• Sonuç bulunamadı

2.1.5. Etkili İletişim Becerileri

2.1.5.1. Kendini Tanıma / Kendini Açma

etkili ve sağlıklı ilişkiler kurup bu ilişkileri geliştirebilmesi için, kendisi ile barışık olması ve kendini tanıma becerisine sahip olması gerekmektedir. Birçok kaynakta da belirtildiği üzere iletişim kişinin kendisiyle başlamakta ve kişi, kendine duyduğu saygı ve kabullenme çerçevesinde sosyal ilişkilerinde diğer bireyler ile iletişim ve etkileşim halinde bulunmaktadır. Dolayısıyla kendini tanıma birey için çok önemli bir olgu olarak görülmektedir (Cüceloğlu, 2015, s. 16; Işık, 2011, s. 18).

Kişinin yaşamında bir süreç olan kendini tanıma, sadece beden ile ilgi bir farkında oluş olmamakta, kişinin kendisiyle, düşünce ve duygularıyla ilişki kurması, kendinde olup

biten duygusal ve düşünsel süreçlerle ilgili bir anlayışa kavuşması olarak değerlendirilmektedir (Cüceloğlu, 2012, s. 94).

Kendini tanıyan kimsenin, gerçek duygu ve düşüncelerinin farkında olması beklenmektedir. Daha somut bir ifade ile açıklanacak olursa, birey, başarısından dolayı karşısındaki kişiyi takdir etmek anlamında kişinin elini sıkıp yüzüne gülümserken, gerçek duygusu kıskançlıksa bunun farkında olması beklenmektedir. Kendini tanımayan bir kimsenin ise gerçek duygularının farkında olması beklenmez.Elini sıktığı kimsenin yüzüne gülümserken, içinde bir sıkıntı olduğunun farkına belki varabilir.Ancak içinde hissettiği bu duygunun gerçek içeriğini ve neden kaynaklandığı anlayamaz. Bu tarz durumlarda kendini tanımayan kişilerin kafaları karışıktır ve huzursuz hissetmeleri beklenmektedir. Genel olarak en yakınları basta olmak üzere çevresindekilere karşı saldırgan davranışlar sergileme eğiliminde oldukları düşünülmektedir. Kendini tanımayan bir birey kendi yaşamını yönetmede zorlanabilir ve çevresindeki kişilerden nasıl etkilendiğini ve aynı şekilde kendisinin de çevresini nasıl etkilediğini fark etmede zorlanabilir (Cüceloğlu, 2012, s. 95).

Cüceloğlu’na (2012, s. 113) göre kişinin kendini ne ölçüde dışarıya gösterdiğini anlamada kişiye yol gösterecek “Kendini Tanıma Penceresi” adlı bir teknik kullanılabilir.

Şekil 2.9. Kendini tanıma penceresi süreci (Cüceloğlu, 2012, s. 113)

Şekil 2.9’ da gösterildiği gibi ilk çerçevede kişinin amaçları, zevkleri, korkuları, ihtiyaçları gibi kişi ile ilgili her şey bu bölümde yer almaktadır. Kişinin kendisi ile ilgili her şeyi bilmesinin mümkün olmadığı düşünüldüğünde ilk çerçeve kişinin kendisi hakkında bildikleri ve bilmedikleri olarak ikiye ayrılmaktadır. Ayrıca kişinin hakkında başkalarının bildikleri ve bilmedikleri de bulunduğu düşünüldüğünde kişinin penceresi tekrar ikiye

SİZİNLE İLGİLİ HERŞEY KENDİNİZCE BİLİNENLER KENDİNİZCE BİLİNMEYENLER BAŞKALARININ BİLDİĞİ BAŞKALARININ BİLMEDİĞİ KENDİNİZCE

BİLİNENLER KENDİNİZCE BİLİNMEYENLER BAŞKALARINCA BİLİNENLER 1-AÇIK 2-KÖR BAŞKALARINCA BİLİNMEYENLER 3-GİZLİ 4-BİLİNMEYEN

bölünmektedir. "Kendinizce Bilinenler ve Bilinmeyenler" çerçevesi ile "Başkalarınca Bilinenler ve Bilinmeyenler" çerçevesini üst üste konulduğunda ise ortaya çıkan bölünmüş yeni pencereye kendini tanıma penceresi adı verilmektedir. Yeni pencerenin ilk bölmesine “Açık” adı verilmekte ve hem kişinin hem de başkalarının bildiği nitelikleri içermektedir. İkinci bölme “Kör” olarak adlandırılmakta ve kişinin bilmediği, ancak başkalarının farkında olduğu özelliklerden oluşmaktadır. “Gizli” olarak adlandırılan üçüncü bölme ise kişinin bildiği fakat diğer kişilerin bilmediği bir içerikten oluşmaktadır. Dördüncü ve son bölme olan “Bilinmeyen” bölmesi ise kişinin ve diğerlerinin bilmediği yanlardan oluşmaktadır. İletişim sürecinde kişinin “Açık” bölmesinin mümkün olduğunca geniş olması şeffaf ve etkili bir iletişim için önemli görülmektedir. Çünkü iletişim halinde bulunan kişilerin açıklık ve gizlilik gibi bölmelerinin birbirine yakın olmaması durumunda kişiler birbirlerini tam olarak anlayamamakta ve istedikleri çerçevede iletişim kuramamaktadırlar.

Kişinin kendini tanıması kendini diğer insanlara karşı ne derecede açabilmesini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu bağlamda kendini tanıma ve kendini açma sıkı bir ilişki içerisindedir. Kendini tanıyan birey, kendisi hakkındaki kişisel bilgilerini, duygu ve düşüncelerini diğer kişilere aktararak kendini açma sürecine girmektedir. Kendini açma kişinin psikolojik ve fizyolojik sağlığını sürdürmesi için de son derece önemlidir. Kişi öznel, yani kendine ait olan dünyasını kendi iradesiyle izin verdiği ölçüde karşındaki ile paylaşır. Kişinin psikolojik sağlığının devamı ve başarılı ilişkilerin geliştirilmesi için yeterli oranda kendini açma davranışını kısıtlamalar olmaksızın gerçekleştirmesi gerekmektedir (Jourard, 1971; akt. Üstündağ, 2006, s. 47).

Cüceloğlu (2012, s. 113), diğer insanlarla etkili bir iletişim kurmada kişinin kendini ne ölçüde karşındakine gösterdiğinin, açtığının kritik bir öneme sahip olduğunu belirtmektedir. Bu konuyla ilgili Açıkgöz (2005, s. 83) ise kişinin kendini karşısındakine ifade edebilme, kendini karşısındakine doğru ve rahat bir şekilde açabilmesinin iletişimde ne ölçüde etkili, becerili ve başarılı olduğu ile ilgili olduğunu belirtmektedir.

Erduran (2012, s. 33) kendini açmayı, bireyin geçmişte yaşadığı olayları, gelecekle ilgili planlarını, özel durumlarını, eğilimlerini, duygu ve düşüncelerini istekli olarak uygun yer ve zamanda uygun gördüğü kişi ile paylaşması olarak tanımlamaktadır. Cüceloğlu (2015, s. 77) ise, kendini açma ile ilgi ortaya attığı kavramında varoluş stresinden söz etmektedir. Kişinin iç ve dış dünyası arasındaki mesafesinin hayatındaki en önemli stres kaynaklarından biri olduğunu belirtmekte ve bu duruma varoluş stresi adını vermektedir. Başka bir ifade ile kişinin iç dünyasında düşündüğü, hissettiğiyle dışarıya karşı gösterdiği, söylediği duygu ve düşünceler arasındaki fark, onun yaşamındaki önemli bir stres kaynağıdır. Kişi iç dünyasını,

gerçek duygu ve düşüncelerini açıkça ifade edebiliyorsa iç dünyası ile dış dünyası arasında pek fark yoktur. Bu durumda da varoluş stresi az ve hayattan aldığı haz ve mutluluk yüksektir.