• Sonuç bulunamadı

1.4. Terörün Nedenleri

1.4.2. Terörün Toplumsal ve Kültürel Boyutu

Terörün toplumdan kaynaklanan birçok nedeni vardır. Bu nedenlerin en başta geleni aileden kaynaklananlardır. Aile içi şiddetle büyüyen bir çocuğun, şiddetin doğal ve olması gereken bir davranış biçimi olduğunu öğrendiği ifade edilmektedir (Tuna, 2003: 35).

Bazı çalışmalar, terörist olmaya aday toplum kesiminin, çoğunlukla orta sınıftan ailelerin çocukları olan gençlerden oluştuğunu göstermektedir. Bunların

içinde de, genelde öğrenci ve işçi olan gençlerin terör örgütlerine daha fazla katıldığı görülmektedir (Bal, 2003: 293).

Sosyolojik bir olgu olarak terörizmi anlayabilmek için terör suçunu işleyenlerin psikolojik yapısından ve ruh sağlığından ziyade bunların içinde bulunduğu grubun ve toplumun sosyal psikolojisine bakmak gerektiği de bir başka görüştür. Ayrıca birtakım sosyal eşitsizlikler ve gelir dağılımındaki adaletsizliklerin terör suçunun ortaya çıkışında etkili olduğu görülse de gelişimi itibariyle meselenin uluslararası siyasi ve stratejik boyutlarının bulunduğu da açıktır (Sarp, 2014: 516-517).

Şiddet, sürtüşme, düşmanlık ve çatışmanın toplumsal yapıyı ve ilişkileri belirgin biçimde etkilediği sosyalleşme ortamlarında dört ana faktörün buralarda doğup büyüyen ve kimlik edinen kuşakları şiddet ve teröre sürüklediği, bir anlamda yeni kuşaklar arasında çatışmacı, şiddet yanlısı ve terör eylemi gönüllüsü ürettiği belirtilmektedir. “Şiddetin yenilenmesi” olarak adlandırılan bu süreçteki faktörler Thackrah tarafından şu şekilde sıralanmaktadır:

1- Sürtüşme ve çatışmanın hâkim ve sürekli olduğu çevrelerde çocuklardaki saldırganlık duygusunun normal eğitim, çevre ve sosyal etkilerle bastırılması ve törpülenmesi zor olmaktadır.

2- Şiddet, sürtüşme, çatışma ve savaş ortamlarında büyüyenler, şiddet ve terörü kendini ifade etme ve talepte bulunmanın meşru bir yolu ve yöntemi olarak görmektedir.

3- Şiddet ve çatışma kuşakları, kendilerini bir mağdur/kurban olarak algılamaya başlamakta ve içinde yaşadıkları çatışmanın sorumlusu olarak başkalarını görmektedir.

4- Şiddetin günlük hayatın parçası olduğu sosyal ortamlardaki ergenler, hayat döngülerinin bu

dönemindeki doğal bir gelişmenin sonucu, yani otoriteye karşı direnç gösteren ve başkaldıran bağımsız bir kimlik inşası sürecinin etkisiyle mevcut siyasal şartlar ve politik gelişmelerle kendilerini yakından özdeşleştirmekte ve bunun sonucu olarak da silahlı gruplara katılmaktadır (Thackrah, 2004: 89-90; Akt: Küçükcan, 2010: 43).

Yapılan değerlendirilmelerden de anlaşılacağı üzere şiddet ve terörün bir davranış biçimi olarak öğrenildiği, taklit edildiği ve stratejik amaçlar için hedef kitleye yönelik kullanıldığı aşikârdır.

Toplumda geçerli olan değer yargıları ve bunların benimsenişi zaman içinde farklılığa uğramakta, söz konusu değerler çağın ihtiyaçlarına göre değişebilmektedir. Sosyal değerlerdeki değişim ne ölçüde olursa olsun, toplumun genelini ilgilendiren ve sosyal bütünleşmenin temelini oluşturan değer yargılarında uzlaşmanın sağlanmış olması gerekmektedir. Şiddet yanlıları ve teröristler, hızlı değişen sosyal değerlerden istifade ederek sürekli değişen düşman hedefler, ardı ardına sloganlar ile kitlelerde şaşkınlık yaratmakta, toplumda çeşitli gruplar arasındaki ayrılıkları körüklemekte, neticede sosyal psikolojide korku hipnozu olarak adlandırılan toplumu pasif, aldırmaz, reaksiyon vermez hale getiren ortamı meydana getirmektedir. Toplum ise içine girdiği kaos halinde telkin edilmek istenen yeni fikirleri, önceden tamamen reddettiği şeylerden ibaret olsa bile pasif bir itaatkarlıkla kabul edebilmektedir (Caşın, 2008: 286). Aynı şekilde terör olayları istikrarsızlık-bunalım-yasa egemenliğinin olmadığı (trafik, gecekondu, kötü şehirleşme, dış ve iç göç, gümrükler, çarşı pazar, yönetim, belediyeler) terör çizgisini izlemektedir. Terör öncesi ve terör altı olan diğer olgular terörü hazırlamakta ve terörün devamına olanak vermektedir. Terör olaylarının; istikrarsızlık, bunalım ve anarşiden ortaya çıktığı ve büyük ölçüde kültür boşluklarından ve sosyal disiplinsizlikten kaynaklandığı da ifade edilmektedir (İlhan, 1998: 273).

1.4.2.2. Kültürel Özellikler ve Göç

Caşın’a göre terörizm, çok boyutlu sosyal bir olay ve karmaşık sorunlar bütünüdür. Terörün sosyal bir olay olarak değerlendirilmesinde, toplumun değer yargıları, alışkanlıkları, gelenek ve göreneklerinin bütününün incelenerek bir yargıya ulaşılması mümkün olmaktadır. Bu anlamda toplumun değer yargıları, alışkanlıkları, gelenek ve görenekleri zaman içerisinde değişikliğe uğramakta ve bu değerler, çağın ihtiyaçlarına göre değişim göstermektedir (Caşın, 2008: 286). Alkan da, sosyal bir olay olan terörizmin, çok boyutlu, çok yönlü ve karmaşık bir sorunlar yumağı olduğunu vurgulamaktadır. Yazara göre; terörü sosyal bir olay olarak ele alırken, toplumun değer yargılarını, alışkanlıklarını, gelenek ve göreneklerini inceleyerek gözden geçirmek gerekmektedir. Bu bağlamda, sosyal değerlerdeki hızlı değişmeler, toplumda artan sapmalara ve uyuşmazlıklara sebep olabilmektedir. Bu değişim döneminde yaşanan sıkıntı, buhran ve kaoslar, hem teröristleri ve şiddet yanlılarını beslemekte, hem de onların toplumu etkilemelerine neden olmaktadır (Alkan, 2002: 44).

Köknel, terörün toplumsal nedenlerinden birisinin de göç olduğunu, kendi yetiştiği çevreyi ve kültürü bırakıp, başka bir yere göç eden kişilerin, ne yetiştikleri topluma ve ne de yeni katıldıkları topluma tümüyle uyum sağlayamadığını ifade etmektedir. Her iki toplumun kendine özgü davranış kuralları ve yaptırımları, bu kişiler için etkili olmadığı gibi, toplumsal amaç ve beklentilerin de kendileri için bir değer ifade etmediği vurgulanmaktadır (Köknel, 1996: 19).

Diğer bir görüşe göre de çağımızda sanayi toplumlarının oluşturduğu karmaşa, kişileri şiddete yönelten bir kuvvet olarak ortaya çıkarmaktadır. Özellikle şehirleşme ve göç olgularından kaynaklanan sosyal çalkantılar ve kültürel değişimler suça olduğu kadar şiddet kullanımına da katkıda bulunmaktadır. Sosyal gelişme ile birlikte ortaya çıkan hızlı nüfus artışıyla, toplumun niteliği değişmekte, toplum yaşantısına yeni kültür grupları eklenmekte ve bu durum da yeni bunalımlara kaynak teşkil edebilmektedir (Alkan, 2002: 44).

Terör örgütünün ağına düşen bireylerin genel profiline bakıldığında, bu bireylerin iç göç sonucu büyük şehirlere yerleşmek durumunda kalan ekonomik durumu kötü, çok çocuklu, eğitim düzeyi düşük ailelerden gelen genç yaştaki insanlardan oluştuğu görülmektedir. Kentlere göçen/göçmek zorunda kalan ailelerde işsizlik, yoksulluk ve dışlanmışlık bu ailelere ait bireylerde, kendilerine bir haksızlık yapıldığı düşüncesinden hareketle bir mağduriyet ve eşitsizlik duygusu gelişmesine sebep olmaktadır. Bu duyguları yoğun yaşayan gençlerin içinde bulundukları gelişim çağı da göz önüne alındığında istismara ve radikal eğilimlere ne kadar açık bir konuma düşecekleri göz ardı edilmemesi gereken bir konu olarak önem arz etmektedir. Böyle bir psikolojik baskıdan bireyin sıyrılmasını ve illegal faaliyetlerin ağına düşmemesini beklemek de çok fazla mümkün görülmemektedir (Sever ve ark., 2010: 287).