• Sonuç bulunamadı

Aile iletişim becerileri psikoeğitim programının ebeveynlerin iletişim becerilerine, çift uyumuna, evlilik doyumuna ve 5-6 yaş çocuklarının sosyal duygusal uyumuna etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Aile iletişim becerileri psikoeğitim programının ebeveynlerin iletişim becerilerine, çift uyumuna, evlilik doyumuna ve 5-6 yaş çocuklarının sosyal duygusal uyumuna etkisi"

Copied!
124
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

İLKÖĞRETİM ANABİLİMDALI

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM BİLİMDALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

AİLE İLETİŞİM BECERİLERİ PSİKOEĞİTİM

PROGRAMININ EBEVEYNLERİN İLETİŞİM

BECERİLERİNE, ÇİFT UYUMUNA, EVLİLİK DOYUMUNA

VE 5-6 YAŞ ÇOCUKLARININ SOSYAL DUYGUSAL

UYUMUNA ETKİSİ

Abdullah ATAN

(2)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ İLKÖĞRETİM ANABİLİMDALI OKUL ÖNCESİ EĞİTİM BİLİMDALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

AİLE İLETİŞİM BECERİLERİ PSİKOEĞİTİM PROGRAMININ EBEVEYNLERİN İLETİŞİM BECERİLERİNE, ÇİFT UYUMUNA, EVLİLİK

DOYUMUNA VE 5-6 YAŞ ÇOCUKLARININ SOSYAL DUYGUSAL UYUMUNA ETKİSİ

Abdullah ATAN

Danışman

(3)

iii

YÜKSEK LİSANS TEZİ ONAY FORMU

Bu çalışma, İlköğretim Anabilim Dalı, Okul Öncesi Eğitim Bilim Dalı'nda jürimiz tarafından Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

İmza Başkan: ... ..…………. Üye:... ..…………. Üye:... ..………….

Pamukkale Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yönetim Kurulu’nun .../..../... tarih ve .../... sayılı kararı ile onaylanmıştır.

Prof. Dr. Ramazan BAŞTÜRK Enstitü Müdürü

(4)

iv

ETİK BEYANNAMESİ

Pamukkale Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, tez yazım kurallarına uygun olarak hazırladığım bu tez çalışmasında;

 Tez içindeki bütün bilgi ve belgeleri akademik kurallar çerçevesinde elde ettiğimi,  Görsel, işitsel ve yazılı tüm bilgi ve sonuçları bilimsel ahlak kurallarına uygun

olarak sunduğumu,

 Başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda ilgili eserlere bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunduğumu,

 Atıfta bulunduğum eserlerin tümünü kaynak olarak gösterdiğimi,  Kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapmadığımı,

 Bu tezin herhangi bir bölümünü bu üniversitede veya başka bir üniversitede başka bir tez çalışması olarak sunmadığımı beyan ederim.

İmza Abdullah ATAN

(5)

v

TEŞEKKÜRLER

Yapılan eğitsel çalışmalar toplumun gelişimine ve olumlu yönde değişimine katkı sağlayarak birey temelinde toplumu her zaman bir adım daha ileri taşımayı hedef alır. Titiz ve yoğun bir uğraş ile yapılan bu çalışmanın da toplumumuza gelişiminde ve olumlu yöndeki değişiminde katkı sağlamasını umuyorum.

Elbette ki bir çalışmada sadece tek bir kişinin emeği olamaz. Yapılan bu araştırma süresince de pek çok değerli kişinin yardımı ve desteği olmuştur. Hepsine tek tek teşekkür etmek istesem de unuttuklarım, sığdıramadıklarım varsa lütfen beni bağışlasın.

Öncelikle bu çalışmada en çok teşekkür etmek istediğim isim sevgili ve değerli danışmanım, hocam Doç. Dr. Mustafa BULUŞ’ tur. Bu süreçte bana her daim yol göstermiş, motivasyonumu yükseltmiş ve bilimsel birikimlerini benden asla esirgememiştir. Ayrıca çalışma kapsamında benden yardımlarını esirgemeyen hocalarım sayın Prof. Dr. Erdinç DURU’ ya ve sayın Doç. Dr. Asiye İVRENDİ’ ye teşekkür ederim. Çalışmamda beni sürekli destekleyen ve yardımcı olan değerli bölüm hocalarıma ve çalışma arkadaşlarım sayın Araş. Gör. Ahmet EROL ve sayın Araş. Gör. Merve CANBELDEK’ e teşekkürlerimi sunuyorum. Uygulama sürecimde bana kolaylıklar sağlayan ve yardımcı olan, hayatıma temas etmiş kıymetli okul müdürlerine, öğretmenlere ve çalışmaya gönüllü olarak katılan değerli ailelere de teşekkür ederim.

En büyük teşekkür ise benim bu günlere gelmemde en fazla paya sahip, haklarını asla ödeyemeyeceğim çok sevdiğim aileme. Kardeşim Biset ATAN’ a uygulama süreçlerimdeki katkısı için ve bana verdiği sonsuz destek için çok teşekkür ederim. Süreç içinde bana her zaman destek olmuş, cesaretlendirmiş, bana güç vermiş, çalışmamda yanımda durmuş kıymetli eşim Didem ATAN’ a ise ayrıca teşekkür etmek istiyorum.

(6)

vi

ÖZET

Aile İletişim Becerileri Psikoeğitim Programının Ebeveynlerin İletişim Becerilerine, Çift Uyumuna, Evlilik Doyumuna ve 5-6 Yaş Çocuklarının Sosyal Duygusal

Uyumuna Etkisi

Abdullah Atan

Bu araştırmanın amacı, hazırlanan Aile İletişim Becerileri Psikoeğitim Programı’nın ebeveynlerin iletişim becerilerine, çift uyumuna, evlilik doyumuna ve 5-6 yaş çocuklarının sosyal duygusal uyumuna etkisini incelemektir. Araştırmada ön test – son test kontrol gruplu yarı deneysel desen kullanılmıştır.

Araştırmanın çalışma grubu 24 ebeveyn ve 5-6 yaş çocuklarından oluşmaktadır. Deney grubunda 12 ebeveyn psikoeğitim programına alınmış ve program haftada bir gün olmak üzere toplam sekiz hafta planlanarak uygulanmıştır. Araştırmada veri toplama araçları olarak Buluş, Atan ve Sarıkaya (2015) tarafından geliştirilen İletişim Becerileri Ölçeği, Spainer (1976) tarafından geliştirilen Türkçe uyarlaması ise Fışıloğlu ve Demir (2000) tarafından yapılan Çift Uyum Ölçeği, Tezer (1996) tarafından geliştirilen Evlilik Yaşam Ölçeği ve LaFreniere ve Dumas (1996) tarafından geliştirilen ve Türkçe uyarlaması Çorapçı, Aksan, Yalçın, ve Yağmurlu (2010) tarafından yapılan Sosyal Yetkinlik ve Davranış Değerlendirme Ölçeği-30 (SYDD-30) kullanılmıştır. Araştırmada verilerin analizinde Mann-Whitney U ve Wilcoxon İşaretli Sıralar testi kullanılmıştır.

Yapılan analizler sonucunda;

 Deney ve kontrol grubu ebeveynlerinin iletişim becerileri, çift uyumu, evlilik doyumu ve çocuklarının sosyal duygusal uyum ön test puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı,

 Deney grubu ebeveynlerinin iletişim becerileri, çift uyumu, evlilik doyumu ve çocuklarının sosyal duygusal uyumunun sosyal yetkinlik ve anksiyete-içe dönüklük alt boyutlarının ön ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında pozitif sıralar lehine istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu, ancak sosyal duygusal uyumun kızgınlık-saldırganlık ön ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı,

 Kontrol grubu ebeveynlerinin iletişim becerilerinin, çift uyumunun eşler arası doyum, eşler arası fikir birliği, duygusal ifade alt boyutları, evlilik doyumu ve çocuklarının sosyal duygusal uyumun anksiyete-içe dönüklük ve kızgınlık-saldırganlık alt boyutları ön ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında

(7)

vii

istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı, ancak çift uyumunun eşler arası bağlılık ve sosyal duygusal uyumun sosyal yetkinlik alt boyutu ön ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında negatif sıralar lehine istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu,

 Deney ve kontrol grubu ebeveynlerinin iletişim becerilerinin egoyu geliştirici dil, etkin dinleme, empati, ben dili alt boyutları, çift uyumu, evlilik doyumu ve çocuklarının sosyal duygusal uyum son test puanları arasında deney grubu lehine istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu, ancak iletişim becerilerinin kendini tanıma/açma alt boyutu son test puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı görülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Aile iletişim becerileri psikoeğitim programı, aile içi iletişim,

(8)

viii

ABSTRACT

The Effects of Family Communication Skills Psychoeducational Program on Parents’ Communication Skills, Dyadic Adjustment, Marital Satisfaction and Their 5-6

years-old Children’s Social-Emotional Adjustment

Abdullah Atan

The purpose of this study is to analyze the effects of Family Communication Skills Psychoeducational Program on parents’ communication skills, dyadic adjustment, marital satisfaction and their 5-6-years-old children’s social-emotional adjustment. Quasi-experimental pre-test post-test control group design was used for the study.

The participants of the research consists of 24 parents and their 5-6-years-old children. 12 parents in experimental group were included in the psychoeducational program, and the program was planned and implemented during a total of 8 weeks, one day for each week. Communication Skills Scale developed by Buluş, Atan and Sarıkaya (2015); Dyadic Adjustment Scale developed by Spainer (1976) and adapted by Fışıloğlu and Demir (2000); Marital Life Scale developed by Tezer (1996) and Social Competence and Behavior Evaluation Scale – 30 (SCBE – 30) developed by LaFreniere and Dumos (1996) and adapted by Çorapçı, Aksan, Yalçın and Yağmurlu (2010) were used as data collection tools. Mann-Whitney U and Wilcoxon Signed Rank Test was used for data analysis.

As a result of analysis, it was found out that;

• There was not statistical difference between experimental and control group parents’ pre-test scores of communication skills, dyadic adjustment, marital satisfaction and children’s social emotional adjustment

• There was statistical difference on the way of positive ranks between mean ranks of pre and post test scores of experimental group parents’ dyadic adjustment, marital satisfaction and their children’s social competence and anxiety-introversion sub-scale of social emotional adjustment; however, there was not a statistically significant difference between pre and post-test scores mean ranks of social emotional adjustment anger-aggression sub-scale.

• There was not statistical difference between mean ranks of pre and post test scores of control group parents’ communication skills, dyadic satisfaction and dyadic consensus, emotional expression sub scales of dyadic adjustment, marital satisfaction and anxiety-introversion and anger-aggression sub scales of children’s social emotional adjustment; however, there was a statistically significant difference on the way of negative ranks between

(9)

ix

mean ranks of pre and post test scores of dyadic cohesion sub-scale of dyadic adjustment and social competence sub scale of social emotional adjustment.

• There was statistical difference on the way of experimental group between post test scores of experimental and control group parents’ ego developer language, effective listening, empathy and ‘I’ language sub scales of communication skills, dyadic adjustment, marital satisfaction and children’s social emotional adjustment; however, there was not a statistically significant difference between post test scores of self-knowledge/disclosure sub scale of communication skills.

Key Words: Family communication skills psychoeducational program, Family

communication, Dyadic adjustment, Marital satisfaction, Children Social-emotional adjustment

(10)

x

İÇİNDEKİLER

YÜKSEK LİSANS TEZİ ONAY FORMU ... iii

ETİK BEYANNAMESİ ... iv

TEŞEKKÜRLER ... v

ÖZET ... vi

ABSTRACT ... viii

İÇİNDEKİLER ... x

TABLOLAR LİSTESİ ... xiv

ŞEKİLLER LİSTESİ ... xvi

BİRİNCİ BÖLÜM: GİRİŞ... 1 1.1. Problem Durumu ... 4 1.1.1. Problem Cümlesi ... 4 1.1.2. Alt Problemler ... 4 1.1.3. Hipotezler ... 5 1.2. Araştırmanın Amacı ... 6 1.3. Araştırmanın Önemi ... 7 1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 9 1.5. Sayıltılar ... 9 1.6. Tanımlar ... 9 İKİNCİ BÖLÜM: ALANYAZIN TARAMASI ... 11 2.1. İletişim... 11 2.1.1.İletişim nedir? ... 11

2.1.2. Kişiler Arası İletişim ... 13

2.1.3. Ailede İletişim ... 13

2.1.4. İletişim Modelleri ... 14

2.1.4.1. Aristo Modeli (M. Ö. 4. Y. Y.) ... 14

2.1.4.2. Shannon-Weaver Modeli (1949) ... 15

2.1.4.3. Lasswell Modeli (1948) ... 16

2.1.4.4. Osgood ve Schramm Modeli (1954) ... 17

(11)

xi

2.1.4.6. Dance’ın Sarmal Modeli (1967) ... 18

2.1.4.7. Cüceloğlu İletişim Modeli (1979) ... 19

2.1.4.8. Whirter ve Voltan-Acar İletişim Modeli ... 20

2.1.5. Etkili İletişim Becerileri ... 20

2.1.5.1. Kendini Tanıma / Kendini Açma ... 21

2.1.5.2. Empati ... 24

2.1.5.3. Ben Dili ... 26

2.1.5.4. Egoyu Geliştirici Dil ... 27

2.1.5.5. Etkin/Katılımlı Dinleme ... 28

2.2. Çift Uyumu... 29

2.2.1. Çift Uyumu İle İlgili Kuramsal Çerçeve ... 31

2.3. Evlilik Doyumu ... 32

2.3.1. Evlilik Doyumu İle İlgili Kuramsal Çerçeve ... 33

2.4. Sosyal Duygusal Uyum ... 35

2.4.1. Sosyal Duygusal Uyum İle İlgili Kuramsal Çerçeve ... 36

2.5. Konuyla İlgili Araştırmalar ... 38

2.5.1. Konuyla İlgili Yurt İçinde Yapılan Bazı Araştırmalar ... 38

2.5.2. Konuyla İlgili Yurt Dışında Yapılan Bazı Araştırmalar ... 44

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: YÖNTEM ... 49

3.1. Araştırma Deseni ... 49

3.2. Çalışma Grubu ... 50

3.3. Deneysel İşlem Basamakları ve Program Hazırlama Süreci ... 51

3.4. Veri Toplama Araçları ... 52

3.4.1. İletişim Becerileri Ölçeği ... 52

3.4.2. Çift Uyumu Ölçeği (ÇUÖ) ... 53

3.4.3. Evlilik Yaşam Ölçeği ... 54

3.4.4. Sosyal Yetkinlik ve Davranış Değerlendirme-30 Ölçeği (SYDD-30) ... 54

3.5. Veri Toplama Süreci ... 55

(12)

xii

3.5.1.1. Programın Amacı. ... 55

3.5.1.2. Programın İçeriği. ... 56

3.5.1.3. Programın Uygulama Süreci. ... 56

3.6. Verilerin Analizi ... 70

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: BULGULAR VE YORUM ... 72

4.1. Deney ve Kontrol Grubu Katılımcılarının Ölçek Puanlarına İlişkin Betimsel İstatistikleri ... 72

4.2.“Deney ve kontrol grubu ebeveynlerinin iletişim becerileri ön test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” Alt Problemine İlişkin Bulgular ... 74

4.3. “Deney ve kontrol grubu ebeveynlerinin çift uyumu ön test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” Alt Problemine İlişkin Bulgular ... 74

4.4. “Deney ve kontrol grubu ebeveynlerinin evlilik doyumu ön test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” Alt Problemine İlişkin Bulgular ... 75

4.5. “Deney ve kontrol grubu çocuklarının sosyal duygusal uyum ön test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” Alt Problemine İlişkin Bulgular ... 76

4.6. “Deney gurubu ebeveynlerinin iletişim becerileri ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” Alt Problemine İlişkin Bulgular ... 76

4.7. “Deney grubu ebeveynlerinin çift uyumu ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” Alt Problemine İlişkin Bulgular ... 77

4.8. “Deney grubu ebeveynlerinin evlilik doyumu puanlarının sıra ortalamaları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” Alt Problemine İlişkin Bulgular ... 78

4.9. “Deney grubu çocuklarının sosyal duygusal uyum ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” Alt Problemine İlişkin Bulgular ... 79

4.10. “Kontrol grubu ebeveynlerinin iletişim becerileri ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” Alt Problemine İlişkin Bulgular ... 80

4.11. “Kontrol grubu ebeveynlerinin çift uyumu ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” Alt Problemine İlişkin Bulgular ... 80

4.12. “Kontrol grubu ebeveynlerinin evlilik doyumu ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” Alt Problemine İlişkin Bulgular ... 81 4.13. “Kontrol grubu çocuklarının sosyal duygusal uyum ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” Alt Problemine İlişkin Bulgular. 82

(13)

xiii

4.14. “Deney ve Kontrol grubu ebeveynlerinin iletişim becerileri son test puanları arasında

anlamlı bir fark var mıdır?” Alt Problemine İlişkin Bulgular ... 83

4.15. “Deney ve kontrol grubu ebeveynlerinin çift uyumu son test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” Alt Problemine İlişkin Bulgular ... 83

4.16. “Deney ve kontrol grubu ebeveynlerinin evlilik doyumu son test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” Alt Problemine İlişkin Bulgular ... 84

4.17. “Deney ve kontrol grubu ebeveynlerinin sosyal duygusal uyum son test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” Alt Problemine İlişkin Bulgular ... 85

BEŞİNCİ BÖLÜM: TARTIŞMA, SONUÇ VE ÖNERİLER ... 86

5.1. Tartışma ve Sonuç ... 86

5.1.1. Deney ve Kontrol Grubu Ebeveynlerinin İletişim Becerileri Puan Ortalamalarına İlişkin Tartışma ve Sonuç ... 86

5.1.2. Deney ve Kontrol Grubu Ebeveynlerinin Çift Uyumu Puan Ortalamalarına İlişkin Tartışma ve Sonuç ... 88

5.1.3. Deney ve Kontrol Grubu Ebeveynlerinin Evlilik Doyumu Puan Ortalamalarına İlişkin Tartışma ve Sonuç ... 89

5.1.4. Deney ve Kontrol Grubu Ebeveynlerinin 5-6 Yaş Çocuklarının Sosyal Duygusal Uyum Puan Ortalamalarına İlişkin Tartışma ve Sonuç ... 90

5.2.Öneriler ... 92

5.2.1. Uygulamaya Yönelik Öneriler ... 92

5.2.2. Gelecek Çalışmalara Yönelik Öneriler ... 93

KAYNAKÇA ... 95

EKLER ... 103

Ek A: İletişim Becerileri Ölçeği ... 104

Ek B: Çift Uyum Ölçeği ... 105

Ek C: Evlilik Yaşamı Ölçeği ... 106

Ek D: Sosyal Yetkinlik ve Davranış Değerlendirme Ölçeği-30 ... 107

(14)

xiv

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 3.1. Ön test ve Son test Kontrol Gruplu Desen………48 Tablo 3.2. Araştırmada Kullanılan Modelin Açılımı………...………….49 Tablo 4.1. Deney Grubu Ön Test ve Son Test Ölçümlerine İlişkin Betimleyici İstatistikler………71 Tablo 4.2. Kontrol Grubu Ön Test ve Son Test Ölçümlerine İlişkin Betimleyici İstatistikler………... 72 Tablo 4.3. Deney ve Kontrol Grubu Ebeveynlerinin İletişim Becerileri Ölçeği Ön Test Toplam Puanları Arasındaki Farka Yönelik Mann – Whitney U Testi Sonuçları………...73 Tablo 4.4. Deney ve Kontrol Grubu Ebeveynlerinin Çift Uyum Ölçeği Ön Test Toplam Puanları Arasındaki Farka Yönelik Mann – Whitney U Testi Sonuçları…...74 Tablo 4.5. Deney ve Kontrol Grubu Ebeveynlerinin Evlilik Yaşam Ölçeği Ön Test Toplam Puanları Arasındaki Farka Yönelik Mann – Whitney U Testi Sonuçları……...…....74 Tablo 4.6. Deney ve Kontrol Grubu Çocuklarının Sosyal Yetkinlik ve Davranış Değerlendirme Ölçeği Ön Test Toplam Puanları Arasındaki Farka Yönelik Mann – Whitney U Testi Sonuçları………....75 Tablo 4.7. Deney Grubu Ebeveynlerinin İletişim Becerileri Ölçeği Ön Test ve Son Test Toplam Puanları Arasındaki Farka Yönelik Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi Sonuçları………...76 Tablo 4.8. Deney Grubu Ebeveynlerinin Çift Uyumu Ölçeği Ön Test ve Son Test Toplam Puanları Arasındaki Farka Yönelik Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi Sonuçları……..76 Tablo 4.9. Deney Grubu Ebeveynlerinin Evlilik Yaşam Ölçeği Ön Test ve Son Test Toplam Puanları Arasındaki Farka Yönelik Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi Sonuçları………...77 Tablo 4.10. Deney Grubu Çocuklarının Sosyal Yetkinlik ve Davranış Değerlendirme Ölçeği (SYDD) Ön Test ve Son Test Toplam Puanları Arasındaki Farka Yönelik Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi Sonuçları……….………..78 Tablo 4.11. Kontrol Grubu Ebeveynlerinin İletişim Becerileri Ölçeği Ön Test ve Son Test Toplam Puanları Arasındaki Farka Yönelik Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi Sonuçları………...79

(15)

xv

Tablo 4.12. Kontrol Grubu Ebeveynlerinin Çift Uyumu Ölçeği Ön Test ve Son Test Toplam Puanları Arasındaki Farka Yönelik Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi Sonuçları………...80 Tablo 4.13. Kontrol Grubu Ebeveynlerinin Evlilik Yaşam Ölçeği Ön Test ve Son Test Toplam Puanları Arasındaki Farka Yönelik Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi Sonuçları………...80 Tablo 4.14. Kontrol Grubu Çocuklarının Sosyal Yetkinlik ve Davranış Değerlendirme Ölçeği Ön Test ve Son Test Toplam Puanları Arasındaki Farka Yönelik Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi Sonuçları……….………..81 Tablo 4.15. Deney ve Kontrol Grubu Ebeveynlerinin İletişim Becerileri Ölçeği Son Test Toplam Puanları Arasındaki Farka Yönelik Mann – Whitney U Testi Sonuçları………...82 Tablo 4.16. Deney ve Kontrol Grubu Ebeveynlerinin Çift Uyum Ölçeği Son Test Toplam Puanları Arasındaki Farka Yönelik Mann – Whitney U Testi Sonuçları………...…83 Tablo 4.17. Deney ve Kontrol Grubu Ebeveynlerinin Evlilik Yaşam Ölçeği Son Test Toplam Puanları Arasındaki Farka Yönelik Mann – Whitney U Testi Sonuçları………...83 Tablo 4.18. Deney ve Kontrol Grubu Ebeveynlerinin Sosyal Yetkinlik ve Davranış Değerlendirme Ölçeği-30 Son Test Toplam Puanları Arasındaki Farka Yönelik Mann – Whitney U Testi Sonuçları………….………84

(16)

xvi

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 2.1. Aristo’nun iletişim modeli………....15

Şekil 2.2. Shannon-Waver enformasyon modeli………...15

Şekil 2.3. Lasswell modelinde araştırma alanları ………...…..16

Şekil 2.4. Osgood ve Schramm dairesel iletişim modeli ……….……....17

Şekil 2.5. Riley ve Riley’in sosyolojik modeli………..……18

Şekil 2.6. Dance’ın sarmal modeli ………...…….…19

Şekil 2.7. Kişilerarası iletişim modeli………..………….19

Şekil 2.8. İkili kişilerarası iletişim modeli ……….…..20

Şekil 2.9. Kendini tanıma penceresi süreci ………...……22

(17)

BİRİNCİ BÖLÜM: GİRİŞ

İnsan diğer canlılara göre, genel olarak üstün niteliklerle donatılmış, kendine özgü kalıtsal özellikleri ve çeşitli ihtiyaçları olan, bilinci ve farkındalığı oranında kendisini ve çevresini düzenleyebilen bir bio-psikososyal sistemdir. Bu bağlamdan bakıldığında bireyler arasında birçok farklılık olmakla birlikte, her insan, davranışlarına ve kim olduğuna bakılmaksızın temelde özgün ve değerlidir (Akkoyun, 2011, s. 5).

Her insan kendini anlamada, anlatmada, karşısındaki kişinin duygu ve düşüncelerini anlamlandırmada kısaca iletişiminde etkili olmak ister. Bu istek toplum içinde yaşamanın gereklerinden biridir. Gerek başka insanlarla birlikte yaşayabilmek, gerekse kendinden önceki insanların üretip nesilden nesile aktardığı bilgi birikiminden yararlanabilmek için insan, iletişim kurabilme gibi eşsiz bir özelliğe sahiptir (Önder, 2003, s. 11). İnsanın toplum içinde uyumlu bir varlık olarak yaşayabilmesi için sahip olduğu bu iletişim kurabilme gibi eşsiz özelliğini geliştirmesi ve etkin bir şekilde kullanabilmesi gereklidir (Başaran, 1999, s. 17).

Sosyal bir varlık olan insan, kişiler arası ilişkileri içinde iletişim aracılığıyla sürekli olarak yeniden yapılanmakta ve tanımlanmaktadır. Hiç kimse ile ilişki içinde olmayan, kendini toplumdan soyutlamış bir insanın, yapısal anlamda sağlıklı olamayacağı düşünülmektedir. Toplum içinde yaşamanın gereği olarak da insan öncelikle kendi hayatını düzenlemeli ve önemini fark etmeli, ardından diğerlerinin varlığına ve fikirlerine karşı saygılı olmalı ve onlara değer vermelidir. Çünkü bir insanın ilişkilerinin yapısı ve niteliği, o insanın yaşam kalitesinde önemli bir yer tutar. Bununla birlikte insan belli zamanlarda kişiler arası ilişkilerinde bir takım sorunlar da yaşayabilmektedir. Bu, ilişki sorunları, aslında insanların kişiler arası iletişimde yaşadıkları sorunlardır ve yaşamlarının farklı dönemlerinde bu sorunlar kendini gösterirler (Cüceloğlu, 2012, s. 13).

Dökmen (2015, s. 44) kişiler arası iletişimi, kapsamı ve sürdürülüş şekli ne olursa olsun, kişiler arasında gerçekleşen etkileşimler olarak tanımlamıştır. Bu tanıma göre iletişimin kaynağını ve hedefini insan oluştur. İnsan bu yapısal özelliğine aykırı davranmayı seçip, iletişim kurmaktan kaçınarak başka yollarla sorunlarını çözmeye, ihtiyaçlarını gidermeye çalışırsa kişiler arası iletişime ve ilişkilerine zarar verir. Bugün ise bu zarardaki en büyük payı teknolojinin sunduğu radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçları almıştır. Bu araçların kişiler arası iletişimi etkileme ve verdiği mesajlarla çatışmalara yol açabilme

(18)

potansiyeli bakımından insanların çevresiyle ilişkilerinde, evlilik hayatlarında, ailelerinde sorunlar yaşamasına neden olan etkenlerden biri olduğu söylenebilir.

Evlilik hayatı ve aile içi ilişkiler bireyin yaşamında önemli bir yere sahip olması bakımından değerlidir ve insanlık tarihi boyunca en çok ilgi duyulan ve araştırılan konulardan biri olmuştur. Yetişkin bir insanın hayatından keyif almasında, sağlıklı ve mutlu ilişkiler kurabilmesinde sağlıklı işleyen bir evlilik hayatı etkili bir yol olarak görülebilir. Evlilik yaşamlarında mutlu ilişkisi olan insanlar, mesleki hayatlarında daha verimli, duygusal anlamda daha kararlı ve bunların sonucunda da doğal olarak hem ruhsal hem de fiziksel olarak daha sağlıklı olurlar. Ayrıca sağlıklı ya da sağlıksız bir aileye sahip olmada da evlilik ilişkisinin kritik bir role sahip olduğu düşünülmektedir (Şahinkaya, 1975, s. 1).

Ludwig von Bertalanffy (1968) (akt. Gladding, 2012, s. 32) yaşayan bir sistem olan aileyi, sağlıklı ve sağlıksız olarak iki ayrı grupta incelemektedir. Bununla birlikte ailelerin çoğu, sağlıklılık ve sağlıksızlık hallerini yaşamları boyunca tecrübe ederler. Sağlıklı aileler başarılı, mutlu, güçlü olmak ve bunun doğal sonucu olarak dengeli ve düzenli yaşamak gibi bazı ortak özellikler taşırlar. Hangi sorunları nasıl ele alacaklarını, ne tarz çözümler üreteceklerinin farkındadırlar. Ayrıca, aşırı derecede bilişsel veya duyuşsal bir işleyiş sorununa sahip değillerdir. Karşılaştıkları strese neden olan beklendik ve beklenmedik durumlarla, stresörlerle baş etmede uygun ve gerçekçi planlar yaparlar.

Aileyi yukarıda dile getirilen niteliklerle güçlendirip sağlıklı bir yapıya kavuşmasını sağlamanın en işlevsel yollarından birinin, iyi yapılandırılmış bir program ile, aile bireylerine etkili iletişim becerilerinin kazandırılması olduğu söylenebilir (Nazlı, 2014, s. 351). İletişim yapısal olarak sağlıklı-sağlıksız, etkili-etkisiz, doyurucu-mutsuz edici gibi çeşitli şekillerde nitelendirilmekte, birçok eğitimcinin ve araştırmacının etkili iletişimi kazandırmaya ve yaygınlaştırmaya yönelik çalışmalarına rastlanmaktadır (Akgün ve Polat Uluocak, 2010; Duran ve Hamamcı, 2010; Karahan vd., 2006; Korkut, 2005; Deniz, 2003; Korkut, 1996; Yüksel-Şahin, 1997).

Başkalarıyla birlikte olmak, bilgi alıp vermek, bu bilgiyi paylaşmak ve yaymak gibi işlevleri bakımından iletişim, temel bir insan ihtiyacı olarak nitelendirilebilir. İletişim kuramayan insan yalnızlığa gömülür ve iç dünyasında gerilimler yaşar. İletişim, iki ayrı dünya olan kadın ile erkeğin, evlilik birlikteliğinde birbirlerine mesaj alıp verme davranışlarıyla kendilerini açarak dünyalarını birleştirme çabalarını içerir. Böylesi bir çaba içine giren hem eşlerin hem de ebeveynler ile çocukların etkileşimi artar ve aralarındaki ilişki bağı gelişir (Nazlı, 2014, s. 356).

(19)

Aile içindeki bu ilişki bağında, ebeveynlerin birbirleri ile olan iletişiminin doğal olarak çift uyumunu, evlilik doyumunu ve çocukların sosyal duygusal uyumunu da etkilediği söylenebilir. Çift uyumu, eşlerin günlük yaşantılarına ve bu yaşantıları sürecinde değişen koşullara sağladıkları uyum ve birbirlerine uygun olarak gösterdikleri değişim olarak tanımlanmaktadır (Spainer, 1976). Bireylerin çift uyumunun, birbirlerine olan bağlılıkları, ilişkilerinde ihtiyaç duyulduğunda fikir birliği yapabilmeleri, birbirlerine karşı duygularını rahatlıkla ifade edebilme ve birbirlerinden aldıkları mutluluk ve haz düzeyleri gibi faktörler ile ilişkili olduğu düşünülmektedir (Fışıloğlu ve Demir, 2000; Spainer, 1976). Alan yazında bireylerin çift uyumunun yukarıda belirtilen faktörlerle ve evlilik yaşantısındaki mutluluk ve ilişkilerindeki doyum düzeyi ile ilişkili olduğu çeşitli araştırma bulgularıyla da desteklenmektedir (Basharpoor ve Sheykholeslami, 2015; Kumar, 2015; Erbek vd., 2005b; Şener ve Terzioğlu, 2002).

Çift uyumu gibi evlilik doyumunun da aile içi iletişimde önemli bir yere sahip olduğu ve bireyin yaşamında hassas dinamiklerden birini oluşturduğu düşünülebilir. Evlilik doyumu, bireylerin evliliklerinde duydukları ihtiyaçları, beklentileri karşılayabilmelerine ilişkin düşünceleri, algıları olarak tanımlanmaktadır (Tezer, 1996). Evlilik doyumu yüksek olan bireylerin, çift uyumlarının da yüksek olduğu, dolayısıyla evlilik doyumunun bireylerin ilişkilerinin tüm yönlerinde hissettikleri mutluluk ve hoşnutluk duyguları olarak da görülmesi bakımından daha genel bir kavram olduğu düşünülmektedir (Erbek, 2005b). Evlilik doyumunun bireylerin yaşamında çocukla iletişim (Bernier, Jarry-Boileau ve Lacharit´e, 2014), aile içi iletişim ve çatışma çözme (Soylu ve Kağnıcı, 2015) gibi çoğunlukla aileyi ilgilendiren değişkenlerle ilişkili olduğunu gösteren araştırma bulguları olmasından dolayı da kritik bir öneme sahip olduğu düşünülebilir.

Diğer taraftan ebeveynlerin birbirleriyle iletişiminin ve etkileşiminin çocuklarının sosyal duygusal uyumu ile de yakından ilişkili olduğu söylenebilir. Çünkü eşler arasındaki ilişkinin, onların çocuklarına olan tutumlarını da etkilediği düşünülmektedir (Yavuzer, 2004). Sosyal duygusal uyum, çocuğun öfke, endişe, saldırganlık, içe kapanıklık, korku gibi olumsuz duygular ile baş edebilme becerisi ve çevresinde yer alan diğer insanlarla olumlu sosyal ilişkiler geliştirebilme becerisi olarak tanımlanmaktadır (Çorapçı, Aksan, Yalçın, ve Yağmurlu, 2010; LaFreniere ve Dumas, 1996). Alan yazında çocukların sosyal duygusal uyumlarının, çocukların davranış problemleri (Ramazan ve Ünsal, 2012; Özbey, 2012; Teperli, 2012) ile ilişkili olduğu ve bu problemlerin azaltılarak çocuğun gelişimine destek olması amacıyla ebeveynlerin çocukla etkileşimini ve iletişimini güçlendirmeye yönelik çeşitli programlar uygulandığı görülmektedir (Brassart ve Schelstraete, 2015). Bu bağlamda

(20)

yapılan araştırmalarla desteklenmekle birlikte, sosyal duygusal uyumu arttırmak için çocukların sosyal becerilerini arttırmanın ve sosyal duygusal gelişimlerini olumlu yönde desteklemenin, çocuğun yaşamı boyunca sağlıklı bir gelişim göstermesi açısından önemli olduğu söylenebilir. Ayrıca yapılan çoğu araştırmada çocukların yalnızlık, benlik saygısı, cinsiyet, roller gibi birçok yönden ebeveynlerine benzer davranışlar sergilediği görülmektedir (Nazlı, 2014, s. 364). Çocukların yaşantılarını ve öğrenmelerini model alarak yapılandırdıkları düşünüldüğünde, yetişkin bir insan olduklarında erken yaşlarda edinilen bu öğrenmelerin etkisi daha da önemli olduğu düşünülmektedir (Koç Erdamar, 2015, s. 207). Bu bağlamda aileye çocukları ile iletişimlerinde ve etkileşimlerinde önemli sorumluluklar düştüğü söylenebilir.

Dolayısıyla insan davranışları incelendiğinde kişilerarası iletişimde yapılan hatalar ve bu hataların doğurduğu yıkıcı sonuçlar gözlenebilir. Ayrıca ebeveynlerin iletişimlerindeki eksikleri ve yanlışları sonucunda kendi aralarında yaşadıkları iletişim sorunları ve bu sorunların hem evliliklerinde hem de çocukları üzerinde oluşan olumsuz etkileri açıkça görülmektedir (Önder, 2003, s.11). Kişiler arası yüz yüze iletişimin teknolojiye bağlı olarak azaldığı ve iletişimin giderek sanal ortama taşındığı koşullar dikkate alındığında ise, bire bir etkileşimin azalması, insanın sosyal yapısının bozulması ve kişiler arasında davranış problemlerinin artması beklenen bir durum olarak düşünülmektedir (Dökmen, 2015, s. 45). Bu tür davranışsal sorunların giderek içselleşmesinin ve telafisi mümkün olmayan noktalara gelmesinin de sıkça rastlanan bir durum olduğu söylenebilir. Bu bağlamda başta eğitimciler olmak üzere diğer bilim insanlarının da katılımıyla disiplinler arası çalışmalarla desteklenip zenginleşerek bir takım müdahalelerin birey bazında toplum geneline uygulanmasına ihtiyaç duyulduğu gözlenmiştir.

1.1. Problem Durumu 1.1.1. Problem Cümlesi

Bu araştırmanın problem cümlesi “Aile İletişim Becerileri Psikoeğitim Programı’nın

ebeveynlerin iletişim becerilerine, çift uyumuna, evlilik doyumuna ve 5-6 yaş çocuklarının sosyal duygusal uyumuna etkisi var mıdır?” şeklindedir.

1.1.2. Alt Problemler

1) Deney ve kontrol grubu ebeveynlerinin iletişim becerileri ön test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

2) Deney ve kontrol grubu ebeveynlerinin çift uyumu ön test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

(21)

3) Deney ve kontrol grubu ebeveynlerinin evlilik doyumu ön test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

4) Deney ve kontrol grubu çocuklarının sosyal duygusal uyum ön test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

5) Deney gurubu ebeveynlerinin iletişim becerileri ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

6) Deney grubu ebeveynlerinin çift uyumu ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

7) Deney grubu ebeveynlerinin evlilik doyumu puanlarının sıra ortalamaları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

8) Deney grubu çocuklarının sosyal duygusal uyum ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

9) Kontrol grubu ebeveynlerinin iletişim becerileri ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

10) Kontrol grubu ebeveynlerinin çift uyumu ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

11) Kontrol grubu ebeveynlerinin evlilik doyumu ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

12) Kontrol grubu çocuklarının sosyal duygusal uyum ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

13) Deney ve Kontrol grubu ebeveynlerinin iletişim becerileri son test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

14) Deney ve kontrol grubu ebeveynlerinin çift uyumu son test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

15) Deney ve kontrol grubu ebeveynlerinin evlilik doyumu son test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

16) Deney ve kontrol grubu çocuklarının sosyal duygusal uyum son test puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?

1.1.3. Hipotezler

Deneme modelli bir araştırmada amaçlar, genellikle hipotezler (denenceler) şeklinde ifade edilir. Böylece olayların olası nedenlerine ilişkin yargılar sınanmış olur (Karasar, 2015, s. 87). Aşağıda uygulanan çalışmaya yönelik hipotezler bulunmaktadır:

1) Deney ve kontrol grubu ebeveynlerinin iletişim becerileri ön test puanları arasında anlamlı bir fark yoktur.

(22)

2) Deney ve kontrol grubu ebeveynlerinin çift uyumu ön test puanları arasında anlamlı bir fark yoktur.

3) Deney ve kontrol grubu ebeveynlerinin evlilik doyumu ön test puanları arasında anlamlı bir fark yoktur.

4) Deney ve kontrol grubu çocuklarının sosyal duygusal uyum ön test puanları arasında anlamlı bir fark yoktur.

5) Deney gurubu ebeveynlerinin iletişim becerileri ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında pozitif sıra lehine anlamlı bir fark vardır.

6) Deney grubu ebeveynlerinin çift uyumu ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında pozitif sıra lehine anlamlı bir fark vardır.

7) Deney grubu ebeveynlerinin evlilik doyumu puanlarının sıra ortalamaları arasında pozitif sıra lehine anlamlı bir fark vardır.

8) Deney grubu çocuklarının sosyal duygusal uyum ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında pozitif sıra lehine anlamlı bir fark vardır.

9) Kontrol grubu ebeveynlerinin iletişim becerileri ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında pozitif sıra lehine anlamlı bir fark yoktur.

10) Kontrol grubu ebeveynlerinin çift uyumu ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında pozitif sıra lehine anlamlı bir fark yoktur.

11) Kontrol grubu ebeveynlerinin evlilik doyumu ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında pozitif sıra lehine anlamlı bir fark yoktur.

12) Kontrol grubu çocuklarının sosyal duygusal uyum ön test ve son test puanlarının sıra ortalamaları arasında pozitif sıra lehine anlamlı bir fark yoktur.

13) Deney ve Kontrol grubu ebeveynlerinin iletişim becerileri son test puanları arasında deney grubu lehine anlamlı bir fark vardır.

14) Deney ve kontrol grubu ebeveynlerinin çift uyumu son test puanları arasında deney grubu lehine anlamlı bir fark vardır.

15) Deney ve kontrol grubu ebeveynlerinin evlilik doyumu son test puanları arasında deney grubu lehine anlamlı bir fark vardır.

16) Deney ve kontrol grubu çocuklarının sosyal duygusal uyum son test puanları arasında deney grubu lehine anlamlı bir fark vardır.

1.2. Araştırmanın Amacı

Bilimsel bir araştırma raporunun temel amacı, araştırmadan elde edilen sonucun, başkalarına duyurularak bilgide birikimi ve yaşamı kontrol altına almayı sağlamaktır (Karasar, 2014, s. 9). Bu araştırmanın amacı da hazırlanan Aile İletişim Becerileri

(23)

Psikoeğitim Programı’nın ebeveynlerin iletişim becerilerine, çift uyumuna, evlilik doyumuna ve 5-6 yaş çocuklarının sosyal duygusal uyumuna etkisini incelemektir.

1.3. Araştırmanın Önemi

Gerek aile içi gerek sosyal çevre ile yaşanan sorunlarda, içeriği ne olursa olsun, insanların karşılaştıkları sorunları çözmek için etkili iletişim kurmaya ihtiyaçları vardır (Cüceloğlu, 2012, s. 12). İletişimin temel nitelikleri sıralanmak istense hepsinden önce bütün etkili iletişim kurma yollarının öğrenilebilir ve öğretilebilir olması gelmektedir. İnsanların aile içinde, arkadaş çevresinde veya iş ilişkilerinde etkili iletişim becerilerine sahip olup uygulamaları halinde, yaşamlarından ve mevcut ilişkilerinden daha fazla haz duyacakları düşünülmektedir (Korkut, 1996). Bu bağlamda iletişimin çift uyumu, evlilik doyumu ve çocukların sosyal duygusal uyumları ile yakın ilişki içerisinde olduğu ve etkili iletişimin bireylerin evliliklerini ve çocuklarıyla etkileşimlerini olumlu yönde etkilediği söylenebilir.

Evlilik tarihsel süreçte değişmeyen temel nitelikleriyle varlığını ve geçerliliğini sürdüren toplumsal bir gerçekliktir (Süzer, 2003). Günümüzde de toplumların ve bireylerin yaşamında önemli işlevler üstlenen evlilik kurumu, bu özelliğinden dolayı araştırmacıların çeşitli açılardan üzerinde durduğu önemli bir inceleme alanı olarak düşünülebilir. Evlilikle ilgili en çok üzerinde durulan ve önemli görülen konulardan birinin de çift uyumu olduğu söylenebilir. Çift uyumu evlilikten alınan haz ve mutluluk düzeyi ile yakından ilişkili görülmekte ve evlilikte yaşanan birçok sorunun eşlerin çift uyumlarında yaşanan eksiklikten kaynaklandığı düşünülmektedir (Gladding, 2011). Ayrıca bireylerin evlilik yaşamlarındaki mutluluk ve haz düzeylerinin evlilikten beklentilerinin gerçekleşmesi ile kısaca evlilik doyumu ile de ilişkili olduğu görülmektedir. Doyum yaşanmayan evliliklerin genellikle boşanma ile sonuçlandığı, bunun sonucunda da hem eşlerin, hem de boşanan aile çocuklarının birçok anlamda olumsuz yönde etkilendiği çeşitli çalışmalarda görülmektedir (Sevim, 1999; Goleman, 2000; Güven, 2005). Bu doğrultuda, Türkiye İstatistik Kurumu (2016) verilerine göre boşanma oranlarının arttığı günümüzde evlilik doyumu üzerinde durularak bunu etkileyen faktörlerin belirlenmesi ve çözümlerin üretilmesi önemli bir problem durumu olarak ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan bireylerin evlilik yaşamlarının, onların çocukları üzerinde de olumlu ve olumsuz birçok açıdan önemli bir etkiye sahip olduğu söylenebilir. Çocuğun fiziksel, bilişsel, duygusal ve sosyal anlamda birbiriyle ilişkili olan gelişim boyutlarını ilk sırada etkileyen faktör “aile” olarak düşünülebilir. Yaşam boyu süreçte gelişmesine rağmen, erken çocukluk yıllarında büyük ölçüde şekillenen sosyal ve duygusal gelişim alanı üzerinde de ailenin ve bunun bir alt sistemi olan ebeveynlerin

(24)

etkisinin oldukça büyük olduğu düşünülmektedir (Buluş, 2014). Yapılan araştırmalar, çocuğun erken yaşlarda kazandığı davranışların, ileriki yaşamında kişilik yapısını, tutumlarını, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını şekillendirdiğini göstermektedir (Kandır ve Alpan, 2008; Öztürk Haney ve Erdoğan, 2013). Buradan hareketle yaşam boyu sağlıklı gelişim için sosyal duygusal uyumun son derece önemli olduğu söylenebilir.

Türkiye’de mevcut kültür ve yaşam koşulları düşünüldüğünde kişiler arası iletişimde ve bunun doğal bir yansıması olan aile içi iletişimde yaşanan sorunlar, yetişkinleri ve çocukları yukarıda belirtilen kuramsal ve kavramsal yapı çerçevesinde birçok yönden olumsuz etkilemektedir. Bu doğrultuda ulusal alan yazında iletişim becerilerini arttırmaya yönelik birçok çalışmanın yapıldığı görülmektedir. Yapılan araştırmalar incelendiğinde kişiler arası iletişimi geliştirmeye ve bireylerin iletişim düzeylerini arttırmaya yönelik çalışmaların etkili ve yararlı sonuçları olduğu görülmektedir (Temiz, 2014; Ürgüplü Şıraman, 2006; Üstündağ, 2006; Korkut, 2005; Deniz, 2003; Yüksel Şahin, 1997). Aile ile ilgili yapılan araştırmaların ise genelde çocuklar veya anneler ile sınırlandığı görülmüş ve baba ile olan ayağının zayıf kaldığı gözlenmiştir. Alan yazında aile içi iletişimin güçlendirilmesine yönelik programların yetersizliğinden kaynaklanan eksikliğin giderilmesi ve aile içi iletişimin güçlendirilmesine yönelik anne, baba ve çocuk üçgeninde hazırlanan bir aile iletişim becerileri psikoeğitim programın geliştirilmesine ihtiyaç olduğu gözlenmiştir.

Aile eğitiminde temel amaç anne-babaların özgüvenlerini güçlendirmek, çocukların fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimi için ebeveynlerin becerilerini geliştirmek ve bu doğrultuda ebeveynlere rehberlik etmektir. Bu anlamda alan yazında, ebeveyn eğitim programlarında aile içi ilişkilerin geliştirilmesi, anne-babaların toplum tarafından kendilerine yüklenen sorumlulukları yerine getirebilmeleri ve çocuk yetiştirmede gerekli bilgi, beceri ve farkındalıkların sistemli bir şekilde ailelere kazandırılmasının hedeflendiği görülmektedir (Arkan ve Üstün, 2010).

Anne-babalık konusunda sürdürülmekte olan çalışmalar hangi faktörlerin programları daha etkin kıldığını ortaya koymaktadır. Bu faktörlerin hazırlanan programın içeriği ve amacıyla da paralellik gösterdiği düşünülebilir. Bunlar;

1. Anne-babalığa ilişkin yeni becerilerin deneyimlemesi

2. Anne-babaların, geliştirdiği yeni davranışları evde çocuğu ile olan etkileşiminde uygulaması

3. Hem olumsuz davranışları azaltmak hem de olumlu ilişkiler geliştirmek için gerekli beceriler öğretilmesi

(25)

5. Eğitimin temel amacının risk faktörlerini azaltmaya, koruyucu, önleyici faktörleri ise güçlendirmeye yönelik olması olarak belirtilmektedir (Morawska ve Sanders, 2006; akt. Arkan ve Üstün, 2010).

Bu anlayıştan hareketle, gerek eldeki çalışma alanına gerekse daha sonra yapılacak çalışmalara, yukarıda dile getirilen perspektif bağlamında, katkı sağlaması beklentisiyle bu çalışmada, hazırlanan Aile İletişim Becerileri Psikoeğitim Programı’nın ebeveynlerin iletişim becerilerine, çift uyumuna, evlilik doyumuna ve 5-6 yaş çocuklarının sosyal duygusal uyumuna etkisi incelenmeye çalışılmıştır.

1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları

1. Araştırma, 2015-2016 eğitim öğretim yılında düşük, orta ve yüksek sosyoekonomik seviyede olduğu düşünülen 5-6 yaş çocuğu olup anaokulu ya da anasınıfına devam eden Deney ve Kontrol Grubu’nda ayrı ayrı yer alan 11 anne ve 11 baba ile sınırlıdır. 2. Katılımcıların iletişim becerileri İletişim Becerileri Ölçeği’nin, çift uyumları Çift Uyum Ölçeği’nin, evlilik doyumları Evlilik Yaşam Ölçeği’nin, çocuklarının sosyal duygusal uyumları Sosyal Yetkinlik ve Davranış Değerlendirme Ölçeği-30’un ölçtüğü nitelikler ile sınırlıdır.

3. Aile İletişim Becerileri Psikoeğitim Programı, araştırmacının belirlemiş olduğu yapısal içerik ile sınırlıdır.

4. Araştırmanın bulguları, araştırmaya katılan çalışma grubuna benzer özelliklere sahip aileler ve çocukları ile sınırlıdır.

5. Programa katılan ailelere memnuniyet anketi uygulanmamıştır.

1.5. Sayıltılar

1. İletişim Becerileri Ölçeği’nin, Çift Uyum Ölçeği’nin, Evlilik Yaşam Ölçeği’nin ve Sosyal Yetkinlik ve Davranış Değerlendirme Ölçeği-30’un deney ve kontrol grubu ebeveynleri tarafından program öncesinde ve sonrasında titizlikle cevaplandığı varsayılmıştır.

2. Araştırma koşulları dışındaki etkiler ve kontrol altına alınmayan değişkenlerin (zekâ, zaman vb.) deney ve kontrol grubunu aynı düzeyde etkilediği varsayılmıştır.

3. Ebeveynlerin psikoeğitim programı süresinde sınıf dışı etkinlikler olan Alıştırma Etkinlikleri’ni titizlikle ve eksiksiz uyguladıkları varsayılmıştır.

1.6. Tanımlar

Aşağıda okuyucuya genel bir bakış açısı kazandırması amacıyla bazı ifadelere ait işlevsel tanımlar (Karasar, 2014, s. 33) verilmiştir:

(26)

İletişim Becerileri: Çeşitli iletişim türlerinde birden fazla tekrarlanarak

gerçekleştirilen iletişim eylemleri sonucu, iletişimde kaynak ve hedef rollerini oynayanların elde ettiği beceriler veya geliştirip kazanıma dönüştürdükleri yetiler olarak nitelendirilir (Açıkgöz, 2005, s. 81).

Aile: Evlenme, kan veya evlatlık edinme bağlarıyla birbirine bağlanmış, aynı evde

yaşayan, aynı geliri paylaşan, oynadıkları çeşitli roller çerçevesinde (karı-koca, ana-baba, evlat-kardeş) birbirlerine etki yapan kendilerine özgü bir görgüyü oluşturup kuşaktan kuşağa sürdüren insanların topluluğudur (Şahinkaya, 1975, s. 18).

Çift Uyumu: Eşlerin günlük yaşantıya ve yaşantı içinde değişen şartlara uyum

sağlaması ve belirli bir süre içinde birbirlerine uygun olarak değişim göstermeleridir (Spainer, 1976).

Evlilik Doyumu: Bireyin kendi evlilik ilişkisindeki gereksinmelerini karşılama

derecesine ilişkin algısıdır (Tezer, 1996).

Sosyal Duygusal Uyum: Çocuğun, yetişkinlerle ve akranlarıyla olumlu sosyal

ilişkiler kurması ve duygularını düzenleyip ortamın koşullarına göre ifade etmesi, öfke patlamaları, karşı gelme, endişe, içine kapanıklık, ürkeklik, kızgınlık ve korku gibi olumsuz duygular ile baş edebilme beceri düzeyidir (Çorapçı, Aksan, Yalçın, ve Yağmurlu, 2010).

(27)

İKİNCİ BÖLÜM: ALANYAZIN TARAMASI

Bu bölümde iletişim, çift uyumu, evlilik doyumu ve çocukların sosyal duygusal uyumu ile ilgili kuramsal bilgilere ve ilgili araştırma bulgularına yer verilmiştir.

2.1. İletişim 2.1.1.İletişim nedir?

İletişim kavramının kelime anlamı itibariyle, İngilizce ve Fransızca’da ‘communication’, Latince’de ‘communis’ kelimelerinden geldiği düşünülmektedir (Telman ve Ünsal, 2005, s.19). Latince’ de “Birçok kişiye ya da nesneye ait olan ve ortaklaşa yapılan” anlamında kullanılan ‘communis’ kavramı, iletişimin özü itibariyle basit bir ileti alış verişinden çok bireysel ve toplumsal nitelikli bir etkileşimi, değiş tokuşu ve paylaşımı içerdiği söylenebilir (Zıllıoğlu, 2010, s. 22).

İlk çağlarda insanların birbirleriyle iletişim kurarken zıplamak, dürtmek, işaret etmek gibi basit beden dili hareketleri yaparak ve bağırmak, çığlık atmak gibi özensiz sesler çıkartarak iletişim kurdukları düşünülmektedir. Fakat zamanla daha büyük gruplar halinde yaşamaya başlayan insanın, bu basit hareketlerini ve özensiz seslerini anlamlandırarak toplumsal bir yapıya büründüğü anlaşılmaktadır (Telman ve Ünsal, 2005, s.26).

İnsanlık tarihi hangi açıdan değerlendirildiğine bakılmaksızın, insan varlığını iletişim olgusundan ayrı ve bağımsız düşünmek büyük bir yanılgıdır. Çünkü insan ve insan toplulukları kendi varlıklarını, oluşturdukları toplumsal, kültürel ve uygarlık çevrelerini ancak iletişim aracılığıyla geliştirebilirler. İletişim, insanların ve toplumların varoluşlarını sürdürmelerinde önemli bir yer almakla birlikte, bilim, kültür ve uygarlık adına ortaya konulan maddi ve manevi ürünlerde de büyük pay sahibidir (Açıkgöz, 2005, s. 29).

İnsan için iletişim, her şeyden önce organizma olarak var olmasında, ardından psikolojik ve kültürel bir varlık olarak toplumsal ve kültürel çevreyi anlamlandırıp kendine bu çevre içinde uygun bir yer bulmasında temel bir vazifeye ve öneme sahiptir (Zıllıoğlu, 2010, s. 65). İletişim insan etkinliklerinin ve ilişkilerinin çoğu ile ilgili ve ilişkilidir.İletişim yaşamın öylesine ayrılmaz bir parçasıdır ki, her düşüncenin, her davranışın ve ilişkinin ardında isteyerek ya da istemeden alınan ve verilen iletiler vardır. İletişim toplumsal yaşamı olanaklı kılmada temel bir yapı taşı olarak görülebilir. Günümüz toplumlarında uyku dışında kalan zamanın çoğunda birey, başkalarıyla geliştirilen ilişkilerle ve yalnız kalınan zamanlarda radyo, televizyon, kitap, gazete gibi kitle iletişim araçlarıyla günlük yaşamının dörtte üçünü kaplayan bir yoğunlukta sürekli bir iletişim ve etkileşim halindedir. Tüm toplumlar, avcılık ve toplayıcılıkla sürdürülen zamanlardan sanayi toplumlarına dönüşen

(28)

zamanlara kadarki süreçlerde, vazgeçilmez bir gereksinim olan kişiler arası ilişkilerin sürdürülmesi için gerekli ve yeterli sistemleri geliştirmişlerdir. Toplumu iletişim olmadan düşünmek ve anlamaya çalışmak olanaksızdır (Zıllıoğlu, 2010, s. 25).

İletişimin bireysel ve toplumsal özellikleri tartışılırken, amaçlarına dair bir fikir ortaya çıktığı görülse de her şeye rağmen iletişimin amaçlarının da ayrı bir noktada incelenmesinde yarar görülmektedir. Açıkgöz’e (2005, s. 39) göre iletişimin amaçları genel ve özel amaçlar olmak üzere iki ayrı boyutta incelenebilir. Genel amaçlar, insanın kendisini bireysel, toplumsal ve kültürel seviyede ortaya koymasını, bilgilerin elde edilmesi, üretilmesi, depolanıp, paketlenip iletilmesi, bilgi ve bilgi teknolojisinin üretim, dağıtım, denetim, sevk ve idaresini sağlamak olarak sıralanabilir. Özel amaçlar ise, kişilerin öncelikle kendilerini tanıma becerisine sahip olmalarını; bireysel düşünce, duygu, hissediş, söylem, davranış ve eylem kalıplarını geliştirmeyi; kendilerinin ve başkalarının yanlışını görme, düzeltme ve kontrol etme imkânına sahip olmalarını; mesleki ve özel hayatında kendini ifade etmeyi, geliştirmeyi ve kişinin kendi ve diğerleri ile barışık olmasını sağlamak olarak sıralanabilir.

Yukarda belirtilen amaçlar doğrultusunda iletişim kurulmada önemli, temel teşkil eden en genel haliyle birkaç unsur bulunmaktadır. Bunlar kaynak, hedef (alıcı), ileti (mesaj), kanal (araç) ve dönüt’tür. Bu beş unsurun içinde bulunduğu durumlar, şartlar iletişimi olumlu veya olumsuz yönden etkilemektedir. Kaynak iletişimi başlatandır. Kişiler arasında meydana gelen her iletişim durumunda iletileri oluşturup aktaran bir verici (kaynak) ve bu verilerin iletildiği bir alıcı (hedef) vardır (Zıllıoğlu, 2010, s. 94). İleti (mesaj), kaynak ile alıcı arasındaki ilişkiyi sağlayan sözel, görsel fiziki şekildir (Telman ve Ünsal, 2005, s.30). Kanal (Araç) ise, iletişimin etkili ve verimli olabilmesi için, iletinin kaynaktan çıktıktan sonra alıcıya varmadan önce geçtiği ortamdır (Telman ve Ünsal, 2005, s.31). Dönüt ise kaynak tarafından alıcıya gönderilen iletilere karşılık olarak alıcıdan kaynağa yönelen iletilere verilen addır (Ergin, 2010, s. 149).

Değişik açılardan hareketle çeşitli iletişim türlerinden de söz etmek mümkündür. Bu türler niceliksel yapısına, niteliksel yapısına, işlevsel (mekanik, duyusal, duygusal, ruhsal, zihinsel, algısal, davranışsal veya eylemsel) yapısına, ön plana çıkarılan yapısal öğelerine (ileti, iletilen veya iletilen merkezli iletişimler), yaklaşım ve metotlarına, araçlarına ve amaçlarına göre değişik boyutlara ayrılabilmektedir (Açıkgöz, 2005, s. 39).

İletişim belli ölçütlere göre sınıflandırılmak istenirse, bir toplumsal ilişkiler sistemi olarak ele alındığında kişiler arası iletişim, grup iletişimi, örgüt iletişimi ve toplumsal iletişim olarak ayrılabilir. Grup ilişkilerinin yapısına göre sınıflandırılmak istenirse, biçimsel

(29)

olmayan (yatay) iletişim ve biçimsel (dikey) iletişim olarak ayrılabilir. Kullanılan kanallara ve araçlara göre ise doğal ve yapay araçlarla iletişim olarak ayrılabilir. Kullanılan kodlara göre ise sözlü, yazılı ve sözsüz iletişim olarak ayrılabilir. Zaman ve mekân boyutlarına göre sınıflandırılmak istenirse de yüz yüze ve uzaktan iletişim olmak üzere sınıflandırılabilir (Zıllıoğlu, 2010, s. 33).

2.1.2. Kişiler Arası İletişim

İletişim sınıflandırmasında incelendiği üzere her bir sınıfın içinde temel yapı taşının insan olduğu görülmektedir. Kaynağın ve hedefin insan olduğu iletişime ise kişiler arası iletişim adı verilir (Dökmen, 2015, s. 41). Önder (2003, s.11) ise kişiler arası iletişimi insanların birbirlerine sürekli bir bilgi aktarımı şeklinde tanımlamaktadır. Tubbs ve Moss (1991) (akt. Yüksel Şahin, 1997, s. 19) bir iletişimin, kişilerarası iletişim olarak sayılabilmesi için gerekli üç ölçütten bahsetmektedir. Kişilerarası iletişim için:

1- Belirli bir yakınlık içinde yüz yüze olmaya, 2- Karşılıklı mesaj alış verişi içinde olmaya,

3- İletişimde iletilen mesajların amaçlı veya amaçsız olarak sözlü ve sözsüz mesajlar olmasına ihtiyaç vardır.

Alan yazın ayrıca kişilerarası iletişimin derin ve teknik olmak üzere iki temel boyutundan da söz etmektedir. Kişilerin birbirlerine karşı hissettikleri beklentiler ve duyguları hissetme boyutu derin boyut ile ilgili iken, bu beklenti ve duyguların nasıl ifade edildiği, aktarma yolları ve bunlarla ilişkili değişkenler, özellikler ise teknik boyut ile ilgilidir (Önder, 2003, s.15).

2.1.3. Ailede İletişim

Kişiler arası iletişimin öneminin gözlenebildiği en yakın yer olan aile içi iletişimde, eşler arası ilişkilerde, iletişimin derin boyutunu etkileyen en önemli etmenlerden biri, kadın ve erkeğin evliliğe yükledikleri anlamlardır. Bu anlamlar çocuk sevgisi ve çocuk sahibi olma, neslini sürdürme, sosyal statü kazanma, ekonomik olarak rahatlama gibi seçeneklerden biri ya da bir kaçı olabilir. Ancak sevgi temelinde yaşamı paylaşma, yüklenen anlamlardan biri olmalı ve kaliteli ve sağlıklı bir aile yaşamı için kişiler arası iletişimin teknik boyutu kullanılarak geliştirilmelidir. Aileyi, işlevini kaybetmeden, dağılmasını önleyen, güçlü kılan özelliklerden bazıları açık ve etkili iletişim, sıcak ve destekleyici bir aidiyet duygusu, saygılı yaklaşım, problemlerle başa çıkabilme yeteneği ve açık, net tanımlanmış roller ve sorumluluklardır. Sözü edilen bu faktörlerin sağlıklı bir şekilde uygulanabilmesi için etkili iletişim özelliklerinin ve becerilerinin geliştirilmesi aileyi doğrudan güçlendirici ve sağlıklı kılacak en önemli etkenlerden biridir (Önder, 2003, s.18).

(30)

Sosyal bir varlık olarak insanın başkalarıyla birlikte yaşamasının en temel ve en özel birimi ailedir. Ailede sosyal birimin yapısı gereği, yüz yüze ve sürekli olan bu iletişim, gerek eşler ve gerekse anne baba ve çocuklar arasında yaşanan her etkileşimin kalitesini belirlemesi yönünden önemlidir. Bu nedenle aile üyelerinin, özellikle anne-babaların, kişiler arası iletişimin özellikleri ve iletişim becerileri konusunda bilinçlenmeleri gereklidir (Önder, 2003, s. 7).

İletişimde yaşanan mutluluk ve mutsuzlukların, öfkelerin, kaygıların temelini, dile getirilen cümleler ve davranışlarda değil, bu söz ve davranışlarla ilgili geliştirdiğimiz düşüncelerde, yorumlarda ve anlamlarda aramak daha gerçekçi ve akılcı bir yaklaşımdır. Diğer bir ifadeyle, olaylar karşısında sergilediğimiz davranışlarımız ve geliştirdiğimiz düşüncelerimiz, başkalarının yaptıkları doğrultusunda değil, kendi düşünce ve davranışlarımız doğrultusunda gelişir (Özer, 2002, s. 15).

2.1.4. İletişim Modelleri

Bu bölümde iletişim kavramının daha iyi anlaşılmasını ve çözümlenebilmesini sağlamak amacıyla öncelikle model kavramına değinilmiş ve ardından bazı iletişim modelleri incelenmiştir.

Genel anlamıyla model, bir nesne ya da olgunun sistematik olarak simgelenmesi veya şekilsel olarak gösterilmesidir. Model, bir yapıyı ya da süreci oluşturan temel öğeleri, aralarındaki temel ilişkiler ile birlikte göstermeye çalışır. Ayrıca karmaşık olarak algılan kavramların sade bir şekilde anlatılmasında ve anlaşılmasında da modeller etkilidir. Bu bağlamda iletişim modelleri, iletişim sürecinin öğelerinin ve bu öğeler arasındaki ilişkinin anlaşılmasında faydalıdır. İletişim modellerinin ilgi alanının insan davranışları ve bu davranışların altında yatan nedenler olmasının bu modellerin birbirlerinden farklılıklar göstermesine neden olduğu düşünülmektedir (Ergin, 2010, s. 285).

İletişim modellerinin alan yazın incelendiğinde çizgisel, dairesel, sosyo-psikolojik, toplum bilimsel, görsel, işitsel, dokunsal-hissel iletişim modeli gibi değişik sınıflandırmalarla incelendiği görülmektedir (Ergin, 2010; Tekinalp ve Uzun, 2006; Açıkgöz, 2005). Bu bölümde ise en genel ve tanınmış olduğu düşünülen modeller, iletişimde yapısal ve işlevsel özellikleri etkileyen, içerdikleri öğeler ile birlikte açıklanmaya çalışılmıştır.

2.1.4.1. Aristo Modeli (M. Ö. 4. Y. Y.). Aristo, “Rhetoric” adlı çalışmasında

görüldüğü üzere üç iletişim öğesinden söz etmektedir: Konuşmacı, yapılan konuşma ve dinleyici. Aristo’nun bu yaklaşımı göz önüne alındığında, aşağıdaki gibi bir iletişim modelini ortaya konulabilir.

(31)

Konuşmacı Konuşma Dinleyici (Kaynak) (Mesaj) (Alıcı)

Şekil 2.1. Aristo’nun iletişim modeli (Ergin, 2010, s. 287)

Aristo bu üç unsurun üzerinde durmasına rağmen aralarındaki ilişki konusunda bir açıklık getirmemiştir. Aristo’nun iletişim modeli, günümüzde, iletişim sürecini tümüyle açıklama açısından yetersiz kalmaktadır. Ancak bu örnek iletişim ile ilgili çalışmaların çok eski zamanlara kadar uzandığını göstermesi açısından önemli görülmektedir (Ergin, 2010, s. 287; Telman ve Ünsal, 2005, s. 27).

2.1.4.2. Shannon-Weaver Modeli (1949). İletişimin sadece teknik yönleriyle

ilgilenen Matematiksel İletişim Kuramı (Tekinalp ve Uzun, 2006, s. 63) olarak da adlandırılan bu model Claude E. Shannon tarafından geliştirilmiştir. Ayrıca Warren Weaver bu modeli başka iletişim sorunlarına da uyarlayabilecek biçimde geliştirmek üzere Shannon ile iş birliğine gitmiştir (Ergin, 2010, s. 288). Bu ikili tarafından geliştirilen ve kendi adlarıyla anılan model aşağıdaki gibidir.

Mesaj İşaret İşaret Mesaj

Kaynak Verici Kanal Alıcı Hedef Gürültü

Kaynağı

Şekil 2.2. Shannon-Waver enformasyon modeli (Tekinalp ve Uzun, 2006, s. 64)

İlk olarak 1947’ de Bell System Technical Journal’ de yayınlanan Shannon-Waver modeli, oluşturulurken cevap aranan sorular daha çok hangi tür iletişim kanalının ne kadar kesinlikte sinyali (işareti) taşıyabileceği ve aktarabileceği, vericiden alıcıya giderken ne kadar sinyalin kaybolacağı ve alınan iletilerin davranışı ne ölçüde etkileyebileceğidir (Tekinalp ve Uzun, 2006, s. 64).

Modelde iletişim sürecinin başladığı, iletilmek üzere mesajların üretildiği ilk yer ve modelin ilk ögesi olan bilgi kaynağıdır.Daha sonraki aşamada ise mesaj, verici tarafından sinyallere (işaretlere) dönüştürülmektedir.Bu sinyallerin alıcıya giden kanalın özelliklerine uygun hale getirilmesi gerekir. Alıcı ile vericinin işlevleri bu noktada benzerlik göstermektedir. Alıcı, aldığı sinyallerle mesajı yeniden yapılandırmakta ve alınan mesaj daha sonra hedefe ulaşmaktadır. Sinyal, gürültü kaynağı tarafından etkilenme olasılığını içerdiği sürece bozulmaya açıktır. İletişim sürecinde telefon görüşmesinin esas alındığı Shannon ve Waver’in modelinde dönüte (geri bildirime) yer verilmemesi en büyük eksiklik

(32)

olarak belirtilmektedir. Model, bu yönüyle iletişimin tek yönlü, çizgisel bir eylem gibi algılanmasına neden olmaktadır. Modelde gürültü kaynağına yer verilmesi ise iletişimde dikkate alınması gereken önemli bir değişkenin varlığına göstermesi açısından önemlidir (Ergin, 2010, s. 288; Tekinalp ve Uzun, 2006, s. 64; Telman ve Ünsal, 2005, s. 37).

2.1.4.3. Lasswell Modeli (1948). Amerikalı siyaset bilimci Harold D. Lasswell

çalışmış olduğu bu eski modelde, 1948 yılında The Communication of Ideas adlı eserinde ünlü “Kim, neyi, hangi kanaldan, kime, hangi etkiyle söyler” formülünü ortaya atmıştır. Bu formül aslında Lasswell’in 1936’ da siyaset biliminin temel sorusu olarak ortaya attığı “Kim, neyi, ne zaman, nasıl elde eder” paradigmasının kitle iletişim alanına uyarlanmasıdır. Onun iddiasına göre kitle iletişim işlemini anlamak için onun modelindeki aşamaları çalışmak gerekmektedir. Lasswell’in iletişim araştırmalarının farklı yönlerini belirtmek için kullandığı bu formül, araştırmacıları ilerleyen zamanlarda kitle iletişim araştırmaları ile ilgili yeni çalışmalar yapmaya yöneltmiştir (Tekinalp ve Uzun, 2006, s. 61; Fiske, 1990, s. 30).

KİM NE DİYOR HANGİ KANAL KİME HANGİ ETKİLERLE Kontrol Çalışmaları İçerik Analizi Medya Analizi İzleyici Analizi Etki Araştırmaları

Şekil 2.3. Lasswell modelinde araştırma alanları (Tekinalp ve Uzun, 2006, s. 62)

Bu modelin Shannon ve Weaver modelinin sözlü sürümü olduğu düşünülmektedir. Yapılan araştırmalarda kim sorusunun daha çok kaynağın toplumsal ve kişisel özellikleri, güvenilirliği, inanılırlığı gibi konular üzerinde yoğunlaşıldığı düşünülmektedir. İletiyle ilgili çözümlemeler içeriğin sınıflandırılması, belirttiği anlamlar, istenilen etkiyi görmede iletinin yapısal özellikleri, iletinin vermeye çalıştığı anlam, ortak kültürel çalışmalarla arasındaki ilişki ve 1970’lerin sonlarına doğru ideoloji kavramı üzerinde durmuştur. Kanalla ilgili araştırmalar kullanılan araç sayısı, üretim, dağıtım ve tüketimle ilgili genel bilgileri içerir. Etki araştırmaları ise iletişim araştırmalarının üzerinde en çok zaman ve para harcadıkları araştırmalar olduğu düşünülmektedir (Tekinalp ve Uzun, 2006, s. 61).

Yapılan çalışmalar ve geliştirilen model incelendiğinde bu çalışmanın çizgisel bir model olduğu görülmektedir. İletişim, mesaj alış verişi olarak görülmekte ve geri bildirime yer verilmemektedir. Model, iletişimde anlam yerine etkiyi öne çıkarmaktadır. Model kapsamında etki, iletişim sürecinde tanımlanabilir elementlerin neden olduğu alıcıdaki ölçülebilir ve gözlenebilir değişiklikler olarak belirtilmektedir. Lasswell’in modelinde hedef yani iletiyi alan kişiler, pasif hedefler olarak görülür. Hedefte istenen etkinin yapılabilmesi kaynak, kanal, ileti, verici ve alıcı ile ilgili sorunların çözülmesine bağlıdır. Lasswell,

(33)

formülünde etki konusunu temel sorun olarak ele almaktadır. Bu nedenle de iletişimi temelde bir ikna etme süreci olarak görmektedir. Lasswell, iletilerin her zaman etkileyici olduğunu ve bir etki oluşturduğunu düşünmektedir. Birçok kitle iletişim araştırmasında dolaylı olarak bu model takip edilmektedir. Bunların yanında Lasswell’e getirilen eleştirilerden biri de, iletişimin geri bildirim yönünün ihmal edilmiş olmasıdır (Tekinalp ve Uzun, 2006, s. 63; Fiske, 1990, s. 30).

2.1.4.4. Osgood ve Schramm Modeli (1954). Shannon-Weaver modeli doğrusal

olarak tanımlanırken, Osgood-Schramm modeli büyük ölçüde dairesel olarak tanımlanmaktadır. Shannon-Weaver modelinde ilgi, öncelikle verici ve alıcılar arasındaki aracı kanallara yönelirken, Osgood-Schramm modelinde ilginin kaynak ve alıcıya yöneldiği görülmektedir (Ergin, 2010, s. 298). Bu model, daha sonraları McQuil ve Windahl tarafından geliştirilmiş ve günümüzde bile birçok organizasyonda, iletişimin uygulama yönünün temel olarak bu modelden alındığı görülmektedir (Telman ve Ünsal, 2005, s. 38).

Mesaj Kodlayıcı Yorumlayıcı Kod çözücü Kodlayıcı Yorumlayıcı Kod çözücü Mesaj

Şekil 2.4. Osgood ve Schramm Dairesel İletişim Modeli (Telman ve Ünsal, 2005, s. 38) 1954 yılında Wilbur Schramm’ ın geliştirdiği bu modelin özü itibariyle iletişim araçları ya da medya örgütü olduğu belirtilmektedir. Schramm, kitle iletişiminin bireyler üzerindeki etkisini önce grup üzerinde daha sonra gruptan gerideki bireye yansıyan bir etki olarak görmektedir(Tekinalp ve Uzun, 2006, s. 79).

Bu modelde iletişimin yorumlanabilir karşılıklı bir eylem olarak ele alındığı görülmektedir. İletişime katılan bireyler kodlama, yorumlama ve kod açma işlemini aynı anda yerine getiren eşit taraflar olarak görülmektedir. Bu modele göre kaynak, mesajı kendi bilgi ve becerilerine göre kodlarken, alıcı da gelen mesajı kendi yaşantısına ve becerilerine göre yorumlamaktadır. Alıcı, aldığı mesaja kendi yorumunu da katarak dönütü artık alıcı rolüne bürünen kaynağa göndermektedir. Taraflar, sürekli biçimde ve aynı anda hem kaynak hem de alıcı rolünü bürünmektedirler. Modelde yaşantıya ya da yaşantı alanına açıkça yer verilmediği görülmektedir. Yorumlamanın geçirilen yaşantılara göre yapılabileceği varsayımdan hareket edilerek yaşantıdan söz edilmektedir. Modelde kanaldan da bahsedilmediği görülmektedir (Ergin, 2010, s. 299).

(34)

2.1.4.5. Riley ve Riley Kitle İletişim Modeli (1959). Riley ve Riley’in modelinde

iletişimin, sosyolojik açıdan değerlendirilmeye ve açıklanmaya çalışıldığı görülmektedir. Kitle iletişim süreci bu modelde, toplumsal sürecin parçası olarak etki eden ve aynı zamanda etkilenen bir görünüme sahiptir. Bu modelin başlangıçta kitle iletişimi üzerinde yoğunlaştığı düşünülse de ilerleyen zamanlarda sosyolojinin tekrar birey ve grup ilişkilerine yönelmesinden dolayı, bireyi ve sosyal davranışı etkileyen birçok değişkeni incelemeye yöneldiği görülmektedir. Modele göre, gönderici iletiyi aynı sistem içindeki diğer kişilerin ve grupların etkinliklerine ve beklentilerine uygun olarak gönderir. Bu süreçte gönderici ile alıcı arasındaki karşılıklı bir ileti alışverişi olduğu savunulmaktadır. Ancak gönderici ile alıcı arasındaki ilişkinin çoğunun dolaylı olduğu düşünülmektedir. Rileyler, iletişim süreci içerisinde birincil gruplar ile ikincil grupların oynadıkları role dikkat çekmektedirler. İletinin etkisi, G (gönderici) ve A (alıcı)’nın dâhil olduğu gruplardan ve grup üyelerinden geçerek ortaya çıkar. Böylece ileti G’nin grubundan A’nın grubuna doğru gider ve A’nın grupları bu iletiye cevap verirler. Bu modelde kitle iletişiminin toplumsal etkileşim içinde bir sosyal süreç gibi görünmesi gerektiği belirtilmektedir. Böylelikle Rileyler’in, kitle iletişim kavramı ile var olan toplumsal kuramlar arasında bağlantı kurmaya çalıştıkları düşünülmektedir (Tekinalp ve Uzun, 2006, s. 92; Telman ve Ünsal, 2005, s. 46).

Şekil 2.5. Riley ve Riley’in sosyolojik modeli (Alemdar ve Erdoğan, 1990; akt. Tekinalp ve Uzun, 2006, s. 92)

2.1.4.6. Dance’ın Sarmal Modeli (1967). Dance doğrusal iletişim modelleri ile

dairesel iletişim modellerini karşılaştırarak belli sınırlılıklarıyla birlikte dairesel modellerin iletişim sürecini anlatmakta daha faydalı olduğunu belirtmektedir. Bu modele göre iletişim, başladığı noktaya bir daire çizerek geri dönmektedir. Ayrıca Dance’ a göre sarmal yapı dairenin iletişim sürecini anlatmada başarısız olduğu bazı durumları anlamada olanak sağlamaktadır. Dance, iletişim sürecinin başlangıç noktasından ileriye doğru hareket ettiğine

Birincil Grup İletiler Birincil Grup İkincil Grup G İletiler A İkincil Grup Geniş

Referanslar

Benzer Belgeler

Erkeklerin Evlilik Uyumu Ölçeği puanları ile Kişilerarası Çatışma Çözme Yaklaşımı Ölçeğinde yer alan Yüzleşme ve Duygusal ifade alt boyutlarından

[r]

Borlama işleminin sonucunda borür tabakasının kalınlık değerleri, borlama süresi, borlama sıcaklığına ve çeliklerin kimyasal bileşimine bağlı olarak

ٌفأ ةيعرشلا ـاكحلأا طابنتسا ىمع ويقفلا دعاسي تاءارقمل مكحنلا ويجكتلا كحأ ىمع ةللاد ةيلآل ةدٌدعتملا تاءارقمل فككي دقف ،تايلآا فم فآرقلا زاجعإ ىمع

Yumurtacı tavuk rasyonlarına farklı seviyelerde ilave edilen B’nin yumurta sarısı lipid bileşiminde polarlipid, hidrokarbon+ kolesterol esteri ve serbest yağ

Bu pek samimi şair ve düşünürün ölüm yıldönümünde bütün noktalar üzerinde durmak- hele T evfik Fikret ve Mehmet A k if kavgalarını, isim

Bu işte bize en çok üzüntü veren nokta ise Fatih Sultan Mehmet için düşünülen heykelin yapıla­ maması değil, bu büyük Türk kahramanının kendi eh ile

Atan (2016), Temiz (2014), Göktaş (2015) ve Yalçın (2013)’ın annelere aile iletişim becerileri eğitimi uyguladıkları çalışmalarının sonucunda annelerin