• Sonuç bulunamadı

1.5. Terörizmin Unsurları

2.2.2. Terör Olaylarının Medyaya Yansıması

Terör olaylarının medyaya yansıması incelendiğinde öncelikle terör olaylarının haber değeri açısından ne anlama geldiği ortaya konulmak zorundadır. Bu anlamda haber çalışmalarında haber değeri unsurları çerçevesinde yürütülen tartışma alanının belirginleştirilmesi gerekmektedir.

Geleneksel medyada haberlerin toplanması, işlenmesi ve yayıma hazırlanması işlemlerini yürüten yazı işleri ve haber merkezleri, yerel-ulusal ve çeşitli ülkelerde bulunan muhabirler bulunmaktadır. Haberler; bu muhabirlerin topladıkları haberlerin yanı sıra abone oldukları haber ajanslarından gelen haberlerden seçilen ve kamuoyu gündemini oluşturan ve kamuoyunu etkileme bağlamında belirlenen haberlerin işlenip geleneksel iletişim araçları kanalıyla yayıma sokulmasından oluşmaktadır (Gürcan ve Batu, 2002: 2).

Haberin unsurlarından biri de güncel olmasıdır. Yeni gerçekleşen bir olayın kamuoyuna hızlı bir şekilde aktarılması haberciler için önem taşımaktadır. Bunun yanı sıra haberin anlamlı ve kitleler için ilgi boyutunun olması beklenir. Bu özellikler olayın haber değerini gösteren temel ölçütler olarak sayılmaktadır (Gezgin, 2006: 12- 13).

Haber tanımlarında mutlaka yer alan bir unsur da olayın yeni olmasıdır. İnsanların haber alma ihtiyaçları yeni gelişmeleri öğrenmek ekseninde yoğunlaşır. Kamu neyin yeni olduğu konusunda öteden beri oluşmuş birtakım kıstaslara sahiptir ve habercilerin bunu bilmesi gerekmektedir. Haberciler yeni olanı vermek ve yeni olanı rakip kuruluşlardan önce vermek yarışında olduklarından dolayı bu yarış, hedef kitle tarafından ayrıntılı olarak bilinmese de sonuçta, herkes doğal olarak bir haberi önce verebilen yayın kuruluşunu izlemektedir (Şeker, 1999: 16-17).

Muhabir ya da editör, kendi istek, dünya ve siyasi görüşü, medya kuruluşunun beklenti ve yayın politikaları gibi nedenlerle haber değerlendirmesinde de kendi isteklerini ön planda tutabilmektedir. Haber değerlendirme, yayın organında kullanılacak haberlerin seçiminden haberlerin edit edilmesine, haberlerin hangi sırada ya da sayfada verileceğinden nasıl verileceğine kadar değişik boyutlarda ele alınabilir. Haber, yüzde yüz objektif değildir, çünkü muhabir, bir haber ile ilgili bilgileri ve görgü şahitleriyle bir süre birlikte olmakta ve onların anlatımlarına inanmak, güvenmek mecburiyetinde kalmaktadır. Oysa haber kaynağının muhabire, yanlış bilgi aktarması ya da vermesi, bazı detayları atlayarak olayı aktarması söz konusu olabilir. Durum böyle olunca, haberlerin ne kadar gerçeği yansıttığı bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır (Yüksel ve Gürcan: 2005: 60).

Gazetecilerin çalıştıkları kurumun ideolojik kanaatlerine uyumlu olmaları gerektiği ve haberciliğin dışında yer alan etmenlerin basın ahlakı üzerinde belirleyici olduğu da temel bir tez olarak ileri sürülmektedir. Daha geniş bir açıdan bakıldığında, habercilikte medya içeriğinin tayinini basın ahlak kuralları değil medya kuruluşlarının ekonomi politikaları ve kurumun isteklerinin belirlediği üzerinde durulmaktadır (Arık, 2006: 9-10).

Ayrıca gazetecinin gerçeklere karşı sorumluluğuyla ülkesine karşı sorumluluğu arasında hassas bir çizgi vardır. Ülke ölüm kalım tehlikesi içindeyken halka moral vermek ve ulusun devamlılığını sağlamak yanında “dış gerçeklik” ikinci planda gelir. Ama bu çizgiyi kim belirleyecek? Kamuya nelerin anlatılıp nelerin anlatılmayacağına kim karar verecek? Gerçeklerin hangi durumda çarpıtılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığına nasıl karar verilecek? (Belsey ve Chadwick, 1998: 240) gibi sorular akla gelmektedir.

Terör örgütlerinin medyayı kullanmak istemelerindeki öncelikli hedefleri kendi amaçlarının meşruluğunu dünyaya duyurmak, giriştikleri eylemlerle sempatizan toplamaktır. Terör örgütleri bu hedeflerini ne kadar çok kişiye ulaştırırsa o derece başarılı olacakları düşüncesinden hareket etmektedirler. Terör saldırılarının görünürlüğünde ise medya önemli bir alan oluşturmaktadır.

Kitlelerin şiddet unsuru taşıyan haberlere olan ilgisinin 1960’lı yılların başında Vietnam Savaşı protestolarına kadar gittiği ifade edilmektedir. Bu dönem içinde BM binası önünde kendini yakma girişimleri ve savaş karşıtı eylemler sonucunda toplumun tepkisel davranması beklenmiş ve büyük oranda başarı da sağlanmıştır. Medyanın da terörizmin amaçlamış olduğu şekilde korku ve endişeye neden olan terör haberlerini topluma aktarması ve bunun tekrarlanması önemli görülmüş ve haberin sunumunda zamanla farklılaşmalar olduğu gözlemlenmiştir (Avşar, 2009: 66). Bu anlamda haber programlarındaki şiddet yayıncı için birçok karmaşık soru oluşturur. Bunların hiçbirisi “neyi ve ne kadar göstermeliyiz?” sorusundan daha önemli değildir. Şiddet gerçeğin bir parçasıdır ve hem haberlerde yeterince yer almalıdır hem de yeterince araştırılmalı ve tartışılmalıdır (Korkmaz, 1999: 238).

Terör örgütleri için medya önemli bir araç olarak görülür. Uluslararası terörist gruplar için medyanın bu özelliği hedeflerine ulaşmak için fazlasıyla önemsenir. Medyada yer alan şiddet eylemleri ile korku ortamının oluşması terörist örgütlerin arzuladığı bir durumdur, böylece güçlerini arttırdıklarına inanırlar (Schaffert, 1992: 186; Akt: Bilir, 2009: 82). Aynı zamanda terörist örgütlerin medya aracılığıyla; örgütün adını ve sesini duyurmak, mevcut otoriteyi sarsarak zayıf düşürmek, kendini güçlü göstermek, halkı sindirerek tarafsız kılmak, örgüt üyelerine moral vermek, güvenlik kuvvetlerini şiddet kullanmaya zorlamak, siyasi alanda tanınmak ve kabul görmek gibi hedeflere ulaşmaya çalıştıkları ifade edilmektedir (Korkmaz, 1999: 232).

Siyasal örgütler, terörist örgütler medyaya taleplerini, isteklerini iletirlerken bu arada hedeflerini de medya yoluyla yurttaşlara sunmayı amaçlamaktadırlar. Ayrıca bu yönüyle reklamdan, halkla ilişkilerden de yararlanırlar. Medya, terör ve şiddete yer vermekle haber görevini yerine getirirken, bunun nedenleri de sorgulanmakta ve eleştirilmektedir (Tokgöz, 2014: 289). Aynı zamanda medyanın terör olaylarını haberleştirmesi terör faaliyetlerini gerçekleştirenlerin de hedeflediği bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Terör tanımı gereği kurbanlarına uygulanan şiddeti izleyen kitleler üzerinde bir etki yaratmayı amaçladığı için, teröristlerin medyayı kullanması kaçınılmaz bir durumdur. Teröristler medyayı başarılarını abartan, mesajlarını daha geniş kitlelere ileten ve eylemlerinin yaratacağı psikolojik etkiyi artıran birer araç olarak görmektedirler (Schmidt, 2004: 11).

Terörün mesajını iletmek istemesi onu oluşturan etken ve amaçlar bağlamında ne kadar doğalsa, medyanın bu mesajın taşınmaması konusundaki sorumluluğu da o denli önemlidir. Her terör örgütü eylemleriyle karşıt olduğu mercilere bir mesaj iletmek arzusunda olduğuna göre, eylemin medyada ele alınması bu mesajın aktarılması ve çoğaltılması çabalarını da beraberinde getirmektedir. Oldukça geçişken ve hassas bir çizgide gerçekleşen bu durum medya örgütleri için bıçak sırtı bir dengenin korunmasını ifade etmektedir. Bu hassas dengenin farkında olan terör örgütleri bir yandan kendi kontrol ve gözetimleri altında oluşturulan medya ile iç iletişim kanallarını oluştururken, demokratik toplumların vazgeçilmez kurumlarından

biri olan basını dış iletişim kanallarını oluşturmak için kullanmak eğilimindedirler (Bilir, 2009: 118).

Dikkat edilecek olursa, terörist eylemler ortaya çıktığı anda, çoğu zaman güvenlik güçlerinden önce televizyon kameraları orada yer alır hale gelmiştir. Daha başka deyişle, terörizm eylemlerinin ilk bileninin kameralar, haberciler olması istenilmektedir. Bu nedenle, artık geniş kitlelerin izleyeceği görüntülerin ilk aracısı, belki de kaynağı kameralar olmaktadır. Böylelikle bir kez meydana gelen olay artık hem geleneksel hem de yeni medyada izleyiciye kolaylıkla ve yinelenerek ulaşabilmektedir (Tokgöz, 2014: 298).

Medya ile terörizm arasındaki ilişkiyi ortak yaşam olarak tanımlayan Schaffert’a göre, bu ikili arasındaki ilişki kısa süreli olarak görülürken; uzun vadeli olarak ise medyanın yasadışı örgütler tarafından kullanılması, ifade özgürlüğünün kendisi için hayati önem taşıdığı demokratik toplumun yıkılması çalışmalarına neden olabilmektedir (Schaffert, 2009: 87).