır (Sarp, 2014: 516-517).

Şiddet, sürtüşme, düşmanlık ve çatışmanın toplumsal yapıyı ve ilişkileri belirgin biçimde etkilediği sosyalleşme ortamlarında dört ana faktörün buralarda doğup büyüyen ve kimlik edinen kuşakları şiddet ve teröre sürüklediği, bir anlamda yeni kuşaklar arasında çatışmacı, şiddet yanlısı ve terör eylemi gönüllüsü ürettiği belirtilmektedir. “Şiddetin yenilenmesi” olarak adlandırılan bu süreçteki faktörler Thackrah tarafından şu şekilde sıralanmaktadır:

1- Sürtüşme ve çatışmanın hâkim ve sürekli olduğu çevrelerde çocuklardaki saldırganlık duygusunun normal eğitim, çevre ve sosyal etkilerle bastırılması ve törpülenmesi zor olmaktadır.

2- Şiddet, sürtüşme, çatışma ve savaş ortamlarında büyüyenler, şiddet ve terörü kendini ifade etme ve talepte bulunmanın meşru bir yolu ve yöntemi olarak görmektedir.

3- Şiddet ve çatışma kuşakları, kendilerini bir mağdur/kurban olarak algılamaya başlamakta ve içinde yaşadıkları çatışmanın sorumlusu olarak başkalarını görmektedir.

4- Şiddetin günlük hayatın parçası olduğu sosyal ortamlardaki ergenler, hayat döngülerinin bu

(36)

dönemindeki doğal bir gelişmenin sonucu, yani otoriteye karşı direnç gösteren ve başkaldıran bağımsız bir kimlik inşası sürecinin etkisiyle mevcut siyasal şartlar ve politik gelişmelerle kendilerini yakından özdeşleştirmekte ve bunun sonucu olarak da silahlı gruplara katılmaktadır (Thackrah, 2004: 89-90; Akt: Küçükcan, 2010: 43).

Yapılan değerlendirilmelerden de anlaşılacağı üzere şiddet ve terörün bir davranış biçimi olarak öğrenildiği, taklit edildiği ve stratejik amaçlar için hedef kitleye yönelik kullanıldığı aşikârdır.

Toplumda geçerli olan değer yargıları ve bunların benimsenişi zaman içinde farklılığa uğramakta, söz konusu değerler çağın ihtiyaçlarına göre değişebilmektedir. Sosyal değerlerdeki değişim ne ölçüde olursa olsun, toplumun genelini ilgilendiren ve sosyal bütünleşmenin temelini oluşturan değer yargılarında uzlaşmanın sağlanmış olması gerekmektedir. Şiddet yanlıları ve teröristler, hızlı değişen sosyal değerlerden istifade ederek sürekli değişen düşman hedefler, ardı ardına sloganlar ile kitlelerde şaşkınlık yaratmakta, toplumda çeşitli gruplar arasındaki ayrılıkları körüklemekte, neticede sosyal psikolojide korku hipnozu olarak adlandırılan toplumu pasif, aldırmaz, reaksiyon vermez hale getiren ortamı meydana getirmektedir. Toplum ise içine girdiği kaos halinde telkin edilmek istenen yeni fikirleri, önceden tamamen reddettiği şeylerden ibaret olsa bile pasif bir itaatkarlıkla kabul edebilmektedir (Caşın, 2008: 286). Aynı şekilde terör olayları istikrarsızlık-bunalım-yasa egemenliğinin olmadığı (trafik, gecekondu, kötü şehirleşme, dış ve iç göç, gümrükler, çarşı pazar, yönetim, belediyeler) terör çizgisini izlemektedir. Terör öncesi ve terör altı olan diğer olgular terörü hazırlamakta ve terörün devamına olanak vermektedir. Terör olaylarının; istikrarsızlık, bunalım ve anarşiden ortaya çıktığı ve büyük ölçüde kültür boşluklarından ve sosyal disiplinsizlikten kaynaklandığı da ifade edilmektedir (İlhan, 1998: 273).

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmada, Ecrobia ventrosa türünün birey sayısının en yüksek değere ulaştığı 4 numaralı istasyonun organik karbon içeriğinin en düşük (%0,35),

Tablo 3.32’de görüldüğü gibi kadınların kariyer basamaklarında yükselmelerindeki etkenler için verdiği cevaplar yaş gruplarına göre incelendiğinde ikinci ifadeye

“OSSK-602” hibrit mısır çeşidine 15 farklı taban gübresi uygulamasının “Tesadüf Blokları Deneme Deseni”ne göre 4 tekrarlamalı olarak incelendiği

yüzyılda Osmanlı Devleti Kürt emirlikleri yıkıp merkeziyetçi yönetim kuruncaya kadar Kürtler yarı özerk bir şekilde Osmanlı Devleti’ne bağlı olarak

Çözüm kümesinin boş küme olması için bilinmeyen- lerin katsayılarının oranlarının birbirine eşit, sabit sayının katsayı oranının farklı olması

Do Low Serum UCH-L1 and TDP-43 Levels Indicate Disturbed Ubiquitin- Proteosome System in Autism Spectrum Disorder?. Düşük Serum UCH-L1 ve TDP-43 Düzeyleri Otizmde Bozulmuş Ubikuinasyon

Our contributions include: (i) defining a new physiological parameter generation method, (ii) for the first time in the literature, using the blood pressure (BP) signal to generate